| 1 |
savage |
vahşi |
adj. |
|
- The intruders were captured by a savage tribe.
- Davetsiz misafirler vahşi bir kabile tarafından ele geçirildi.
- Reports of this savage war against women appear in the press daily, even if they do not make the front page.
- Kadınlara karşı yürütülen bu vahşi savaşın haberleri, manşetlere çıkmasa bile, her gün basında yer almaktadır.
- This is an unjust, discriminatory and savage way of applying the Sharia, the Islamic law.
- Bu, İslam hukuku olan Şeriat'ın adaletsiz, ayrımcı ve vahşi bir şekilde uygulanmasıdır.
- There have been repeated, even more savage raids in the past.
- Geçmişte tekrarlanan, hatta daha vahşi baskınlar oldu.
- Reports of this savage war against women appear in the press daily, even if they do not make the front page.
- Kadınlara karşı yürütülen bu vahşi savaşa ilişkin haberler, manşetlere taşınmasa bile her gün basında yer almaktadır.
- There have been repeated, even more savage raids in the past.
- Geçmişte tekrarlanan, hatta daha vahşi baskınlar olmuştur.
- He is quite a savage.
- O tam bir vahşi.
- They are much more savage than those they call barbarians.
- Barbar dedikleri insanlardan çok daha vahşiler.
- They call themselves civilized, but they're just as savage as those they call barbarians.
- Kendilerine medeni diyorlar ama en az barbar dedikleri insanlar kadar vahşiler.
- They are much more savage than those they call barbarians.
- Onlar, barbar dediklerinden çok daha vahşidirler.
- He demanded that the savage dog be kept tied up.
- Vahşi köpeğin bağlı tutulmasını talep etti.
- A savage tribe lived there in those days.
- O günlerde orada vahşi bir kabile yaşıyordu.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Müziğin vahşi hayvanı yatıştırdığı söylenir ama şahsen benim için ne beni rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- Every savage can dance.
- Her vahşi dans edebilir.
- There are still some savage tribes on that island.
- O adada hâlâ bazı vahşi kabileler var.
- He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
- The savage life is so simple, and our societies are such complex machinery!
- Vahşi yaşam çok basittir ve toplumlarımız çok karmaşık makinelerdir!
- There are still some savage tribes on that island.
- Adada hala bazı vahşi kabileler var.
Show More (15)
|
| 2 |
savage |
amansız |
adj. |
|
- A savage hurricane destroyed their house.
- Amansız bir kasırga evlerini yerle bir etti.
Show More (-2)
|
| 3 |
savage |
(vahşi hayvan) parçalamak |
v. |
|
- He was severely savaged by a bear.
- Bir ayı tarafından feci şekilde parçalanmış.
Show More (-2)
|
| 4 |
savage |
hoyrat |
adj. |
|
- The news piece was a savage attack on his past actions.
- Haber, geçmişte yaptıklarına yönelik hoyrat bir saldırı niteliğindeydi.
Show More (-2)
|
| 5 |
savage |
barbar |
n. |
|
- Only savages would live this far from civilization.
- Ancak barbarlar medeniyetten bu kadar uzakta yaşayabilir.
Show More (-2)
|
| 6 |
savage |
hunharca |
adj. |
|
- The police are investigating the savage murder of the politician.
- Polis, politikacının hunharca öldürülmesini soruşturuyor.
Show More (-2)
|
| 7 |
savage |
yerden yere vurmak |
v. |
|
- His latest movie was savaged by the critics.
- Son filmi eleştirmenlerce yerden yere vuruldu.
Show More (-2)
|
| 8 |
savage |
acımasız |
adj. |
|
- The young man who has not wept is a savage, and the old man who will not laugh is a fool.
- Ağlamayan genç acımasız, gülmeyen yaşlı aptaldır.
Show More (-2)
|
