running - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
running çalışır durumda adj.
  • I think that the major leap forward will take place when the public health programme is up and running.
  • Bence ileriye doğru büyük sıçrama, halk sağlığı programı hazır ve çalışır durumda olduğunda gerçekleşecektir.
  • The network is up and running and is constantly improving, and I therefore feel that access must be further facilitated.
  • çalışır durumda ve sürekli gelişiyor; bu nedenle erişimin daha da kolaylaştırılması gerektiğini düşünüyorum.
  • Tom left the motor running.
  • Tom motoru çalışır durumda bıraktı.
Show More (8)
running koşu n.
  • Tom goes running every day.
  • Tom her gün koşuya gider.
  • I like running.
  • Koşuyu severim.
  • He stopped smoking and started running.
  • Sigara içmeyi bıraktı ve koşuya başladı.
Show More (7)
running işleyiş n.
  • It is right that we should look at how our regions are involved in the running of this Union.
  • Bölgelerimizin bu Birliğin işleyişine nasıl dahil olduğuna bakmamız doğrudur.
  • It is right that we should look at how our regions are involved in the running of this Union.
  • Bölgelerimizin bu Birliğin işleyişine nasıl dahil olduklarına bakmamız doğru olacaktır.
Show More (-1)
running akan adj.
  • She looked at me with tears running down her cheeks.
  • Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
  • He read the letter with tears running down his cheeks.
  • O, yanaklarından aşağıya doğru akan gözyaşlarıyla mektubu okudu.
Show More (-1)
running koşma n.
  • She is not only good at running; she is also good at singing.
  • Sadece koşmada değil, şarkı söylemede de çok iyi.
Show More (-2)