| 1 |
poke |
sokmak |
v. |
|
- Layla poked her head into Sami's room.
- Leyla başını Sami'nin odasına soktu.
- Layla poked her head into Sami's room.
- Layla kafasını Sami'nin odasına soktu.
- Why don't you just mind your damn business instead of poking your nose into mine?
- Neden burnunu benimkine sokmak yerine kendi lanet işine bakmıyorsun?
- I don't poke my nose into other people's business.
- Burnumu başkalarının işine sokmam.
- Tom poked his pencil through the hole.
- Tom kurşun kalemini delikten içeri soktu.
- Tom poked his pencil through the hole.
- Tom deliğe kalemini soktu.
- Why don't you just mind your damn business instead of poking your nose into mine?
- Burnunu benimkine sokacağına neden kendi lanet işine bakmıyorsun?
- My father is always poking his nose into my private life.
- Babam her zaman burnunu özel hayatıma sokuyor.
- Tom pokes his nose into everything.
- Tom burnunu her şeye sokar.
- Tom poked his finger up through the hole in the wall.
- Tom parmağını duvardaki delikten içeri soktu.
- Mary poked Tom in the eye with a stick.
- Mary, Tom'un gözüne bir sopa soktu.
- She poked her sister in the eye with a stick.
- Kız kardeşinin gözüne sopa soktu.
Show More (9)
|
| 2 |
poke |
dürtmek |
v. |
|
- We are not interested in buying a pig in a poke.
- Dürtülen bir domuzu satın almakla ilgilenmiyoruz.
- Stop poking me on Facebook.
- Facebook'ta beni dürtmeyi bırak.
- Stop poking me on Facebook.
- Beni Facebook'ta dürtmeyi kes!
- Tom poked the ground with a stick.
- Tom bir sopayla yeri dürttü.
- Tom poked the fire with a stick.
- Tom bir çubukla ateşi dürttü.
- Tom poked the ant hill with a stick.
- Tom karınca tepesini bir sopayla dürttü.
- Tom poked the ground with a stick.
- Tom bir çubukla yeri dürttü.
- Stop poking me.
- Beni dürtmeyi kes.
- Stop poking me.
- Beni dürtmeyi bırak.
Show More (6)
|
| 3 |
poke |
kurcalamak |
v. |
|
- Tom was poking at the fire.
- Tom ateşi kurcalıyordu.
- Tom poked his finger up through the hole in the wall.
- Tom parmağıyla duvardaki deliği kurcaladı.
Show More (-1)
|
| 4 |
poke |
karıştırmak |
v. |
|
- Tom poked the ant hill with a stick.
- Tom bir sopa ile karınca yuvasını karıştırdı.
- Tom poked the fire with a stick.
- Tom bir sopa ile ateşi karıştırdı.
Show More (-1)
|
| 5 |
poke |
uzatmak |
v. |
|
- Tom poked his pencil through the hole.
- Tom delikten kalemini uzattı.
Show More (-2)
|
