|
- Not to mention the pain of the victims' families, which cannot be compensated for.
- Kurbanların ailelerinin telafi edilemeyecek acılarından bahsetmeye bile gerek yok.
- The first thing we must do is to share in the pain of the American people.
- Yapmamız gereken ilk şey Amerikan halkının acısını paylaşmaktır.
- Today, we share the pain of the American people.
- Bugün Amerikan halkının acısını paylaşıyoruz.
- The social and economic pain being felt by families in Scotland's coastal communities is very real.
- İskoçya'nın kıyı toplumlarındaki ailelerin hissettiği sosyal ve ekonomik acı çok gerçektir.
- He did this without leaving any marks and without causing any pain.
- Bunu herhangi bir iz bırakmadan ve herhangi bir acıya neden olmadan yaptı.
- It pains me to even think about what has happened there and two minutes is far too little time in which to do so.
- Orada olanları düşünmek bile bana acı veriyor ve iki dakika bunu yapmak için çok az bir süre.
- We have already been through the pain barrier and currently have an individual identification system in place.
- Acı bariyerini çoktan aştık ve şu anda yürürlükte olan bir bireysel tanımlama sistemimiz var.
- We are all dismayed and we all share in the pain of the families of the victims.
- Hepimiz dehşete düştük ve hepimiz kurbanların ailelerinin acılarını paylaşıyoruz.
- We need a package of measures which first of all work and secondly minimise the pain to the sector.
- Öncelikle işe yarayacak, ikinci olarak da sektörün çektiği acıyı en aza indirecek bir önlemler paketine ihtiyacımız var.
- I am quoting Dante, and, much as it pains me, I feel that the quotation is appropriate.
- Dante'den alıntı yapıyorum ve her ne kadar bana acı verse de bu alıntının yerinde olduğunu düşünüyorum.
- We know the emotional pain and human tragedy that resulted, largely because of the controversy about vaccination.
- Büyük ölçüde aşılama konusundaki tartışmalar nedeniyle ortaya çıkan duygusal acıyı ve insani trajediyi biliyoruz.
- These cases involve terrible, heartrending pain, which is also worthy of comment by this House.
- Bu vakalar, bu Meclis tarafından da yorumlanmaya değer korkunç, yürek parçalayıcı acılar içermektedir.
- We all share the objective to reduce animal pain inflicted during experimentation.
- Hepimiz deneyler sırasında hayvanlara çektirilen acıyı azaltma hedefini paylaşıyoruz.
- The 22 million Iraqi people have already suffered enormous pain and loss.
- 22 milyon Iraklı şimdiden çok büyük acılar ve kayıplar yaşamıştır.
- The 22 million Iraqi people have already suffered enormous pain and loss.
- 22 milyon Iraklı zaten çok büyük acılar ve kayıplar yaşadı.
- Embrace the pain, for it is your soul finally being unburdened.
- Acıyı benimse, çünkü ruhun sonunda yükten kurtuluyor.
- The endless nothing filled with pain is the purpose.
- Acıyla dolu sonsuz hiçliktir amaç.
- We are with the people of France in sharing their pain.
- Fransız halkının yanındayız ve acılarını paylaşıyoruz.
- Yes, a strong perfume smell can cause me pain.
- Evet, güçlü bir parfüm kokusu bana acı verebilir.
- The endless nothing filled with pain is the purpose.
- Amaç, acıyla dolu sonsuz hiçlik.
- However, there are other things that can cause this pain.
- Ancak bu acıya neden olabilecek başka unsurlar da var.
- We are with the people of France in sharing their pain.
- Acılarını paylaştığımız Fransa halkının yanındayız.
- We are with the people of France in sharing their pain.
- Acılarını paylaşarak Fransa halkının yanındayız.
- It's important that you share your pain.
- Acını paylaşman önemlidir.
- The strange thing is that I did not feel pain.
- Garip olan şey, acı hissetmememdi.
- Just give me something to ease the pain.
- Bana acımı dindirecek bir şey ver.
- I am in pain.
- Acı içindeyim.
- Strangely enough, I didn't feel any pain at all.
- Garip bir şekilde, hiç acı hissetmedim.
- The soldier groaned with pain.
- Asker acıdan inledi.
- I can feel their pain.
- Onların acısını hissedebiliyorum.
- I was feeling a lot of pain.
- Çok acı hissediyordum.
- The pain got worse.
- Acı daha da kötüleşti.
- He's out of his mind with pain.
- Acıdan aklını kaybetti.
- This medicine will assuage the pain.
- Bu ilaç acını dindirecek.
- Tom started moaning in pain.
- Tom acı içinde inlemeye başladı.
- And so, a tale of pain and revenge begins.
- Ve böylece, bir acı ve intikam hikayesi başlıyor.
- The loss of her mother brought upon him pains and regrets.
- Annesinin kaybı ona acı ve pişmanlık getirdi.
- The pain was unbearable.
- Acı dayanılmazdı.
- There is so much pain in the world.
- Dünyada çok fazla acı var.
- There's some pain.
- Biraz acı var.
- Do you really think fish don't feel pain?
- Gerçekten balıkların acı hissetmediğini mi düşünüyorsun?
- I can't stand this pain.
- Bu acıya dayanamıyorum.
- I can't imagine your pain.
- Acını hayal bile edemiyorum.
- Suddenly, Tom grabbed his chest in pain.
- Aniden Tom acı içinde göğsünü tuttu.
- It pains me to see him in such a state.
- Onu bu durumda görmek bana acı veriyor.
- How bad is the pain?
- Acı ne kadar şiddetli?
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
- Tom pretended not to feel any pain.
- Tom herhangi bir acı hissetmiyormuş gibi davranıyordu.
- I honestly didn't feel any pain.
- Gerçekten hiç acı hissetmedim.
- Sami wanted to express his pain.
- Sami acısını ifade etmek istedi.
- The pain of losing a child is indescribable.
- Bir çocuğu kaybetmenin acısı tarif edilemez.
- Tom didn't feel any pain.
- Tom hiç acı hissetmedi.
- The doctor told me I just had to learn to live with the pain.
- Doktor bana sadece acıyla yaşamayı öğrenmem gerektiğini söyledi.
- Revenge is a confession of pain.
- İntikam acının itirafıdır.
- She was weeping with pain.
- O acıdan dolayı ağlıyordu.
- It pains me to see him in such a state.
- Onu böyle bir durumda görmek bana acı veriyor.
- Fear is pain arising from the anticipation of evil.
- Korku, kötülük beklentisinden doğan acıdır.
- I can't bear the pain.
- Acıya tahammül edemiyorum.
- No pain is permanent.
- Hiçbir acı kalıcı değildir.
- I feel their pain.
- Acılarını hissediyorum.
- I feel your pain, buddy.
- Acını hissediyorum, arkadaş.
- Do you really think that fish don't feel pain?
- Gerçekten balıkların acı hissetmediğini mi düşünüyorsun?
- I wish the pain would go away.
- Keşke acım geçse.
- Suddenly, Tom cried out in pain.
- Aniden, Tom acı içinde bağırdı.
- The doctor said I needed to learn to live with the pain.
- Doktor acıyla yaşamayı öğrenmem gerektiğini söyledi.
- I'm not in pain.
- Ben acı içinde değilim.
- I honestly didn't feel any pain.
- Dürüst olmak gerekirse hiç acı hissetmedim.
- The pain is too much to bear.
- Acıya dayanmak çok zor.
- The pain was agonizing.
- Acı kahrediciydi.
- Your lies pain me.
- Yalanların bana acı veriyor.
- No pain, no gain!
- Acı yoksa kazanç da yok!
- That pain never went away.
- O acı hiç gitmedi.
- Is Tom taking anything for the pain?
- Tom acı için bir şey alıyor mu?
- The pain was intolerable.
- Acı dayanılmazdı.
- Tom says the pain never goes away.
- Tom acısının hiç geçmediğini söylüyor.
- The pain is killing me.
- Acı beni öldürüyor.
- Suddenly, Tom cried out in pain.
- Birden Tom acı içinde bağırdı.
- Tom was in a lot of pain.
- Tom çok acı içindeydi.
- When he broke his leg he was screaming out in pain.
- Bacağını kırdığında acıdan çığlık atıyordu.
- Tom could see that Mary was in a lot of pain.
- Tom Mary'nin çok acı içinde olduğunu görebiliyordu.
- Tom could no longer stand the pain.
- Tom artık acıya dayanamadı.
- I think dogs feel pain just like people do.
- Bence köpekler de insanlar gibi acı hissediyor.
- Sami was in serious pain.
- Sami ciddi acı içindeydi.
- The pain was excruciating.
- Acı dayanılmazdı.
- My heart is in pain.
- Kalbim acılıdır.
- Tom is gritting his teeth in obvious pain.
- Tom bariz bir acıyla dişlerini sıkıyor.
- I felt pain all over.
- Her yerimde acı hissettim.
- The pain is unbearable.
- Bu acı dayanılmaz.
- This medicine will relieve the pain.
- Bu ilaç acıyı rahatlatacaktır.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan mutluluk ve neşe olamaz.
- She chose normal delivery and resisted all the pain.
- Normal doğumu seçti ve tüm acılara direndi.
- A sharp pain shot through Tom's body and he slumped to the ground.
- Tom'un vücuduna keskin bir acı saplandı ve o yere yığıldı.
- I can't stand this pain any more.
- Ben bu acıya artık dayanamıyorum.
- I'm afraid you'll have to learn to live with the pain.
- Korkarım acıyla yaşamayı öğrenmen gerekecek.
- He felt a sharp pain.
- Keskin bir acı hissetti.
- Please rid me of this pain.
- Lütfen beni bu acıdan kurtar.
- Fear is pain arising from the anticipation of evil.
- Korku, kötülük beklentisinden kaynaklanan acıdır.
- I can't bear this pain.
- Bu acıya dayanamıyorum.
- Tom will have to learn to live with the pain.
- Tom acıyla yaşamayı öğrenmek zorunda kalacak.
- I feel her pain.
- Onun acısını hissediyorum.
- It's important that you share your pain.
- Acını paylaşman önemli.
- I just want this pain to go away.
- Tek istediğim bu acının geçmesi.
- Tom couldn't entirely conceal his pain.
- Tom acısını tam olarak gizleyemedi.
- Tom found it more and more difficult to ignore the pain.
- Tom acıyı görmezden gelmeyi giderek daha zor buldu.
- I can feel Tom's pain.
- Tom'un acısını hissedebiliyorum.
- I cannot put up with this pain any more.
- Bu acıya daha fazla katlanamam.
- Tom screamed in pain.
- Tom acı içinde çığlık attı.
- After pleasure comes pain.
- Zevkten sonra acı gelir.
- An ice pack will numb the pain.
- Bir buz torbası acıyı dindirir.
- Layla was complaining of pain.
- Layla acıdan şikayet ediyordu.
- Sami is expressing his pain.
- Sami acısını ifade ediyor.
- It's a pain that doesn't go away.
- Bu geçmeyen bir acı.
- I can't take this pain any longer.
- Bu acıya daha fazla dayanamayacağım.
- I cannot bear the pain any more.
- Acıya daha fazla katlanamam.
- Life is pain, princess.
- Hayat acıdır, prenses.
- It's not worth the pain.
- Bu acıya değmez.
- He was in pain.
- Acı içindeydi.
- Please give me something to kill the pain.
- Lütfen acımı dindirecek bir şey verin.
- Pain will make you do stupid things.
- Acı sana aptalca şeyler yaptırır.
- I'm very sorry for the pain I caused.
- Sebep olduğum acı için çok üzgünüm.
- I'm used to the pain now.
- Artık acıya alıştım.
- I feel your pain, buddy.
- Acını anlıyorum dostum.
- I can't stand the pain anymore.
- Artık acıya dayanamıyorum.
- I can't bear this pain.
- Bu acıya dayanamam.
- Is the pain unbearable?
- Acı dayanılmaz mı?
- I feel your pain.
- Acını hissediyorum.
- The pain was more than he could bear, so he took some medicine.
- Acı dayanabileceğinden fazlaydı, bu yüzden biraz ilaç aldı.
- I can't imagine your pain.
- Acını hayal edemiyorum.
- The pain was so intense that I couldn't sleep.
- Acı o kadar şiddetliydi ki uyuyamadım.
- I wish I could take away your pain.
- Keşke acını dindirebilseydim.
- I need medicine to lessen the pain.
- Acıyı azaltmak için ilaca ihtiyacım var.
- The medicine decreased his pain.
- İlaç onun acısını azalttı.
- The experience caused Tom great pain.
- Bu deneyim Tom'a büyük acı verdi.
- No pain, all gain.
- Acı yok, kazanç var.
- I'm feeling a lot of pain.
- Çok acı hissediyorum.
- Pain is an entirely personal sensation.
- Acı tamamen kişisel bir duygudur.
- Suddenly, Tom grabbed his chest in pain.
- Tom aniden acı içinde göğsünü tuttu.
- Show me where the pain is.
- Bana acının nerede olduğunu göster.
- Tom kept on walking even though he was in pain.
- Tom acı içinde olmasına rağmen yürümeye devam etti.
- The pain wouldn't go away.
- Acı geçmiyor.
- The pain had affected his senses.
- Acı hislerini etkilemişti.
- Layla felt a profound pain.
- Leyla derin bir acı hissetti.
- Tom didn't think the pain would ever stop.
- Tom acının hiç dinmeyeceğini düşünüyordu.
- He threw himself down on the ground in pain.
- Acı içinde kendini yere attı.
- The pain was more than he could stand.
- Acı dayanabileceğinden çok daha fazlaydı.
- The pain was terrible.
- Acı korkunçtu.
- I don't feel any pain.
- Ben hiç acı hissetmiyorum.
- Tom doubled over with pain.
- Tom acıdan iki büklüm oldu.
- The pain will never go away.
- Acı asla geçmeyecek.
- The pain is excruciating.
- Acı dayanılmaz.
- When he couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
- Acıya daha fazla dayanamayınca hastaneye gitti.
- Do you feel pain when you do that?
- Bunu yaptığınızda acı hissediyor musunuz?
- Tom does a pretty good job concealing his pain.
- Tom acısını gizleyerek oldukça iyi bir iş çıkarıyor.
- Tom cried out in pain.
- Tom acı içinde ağladı.
- Tom could no longer stand the pain.
- Tom artık acıya dayanamıyordu.
- When he broke his leg he was screaming out in pain.
- O bacağını kırdığında acıdan bağırıyordu.
- The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşk yüzünden çektiğiniz acı, diğer tüm zevklerden çok daha tatlıdır.
- It's a small step between pleasure and pain.
- Bu zevk ile acı arasında küçük bir adım.
- All she got for her pains was ingratitude.
- Acılarına karşılık olarak bulduğu tek şey nankörlük oldu.
- Pleasure is the source of pain.
- Zevk, acının kaynağıdır.
- Tom was in considerable pain.
- Tom kayda değer acı içindeydi.
- The pain returned.
- Acı geri döndü.
- That pain never went away.
- O acı hiç geçmedi.
- I'd like to ease Tom's pain.
- Tom'un acısını hafifletmek isterim.
- Pleasure is the source of pain.
- Acının kaynağı zevktir.
- He's out of his mind with pain.
- Acıdan aklını kaçırdı.
- I'm in pain.
- Acı içindeyim.
- Why do you think fish can't feel pain?
- Neden balıkların acı hissetmediğini düşünüyorsun?
- She tried to get up, but the pain was too great.
- Ayağa kalkmaya çalıştı ama acısı çok büyüktü.
- Tom cringed in pain.
- Tom acı içinde kıvrandı.
- A little pain never hurt anyone.
- Biraz acı kimseyi incitmez.
- He yelled with pain.
- O, acıyla bağırdı.
- One day, all that pain turned into determination.
- Bir gün, tüm bu acılar kararlılığa dönüştü.
- I feel their pain.
- Ben onların acılarını hissediyorum.
- I can't stand this pain.
- Bu acıya katlanamıyorum.
- Will the therapy cause me any pain?
- Terapi bana herhangi bir şekilde acı verecek mi?
- Layla complained of pain.
- Layla acıdan şikayetçiydi.
- She put up with the pain quite well.
- O, acıya oldukça iyi katlandı.
- Toothache is one of the worst pains I've been through.
- Diş ağrısı yaşadığım en kötü acılardan biri.
- No pain, no gain!
- Acı yoksa, kazanç da yok!
- The pain finally became bearable.
- Acı sonunda katlanılabilir hale geldi.
- I've never dealt with such pain.
- Hiç böyle bir acıyla uğraşmamıştım.
- I feel a pain here.
- Burada bir acı hissediyorum.
- The pain is something I'll never forget.
- O acı asla unutamayacağım bir şey.
- My tooth is giving me unbelievable pain.
- Dişim bana inanılmaz acı veriyor.
- The bite of this spider causes intense pain.
- Bu örümceğin ısırığı yoğun acıya neden olur.
- He cried out in pain.
- Acı içinde haykırdı.
- Tom couldn't bear the pain any more so he shot himself.
- Tom acıya daha fazla dayanamadı ve kendini vurdu.
- I'm sorry for all the pain I caused you.
- Sana verdiğim tüm acı için üzgünüm.
- How can I ignore pain this intense?
- Bu kadar şiddetli bir acıyı nasıl görmezden gelebilirim?
- The pain wouldn't go away.
- Acısı geçmedi.
- No pain will last forever.
- Hiçbir acı sonsuza dek sürmeyecek.
- I'd like to ease Tom's pain.
- Tom'un acısını dindirmek istiyorum.
- This medicine will ease the pain.
- Bu ilaç acıyı hafifletecek.
- Mary almost passed out from the pain.
- Mary neredeyse acıdan bayılıyordu.
- I'm afraid you'll have to learn to live with the pain.
- Korkarım acıyla yaşamayı öğrenmek zorunda kalacaksın.
- After a couple of drinks, the guy was feeling no pain.
- Birkaç içkiden sonra adam acı hissetmiyordu.
- I think it's unlikely that plants feel pain.
- Bitkilerin acı hissetmesinin olası olmadığını düşünüyorum.
- The pain won't last much longer.
- Acı çok uzun sürmeyecek.
- There can be no relief without pain.
- Acı olmadan rahatlama olmaz.
- Do you think plants feel pain?
- Sence bitkiler acı hisseder mi?
- This is a pain.
- Bu bir acıdır.
- I could hardly endure the pain.
- Acıya zor dayandım.
- She was never free from pain after that.
- Ondan sonra acıdan hiç kurtulamadı.
- He cried out from pain.
- Acıdan ağladı.
- I can feel their pain.
- Acılarını hissedebiliyorum.
- After all that, the pain went away.
- Tüm bunlardan sonra, acı geçti.
- They found Rachel in great pain.
- Rachel'ı büyük acılar içinde buldular.
- Kill my heart and release my pain!
- Kalbimi öldür ve acımı dindir!
- The loss of her mother brought upon him pains and regrets.
- Annesinin kaybı ona acılar ve pişmanlıklar getirdi.
- The pain has started to ease now.
- Acı şimdi hafiflemeye başladı.
- Tom couldn't hide his pain.
- Tom acısını gizleyemedi.
- I can't bear this kind of pain.
- Bu tür bir acıya dayanamam.
- Not everything that can be done is worth the pain of doing it.
- Yapılabilecek her şey, onu yapmak için çekilecek acıya değmez.
- I can't stand this pain any more.
- Bu acıya daha fazla dayanamıyorum.
- Tom now feels a lot of pain.
- Tom şimdi çok acı hissediyor.
- Tom almost passed out from the pain.
- Tom acıdan neredeyse bayılıyordu.
- I just can't bear to see you in so much pain.
- Seni şimdi bu kadar çok acı içinde görmeye dayanamıyorum.
- The pain was real.
- Acı gerçekti.
- Do you think that plants feel pain?
- Sence bitkiler acı hisseder mi?
- The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
- I think I'm used to the pain.
- Sanırım acıya alıştım.
- I felt a deep pain.
- Derin bir acı hissettim.
- There was no pain.
- Hiç acı yoktu.
- Tom can still remember the pain caused when Mary left him.
- Tom Mary'nin onu terkettiği zaman duyduğu acıyı hâlâ hatırlayabiliyor.
- I don't feel any pain.
- Hiç acı hissetmiyorum.
- Tom cried out in pain.
- Tom acı içinde bağırdı.
- War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
- Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.
- Tom was obviously in pain.
- Tom belli ki acı içindeydi.
- I can't bear the pain anymore.
- Artık acıya katlanamıyorum.
- Tom tried to hide his pain.
- Tom acısını saklamaya çalıştı.
- The injury caused the athlete great pain.
- Sakatlık sporcuya büyük acı verdi.
- I feel their pain.
- Onların acısını hissediyorum.
- Not everything that can be done is worth the pain of doing it.
- Yapılabilen her şey uğrunda çekilen acıya değmez.
- I just want this pain to go away.
- Sadece bu acının geçmesini istiyorum.
- Tom took some pills to ease the pain.
- Tom acısını dindirmek için birkaç hap aldı.
- I don't want to feel any pain.
- Acı hissetmek istemiyorum.
- Tom is in a great deal of pain.
- Tom epey acı içinde.
- I wish I could make Tom's pain disappear.
- Keşke Tom'un acısını yok edebilseydim.
- Can you give me something to kill the pain?
- Acımı dindirecek bir şey verebilir misiniz?
- She bore the pain bravely.
- Acıya cesurca katlandı.
- There's no gain without pain.
- Acı olmadan kazanç olmaz.
- Not everything that can be done is worth the pain of doing it.
- Yapılabilecek her şey, onu yapmanın acısına değmez.
- Every time she coughed, she felt a great deal of pain.
- O her öksürdüğünde çok acı hissetti.
- I didn't feel any pain.
- Hiç acı hissetmedim.
- The pain of losing a child never ends.
- Evlat kaybının acısı asla dinmez.
- His face is distorted by pain.
- Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
- Tom couldn't handle the pain.
- Tom acıyla başa çıkamadı.
- It took almost a year for the pain to go away.
- Acının geçmesi neredeyse bir yıl sürdü.
- I have a low tolerance for pain.
- Acıya karşı toleransım düşüktür.
- The pain is agonizing.
- Acı çok büyük.
- I really hate to see you in such pain.
- Seni böyle acı içinde görmekten gerçekten nefret ediyorum.
- All she got for her pains was ingratitude.
- Çektiği acıların tek karşılığı nankörlük oldu.
- The doctor told Tom he'd just have to learn to live with the pain.
- Doktor Tom'a sadece acıyla yaşamayı öğrenmesi gerektiğini söyledi.
- Tom couldn't stand the pain.
- Tom acıya dayanamadı.
- The pain was almost unbearable.
- Acı neredeyse dayanılmazdı.
- They found Rachel in great pain.
- Onlar Rachel'i büyük acı içinde buldular.
- I can't take this pain anymore.
- Bu acıya daha fazla dayanamayacağım.
- I could hardly endure the pain.
- Acıya güçlükle katlandım.
- Tom passed out from the pain.
- Tom acıdan bayıldı.
- Pain, pain, go away.
- Acı, acı, git buradan.
- The doctor told me I just had to learn to live with the pain.
- Doktor bana sadece acıyla yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumu söyledi.
- It pains me to have to say this, but it's the truth.
- Bunu söylemek bana acı veriyor ama gerçek bu.
- He was in pain.
- O acı içindeydi.
- There is no pleasure without pain.
- Acı olmadan zevk olmaz.
- I think it's unlikely that plants feel pain.
- Bence bitkilerin acı hissetmesi pek olası değil.
- The unconscious person feels no pain, but for the family and friends it can be a long and painful experience.
- Bilinci yerinde olmayan kişi acı hissetmez, ancak ailesi ve arkadaşları için bu uzun ve acı verici bir deneyim olabilir.
- How bad is the pain?
- Acı ne kadar kötü?
- Tom could hardly stand the pain.
- Tom acıya zor dayanıyordu.
- I barely feel the pain anymore.
- Artık acıyı çok az hissediyorum.
- Tom could hardly stand the pain.
- Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.
- Can plants feel pain?
- Bitkiler acıyı hissedebilir mi?
- Kill my heart and release my pain!
- Kalbimi öldür ve acımı serbest bırak!
- She was crying with pain.
- Acıdan ağlıyordu.
- These pills will ease the pain.
- Bu haplar acıyı hafifletecek.
- The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
- Aşkın neden olduğu acı, herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
- Tom shared Mary's pain.
- Tom Mary'nin acısını paylaştı.
- I'll give you something to kill the pain.
- Sana acını dindirecek bir şey vereceğim.
- Swearing relieves the pain.
- Küfretmek acıyı dindirir.
- The pain became excruciating.
- Acı dayanılmaz hale geldi.
- I didn't feel any pain.
- Hiçbir acı hissetmedim.
- She chose normal delivery and resisted all the pain.
- O, normal doğumu seçti ve tüm acıya direndi.
- It's a small step between pleasure and pain.
- Zevk ve acı arasında küçük bir adım var.
- The doctor said I needed to learn to live with the pain.
- Doktor acı ile yaşamayı öğrenmem gerektiğini söyledi.
- Tom was obviously in pain.
- Tom'un acı içinde olduğu belliydi.
- She was weeping with pain.
- Acıdan ağlıyordu.
- What pain are you trying to cover up with alcohol?
- Hangi acıyı alkolle örtmeye çalışıyorsun?
- The pain has lessened a little.
- Acı biraz azaldı.
- Tom says he's in a lot of pain.
- Tom çok acı içinde olduğunu söylüyor.
- Tom found it more and more difficult to ignore the pain.
- Tom acıyı görmezden gelmeyi gittikçe daha zor buluyordu.
- Tom was moaning in pain.
- Tom acı içinde inliyordu.
- I'm sorry if my words caused you pain.
- Sözlerim size acı verdiyse özür dilerim.
- Tom felt a sharp pain in his chest.
- Tom göğsünde keskin bir acı hissetti.
- The pain never goes away.
- Acı asla geçmez.
- War doesn't bring on peace; on the contrary, it brings pains and grief on both sides.
- Savaş barış getirmez; aksine her iki tarafa da acı ve keder getirir.
- He cried out in pain.
- O, acı içinde bağırdı.
- Toothache is one of the worst pains I've been through.
- Diş ağrısı, yaşadığım en kötü acılardan biridir.
- The last thing I want to do is cause you any more pain.
- Yapmak istediğim son şey sana daha fazla acı çektirmek.
- Tom said he didn't feel pain right away.
- Tom hemen acı hissetmediğini söyledi.
- The pain was agonizing.
- Acı ıstırap vericiydi.
- I learned not to ignore my pain.
- Acımı görmezden gelmemeyi öğrendim.
- Love demands pain.
- Aşk acı ister.
- Layla felt a profound pain.
- Layla derin bir acı hissediyordu.
- Try to ignore the pain.
- Acıyı görmezden gelmeye çalış.
- I don't think the pain will ever completely go away.
- Acının tamamen geçeceğini sanmıyorum.
- His face was twisted with pain.
- Yüzü acıyla buruşmuştu.
- Every time she coughed, she felt a great deal of pain.
- Her öksürdüğünde büyük bir acı hissediyordu.
- His face was twisted with pain.
- Onun yüzü acıdan burkulmuştu.
- I'm very sorry for the pain I caused.
- Neden olduğum acı için çok üzgünüm.
- Tom moaned in pain and screamed for help.
- Tom acı içinde inledi ve çığlık atarak yardım istedi.
- What a pain!
- Ne kadar acı.
- I'm sorry for all the pain I caused you.
- Sana yaşattığım tüm acılar için özür dilerim.
- The pain of losing a child never ends.
- Bir çocuğu kaybetmenin acısı asla bitmez.
- Tom tried to ignore the pain.
- Tom acıyı görmezden gelmeye çalıştı.
- The pain must be horrible.
- Acı korkunç olmalı.
- Tom tried in vain to hide his pain.
- Tom acısını gizlemek için boşuna çabaladı.
- A little pain never hurt anyone.
- Ufacık bir acı kimseyi incitmez.
- I want you to ignore the pain.
- Acıyı görmezden gelmeni istiyorum.
- The pain has mostly gone away.
- Acım büyük ölçüde geçti.
- Do you feel any pain in your stomach?
- Karnında herhangi bir acı hissediyor musun?
- Tom couldn't bear the pain any more so he shot himself.
- Tom acıya daha fazla dayanamadı bu yüzden kendini vurdu.
- The pain never went away.
- Acı hiç geçmedi.
- Do you think that plants feel pain?
- Bitkilerin acı hissettiğini düşünüyor musunuz?
- Sami wanted to express his pain.
- Sami acısını ifade etmek istiyordu.
- Tom is in pain.
- Tom acı içinde.
- I just can't bear to see you in so much pain.
- Seni bu kadar acı içinde görmeye dayanamıyorum.
- I think dogs feel pain just like people do.
- Bence köpekler tıpkı insanlar gibi acı hissediyorlar.
- Tom rubbed his leg in obvious pain.
- Tom bariz bir acıyla bacağını ovuşturdu.
- Pain will make you do stupid things.
- Acı sana aptalca şeyler yaptıracaktır.
- He's in pain.
- O acı içinde.
- The pain of having lost his family drove him to suicide.
- Ailesini kaybetmenin acısı onu intihara sürükledi.
- The pain has gone.
- Acısı geçti.
- He felt a pain in his back.
- Sırtında bir acıma hissetti.
- Can you stand the pain?
- Acıya dayanabilir misin?
- My heart is in pain.
- Kalbim acı içinde.
- The pain is gone.
- Acısı geçti.
- The news caused her much pain.
- Haber ona çok acı verdi.
- Tom gasped in pain.
- Tom acıdan nefesi kesildi.
- The pain doesn't last very long.
- Acı çok uzun sürmez.
- One day, all that pain turned into determination.
- Bir gün, tüm o acılar kararlılığa dönüştü.
- The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
- Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
- No pain will last forever.
- Hiçbir acı sonsuza dek sürmez.
- She put up with the pain quite well.
- Acıya oldukça iyi dayandı.
- This is a pain.
- Bu çok acı verici.
- Are you in pain now?
- Şimdi acın var mı?
- Sun lights the landscape, pain illuminates the soul.
- Güneş manzarayı aydınlatır, acı ruhu aydınlatır.
- I could tell Tom was in a great deal of pain.
- Tom'un büyük bir acı içinde olduğunu söyleyebilirim.
- Tom can still remember the pain caused when Mary left him.
- Tom, Mary onu terk ettiğinde çektiği acıyı hala hatırlayabiliyor.
- When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
- Tom acıya daha fazla dayanamayınca hastaneye gitti.
- We're in pain.
- Acı içindeyiz.
- The pain of the compound fracture was almost unbearable.
- Bileşik kırığın acısı neredeyse dayanılmazdı.
- I cannot bear this pain.
- Bu acıya dayanamıyorum.
- Do you feel any pain?
- Acı hissediyor musun?
- After a couple of drinks, the guy was feeling no pain.
- Birkaç içkiden sonra, adam hiç acı hissetmedi.
- I've never dealt with such pain.
- Böyle bir acıyı hiç görmedim.
- The pain she suffered while being tortured was unimaginable.
- İşkence görürken çektiği acı hayal bile edilemezdi.
- She tried to get up, but the pain was too great.
- O kalkmaya çalıştı ama acısı çok büyüktü.
- He felt a sharp pain.
- O, keskin bir acı hissetti.
- She felt a sharp pain in the chest.
- Göğsünde keskin bir acı hissetti.
- Tom pretended not to feel any pain.
- Tom hiç acı hissetmiyormuş gibi davrandı.
- Tom told the doctor that he felt no pain.
- Tom doktora hiç acı hissetmediğini söyledi.
- He could no longer stand the pain.
- Acıya daha fazla dayanamadı.
- Laughter helps ease the pain.
- Gülmek acıyı hafifletir.
- I've never dealt with such pain.
- Hiç bu kadar acı yaşamadım.
- Tom knew Mary was in pain.
- Tom Mary'nin acı içinde olduğunu biliyordu.
- Sami took medication to alleviate pain.
- Sami acısını hafifletmek için ilaç aldı.
- I feel his pain.
- Onun acısını hissediyorum.
- He felt a sudden pain.
- Ani bir acı hissetti.
- The pain hasn't gone away.
- Acı geçmedi.
- I'm sorry if my words caused you pain.
- Sözlerim sana acı verdiyse özür dilerim.
- You don't know until you've had a child what pain you can feel when something happens to them.
- Bir çocuğunuz olana kadar, onlara bir şey olduğunda ne kadar acı hissedebileceğinizi bilemezsiniz.
- There was no pain.
- Acı yoktu.
- He yelled with pain.
- Acıdan bağırıyordu.
Show More (371)
|
|
- Migraine pain and sinus headaches are often confused with one another.
- Migren ağrısı ve sinüs baş ağrıları sıklıkla birbiriyle karıştırılır.
- However, there are other things that can cause this pain.
- Fakat yine de başka şeyler de bu ağrıya sebep olabilir.
- However, there are other things that can cause this pain.
- Ancak bu ağrıya neden olabilecek başka şeyler de vardır.
- The most common side effect is pain on the injection site.
- En sık rastlanan yan etki, aşı bölgesinde yaşanan ağrı.
- I can feel pain in both of my knees.
- İki dizimde de ağrı hissediyorum.
- I have a pain in my shoulders.
- Omuzlarımda bir ağrı var.
- I had pain all over my body.
- Vücudumun her yerinde ağrı vardı.
- I have a bad pain here.
- Burada kötü bir ağrım var.
- If you have pain in your chest, consult your doctor right away.
- Göğsünüzde ağrı varsa, hemen doktorunuza danışın.
- Tom felt a pain in his back.
- Tom sırtında bir ağrı hissetti.
- The pain started last night.
- Ağrı dün gece başladı.
- When he couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
- Ağrıya daha fazla dayanamayınca hastaneye gitti.
- Are you in a lot of pain?
- Çok ağrın var mı?
- I have a pain in my little toe.
- Küçük ayak parmağımda ağrı var.
- He put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital.
- Sonunda hastaneye gidinceye dek birkaç hafta ağrıya katlandı.
- I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
- I've learned to live with the pain in my back.
- Sırtımdaki ağrıyla yaşamayı öğrendim.
- He felt an acute pain in his chest.
- Göğsünde şiddetli bir ağrı hissetti.
- I have no pain in particular.
- Özel bir ağrım yok.
- And so, a tale of pain and revenge begins.
- Ve böylece, ağrı ve intikam hikayesi başlar.
- The pain got worse.
- Ağrı daha da kötüleşti.
- Tom experienced a pain in his leg.
- Tom bacağında bir ağrı hissetti.
- He has a pain in his side.
- Yanında bir ağrı var.
- Is there anything you can give me for the pain?
- Ağrı için bana verebileceğin bir şey var mı?
- Tom had a pain in his chest, so he went to the hospital.
- Tom'un göğsünde bir ağrı vardı, bu yüzden o, hastaneye gitti.
- I felt a sharp pain in my stomach.
- Midemde şiddetli bir ağrı hissettim.
- When did this pain start?
- Bu ağrı ne zaman başladı?
- Is there anything that makes your pain better?
- Ağrına iyi gelen bir şey var mı?
- The following day the pain returned.
- Ertesi gün ağrılar tekrar başladı.
- I can't take this pain anymore.
- Artık bu ağrıya katlanamam.
- There was an intense pain in my head.
- Başımda şiddetli bir ağrı vardı.
- The pain still hasn't gone away.
- Ağrısı hala geçmedi.
- I have a chronic pain here.
- Burada kronik bir ağrım var.
- I sometimes suffer from pain in my lower back.
- Bazen belimde bir ağrı oluyor.
- I can give you medication for the pain.
- Ağrın için sana ilaç verebilirim.
- The pain doesn't last very long.
- Ağrı çok uzun sürmez.
- I can't stand this pain.
- Bu ağrıya dayanamıyorum.
- Mary experienced a pain in her leg.
- Mary bacağında bir ağrı hissetti.
- Can you give me something for the pain?
- Bana ağrı için bir şey verebilir misin?
- Do you have pain when urinating?
- İdrarınızı yaparken ağrı oluyor mu?
- The pain finally became bearable.
- Ağrı nihayet tahammül edilebilir düzeye geldi.
- The medicine decreased his pain.
- İlaç ağrısını azalttı.
- Does the pain wake you up at night?
- Ağrı gece sizi uyandırıyor mu?
- He felt a pain in his back.
- O, sırtında bir ağrı hissetti.
- Tom put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital.
- Tom sonunda hastaneye gitmeden önce birkaç hafta boyunca ağrıya katlandı.
- She went to school in spite of the pain in her leg.
- Bacağındaki ağrıya rağmen o, okula gitti.
- They put up with muscle pain.
- Onlar kas ağrısına katlanır.
- I need a remedy for the pain.
- Ağrı için bir ilaca ihtiyacım var.
- He felt severe pain in his back and legs.
- Sırtında ve bacaklarında şiddetli ağrı hissetti.
- I have a pain in my foot.
- Ayağımda bir ağrı var.
- When I try to walk, I get an awful pain here.
- Yürümeye çalıştığımda, burada korkunç bir ağrı oluyor.
- It's an old pain.
- Eski bir ağrı.
- The doctor gave me something for the pain.
- Doktor bana ağrı için bir şey verdi.
- Did the doctor give you something for the pain?
- Doktor sana ağrı için bir şey verdi mi?
- I had a stabbing pain in my chest.
- Göğsümde bıçak gibi bir ağrı vardı.
- The pain got worse.
- Ağrı kötüleşti.
- He felt a sudden pain.
- O, ani bir ağrı hissetti.
- This medicine will ease the pain.
- Bu ilaç ağrıyı hafifletecek.
- I need a remedy for the pain.
- Ağrım için bir çare bulmalıyım.
- What usually causes the pain?
- Ağrıya genellikle ne sebep olur.
- Is the pain usually this bad?
- Ağrı genelde bu kadar kötü mü olur?
- I can feel pain in both of my knees.
- Dizlerimin ikisinde de ağrı hissedebilirim.
- Are you having any chest pain?
- Göğsünüzde ağrı var mı?
- The pain never went away.
- Ağrı asla gitmedi.
- Tom felt a pain in his chest.
- Tom göğsünde bir ağrı hissetti.
- I have a mild pain here.
- Burada hafif bir ağrım var.
- This herbal ointment relieves pain and promotes healing.
- Bu bitkisel merhem ağrıyı dindirir ve iyileşmeyi destekler.
- The doctor gave me something for the pain.
- Doktor ağrı için bana bir şey verdi.
- Is Tom taking anything for the pain?
- Tom ağrı için bir şey alıyor mu?
- I haven't felt any pain so far.
- Şimdiye kadar hiç ağrı hissetmedim.
- I have no pain in particular.
- Özel olarak bir ağrım yok.
- She experienced a pain in her leg.
- Bacağında bir ağrı hissetti.
- Have you recently felt any unexplained pain or stiffness in your neck?
- Son zamanlarda boynunuzda açıklanamayan bir ağrı veya sertlik hissettiniz mi?
- Can you stand the pain?
- Ağrıya katlanabilir misin?
- The pain was real.
- Ağrı gerçekti.
- Tom has a pain in his big toe on his right foot.
- Tom'un sağ ayağının baş parmağı ağrıyor.
- I have a pain here.
- Benim burada bir ağrım var.
- Most of my pain is gone.
- Ağrılarımın çoğu geçti.
- Let me get you something for the pain.
- Ağrı için sana bir şey alayım.
- Fadil started complaining of stomach and intestinal pains.
- Fadıl mide ve bağırsak ağrılarından şikayet etmeye başladı.
- How long have you had the pain?
- Ne zamandan beri ağrın var?
- The pain must be horrible.
- Ağrı korkunç olmalı.
- They experienced a pain in their legs.
- Bacaklarında bir ağrı hissettiler.
- This medicine will assuage the pain.
- Bu ilaç ağrını dindirecek.
- I still have some pain in my knee.
- Dizimde hâlâ biraz ağrı var.
- I sometimes suffer from pain in my lower back.
- Bazen belimde ağrı oluyor.
- You're getting to be a pain.
- Baş ağrısı gibi olmaya başladın.
- I am no longer able to handle the chest pain.
- Artık göğüs ağrısıyla baş edemiyorum.
- He put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital.
- Nihayet hastaneye gidene kadar birkaç hafta ağrıya katlandı.
- Are you in a lot of pain?
- Çok mu ağrın var?
- Tom woke up in the night with a burning pain in the middle of his chest.
- Tom gece göğsünün ortasında yanan bir ağrıyla uyandı.
- What is the usual cause for the pain?
- Ağrı için olağan neden nedir?
- Are you in much pain?
- Çok ağrın var mı?
- This medicine will take the pain away.
- Bu ilaç ağrıyı dindirecektir.
- Do you have pain when urinating?
- İdrar yaparken ağrınız oluyor mu?
- He felt an acute pain in his chest.
- Göğsünde akut bir ağrı hissetti.
- Has the pain been this bad all week?
- Ağrı bütün hafta bu kadar kötü müydü?
- On a scale of 0 to 10, where 10 is the worst, can you rate your pain?
- Ağrınızın şiddetinin, 10 en şiddetli olmak üzere, 0 ile 10 arasında hangi düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz?
- She has no more pain.
- Onun artık daha fazla ağrısı yok.
- Let me get you something for the pain.
- Ağrın için sana bir şey getireyim.
- On a scale of 0 to 10, where 10 is the worst, can you rate your pain?
- 10 en şiddetli düzey olmak üzere, ağrınızın şiddetinin 0 ila 10 arasında hangi düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz?
- Tom doubled over with pain.
- Tom ağrıdan iki büklüm olmuştu.
- I can give you some medicine for the pain.
- Ağrın için sana biraz ilaç verebilirim.
- Did the doctor give you something for the pain?
- Doktor ağrın için bir şey verdi mi?
- Bad teeth often cause pain.
- Kötü dişler genellikle ağrıya neden olur.
- How long have you had this pain?
- Bu ağrı sizde ne zamandır var?
- I have a bad pain here.
- Burada kötü bir ağrı var.
- The pain is too much to bear.
- Ağrı dayanılmayacak kadar fazladır.
- Do you feel pain when you do that?
- Böyle yaptığınızda ağrı oluyor mu?
- This medicine will take the pain away.
- Bu ilaç ağrınızı kesecek.
- There can be no relief without pain.
- Ağrı olmadan hiçbir rahatlama olamaz.
- Sami took medication to alleviate pain.
- Sami ağrıyı hafifletmek için ilaç aldı.
- Did the doctor give you anything for the pain?
- Doktor size ağrı için bir şey verdi mi?
- How long do you think it'll take until the pain is totally gone?
- Sence ağrının tamamen geçmesi ne kadar sürer?
- She felt a pain in her side.
- Yan tarafında bir ağrı hissetti.
- When did this pain start?
- Ağrı ne zaman başlamıştı?
- I felt excruciating pain in my left big toe.
- Sol ayak başparmağımda dayanılmaz bir ağrı hissettim.
- I have a terrible pain.
- Berbat bir ağrım var.
- The pain never goes away.
- Ağrı asla gitmez.
- I have a pain in my back.
- Sırtımda bir ağrı var.
- Can you give Tom something for the pain?
- Tom'a ağrısı için bir şey verebilir misin?
- The pain is getting worse.
- Ağrı daha da kötüleşiyor.
- This medicine will decrease your pain.
- Bu ilaç ağrınızı azaltacaktır.
- I need medicine to lessen the pain.
- Ağrıyı azaltmak için ilaca ihtiyacım var.
- What is the usual cause for the pain?
- Ağrının olağan nedeni nedir?
- Tom couldn't stand the pain.
- Tom ağrıya dayanamadı.
- The pain will eventually go away.
- Ağrı eninde sonunda geçecek.
- How bad is the pain?
- Ağrı ne kadar ?
- I have a persistent pain here.
- Buramda sürekli bir ağrı var.
- I've got a pain in my side.
- Yan tarafımda bir ağrı var.
- I have a sharp pain here.
- Buramda şiddetli bir ağrı var.
- I feel a pain in my back.
- Sırtımda bir ağrı hissediyorum.
- The pain was more than he could stand.
- Ağrı onun dayanabileceğinden daha fazlaydı.
- Is the pain usually this bad?
- Ağrı genellikle bu kadar kötü mü?
- She went to school in spite of the pain in her right leg.
- Sağ bacağındaki ağrıya rağmen okula gitti.
- Tom tried to hide his pain.
- Tom ağrısını saklamaya çalıştı.
- After his knee repair, he could walk without pain.
- Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.
- I have a terrible pain.
- Korkunç bir ağrım var.
- My tooth is giving me unbelievable pain.
- Dişim inanılmaz ağrı yapıyor.
- Tom couldn't entirely conceal his pain.
- Tom ağrısını tamamen gizleyemedi.
- The pain came back last spring.
- Ağrı geçen bahar tekrarladı.
- I have a pain in my little toe.
- Küçük ayak parmağımda bir ağrı var.
- I have a bad pain in my lower back.
- Belimde kötü bir ağrı var.
- Tom woke up with a pain in his side.
- Tom onun yan tarafında bir ağrı ile uyandı.
- Mary almost passed out from the pain.
- Mary neredeyse ağrıdan bayılacaktı.
- I've got a pain in my side.
- Yanımda bir ağrı var.
- The most common side effect is pain on the injection site.
- En yaygın yan etkisi enjeksiyon yerinde ağrıdır.
- No pain is permanent.
- Hiçbir ağrı kalıcı değildir.
- The pain was very intense.
- Ağrı çok şiddetliydi.
- I felt a severe pain on the shoulder.
- Omzumda şiddetli bir ağrı hissettim.
- Have you had chest pain recently?
- Son zamanlarda göğüs ağrınız oldu mu?
- I felt a sharp pain in my stomach.
- Karnıma şiddetli bir ağrı girdi.
- What usually causes the pain?
- Genelde ağrıya ne sebep olur?
- I have a severe pain here.
- Benim burada ciddi bir ağrım var.
- We experienced a pain in our legs.
- Bacaklarımızda bir ağrı hissettik.
- She visited the school, despite a pain in her right arm.
- Sağ kolundaki ağrıya rağmen okulu ziyaret etti.
- How often do you feel this pain or complaint each day?
- Bu ağrıyı ya da şikâyeti her gün ne sıklıkta hissediyorsun?
- I still had the pain in my neck.
- Boynum hâlâ ağrıyordu.
- I can give you something for your pain.
- Ağrın için sana bir şey verebilirim.
- He suffered terrible pain from his injuries.
- Yaraları yüzünden korkunç ağrı çekiyordu.
- The pain is killing me.
- Ağrı beni öldürüyor.
- How long have you had the pain?
- Ne zamandır ağrın var?
- They suffer from muscle pains.
- Kas ağrılarından muzdaripler.
- I cannot put up with this pain any more.
- Bu ağrıya daha fazla katlanamıyorum.
- How often do you feel this pain or complaint each day?
- Bu ağrı veya şikayeti her gün ne sıklıkla hissediyorsunuz?
- Are you still in pain?
- Hâlâ ağrın var mı?
- If the pain continues you have to go to the doctor.
- Ağrınız devam ederse doktora gitmelisiniz.
- On a scale of 0 to 10, where 10 is the worst, can you rate your pain?
- 0 ile 10 arasında bir ölçekte, 10 en kötüsü olmak üzere, ağrınızı derecelendirebilir misiniz?
- Have you recently felt any unexplained pain or stiffness in your neck?
- Yakın zamanda boynunuzda nedensiz bir ağrı ve sertlik yaşadınız mı?
- Tom woke up in the night with a burning pain in the middle of his chest.
- Tom geceleyin göğsünün ortasında yanan bir ağrı ile uyandı.
- Tom has a pain in the shoulder.
- Tom'un omzunda bir ağrı var.
- Maybe the doctor can give Tom something for the pain.
- Belki doktor Tom'a ağrı için bir şeyler verebilir.
- Tom had a pain in his chest, so he went to the hospital.
- Tom'un göğsünde bir ağrı vardı, bu yüzden hastaneye gitti.
- There were some growing pains.
- Büyüyen bazı ağrılar vardı.
- Are you in much pain now?
- Şimdi çok ağrın var mı?
- Is the pain throbbing or constant?
- Ağrı sabit mi yoksa zonklama şeklinde mi?
- The pain was terrible.
- Ağrı korkunçtu.
- I have a persistent pain here.
- Buramda devamlı bir ağrı var.
- Tom told me that he wasn't in pain.
- Tom bana ağrı çekmediğini söyledi.
- Is Tom taking anything for the pain?
- Tom ağrıları için bir şey alıyor mu?
- The pain was almost unbearable.
- Ağrı neredeyse dayanılmazdı.
- I'll give you something for the pain.
- Ağrın için sana bir şeyler vereceğim.
- Tom has been in excruciating pain.
- Tom'un dayanılmaz bir ağrısı var.
- Do you feel any pain?
- Herhangi bir ağrı hissediyor musun?
- Can you give Tom something for the pain?
- Tom'a ağrı için bir şey verebilir misin?
- I experienced a pain in my leg.
- Bacağımda bir ağrı hissettim.
- Do you feel pain in any other part of your body?
- Vücudunuzun başka bir yerinde ağrı hissediyor musunuz?
- The nurse gave Tom something to ease the pain.
- Hemşire Tom'a ağrısını hafifletecek bir şey verdi.
- I don't think the pain will ever completely go away.
- Ağrının tamamen geçeceğini sanmıyorum.
- On a scale of 0 to 10, where 10 is the worst, can you rate your pain?
- 10'un en kötü olduğu 0 ile 10 arasında bir ölçekte ağrınızı derecelendirebilir misiniz?
- Do you have stomach pain?
- Karnın mı ağrıyor?
- Pain management is the priority.
- Ağrı yönetimi önceliklidir.
- The medicine didn't stop the pain.
- İlaç ağrıyı kesmedi.
- I don't have any pain.
- Hiç ağrım yok.
- The pain in my arm has gotten worse.
- Kolumun ağrısı kötüleşti.
- She went to school in spite of the pain in her right leg.
- O, sağ bacağındaki ağrıya rağmen okula gitti.
- The pain in my arm has gotten worse.
- Kolumdaki ağrı şiddetlendi.
- I haven't felt any pain so far.
- Ben şu ana kadar hiç ağrı hissetmedim.
- I can't sit down without pain now.
- Artık ağrım olmadan oturamıyorum.
- Tom was in too much pain to speak.
- Tom'un konuşamayacak kadar çok ağrısı vardı.
- Layla complained of pain.
- Leyla ağrıdan yakınıyordu.
- Layla was complaining of pain.
- Leyla ağrıdan yakınıyordu.
- As the pain worsened, Tom tried drug after drug.
- Ağrısı arttıkça, Tom ilaç üstüne ilaç denedi.
- She went to school in spite of the pain in her leg.
- Bacağındaki ağrıya rağmen okula gitti.
- When I have migraines, aspirin doesn't alleviate the pain for me.
- Migrenim tutunca aspirin ağrımı hafifletmiyor.
- Pain is an entirely personal sensation.
- Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.
- Have you ever experienced chest pain?
- Hiç göğsünüzde ağrı hissettiniz mi?
- Where do you have pain?
- Neren ağrıyor?
- I have a pain in the shoulder.
- Benim omzumda bir ağrı var.
- You experienced a pain in your leg, didn't you?
- Bacağında bir ağrı hissettin, değil mi?
- I have a slight pain in my side.
- Yan tarafımda hafif bir ağrı var.
- They put up with muscle pain.
- Kas ağrılarına katlanıyorlar.
- This should relieve the pain.
- Bu, ağrıyı hafifletmeli.
- You experienced a pain in your legs, didn't you?
- Bacağınızda bir ağrı hissettiniz, değil mi?
- I have a pain in my chest.
- Göğsümde bir ağrı var.
- I have a pain in my little toe.
- Küçük parmağımda bir ağrı var.
- Has the pain been this bad all week?
- Ağrın bütün hafta bu kadar kötü müydü?
- Do you feel pain in any other part of your body?
- Vücudunuzun başka herhangi bir yerinde ağrı hissediyor musunuz?
- Every year, the pain got worse.
- Her yıl, ağrı daha da kötüleşti.
- The pain was excruciating.
- Ağrı dayanılmazdı.
- The pain is getting worse.
- Ağrı daha da kötüleşmektedir.
- The pain in my arm has gotten worse.
- Kolumdaki ağrı daha da kötüleşti.
- Tom woke up with a pain in his side.
- Tom yanında bir ağrıyla uyandı.
- I can give you some medicine for the pain.
- Ağrı için sana biraz ilaç verebilirim.
- They suffer from muscle pains.
- Onlar kas ağrıları çekiyorlar.
- I have a severe pain here.
- Buramda şiddetli bir ağrı var.
- He has a pain in his side.
- Onun yan tarafında bir ağrısı var.
- You experienced a pain in your leg, didn't you?
- Bacağınızda bir ağrı hissettiniz, değil mi?
- The pain in my back is getting worse.
- Sırtımdaki ağrı kötüleşiyor.
- The pain will never go away.
- Ağrı asla gitmeyecek.
- Sometimes I have pain.
- Bazen ağrım olur.
- This herbal ointment relieves pain and promotes healing.
- Bu bitkisel merhem ağrıyı hafifletir ve iyileşmesini destekler.
- Please rid me of this pain.
- Lütfen beni bu ağrıdan kurtarın.
- I have a chest pain.
- Göğüs ağrım var.
- Where is the pain?
- Neresi ağrıyor?
- I have terrible pains.
- Korkunç ağrılarım var.
- Tom put up with the pain for a couple of weeks before finally going to the hospital.
- Sonunda hastaneye gitmeden önce, Tom ağrıya birkaç hafta dayandı.
- Analgesics may be used if pain is severe.
- Ağrı şiddetliyse analjezikler kullanılabilir.
- I have a continuous pain here.
- Buramda sürekli bir ağrı var.
- Tom told me that he wasn't in pain.
- Tom bana ağrısı acısı olmadığını söyledi.
- Tom felt a pain in his side.
- Tom yan tarafında bir ağrı hissetti.
- I sometimes have pain in my stomach.
- Bazen karnım ağrıyor.
- Are you in pain now?
- Şu an ağrın var mı?
- Tom passed out from the pain.
- Tom ağrıdan bayıldı.
- The pain got worse.
- Ağrı şiddetlendi.
- Tom is in quite a bit of pain.
- Tom'un biraz ağrısı var.
- Maybe the doctor can give Tom something for the pain.
- Belki doktor Tom'a ağrı için bir şey verebilir.
- Do you have any pain?
- Hiç ağrın var mı?
- This medicine will decrease your pain.
- Bu ilaç ağrını azaltacak.
- The doctor asked Tom what the pain felt like.
- Doktor Tom'a ağrının nasıl bir his olduğunu sordu.
- This medicine helps relieve muscle pain.
- Bu ilaç kas ağrısını rahatlatmaya yardım eder.
- Swearing relieves the pain.
- Küfür etmek ağrıyı hafifletir.
- Try to ignore the pain.
- Ağrıyı görmezden gelmeye çalış.
- Tom said he still feels pain in his legs.
- Tom bacaklarında hâlâ ağrı hissettiğini söyledi.
- Is there anything that makes your pain feel worse?
- Ağrınızı daha kötü hissettiren bir şey var mı?
- Is the pain throbbing or constant?
- Ağrı zonklayıcı mı yoksa sürekli mi?
- Tom told me he wasn't in pain.
- Tom bana ağrısı olmadığını söyledi.
- I have a pain here.
- Burada bir ağrım var.
- Does the pain wake you up at night?
- Ağrı geceleri sizi uyandırıyor mu?
- Is there anything that makes your pain feel worse?
- Ağrını kötüleştiren bir şey var mı?
- Tom has a pain in his big toe on his right foot.
- Tom'un sağ ayak başparmağında bir ağrı var.
- I have pain in my arm.
- Kolumda ağrı var.
- If you have pain in your chest, consult your doctor right away.
- Eğer göğsünüzde ağrı varsa, hemen doktorunuza danışın.
- The pain in my back is getting worse.
- Sırtımdaki ağrı giderek artıyor.
- Tom said he didn't feel pain right away.
- Tom hemen ağrı hissetmediğini söyledi.
- This medicine helps relieve muscle pain.
- Bu ilaç kas ağrısını hafifletmeye yardımcı olur.
- Where is the pain?
- Ağrı nerede?
- Tom told me that he wasn't in pain.
- Tom bana ağrısı olmadığını söyledi.
- I have a throbbing pain here.
- Burada zonklayan bir ağrım var.
- She felt the pain.
- O ağrı hissetti.
- In the morning, the pain was excruciating.
- Sabah, ağrı dayanılmazdı.
- How bad is the pain?
- Ağrı ne kadar kötü?
- He felt severe pain in his back and legs.
- Sırtında ve bacaklarında şiddetli ağrı hissediyordu.
- Please rid me of this pain.
- Lütfen beni bu ağrıdan kurtar.
- Acupuncture is often used to treat pain.
- Akupunktur genellikle ağrıyı tedavi etmek için kullanılır.
- I have a sharp pain in my chest.
- Göğsümde şiddetli bir ağrı var.
- How long have you had this pain?
- Ne kadar süredir bu ağrıyı çekiyorsun?
- I can give you medication for the pain.
- Ağrı için sana ilaç verebilirim.
- Is there anything you can give me for the pain?
- Ağrım için verebileceğin bir şey var mı?
- I have a pain in my side.
- Yan tarafımda bir ağrım var.
- She bore the pain bravely.
- O, ağrıya cesurca katlandı.
- I have unbearable pains.
- Benim dayanılmaz ağrılarım var.
- You must endure the pain.
- Ağrıya katlanmalısın.
- Is there anything that makes your pain better?
- Ağrınızı daha iyi hale getiren herhangi bir şey var mı?
- Did the doctor give you anything for the pain?
- Doktor ağrın için bir şey verdi mi?
- He experienced a pain in his leg.
- Bacağında bir ağrı hissetti.
- Pain will make you do stupid things.
- Ağrı sana aptalca şeyler yaptıracaktır.
- Tom told me he wasn't in pain.
- Tom bana ağrı çekmediğini söyledi.
- I have a pain in my neck.
- Boynumda bir ağrı var.
- Where do you have pain?
- Nerede ağrın var?
- It's an old pain.
- Bu eski bir ağrı.
- She felt a pain in her side.
- O, yan tarafında bir ağrı hissetti.
- Are you in a lot of pain?
- Çok mu ağrınız var?
- I have a chest pain.
- Göğsüm ağrıyor.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
- Yine de, ağrıların tam olarak nasıl beyin süreçlerinden kaynaklandığına dair bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- Tom felt a pain in his side.
- Tom yanında bir ağrı hissetti.
- The pain was very intense.
- Ağrı çok yoğundu.
- Tom only takes painkillers when he just can't stand the pain any longer.
- Tom sadece ağrıya daha fazla dayanamadığı zaman ağrı kesici alır.
- I need some medicine to kill the pain.
- Ağrıyı dindirmek için biraz ilaca ihtiyacım var.
- The pain has gone.
- Ağrı gitti.
- I don't have any pain at all.
- Hiç ağrım yok.
- Show me where the pain is.
- Bana ağrının nerede olduğunu göster.
- Can you give me something for the pain?
- Ağrım için bana bir şey verebilir misiniz?
- I have unbearable pains.
- Dayanılmaz ağrılarım var.
Show More (301)
|