1 |
over |
üzerinde |
prep. |
|
- He has too much influence over his girlfriend.
- Kız arkadaşının üzerinde çok büyük etkisi var.
- He flew the kite high over the treetops.
- Uçurtmayı ağaçların üzerinde uçurdu.
- The builder charged well over his estimate.
- İnşaatçı verdiği fiyatın çok üzerinde bir ücret talep etti.
- We want better parliamentary control over these agencies.
- Bu acenteler üzerinde daha iyi bir parlamento kontrolü istiyoruz.
- This will provide greater control over the use of funds.
- Bu, fonların kullanımı üzerinde daha fazla kontrol sağlayacaktır.
- They tried to exert some control over the size and distribution of EU fleets.
- AB filolarının büyüklüğü ve dağılımı üzerinde bir miktar kontrol sağlamaya çalıştılar.
- It is about the right of control over ones own body.
- Bu, kişinin kendi bedeni üzerindeki kontrol hakkı ile ilgilidir.
- Over four years of negotiations on this draft convention are nearly complete.
- Bu taslak sözleşme üzerinde dört yılı aşkın süredir devam eden müzakereler neredeyse tamamlanmak üzere.
- D'66 demands democratic control over European agricultural policy.
- D'66 Avrupa tarım politikası üzerinde demokratik denetim talep ediyor.
- This means that there are doubts hanging over a very great many of the figures.
- Bu da rakamların birçoğu üzerinde şüpheler olduğu anlamına geliyor.
- Will we ever want to, and be able to, exercise effective control over the arms trade?
- Silah ticareti üzerinde etkili bir kontrol uygulamak isteyecek miyiz ve uygulayabilecek miyiz?
- Sadly, social and fiscal dumping hang over the Union.
- Ne yazık ki sosyal ve mali damping Birliğin üzerinde asılı durmaktadır.
- I am old enough to have children over the age of 25.
- Ben 25 yaşın üzerinde çocuk sahibi olacak kadar yaşlıyım.
- We will be ready to energetically dispute over further developments with you.
- Sizlerle daha sonraki gelişmeler üzerinde enerjik bir şekilde tartışmaya hazır olacağız.
- The European Union will be providing a total of over EUR 310 million.
- Avrupa Birliği toplam 310 milyon avronun üzerinde bir kaynak sağlayacaktır.
- Austria spends over EUR 30 million per annum on promoting films.
- Avusturya filmlerin tanıtımı için yılda 30 milyon avronun üzerinde harcama yapmaktadır.
- This means that the EU would acquire greater influence over Greenland's economy.
- Bu da AB'nin Grönland ekonomisi üzerinde daha fazla nüfuz sahibi olacağı anlamına gelmektedir.
- Africa has over 25 million AIDS patients, and South Africa has 4 million.
- Afrika'da 25 milyonun üzerinde, Güney Afrika'da ise 4 milyon AIDS hastası bulunmaktadır.
- The preliminary draft of the Budget already allocates over EUR 4 billion to this research programme for next year.
- Bütçenin ön taslağında, önümüzdeki yıl için bu araştırma programına 4 milyar Euro'nun üzerinde bir kaynak ayrılmıştır.
- Neither do we wish to haggle over the financing of multi-annual programmes that have already been approved.
- Halihazırda onaylanmış olan çok yıllı programların finansmanı üzerinde pazarlık yapmak da istemiyoruz.
- This was an opportunity for Parliament to gain control over the Member States.
- Bu, Parlamento'nun Üye Devletler üzerinde kontrol sahibi olması için bir fırsattı.
- There is no question mark over the Convention’s work.
- Konvansiyon'un çalışmaları üzerinde hiçbir soru işareti yoktur.
- The damage to property alone amounts to over EUR 3 billion.
- Sadece mülkiyete verilen zarar 3 milyar Avro'nun üzerindedir.
- At present, they are conducting over 300 different sets of negotiations.
- Şu anda 300'ün üzerinde farklı müzakere seti yürütüyorlar.
- Yet there is still a huge question mark hanging over all this.
- Ancak tüm bunların üzerinde hala büyük bir soru işareti var.
- We will be ready to energetically dispute over further developments with you.
- Sizlerle daha fazla gelişme üzerinde enerjik bir şekilde tartışmaya hazır olacağız.
- We have also fought a great deal over the term "co-regulation" .
- Ayrıca "ortak düzenleme" terimi üzerinde de büyük bir mücadele verdik.
- Obviously we cannot have complete control over the world just like that.
- Belli ki dünya üzerinde bu şekilde tam bir kontrole sahip olamayız.
- One is that Parliament has no control over this fund.
- Birincisi, Parlamentonun bu fon üzerinde hiçbir kontrolü olmamasıdır.
- It is about the right of control over ones own body.
- Kişinin kendi bedeni üzerindeki kontrol hakkı ile ilgilidir.
- Natural uranium contains over 99% uranium 238 and very little uranium 235.
- Doğal uranyum %99'un üzerinde uranyum 238 ve çok az uranyum 235 içerir.
- How can anybody have any control over what they do or what they bring back?
- Ne yaptıkları ya da neyi geri getirdikleri üzerinde nasıl kontrol sahibi olabilirler?
- Over EUR 13 billion of loans have already been approved within the context of this initiative.
- Bu girişim kapsamında 13 milyar Euro'nun üzerinde kredi onaylanmıştır.
- Sixty ratifications are needed and over 50 have been obtained.
- Altmış onay gereklidir ve 50'nin üzerinde onay alınmıştır.
- This was an opportunity for Parliament to gain control over the Member States.
- Bu, Parlamento'nun Üye Devletler üzerinde kontrol sahibi olması için bir fırsattır.
- The EU will now have a GDP of over USD 10 trillion.
- AB artık 10 trilyon doların üzerinde bir GSYH'ye sahip olacaktır.
- I understand that the EU average is currently at about 1% over.
- Anladığım kadarıyla AB ortalaması şu anda yaklaşık %1'in üzerinde.
- The Commission proposed support for 35 projects, of which 12 were for EUR 50 000 and 23 for amounts over EUR 50 000.
- Komisyon, 12'si 50.000 Euro ve 23'ü 50.000 Euro'nun üzerinde olmak üzere 35 proje için destek önerdi.
- Turkey also challenges sovereignty over various islets and rocks.
- Türkiye, bazı adacıklar ve kayalıklar üzerinde de egemenlik iddiasında bulunmaktadır.
- A critical question mark should also be placed over the funds allocated.
- Tahsis edilen fonlar üzerinde de kritik bir soru işareti bulunmalıdır.
- The boss has a power over his employees that they do not have over him.
- Patronun çalışanları üzerinde onların kendisi üzerinde sahip olmadığı bir gücü vardır.
- The overall financial compensation will total just over EUR four million per year.
- Toplam mali tazminat yılda dört milyon Euro'nun biraz üzerinde olacaktır.
- The EU will now have a GDP of over USD 10 trillion.
- AB artık 10 trilyon doların üzerinde bir GSYİH'ya sahip olacaktır.
- Over EUR 70 million was spent by ECHO in 2002.
- ECHO tarafından 2002 yılında 70 milyon Euro'nun üzerinde harcama yapılmıştır.
- It is estimated that the enlargement-related costs for 2003 will amount to just over EUR 32 million in total.
- 2003 yılı için genişlemeyle ilgili maliyetlerin toplamda 32 milyon Euro'nun biraz üzerinde olacağı tahmin edilmektedir.
- The Spanish airforce is banned from carrying out such operations over population centres.
- İspanyol hava kuvvetlerinin nüfus merkezleri üzerinde bu tür operasyonlar gerçekleştirmesi yasaklanmıştır.
- We should, therefore, really not rack our brains over this any longer.
- Bu nedenle, bu konu üzerinde daha fazla kafa yormamalıyız.
- They had no control over what other media put out.
- Diğer medyanın yayınladıkları üzerinde hiçbir kontrolleri yoktu.
- This question is still hanging over the market somewhat.
- Bu soru hala bir şekilde piyasanın üzerinde asılı duruyor.
- This is not at all remarkable, as there is no democratic control over any national police force.
- Herhangi bir ulusal polis gücü üzerinde demokratik bir kontrol olmadığı için bu hiç de dikkate değer bir durum değildir.
- Before it is too late, please stop hovering over the summits.
- Çok geç olmadan, lütfen zirvelerin üzerinde gezinmeyi bırakın.
- If not, please tell me; then we will not have this illusion hanging over our heads.
- Aksi takdirde, lütfen bana söyleyin; o zaman bu yanılsama başımızın üzerinde asılı kalmayacaktır.
- Over EUR 13 billion of loans have already been approved within the context of this initiative.
- Bu girişim kapsamında halihazırda 13 milyar Euro'nun üzerinde kredi onaylanmıştır.
- Sadly, social and fiscal dumping hang over the Union.
- Ne yazık ki, sosyal ve mali damping Birliğin üzerinde asılı durmaktadır.
- However, a woman's right to have control over her own body ought to be an inalienable right.
- Bununla birlikte, bir kadının kendi bedeni üzerinde kontrol sahibi olma hakkı devredilemez bir hak olmalıdır.
- A parent company must have effective means of exercising control over its subsidiaries.
- Bir ana şirket, iştirakleri üzerinde etkin kontrol araçlarına sahip olmalıdır.
- It is almost the reverse, because the national quotas account for just over one per cent.
- Ulusal kotalar yüzde birin biraz üzerinde olduğu için durum neredeyse tam tersi.
- Why does Ecofin have power over the European Council?
- Ecofin'in Avrupa Konseyi üzerinde neden gücü var?
- He is a sad figure who tries to have complete control over the law.
- Yasalar üzerinde tam kontrol sahibi olmaya çalışan üzücü bir figür.
- We need to discuss the content instead of wrangling over definitions.
- Tanımlar üzerinde tartışmak yerine içeriği tartışmamız gerekiyor.
- A critical question mark should also be placed over the funds allocated.
- Ayrılan fonlar üzerinde de ciddi bir soru işareti bulunmalıdır.
- What we would like to see is over 30% off the tariffs, and in 30% less time.
- Bizim görmek istediğimiz şey, tarifelerde %30'un üzerinde bir indirim ve %30 daha kısa bir süre.
- It is almost the reverse, because the national quotas account for just over one per cent.
- Neredeyse tam tersi, çünkü ulusal kotalar yüzde birin biraz üzerinde.
- We must be able to exercise better control over flag states.
- Bayrak devletleri üzerinde daha iyi kontrol uygulayabilmeliyiz.
- Changes in society over the past twenty years have also left their mark on our eating habits.
- Son yirmi yılda toplumda meydana gelen değişiklikler beslenme alışkanlıklarımız üzerinde de iz bırakmıştır.
- For instance, Israel would regain complete military control over the areas.
- Örneğin İsrail tüm bu alan üzerinde askeri kontrolü tekrar kazanacak.
- For instance, Israel would regain complete military control over the areas.
- Örneğin İsrail bu bölgeler üzerinde tam askeri denetime sahip olacak.
- We have no direct control over the information collected by these cookies.
- Bu çerezler tarafından toplanan bilgiler üzerinde direkt kontrolümüz yoktur.
- We have no direct control over the information collected by these cookies.
- Bu çerezler tarafından toplanan bilgiler üzerinde doğrudan kontrolümüz yoktur.
- Tom changed his mind after thinking over the matter for a long time.
- Tom konu üzerinde uzun süre düşündükten sonra fikrini değiştirdi.
- The motorcyclist went over the speed limit.
- Motosikletçi hız sınırının üzerinde gitti.
- We have just over 300 employees.
- Biz 300'ün üzerinde çalışana sahibiz.
- Tom is over thirty.
- Tom 30'un üzerinde.
- The project is behind schedule and over budget.
- Proje programın gerisinde ve bütçenin üzerinde.
- Fred saw the plane flying over Zurich.
- Fred, Zürih üzerinde uçan uçağı gördü.
- There is a village over the mountain.
- Dağın üzerinde bir köy var.
- She walked barefoot over the hot embers.
- O, sıcak korlar üzerinde çıplak ayakla yürüdü.
- They had to build bridges over the many streams.
- Birçok akarsu üzerinde köprüler inşa etmek zorunda kaldılar.
- His plan is to build a bridge over that river.
- Onun planı o nehir üzerinde bir köprü inşa etmektir.
- He earns over 500 dollars a month from that job.
- O işten, ayda 500 doların üzerinde kazanmaktadır.
- The two countries came to a political settlement over this dispute.
- İki ülke bu anlaşmazlık üzerinde siyasi bir uzlaşmaya vardı.
- Learning a language when you are over 70 years of age is difficult.
- Bir dil öğrenmek 70 yaşın üzerinde olduğunuzda zordur.
- There is a bridge over the pond.
- Göletin üzerinde bir köprü bulunur.
- There was a sunshade over the sidewalk.
- Kaldırımın üzerinde bir güneşlik vardı.
- I've thought long and hard over this.
- Bunun üzerinde uzun uzadıya düşündüm.
- There's a beautiful bridge over the pond.
- Göletin üzerinde güzel bir köprü var.
- I think she's over 40 years old.
- Bence o 40 yaşın üzerinde.
- Tom held his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarının üzerinde tuttu.
- Tom is certainly over thirty.
- Tom kesinlikle otuzun üzerinde.
- It is estimated that there are over half a million words in English.
- İngilizce'de tahminen yarım milyonun üzerinde sözcük var.
- My grandfather is over eighty years old, but he is a good walker.
- Dedem seksen yaşının üzerinde ama iyi yürüyor.
- The king ruled over the island.
- Kral, adanın üzerinde hükümranlık kurdu.
- Tom must be over thirty by now.
- Tom şu ana kadar otuzun üzerinde olmalı.
- I had no control over the situation.
- Durum üzerinde hiçbir kontrolüm yoktu.
- This woman is over eighty.
- Bu kadın seksenin üzerinde.
- I think she's over 40 years old.
- Sanırım 40 yaşının üzerinde.
- Tom is over thirty, isn't he?
- Tom otuzun üzerinde, değil mi?
- Japan consists of four major islands and over 3,000 small islands, and is about equal to California in area.
- Japonya dört büyük ada ve 3.000'in üzerinde küçük adadan oluşur ve alan olarak hemen hemen Kaliforniya'ya eşittir.
- We've received just over 3,000 dollars in donations so far.
- Şu ana kadar 3,000 doların biraz üzerinde bağış aldık.
- He must be over fifty.
- O, elli yaşın üzerinde olmalı.
- Aren't you over eighteen years old?
- Sen on sekiz yaşın üzerinde değil misin?
- It is predicted that the watch company will produce over one million new watches a year.
- Saat şirketi bir yılda tahminen bir milyonun üzerinde yeni saat üretecek.
- Tom looks like a teenager, but he's actually over thirty.
- Tom bir ergen gibi görünüyor ama aslında otuzun üzerinde.
- I tripped over the mat when I came in the house.
- Eve geldiğim zaman, paspasın üzerinde tökezledim.
- He wants to think it over.
- Bunun üzerinde düşünmek istiyor.
- He must be over sixty.
- Altmışın üzerinde olmalı.
- The fan is over my head.
- Vantilatör başımın üzerindedir.
- Tom is definitely over thirty.
- Tom kesinlikle 30'un üzerinde.
- Think it over and tell me what you decide.
- Bunun üzerinde düşün ve bana neye karar verdiğini söyle.
- The man must be over sixty, for his hair is gray.
- Adam altmış'ın üzerinde olmalı, zira saçı beyazlamış.
- I had no control over the situation.
- Benim durum üzerinde hiçbir kontrolüm yoktu.
- He sat astride over the main door.
- Ana kapının üzerinde oturuyordu.
- Does mankind have dominion over animals and birds?
- İnsanların hayvanlar ve kuşlar üzerinde hakimiyeti var mıdır?
- Don't you have to be over twenty-one to do that?
- Bunu yapmak için yirmi birinin üzerinde olman gerekmiyor mu?
- After sunset, a thin mist appeared over the field.
- Gün batımından sonra, alanın üzerinde ince bir sis belirdi.
- He must be over fifty.
- Ellinin üzerinde olmalı.
- He seems young, but he's actually over 40 years old.
- O genç görünüyor ama aslında 40 yaşın üzerinde.
- Both Tom and Mary are over thirty.
- Tom da Mary de 30'un üzerinde.
- I have no control over what happens.
- Ne olduğu üzerinde hiçbir kontrole sahip değilim.
- He is thinking it over.
- O üzerinde düşünüyor.
- His fingers ran swiftly over the keys.
- Parmakları klavyenin üzerinde hızla hareket etti.
- Tom said he thought that Mary was over thirty.
- Tom, Mary'nin 30'un üzerinde olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom knows that Mary is over thirty.
- Tom Mary'nin otuzun üzerinde olduğunu biliyor.
- Can't we talk this over?
- Biz bunun üzerinde konuşamaz mıyız?
- He looks young, but actually he is over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kendisi kırkın üzerinde.
- Tom calculated that the total would be over 900 dollars.
- Tom toplam tutarın 900 doların üzerinde olacağını hesapladı.
- Tom and Mary watched the sun set over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde batışını izledi.
- I thought Tom and Mary were both over thirty.
- Tom ve Mary'nin her ikisinin de otuzun üzerinde olduğunu düşünmüştüm.
- She looks young, but in reality she's over 40.
- O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde.
- Brian lives over the hill.
- Brian tepenin üzerinde yaşıyor.
- I once saw a man walk barefoot over hot coals.
- Bir keresinde sıcak kömürlerin üzerinde yalınayak yürüyen bir adam görmüştüm.
- She walked barefoot over the hot embers.
- Kızgın korların üzerinde yalınayak yürüdü.
- I have no control over it.
- Bunun üzerinde hiçbir kontrolüm yok.
- Tom is just over thirty.
- Tom otuzun biraz üzerinde.
- I don't often drive over the speed limit.
- Sık sık hız sınırının üzerinde araba kullanmam.
- Tom is a little over thirty.
- Tom otuzun biraz üzerindedir.
- I think she's over 40 years old.
- Bence 40 yaşının üzerinde.
- The teacher has no authority over his students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir otoritesi yoktur.
- She is certainly over forty.
- O, kesinlikle kırk yaşın üzerindedir.
- The sun has been shining over our country for ages.
- Güneş yıllardır ülkemizin üzerinde parlıyor.
- She can't be over thirty.
- O otuz yaşın üzerinde olamaz.
- Tom is over three years old.
- Tom üç yaşın üzerinde.
- An asteroid exploded over Chelyabinsk in Russia.
- Rusya'da Chelyabinsk üzerinde bir asteroit patladı.
- The two scholars wrangled over the meaning of an obscure Tibetan phrase.
- İki akademisyen Tibetçe bir deyimin anlamı üzerinde tartıştı.
- There is a smoke cloud over the province.
- İlin üzerinde bir duman bulutu var.
- Even though Tom is only sixteen, he looks like he's over twenty.
- Tom sadece on altı yaşında olmasına rağmen, yirminin üzerinde gibi görünüyor.
- Let's spread the map on the table and talk it over.
- Haritayı masanın üzerine yayıp üzerinde konuşalım.
- We will talk over the matter later.
- Konu üzerinde daha sonra konuşacağız.
- I should think she is over sixty.
- Altmışın üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- I guess that she is over thirty.
- Sanırım otuzunun üzerinde.
- Tom has a patch over his left eye.
- Tom'un sol gözün üzerinde bir yaması var.
- Tom is clearly over thirty.
- Tom açıkça otuzun üzerinde.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde doğuşunu izledi.
- It's over nine thousand!
- O dokuz binin üzerinde!
- Over 100 people were present at the party.
- Partide 100'ün üzerinde kişi vardı.
- Are you over 18?
- 18 yaşın üzerinde misin?
- Let's talk over the plan after school.
- Okuldan sonra plan üzerinde konuşalım.
- The average skilled workers now earn over $10,000 a year.
- Ortalama vasıflı işçiler artık yılda 10.000 doların üzerinde kazanıyor.
- Many drivers drive slightly over the speed limit.
- Birçok sürücü hız sınırının biraz üzerinde sürer.
- I think she's over 40 years old.
- Onun 40 yaşın üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- She is over twenty.
- Yirmi yaşın üzerindedir.
- Please think it over and let me know your decision.
- Lütfen onun üzerinde düşünün ve bana kararınızı bildirin.
- The stars were shining over the silent fields.
- Yıldızlar sessiz tarlaların üzerinde parlıyordu.
- She held her hands tightly over her ears.
- O ellerini sıkıca kulakları üzerinde tuttu.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Hiç bu ada üzerinde uçan bir uçak görmedim.
- Her eyes ran over the list to see if her name was on it.
- Gözleri listede adının olup olmadığını görmek için listenin üzerinde gezindi.
- Time has no power over her.
- Zamanın onun üzerinde hiçbir gücü yok.
- I guess that she is over thirty.
- Sanırım otuzun üzerinde.
- Give me time to think it over.
- Onun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.
- He is over 80 kilos.
- 80 kilonun üzerinde.
- I see a plane flying over our house.
- Evimizin üzerinde uçan bir uçak görüyorum.
- Well over three thousand people signed to prevent the demolition of this historic building.
- Bu tarihi binanın yıkımını önlemek için üç binin oldukça üzerinde kişi imza attı.
- Smog hung over Tokyo.
- Duman, Tokyo'nun üzerinde asılı kaldı.
- I think Tom is over thirty.
- Sanırım Tom otuzun üzerinde.
- She cannot be over twenty.
- O, yirminin üzerinde olamaz.
- Chew it over for a while and let me know what you think.
- Bir süre üzerinde kafa yor ve bana ne düşündüğünü söyle.
- We talked over the plan with him.
- Onunla plan üzerinde konuştuk.
- They talked over the plan for hours.
- Plan üzerinde saatlerce konuştular.
- I have lived here a little over 60 years.
- 60 yılın biraz üzerinde bir süredir burada yaşıyorum.
- The agreement gave Britain control over Egypt.
- Anlaşma İngiltere'ye Mısır üzerinde kontrol sağladı.
- This development is casting a larger and larger shadow over the chemical industry as well.
- Bu gelişme aynı zamanda kimya sanayi üzerinde de gittikçe daha büyük bir gölge düşürüyor.
- Tom usually drives about 10 kph over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının yaklaşık 10 km üzerinde araç kullanır.
- There used to be a small bridge over the river 10 years ago.
- On yıl önce nehrin üzerinde küçük bir köprü vardı.
- A railway bridge is already being built over the river.
- Bir demir yolu köprüsü zaten nehir üzerinde inşa ediliyor.
- A great light was diffused over the baseball stadium.
- Beyzbol stadyumunun üzerinde büyük bir ışık yayılmıştı.
- He's just over thirty years old.
- Otuz yaşının biraz üzerinde.
- The cliff hangs over the sea.
- Uçurum denizin üzerinde duruyor.
- I have no control over that.
- Bunun üzerinde hiçbir kontrolüm yok.
- Many people drive over the speed limit on this road.
- Birçok kişi bu yolda hız sınırının üzerinde sürüyor.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary okyanusun üzerinde güneşin doğuşunu izlediler.
- After sunset, a thin mist appeared over the field.
- Gün batımından sonra, tarlanın üzerinde ince bir sis belirdi.
- Tom often drives slightly over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının biraz üzerinde araba kullanır.
- He walked barefoot over the fire.
- Ateşin üzerinde yalınayak yürüdü.
- They walked barefoot over the sand dunes.
- Kum tepelerinin üzerinde yalın ayak yürüdüler.
- Tom said he was over thirty.
- Tom otuzunun üzerinde olduğunu söyledi.
- Tom asked me to think it over.
- Tom üzerinde düşünmemi istedi.
- They walked barefoot over the sand dunes.
- Onlar kum tepelerinin üzerinde çıplak ayakla yürüdüler.
- The cliff hangs over the sea.
- Uçurum denizin üzerinde asılı duruyor.
- Her fingers danced over the keyboard.
- Onun parmakları klavyenin üzerinde dans etti.
- The southeasterly wind blew over the water.
- Güneydoğu rüzgarı suyun üzerinde esti.
- There is fog over the lake.
- Gölün üzerinde sis var.
- Oprah Winfrey has great influence over her fans.
- Oprah Winfrey'in hayranları üzerinde büyük bir etkisi var.
- Let's talk over the matter.
- Bu konu üzerinde konuşalım.
- She looks young, but she's actually over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kırkının üzerinde.
- Did you know Tom spent over $3,000 on that?
- Tom'un bunun için 3,000 dolar üzerinde harcadığını biliyor muydun?
- Give me time to think it over.
- Bunun üzerinde düşünmek için bana zaman ver.
- The only one here over thirty is Tom.
- Burada 30'unun üzerinde olan tek kişi Tom.
- Tom usually drives about ten kilometers per hour over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının saatte yaklaşık on kilometre üzerinde araba kullanır.
- It seems she is over thirty years old.
- Görünüşe göre otuz yaşının üzerinde.
- Tom is certainly over thirty.
- Tom kesinlikle otuzun üzerindedir.
- Over 30 people committed suicide.
- 30'un üzerinde insan intihar etti.
- I've thought it over.
- Bunun üzerinde düşündüm.
- I saw a bird flying over a tree.
- Bir ağacın üzerinde uçan bir kuş gördüm.
- I think she is over forty years old.
- Onun 40 yaşın üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- She looks young, but she's actually over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kırkın üzerinde.
- She's probably over forty.
- Yaşı muhtemelen kırkın üzerinde.
- Tom is probably over thirty.
- Tom muhtemelen otuz yaşın üzerinde.
- You can’t trust anybody over thirty.
- Otuzun üzerinde hiç kimseye güvenemezsin.
- I was made to wait for over 30 minutes.
- Otuz dakikanın üzerinde bekletildim.
- Both Tom and Mary are over thirty.
- Tom ve Mary'nin her ikisi de otuz yaşın üzerindedir.
- He told me that his grandfather is over ninety.
- Büyükbabasının doksanın üzerinde olduğunu söyledi.
- Her fingers danced over the keyboard.
- Parmakları klavyenin üzerinde dans ediyordu.
- I often drive over the speed limit.
- Ben sık sık hız limiti üzerinde sürerim.
- There used to be a small bridge over the river 10 years ago.
- 10 yıl önce nehrin üzerinde küçük bir köprü vardı.
- Vultures circled over the dead bodies.
- Akbabalar cesetlerin üzerinde daireler çiziyordu.
- Tom roasted his marshmallow over the fire.
- Tom ateşin üzerinde lokumunu kızarttı.
- Let's talk over the matter.
- Mesele üzerinde konuşalım.
- The lake has frozen over but I'm not sure the ice is strong enough to walk on.
- Göl dondu ama buzun üzerinde yürünecek kadar sağlam olduğundan emin değilim.
- I thought Tom was over thirty.
- Tom'un 30'un üzerinde olduğunu sanıyordum.
- The largest English dictionary has over 450,000 words.
- En büyük İngilizce Sözlük 450.000' in üzerinde kelimeye sahiptir.
- I have no control over what happens.
- Olanlar üzerinde kontrolüm yok.
- Tom's dog left muddy paw prints all over his new carpet.
- Tom'un köpeği onun yeni halısı üzerinde çamurlu pençe izleri bıraktı.
- Over three thousand people attended the concert.
- Üç binin üzerinde insan konsere katıldı.
- Tom weighs over 90 kilograms.
- Tom'un ağırlığı 90 kilogramın üzerinde.
- Tom said that Mary was over thirty.
- Tom, Mary'nin otuz yaşının üzerinde olduğunu söyledi.
- His debts amount to over $1,000.
- Borçları 1,000 doların üzerinde.
- I think she is over forty years old.
- Bence o 40 yaşın üzerinde.
- Tom usually drives slightly over the speed limit.
- Tom genellikle hız limitinin biraz üzerinde araç kullanır.
- She is over twenty.
- O yirminin üzerinde.
- I held the umbrella over her.
- Şemsiyeyi onun üzerinde tuttum.
- I'm being raked over the coals.
- Kömürlerin üzerinde tırmıklanıyorum.
- A squirrel is hopping over the mossy logs.
- Bir sincap yosunlu kütüklerin üzerinde zıplıyordu.
- I see a plane flying over our house.
- Ben evimizin üzerinde uçan bir uçak görüyorum.
- Tom knows that Mary is over thirty.
- Tom, Mary'nin otuzun üzerinde olduğunu biliyor.
- We have no control over that.
- Bunun üzerinde kontrolümüz yok.
- She held her hands tightly over her ears.
- Ellerini kulaklarının üzerinde sıkıca tuttu.
- The helicopter hovered over the building.
- Helikopter binanın üzerinde gezindi.
- Tom cracked an egg over Mary's head.
- Tom Mary'nin başının üzerinde bir yumurta kırdı.
- He was unable to run fast as he was over 60.
- Yaşı 60'ın üzerinde olduğu için hızlı koşamıyordu.
- I think she is over forty years old.
- Sanırım o 40 yaşın üzerinde.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary, güneşin okyanus üzerinde yükselişini izledi.
- A helicopter circled over us.
- Bir helikopter üzerimizde daireler çizdi.
- Tom was going 50 over the speed limit when the police pulled him over.
- Polis onu kenara çektiğinde Tom hız sınırının 50 kat üzerinde gidiyordu.
- Tom is over 80 kilos.
- Tom 80 kilonun üzerinde.
- Tom usually drives slightly over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının biraz üzerinde sürer.
- Tom is definitely over thirty.
- Tom kesinlikle otuzun üzerinde.
- Over three hundred people lost their lives that day.
- O gün üç yüzün üzerinde kişi hayatını kaybetti.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Bu adanın üzerinde uçan bir uçak hiç görmedim.
- I think she's over forty.
- Onun kırk yaşının üzerinde olduğunu düşünüyorum.
- A crystal chandelier was hanging over the table.
- Masanın üzerinde kristal bir avize asılıydı.
- We have no control over that.
- Onun üzerinde hiçbir kontrolümüz yok.
- I guess our teacher is over fifty years old.
- Sanırım öğretmenimiz elli yaşının üzerinde.
- She is certainly over forty.
- Kesinlikle kırkının üzerinde.
- By 2030 twenty-one percent of its population will be over sixty-five.
- 2030 yılına kadar nüfusunun yüzde yirmi biri altmış beş yaşın üzerinde olacak.
- He's over thirty.
- Otuzun üzerinde.
- Man has control over everything but his own heart.
- İnsanın kendi kalbi dışında her şey üzerinde kontrolü vardır.
- Dark clouds gathered over the horizon.
- Karanlık bulutlar ufuk üzerinde toplandı.
- Tom and Mary watched the sun set over the ocean.
- Tom ve Mary okyanus üzerinde güneşin batışını izlediler.
- Every now and then they clash over their differences.
- Onlar ara sıra farkları üzerinde tartışırlar.
- He walked barefoot over the fire.
- Çıplak ayakla ateşin üzerinde yürüdü.
- She must be over eighty.
- O, seksenin üzerinde olmalı.
- He looks young, but actually he is over forty.
- Genç görünüyor ama aslında kırk yaşının üzerinde.
- He earns over 500 dollars a month at that job.
- O işte, ayda 500 doların üzerinde kazanıyor.
- We have every advantage over them.
- Onlar üzerinde her türlü avantaja sahibiz.
- She must be over eighty.
- Seksenin üzerinde olmalı.
- Time has no power over him.
- Zamanın onun üzerinde hiçbir gücü yok.
- They labored over the budget for the fiscal year 1997.
- Onlar 1997 mali yılı bütçesi üzerinde çalıştılar.
- Tom is probably over thirty.
- Tom muhtemelen 30'un üzerinde.
- Europeans gained an advantage over all other civilizations 500 years ago.
- Avrupalılar 500 yıl önce tüm diğer medeniyetler üzerinde bir avantaj elde ettiler.
- Fadil had control over Dania.
- Fadıl'ın Dania üzerinde kontrolü vardı.
- There is a bridge over the pond.
- Göletin üzerinde bir köprü vardır.
- Tom thinks Mary is over forty.
- Tom Mary'nin kırk yaşın üzerinde olduğunu düşünüyor.
- There is a huge arch over the road.
- Yolun üzerinde büyük bir kemer var.
- I guess that she is over thirty.
- Ben onun otuz yaşın üzerinde olduğunu tahmin ediyorum.
- Let's not quibble over trivial matters.
- Önemsiz konular üzerinde tartışmayalım.
- Tom crossed his arms over his chest.
- Tom göğsünün üzerinde kollarını kavuşturdu.
- He seems young, but he's actually over 40 years old.
- Genç görünüyor ama aslında 40 yaşının üzerinde.
- I guess our teacher is over fifty years old.
- Tahminimce bizim öğretmen elli yaşın üzerinde.
- The wrestler weighs over 200 kilograms.
- Güreşçinin ağırlığı 200 kilogramın üzerinde.
- The teacher has no authority over his students.
- Öğretmenin öğrenciler üzerinde yetkisi yok.
- His fingers ran swiftly over the keys.
- Parmakları tuşların üzerinde hızla gezindi.
- He is over 80 kilos.
- O, 80 kilonun üzerinde.
- Tom can't believe Mary's over thirty.
- Tom Mary'nin otuzun üzerinde olduğuna inanamıyor.
- I've been thinking it over.
- Onun üzerinde düşünüyorum.
- For all we know, Tom could be over thirty.
- Bildiğimiz kadarıyla, Tom 30'un üzerinde olabilir.
- The teacher has no authority over her students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.
- You're not really over thirty, are you?
- Gerçekten otuzun üzerinde değilsin, değil mi?
- This duty has priority over all others.
- Bu görev bütün diğerlerinin üzerinde bir önceliğe sahiptir.
- Don't trust anybody over thirty.
- Otuzun üzerinde kimseye güvenme.
- Even though Tom is only sixteen, he looks like he's over twenty.
- Tom sadece on altı yaşında olmasına rağmen yirminin üzerinde gibi görünüyor.
- I think she's over 40 years old.
- Sanırım o 40 yaşın üzerinde.
- I guess that she is over thirty.
- Sanırım o otuzun üzerindedir.
- Dark clouds were brooding over the city.
- Şehrin üzerinde kara bulutlar vardı.
- The teacher has no authority over her students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir yetkisi yok.
- Does mankind have dominion over animals and birds?
- İnsanoğlunun hayvanlar ve kuşlar üzerinde egemenliği var mıdır?
- Jiro Akagawa has written over 480 novels.
- Jiro Akagawa 480'in üzerinde roman yazdı.
- She cannot be over thirty.
- O otuzun üzerinde olamaz.
- Are you over eighteen years old?
- On sekiz yaşın üzerinde misin?
- I do have some control over it.
- Bunun üzerinde biraz kontrolüm var.
- The cliff hangs over the road.
- Uçurum yolun üzerinde asılı duruyor.
- I do have some control over it.
- Onun üzerinde biraz kontrole sahibim.
- Don't trust anybody over 30.
- 30'un üzerinde kimseye güvenme.
- Do you need time to think it over?
- Üzerinde düşünmek için zamana ihtiyacın var mı?
- She looks young, but in reality she's over 40.
- Genç görünüyor ama gerçekte 40'ının üzerinde.
- The doctor examined over fifty patients that day.
- Doktor, o gün, ellinin üzerinde hastayı muayene etti.
- We still have control over them.
- Hala onlar üzerinde kontrolümüz var.
- I prefer hot cocoa over coffee.
- Ben kahvenin üzerinde sıcak kakao tercih ederim.
- In the world, there are over 4000 languages.
- Dünyada 4000'in üzerinde dil vardır.
- He's over thirty.
- O otuz yaşın üzerindedir.
- She must have been over thirty when she got married.
- O evlendiğinde otuz yaşın üzerinde olmalı.
- The tree was so tall that it towered over the garden wall.
- Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
- He is thinking it over.
- Üzerinde düşünüyor.
- It took just over three hours to get here.
- Buraya gelmek sadece üç saatin üzerinde sürdü.
- Let's talk over the matter.
- Konu üzerinde konuşalım.
- They had to build bridges over the many streams.
- Birçok akarsu üzerinde köprü inşa etmek zorundaydılar.
- Tom must be over thirty.
- Tom otuzun üzerinde olmalı.
- I think Tom is over thirty.
- Bence Tom otuzun üzerinde.
- There is fog over the lake.
- Göl üzerinde sis var.
- He must be over sixty.
- O altmışın üzerinde olmalı.
- Neither Tom nor Mary is over thirty.
- Ne Tom ne de Mary 30'un üzerinde.
Show More (327)
|
2 |
over |
fazla |
prep. |
|
- Ships carry over 70% of all trade between the Community and the rest of the world.
- Topluluk ile dünyanın geri kalanı arasındaki ticaretin %70'inden fazlasını gemiler gerçekleştirmektedir.
- In return, we provide over a quarter of foreign investment in Canada.
- Buna karşılık Kanada'daki yabancı yatırımların dörtte birinden fazlasını biz sağlıyoruz.
- In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
- Yumurta tavukları söz konusu olduğunda yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
- Mr Khanbhai has agreed to over 75 per cent of the amendments that have been tabled.
- Bay Khanbhai, sunulan değişikliklerin yüzde 75'inden fazlasını kabul etmiştir.
- This proposal became necessary because appeals had been made to the European Court of Justice in over 40 cases.
- Bu öneri, 40'tan fazla davada Avrupa Adalet Divanına temyiz başvurusunda bulunulması nedeniyle gerekli hale gelmiştir.
- The Convention, which should be perfecting these structures, is giving packaging priority over content.
- Bu yapıları mükemmelleştirmesi gereken Konvansiyon, ambalaja içerikten daha fazla öncelik veriyor.
- This adds up to over 3 million victims a year worldwide, 500 000 of whom are European citizens.
- Bu da dünya genelinde yılda 500.000'i Avrupa vatandaşı olmak üzere 3 milyondan fazla mağdur anlamına gelmektedir.
- We are now supporting over 200 clinics, three district- and three provincial-level hospitals.
- Şu anda 200'den fazla kliniği, üç bölge ve üç il düzeyindeki hastaneyi destekliyoruz.
- The Council gave scant regard to over 50 amendments adopted by this House in the first reading.
- Konsey, bu Meclis tarafından ilk okumada kabul edilen 50'den fazla değişikliği çok az dikkate almıştır.
- This year so far we have had over 20 cases of Israel denying entry to EU humanitarian teams.
- Bu yıl şu ana kadar İsrail'in AB insani yardım ekiplerinin girişine izin vermediği 20'den fazla vaka yaşadık.
- We were able to achieve today's result in a little over two months.
- Bugünkü sonuca iki aydan biraz fazla bir sürede ulaşabildik.
- Over 6 600 women from Ireland had abortions in the UK last year.
- Geçen yıl İrlanda'dan 6 600'den fazla kadın Birleşik Krallık'ta kürtaj yaptırmıştır.
- Over 6 600 women from Ireland had abortions in the UK last year.
- Geçen yıl İrlanda'dan 6 600'den fazla kadın Birleşik Krallık'ta kürtaj yaptırdı.
- Over 150 000 human cases of salmonella are reported every year in the European Union.
- Avrupa Birliği'nde her yıl 150.000'den fazla insan salmonella vakası rapor edilmektedir.
- We have taken over ten minutes to get from the ninth floor down to the Chamber.
- Dokuzuncu kattan odaya inmemiz on dakikadan fazla sürdü.
- On the contrary, more than one million people have become refugees here over the last ten years.
- Aksine, son on yılda bir milyondan fazla insan burada mülteci durumuna düşmüştür.
- Our world leaders will be meeting in Genoa in just over two weeks' time.
- Dünya liderlerimiz iki haftadan biraz fazla bir süre sonra Cenova'da bir araya gelecek.
- In some states, these vehicles make up over 50% of private cars.
- Bazı eyaletlerde bu araçlar özel araçların %50'sinden fazlasını oluşturmaktadır.
- We are now supporting over 200 clinics, three district- and three provincial-level hospitals.
- Şu anda 200'den fazla kliniği, üç ilçe ve üç il düzeyindeki hastaneyi destekliyoruz.
- A little over half the labour force is covered by the social security system.
- İşgücünün yarıdan biraz fazlası, sosyal güvenlik sistemi kapsamındadır.
- Over three million people will die from AIDS this year alone.
- Sadece bu yıl üç milyondan fazla insan AIDS nedeniyle hayatını kaybedecek.
- Over 50% do not believe that it will boost the economy or emulate the stability of the Deutschmark.
- %50'den fazlası bunun ekonomiyi canlandıracağına ya da Alman Markı'nın istikrarını taklit edeceğine inanmıyor.
- The Commission answers over three thousand parliamentary questions every year.
- Komisyon her yıl üç binden fazla soru önergesini yanıtlamaktadır.
- Turkey's population is over 62 million.
- Türkiye'nin nüfusu 62 milyondan fazladır.
- They have over 1 000 members in a town of just 76 000 people.
- Sadece 76.000 nüfuslu bir kasabada 1.000'den fazla üyeleri var.
- According to research, over 60% of consumers still do not think in euros when they consider the prices of products.
- Araştırmalara göre, tüketicilerin %60'ından fazlası ürün fiyatlarını değerlendirirken hala Euro cinsinden düşünmüyor.
- Ships carry over 70% of all trade between the Community and the rest of the world.
- Topluluk ile dünyanın geri kalanı arasındaki ticaretin %70'inden fazlası gemilerle yapılmaktadır.
- The current legislation has been revised over one hundred times.
- Mevcut mevzuat yüzden fazla kez revize edilmiştir.
- That means that, in Germany alone, 50 000 companies closed and over 100 000 workers lost their jobs.
- Bu, sadece Almanya'da 50.000 şirketin kapandığı ve 100.000'den fazla işçinin işini kaybettiği anlamına gelmektedir.
- It is just that, in New Delhi, we will be in a country that generates well over 50% of its electricity from coal.
- Yeni Delhi'de, elektriğinin %50'sinden fazlasını kömürden üreten bir ülkede olacağız.
- Over 2 billion people in the world have no access to electricity.
- Dünyada 2 milyardan fazla insanın elektriğe erişimi yok.
- The EU will soon have 450 million citizens, and over half of them are women.
- AB'nin yakında 450 milyon vatandaşı olacak ve bunların yarısından fazlasını kadınlar oluşturacak.
- In Britain over 100 000 people claimed asylum last year and the great majority of these claims were unfounded.
- İngiltere'de geçen yıl 100.000'den fazla kişi sığınma talebinde bulundu ve bu taleplerin büyük çoğunluğu asılsız çıktı.
- In Germany alone, that means over 50 000 women every year.
- Bu sadece Almanya'da her yıl 50.000'den fazla kadın anlamına gelmektedir.
- This resulted in over 400 massacres in 1999.
- Bu durum 1999 yılında 400'den fazla katliamla sonuçlanmıştır.
- In Germany alone, that means over 50 000 women every year.
- Sadece Almanya'da bu, her yıl 50.000'den fazla kadın anlamına gelmektedir.
- There are over 290 million people who live within the twelve new euro zone countries alone.
- Sadece on iki yeni Avro bölgesi ülkesinde yaşayan 290 milyondan fazla insan var.
- Unfortunately, in 2003 alone, more than 600 British subjects purchased pharmaceutical products over the Internet.
- Ne yazık ki, sadece 2003 yılında 600'den fazla İngiliz vatandaşı internet üzerinden eczacılık ürünleri satın almıştır.
- It has already been mentioned here today that over half of the population is dependent on food aid.
- Nüfusun yarısından fazlasının gıda yardımına bağımlı olduğu bugün burada dile getirilmişti.
- Just over three years ago General Musharraf took power in Pakistan in a military coup.
- Üç yıldan biraz fazla bir süre önce General Müşerref askeri bir darbe ile Pakistan'da iktidarı ele geçirdi.
- Over 2000 houses have been demolished in these past 2 years and 20 000 people have been wounded.
- Geçtiğimiz 2 yıl içinde 2000'den fazla ev yıkıldı ve 20 000 kişi yaralandı.
- The private sector and free enterprise account for over 80% of GDP which, last year, grew by 7%.
- Özel sektör ve hür teşebbüs, geçen yıl %7 oranında büyüyen GSYH'nin %80'inden fazlasını oluşturmaktadır.
- There are 56.000 fishermen and a fleet of over 6.800 vessels.
- 56.000 balıkçı ve 6.800'den fazla teknesi olan bir filo vardır.
- Over 8000 ingredients have already been cleared for use in cosmetics.
- Halihazırda 8000'den fazla bileşenin kozmetikte kullanımına izin verilmiştir.
- Our rural recovery and urban rehabilitation programmes are providing over 3 million person-days of work this year alone.
- Kırsal kurtarma ve kentsel rehabilitasyon programlarımız sadece bu yıl 3 milyon işgününden fazla iş sağlamaktadır.
- Agriculture accounts for over 40% of employment but generates about 14% of GDP.
- Tarım, toplam istihdamın %40’tan fazlasını oluşturmakta, fakat GSYH’nin ancak %14’ünü üretmektedir.
- The aggregate average investment share of over 20% of GDP is relatively high.
- GSYİH'nin %20'sinden fazla olan toplam ortalama yatırım payı nispeten yüksektir.
- Tobacco is an addictive product that causes over half a million deaths per year within the Community.
- Tütün, Toplumda her yıl yarım milyondan fazla kişinin ölümüne neden olan bağımlılık yapıcı bir üründür.
- Unfortunately, in 2003 alone, more than 600 British subjects purchased pharmaceutical products over the Internet.
- Ne yazık ki sadece 2003 yılında 600'den fazla İngiliz vatandaşı internet üzerinden eczacılık ürünleri satın almıştır.
- This obviously includes not criminalising consumers or charging them several times over.
- Bu tabii ki tüketicilerin suçlu ilan edilmemesini ya da birkaç kat fazla ücretlendirilmemesini de içermektedir.
- In over 70% of the articles, there are differences.
- Makalelerin %70'inden fazlasında farklılıklar bulunmaktadır.
- There are over 1 000 political prisoners in various jails in Burma.
- Burma'daki çeşitli hapishanelerde 1000'den fazla siyasi mahkum bulunmaktadır.
- The fish-processing industry depends on imports for over 50% of its supplies.
- Balık işleme endüstrisi, tedarikinin %50'sinden fazlası için ithalata bağımlıdır.
- It is just that, in New Delhi, we will be in a country that generates well over 50% of its electricity from coal.
- Sadece Yeni Delhi'de, elektriğinin %50'sinden fazlasını kömürden üreten bir ülkede olacağız.
- Over 5 000 people have fallen victim to the violence since 1996.
- 1996'dan bu yana 5.000'den fazla insan şiddetin kurbanı olmuştur.
- In 1993 Burundi's Hutu President was assassinated and within a month over 100,000 civilians were killed.
- 1993 yılında Burundi'nin Hutu Devlet Başkanı suikasta uğradı ve bir ay içinde 100.000'den fazla sivil öldürüldü.
- I think it is unreasonable for it to take over five years for the Commission to make a decision.
- Komisyonun bir karar vermesinin beş yıldan fazla sürmesinin mantıksız olduğunu düşünüyorum.
- We are thus over 30% of the way through, and we have grossly underspent.
- Bu nedenle yolun %30'undan fazlasını tamamladık ve büyük ölçüde eksik harcama yaptık.
- It employs over 2.2 million highly skilled people in the 15 Member States.
- Komisyon, 15 Üye Devlette 2.2 milyondan fazla yüksek vasıflı kişiyi istihdam etmektedir.
- The escalation in violence has claimed over 2,500 lives in less than six months.
- Şiddetin tırmanması altı aydan kısa bir süre içinde 2.500'den fazla can aldı.
- The dead number over one hundred Palestinians and thirty-five Israelis.
- Ölü sayısı yüzden fazla Filistinli ve otuz beş İsrailli.
- The fish-processing industry depends on imports for over 50% of its supplies.
- Balık işleme endüstrisi, tedarikinin %50'sinden fazlası için ithalata bağımlı.
- In one period of just over a year I was in Macedonia almost ten times.
- Bir yıldan biraz fazla bir süre içinde neredeyse on kez Makedonya'da bulundum.
- The level of the European Union budget, at just over 1% of Europe's GDP, is about right.
- Avrupa Birliği bütçesinin Avrupa'nın GSYİH'sinin %1'inden biraz fazla olan seviyesi doğru bir seviyedir.
- That would mean that the Europarties would be getting support twice over.
- Bu da Avrupa taraflarının iki kat daha fazla destek alması anlamına gelecektir.
- We have over 100 aid agencies working in Somalia.
- Somali'de çalışan 100'den fazla yardım kuruluşumuz var.
- Around 80% do their military service and a little over 10% are excused.
- Yaklaşık %80'i askerlik hizmetini yerine getirmekte, %10'dan biraz fazlası ise mazeretli sayılmaktadır.
- This year so far we have had over 20 cases of Israel denying entry to EU humanitarian teams.
- Bu yıl şimdiye kadar İsrail'in AB insani yardım ekiplerinin girişine izin vermediği 20'den fazla vaka yaşadık.
- There are over 120 ministers who only exist because they are virtually stipulated in the Dayton Agreement.
- Sadece Dayton Anlaşmasında fiilen öngörüldükleri için var olan 120'den fazla bakan var.
- Over 95% of the output of the Southampton plant is exported.
- Southampton tesisinin üretiminin %95'inden fazlası ihraç edilmektedir.
- Of course, making over six months' residence dependent on financial resources could give rise to social discrimination.
- Elbette altı aydan fazla ikamet süresinin mali kaynaklara bağlı kılınması sosyal ayrımcılığa yol açabilir.
- It is intolerable that over 500 000 illegal immigrants should find their way into the EU every year.
- Her yıl 500.000'den fazla yasadışı göçmenin AB'ye girmesi kabul edilemez.
- In Kampuchea alone, over 35 000 people have been injured by landmines and those are the survivors.
- Sadece Kampuchea'da 35.000'den fazla insan kara mayınları nedeniyle yaralanmıştır ve bunlar hayatta kalanlardır.
- This is an inadequate structure in a Community of over 25 Member States.
- Bu, 25'ten fazla Üye Devletten oluşan bir Topluluk için yetersiz bir yapıdır.
- In Great Britain, over two hundred Labour Members of Parliament have expressed their opposition to a war.
- Büyük Britanya'da iki yüzden fazla İşçi Partili Parlamento üyesi savaşa karşı olduklarını ifade etti.
- Over 5 000 people have fallen victim to the violence since 1996.
- 1996'dan bu yana 5 000'den fazla insan şiddete kurban gitti.
- In the common position, just over half were accepted either as they stood or at least in spirit.
- Ortak tutumun yarısından biraz fazlası olduğu gibi ya da en azından ruhu itibariyle kabul edildi.
- It employs over 2.2 million highly skilled people in the 15 Member States.
- Bu pazar 15 Üye Devlette 2.2 milyondan fazla yüksek vasıflı kişiyi istihdam etmektedir.
- This adds up to over 3 million victims a year worldwide, 500 000 of whom are European citizens.
- Bu da dünya genelinde yılda 3 milyondan fazla kurban anlamına gelmektedir ki bunların 500.000'i Avrupa vatandaşıdır.
- Turkey has over 12 million primary and secondary school pupils and some 500 000 teachers.
- Türkiye'de 12 milyondan fazla ilk ve orta okul öğrencisi ve 500 000 kadar öğretmen vardır.
- The proposal is cost-effective, with benefits outweighing costs by over 2 to 1.
- Teklif uygun maliyetlidir ve faydaları maliyetlerinden 2'ye 1 oranında daha fazladır.
- Over 80% of the ECHO 2002 global plan consists of food products.
- ECHO 2002 küresel planının %80'inden fazlası gıda ürünlerinden oluşmaktadır.
- There are over 120 ministers who only exist because they are virtually stipulated in the Dayton Agreement.
- Sadece Dayton Anlaşması'nda fiilen öngörüldüğü için var olan 120'den fazla bakan var.
- If present trends continue, over half the pollution produced in the EU will be out at sea.
- Mevcut eğilimler devam ederse, AB'de üretilen kirliliğin yarısından fazlası denizlerde olacaktır.
- Over 5 000 people have fallen victim to the violence since 1996.
- 1996'dan bu yana 5.000'den fazla kişi şiddete kurban gitmiştir.
- Istanbul has an active stock market quoting over 700 companies.
- İstanbul'da, 700'den fazla şirketin kayıtlı olduğu aktif bir Menkul Kıymetler Borsası vardır.
- In the common position, just over half were accepted either as they stood or at least in spirit.
- Ortak tutumda, yarıdan biraz fazlası olduğu gibi ya da en azından ruhen kabul edildi.
- Over half of the working population does not have Luxembourg citizenship.
- Çalışan nüfusun yarısından fazlası Lüksemburg vatandaşlığına sahip değildir.
- Local divers have already recovered over 200 bodies.
- Yerel dalgıçlar şimdiden 200'den fazla ceset çıkardı.
- In the case of laying hens, over 25% of their feed is produced on the farm.
- Yumurta tavukları söz konusu olduğunda, yemlerinin %25'inden fazlası çiftlikte üretilmektedir.
- The Directorate General for the Budget trained over 1 000 members of staff last year.
- Bütçe Genel Müdürlüğü geçen yıl 1 000'den fazla personele eğitim vermiştir.
- In over 70 countries, homosexual relations qualify as a crime, sometimes even attracting the death penalty.
- 70'ten fazla ülkede eşcinsel ilişkiler suç olarak nitelendirilmekte, hatta bazen ölüm cezasına çarptırılmaktadır.
- Over 8,000 ingredients have already been cleared for use in cosmetics.
- 8.000'den fazla bileşenin kozmetikte kullanımına izin verilmiştir.
- Over 2000 houses have been demolished in these past 2 years and 20 000 people have been wounded.
- Geçtiğimiz 2 yıl içerisinde 2000'den fazla ev yıkılmış ve 20 000 kişi yaralanmıştır.
- There are now over 3.5 million motor boats in the European Union and the number is rising.
- Şu anda Avrupa Birliği'nde 3,5 milyondan fazla motorlu tekne bulunmaktadır ve bu sayı giderek artmaktadır.
- Over half the complaints, therefore, focus on these two areas.
- Bu nedenle şikayetlerin yarısından fazlası bu iki alana odaklanmaktadır.
- The Commission is not only active in well over 100 States.
- Komisyon sadece 100'den fazla eyalette faaliyet göstermekle kalmıyor.
- We've been waiting for over two months.
- Biz iki aydan fazladır bekliyoruz.
- They chatted over coffee for more than two hours.
- İki saatten fazla kahve içerek sohbet ettiler.
- It's been over a week since I last saw Tom.
- Tom'u son gördüğümden beri bir haftadan fazla oldu.
- It looks like there are now over two thousand Uyghur sentences on Tatoeba!
- Görünüşe göre Tatoeba'da iki binden fazla Uygurca cümle var!
- We've known each other for over thirty years.
- Birbirimizi otuz yıldan fazladır tanıyoruz.
- Tom wrote over thirty books in his lifetime.
- Tom ömrü boyunca otuzdan fazla kitap yazdı.
- I talked with Tom for over an hour before he said something that made me realize he wasn't a native speaker.
- Tom anadilinde konuşmadığını anlamamı sağlayan bir şey diyene kadar onunla bir saatten fazla konuştum.
- Tom has been working here for over three years.
- Tom üç yıldan daha fazla bir süredir burada çalışıyor.
- This hotel can accommodate over 1,000 guests.
- Bu otel 1,000'den fazla misafiri ağırlayabilir.
- There are over 15 different kinds of pies.
- 15 çeşitten fazla turta var.
- I've gained over five pounds since I got here.
- Buraya geldiğimden beri beş kilodan fazla aldım.
- Tom has written over thirty books.
- Tom otuzdan fazla kitap yazdı.
- I might stay in Boston for over a month.
- Bir aydan fazla Boston'da kalabilirim.
- They've had heavy rains for over a week.
- Bir haftadan daha fazla bir süredir şiddetli yağışlar vardı.
- The cat waited in front of the mousehole for over ten minutes.
- Kedi on dakikadan fazla fare deliğinin önünde bekledi.
- There are over 100 billion stars in the Milky Way galaxy.
- Samanyolu galaksisinde 100 milyardan fazla yıldız var.
- There are only 30 countries in the world where over half of the population believes that the theory of evolution is true.
- Dünyada nüfusun yarısından fazlasının evrim teorisinin doğru olduğuna inandığı sadece 30 ülke var.
- I talked with Tom for over an hour before he said something that made me realize he wasn't a native speaker.
- Tom ile bir saatten fazla konuştuktan sonra anadilini bilmediğini fark ettim.
- We've been waiting in line for over an hour.
- Bir saatten daha fazla süredir kuyrukta bekliyoruz.
- Tom talked about Mary for over three hours.
- Tom üç saatten fazla Mary hakkında konuştu.
- Tom talked about Mary for over three hours.
- Tom, Mary hakkında üç saatten fazla konuştu.
- Jiro Akagawa has written over 480 novels.
- Jiro Akagawa 480'den fazla roman yazdı.
- I may stay in Boston for over a month.
- Boston'da bir aydan fazla kalabilirim.
- It will take me more than three hours to look over the document.
- Belgeye bakmak üç saatten fazla zamanımı alacaktır.
- In this room there are over 50 tables.
- Bu odada 50'den fazla masa var.
- I've been waiting for you for over an hour.
- Bir saatten fazla bir süredir seni bekliyorum.
- The atmosphere on Mars is over 95% carbon dioxide.
- Mars'taki atmosferin % 95'ten fazlası karbondioksittir.
- This library has over 50,000 volumes.
- Bu kütüphanede 50.000'den fazla kitap var.
- Jupiter and Saturn are gas giants with over 60 moons each.
- Jüpiter ve Satürn, her birinin 60'tan fazla uydusu olan gaz devleridir.
- Over sixty people were arrested.
- Altmıştan fazla kişi gözaltına alındı.
- The Andromeda galaxy is over 2 million light-years away from us.
- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaktadır.
- Tom hasn't used it for over a year.
- Tom bir yıldan daha fazla süredir onu kullanmadı.
- It has been over three years since I moved here.
- Buraya taşınalı üç yıldan fazla oldu.
- We've been friends for over thirty years.
- Otuz yıldan daha fazla bir süredir arkadaşız.
- Tom waited outside in the pouring rain for over an hour.
- Tom sağanak yağmurda bir saatten fazla dışarıda bekledi.
- Not a few people live to be over eighty.
- Birçok insan seksen yıldan fazla yaşamaz.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada yenilebilir bitkilerin yirmi binden fazla bilinen türü var.
- Tom and Mary save over half of their income each year.
- Tom ve Mary her yıl gelirlerinin yarısından fazlasını biriktiriyor.
- I lived in Algiers for over a year.
- Cezayir'de bir yıldan fazla yaşadım.
- Over one hundred people came here.
- Buraya yüzden fazla insan geldi.
- There were already over 20 people sitting there.
- Orada 20'den fazla insan oturuyordu.
- I've been awake for over thirty hours.
- Otuz saatten fazladır uyanıktım.
- I've been trying to talk to you for over a month.
- Ben bir aydan daha fazla bir süredir seninle konuşmaya çalışıyorum.
- In the world, there are over 4000 languages.
- Dünyada 4000'den fazla dil var.
- The asteroid injured over a thousand people and broke many windows.
- Asteroit binden fazla insanı yaraladı ve birçok camı kırdı.
- It's over nine thousand!
- Dokuz binden fazla!
- Over 4 million Australians communicate in a language other than English.
- 4 milyondan fazla Avustralyalı İngilizce dışında bir dilde iletişim kuruyor.
- The largest English dictionary has over 450,000 words.
- En büyük İngilizce sözlükte 450.000'den fazla kelime vardır.
- He stayed in London over a month.
- Londra'da bir aydan fazla kaldı.
- Tom lived in that small house for a little over ten years.
- Tom o küçük evde on yıldan biraz fazla yaşadı.
- Though he is over eighty, he is still healthy.
- Seksenden fazla olmasına rağmen hâlâ sağlıklı.
- Tom spent over three hours looking for his keys, but still couldn't find them.
- Tom anahtarlarını aramak için üç saatten fazla zaman harcadı ama yine de bulamadı.
- Tom said he was over thirty.
- Tom otuzdan fazla olduğunu söyledi.
- We've been waiting over two months.
- Biz iki aydan daha fazla bir süredir bekliyoruz.
- I didn't mull it over for long.
- Fazla kafa yormadım buna.
- In Quebec, French is spoken by over a million people.
- Quebec'te Fransızca bir milyondan fazla insan tarafından konuşuluyor.
- Tom's school has over 3,000 students.
- Tom'un okulunun 3.000'den fazla öğrencisi var.
- Tom has been gone for over an hour.
- Tom gideli bir saatten fazla oldu.
- Tom has borrowed over 3,000 dollars from Mary.
- Tom, Mary'den 3,000 dolardan fazla borç aldı.
- Tom has been away for over three years.
- Tom üç yıldan fazladır uzakta.
- Tom has over thirty people working for him.
- Tom'un yanında çalışan otuzdan fazla insan var.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- On yıldan fazladır ülkesine gitmiyor.
- It has been over three years since I moved here.
- Buraya taşındığımdan bu yana üç yıldan fazla oldu.
- It took a little over an hour to finish doing my homework.
- Ev ödevimi yapmayı bitirmek bir saatten biraz daha fazla sürdü.
- Tom kept me waiting for over an hour.
- Tom beni bir saatten fazla bekletti.
- Tom had to stand in line at the ticket office for over three hours.
- Tom bilet gişesinde üç saatten fazla kuyrukta beklemek zorunda kaldı.
- Tom has over three million dollars deposited in that bank.
- Tom'un bankada üç milyon dolardan fazla parası var.
- This library has over 50,000 volumes.
- Bu kütüphanede elli binden fazla kaynak var.
- Tom kept me waiting for over three hours.
- Tom beni üç saatten fazla bekletti.
- It is not rare at all to live over ninety years.
- Doksan yıldan fazla yaşamak hiç de nadir bir durum değildir.
- Tom has been away for over three years.
- Tom üç yıldan daha fazla süredir uzakta.
- It will take me more than three hours to look over the document.
- Belgeye bakmak üç saatten fazla zamanımı alır.
- Tom weighs over 90 kilograms.
- Tom, 90 kilodan fazla çeker.
- I've been trying to talk to you for over a month.
- Bir aydan fazladır seninle konuşmaya çalışıyorum.
- They kept me waiting for over half an hour.
- Beni yarım saatten fazla beklettiler.
- Tom kept me waiting for over three hours.
- Tom beni üç saatten daha fazla bekletti.
- We've already been here for over an hour.
- Biz zaten bir saatten daha fazla süredir buradayız.
- Tokyo has a population of over ten million.
- Tokyo on milyondan daha fazla bir nüfusa sahiptir.
- The bill came to over $25.
- Fatura 25 dolardan fazla geldi.
- We've been here over an hour.
- Bir saatten fazladır buradayız.
- The club has over fifty members.
- Kulübün elliden fazla üyesi var.
- This hotel can accommodate over 1,000 guests.
- Bu otel 1,000 misafirden daha fazlasını barındırabilir.
- I haven't seen Tom for over three months.
- Üç aydan daha fazla bir süre Tom'u görmedim.
- I'm over a half century old.
- Yarım asırdan fazla yaştayım.
- Tom has known Mary for over three years.
- Tom üç yıldan daha fazla süredir Mary'yi tanıyor.
- Over 30 people committed suicide.
- 30'dan fazla insan intihar etti.
- I've been waiting for you for over a week.
- Bir haftadan fazla bir süredir seni bekliyorum.
- You've been waiting for over three hours.
- Üç saatten daha fazla süredir bekliyorsunuz.
- Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
- Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası oralarda yaşar.
- I spent over three thousand dollars yesterday.
- Dün üç bin dolardan fazla para harcadım.
- Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.
- Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.
- Tom has written over thirty books.
- Tom, otuzdan fazla kitap yazdı.
- It is estimated that there are over half a million words in English.
- İngilizce'de yarım milyondan fazla kelime olduğu tahmin ediliyor.
- Tom died with over ten million dollars in the bank.
- Tom bankada on milyon dolardan fazla parayla öldü.
- He lived in that small house for a little over five years.
- O küçük evde beş yıldan biraz fazla yaşadı.
- Tom has known Mary for over three years.
- Tom, Mary'yi üç yıldan fazladır tanıyor.
- I haven't been sick in over three years.
- Üç yıldan daha fazla bir süredir hasta olmadım.
- Over ten thousand messages are sent every second on Facebook.
- Facebook'ta her saniye on binden fazla mesaj gönderilir.
- That happened over three years ago.
- O üç yıldan daha fazla önce oldu.
- I have been walking for over four hours.
- Dört saatten fazladır yürüyorum.
- Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths.
- CFIT'nin son altı yıldaki kazaların üçte birinden biraz fazlasını oluşturmasına rağmen, ölümlerin %53'üne neden oldu.
- She was made to wait for over an hour.
- Bir saatten fazla bekletildi.
- Over three thousand people attended the concert.
- Konsere üç binden fazla kişi katıldı.
- Over 300 people were arrested.
- 300'den fazla kişi tutuklandı.
- Well over three thousand people signed to prevent the demolition of this historic building.
- Üç binden fazla insan bu tarihi binanın yıkılmasını engellemek için imza verdi.
- Tom has over thirty people working for him.
- Tom'un onun için çalışan otuzdan fazla çalışanı var.
- Tom and I have worked together for over three years.
- Tom ve ben üç yıldan daha fazla bir süredir birlikte çalışmaktayız.
- We've already been here for over an hour.
- Zaten bir saatten fazladır buradayız.
- I spent over three thousand dollars yesterday.
- Dün üç bin dolardan fazla harcadım.
- This fake news story was shared over a million times on Facebook.
- Bu sahte haber Facebook'ta bir milyondan fazla kez paylaşıldı.
- Tom owes Mary slightly over a thousand dollars.
- Tom'un Mary'ye bin dolardan biraz fazla borcu var.
- Tom has been there for over three years.
- Tom üç yıldan daha fazla süredir orada.
- Tom has been waiting for slightly over an hour.
- Tom bir saatten biraz fazla bir süredir bekliyor.
- There are over 800,000 Basque speakers in the world.
- Dünyada 800.000'den fazla Baskça konuşan var.
- The average skilled workers now earn over $10,000 a year.
- Ortalama yetenekteki işçiler şu anda yılda 10.000 dolardan fazla kazanırlar.
- I just spent over three thousand dollars.
- Az önce üç bin dolardan fazla harcadım.
- I haven't seen one of those in over three years.
- Üç yıldan daha fazla bir süredir onlardan birini görmedim.
- They had me waiting for over half an hour.
- Beni yarım saatten fazla beklettiler.
- Over 68 percent of Earth's freshwater is locked up in ice and glaciers; and another 30 percent is in groundwater.
- Dünyanın tatlı suyunun %68'inden fazlası buzda ya da buzullarda kilitlidir; ve diğer %30'u yeraltı suyudur.
- Tom's school has over 3,000 students.
- Tom'un okulunda 3,000'den fazla öğrenci var.
- Tom saves over 80% of what he earns.
- Tom kazandığının %80'inden fazlasını biriktirir.
- Over three hundred people lost their lives that day.
- O gün üç yüzden fazla insan hayatını kaybetti.
- Tom owes me over three hundred dollars.
- Tom'un bana üç yüz dolardan fazla borcu var.
- I stayed in Chicago over two months.
- Şikago'da iki aydan fazla kaldım.
- Japan consists of four major islands and over 3,000 small islands, and is about equal to California in area.
- Japonya dört büyük ada ve 3.000'den fazla küçük adadan oluşmaktadır ve yüzölçümü yaklaşık olarak Kaliforniya'ya eşittir.
- There are over 15 different kinds of pies.
- On beşten fazla turta çeşidi var.
- It took a little over an hour to finish doing my homework.
- Ödevimi bitirmem bir saatten biraz fazla sürdü.
- Fruit and vegetables should make up over a third of the food we eat each day.
- Meyve ve sebzeler her gün yediğimiz yiyeceklerin üçte birinden fazlasını oluşturmalıdır.
- I looked for Tom and Mary for over an hour.
- Tom ve Mary'i bir saatten fazla aradım.
- I spent over $3,000 yesterday.
- Dün üç bin dolardan fazla para harcadım.
- It'll cost over a thousand yen.
- Bin yenden fazlaya mal olacak.
- We've been here over an hour.
- Bir saatten daha fazla bir süredir buradayız.
- You've been waiting for over three hours.
- Üç saatten fazladır bekliyorsun.
- They had me waiting for over half an hour.
- Onlar beni yarım saatten daha fazla bir süre bekletti.
- Over ten thousand messages are sent every second on Facebook.
- Facebook'ta her saniye on binden fazla mesaj gönderiliyor.
- I've been walking for over four hours.
- Dört saatten daha fazla bir süredir yürüyorum.
- There are only 30 countries in the world where over half of the population believes that the theory of evolution is true.
- Dünyada nüfusunun yarısından fazlasının evrim teorisinin doğru olduğuna inanan sadece 30 ülke var.
- I've been waiting for over an hour.
- Bir saatten fazladır bekliyorum.
- Tom had to stand in line at the ticket office for over three hours.
- Tom üç saatten daha fazla süre bilet gişesinde kuyrukta beklemek zorunda kaldı.
- This book says that elephants live to be over 100 years old.
- Bu kitap fillerin 100 yaşından daha fazla yaşadığını söylüyor.
- Tom has over three million dollars in assets.
- Tom'un üç milyon dolardan fazla varlığı var.
- This dress cost me over 40,000 yen.
- Bu elbise bana 40,000 Yen'den fazlaya mal oldu.
- Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.
- Tom, Mary'ye son altı ay içinde 34.000 dolardan fazla para verdiğini hesapladı.
- Tom was in the hospital for over a week.
- Tom bir haftadan fazla hastanede kaldı.
- Tom waited for Mary for over three hours.
- Tom üç saatten fazla Mary'yi bekledi.
- Tom wrote over thirty books in his lifetime.
- Tom hayatı boyunca otuzdan fazla kitap yazdı.
- It'll cost over a thousand yen.
- Bin yenden fazla tutacak.
- The Andromeda galaxy is over 2 million light-years away from us.
- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaklıktadır.
- Tom has lived in Boston for over a year.
- Tom bir yıldan fazladır Boston'da yaşıyor.
- The archaeologists discovered over a hundred graves, a few of which belonged to infants.
- Arkeologlar yüzden fazla mezar keşfetti, bunlardan birkaçı bebeklere aitti.
- We've been sitting here for over an hour.
- Biz bir saatten fazladır burada oturuyoruz.
- It took just over three hours to finish that job.
- Bu işi bitirmek üç saatten biraz fazla sürdü.
- The population of India is over 127 crores.
- Hindistan'ın nüfusu 127 milyondan fazla.
- Over 95% of Titan's atmosphere is nitrogen.
- Titan'ın atmosferinin %95'inden fazlası nitrojendir.
- That poet lived here a little over 20 years.
- O şair burada 20 yıldan biraz fazla yaşadı.
- We've been waiting for over two months.
- İki aydan fazladır bekliyoruz.
- I might stay in Boston for over a month.
- Boston'da bir aydan fazla kalabilirim.
- I have been walking for over four hours.
- Dört saatten daha fazla bir süredir yürüyorum.
- We've been sitting in this traffic for over an hour.
- Bir saatten fazladır bu trafikte bekliyoruz.
- He earns over 500 dollars a month with that job.
- Bu işten ayda 500 dolardan fazla kazanıyor.
- Over 100 people were present at the party.
- Partide 100'den fazla kişi vardı.
- Between them, India and Brazil produce over half the world's papaya.
- Hindistan ve Brezilya, dünya papaya üretiminin yarısından fazlasını gerçekleştiriyor.
- I've been waiting for over an hour.
- Bir saatten daha fazla süredir bekliyorum.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- O son olarak ülkesine döndüğünden beri on yıldan fazla oldu.
- I haven't seen one of those in over three years.
- Üç yıldan fazladır bunlardan birini görmedim.
- There are over 2,500 types of snakes in the world.
- Dünyada 2,500'den fazla yılan türü var.
- Tom has been waiting for over three hours.
- Tom üç saatten fazladır bekliyor.
- It's unlikely that tomorrow's meeting will last over an hour.
- Yarınki toplantının bir saatten fazla sürmesi pek olası değil.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- Ülkesine en son gittiğinden beri on yıldan fazla oldu.
- I've been here over a year.
- Bir yıldan fazladır buradayım.
- Tom has been married to Mary for just over three years.
- Tom, Mary ile üç yıldan biraz fazla bir süredir evli.
- The bill came to over $25.
- Hesap 25 dolardan fazla geldi.
- Tom has been there for over three years.
- Tom üç yıldan fazladır orada.
- Over sixty people were arrested.
- Altmıştan fazla kişi tutuklandı.
- He was hospitalized for over a month before dying.
- Ölmeden önce bir aydan fazla hastanede kaldı.
- It's been over a year since I've seen Tom.
- Tom'u görmeyeli bir yıldan fazla oldu.
- Tom spent over three hours looking for his keys, but still couldn't find them.
- Tom anahtarlarını aramak için üç saatten fazla harcadı ama onları hâlâ bulamadı.
- The atmosphere on Mars is over 95% carbon dioxide.
- Mars'taki atmosferin %95'inden fazlası karbondioksittir.
- This ring has been in the family for over 300 years.
- Bu yüzük 300 yıldan daha fazla bir süredir ailede.
- She spends over a third of her time doing paperwork.
- Zamanının üçte birinden fazlasını evrak işleriyle geçiriyor.
- He earns over 500 dollars a month at that job.
- O işten ayda 500 dolardan fazla kazanıyor.
- Tom has been waiting for over three hours.
- Tom üç saatten daha fazla süredir bekliyor.
- The two of them have been in Boston for over three years.
- Onlardan ikisi üç yıldan daha fazla bir süredir Boston'da.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- It took us over three hours to get to Boston.
- Boston'a varmamız üç saatten fazla sürdü.
- I spent over $3,000 yesterday.
- Dün 3,000 dolardan fazla harcadım.
- They say that Firefox is downloaded over 8 million times a day.
- Firefox'un günde 8 milyondan fazla kez indirildiğini söylüyorlar.
- It took us over three hours to get to Boston.
- Boston'a varmamız üç saatten fazla zamanımızı aldı.
- Tom and Mary save over half of their income each year.
- Tom ve Meryem her yıl kazançlarının yarısından fazlasını biriktirir.
- We've been waiting over two months.
- İki aydan fazladır bekliyoruz.
- He is over 80 kilos.
- O 80 kilodan fazla geliyor.
- I may stay in Boston for over a month.
- Bir aydan fazla Boston'da kalabilirim.
- This fossil is over 30 million years old.
- Bu fosil 30 milyondan fazla yaştadır.
- The young Queen was over twenty years old, not reckoning the hundred years she had been asleep.
- Genç Kraliçe, uykuda geçirdiği yüz yılı hesaba katmazsak, yirmi yaşından fazlaydı.
- It may take over an hour.
- Bir saatten fazla sürebilir.
- If Shakespeare were still living, he'd be over 450 years old.
- Eğer Shakespeare hala yaşıyor olsaydı, 450 yaşından fazla olurdu.
- There are over seven thousand languages in the world.
- Dünyada yedi binden fazla dil var.
- Tom was stabbed over thirty times.
- Tom otuzdan fazla kez bıçaklandı.
- Tom makes over $300,000 a year.
- Tom yılda 300,000 dolardan fazla kazanıyor.
- There are over 800,000 Basque speakers in the world.
- Dünyada 800,000'den fazla Baskça konuşan var.
- The tree's root system stretches over thirty meters.
- Ağacın kök sistemi otuz metreden fazla uzanıyor.
- We've known each other for over thirty years.
- Otuz yıldan daha fazla bir süredir birbirimizi tanıyoruz.
- Over 4 million Australians communicate in a language other than English.
- 4 milyondan fazla Avustralyalı, İngilizceden başka bir dilde iletişim kuruyor.
- The doctor examined over fifty patients that day.
- Doktor, o gün, elliden fazla hastayı muayene etti.
- That poet lived here a little over 20 years.
- O şair 20 yıldan biraz fazla burada yaşadı.
- I lived in Algiers for over a year.
- Bir yıldan daha fazla süre Cezayir'de yaşadım.
- I haven't seen Tom for over three months.
- Tom'u üç aydan fazladır görmedim.
- The asteroid injured over a thousand people and broke many windows.
- Asteroid binden fazla insanı yaraladı ve birçok pencereyi kırdı.
- We have just over 300 employees.
- 300'den fazla çalışanımız var.
- It is predicted that the watch company will produce over one million new watches a year.
- Saat şirketinin yılda bir milyondan fazla yeni saat üreteceği tahmin ediliyor.
- It took just over three hours to get here.
- Buraya gelmesi üç saatten biraz fazla sürdü.
- Tom kept me waiting for over an hour.
- Tom bir saatten daha fazla süre beni bekletti.
- We've been sitting here for over an hour.
- Bir saatten fazladır burada oturuyoruz.
- Over 68 percent of Earth's freshwater is locked up in ice and glaciers; and another 30 percent is in groundwater.
- Dünya'daki tatlı suyun yüzde 68'inden fazlası buz ve buzullarda; yüzde 30'u ise yeraltı sularında hapsolmuş durumdadır.
- Jupiter and Saturn are gas giants with over 60 moons each.
- Jüpiter ve Satürn her birinin 60'dan fazla uydusuyla birlikte gaz devidirler.
- In Quebec, French is spoken by over a million people.
- Quebec'te Fransızca bir milyondan fazla kişi tarafından konuşulmaktadır.
- I was made to wait for over 30 minutes.
- Otuz dakikadan fazla bekletildim.
- In the last typhoon, the wind blew at over 200 kilometers per hour!
- Son tayfunda rüzgar saatte 200 kilometreden fazla hızla esti!
- There were over fifteen thousand spectators.
- On beş binden fazla seyirci vardı.
- Tom waited for Mary for over three hours.
- Tom, Mary'yi üç saatten fazla bekledi.
- I don't recognize over half of these names.
- Bu isimlerin yarısından fazlasını tanımıyorum.
- I've been waiting for you for over an hour.
- Bir saatten fazladır seni bekliyorum.
- I've been walking for over four hours.
- Dört saatten fazladır yürüyorum.
- I haven't heard a word from them in over four years.
- Dört yıldan fazladır onlardan tek kelime duymadım.
- We've been sitting in this traffic for over an hour.
- Bir saatten fazla süredir bu trafikte oturmuş bekliyoruz.
- He earns over 500 dollars a month from that job.
- O işten ayda 500 dolardan fazla kazanıyor.
Show More (320)
|
3 |
over |
üzerine |
prep. |
|
- This figure will increase to just over 800 000 by 2011.
- Bu rakam 2011 yılına kadar 800.000'in biraz üzerine çıkacaktır.
- The Ibrahim case casts a long, but hopefully temporary, shadow over the Egyptian human rights and democracy movement.
- İbrahim davası Mısır insan hakları ve demokrasi hareketinin üzerine uzun ama umarız geçici bir gölge düşürmüştür.
- Winston Churchill once spoke of an iron curtain coming down over Europe.
- Winston Churchill bir keresinde Avrupa'nın üzerine inen bir demir perdeden söz etmişti.
- We must draw a veil over the matter, so to speak, in any case, and remember what it is we are actually discussing.
- Tabiri caizse her halükarda meselenin üzerine bir perde çekmeli ve aslında neyi tartıştığımızı hatırlamalıyız.
- This was increased to over EUR 32 million this year.
- Bu rakam bu yıl 32 milyon Euro'nun üzerine çıkarılmıştır.
- We must draw a veil over the matter, so to speak, in any case, and remember what it is we are actually discussing.
- Her halükarda, tabiri caizse, konunun üzerine bir perde çekmeli ve aslında neyi tartıştığımızı hatırlamalıyız.
- We have not added so much as a comma over and above the minimum protection for workers.
- İşçiler için asgari korumanın üzerine virgül kadar bile bir şey eklemedik.
- A laboratory constructed over the dead body of Yugoslavia!
- Yugoslavya'nın cesedi üzerine inşa edilmiş bir laboratuvar!
- Improving, yes; supplementing, yes; putting a question mark over, emphatically no.
- İyileştirmek, evet; tamamlamak, evet; üzerine soru işareti koymak, kesinlikle hayır.
- We cannot ride roughshod over them as we did in 2001.
- 2001'de yaptığımız gibi onların üzerine kabaca gidemeyiz.
- Moreover, their numbers have risen to over 15 000 in the past two years.
- Dahası sayıları son iki yılda 15.000'in üzerine çıkmıştır.
- Various colours can quickly be painted over one another and the paint can be used on many grounds.
- Çeşitli renkler hızla birbiri üzerine boyanabilir ve boya birçok zeminde kullanılabilir.
- A blanket of silence fell over everyone when they heard the disappointing announcement.
- Hayal kırıklığı yaratan açıklamayı duyduklarında herkesin üzerine bir sessizlik örtüsü çöktü.
- The two countries came to a political settlement over this dispute.
- İki ülke bu ihtilaf üzerine politik bir anlaşmaya vardı.
- Tom laid a blanket over Mary.
- Tom, Mary'nin üzerine bir battaniye örttü.
- Kate spread the cloth over the table.
- Kate örtüyü masanın üzerine serdi.
- Tom pulled his jacket hood over his head.
- Tom ceketinin kapüşonunu başının üzerine çekti.
- Tom crawled into bed and pulled the covers over himself.
- Tom yatağa girdi ve örtüyü üzerine çekti.
- Tom poured water over himself.
- Tom kendi üzerine su döktü.
- He put a cover over his car.
- O, arabasının üzerine bir örtü koydu.
- He poured cold water over himself.
- Üzerine soğuk su döktü.
- Tom poured water over himself.
- Tom üzerine su döktü.
- His plan is to build a bridge over that river.
- Planı nehrin üzerine bir köprü inşa etmek.
- Tom climbed over the fence.
- Tom çitin üzerine tırmandı.
- Tom crawled into bed and pulled the covers over himself.
- Tom yatağa girdi ve yorganı üzerine çekti.
- Tom climbed over the fence and picked some apples from the tree.
- Tom çitin üzerine tırmandı ve ağaçtan birkaç elma kopardı.
- Mary unfolded the blanket and spread it out over the grass.
- Mary battaniyeyi açtı ve onu çimin üzerine yaydı.
- A new bridge is being built over the river.
- Nehir üzerine yeni bir köprü inşa ediliyor.
- Tom put his hands over his mouth.
- Tom ellerini ağzının üzerine koydu.
- Tom put his hand over his heart.
- Tom elini kalbinin üzerine koydu.
- Tom draped his coat over Mary's shoulders.
- Tom paltosunu Mary'nin omuzlarının üzerine örttü.
- We can haggle over price later.
- Daha sonra fiyat üzerine pazarlık yapabiliriz.
- Tom hung a dark curtain over the window.
- Tom pencerenin üzerine koyu renk bir perde astı.
- She pushed her hair over her shoulders.
- Saçlarını omuzlarının üzerine atmış.
- Tom poured cold water over himself to wake himself up.
- Tom kendini uyandırmak için kendi üzerine soğuk su döktü.
- Mary tossed her hair over her shoulder.
- Mary saçını omzunun üzerine attı.
- There's no point in arguing over tastes.
- Zevkler üzerine tartışmanın hiçbir anlamı yok.
- She hung beautiful curtains over the window.
- Pencerenin üzerine güzel perdeler astı.
- Tom slipped a coat over Mary's shoulders.
- Tom, Mary'nin omuzlarının üzerine bir ceket attı.
- A big bridge was built over the river.
- Nehir üzerine büyük bir köprü inşa edildi.
- Pour melted butter over the popcorn.
- Patlamış mısırın üzerine eritilmiş tereyağı dökün.
- He brooded over the mistake he made.
- Yaptığı hata üzerine kara kara düşündü.
- He ruminated over his misfortunes.
- Talihsizlikleri üzerine kafa yordu.
- I held the umbrella over Tom.
- Şemsiyeyi Tom'un üzerine tuttum.
- She poured hot water over herself.
- Kendi üzerine sıcak su döktü.
- A big bridge was built over the river.
- Nehrin üzerine büyük bir köprü inşa edildi.
- I laid a blanket over her.
- Ben onun üzerine bir battaniye serdim.
- There's no point in arguing over tastes.
- Zevkler üzerine tartışmanın bir anlamı yok.
- A great light was diffused over the baseball stadium.
- Beyzbol stadyumunun üzerine büyük bir ışık yayıldı.
- I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night.
- Eskiden geceleri motosikletimin üzerine bir örtü örttüğümden emin olurdum.
- Tom placed his hand over the lens.
- Tom lens üzerine elini koydu.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araba bir su birikintisine çarptı ve üzerime su sıçrattı.
- Tom laid a blanket over Mary.
- Tom Mary'nin üzerine bir battaniye koydu.
- I held the umbrella over her.
- Şemsiyeyi üzerine tuttum.
- We'll go over everything again.
- Her şeyin üzerine tekrar gideceğiz.
- He climbed over the fence.
- O, çitin üzerine tırmandı.
- The sum came to over 20,000 yen.
- Toplam 20,000 yenin üzerine çıktı.
- Tom put his hand over Mary's.
- Tom elini Mary'nin elinin üzerine koydu.
- They were excited over the news.
- Onlar haberler üzerine heyecanlandılar.
- She laid a blanket over him.
- Üzerine bir battaniye örttü.
- She spread a cloth over the table.
- Masanın üzerine bir örtü serdi.
- He wore a robe over his pajamas.
- Pijamasının üzerine bir bornoz giydi.
- He leaned over her and kissed her.
- Üzerine doğru eğildi ve onu öptü.
- Layla threw a blanket over Sami's body.
- Layla, Sami'nin vücudunun üzerine bir battaniye attı.
- Tom leaned over the bridge.
- Tom köprünün üzerine yaslandı.
- Tom got a blanket and put it over Mary.
- Tom bir battaniye aldı ve Mary'nin üzerine örttü.
- Tom held his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarının üzerine koydu.
- He draped his coat over her shoulders.
- Paltosunu onun omuzlarının üzerine örttü.
- Tom placed his hand over the lens.
- Tom elini objektifin üzerine koydu.
- She spilled her drink all over my tuxedo.
- İçkisini smokinimin üzerine döktü.
- She pulled her sweater over her head.
- Kazağını başının üzerine çekti.
- My roommate, who can't hold his liquor, came home after the party and barfed all over my new shoes!
- İçkiyi tutamayan ev arkadaşım partiden sonra eve geldi ve yeni ayakkabılarımın üzerine kustu!
- She spilled her drink all over my dress.
- İçkisini elbisemin üzerine döktü.
- Sami put a sheet over his wife's body.
- Sami karısının cesedinin üzerine bir çarşaf örttü.
- Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
- Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.
- A cold rain fell over the city.
- Şehrin üzerine soğuk bir yağmur yağdı.
- Tom put his hand over Mary's.
- Tom elini Mary'ninkinin üzerine koydu.
- Layla threw a blanket over Sami's body.
- Leyla, Sami'nin cesedinin üzerine bir battaniye attı.
- Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring.
- Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.
- They're constructing a bridge over the river.
- Nehrin üzerine bir köprü inşa ediyorlar.
- We talked over the plan with him.
- Biz onunla plan üzerine konuştuk.
- Tom put plywood over the windows.
- Tom pencerelerin üzerine kontrplak koydu.
- Why don't you take over?
- Neden üzerine almıyorsun?
- Tom put his hand over his face.
- Tom elini yüzünün üzerine koydu.
- A railway bridge is already being built over the river.
- Nehrin üzerine halihazırda bir demiryolu köprüsü inşa edilmektedir.
- I laid a blanket over her.
- Üzerine bir battaniye serdim.
- She brooded over the bullying done to her.
- O, kendine yapılan zorbalık üzerine kara kara düşündü.
- He poured cold water over himself.
- Kendi üzerine soğuk su döktü.
- Sami threw a blanket over Layla's body.
- Sami, Layla'nın cesedinin üzerine bir battaniye attı.
- Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring.
- Tom, küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırmıştı, böylece bir Japon kaplıcasına girmesine izin verilecekti.
- Tom was wearing a patch over one of his eyes.
- Tom gözlerinden birinin üzerine bir yama takıyordu.
- Tom pulled the blanket over his head.
- Tom battaniyeyi kafasının üzerine çekti.
- Tom poured some cold water over his head.
- Tom başının üzerine biraz soğuk su döktü.
- Tom put his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarının üzerine koydu.
- Tom got a blanket and put it over Mary.
- Tom bir battaniye aldı ve onu Mary'nin üzerine örttü.
- The sum came to over 20,000 yen.
- Tutar 20,000 yenin üzerine çıktı.
- The waitress spread a white cloth over the table.
- Garson kız masanın üzerine beyaz bir örtü serdi.
- He put a cover over his car.
- Arabasının üzerine bir örtü örttü.
- Tom framed the photograph and hung it over the bed.
- Tom fotoğrafı çerçeveletip yatağın üzerine astı.
- This development is casting a larger and larger shadow over the chemical industry as well.
- Bu gelişme kimya endüstrisinin üzerine de giderek daha büyük bir gölge düşürüyor.
- He poured cold water over himself to wake himself up.
- Kendini uyandırmak için üzerine soğuk su döktü.
- She shed crocodile tears over his death.
- Onun ölümü üzerine timsah gözyaşları döktü.
- In the fall, covers are put over the fans in trains.
- Sonbaharda trenlerdeki vantilatörlerin üzerine örtüler örtülür.
- Tom put a cover over his car.
- Tom arabasının üzerine bir örtü koydu.
- Tom poured cold water over himself.
- Tom kendi üzerine soğuk su döktü.
- What should I put on over my sweater?
- Kazağın üzerine ne giymem gerekir?
- Smog hung over Tokyo.
- Tokyo'nun üzerine sis çöktü.
- Tom poured cold water over himself to wake himself up.
- Tom uyanmak için üzerine soğuk su döktü.
- Tom put his hand over the microphone.
- Tom elini mikrofonun üzerine koydu.
- She hung a curtain over the window.
- Pencerenin üzerine bir perde astı.
- They're constructing a bridge over the river.
- Nehrin üzerine bir köprü yapıyorlar.
- A new bridge is being built over the river.
- Nehrin üzerine yeni bir köprü inşa ediliyor.
- We talked the plan over with him.
- Biz plan üzerine onunla konuştuk.
- Tom framed the photograph and hung it over the bed.
- Tom fotoğrafı çerçeveledi ve onu yatağın üzerine astı.
- Tom pulled his shirt up over his head.
- Tom gömleğini başının üzerine çekti.
Show More (112)
|
4 |
over |
boyunca |
prep. |
|
- We are dissatisfied with the Member States, which have practically left you in the lurch over the last eighteen months.
- Son on sekiz ay boyunca sizi adeta yüzüstü bırakan Üye Devletlerden memnun değiliz.
- Judging from the discussions held over the past five or six months, this could well be the case.
- Geçtiğimiz beş altı ay boyunca yapılan tartışmalara bakılırsa, durum pekala böyle olabilir.
- Both of the Presidents have a crucial responsibility to the global economy over the next six months.
- Her iki Başkanın da önümüzdeki altı ay boyunca küresel ekonomiye karşı çok önemli sorumlulukları bulunmaktadır.
- Over the past few months, we in Parliament, and outside, have witnessed a heated debate on the greenhouse effect.
- Geçtiğimiz birkaç ay boyunca Parlamentoda ve dışarıda sera etkisi konusunda hararetli bir tartışmaya tanık olduk.
- Let us all work with the Danish Government to continue the progress over the next six months.
- Önümüzdeki altı ay boyunca ilerlemeyi sürdürmek için Danimarka Hükümeti ile birlikte çalışalım.
- The Council will continue to closely monitor compliance with these criteria over the coming months and years.
- Konsey önümüzdeki aylar ve yıllar boyunca bu kriterlere uyulup uyulmadığını yakından izlemeye devam edecektir.
- It creates the opportunity to use a budget over several years to make the best possible use of resources.
- Bu, kaynakların mümkün olan en iyi şekilde kullanılması için birkaç yıl boyunca bütçe kullanma fırsatı yaratmaktadır.
- It will be efforts of all types over a number of years which will allow us to make progress.
- İlerleme kaydetmemizi sağlayacak olan, birkaç yıl boyunca sarf edilen her türlü çaba olacaktır.
- Those are areas that have been uninhabited over a long period, because it requires more effort to earn a living.
- Bu alanlar, geçimini sağlamak daha fazla çaba gerektirdiği için uzun bir süre boyunca ıssız kalmış alanlardır.
- A final regulation must result from discussions over the next few years.
- Önümüzdeki birkaç yıl boyunca yapılacak tartışmalar sonucunda nihai bir yönetmelik ortaya çıkmalıdır.
- I come from the Netherlands where our cattle were prophylactically vaccinated for over 60 years.
- Sığırlarımızın 60 yıldan uzun bir süre boyunca profilaktik olarak aşılandığı Hollanda'dan geliyorum.
- The Commission has proposed certain obligatory objectives to be complied with over a number of years.
- Komisyon, birkaç yıl boyunca uyulması gereken bazı zorunlu hedefler önermiştir.
- These three gentlemen will, over the next 14 months, be responsible for the adoption of the majority of laws in the EU.
- Bu üç beyefendi önümüzdeki 14 ay boyunca AB'deki yasaların çoğunun kabul edilmesinden sorumlu olacaklar.
- I nonetheless wish you good luck over the next six months.
- Yine de önümüzdeki altı ay boyunca size iyi şanslar diliyorum.
- That is what our main problem will be with gas over the next ten or twenty years.
- Önümüzdeki on ya da yirmi yıl boyunca gaz ile ilgili temel sorunumuz bu olacaktır.
- Over these three years we have been working on this issue, and today is the day to achieve concrete results.
- Bu üç yıl boyunca bu konu üzerinde çalıştık ve bugün somut sonuçlar elde etme günüdür.
- This would have undone progress over quite a few decades.
- Bu, birkaç on yıl boyunca kaydedilen ilerlemeyi geri alacaktır.
- There have been thousands of pages of correspondence on this matter over many years.
- Bu konuda uzun yıllar boyunca binlerce sayfa yazışma yapılmıştır.
- It is not just a question of a casual street brawl but orchestrated violence and intimidation over a sustained period.
- Bu sadece sıradan bir sokak kavgası meselesi değil, uzun bir süre boyunca planlanmış şiddet ve gözdağı meselesidir.
- Over the next few decades, Russia will be Europe's most important energy supply partner.
- Önümüzdeki birkaç on yıl boyunca Rusya, Avrupa'nın en önemli enerji tedarik ortağı olacaktır.
- We are very interested to see how this year's situation develops over the course of 2002.
- Bu yılki durumun 2002 yılı boyunca nasıl gelişeceğini görmek istiyoruz.
- This is an accumulation of an ineffective and inefficient system over years.
- Bu, yıllar boyunca etkisiz ve verimsiz bir sistemin birikimidir.
- There were many discussions over many years.
- Uzun yıllar boyunca pek çok tartışma yaşandı.
- Liberalisation of the gas market will not guarantee investment over the next twenty or thirty years.
- Gaz piyasasının serbestleştirilmesi önümüzdeki yirmi ya da otuz yıl boyunca yatırım yapılmasını garanti etmeyecektir.
- The European Commission had allocated EUR 300 million for all the European Union's health projects over five years.
- Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği'nin tüm sağlık projeleri için beş yıl boyunca 300 milyon Avro tahsis etmiştir.
- The rapporteur has shown himself to be a tough negotiator over all these years.
- Raportör tüm bu yıllar boyunca zorlu bir müzakereci olduğunu göstermiştir.
- I have met with people on both sides in Spain over a long period of time.
- İspanya'da uzun bir süre boyunca her iki taraftan insanlarla bir araya geldim.
- Mr Bösch has done sterling work in this House in relation to OLAF over a long period.
- Sayın Bösch uzun bir süre boyunca OLAF ile ilgili olarak bu Meclis'te çok iyi çalışmalar yaptı.
- This is the area on which we should be concentrating our efforts over the coming months and years.
- Önümüzdeki aylar ve yıllar boyunca çabalarımızı yoğunlaştırmamız gereken alan burasıdır.
- So a final major effort is necessary over the next two weeks.
- Dolayısıyla önümüzdeki iki hafta boyunca son bir büyük çaba gösterilmesi gerekmektedir.
- It is therefore right and proper for Europe-wide fiscal instruments to promote biofuels over a transitional period.
- Bu nedenle Avrupa çapında mali araçların bir geçiş dönemi boyunca biyoyakıtları teşvik etmesi doğru ve uygundur.
- It is something that is earned over a period of time.
- Bu, belirli bir süre boyunca kazanılan bir şeydir.
- I nonetheless wish you good luck over the next six months.
- Ben yine de önümüzdeki altı ay boyunca size iyi şanslar diliyorum.
- The purpose of annual reports is to carry out analyses over a limited period and draw conclusions from them.
- Faaliyet raporlarının amacı, sınırlı bir dönem boyunca analizler yapmak ve bunlardan sonuçlar çıkarmaktır.
- We shall therefore listen even more closely to what he says over the next two minutes.
- Bu nedenle önümüzdeki iki dakika boyunca söylediklerini daha da yakından dinleyeceğiz.
- I have to say that, over three and a half years, we have, in this Parliament, discussed a whole raft of proposals.
- Şunu söylemeliyim ki, üç buçuk yıl boyunca bu Parlamento'da bir dizi öneriyi tartıştık.
- Over the past few months, much has been said about the European Union's deficient military capacity.
- Geçtiğimiz birkaç ay boyunca Avrupa Birliği'nin askeri kapasitesinin yetersizliği konusunda çok şey söylendi.
- It poses significant environmental and health problems over its entire life cycle.
- Tüm yaşam döngüsü boyunca önemli çevre ve sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
- Any promises we make to Turkey must be ones that we are prepared to keep over the next few years.
- Türkiye'ye verdiğimiz her türlü söz, önümüzdeki birkaç yıl boyunca tutmaya hazır olduğumuz sözler olmalıdır.
- Over the past few days, I have therefore taken up this duty.
- Bu nedenle geçtiğimiz birkaç gün boyunca bu görevi üstlendim.
- The pharmaceutical industry is doing well, boasting high profits over a long period of time.
- İlaç endüstrisi iyi gidiyor ve uzun bir süre boyunca yüksek karlar elde ediyor.
- We must thank the Commission for their efforts over the last two long years to try to make tomorrow's vote unnecessary.
- Komisyona, yarınki oylamayı gereksiz kılmak için son iki yıl boyunca gösterdikleri çabalar için teşekkür etmeliyiz.
- Over these last four years I have had the pleasure of being Chairman of the Committee on Budgets.
- Son dört yıl boyunca Bütçe Komisyonu Başkanı olmaktan memnuniyet duydum.
- Over the past ten years, the attention given to Asia by the EU has not always been what it should have been.
- Geçtiğimiz on yıl boyunca AB'nin Asya'ya gösterdiği ilgi her zaman olması gerektiği gibi olmamıştır.
- Now, the fishermen will be able to get EUR 10 000 euros over one year if they do not do any other work.
- Şimdi balıkçılar başka bir iş yapmazlarsa bir yıl boyunca 10.000 Avro alabilecekler.
- It has been allocated over a good many years.
- Uzun yıllar boyunca tahsis edilmiştir.
- Over the past two years, the WTO has been under fire on many occasions, with good reason.
- Geçtiğimiz iki yıl boyunca DTÖ, haklı sebeplerle birçok kez eleştiri oklarının hedefi oldu.
- We appreciate your work over the many years you have been a Member here.
- Burada üye olarak bulunduğunuz uzun yıllar boyunca yaptığınız çalışmaları takdir ediyoruz.
- We have wrangled over minutes and then we end up finishing half an hour early!
- Dakikalar boyunca tartıştık ve sonunda yarım saat erken bitirdik!
- We all know that the communications sector has had a rough ride over the last year or so.
- Hepimiz iletişim sektörünün geçtiğimiz yıl boyunca zor bir dönemden geçtiğini biliyoruz.
- What, in fact, will we have to discuss with Turkey over the next two years?
- Aslında önümüzdeki iki yıl boyunca Türkiye ile neyi tartışmamız gerekecek?
- In its presentation Greece mentioned some well-chosen issues it intends to address over the next six months.
- Yunanistan sunumunda, önümüzdeki altı ay boyunca ele almayı planladığı bazı iyi seçilmiş konulardan bahsetmiştir.
- I have observed over the last three years a year-on-year crisis situation.
- Son üç yıl boyunca her yıl bir kriz durumu gözlemledim.
- Let us all work with the Danish Government to continue the progress over the next six months.
- Önümüzdeki altı ay boyunca ilerlemeyi sürdürmek için hepimiz Danimarka Hükümeti ile birlikte çalışalım.
- This is the first specific indicator which will reflect developments in this sector over a ten-year period.
- Bu, on yıllık bir dönem boyunca bu sektördeki gelişmeleri yansıtacak ilk belirli göstergedir.
- So, over these months, we have been on a wild goose chase.
- Bu yüzden, bu aylar boyunca boşa kürek çektik.
- Firstly I would like to wish the Greek minister much success with the Presidency over the next six months.
- Öncelikle Yunan bakana önümüzdeki altı ay boyunca yürüteceği Başkanlık görevinde başarılar diliyorum.
- The opportunity given to us over the next three years is unique in history.
- Önümüzdeki üç yıl boyunca bize verilen imkanın tarihte eşi benzeri yok.
- Trump's "analysis" omitted a central feature of the market rise over the past nine years.
- Trump'ın "çözümleme"si, geçtiğimiz dokuz yıl boyunca yaşanan piyasa yükselişinin asli bir özelliğini atlamış.
- Ideally long-term bets provide excitement over the course of the whole season.
- İdeal olarak uzun vadeli bahisler tüm sezon boyunca heyecan duymanızı sağlar.
- He sent about 2.2 billion spam emails over a period of around one and a half years.
- Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca 2,2 milyar spam e-posta gönderdi.
- He sent about 2.2 billion spam emails over a period of around one and a half years.
- O yaklaşık bir buçuk yıllık bir süre boyunca 2.2 milyar istenmeyen e-posta gönderdi.
- I sent about 2.2 billion spam emails over a period of around one and a half years.
- Yaklaşık bir buçuk yıl boyunca 2,2 milyar spam e-posta gönderdim.
- I've learned a lot from you over the past year.
- Geçen yıl boyunca senden çok şey öğrendim.
- He thought the matter over for three days.
- Konuyu üç gün boyunca düşündü.
- I read the entire works of Milton over the holiday.
- Tatil boyunca Milton'ın tüm eserlerini okudum.
- The Mississippi delta has changed shape drastically over the course of its history.
- Mississippi deltası, tarihi boyunca büyük ölçüde şekil değiştirmiştir.
- Tom grew a beard over the summer.
- Tom yaz boyunca sakal bıraktı.
- Fifteen milliard euros must be saved over the course of the next four years.
- On beş milyar euro önümüzdeki dört yıl boyunca biriktirilmeli.
- What did Tom do over the summer?
- Tom yaz boyunca neler yaptı?
- Fifteen milliard euros must be saved over the course of the next four years.
- Önümüzdeki dört yıl boyunca on beş milyon avro tasarruf edilmeli.
- Over the last month, I have eaten Chinese, French, Italian, Greek, Hungarian and Mexican food.
- Geçen ay boyunca Çin, Fransız, İtalyan, Yunan, Macar ve Meksika yemekleri yedim.
- I've learned a lot from you over the past year.
- Geçtiğimiz yıl boyunca senden çok şey öğrendim.
- Several processes for making soap have been invented over the course of history.
- Sabun yapmak için çeşitli süreçler tarih boyunca icat edildi.
- Tom lost thirty pounds over the summer.
- Tom, yaz boyunca 30 kilo kaybetti.
- I grew a beard over the summer.
- Yaz boyunca sakalımı uzattım.
- The road is straight for over ten miles.
- Yol 10 mil boyunca düz.
- He thought the matter over for three days.
- Meseleyi üç gün boyunca düşünüp taşındı.
- Tom gained weight over the winter.
- Tom kış boyunca kilo aldı.
- Tom said he read a lot of interesting books over the summer.
- Tom yaz boyunca çok ilginç kitaplar okuduğunu söyledi.
- Tom said he read a lot of interesting books over the summer.
- Tom yaz boyunca çok sayıda ilginç kitaplar okuduğunu söyledi.
- How has your job changed over all the years?
- İşiniz bütün bu yıllar boyunca nasıl değişti?
- Fifteen thousand million euros must be saved over the course of the next four years.
- Önümüzdeki dört yıl boyunca On beş bin milyon euro tasarruf edilmeli.
- Several processes for making soap have been invented over the course of history.
- Tarih boyunca sabun yapmak için birçok yöntem icat edilmiştir.
- Fifteen thousand million euros must be saved over the course of the next four years.
- Önümüzdeki dört yıl boyunca on beş bin milyon avro tasarruf edilmelidir.
- I ate too much over the holidays.
- Tatil boyunca çok yedim.
- Tom lost thirty pounds over the summer.
- Tom yaz boyunca 30 kilo verdi.
- We've had all kinds of weather over the past few days.
- Geçtiğimiz birkaç gün boyunca her türlü hava koşulunu yaşadık.
- What did Tom do over the summer?
- Tom yaz boyunca ne yaptı?
- I grew a beard over the summer.
- Yaz boyunca sakal bıraktım.
- I gained back the weight I'd lost over the summer.
- Yaz boyunca verdiğim kiloları geri aldım.
- I am going to learn to swim over the holiday.
- Tatil boyunca yüzmeyi öğreneceğim.
- Over the holidays I didn't do anything.
- Tatil boyunca hiçbir şey yapmadım.
- Over the holidays, I spent days doing nothing.
- Tatil boyunca, günlerimi hiçbir şey yapmadan geçirdim.
Show More (91)
|
5 |
over |
üzerinden |
prep. |
|
- We jumped over the stream instead of wading through it.
- Dereden geçmek yerine üzerinden atladık.
- We therefore find the fact that the Commission and the rapporteur are laconically bulldozing over this here disturbing.
- Bu nedenle Komisyonun ve raportörün bu konunun üzerinden buldozer gibi geçmesini rahatsız edici buluyoruz.
- We cannot skate over it too lightly.
- Bunun üzerinden çok hafifçe geçemeyiz.
- In our view, the EU skated over the subject of sustainable energy too quickly.
- Bize göre AB, sürdürülebilir enerji konusunun üzerinden çok hızlı geçti.
- We therefore find the fact that the Commission and the rapporteur are laconically bulldozing over this here disturbing.
- Bu nedenle Komisyon'un ve raportörün bu konunun üzerinden buldozer gibi geçmesini rahatsız edici buluyoruz.
- I will not go back over those which have already been mentioned by my colleagues.
- Meslektaşlarım tarafından daha önce dile getirilmiş olanların üzerinden tekrar geçmeyeceğim.
- Direct marketing is possible over the Internet if the consumer has given permission for it in advance.
- Tüketicinin önceden izin vermiş olması halinde internet üzerinden doğrudan pazarlama mümkündür.
- Just over a week after the accident it is still too early to draw any conclusions.
- Kazanın üzerinden henüz bir hafta geçmesine rağmen herhangi bir sonuca varmak için henüz çok erken.
- Lessons over the radio have always been a way of life in the Australian outback.
- Radyo üzerinden yapılan dersler Avustralya taşrasında her zaman bir yaşam biçimi olmuştur.
- We should then also apply all this to services offered over the Internet.
- O halde tüm bunları İnternet üzerinden sunulan hizmetlere de uygulamalıyız.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Bu, çimenlerin üzerinden akan güzel, tertemiz bir nehirdi.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Çimenler üzerinden akan hoş, tertemiz bir nehirdi bu.
- I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills.
- Rüyamda yemyeşil alanların ve tepelerin üzerinden yükselen büyük bir dalga gördüm.
- Tom leaned over the banister.
- Tom tırabzanın üzerinden eğildi.
- He looked back over his shoulder.
- Omzunun üzerinden arkasına baktı.
- Tom looked over the fence.
- Tom çitin üzerinden baktı.
- Tom glanced over his shoulder, but didn't see anything.
- Tom omzunun üzerinden baktı ama bir şey göremedi.
- He looked at her over his glasses.
- Gözlüğünün üzerinden ona baktı.
- I climbed over the fence.
- Çitin üzerinden tırmandım.
- Tom and Mary watched the sun rise over the ocean.
- Tom ve Mary güneşin okyanus üzerinden doğuşunu izlediler.
- The program was broadcast over the radio yesterday.
- Program dün radyo üzerinden yayınlandı.
- He was rubbing his hands over the report of the result.
- Sonuç raporunun üzerinden ellerini ovuşturuyordu.
- The southeasterly wind blew over the water.
- Güneydoğu rüzgarı suyun üzerinden esiyordu.
- Mary flicked her long ponytail over her shoulder.
- Mary uzun at kuyruğunu omzunun üzerinden attı.
- An airplane had flown over the mountain.
- Dağın üzerinden bir uçak geçmiş.
- Did we run over something?
- Bir şeyin üzerinden mi geçtik?
- Tom glanced backward over his shoulder and waved goodbye.
- Tom omzunun üzerinden geriye doğru baktı ve el sallayarak veda etti.
- A crisp wind blew up over the sand dunes from the sea.
- Denizden kum tepelerinin üzerinden sert bir rüzgâr esiyordu.
- He led his men and horses over snowy mountains and down into hot valleys.
- O adamlarını ve atlarını karlı dağların üzerinden götürdü ve sıcak vadilere indirdi.
- He threw a ball over the fence.
- O, çitin üzerinden bir top attı.
- Tom glanced over his shoulder, but didn't see anything.
- Tom omzunun üzerinden baktı ama bir şey görmedi.
- Tom looked over his shoulder.
- Tom omzunun üzerinden baktı.
- Learning a language when you are over 70 years of age is difficult.
- Yaşınız 70'in üzerindeyken dil öğrenmek zordur.
- Tom certainly doesn't look like he's over eighty.
- Tom kesinlikle seksenin üzerindeymiş gibi görünmüyor.
- She flicked her hair over her shoulder.
- Saçını omzunun üzerinden attı.
- I looked over my shoulder.
- Omzumun üzerinden baktım.
- I'm already over thirty.
- Zaten otuz yaşın üzerindeyim.
- Tom gazes wistfully over the rooftops to where his lover lives.
- Tom çatıların üzerinden sevgilisinin yaşadığı yere özlemle bakıyor.
- He threw a ball over the fence.
- Çitin üzerinden bir top attı.
- I was going to run over the notes one last time, but there wasn't time.
- Notların üzerinden son bir kez daha geçecektim ama zaman yoktu.
- I had to climb over the fence.
- Çitin üzerinden tırmanmak zorunda kaldım.
- Tom followed Mary over the bridge.
- Tom, Mary'yi köprünün üzerinden takip etti.
- Tom looked cautiously over the cliff.
- Tom uçurumun üzerinden dikkatle baktı.
- The kids climbed over the fence.
- Çocuklar çitin üzerinden tırmandı.
- The moon is coming up over the mountains.
- Ay dağların üzerinden yükseliyor.
- He was run over and killed.
- Üzerinden arabayla geçildi ve öldürüldü.
- I watched the sun rise over the city.
- Güneşin şehrin üzerinden doğuşunu izledim.
- He looked at her over his glasses.
- Gözlüklerinin üzerinden ona baktı.
- I always order pizza over the Internet, which is quite convenient.
- Ben her zaman internet üzerinden pizza siparişi veriyorum, bu da oldukça kullanışlı.
- Sami is over sixty.
- Sami altmış yaşının üzerindeydi.
- Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom kendisini takip eden biri olup olmadığını görmek için omzunun üzerinden baktı.
- Tom looked nervously over his shoulder.
- Tom endişeyle omzunun üzerinden baktı.
- Tom climbed over the fence.
- Tom çitin üzerinden tırmandı.
- They shoot them off over the lake.
- Onları gölün üzerinden atıyorlar.
- He looked back over his shoulder.
- Omzunun üzerinden geriye baktı.
- Tom looked over his shoulder to see if Mary was still following him.
- Tom, Mary'nin hala onu takip edip etmediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- Tom threw the bag over the fence.
- Tom çantayı çitin üzerinden attı.
- He climbed over the fence.
- Çitin üzerinden tırmandı.
- Tom says he saw someone climbing over the fence.
- Tom çitin üzerinden tırmanan birini gördüğünü söylüyor.
- Tom looked over his shoulder to see if Mary was still following him.
- Tom Mary'nin hala onu takip edip etmediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- Mary tossed her hair over her shoulder.
- Mary saçını omzunun üzerinden attı.
- Tom climbed over the fence and picked some apples from the tree.
- Tom çitin üzerinden tırmandı ve ağaçtan biraz elma topladı.
- Tom looked nervously over his shoulder.
- Tom omzunun üzerinden sinirli şekilde baktı.
- Tom tried to climb over the fence.
- Tom çitin üzerinden tırmanmaya çalıştı.
- The dog jumped over the fence into the garden.
- Köpek çitin üzerinden bahçeye atladı.
- I had to climb over the fence.
- Ben çitin üzerinden tırmanmak zorunda kaldım.
- I'm over thirty.
- Ben otuzun üzerindeyim.
- Tom looked over his shoulders, expecting to see someone.
- Tom birini görmeyi umarak omuzlarının üzerinden baktı.
- Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him.
- Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.
- I don't want you looking over my shoulder.
- Omzumun üzerinden bakmanı istemiyorum.
- Tom climbed over the high wire fence in order to get into the old factory in spite of his father's prohibition.
- Tom babasının yasağına rağmen eski fabrikaya girmek için yüksek tel çitin üzerinden tırmandı.
- Tom says he saw someone climbing over the fence.
- Tom birinin çitin üzerinden tırmandığını gördüğünü söylüyor.
- Don't talk over me.
- Benim üzerimden konuşma.
Show More (70)
|
6 |
over |
aşkın |
prep. |
|
- The PKK have observed the cease-fire for over two years.
- PKK iki yılı aşkın bir süredir ateşkese uymaktadır.
- Some of these have been living in Europe for over twenty years.
- Bunlardan bazıları yirmi yılı aşkın bir süredir Avrupa'da yaşıyor.
- Why should a proposal be forthcoming now, in the next two or three weeks, when it has been overdue for over 15 years?
- 15 yılı aşkın bir süredir gecikmiş olan bir teklif neden şimdi önümüzdeki iki ya da üç hafta içinde sunulmalıdır?
- The Council of Europe was founded as a human rights community here in Strasbourg over 50 years ago.
- Avrupa Konseyi 50 yılı aşkın bir süre önce Strazburg'da bir insan hakları topluluğu olarak kurulmuştur.
- The Member States have now been co-existing very well for over 50 years.
- Üye Devletler 50 yılı aşkın bir süredir çok iyi bir şekilde bir arada yaşamaktadır.
- The European Union has brought political stability to the people of Europe for over 50 years.
- Avrupa Birliği 50 yılı aşkın bir süredir Avrupa halklarına siyasi istikrar getirmiştir.
- We are forgetting that India is a democracy and has been one for over 50 years.
- Hindistan'ın bir demokrasi olduğunu ve 50 yılı aşkın bir süredir demokrasi olduğunu unutuyoruz.
- The United Kingdom has suffered from terrorism for over 30 years.
- Birleşik Krallık 30 yılı aşkın bir süredir terörizmden muzdariptir.
- Tibet has been occupied for over 50 years.
- Tibet 50 yılı aşkın bir süredir işgal altındadır.
- The Temporary Committee on ECHELON and other large-scale tapping systems was launched over a year ago.
- ECHELON ve diğer büyük ölçekli dinleme sistemlerine ilişkin Geçici Komite bir yılı aşkın bir süre önce kurulmuştur.
- The Commission promised the introduction of horizontal legislation over ten years ago.
- Komisyon on yılı aşkın bir süre önce yatay mevzuatın yürürlüğe gireceği sözünü vermişti.
- Those amendments have been available for over two weeks in translation.
- Bu değişiklikler iki haftayı aşkın bir süredir tercüme edilmiş durumdadır.
- I have been travelling in the ACP countries for over 20 years.
- ACP ülkelerinde 20 yılı aşkın bir süredir seyahat ediyorum.
- We have negotiated with our US counterparts for over two years.
- ABD'li muhataplarımızla iki yılı aşkın bir süredir müzakerelerde bulunuyoruz.
- I come from the Netherlands where our cattle were prophylactically vaccinated for over 60 years.
- Sığırlarımızın 60 yılı aşkın bir süredir profilaktik olarak aşılandığı Hollanda'dan geliyorum.
- We must continue to strive as we have for over fifty years.
- Elli yılı aşkın süredir olduğu gibi çabalamaya devam etmeliyiz.
- Parliament, the Council and the Commission have been discussing this issue for well over 15 years.
- Parlamento, Konsey ve Komisyon bu konuyu 15 yılı aşkın bir süredir tartışmaktadır.
- The Korean people lived in a unified country for over 1 300 years from the seventh century.
- Kore halkı yedinci yüzyıldan itibaren 1300 yılı aşkın bir süre boyunca birleşik bir ülkede yaşamıştır.
- We must continue to strive as we have for over fifty years.
- Elli yılı aşkın bir süredir olduğu gibi çabalamaya devam etmeliyiz.
- Tom and Mary have been married for over thirty years.
- Tom ve Mary otuz yılı aşkın süredir evliler.
- She can't be over thirty; she must still be in her twenties.
- O otuzu aşkın olamaz; o hâlâ yirmili yaşlarda olmalı.
- The two of them have been in Boston for over three years.
- İkisi üç yılı aşkın süredir Boston'da.
- Tom has been working here for over three years.
- Tom üç yılı aşkın süredir burada çalışıyor.
- Tom and I have worked together for over three years.
- Tom ve ben üç yılı aşkın süredir birlikte çalışıyoruz.
- Bob has been engaged to Mary for over a year.
- Bob, Mary ile bir yılı aşkın bir süredir nişanlıdır.
- I haven't gone to the doctor in over ten years.
- On yılı aşkın süredir doktora gitmedim.
- Tom is over thirty.
- Tom otuz yaşını aşkın.
- Tom has lived in Boston for over 30 years.
- Tom 30 yılı aşkın bir süredir Boston'da yaşıyor.
- We've been friends for over thirty years.
- Otuz yılı aşkın süredir arkadaşız.
- This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years.
- Kırsaldan kente doğru olan bu hareket iki yüz yılı aşkın bir süredir devam ediyor.
- The cat waited in front of the mousehole for over ten minutes.
- Kedi, fare deliğinin önünde on dakikayı aşkın bekledi.
- Over 300 people were arrested.
- 300'ü aşkın insan tutuklandı.
- I've been learning Finnish for over ten years, and I still have trouble understanding it.
- On yılı aşkın süredir Fince öğreniyorum ve hala anlamakta güçlük çekiyorum.
- Bob has been engaged to Mary for over a year.
- Bob bir yılı aşkın süredir Mary ile nişanlı.
- There are over seven thousand languages in the world.
- Dünyada yedi bini aşkın dil vardır.
- Tom has been working here for over thirty years.
- Tom otuz yılı aşkın süredir burada çalışıyor.
- There are over 800,000 Basque speakers in the world.
- Dünyada 800,000'i aşkın Baskça konuşan kişi vardır.
- Tom and Mary have been married for over 30 years.
- Tom ve Mary 30 yılı aşkın süredir evliler.
- Maria knows everything there is to know about dairying, having been employed in the field for over 35 years.
- Maria, 35 yılı aşkın süredir bu alanda çalıştığı için sütçülük hakkında bilinmesi gereken her şeyi biliyor.
- There are over 2,500 types of snakes in the world.
- Dünyada 2,500'ü aşkın yılan türü bulunmaktadır.
- We've worked together for over thirty years.
- Otuz yılı aşkın süredir birlikte çalışıyoruz.
- We've worked together for over thirty years.
- Biz otuz yılı aşkın bir süredir birlikte çalışıyoruz.
- This ring has been in the family for over 300 years.
- Bu yüzük 300 yılı aşkın bir süredir aileye aittir.
- Tom and Mary have been married for over thirty years.
- Tom ve Mary otuz yılı aşkın bir süredir evliler.
- There are over 800,000 Basque speakers in the world.
- Dünyada Baskça konuşan 800,000'i aşkın kişi vardır.
- Over one hundred people came here.
- Yüzü aşkın insan buraya geldi.
- I've been doing that for over thirty years.
- Otuz yılı aşkın süredir bunu yapıyorum.
- The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand.
- Kaliforniya'nın doğusunda bir haftayı aşkın süredir devam eden yangın genişlemeye devam ediyor.
- We've been planning this for over a year now.
- Bunu bir yılı aşkın süredir planlıyorduk.
- Maria knows everything there is to know about dairying, having been employed in the field for over 35 years.
- Maria, 35 yılı aşkın bir süredir arazide istihdam edildiği için, sütçülük hakkında her şeyi bilir.
Show More (47)
|
7 |
over |
üstünde |
prep. |
|
- The stars were shining over the silent fields.
- Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.
- Tom must be over thirty.
- Tom otuzun üstünde olmalıdır.
- Aren't you over 18?
- 18 yaşın üstünde değil misin?
- You're over thirty, aren't you?
- 30 yaşın üstündesin, değil mi?
- Tom can't be over thirty.
- Tom otuzun üstünde olamaz.
- You'll always have a roof over your head.
- Her zaman başının üstünde bir çatı olacak.
- The kids climbed over the fence.
- Çocuklar çitin üstünden tırmandılar.
- The fan is over my head.
- Vantilatör başımın üstünde.
- I'm talking about this pen, not that one over there on the desk.
- Bu kalemden bahsediyorum, masanın üstündekinden değil.
- He was unable to run fast as he was over 60.
- Yaşı 60'ın üstünde olduğu için hızlı koşamadı.
- You have to be over 18 to drive.
- Araç kullanmak için 18 yaşın üstünde olmak zorundasın.
- I climbed over the fence.
- Çitin üstünden tırmandım.
- I spent over three thousand dollars yesterday.
- Dün 3000 doların üstünde harcamam oldu.
- What's the sign over the door say?
- Kapının üstündeki tabelada ne yazıyor?
- I'm not over thirty years old.
- Otuzun üstünde değilim.
- At present there are about 31 million Americans over the age of sixty-five.
- Şu anda altmış beş yaşının üstünde 31 milyon civarında Amerikalı var.
- I think she's over 40 years old.
- Bence o 40 yaşının üstünde.
- He is over 80 kilos.
- 80 kilonun üstünde.
- I've never kissed anyone over thirty years old.
- Otuz yaşın üstünde hiç kimseyi öpmedim.
- She is probably over forty.
- Muhtemelen o kırk yaşının üstünde.
- A submarine can travel over and under the water.
- Bir denizaltı suyun altında ve üstünde seyahat edebilir.
- The only one here over thirty is Tom.
- Burada yaşı otuzun üstünde olan sadece Tom var.
- I'll try to jump over this stream on a horse.
- Bir at üstünde bu dereyi atlamaya çalışacağım.
- She said she was over eighteen.
- On sekiz yaşın üstünde olduğunu söyledi.
- Aren't you over eighteen years old?
- On sekiz yaşın üstünde değil misin?
- There are over 100 billion stars in the Milky Way galaxy.
- Samanyolu galaksisinde 100 milyarın üstünde yıldız vardır.
- I can't believe you're over thirty.
- Otuz yaşın üstünde olduğuna inanamıyorum.
- I was too short to see over the wall.
- Duvarın üstünden bakmaya boyum yetmiyordu.
- We live in that apartment just over the street.
- Sokağın hemen üstündeki dairede yaşıyoruz.
- Tom prefers the Xbox One controller over the DualShock 4.
- Tom, Xbox One denetimcisini DualShock 4'ün üstünde tercih ediyor.
- I thought Tom was over thirty.
- Tom'un otuz yaşın üstünde olduğunu düşünüyordum.
- I spent over $3,000 yesterday.
- Dün 3000 doların üstünde harcamam oldu.
Show More (29)
|
8 |
over |
bitmiş |
adj. |
|
- And it is not over yet.
- Ve henüz bitmiş değil.
- It is unwise to treat the Balkan countries as if the race were already over.
- Balkan ülkelerine sanki yarış çoktan bitmiş gibi davranmak akıllıca değildir.
- But we must not forget that, though it represents a huge step forward, in some sectors the work is not over.
- Ancak unutmamalıyız ki, bu ileriye doğru atılmış büyük bir adım olsa da, bazı sektörlerde iş henüz bitmemiştir.
- It ain't over till the fat lady sings.
- Şişman kadın şarkı söyleyene kadar bitmez.
- I hope it's over.
- Umarım bitmiştir.
- Still, the war was not over.
- Yine de savaş bitmemişti.
- The concert was all but over when I arrived.
- Ben geldiğimde konser bitmişti.
- But their troubles weren't over yet.
- Ama dertleri henüz bitmemişti.
- It seems that the war is not over yet.
- Görünüşe göre savaş henüz bitmemiş.
- It's not over till the fat lady sings.
- Son kozu oynamadan önce her şey bitmiş sayılmaz.
- The performance was almost over.
- Gösteri neredeyse bitmişti.
- Tom's problems are far from over.
- Tom'un sorunları henüz hiç bitmiş değil.
- The concert was all but over when I arrived.
- Ben vardığımda konser neredeyse bitmişti.
- The Second World War was not yet over.
- İkinci Dünya Savaşı henüz bitmemişti.
- Fadil's senseless cruelty wasn't over.
- Fadıl'ın anlamsız zalimliği bitmemişti.
- The meeting was all but over.
- Toplantı neredeyse bitmişti.
- It ain't over till it's over.
- Her şey bitmiş sayılmaz.
- The battle was virtually over.
- Savaş neredeyse bitmişti.
- It seems like the rainy season is finally over.
- Yağmur mevsimi sonunda bitmiş gibi.
- It's not over till the fat lady sings.
- Şişman kadın şarkı söyleyene kadar her şey bitmiş sayılmaz.
- The party was all but over when I arrived.
- Ben vardığımda parti neredeyse bitmişti.
- It ain't over till the fat lady sings.
- Her şey bitmiş sayılmaz.
- It's not over till the fat lady sings.
- Henüz her şey bitmiş sayılmaz.
- I hope this debate isn't over.
- Umarım bu tartışma bitmemiştir.
- It's not over when you lose, it's over when you give up.
- Kaybettiğinde bitmez, pes ettiğinde biter.
- The meeting was almost over.
- Toplantı neredeyse bitmişti.
- The party was all but over when I arrived.
- Ben geldiğimde parti bitmişti.
- It seems that the war is not over yet.
- Görünüşe göre savaş hala bitmemiş.
- It was all over.
- Her şey bitmişti.
- I wish this was all over.
- Keşke her şey bitmiş olsaydı.
- It was game over for Fadil.
- Fadil için oyun bitmişti.
Show More (28)
|
9 |
over |
üzerindeki |
prep. |
|
- What it is really about is power over oil and power in the region.
- Asıl mesele petrol üzerindeki güç ve bölgedeki güçtür.
- Control by the central administration over local government remains strong.
- Merkezi yönetimin yerel yönetim üzerindeki kontrolü güçlü olmaya devam etmektedir.
- However, we need to ensure that fighting over the territory of Kashmir is stopped permanently.
- Bununla birlikte, Keşmir toprakları üzerindeki çatışmaların kalıcı olarak durdurulmasını sağlamalıyız.
- In many cases, employers do not want to employ people over the age of 55.
- Birçok durumda işverenler 55 yaşın üzerindeki kişileri istihdam etmek istememektedir.
- The electorate in countries large and small would lose all power over the laws.
- Büyük ya da küçük ülkelerdeki seçmenler yasalar üzerindeki tüm güçlerini kaybedeceklerdir.
- How, though, does he think that control over the funds can be improved?
- Bununla birlikte fonlar üzerindeki kontrolün nasıl geliştirilebileceğini düşünüyor?
- It is extremely difficult for people over 50 to stay in or find work in numerous industries in the private sector.
- Özel sektördeki pek çok sektörde 50 yaşın üzerindeki insanların kalması ya da iş bulması son derece zordur.
- One example of this is the bridge over the Tagus River.
- Bunun bir örneği Tagus Nehri üzerindeki köprüdür.
- However, we need to ensure that fighting over the territory of Kashmir is stopped permanently.
- Ancak Keşmir toprakları üzerindeki çatışmaların kalıcı olarak durdurulmasını sağlamamız gerekiyor.
- Today is not a day, however, to argue our differences over the reasons for this.
- Ancak bugün bunun nedenleri üzerindeki farklılıklarımızı tartışacak bir gün değil.
- Public control over the ECB should be increased rather than reduced.
- ECB üzerindeki kamu kontrolü azaltılmak yerine arttırılmalıdır.
- This control over their work programme will be entrusted to the parliamentary committees, and even Parliament itself.
- Çalışma programları üzerindeki bu kontrol parlamento komisyonlarına ve hatta Parlamentonun kendisine emanet edilecektir.
- Public control over the ECB should be increased rather than reduced.
- Avrupa Merkez Bankası üzerindeki kamu kontrolü azaltılmak yerine arttırılmalıdır.
- This is matched by the claim that the committee wants to enhance democratic control over this fast-moving area.
- Komitenin bu hızlı gelişen alan üzerindeki demokratik kontrolü arttırmak istediği iddiası da bununla örtüşüyor.
- Only the bridge over the Straits of Messina, which is a case apart, remains.
- Geriye sadece Messina Boğazı üzerindeki köprü kalmıştır ki bu da ayrı bir konudur.
- For instance, Israel would regain complete military control over the areas.
- Örneğin, İsrail bölgeler üzerindeki askeri kontrolünü tamamen yeniden kazanacak.
- Don't trust anyone over twenty.
- Yirmi yaşın üzerindeki kimseye güvenme.
- What's the sign over the door say?
- Kapının üzerindeki işaret ne diyor?
- Due to the dispute over the islands, many Japanese businesses in China have been attacked.
- Adalar üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle, Çin'deki birçok Japon işletmesi saldırıya uğradı.
- The Norman victory over England had a big impact on the English language.
- Normanların İngiltere üzerindeki zaferinin İngiliz dili üzerinde büyük bir etkisi oldu.
- Tom only likes women under thirty or over sixty.
- Tom sadece otuz yaşın altında veya altmış yaşın üzerindeki kadınları sever.
- The operator lost control over the robot.
- Operatör robot üzerindeki kontrolünü kaybetti.
- I can't lift boxes over thirty kilograms.
- Otuz kilonun üzerindeki kutuları kaldıramıyorum.
- She has good control over her class.
- Sınıfı üzerindeki hakimiyeti iyi.
- People over the age of 18 can drive cars.
- 18 yaşın üzerindeki insanlar araba sürebilir.
- There is a smoke cloud over the province.
- İlin üzerindeki bir duman bulutu var.
- People over 18 are allowed to drive cars.
- 18 yaşın üzerindeki insanların araba sürmelerine izin verilir.
- Don't trust anybody over 30.
- 30 yaşın üzerindeki hiç kimseye güvenme.
Show More (25)
|
10 |
over |
üst |
adj. |
|
- Lack of funding prevents people over the age of 45 being treated.
- Finansman eksikliği 45 yaş üstü insanların tedavi edilmesini engelliyor.
- I cannot see any difference between a disabled person over 65 and a disabled person under 65!
- 65 yaş üstü bir engelli ile 65 yaş altı bir engelli arasında hiçbir fark göremiyorum!
- Lack of funding prevents people over the age of 45 from being treated.
- Finansman eksikliği 45 yaş üstü kişilerin tedavi edilmesini engellemektedir.
- Only 37% of people over 55 are still in work in Europe.
- Avrupa'da 55 yaş üstü insanların sadece %37'si halen çalışmaktadır.
- Citizens over the age of 24, too, face restrictions if they marry someone who is not a citizen of a Nordic country.
- İskandinav ülkesi vatandaşı olmayan biriyle evlenen 24 yaş üstü vatandaşlar da kısıtlamalarla karşılaşıyor.
- It is extremely difficult for people over 50 to stay in or find work in numerous industries in the private sector.
- Özel sektördeki pek çok sektörde 50 yaş üstü kişilerin iş bulması ya da bu sektörde kalması son derece zordur.
- Tom only likes women under thirty or over sixty.
- Tom sadece 30 yaş altı ve 60 yaş üstü kadınlardan hoşlanır.
- It was very cold, so the lake froze over.
- Hava çok soğuktu, bu yüzden gölün üstü dondu.
- Tickets are $30 for adults and $15 for children over 4 years old.
- Biletler yetişkinler için 30 dolar ve 4 yaş üstü çocuklar için 15 dolar.
- The weather was so cold that the lake froze over.
- Hava o kadar soğuktu ki, gölün üstü buz tuttu.
- He fell head over heels into the water.
- Kafa üstü suya düştü.
- Tom fell over and landed flat on his face.
- Tom yüz üstü yere kapaklandı.
- People over the age of 18 are able to drive.
- 18 yaş üstü insanlar araba sürebilir.
- Americans who are over sixty-five make up 12.5% of the total population.
- Altmış beş yaş üstü Amerikalılar toplam nüfusun %12,5'ini oluşturuyor.
- The pond has frozen over.
- Göletin üstü buz tutmuş.
- Lake Akan is frozen over.
- Akan Gölü'nün üstü buz tuttu.
- The actress fell backward over the stage.
- Kadın oyuncu sahneye sırt üstü düştü.
Show More (14)
|
11 |
over |
yeniden |
adv. |
|
- I would urge you not to let a reunified Europe become divided over Atlantic unity.
- Yeniden birleşmiş bir Avrupa'nın Atlantik birliği konusunda bölünmesine izin vermemenizi tavsiye ederim.
- What matters most is not to rake over these old controversies.
- Önemli olan bu eski tartışmaları yeniden gündeme getirmek değildir.
- I was glad that you indicated to us in committee that you would reconsider this over time.
- Komitede bize bu konuyu zaman içinde yeniden değerlendireceğinizi belirtmenizden memnuniyet duydum.
- I was glad that you indicated to us in committee that you would reconsider this over time.
- Komitede bize bunu zaman içinde yeniden değerlendireceğinizi belirtmenizden memnuniyet duydum.
- Finally, I wish to try to win you over to the amendments that my group has re-tabled.
- Son olarak, grubumun yeniden sunduğu değişiklik önergelerine sizi ikna etmeye çalışmak istiyorum.
- I'm going to start over.
- Yeniden başlayacağım.
- Layla and Sami wanted to start over fresh.
- Leyla ve Sami yeniden başlamak istediler.
- We're starting over.
- Yeniden başlıyoruz.
- We need to start over.
- Yeniden başlamalıyız.
- I want to start over.
- Yeniden başlamak istiyorum.
- You can't start over.
- Yeniden başlayamazsın.
- Tom says he's too old to start over.
- Tom yeniden başlamak için çok yaşlı olduğunu söylüyor.
- I have to start over.
- Yeniden başlamalıyım.
- I'm too old to start over.
- Yeniden başlamak için çok yaşlıyım.
- Why don't we start over?
- Neden yeniden başlamıyoruz?
- We'll start over.
- Yeniden başlayacağız.
Show More (13)
|
12 |
over |
için |
prep. |
|
- They began arguing over money.
- Para için tartışmaya başladılar.
- Don't make a fuss over Tom.
- Tom için yaygara yapmayın.
- Don't make a fuss over Tom.
- Tom için yaygara koparma.
- The two dogs quarreled over the bone.
- İki köpek kemik için kavga etti.
- I am crazy over you.
- Senin için çıldırıyorum.
- People fought over supplies.
- İnsanlar malzemeler için savaştı.
- Don't cry over spilt milk.
- Dökülen süt için ağlama.
- Don't lose sleep over that.
- Bunun için uykunu kaçırma.
- People fought over supplies.
- İnsanlar erzak için savaşıyordu.
- Don't lose any sleep over it.
- Bunun için uykundan olma.
- You need not fret over such trifles.
- Böyle önemsiz şeyler için üzülmene gerek yok.
- Tom shouted over the music.
- Tom müziğin sesini bastırabilmek için bağırdı.
- I am crazy over you.
- Senin için deli oluyorum.
- Tom shouted over the music.
- Tom müzikten sesini duyurabilmek için bağırdı.
- Men will fight over you.
- Erkekler senin için birbirlerine girerler.
Show More (12)
|
13 |
over |
yüzünden |
prep. |
|
- I'm having problems over the prejudices of my family about my girlfriend.
- Ailemin kız arkadaşım hakkındaki önyargıları yüzünden sorunlar yaşıyorum.
- Today we lose a lot of time over badly prepared votes.
- Bugün kötü hazırlanmış oylamalar yüzünden çok zaman kaybediyoruz.
- Don't risk your neck over something foolish.
- Aptalca bir şey yüzünden hayatını tehlikeye atma.
- Tom and Mary had an argument over a text message.
- Tom ve Mary bir mesaj yüzünden tartıştılar.
- Layla killed Sami over money.
- Leyla, Sami'yi para yüzünden öldürdü.
- Some couples argue over minor issues.
- Bazı çiftler küçük meseleler yüzünden tartışırlar.
- Sami has been fighting with Layla over child support.
- Sami, Layla ile nafaka yüzünden kavga ediyordu.
- We made fun of him over this incident.
- Bu olay yüzünden onunla dalga geçtik.
- His sorrow was written all over his face.
- Üzüntüsü tüm yüzünden okunuyordu.
- We always fight over silly things.
- Hep aptalca şeyler yüzünden kavga ediyoruz.
- Every now and then they clash over their differences.
- Arada sırada farklılıkları yüzünden çatışıyorlar.
- Many couples quarrel over meaningless matters.
- Birçok çift anlamsız konular yüzünden kavga eder.
Show More (9)
|
14 |
over |
sona ermiş |
adj. |
|
- The planning stage is over.
- Planlama aşaması sona ermiştir.
- The fact is, of course, that the debate about rejection of this Common Position is far from over.
- Gerçek şu ki, bu Ortak Tutumun reddedilmesine ilişkin tartışmalar henüz sona ermiş değil.
- The time for expectations, transitions and adjustment is, therefore, over.
- Dolayısıyla beklentiler, geçişler ve uyum sağlama zamanı sona ermiştir.
- As a matter of fact, the process of economic recovery is not over yet.
- Aslına bakarsanız, ekonomik toparlanma süreci henüz sona ermiş değil.
- The fact is, of course, that the debate about rejection of this Common Position is far from over.
- Gerçek şu ki bu Ortak Tutumun reddedilmesine ilişkin tartışmalar henüz sona ermiş değil.
- For the candidate countries of central and eastern Europe, the academic debate should be well and truly over.
- Orta ve Doğu Avrupa'daki aday ülkeler için akademik tartışmalar artık sona ermiş olmalıdır.
- The challenges are not over yet, however.
- Ancak zorluklar henüz sona ermiş değil.
- This task is almost over now and things will therefore, move ahead rapidly.
- Bu görev artık neredeyse sona ermiştir ve bu nedenle işler hızla ilerleyecektir.
- In my opinion, the role of the Member States and of an individual approach to aviation per Member State is over.
- Bana göre Üye Devletlerin rolü ve Üye Devlet başına havacılığa yönelik bireysel yaklaşım sona ermiştir.
- Surely the era of Stalin and his like must at last be over.
- Sonunda Stalin ve benzerlerinin dönemi sona ermiş olmalı.
- The war was officially over.
- Savaş resmen sona ermişti.
- Finally, World War One was officially over.
- Nihayet Birinci Dünya Savaşı resmen sona ermişti.
Show More (9)
|
15 |
over |
tekrar |
adv. |
|
- Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
- Think it over.
- Tekrar düşün.
- Let's not go over that again.
- Bu konuyu tekrar açmayalım.
- Please do it over.
- Lütfen tekrar yap.
- Please do it over.
- Lütfen onu tekrar yap.
- I'll think it over.
- Tekrar düşüneceğim.
- I went over the report.
- Ben raporu tekrar gözden geçirdim.
- Would you mind going over that again?
- Bunu tekrar gözden geçirir misin?
- We went over this last week.
- Geçen hafta bunu tekrar gözden geçirdik.
Show More (6)
|
16 |
over |
yerine |
prep. |
|
- He picked me over his best friend.
- En iyi arkadaşı yerine beni seçti.
- We favour Article 31 over Article 30.
- Biz 30. Madde yerine 31. Maddeyi tercih ediyoruz.
- The criterion favoured is that of price over social and territorial cohesion, equality and employment.
- Sosyal ve bölgesel uyum, eşitlik ve istihdam yerine fiyat kriteri tercih ediliyor.
- Choosing political groups over technical groups is the most transparent option.
- Teknik gruplar yerine siyasi grupları seçmek en şeffaf seçenektir.
- I prefer hot cocoa over coffee.
- Kahve yerine sıcak kakaoyu tercih ederim.
- He advocated State Capitalism over Market Capitalism.
- Piyasa Kapitalizmi yerine Devlet Kapitalizmini savundu.
- Sami chose Layla over the band.
- Sami grup yerine Layla'yı seçti.
Show More (4)
|
17 |
over |
üstüne |
prep. |
|
- He poured cold water over himself to wake himself up.
- Kendini uyandırmak için üstüne soğuk su döktü.
- Tom put his hands over Mary's mouth.
- Tom ellerini Mary'nin ağzının üstüne koydu.
- Kate spread the cloth over the table.
- Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
- Tom put his hand over Mary's mouth.
- Tom elini Mary'nin ağzının üstüne koydu.
- Tom put a cover over his car.
- Tom arabasının üstüne bir kılıf koydu.
- A passing car hit a puddle and splashed water all over me.
- Geçen bir araç bir su birikintisine çarptı ve üstüme su sıçrattı.
- What should I put on over my sweater?
- Kazağımın üstüne ne giyeyim?
Show More (4)
|
18 |
over |
(iş vb) başında |
conj. |
|
- A prayer was said over his body.
- Cesedinin başında dua edildi.
- I'll come over to your place at the start of the holidays.
- Tatilin başında sana geleceğim.
- She kept an all-night vigil over her sick child.
- Hasta çocuğunun başında bütün gece nöbet tuttu.
- She kept an all-night vigil over her sick child.
- O, bütün gece hasta çocuğunun başında nöbet tuttu.
- You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Ekranda yazdığım kelimeleri görüyorsunuz ama klavye başında döktüğüm gözyaşlarını görmüyorsunuz.
- Man has control over everything but his own heart.
- İnsan kendi kalbinden başka her şeyi kontrol eder.
Show More (3)
|
19 |
over |
karşısında |
prep. |
|
- The neo-liberal ideology will then triumph over safety.
- O zaman neo-liberal ideoloji güvenlik karşısında zafer kazanacaktır.
- The neo-liberal ideology will then triumph over safety.
- Bu durumda neo-liberal ideoloji güvenlik karşısında zafer kazanacaktır.
- Good always wins over evil.
- Kötü karşısında iyi her zaman kazanır.
- The Lions had an easy win over the Hawks.
- Lions, Hawks karşısında kolay bir galibiyet aldı.
- They were excited over the news.
- Haber karşısında heyecanlandılar.
Show More (2)
|
20 |
over |
(hastalığı/sorunu) atlatmak |
v. |
|
- I'm over the shock.
- Ben şoku atlattım.
- I'm glad you're over your cold.
- Soğuk algınlığını atlattığına sevindim.
- Are you over your cold yet?
- Soğuk algınlığını atlattın mı?
- Tom is still not over his cold.
- Tom hala soğuk algınlığını atlatamadı.
- I'm over the shock.
- Şoku atlattım.
Show More (2)
|
21 |
over |
altına |
prep. |
|
- We can't take control over them.
- Onları kontrol altına alamayız.
- We've got them over a barrel.
- Onları kontrolüm altına aldım.
- The bus nearly ran Tom over.
- Otobüs Tom'u neredeyse altına alacaktı.
- We can't take control over them.
- Onları zapturapt altına alamıyoruz.
Show More (1)
|
22 |
over |
iyice |
adv. |
|
- I think we must think it over before making this decision.
- Bence bu kararı vermeden önce iyice düşünmeliyiz.
- Please think it over and let me know your decision.
- Lütfen bunu iyice düşünün ve kararınızı bana bildirin.
- Give me some time to think it over.
- Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
- Give me some time to think it over.
- İyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
Show More (1)
|
23 |
over |
çok |
adj. |
|
- My joke went over very well.
- Benim şaka çok iyi gitti.
- Tom makes over $300,000 a year.
- Tom yılda 300.000 dolardan çok kazanır.
- Seagulls can fly over great distances.
- Martılar çok uzak mesafelere uçabilirler.
- My joke went over very well.
- Şakam çok iyi gitti.
Show More (1)
|
24 |
over |
her yerine |
prep. |
|
- Tom spilled coffee all over my shirt.
- Tom gömleğimin her yerine kahve döktü.
- Tom flies all over the world.
- Tom dünyanın her yerine uçuyor.
- Tom spilled red wine all over Mary's white dress.
- Tom, Mary'nin beyaz elbisesinin her yerine kırmızı şarap döktü.
Show More (0)
|
25 |
over |
aşağıya |
adv. |
|
- Tom poured cold water over his head.
- Tom başından aşağı soğuk su döktü.
- The runners poured water over their heads.
- Koşucular başlarından aşağı su döktüler.
- Tom poured some cold water over his head.
- Tom başından aşağı biraz soğuk su döktü.
Show More (0)
|
26 |
over |
hakkında |
prep. |
|
- There have been deep misunderstandings over the role of vaccination and the Commission's own position on this issue.
- Aşılamanın rolü ve Komisyon'un bu konudaki kendi tutumu hakkında derin yanlış anlaşılmalar olmuştur.
- He ruminated over his misfortunes.
- Talihsizlikleri hakkında uzun uzadıya düşündü.
Show More (-1)
|
27 |
over |
uğruna |
prep. |
|
- Difference is the essence of humanity, and it should therefore be totally respected and never fought over.
- Farklılık insanlığın özüdür ve bu nedenle tamamen saygı duyulmalı ve asla uğruna savaşılmamalıdır.
- Stop making a fuss over nothing.
- Bir hiç uğruna yaygara koparmayı bırak.
Show More (-1)
|
28 |
over |
daha yüksek |
adj. |
|
- These figures are over three times as high as the official figures.
- Bu rakamlar resmi rakamların üç katından daha yüksektir.
- Tom shouted over the music.
- Tom müzikten daha yüksek sesle bağırdı.
Show More (-1)
|
29 |
over |
daha |
adv. |
|
- This wine is over a year old.
- Bu şarap bir yıldan daha eski.
- This fossil is over 30 million years old.
- Bu fosil 30 milyon yıldan daha eski.
Show More (-1)
|
30 |
over |
her yerinden |
prep. |
|
- I want to meet people from all over the world.
- Dünyanın her yerinden insanlarla tanışmak istiyorum.
- People from all over the world say that English is difficult to learn.
- Dünyanın her yerinden insanlar İngilizce öğrenmenin zor olduğunu söylüyor.
Show More (-1)
|
31 |
over |
bir yere |
adv. |
|
- Come over to my house any time you want.
- Ne zaman istersen evime gel.
Show More (-2)
|
32 |
over |
ters çevirme |
adv. |
|
- He turned the salt shaker over and poured out some salt.
- Tuzluğu ters çevirdi ve biraz tuz döktü.
Show More (-2)
|
33 |
over |
(telsizde) tamam |
interj. |
|
- I am waiting for your instructions. Over.
- Talimatlarınızı bekliyorum. Tamam.
Show More (-2)
|
34 |
over |
fazla |
adv. |
|
- I think I was over confident at the beginning of the presentation.
- Sanırım sunumun başında kendime fazla güveniyordum.
Show More (-2)
|
35 |
over |
sırasında |
prep. |
|
- Will I see you over the Christmas break?
- Noel tatili sırasında görüşür müyüz?
Show More (-2)
|
36 |
over |
de/da |
prep. |
|
- He proposed to her over the telephone.
- Ona telefonda evlenme teklif etti.
Show More (-2)
|
37 |
over |
yere (eğilme) |
adv. |
|
- Bend over a tie your shoelaces.
- Yere eğilip ayakkabı bağcıklarını bağla.
Show More (-2)
|
38 |
over |
dan aşağıya |
prep. |
|
- The waterfall plunged over the edge of the rock face.
- Şelale kayalıkların kenarından aşağıya doğru akıyordu.
Show More (-2)
|
39 |
over |
bitme |
adv. |
|
- I can't wait for school to be over.
- Okulun bitmesi için sabırsızlanıyorum.
Show More (-2)
|
40 |
over |
kaplı |
adv. |
|
- We wanted to fish in the river but we couldn't since it was iced over.
- Nehirde balık tutmak istedik ama buzla kaplı olduğu için yapamadık.
Show More (-2)
|
41 |
over |
nin oraya |
adv. |
|
- We set up our tent over from the shower block.
- Çadırımızı duş bloğunun oraya kurduk.
Show More (-2)
|
42 |
over |
baştan sona |
adv. |
|
- I need to think it over carefully before making my decision.
- Kararımı vermeden önce baştan sona iyice düşünmem gerek.
Show More (-2)
|
43 |
over |
üzeri |
prep. |
|
- She placed the blanket over her baby.
- Battaniyeyi bebeğinin üzerine örttü.
Show More (-2)
|
44 |
over |
daha yüksek |
prep. |
|
- He had to shout over the noise of the bar to get the man's attention.
- Adamın dikkatini çekmek için barın gürültüsünden daha yüksek sesle bağırmak zorunda kaldı.
Show More (-2)
|
45 |
over |
aşmak |
prep. |
|
- His lack of table manners used to annoy me, but I'm over it now.
- Sofra adabından yoksun olması beni rahatsız ederdi ama artık aştım.
Show More (-2)
|
46 |
over |
geçme |
adv. |
|
- The UK moved over to the metric system in 1965.
- Birleşik Krallık 1965 yılında metrik sisteme geçmiştir.
Show More (-2)
|
47 |
over |
-ne devretme |
adv. |
|
- He signed control of his company over to his son.
- Şirketinin kontrolünü oğluna devretti.
Show More (-2)
|
48 |
over |
her tarafına |
prep. |
|
- The kids scattered their toys all over the living room.
- Çocuklar oyuncaklarını oturma odasının her tarafına dağıtmışlardı.
Show More (-2)
|
49 |
over |
nın üstünde |
prep. |
|
- He will have come in five minutes; he lives just over the street anyway.
- Beş dakika içinde gelir; zaten hemen sokağın üstünde oturuyor.
Show More (-2)
|
50 |
over |
daha fazla |
adv. |
|
- You must be 18 years or over to vote.
- Oy kullanabilmek için 18 yaşından ya da daha fazla olmanız gerekmektedir.
Show More (-2)
|
51 |
over |
üzerinde |
adv. |
|
- When we reached the viewpoint, we were high over the city.
- Seyir yerine ulaştığımızda şehrin üzerindeydik.
Show More (-2)
|
52 |
over |
kenara |
adv. |
|
- You need to move over so I can get past you.
- Seni geçebilmem için kenara çekilmen gerek.
Show More (-2)
|
53 |
over |
kalan |
adv. |
|
- There was a little food left over from the party.
- Partiden kalan biraz yiyecek vardı.
Show More (-2)
|
54 |
over |
den/dan |
prep. |
|
- I have a significant lead over my classmates.
- Sınıf arkadaşlarımdan önemli bir farkım var.
Show More (-2)
|
55 |
over |
baştan |
adv. |
|
- I smeared with nail polish and had to start over.
- Oje sürdüm ve en baştan başlamak zorunda kaldım.
Show More (-2)
|
56 |
over |
yere (düşme) |
adv. |
|
- She always falls over when she goes ice skating.
- Buz patenine gittiğinde hep yere düşer.
Show More (-2)
|
57 |
over |
ile ilgili |
prep. |
|
- There is a similar case going on in Belgium over Charleroi.
- Belçika'da Charleroi ile ilgili benzer bir dava devam ediyor.
Show More (-2)
|
58 |
over |
yine |
adv. |
|
- It's happening all over again.
- Yine aynı şeyler oluyor.
Show More (-2)
|
59 |
over |
tepesinde |
prep. |
|
- She hovers over that child like a hen with one chick.
- O çocuğun tepesinde tek civcivli tavuk gibi dolanır durur.
Show More (-2)
|