release - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
release serbest bırakmak v.
  • We call upon the guerilla groups to release the other hostages.
  • Gerilla gruplarına diğer rehineleri serbest bırakmaları çağrısında bulunuyoruz.
  • The resulting shake-up of the world would release the forces of evil everywhere.
  • Bunun sonucunda dünyanın sarsılması, kötülüğün güçlerini her yerde serbest bırakacaktır.
  • And I hope that Israel will immediately release the remaining money.
  • Ve İsrail'in kalan parayı derhal serbest bırakacağını umuyorum.
Show More (28)
release serbest bırakma n.
  • The resolution calls for the release of Yawovi Agboyibo, the opponent of the dictator, General Eyadema.
  • Karar, diktatör General Eyadema'nın muhalifi Yawovi Agboyibo'nun serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.
  • Release may be conditioned by guarantees to appear for trial.
  • Serbest bırakılma, mahkemeye çıkma garantisi ile koşullandırılabilir.
  • It calls for the immediate release of all political prisoners.
  • Tüm siyasi tutukluların derhal serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.
Show More (15)
release bırakmak v.
  • Feel what it is like to have released an Old Energy job.
  • Eski bir Enerji işini bırakmanın nasıl bir şey olduğunu hissedin.
  • In severe cases, rhabdomyolysis can develop; the muscles break down and release the protein myoglobin into the bloodstream.
  • Ciddi vakalarda rabdomiyoliz gelişebilir; kaslar parçalanır ve protein miyoglobini kan dolaşımına bırakır.
  • He ordered them to release the prisoners.
  • Mahkumları bırakmalarını emretti.
Show More (9)
release açıklamak v.
  • I have just quoted verbatim from the press release issued by Clark on 10 January.
  • Az önce Clark tarafından 10 Ocak'ta yayınlanan basın açıklamasından kelimesi kelimesine alıntı yaptım.
  • I would now like to quote a press release from the European Federation of Pharmaceutical Industries and Associations.
  • Şimdi Avrupa İlaç Endüstrileri ve Dernekleri Federasyonu'nun bir basın açıklamasından alıntı yapmak istiyorum.
  • As you know, the French authorities also formally denied the threats, as confirmed in an official press release.
  • Bildiğiniz gibi Fransız yetkililer de resmi bir basın açıklamasıyla tehditleri resmen yalanladı.
Show More (4)
release açığa çıkarmak v.
  • During the burning process caused by the drying of the olive residue, benzopyrene is released.
  • Zeytin kalıntısının kurutulmasından kaynaklanan yanma işlemi sırasında benzopiren açığa çıkar.
  • Acidified water also releases heavy metals, which constitute a health problem.
  • Asitlenmiş su aynı zamanda sağlık sorunu teşkil eden ağır metalleri de açığa çıkarır.
  • We must release all our existing energies and harness our resources to the full.
  • Mevcut tüm enerjimizi açığa çıkarmalı ve kaynaklarımızı sonuna kadar kullanmalıyız.
Show More (2)
release salım n.
  • Under the directive Member States are required to terminate such unauthorised releases.
  • Direktif uyarınca Üye Devletlerin bu tür izinsiz salımları sona erdirmeleri gerekmektedir.
  • The Directive on the deliberate release of GMOs into the environment was adopted a long time ago.
  • GDO'ların kasıtlı olarak çevreye salınmasına ilişkin Direktif uzun zaman önce kabul edilmiştir.
  • All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain.
  • Tüm bağımlılık ilaçları beyinde dopamin salınımını artırır.
Show More (1)
release kurtarmak v.
  • Only unconditional actions against the regime can release the people from their suffering.
  • Sadece rejime karşı koşulsuz eylemler insanları acılarından kurtarabilir.
  • We cannot release our Executive from its responsibility.
  • Yönetimimizi sorumluluktan kurtaramayız.
  • It's impossible to release his foot from the trap.
  • Ayağını kapandan kurtarmak imkansız.
Show More (1)
release piyasaya sürmek v.
  • This is the reason why it wants to work quickly, in order to release medicinal products which yield a high return.
  • Yüksek getiri sağlayan tıbbi ürünleri piyasaya sürmek için hızlı bir şekilde çalışmak istemesinin nedeni budur.
  • Beats released their first product since the Apple acquisition.
  • Beats, Apple'ın satın almasından bu yana ilk ürününü piyasaya sürdü.
  • Beats released their first product since the Apple acquisition.
  • Beats, Apple'ın satın alınmasından bu yana ilk ürününü piyasaya sürdü.
Show More (1)
release salmak v.
  • The colon contains many bacteria that break down the food, releasing gases as they do so.
  • Kolon, gıdayı parçalayan ve bunu yaparken gaz salan birçok bakteri içerir.
  • The girl released the birds from the cage.
  • Kız kuşları kafesten saldı.
  • The boy released a bird from the cage.
  • Çocuk bir kuşu kafesten saldı.
Show More (0)
release azat etmek v.
  • After that, I demanded to be released from hard labor.
  • Ondan sonra ağır işlerden azat edilmeyi talep ettim.
  • After that, I demanded to be released from hard labor.
  • Ondan sonra da ağır işlerden azat edilmeyi talep ettim.
Show More (-1)
release sürüm n.
  • The capability to back up files to a flash drive was introduced in this release.
  • Dosyaları bir flash sürücüye yedekleme özelliği bu sürümde tanıtıldı.
  • Don't forget to follow us on Twitter and Facebook for updates and info on new releases.
  • Güncellemeler ve yeni sürümler hakkında bilgi için bizi Twitter ve Facebook'ta takip etmeyi unutmayın.
Show More (-1)
release izin verme n.
  • If we did not get that, we would not release certain amounts of money and allow certain staffing levels.
  • Bunu elde edemezsek, belirli miktarlarda parayı kullanıma açmaz ve belirli personel seviyelerine izin vermezdik.
Show More (-2)
release ayırmak v.
  • We will try to release more money for ECHO this year from the emergency reserve.
  • Bu yılki acil durum rezervinden Avrupa Topluluğu İnsani Yardım Bürosu için daha fazla para ayırmaya çalışacağız.
Show More (-2)
release muaf tutma n.
  • I am by no means releasing the Member States from their responsibility.
  • Hiçbir şekilde Üye Devletleri sorumluluklarından muaf tutmuyorum.
Show More (-2)
release salıverilme n.
  • It goes without saying that a prompt release excludes the death penalty or any other kind of penalty.
  • Derhal salıverilmenin ölüm cezasını ya da başka herhangi bir cezayı kapsamadığını söylemeye gerek yok.
Show More (-2)
release tahliye n.
  • Fadil violated the terms of his release.
  • Fadıl tahliye şartlarını ihlal etti.
Show More (-2)
release salıvermek v.
  • They released her.
  • Onu salıverdiler.
Show More (-2)
release gösterime girmek v.
  • After the release of his controversial film; he was harassed, shamed and eventually killed.
  • Tartışmalı filminin gösterime girmesinin ardından saldırı ve aşağılamalara maruz kalıp en sonunda öldürüldü.
Show More (-2)
release yayınlamak v.
  • After the release of his controversial film; he was harassed, shamed and eventually killed.
  • Tartışmalı filminin yayınlanmasından sonra; taciz edildi, utandırıldı ve sonunda öldürüldü.
Show More (-2)