|
- Next, there is a very large group which is extremely passive.
- Bir de son derece pasif olan çok büyük bir grup var.
- As has already been said, the results regarding passive safety were hard-won.
- Daha önce de belirtildiği gibi, pasif güvenlikle ilgili sonuçlar zor kazanılmıştır.
- It was clear that we can no longer take a passive approach.
- Artık pasif bir yaklaşım sergileyemeyeceğimiz açıktı.
- The passive stance of a two-thirds majority of this Parliament is sanctioning a Europe of snoopers.
- Bu Parlamentonun üçte iki çoğunluğunun pasif tutumu, bir meraklılar Avrupa'sını onaylamaktır.
- There are several options open to the Member States here, not just passive hearing protection.
- Burada Üye Devletlerin önünde sadece pasif işitme koruması değil, çeşitli seçenekler bulunmaktadır.
- As has already been said, the results regarding passive safety were hard-won.
- Daha önce de söylendiği gibi, pasif güvenlikle ilgili sonuçlar zor kazanılmıştır.
- Other EU countries that are also members of NATO are providing more passive support.
- Aynı zamanda NATO üyesi olan diğer AB ülkeleri daha pasif destek sağlamaktadır.
- In other words, they are not only passive receivers of information, but also serious contributors.
- Diğer bir deyişle, sadece pasif bilgi alıcıları değil, aynı zamanda ciddi katkı sağlayıcılardır.
- People must get off passive welfare and into work.
- İnsanlar pasif sosyal yardımlardan kurtulmalı ve işe girmelidir.
- People must get off passive welfare and into work.
- İnsanlar pasif sosyal yardım anlayışından kurtulmalı ve işe koyulmalıdır.
- In that case, we must be active, not passive.
- Bu durumda pasif değil aktif olmalıyız.
- Next, there is a very large group which is extremely passive.
- Bunun yanında, son derece pasif olan çok büyük bir grup vardır.
- Nor can we understand how Parliament can merely be a passive spectator in this and in other matters.
- Parlamentonun bu ve diğer konularda nasıl sadece pasif bir izleyici olabileceğini de anlayamıyoruz.
- The public must become active players rather than mere passive spectators, as is still too often the case.
- Halk, halen sıklıkla olduğu gibi pasif izleyiciler olmak yerine aktif oyuncular haline gelmelidir.
- I am referring, in particular, to improving road signage, to stepping up passive protection, to monitoring.
- Özellikle yol işaretlerinin iyileştirilmesi, pasif korumanın artırılması ve izleme konularına değiniyorum.
- In taking a passive line, the Council of Ministers is guilty of aiding and abetting.
- Bakanlar Kurulu pasif bir tutum takınarak yardım ve yataklıktan suçludur.
- This Parliament then levelled criticism at the Commission for being too passive.
- Bu Parlamento daha sonra Komisyon'u çok pasif kaldığı için eleştirmiştir.
- In other words, they are not only passive receivers of information, but also serious contributors.
- Başka bir deyişle, onlar sadece pasif bilgi alıcıları değil, aynı zamanda ciddi katkı sağlayıcılardır.
- This Parliament then levelled criticism at the Commission for being too passive.
- Bu Parlamento daha sonra Komisyon'u çok pasif olmakla eleştirmiştir.
- It was clear that we can no longer take a passive approach.
- Artık pasif bir yaklaşım benimseyemeyeceğimiz açıktı.
- The commitment constitutes an innovative package that combines passive and active safety.
- Taahhüt, pasif ve aktif güvenliği birleştiren yenilikçi bir paket oluşturmaktadır.
- We are aware that some Member States put up so-called passive resistance to the Commission.
- Bazı Üye Devletlerin Komisyon'a karşı sözde pasif bir direnç gösterdiğinin farkındayız.
- The emphasis must continue to be on passive safety measures.
- Pasif güvenlik önlemleri üzerinde durulmaya devam edilmelidir.
- The passive man seldom, if ever, expresses himself.
- Pasif adam kendini nadiren ifade eder.
- Watching TV is a passive activity.
- Televizyon izlemek, pasif bir faaliyettir.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
- Televizyon, zihninizi pasif bir durumda tuttuğu için zararlıdır.
- The passive man seldom, if ever, expresses himself.
- Pasif insan nadiren, kırk yılda bir, kendini ifade eder.
- Tom's face lost its passive visage and revealed his horror and disgust.
- Tom'un yüzü pasif görüntüsünü kaybetti ve korku ve nefretini açığa vurdu.
- He is passive in everything.
- Her konuda pasif.
- Watching TV is a passive activity.
- TV izlemek, pasif bir aktivitedir.
- He has a passive character.
- O pasif bir karaktere sahip.
- There are two types of sonar—active and passive.
- Aktif ve pasif olmak üzere iki tür sonar vardır.
- Tom's face lost its passive visage and revealed his horror and disgust.
- Tom'un yüzü pasif görüntüsünü kaybederek dehşet ve iğrenme duygularını açığa vurdu.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
- TV, aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- He has a passive character.
- Pasif bir karakteri var.
Show More (32)
|