1 |
pawn |
rehin vermek |
v. |
|
- I pawned my camera.
- Kameramı rehin verdim.
- I pawned my guitar to pay the rent.
- Kirayı ödemek için gitarımı rehin verdim.
- He had to pawn his watch.
- Saatini rehin vermek zorunda kaldı.
- Tom had to pawn his guitar so he could pay his bills.
- Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin vermek zorundaydı.
- Tom pawned the pocket watch his grandfather had given him.
- Tom, büyükbabasının ona verdiği cep saatini rehin verdi.
- Tom pawned the jewelry he had stolen.
- Tom çaldığı mücevherleri rehin verdi.
- Fadil pawned the jewellery.
- Fadıl mücevheri rehin verdi.
- Tom had to pawn his guitar in order to pay his bills.
- Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin vermek zorunda kaldı.
- Fadil pawned the jewellery.
- Fadıl mücevherleri rehin verdi.
- I pawned my guitar so I could pay the rent.
- Kirayı ödeyebilmek için gitarımı rehin verdim.
- Tom had to pawn his guitar so he could pay his bills.
- Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin vermek zorunda kaldı.
- Tom had to pawn the watch his grandfather had given him.
- Tom, büyükbabasının ona verdiği saati rehin vermek zorunda kaldı.
- I pawned my guitar in order to pay the rent.
- Kirayı ödeyebilmek için gitarımı rehin verdim.
- Sami pawned the jewellery.
- Sami mücevherleri rehin verdi.
- Tom had to pawn the watch his grandfather had given him.
- Tom büyükbabasının ona verdiği saati rehin vermek zorunda kalmıştı.
- Tom pawned his wedding ring.
- Tom evlilik yüzüğünü rehin verdi.
Show More (13)
|
2 |
pawn |
rehin bırakmak |
v. |
|
- Tom stole a precious stone and pawned it.
- Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.
- Tom pawned the jewelry that he had stolen.
- Tom çaldığı mücevherleri rehin bıraktı.
- Tom pawned the jewelry he had stolen.
- Tom çaldığı takıyı rehin bıraktı.
- Tom stole a precious stone and pawned it.
- Tom değerli bir taş çaldı ve rehin bıraktı.
- I pawned my camera.
- Kameramı rehin bıraktım.
- She pawned her gold.
- Altınlarını rehin bıraktı.
- He had to pawn his watch.
- O saatini rehin bırakmak zorunda kaldı.
- Tom pawned the pocket watch he had gotten from his grandfather.
- Tom büyükbabasından aldığı cep saatini rehin bıraktı.
- Tom pawned his wedding ring.
- Tom evlilik yüzüğünü rehin bıraktı.
- Tom pawned the pocket watch his grandfather had given him.
- Tom, büyükbabasının ona verdiği cep saatini rehin bıraktı.
- Tom pawned the jewelry that he stole.
- Tom çaldığı mücevherleri rehin bıraktı.
- I pawned my guitar to pay the rent.
- Kirayı ödemek için gitarımı rehin bıraktım.
Show More (9)
|
3 |
pawn |
piyon |
n. |
|
- A person who is only a pawn in the game often talks big in company.
- Oyunda sadece bir piyon olan bir kişi genelde toplulukta büyük konuşur.
- Tom promoted his pawn into a queen.
- Tom piyonunu vezire yükseltti.
- Pawns are the lifeblood of the game.
- Oyuna can veren piyonlardır.
- Tom promoted his pawn into a queen.
- Tom piyonunu vezire terfi ettirdi.
- Pawns are the lifeblood of the game.
- Piyonlar oyunun can damarıdır.
- Pawns are the lifeblood of the game.
- Piyonlar oyunun can suyudur.
Show More (3)
|