|
- It is like discussing the equality of a rose and jasmine.
- Gül ve yaseminin eşitliğini tartışmak gibi bir şey.
- It is like discussing the equality of a rose and jasmine.
- Bu, bir gül ile bir yaseminin eşitliğini tartışmaya benzer.
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve hürriyet, hiçbir zaman bir arada alternatif olmadı.
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve hürriyet hiçbir zaman birlikte alternatif olmamıştır.
- Bread, rose and freedom have never been alternatives together.
- Ekmek, gül ve özgürlük hiçbir zaman bir arada alternatif olmamıştır.
- This flower is a type of rose.
- Bu çiçek bir gül türüdür.
- What a beautiful rose this is!
- Ne kadar da güzel bir gül bu!
- Do you see a rose?
- Bir gül görüyor musun?
- The rose has thorns only for those who want to touch it.
- Gülün dikenleri sadece ona dokunmak isteyenler için vardır.
- Has the rose blossomed?
- Gül çiçek açtı mı?
- A red rose means love.
- Kırmızı bir gül aşk anlamına gelir.
- This rose smells sweet.
- Bu gül hoş kokuyor.
- The rose is the national flower of this country.
- Gül, bu ülkenin ulusal çiçeğidir.
- Which rose do you see?
- Hangi gülü görüyorsun?
- A rose is a beautiful flower.
- Gül çok güzel bir çiçektir.
- Every rose has its thorn.
- Her gülün dikeni vardır.
- This rose is beautiful.
- Bu gül çok güzel.
- Theodore owns the rose.
- Gülün sahibi Theodore.
- We were looking at a beautiful rose.
- Güzel bir gülü seyrediyorduk.
- The girl brought me a red and white rose.
- Kız bana kırmızı ve beyaz bir gül getirdi.
- A rose smells sweet.
- Gül, güzel kokar.
- This rose is very beautiful.
- Bu gül çok güzel.
- There's a yellow rose.
- Sarı bir gül var.
- The rose speaks all the languages of the world.
- Gül dünyanın bütün dillerini konuşuyor.
- This rose smells so sweet.
- Bu gül çok tatlı kokuyor.
- What a beautiful rose this is!
- Bu ne güzel bir gül!
- Tom bought a rose for Mary.
- Tom, Mary için bir gül aldı.
- The girl brought me a red and a white rose.
- Kız bana kırmızı ve beyaz bir gül getirdi.
- A rose in a painting is often a symbol of love.
- Bir resimdeki gül genellikle aşkın sembolüdür.
- This kind of rose grows wild.
- Bu tür güller yabani olarak yetişir.
- Which rose do you see?
- Hangi gülü görüyorsunuz?
- There is a red rose in the pot.
- Saksıda kırmızı bir gül var.
- The rose is a flower and the dove is a bird.
- Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.
- This rose smells sweet.
- Bu gül çok güzel kokuyor.
- She is as beautiful as a rose.
- O bir gül kadar güzel.
- This rose has a white bloom.
- Bu gülün beyaz bir çiçeği var.
- Beauty without grace is like a rose without a scent.
- Zarafeti olmayan güzellik, kokusu olmayan güle benzer.
- He watered the rose bush.
- Gül fidanını suladı.
- She has a rose in her hand.
- Onun elinde bir gülü vardı.
- Every rose has its thorns.
- Her gülün dikeni vardır.
- What a beautiful rose!
- Ne güzel bir gül!
- This is a yellow rose.
- Bu sarı bir gül.
- I see a rose.
- Bir gül görüyorum.
- Don't fear the stinging of the thorns if you want to break the rose.
- Gülü koparmak istiyorsan dikenlerin batmasından korkma.
- There is a red rose in the vase.
- Vazoda kırmızı bir gül var.
- There is no rose without a thorn.
- Dikensiz gül olmaz.
- Look a rose acacia!
- Bak bir gül akasya!
- The rose speaks all the languages of the world.
- Gül, dünyanın tüm dillerini konuşur.
- We were looking at a beautiful rose.
- Güzel bir güle bakıyorduk.
- There is a yellow rose.
- Sarı bir gül var.
- This flower is a type of rose.
- Bu çiçek bir gül çeşidi.
- There is a yellow rose.
- Bir sarı gül var.
- Pink and rose are similar colors.
- Pembe ve gül benzer renklerdir.
- Tom smelled the rose.
- Tom gülü kokluyordu.
- There is no rose without thorns.
- Dikensiz gül yoktur.
- Who sees my son's rose?
- Oğlumun gülünü kim görecek?
- A rose in a painting is often a symbol of love.
- Bir tablodaki bir gül genellikle aşkın sembolüdür.
- I see the rose.
- Ben gülü görüyorum.
- This kind of rose grows wild.
- Bu gül çeşidi, yabani olarak yetişir.
- It's as lovely as a rose.
- Bir gül kadar güzel.
- She is as beautiful as a rose.
- Bir gül kadar güzel.
- Every rose has its thorns.
- Her gülün dikenleri vardır.
- Tom bought a rose for Mary.
- Tom Mary için bir gül aldı.
- Tom planted a rose bush.
- Tom bir gül fidanı dikti.
- Has the rose blossomed?
- Gül çiçeklendi mi?
- This rose is beautiful.
- Bu gül güzel.
- She has planted a rose.
- O bir gül dikti.
- There's a yellow rose there.
- Orada sarı bir gül var.
- She has a rose in her hand.
- Elinde bir gül var.
- The rose is the national flower of this country.
- Gül, bu ülkenin milli çiçeğidir.
- We were looking at a beautiful rose.
- Biz güzel bir güle bakıyorduk.
- This rose has a white bloom.
- Bu gülün beyaz bir çiçeği vardır.
- There's a red rose in the pot.
- Saksıda kırmızı bir gül var.
- I see the rose.
- Gülü görüyorum.
- This rose smells so sweet.
- Bu gül öyle güzel kokuyor ki.
- Are you the giver or the receiver of this rose?
- Bu gülü veren mi yoksa alan mı sensin?
- Rose petals are very soft.
- Gül yaprakları çok yumuşak.
- This flower is a kind of rose.
- Bu çiçek bir tür gül.
- This flower is a kind of rose.
- Bu çiçek bir tür güldür.
- Are you the giver or the receiver of this rose?
- Bu gülü veren misiniz yoksa alan mı?
- Every rose has its thorn.
- Her gülün bir dikeni vardır.
- Rose petals are very soft.
- Gül yaprakları çok yumuşaktır.
- There are times when a rose is more important than a piece of bread.
- Bir gülün bir parça ekmekten daha önemli olduğu zamanlar vardır.
- We have some rose bushes in front of our house.
- Evimizin önünde birkaç gül fidanı var.
- The rose gives off a sweet smell.
- Gül tatlı bir koku yayar.
- She has planted a rose.
- Bir gül dikmiş.
- Here's a yellow rose.
- İşte sarı bir gül.
- Look a rose acacia!
- Gül akasyaya bak.
Show More (85)
|
