| 1 |
precedent |
emsal |
n. |
|
- We will not let you have your precedent!
- Emsalinizi almanıza izin vermeyeceğiz!
- What the Commission now has in mind is the creation of a precedent, and we are not going to let them get one past us.
- Komisyon'un şu anda aklında olan şey bir emsal oluşturmaktır ve biz de bizi geçmelerine izin vermeyeceğiz.
- I believe that this is a good legal precedent which increases the validity of Community directives.
- Bunun, Topluluk direktiflerinin geçerliliğini arttıran iyi bir hukuki emsal olduğuna inanıyorum.
- I am concerned about the precedent that this proposal will set.
- Bu teklifin oluşturacağı emsal konusunda endişeliyim.
- However, I have followed to the letter a precedent on which I exercise zero discretion.
- Bununla birlikte, takdir yetkimi hiç kullanmadığım bir emsali harfiyen uyguladım.
- There is a legal precedent.
- Yasal bir emsal var.
- This should not and must not be seen as a precedent.
- Bu bir emsal olarak görülmemelidir ve görülmemelidir.
- We will not let you have your precedent.
- Emsalinizi almanıza izin vermeyeceğiz.
- It is the precedent which is always applied.
- Bu her zaman uygulanan bir emsaldir.
- That is a precedent we have to be careful of.
- Bu dikkatli olmamız gereken bir emsaldir.
- The creation of a precedent would do lasting and profound damage to the credibility of the European Union.
- Böyle bir emsalin yaratılması Avrupa Birliği'nin güvenilirliğine kalıcı ve derin bir zarar verecektir.
- I have a very clear recollection of this precedent being set.
- Bu emsalin belirlendiğini çok net bir şekilde hatırlıyorum.
- That had no precedent ever in European law making.
- Bunun Avrupa kanun yapımında hiçbir emsali yoktur.
- Do we really want today to set such an extraordinary precedent?
- Bugün gerçekten böyle olağanüstü bir emsal oluşturmayı istiyor muyuz?
- In addition, to make things more complex, there is no direct precedent.
- Ayrıca, işleri daha da karmaşık hale getirmek için, doğrudan bir emsal de bulunmamaktadır.
- That is a precedent we have to be careful of.
- Bu, dikkatli olmamız gereken bir emsaldir.
- There is no precedent for this if a letter from the Member in question has not been received.
- Söz konusu Üyeden bir mektup alınmamışsa bunun bir emsali yoktur.
- In addition, to make things more complex, there is no direct precedent.
- Ayrıca işleri daha da karmaşık hale getirmek için doğrudan bir emsal de bulunmamaktadır.
- There is only one precedent in my country, which dates from 1991.
- Benim ülkemde 1991 yılından kalma tek bir emsal var.
- The changeover to the euro is a unique event in economic history for which there is no precedent in terms of magnitude.
- Avroya geçiş, ekonomi tarihinde büyüklük açısından emsali olmayan benzersiz bir olaydır.
- He set a precedent.
- O bir emsal oluşturdu.
- The precedent has been set.
- Emsal olarak belirlendi.
- There is no precedent for such a case.
- Böyle bir davanın emsali yok.
Show More (20)
|
| 2 |
precedent |
emsal kararı |
n. |
|
- Looking at the legal framework and recent precedents, a mixed committee is a fair compromise.
- Yasal çerçeveye ve yakın zamandaki emsal kararlara bakıldığında karma bir komite adil bir uzlaşmadır.
- I do however have a lot of faith in interinstitutional dialogue and in precedents where agreements have been reached.
- Bununla birlikte kurumlar arası diyaloğa ve anlaşmaya varılan emsal kararlara çok güveniyorum.
- There certainly are precedents and my Group believes they should be respected.
- Bu konuda kesinlikle emsal kararlar vardır ve Grubum bu kararlara saygı gösterilmesi gerektiğine inanmaktadır.
- You, as a Briton, know better than anybody else how important precedents are.
- Siz bir Britanyalı olarak emsal kararların ne kadar önemli olduğunu herkesten daha iyi biliyorsunuz.
- The only thing that can decide between us for the time being are precedents.
- Şu an için aramızda karar verebilecek tek şey emsal kararlardır.
Show More (2)
|
| 3 |
precedent |
içtihat |
n. |
|
- Thank you for ensuring that Parliament respects its precedents.
- Parlamentonun kendi içtihatına saygı göstermesini sağladığınız için teşekkür ederiz.
- Thank you for ensuring that Parliament respects its precedents.
- Parlamentonun içtihatına saygı göstermesini sağladığınız için teşekkür ederim.
Show More (-1)
|
| 4 |
precedent |
örnek olay |
n. |
|
- I do however have a lot of faith in interinstitutional dialogue and in precedents where agreements have been reached.
- Bununla birlikte, kurumlar arası diyaloğa ve anlaşmaya varılan örnek olaylara çok güveniyorum.
Show More (-2)
|
| 5 |
precedent |
emsal karar |
n. |
|
- According to precedent, this is reduced to 11 in election years.
- Emsal kararlara göre, seçim yıllarında bu sayı 11'e düşmektedir.
Show More (-2)
|
