resolve - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
resolve çözmek v.
  • Effective communication is key in resolving disputes.
  • Anlaşmazlıkları çözmenin anahtarı etkili iletişimdir.
  • The Council has welcomed the Annan plan as a proposal which may well resolve the Cyprus problem.
  • Konsey, Annan planını Kıbrıs sorununu çözebilecek bir öneri olarak memnuniyetle karşılamıştır.
  • We must have time to discover how we are to resolve this matter.
  • Bu meseleyi nasıl çözeceğimizi keşfetmek için zamanımız olmalı.
Show More (61)
resolve çözüme kavuşturmak v.
  • I consider this declaration to be premature, as certain major issues have not yet been resolved.
  • Bazı önemli meseleler henüz çözüme kavuşturulmadığı için bu deklarasyonun erken olduğunu düşünüyorum.
  • We have resolved them in broad agreement.
  • Bunları geniş bir mutabakatla çözüme kavuşturduk.
  • This is a matter to be resolved under the forthcoming revision of the Interinstitutional Agreement.
  • Bu konu, Kurumlar Arası Anlaşma'nın önümüzdeki revizyonu kapsamında çözüme kavuşturulacak bir meseledir.
Show More (22)
resolve kararlılık n.
  • On this subject, our group is still concerned about what we perceive as a lack of resolve within the Council.
  • Bu konuda grubumuz, Konsey içinde kararlılık eksikliği olarak algıladığımız durumdan hala endişe duymaktadır.
  • That, at least, is the Commission's resolve.
  • En azından Komisyon'un kararlılığı bu yöndedir.
  • This must be our resolve.
  • Bu bizim kararlılığımız olmalıdır.
Show More (2)
resolve karar vermek v.
  • She resolved to leave the company immediately.
  • Şirketten derhal ayrılmaya karar verdi.
  • Has the Commission decided no longer to consider it a priority to resolve this issue?
  • Komisyon artık bu sorunu çözmeyi bir öncelik olarak görmemeye mi karar verdi?
Show More (-1)
resolve azim n.
  • We all admired his resolve to learn Japanese.
  • Hepimiz onun Japonca öğrenme azmine hayran kaldık.
Show More (-2)
resolve çözümlemek v.
  • DNA samples were extracted and resolved.
  • DNA örnekleri çıkarılıp çözümlendi.
Show More (-2)
resolve karar almak v.
  • The king resolved to increase taxes.
  • Kral vergileri yükseltme kararı aldı.
Show More (-2)
resolve karara bağlamak v.
  • It is quite outrageous that we should sit for an hour voting on what should have been resolved by the committee.
  • Komite tarafından karara bağlanması gereken bir konuda bir saat boyunca oturup oylama yapmamız oldukça çirkindir.
Show More (-2)