|
- But what did you write?
- Ama sen ne yazdın?
- I have to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak zorundayım.
- You would have put health first.
- Sen sağlığını ön planda tutardın.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- İtiraf etmeliyim ki, sen orada otururken daha zorlanıyorum.
- But since you're such an exceptional beauty, I'm prepared to forgive you.
- Fakat madem böyle olağanüstü bir güzelliğin var, seni affetmeye hazırım.
- You and me, we always said that men are like dogs.
- Sen ve ben, daima erkekler köpeklere benzer derdik.
- You and your life for the lives of these two Earth women.
- Bu iki dünyalı kadının hayatı karşılığında sen ve senin hayatın.
- I'll settle for being a good friend and keep bribing you with meatloaf until you give in.
- İyi bir arkadaş olmaya razı olacağım ve sen pes edene kadar sana köfte rüşveti vermeye devam edeceğim.
- I don't know who's crazier, you or me.
- Kim daha deli bilmiyorum, sen mi yoksa ben mi?
- I had activated the machine seconds before you appeared inside it.
- Sen içinde belirmeden saniyeler önce makineyi çalıştırmıştım.
- So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
- O yüzden çabuk büyü evlat, ben seni bekliyorum.
- And one priest, since you seem to know everything.
- Ve bir rahip var, madem sen her şeyi biliyor gibisin.
- When that o'malley kid cheated on you, - I was ready to knock his teeth out.
- O'Malley denen çocuk seni aldattığında, dişlerini dökmeye hazırdım.
- You were never meant to be someone's assistant, kid.
- Sen asla birinin asistanı olmak için yaratılmadın, evlat.
- Don't be so polite, you little drug addict.
- Bu kadar kibar olma, seni küçük keş.
- And you start tonight.
- Sen bu akşamdan başlıyorsun.
- Of course not; you are a human being.
- Elbette hayır; sen bir insansın.
- You, too, will find peace and a home here.
- Sen de burada huzur bulacaksın ve bir yuvan olacak.
- And you start tonight.
- Sen de bu gece başlıyorsun.
- I'm about to make you a whole lot prettier.
- Seni bütünüyle çok daha güzelleştirmek üzereyim.
- I knew you were a smart kid the minute I saw you.
- Seni gördüğüm an akıllı bir çocuk olduğunu anladım.
- Gabi, the whole time I was in China I couldn't stop thinking about you.
- Çin'de geçirdiğim onca zaman boyunca seni düşünmeden edemedim Gabi.
- Get over there where I can see you.
- Seni görebileceğim bir yere git.
- It's enough to make you weep, isn't it?
- Bu seni ağlatmaya yeter, değil mi?
- This one'll bring you right in the family, kid.
- Bu seni ailenin içine sokmuş olacak, evlat.
- This one'll bring you right in the family, kid.
- Bu seni doğrudan ailenin içine sokar, evlat.
- And you start tonight.
- Ve sen bu gece başlıyorsun.
- Bringing you to her should earn us a nice reward.
- Seni ona götürmek bize harika bir ödül kazandıracaktır.
- We never had a normal life since you chose him.
- Sen onu seçtiğinden beri hiç normal bir hayatımız olmadı.
- Yet freedom in her wisdom, has chosen you to defend her.
- Yine de özgürce bir bilgelikle, onu savunman için seni seçti.
- Because only you and I saw it, out of the whole world.
- Çünkü tüm dünyadan sadece sen ve ben onu gördük.
- I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
- Ben de seni işyerinde tek başına bıraktığım için üzülüyorum.
- Because only you and I saw it, out of the whole world.
- Çünkü onu tüm dünyadan yalnızca sen ve ben gördük.
- Jackie, you and I have had some times together.
- Jackie, sen ve ben birlikte bazı zamanlar geçirdik.
- No, servant, I will kill you and let you go first.
- Hayır hizmetçi, seni öldüreceğim ve önce senin gitmene izin vereceğim.
- And after what happened tonight, I could never like you.
- Ve bu gece olanlardan sonra senden asla hoşlanamadım.
- Even the danger would mean nothing if you were with me.
- Sen benimle olduktan sonra tehlike bile önemsiz kalır.
- The Army leaders are at fault, not you.
- Kara Kuvvetleri Komutanları kabahatli, sen değil.
- Every time I come to visit you, I am cold.
- Ne zaman seni ziyarete gelsem üşütüyorum.
- Reality doesn't go away just because you stop believing in it.
- Gerçeklik, sırf sen ona inanmayı bıraktığın için ortadan kalkmaz.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Seni sabaha kadar idare edecek epey yerim var.
- Reid, you and Dave check out John Doe's cell.
- Reid, sen ve Dave John Doe'nun hücresine göz atın.
- I'm really sorry, kid, I didn't see you.
- Gerçekten üzgünüm evlat, seni görmemişim.
- But you never gave me even a kid to enjoy with my friends.
- Ama sen bana arkadaşlarımla beraber oynayabileceğim bir oğlak bile vermedin.
- We are here listening to you kid.
- Seni dinlemek için buradayız, delikanlı.
- The Army leaders are at fault, not you.
- Kara Kuvvetleri Komutanları kabahatli, sen ise değilsin.
- I bet if I moved in with you, you'd become president.
- Bahse girerim eğer yanına taşınırsam sen cumhurbaşkanı olursun.
- After all these years, I have become human to defeat you.
- Bunca yıldan sonra, seni yenmek için insan oldum.
- Enough to kill you and your whole family ten times over.
- Seni ve tüm aileni on kez öldürmeye yetecek kadar.
- You're just an old guy pretending to be a little kid.
- Sen de küçük bir çocuk gibi davranan ihtiyar bir adamsın.
- So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
- O yüzden çabuk büyü, evlat, seni bekliyorum.
- Your mom stopped calling you the day the phone was invented.
- Telefon icat edildiği gün annen seni aramayı bıraktı.
- Reuben, you are a nice, safe, conventional guy.
- Reuben, sen hoş, güven veren ve geleneksel bir adamsın.
- That nice young man came to ask after you.
- O hoş genç adam seni sormaya geldi.
- You were the last one to see her alive.
- Onu hayatta gören son kişi sendin.
- Because behind these walls, the only thing that matters is how I see you.
- Çünkü bu duvarların arkasında önemli olan tek şey benim seni nasıI gördüğümdür.
- And what kills you is that I'll make a great president.
- Ve seni kahreden de, harika bir başkan olacak olmam.
- I saw you, come down!
- Gördüm seni, in aşağı!
- I'll settle for being a good friend and keep bribing you with meatloaf until you give in.
- İyi bir arkadaş olmakla yetineceğim ve sen teslim olana kadar sana köfteyle rüşvet vermeye devam edeceğim.
- Honey, I know it's been a year since Jeff was abducted, and that's hitting you pretty hard.
- Tatlım, Jeff'in kaçırılmasının ardından bir yıl geçti, biliyorum ve bu seni bayağı bir sarsıyor.
- That nice young man came to ask after you.
- O genç sevimli adam gelip seni sordu.
- You are supposed to be the next president, not me.
- Bir sonraki başkan sen olmalısın, ben değil.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Sana nedenini anlatacağım çünkü sen küçük bir adamsın.
- Now, you and I have to understand this whole problem of freedom.
- Şimdi, sen ve ben tüm bu özgürlük sorununu anlamak zorundayız.
- You're looking for a witch doctor, not a lawyer.
- Sen bir büyücü arıyorsun, avukat değil.
- Hayes, you and the kid follow those two.
- Hayes, sen ve çocuk bu ikisini takip edin.
- And you are not the only one who lives life this way.
- Ve hayatı bu şekilde yaşayan tek kişi sen değilsin.
- It's enough to make you weep, isn't it?
- Seni ağlatmak için yeterli değil mi?
- I'm really sorry, kid, I didn't see you.
- Gerçekten üzgünüm, delikanlı, seni görmedim.
- My son is dead because you wanted to be with this doctor.
- Oğlum öldü çünkü sen bu doktorla birlikte olmak istedin.
- Honey, I know it's been a year since Jeff was abducted, and that's hitting you pretty hard.
- Tatlım, Jeff'in kaçırılmasının üzerinden bir yıl geçtiğini biliyorum ve bu seni oldukça etkiliyor.
- You stretched forth your right hand; the earth swallowed them up.
- Sen sağ elini uzattın, yer onları yuttu.
- How nice of you and this lovely lady to join us.
- Sen ve bu güzel hanımın bize katılması ne kadar hoş.
- Wait, you're related to a witch doctor?
- Bekle, sen bir büyücü ile akraba mısın?
- You are not the only one who has suffered today.
- Bugün acı içinde olan tek insan sen değilsin.
- You're not involved in this decision, boy.
- Bu karara sen dahil değilsin evlat.
- Officers die in battlefields, so you get promoted fast.
- Savaş alanında subaylar ölüyor, bu yüzden sen de çabucak terfi edersin.
- And what kills you is that I'll make a great president.
- Ve seni mahveden şey, benim harika bir başkan olacak olmam.
- Puts you under fast, keeps you dreaming for days.
- Seni hemen uyutuyor, günlerce rüya görmeni sağlıyor.
- Maybe a little truth serum will get you talking.
- Belki biraz doğruluk serumu seni konuşturur.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen koca bir dünya var.
- Tell me how you and I can be friends.
- Sen ve ben nasıl arkadaş oluruz bana anla.
- No, I'll kill you and send you ahead first.
- Hayır, seni öldüreceğim ve önce seni göndereceğim.
- Yo, Ray, that kid jacked you up, man.
- Ray, o çocuk seni mahvetti, dostum.
- So that's my room there, and you can sleep in here.
- İşte şurası benim odam, sen de burada uyuyabilirsin.
- Because after tonight you will belong to me.
- Çünkü bu geceden sonra sen benim olacaksın.
- And you must be the one who lost his little girl.
- Ve onun küçük kızını kaybeden de sen olmalısın.
- Your mom stopped calling you the day the phone was invented.
- Annen telefonun icat edildiği gün seni aramayı bıraktı.
- I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
- Seni işte yalnız bıraktığım için de kendimi kötü hissediyorum.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Seni sabaha kadar tutacak şekilde epey yerim var.
- You are still a powerful sign and reminder to us.
- Sen bizim için hala kuvvetli bir işaret ve hatırlatıcısın.
- If you prefer all quiet, turn off everything that makes noise.
- Sen tamamen sessizliği tercih ediyorsan ses çıkaran her şeyi kapat.
- It's all about how I should feel special because you chose me.
- Önemli olan sen beni seçtiğin için kendimi nasıl özel hissetmem gerektiği.
- I think you trade in black-market fables.
- Bence sen kara borsa hikayeler satıyorsun.
- Your mom stopped calling you the day the phone was invented.
- Senin annen, telefonun icat edildiği gün bıraktı seni aramayı.
- After all these years, I have become human to defeat you.
- Bunca yıldan sonra seni yenmek için insan oldum.
- Every time I come to visit you, I am cold.
- Seni her ziyarete geldiğimde üşütüp hasta oluyorum.
- For hating you all the time, I've spent one season.
- Senden sürekli nefret etmek için ben bir mevsim harcadım.
- Medicine doesn't work faster just because you hope real hard.
- Sen çok fazla umut ediyorsun diye tıp daha hızlı sonuç vermez..
- You were the last one to see her alive.
- Onu en son canlı gören sendin.
- I thought this was a hospital and that you were a healer.
- Burayı bir hastane, seni de şifacı sanıyordum.
- When that o'malley kid cheated on you, - I was ready to knock his teeth out.
- O'Malley denen o velet seni aldattığında, dişlerini dökmeye hazırdım.
- Jackie, you and I have had some times together.
- Jackie, sen ve ben bazı zamanlarda bir araya geldik.
- I'm really sorry, kid, I didn't see you.
- Gerçekten üzgünüm evlat, seni göremedim.
- It turns out that being the morality police does not make you famous.
- Meğerse ahlak polisi olmak seni ünlü yapmıyormuş.
- Reality doesn't go away because you stop believing in it.
- Gerçeklik, sırf sen ona inanmayı bıraktığın için ortadan kalkmaz.
- Reuben, you are a nice, safe, conventional guy.
- Reuben, sen tatlı, güvenilir, geleneksel birisin.
- I not see you since initiation into league of heroes.
- Kahramanlar ligine katıldığından beridir görmemiştim seni.
- I've seen you around, too, working the streets.
- Ben de seni bu civarda, sokaklarda çalışırken, gördüm.
- I came to congratulate you on your triumph tonight.
- Seni bu geceki zaferinden dolayı tebrik etmeye geldim.
- You didn't prance around like a ballerina for the whole week.
- Hafta boyunca balerin gibi dolaşan sen değildin.
- So, right now, I want to move on and get over you.
- Şu anda hayatıma devam etmek ve seni unutmak istiyorum.
- Hey, kid, it's good to see you.
- Hey, ufaklık, seni görmek güzel.
- I kept you from hard labour, and you did well for me.
- Seni ağır işlerden alıkoydum ve sen benim için iyi iş çıkardın.
- You and I know the skipper of that destroyer is a green kid.
- Sen de ben de biliyoruz ki o muhribin kaptanı, acemi bir çocuk.
- Okay, we need to get you out of here fast.
- Tamam, seni buradan hemen çıkarmamız lazım.
- Because I know that, I tried so hard to understand you.
- Çünkü şunu biliyorum ki, seni anlamak için çok çabaladım.
- You aren't the only one holding a weapon of mass murder.
- Elinde toplu katliam silahı olan tek kişi sen değilsin.
- This one'll bring you right in the family, kid.
- Bu da seni doğrudan aileye katacak evlat.
- I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
- Seni işte tek başına bıraktığım için de kendimi kötü hissediyorum.
- She phoned you afterward, wanting to see you at once.
- Daha sonra seni aradı, hemen seni görmek istiyor.
- All right, you take these, both of you get in there and keep quiet.
- Pekala, sen bunları al, ikiniz de içeri girin ve sessiz olun.
- Worst case, you get the file and head out back.
- En kötü ihtimal, sen dosyayı alır ve geri dönersin.
- Only, you've never done a hard day's work.
- Şu var ki, sen hiç bütün gün zor bir iş yapmadın.
- I don't know who's crazier, you or me.
- Kimin daha çılgın olduğunu bilmiyorum, sen mi ben mi?
- Well, you don't look like a lost cause.
- Sen ümitsiz vaka gibi görünmüyorsun ki.
- I want you to know that you did nothing wrong.
- Şunu bilmeni istiyorum sen yanlış bir şey yapmadın.
- Gabi, the whole time I was in China I couldn't stop thinking about you.
- Gabi, Çin'de olduğum onca süre boyunca seni düşünmeden edemedim.
- If you conceal this, it'll just eat you up from inside.
- Eğer bunu saklarsan bu seni içten içe yiyip bitirecek.
- You were the last one to see her alive.
- Onu canlı gören son kişi sendin.
- Janis, this man, he's sworn to kill you.
- Janis, bu adam seni öldürmeye yemin etti.
- You and I trade lives for a year.
- Sen ve ben bir yıl boyunca hayatlarımızı değiş tokuş ederiz.
- And I sentence you to ten years hard labor.
- Ve seni on yıl ağır çalışma cezasına çarptırıyorum.
- But since you're such an exceptional beauty, I'm prepared to forgive you.
- Ama sen olağanüstü bir güzelliğe sahip olduğuna göre seni affetmeye hazırım.
- That cute guy over there is totally checking you out!
- Şuradaki yakışıklı adam seni kesinlikle kesiyor!
- I knew you were a smart kid the minute I saw you.
- Seni gördüğüm an akıllı bir kız olduğunu anlamıştım.
- It's a decision I made to protect you.
- Bu seni korumak için verdiğim bir karar.
- Come down from there, you naughty boy.
- Oradan aşağı in, seni yaramaz çocuk.
- Remember, I am better at this than you are.
- Unutma, bu konuda senden daha iyiyim.
- And you can't trade sick days with other people.
- Sen de mazeret izinlerini başkalarıyla takas edemezsin.
- I'm about to make you a whole lot prettier.
- Seni bütünüyle çok daha güzel biri yapmak üzereyim.
- You were never meant to be someone's assistant, kid.
- Sen asla birinin asistanı olacak bir tip değilsin, evladım.
- Maybe they'll come down, castrate you, straighten your teeth and split.
- Belki aşağı inip seni hadım ederler, dişlerini düzeltirler ve ayrılırlar.
- You give in to her with this dress; she'll bleed you dry.
- Bu elbiseyle ona teslim olursan, seni iliklerine kadar kurutacak.
- Bringing you to her should earn us a nice reward.
- Seni ona götürmek bize güzel bir ödül kazandırmalı.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen kocaman bir dünya var.
- You stretched forth your right hand; the earth swallowed them up.
- Sen sağ elini uzattın; yeryüzü onları yuttu.
- And what kills you is that I'll make a great president.
- Ve seni öldüren şey şu ki, ben harika bir başkan olacağım.
- And I sentence you to ten years hard labor.
- Seni on yıl ağır işlerde çalışmaya mahkum ediyorum.
- So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
- Çabuk büyü çocuğum, seni bekliyorum.
- You and me, we always said that men are like dogs.
- Sen ve ben her zaman erkeklerin köpeklere benzediğini söylerdik.
- Rahm Tak would have killed every person in Defiance if you hadn't.
- Sen olmasaydın Rahm Tak Defiance'daki herkesi öldürecekti.
- I'll tell you why, because you're a small man.
- Nedenini söyleyeyim, çünkü sen küçük bir adamsın.
- For hating you all the time, I've spent one season.
- Senden her zaman nefret etmek için bir sezonumu harcadım.
- He wanted to kick him out and now you tell me…
- Onu kovmak istedi ve şimdi sen bana diyorsun ki…
- Honey, I know it's been a year since Jeff was abducted, and that's hitting you pretty hard.
- Tatlım, Jeff'in kaçırılmasının üzerinden bir yıl geçtiğini ve bunun seni çok etkilediğini biliyorum.
- Hey, kid, it's good to see you.
- Hey, evlat, seni görmek güzel.
- I not see you since initiation into league of heroes.
- Kahramanlar Birliği'ne katıldığından beri seni görmüyorum.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen koskoca bir dünya var.
- Before I first saw you, I meditated for a thousand years.
- Seni ilk kez görmeden önce bin yıl meditasyon yaptım.
- I wanted to invite you over for fish soup tonight.
- Bu akşam seni balık çorbasına davet etmek istedim.
- It's a decision I made to protect you.
- Seni korumak için verdiğim bir karar.
- You're just an old guy pretending to be a little kid.
- Sen sadece küçük bir çocuk gibi davranan yaşlı bir adamsın.
- If you conceal this, it'll just eat you up from inside.
- Eğer bunu gizlersen, seni kurt gibi yer bitirir.
- I had activated the machine seconds before you appeared inside it.
- Sen içinde görünmeden saniyeler önce makineyi çalıştırmıştım.
- You are not the only one who has suffered today.
- Bugün acı çeken tek kişi sen değilsin.
- You're just an old guy pretending to be a little kid.
- Sen ufacık bir çocuk gibi davranan yaşlı bir adamsın işte.
- You were made for truth, love and goodness.
- Sen hakikat, sevgi ve iyilik için yaratıldın.
- You were never meant to be someone's assistant, kid.
- Sen asla birinin yardımcısı olacak insan değilsin, ufaklık.
- Gabi, the whole time I was in China I couldn't stop thinking about you.
- Gabi, Çin'de olduğum süre boyunca seni düşünmeden duramadım.
- They're saying, you have a French face.
- Sende Fransız siması var diyorlar.
- Hayes, you and the kid follow those two.
- Hayes, sen ve çocuk şu ikisini takip edin.
- To get over you is the hardest thing in the world.
- Seni unutmak dünyadaki en zor şey.
- You and me, we always said that men are like dogs.
- Sen ve ben, her zaman erkeklerin köpekler gibi olduğunu söyleriz.
- You and I trade lives for a year.
- Sen ve ben bir yıl boyunca hayatlarımızı değiş tokuş ediyoruz.
- I'll wait for you outside, make it fast.
- Seni dışarıda bekleyeceğim, hadi çabuk ol.
- Remember, I am better at this than you are.
- Unutma, ben bu işte senden daha iyiyim.
- When that o'malley kid cheated on you, - I was ready to knock his teeth out.
- O'Malley denen çocuk seni aldattığında onun dişlerini ağzına dökmeye hazırdım.
- I'm about to make you a whole lot prettier.
- Seni çok daha güzel hale getirmek üzereyim.
- You and I know the skipper of that destroyer is a green kid.
- Sen ve ben o muhribin kaptanının acemi bir çocuk olduğunu biliyoruz.
- Okay, we need to get you out of here fast.
- Tamam, seni buradan hızlıca çıkarmalıyız.
- I can't believe that witch doctor Was feeding you whiskey.
- O büyücü hekimin seni viskiyle beslediğine inanamıyorum.
- Ponarian, how great to see you again, dear friend.
- Ponarian, seni tekrar görmek ne güzel, sevgili dostum.
- Okay, we need to get you out of here fast.
- Tamam, seni hemen buradan çıkarmamız gerekiyor.
- I knew you were a smart kid the minute I saw you.
- Seni gördüğüm anda zeki bir çocuk olduğunu anlamıştım.
- Hayes, you and the kid follow those two.
- Hayes, sen ve çocuk bu ikisini izleyin.
- But since you're such an exceptional beauty, I'm prepared to forgive you.
- Ama sen olağanüstü bir güzel olduğun için seni affetmeye hazırım.
- I'll wait for you outside, make it fast.
- Seni dışarıda bekleyeceğim, çabuk ol.
- If you can live with that decision, so can I.
- Eğer sen bu kararla yaşayabilirsen, ben de yaşayabilirim.
- You'll be taking a back seat on this one.
- Bu sefer sen geri planda olacaksın.
- You and your life for the lives of these two Earth women.
- Sen ve senin hayatın, bu iki Dünyalı kadının hayatına karşılık.
- I not see you since initiation into league of heroes.
- Kahramanlar ligine girdiğinden beri seni görmedim.
- I'm so tired, I thought you were my mouth.
- Çok yorgunum, seni ağzım sandım.
- Well, you don't look like a lost cause.
- Ya, sen ümitsiz vaka gibi görünmüyorsun.
- I think you have your answer, kid.
- Sanırım aradığın cevap yine sende, ufaklık.
- You'll be taking a back seat on this one.
- Sen bu sefer arka planda kalacaksın.
- Claire, my goal tonight is to hear you laugh.
- Claire, bu geceki amacım seni gülerken duymak.
- I don't know who's crazier, you or me.
- Kim daha deli bilmiyorum, sen mi ben mi?
- You are still a powerful sign and reminder to us.
- Sen hâlâ bizim için güçlü bir işaret ve anımsatıcısın.
- I can't get over losing you.
- Seni kaybetmenin üstesinden gelemiyorum
- We are here listening to you kid.
- Burada seni dinliyoruz evlat.
- Tell me how you and I can be friends.
- Sen ve ben nasıl arkadaş oluruz bana söyle.
- He said something about how he used to watch you.
- Eskiden seni nasıl izlediğiyle ilgili bir şeyler söyledi.
- But you did, and it was the right decision.
- Fakat sen yaptın ve doğru bir karardı.
- Bringing you to her should earn us a nice reward.
- Seni ona getirmek bize güzel bir ödül kazandırmalı.
- It's not like I didn't call to remind you.
- Hatırlatmak için seni aramadım da değil yani.
- I've seen you make cold, calculated decisions.
- Seni soğukkanlı, iyi düşünülmüş kararlar verirken gördüm.
- No, servant, I will kill you and let you go first.
- Hayır, hizmetçi, seni öldüreceğim ve önce gitmene izin vereceğim.
- Because only you and I saw it, out of the whole world.
- Çünkü koca dünyada sadece sen ve ben gördük onu.
- I'll come down and let you in.
- Aşağı inip seni içeri alacağım.
- You're not totally blameless.
- Sen tamamen suçsuz değilsin.
- You're after him.
- Sen onun peşindesin.
- Does she know you?
- O seni biliyor mu?
- Have you ever been robbed?
- Sen hiç soyuldun mu?
- I'm sure Tom will be very happy to see you.
- Tom'un seni görmekten çok mutlu olacağına eminim.
- Sorry, I didn't hear you.
- Üzgünüm, seni duymadım.
- You're a better skier than me.
- Sen benden daha iyi bir kayakçısın.
- I was about to leave when you telephoned.
- Sen telefon ettiğinde ben çıkmak üzereydim.
- Tom said that he's looking forward to seeing you.
- Tom seni görmeyi dört gözle beklediğini söyledi.
- What's bothering you?
- Seni rahatsız eden ne?
- I'll save you.
- Seni kurtaracağım.
- I'm only trying to protect you.
- Ben sadece seni korumaya çalışıyorum.
- We'll always do whatever you say.
- Sen ne dersen onu yaparız.
- By the time you came back, I'd already left.
- Sen döndüğünde ben çoktan gitmiştim.
- I will rescue you from these horrible circumstances.
- Seni bu korkunç şartlardan kurtaracağım.
- By the time you get back, I'll be gone.
- Sen dönene kadar ben gitmiş olacağım.
- I didn't say I didn't want you here.
- Seni burada istemediğimi söylemedim.
- Do you happen to have any photographs of Tom?
- Sende Tom'un hiç fotoğrafı var mı acaba?
- I wish you were staying.
- Keşke sen de kalsaydın.
- I'm not going to force you to do that.
- Seni bunu yapmaya zorlamayacağım.
- You deserve to be supervisor.
- Sen gözetmen olmayı hak ediyorsun.
- The kids will be happy to see you.
- Çocuklar seni gördüğüne sevinecek.
- You eat potato chips.
- Sen patates cipsi yiyorsun.
- You still seem worried.
- Sen hâlâ endişeli görünüyorsun.
- How long did Tom keep you waiting?
- Tom seni ne kadar süre bekletti?
- Hey, you there!
- Hey, sen!
- You're not a millionaire.
- Sen bir milyoner değilsin.
- When did you get married?
- Sen ne zaman evlendin?
- We saw you on TV.
- Seni televizyonda gördük.
- I am married, you are married, let's get married!
- Ben evliyim, sen evlisin, hadi evlenelim!
- I've asked you here to discuss a mutual problem.
- Müşterek bir sorunu tartışmak için seni buraya çağırdım.
- Aren't you doing anything?
- Sen bir şey yapmıyor musun?
- Tom is expecting you, isn't he?
- Tom seni bekliyor, değil mi?
- Are you mad?
- Delirdin mi sen?
- What in the world do you think you're doing?
- Sen ne yaptığını sanıyorsun?
- What has brought you here?
- Seni buraya ne getirdi?
- She'll wait until you climb off the tree.
- Sen ağaçtan inene kadar bekleyecek.
- I think you're a really nice guy.
- Bence sen gerçekten iyi birisin.
- Mary remembers you.
- Mary seni hatırlar.
- Does Tom ever call you?
- Tom seni hiç arıyor mu?
- I'm sorry I had to leave you alone.
- Seni yalnız bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm.
- You're ticklish, aren't you?
- Sen hassassın, değil mi?
- Did you touch anything?
- Sen bir şeye dokundun mu?
- If you are one of those who love to translate, Tatoeba is the right place for you.
- Eğer sen şu çeviri yapmaktan hoşlanan kişilerden biriysen, Tatoeba senin için uygun bir yer.
- You've already said that.
- Sen onu zaten söyledin.
- Are you going to the party?
- Sen partiye gidiyor musun?
- You're a likable guy.
- Sen hoş bir adamsın.
- You can do it.
- Sen de yapabilirsin.
- Someone asked for you.
- Biri seni sordu.
- I'll pick you up in front of the hotel.
- Seni otelin önünden alacağım.
- You should just do what Tom is asking you to do.
- Tom'un senden yapmanı istediği şeyi yapmalısın.
- Tom is going to be happy to see you.
- Tom seni gördüğüne sevinecek.
- Tom plans to call you right after lunch.
- Tom öğle yemeğinden hemen sonra seni aramayı planlıyor.
- Tom is dying to see you.
- Tom seni görmek için ölüyor.
- You're nothing but a dirty slut.
- Sen pis bir sürtükten başka bir şey değilsin.
- Do spiders scare you?
- Örümcekler seni korkutur mu?
- You are not an advocate.
- Sen bir avukat değilsin.
- You're Canadian, right?
- Sen Kanadalısın, değil mi?
- He doesn't understand you.
- O seni anlamıyor.
- And what if someone sees you?
- Ya biri seni görürse?
- Aren't you Canadian?
- Sen Kanadalı değil misin?
- Somebody has let you down again.
- Birisi seni tekrar yolda bıraktı.
- Are you Chinese or Japanese?
- Sen Çinli misin yoksa Japon musun?
- I heard about you and them.
- Seni ve onları duydum.
- You've got to help, too.
- Sen de yardım etmek zorundasın.
- You'll embarrass her.
- Sen onu mahcup edeceksin.
- You must be so tired.
- Sen çok yorgun olmalısın.
- You're a pretty good guitarist, aren't you?
- Sen oldukça iyi bir gitaristsin, değil mi?
- Tom will always love you.
- Tom seni her zaman sevecek.
- You've already won.
- Sen zaten kazandın.
- You're in love with someone else.
- Sen başkasına aşıksın.
- You should be a pharmacist.
- Sen bir eczacı olmalısın.
- You seem optimistic.
- Sen iyimser görünüyorsun.
- You and Tom agree, don't you?
- Sen ve Tom aynı fikirdesiniz, değil mi?
- You're a better chess player than Tom is, aren't you?
- Sen Tom'dan daha iyi bir satranç oyuncususun, değil mi?
- Do you think I would leave you here?
- Seni burada bırakacağımı mı sanıyorsun?
- You're smaller than Tom.
- Sen Tom'dan daha küçüksün.
- There are three men in the next room waiting for you.
- Yan odada seni bekleyen üç adam var.
- I've been looking for you everywhere.
- Her yerde seni arıyorum.
- You're a fool.
- Sen bir aptalsın.
- When you come to Hawaii, I'll show you around.
- Hawaii'ye geldiğinde, seni gezdireceğim.
- I think that your mother has brought you up in a very conservative manner.
- Sanırım annen seni çok tutucu bir şekilde yetiştirmiş.
- I figured that would make you laugh.
- Bunun seni güldüreceğini düşündüm.
- They were going to kill you.
- Seni öldüreceklerdi.
- What are you doing later?
- Sen ne yapıyorsun?
- You used to love that.
- Sen onu severdin.
- Do people ever accuse you of being selfish?
- İnsanlar seni hiç bencil olmakla suçlar mı?
- If you are happy, I am happy.
- Sen mutluysan, ben de mutluyum.
- I haven't been avoiding you.
- Senden kaçınmıyordum.
- You have totally lost your mind.
- Sen aklını tamamen kaybetmişsin.
- I miss you so much that I'm crying.
- Seni öyle çok özledim ki, ağlıyorum.
- Tom is going to be very happy to see you.
- Tom seni gördüğüne çok sevinecek.
- I'm sorry I startled you.
- Seni korkuttuğum için özür dilerim.
- I give you everything you ask for, but you never seem satisfied.
- Sana istediğin her şeyi veriyorum ama sen asla tatmin olmuş görünmüyorsun.
- Let me introduce you to him.
- Seni tanıştırayım.
- Don't make me shoot you.
- Seni vurmak zorunda bırakma beni.
- I think they're using you.
- Bence seni kullanıyorlar.
- I didn't recognize you.
- Seni tanımadım.
- I never ever want to see you again.
- Seni bir daha asla görmek istemiyorum.
- How did you and Tom meet?
- Tom ve sen nasıl tanıştınız?
- Aren't you Tom's daughter?
- Sen Tom'un kızı değil misin?
- He spoke highly of you.
- Senden övgüyle bahsetti.
- Who's accusing you?
- Seni kim suçluyor?
- I think Tom really likes you.
- Sanırım Tom seni gerçekten seviyor.
- Are you also able to speak French?
- Sen de Fransızca konuşabilir misin?
- I won't let anyone harm you.
- Hiç kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- There was a woman here earlier looking for you.
- Daha önce burada seni arayan bir kadın vardı.
- Your phone rang several times while you were in the shower.
- Sen duştayken telefonun birkaç kez çaldı.
- You're standing in my way.
- Sen yolumda duruyorsun.
- That's driving you crazy, isn't it?
- Bu seni deli ediyor, değil mi?
- Tom waited for you all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra seni bekledi.
- Tom will find you.
- Tom seni bulacak.
- Nobody's forcing you to stay.
- Kimse seni kalman için zorlamıyor.
- I'll give you a ride.
- Seni bırakayım.
- We want you back.
- Seni geri istiyoruz.
- Please don't ask me to choose between you and my family.
- Lütfen sen ve ailem arasında seçim yapmamı isteme.
- Tom is waiting for you inside.
- Tom seni içeride bekliyor.
- I hope I don't let you down.
- Umarım seni hayal kırıklığına uğratmam.
- I want you, Tom.
- Seni istiyorum, Tom.
- Tom would have liked you.
- Tom seni tanısaydı severdi.
- I know I've let you down.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum.
- I'll be the one waiting for Tom, not you.
- Tom'u bekleyen kişi ben olacağım, sen değil.
- You do not want to incur the wrath of God.
- Sen Tanrının gazabına uğramak istemezsin.
- What a pleasant surprise to see you here!
- Seni burada görmek ne hoş bir sürpriz!
- The only person who hasn't paid is you.
- Ödeme yapmayan tek kişi sensin.
- You are an expert lawyer.
- Sen uzman bir avukatsın.
- Did you put Tom up to it?
- Tom'a bunu sen mi yaptırdın?
- Are you doing OK?
- Sen iyi misin?
- Tom, are you and John brothers?
- Tom, sen ve John kardeş misiniz?
- I wish I could see you.
- Keşke seni görebilsem.
- You are a musical genius.
- Sen bir müzik dahisisin.
- What time's Tom picking you up?
- Tom seni saat kaçta alacak?
- Come on, I'll give you a lift.
- Hadi, seni bırakayım.
- I'm really sorry to make you wait.
- Seni beklettiğim için gerçekten üzgünüm.
- You'll be next.
- Sıradaki sen olacaksın.
- Don't let me keep you.
- Seni tutmama izin verme.
- Let's get you to the hospital.
- Seni hastaneye götürelim.
- He was afraid of losing you.
- Seni kaybetmekten korktu.
- I don't want to know who kissed you.
- Seni kimin öptüğünü bilmek istemiyorum.
- Aren't you Tom's lawyer?
- Sen Tom'un avukatı değil misin?
- You and he have to do the job.
- Sen ve o, işi yapmak zorundasınız.
- I can't see you anymore.
- Artık seni göremiyorum.
- Do you still go to church?
- Sen hala kiliseye gidiyor musun?
- Tom ripped you off.
- Tom seni kazıkladı.
- Who shot you?
- Seni kim vurdu?
- They heard you.
- Onlar seni duydu.
- I will call on you again.
- Seni tekrar arayacağım.
- You're my neighbor.
- Sen benim komşumsun.
- Tom always liked you.
- Tom her zaman seni sevdi.
- They sent me to kill you.
- Seni öldürmem için beni gönderdiler.
- I'll come to visit you at your house tomorrow.
- Yarın seni evinde ziyaret etmek için geleceğim.
- You shouldn't have killed him.
- Sen onu öldürmemeliydin.
- You can't quit.
- Sen bırakıp gidemezsin.
- I think that you should know that whatever happens, I'll still love you.
- Sanırım ne olursa olsun seni hâlâ seveceğimi bilmelisin.
- How come I haven't seen you here before?
- Nasıl olur da seni daha önce burada görmemiş olurum?
- You're a lot younger than Tom.
- Sen Tom'dan çok daha gençsin.
- I will follow you until death, Georges!
- Ölene kadar seni takip edeceğim, Georges!
- That's why I sent for you.
- Bu yüzden seni çağırttım.
- A short walk will bring you to the station.
- Kısa bir yürüyüş seni istasyona getirir.
- Let's get you home.
- Seni eve götürelim.
- When shall I call on you this afternoon?
- Öğleden sonra seni ne zaman arayayım?
- You are my girlfriend.
- Sen benim kız arkadaşımsın.
- I can't take you with me.
- Seni yanımda götüremem.
- And you encourage him?
- Ve sen onu cesaretlendiriyorsun?
- I'll be ready to go when you get here.
- Sen buraya geldiğinde gitmeye hazır olacağım.
- You're our best pilot.
- Sen en iyi pilotumuzsun.
- You aren't very organized, are you?
- Sen çok tertipli değilsin, değil mi?
- You are the most boring person I know.
- Sen tanıdığım en sıkıcı insansın.
- What are you afraid of?
- Sen neden korkuyorsun?
- They've fooled you.
- Seni aptal yerine koydular.
- I've earned it without you.
- Ben onu sen olmadan kazandım.
- Maybe we can stop by and see you!
- Belki uğrayabiliriz ve seni görebiliriz!
- I hope I will have a chance to see you next time I'm in New York.
- Umarım seni bir daha ki sefere New York'tayken görme şansına sahip olurum.
- I thought you were a dummy.
- Seni kukla sanmıştım.
- I'm glad I got a chance to see you again.
- Seni tekrar görme şansım olduğuna sevindim.
- Were you able to do it?
- Sen yapabildin mi?
- I'll call you when I need you.
- Sana ihtiyacım olduğunda seni ararım.
- People always disappoint you.
- İnsanlar seni hep hayal kırıklığına uğratır.
- You are the light of my eyes.
- Sen gözlerimin ışığısın.
- You're a real fool.
- Sen gerçek bir aptalsın.
- Come back here, you scoundrel!
- Geri gel buraya, seni alçak!
- I thought I'd find you here.
- Seni burada bulacağımı düşündüm.
- You can't really read my mind, can you?
- Sen gerçekten zihnimi okuyamazsın, değil mi?
- Will you and Randy join us?
- Sen ve Randy bize katılacak mısınız?
- Aren't you the girl Tom has been seeing?
- Tom'un görüştüğü kız sen değil misin?
- Let me take you there.
- Seni oraya götüreyim.
- You always do that.
- Sen bunu her zaman yaparsın.
- Alive or dead, I'll always love you.
- Ölü ya da diri, seni hep seveceğim.
- You're really in bad shape.
- Sen gerçekten kötü durumdasın.
- I saw you talking on the phone.
- Seni telefonda konuşurken gördüm.
- You are at a safe place.
- Sen güvenli bir yerdesin.
- You and I'll be working together.
- Sen ve ben birlikte çalışacağız.
- I'm looking forward to seeing you in Boston.
- Seni Boston'da görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'll call you if I need you.
- İhtiyacım olursa seni ararım.
- You must be so proud of him.
- Sen de onunla gurur duyuyor olmalısın.
- I'll get you.
- Ben seni alırım.
- You shot us.
- Sen bizi vurdun.
- That will put you in danger.
- Bu seni tehlikeye atar.
- Tom would like to see you.
- Tom seni görmek istiyor.
- I recorded you singing.
- Seni şarkı söylerken kaydettim.
- You were married, weren't you?
- Sen evliydin, değil mi?
- Are you a teacher?
- Sen öğretmen misin?
- Perhaps you'd better handle this.
- Belki de sen halletsen daha iyi olur.
- You love Christmas, don't you?
- Sen Noel'i seviyorsun, değil mi?
- The director wants to see you in his office.
- Müdür seni odasına çağırıyor.
- What do you and your family usually eat on Christmas day?
- Sen ve ailen Noel günü genelde ne yersiniz?
- Were you the one who told Tom not to do that?
- Tom'a onu yapmamasını söyleyen kişi sen miydin?
- I'm not blocking you.
- Seni engellemiyorum.
- You're small.
- Sen küçüksün.
- I'll never forget you as long as I live.
- Yaşadığım sürece seni asla unutmayacağım.
- You are very smart.
- Sen çok akıllısın.
- I am looking forward to seeing you in this town.
- Bu şehirde seni görmeyi dört gözle bekliyorum.
- You're a good drummer.
- Sen iyi bir davulcusun.
- You went to the casino.
- Sen kumarhaneye gittin.
- You're brave.
- Sen cesursun.
- I want to introduce you to her.
- Seni onunla tanıştırmak istiyorum.
- You are a guide.
- Sen bir rehbersin.
- If you don't trust them, they won't trust you.
- Sen onlara güvenmezsen, onlar sana güvenmezler.
- You bore me.
- Sen beni sıkıyorsun.
- Do you want to do that, too?
- Sen de bunu yapmak istiyor musun?
- You're not dead.
- Sen ölü değilsin.
- I want to eat you.
- Seni yemek istiyorum.
- When did you find out that Tom didn't know how to do that?
- Sen ne zaman Tom'un onu nasıl yapacağını bilmediğini öğrendin?
- Tom is going to be happy to see you again.
- Tom seni tekrar gördüğüne mutlu olacaktır.
- I'll do what you tell me to do.
- Sen ne dersen onu yapacağım.
- What was your response when he invited you?
- Seni davet ettiğinde cevabın ne oldu?
- I think you will be a great father.
- Sanıyorum sen mükemmel bir baba olacaksın.
- I'm not gonna tell him I didn't find you.
- Ona seni bulmadığımı söylemeyeceğim.
- I'm not holding you back.
- Seni tutmuyorum.
- You just don't get it.
- Sen sadece onu anlamıyorsun.
- You had to come yesterday.
- Sen dün gelmek zorundaydın.
- Tom has come to see you.
- Tom seni görmeye geldi.
- He doesn't really listen to me the way he listened to you.
- O gerçekten beni onun seni dinlediği şekilde dinlemiyor.
- Are you all alone?
- Sen yalnız mısın?
- I promise not to judge you.
- Seni yargılamamaya söz veriyorum.
- Have you ever met a guy named Tom Jackson?
- Sen hiç Tom Jackson adında bir adamla tanıştın mı?
- Don't you work downtown?
- Sen şehir merkezinde çalışmıyor musun?
- I want you in my office.
- Ben seni ofisimde istiyorum.
- Tom can't hear you.
- Tom seni duyamaz.
- I'll miss you, too.
- Ben de seni özleyeceğim.
- I haven't seen you for a long time, Bill.
- Uzun süredir seni görmedim, Bill.
- You must stay in your seat.
- Sen koltuğunda kalmalısın.
- You burned the paper.
- Kağıdı sen yaktın.
- I don't hate you.
- Senden nefret etmiyorum.
- I'm sorry to disturb you so late at night.
- Gecenin bu saatinde seni rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- I won't bother you.
- Seni rahatsız etmeyeceğim.
- You have to take the first step.
- İlk adımı sen atmalısın.
- You'll always be Tom's father.
- Sen her zaman Tom'un babası olacaksın.
- I expected you home three hours ago.
- Üç saat önce seni evde bekledim.
- Are you deaf or what?
- Sen sağır mısın nesin?
- You brought nothing.
- Sen hiçbir şey getirmedin.
- Always be smarter than people who hire you.
- Her zaman seni işe alanlardan daha zeki ol.
- Tom's been looking for you.
- Tom seni arıyordu.
- We've been searching for you.
- Biz seni arıyoruz.
- You intimidate her.
- Sen onu korkutuyorsun.
- I didn't mean to wake you.
- Seni uyandırmak istemedim.
- I forgot all about you.
- Seni tamamen unuttum.
- We were looking for you.
- Biz seni arıyorduk.
- In my dream, you were me.
- Rüyamda, sen benmişsin.
- If you don't kill them, they'll kill you.
- Eğer sen onları öldürmezsen onlar seni öldürecek.
- You have changed.
- Sen değiştin.
- What's keeping you so busy?
- Seni bu kadar meşgul eden ne?
- If you're so smart, then why don't you take over my lesson and I'll just sit here and giggle!
- Madem o kadar zekisin, neden dersimi sen almıyorsun, ben de burada oturup kıkırdayayım!
- Who cared for the dog when you were away?
- Sen uzakta iken köpeğe kim baktı?
- I still want to see you tomorrow.
- Yine de seni yarın görmek istiyorum.
- You're looking down.
- Sen aşağıya bakıyorsun.
- I could kill you.
- Seni öldürebilirim.
- We were all rooting for you.
- Hepimiz seni destekliyorduk.
- You're an irresponsible idiot.
- Sen sorumsuz bir ahmaksın.
- Aren't you interested in politics?
- Sen siyasetle ilgilenmiyor musun?
- I don't blame you if you hate me.
- Benden nefret edersen seni suçlamam.
- You sing so much better than I do.
- Sen benden çok daha iyi şarkı söylüyorsun.
- You don't look tired.
- Sen yorgun görünmüyorsun.
- I didn't expect to see you at a place like this.
- Seni bu tarz bir yerde görmeyi ummazdım.
- I'll send you home in my car.
- Seni arabamla eve göndereceğim.
- We have to get you to a hospital.
- Seni hastaneye götürmeliyiz.
- You're a peculiar girl, Mary.
- Sen tuhaf bir kızsın, Mary.
- Have you ever noticed how unhappy Tom seems to be?
- Sen hiç Tom'un ne kadar mutsuz göründüğünü fark ettin mi?
- I want to know about you.
- Seni tanımak istiyorum.
- Maybe the problem is you, Tom.
- Belki de sorun sensin, Tom.
- You looked like you were desperate.
- Sen umutsuz gibi görünüyordun.
- Didn't you used to be Tom's girlfriend?
- Sen eskiden Tom'un kız arkadaşı değil miydin?
- No matter how much you try to impress her, she just ignores you.
- Onu ne kadar etkilemeye çalışırsan çalış, seni görmezden geliyor.
- You and I don't usually agree.
- Sen ve ben genelde hemfikir değiliz.
- I congratulate you on a job well done.
- İşini iyi yaptığın için seni tebrik ederim.
- Aren't you from the consulate?
- Sen konsolosluktan değil misin?
- I need to see you tonight.
- Seni bu gece görmeliyim.
- You're always grumbling.
- Sen her zaman homurdanıyorsun.
- I support you whole-heartedly.
- Bütün kalbimle seni destekliyorum.
- You're a great cook.
- Sen harika bir aşçısın.
- I came to find you.
- Seni bulmaya geldim.
- Tom would've tried to stop you.
- Tom seni durdurmaya çalışırdı.
- She doesn't want to see you.
- Seni görmek istemiyor.
- What did you say you were doing?
- Sen ne yaptığını söyledin?
- You frightened Tom.
- Sen Tom'u korkuttun.
- You're serious, aren't you?
- Sen ciddisin, değil mi?
- Did you really tell him that?
- Bunu gerçekten ona sen mi söyledin?
- In any case, I'll call you tomorrow.
- Her durumda, yarın seni arayacağım.
- You're sneaky.
- Sen sinsisin.
- If you die, I'll kill you!
- Ölürsen, seni öldürürüm!
- I saw you with Mary.
- Seni Mary ile gördüm.
- Don't let me influence you.
- Seni etkilememe izin verme.
- You must die.
- Sen ölmelisin.
- Do you have any pictures of Tom when he was a kid?
- Sende hiç Tom'un çocukluk resimleri var mı?
- Due to my illness, I couldn't visit you.
- Hastalığımdan dolayı seni ziyaret edemedim.
- We are all looking forward to seeing you.
- Hepimiz seni görmek için sabırsızlanıyoruz.
- Maybe you gave me something while I was unconscious.
- Belki ben baygınken sen bana bir şey vermişsindir.
- Tom doesn't blame you for anything.
- Tom hiçbir şey için seni suçlamıyor.
- I don't think I'd like you as a friend.
- Seni arkadaş olarak seveceğimi sanmıyorum.
- You traveled by train.
- Sen trenle seyahat ettin.
- We need to get you home.
- Seni eve götürmeliyiz.
- I'll ask Tom for you.
- Tom'dan seni isteyeceğim.
- You weren't lying.
- Sen yalan söylemiyordun.
- I wouldn't let that bother you.
- Onun seni rahatsız etmesine izin vermezdim.
- Are you Tom?
- Tom sen misin?
- You are the tallest of us all.
- Sen hepimizin içinde en uzun boylu olansın.
- They could've killed you.
- Onlar seni öldürebilirdi.
- I just hope I didn't bore you.
- Umarım seni sıkmamışımdır.
- I haven't seen you since high school.
- Ben liseden beri seni görmedim.
- Have I ever deceived you?
- Seni hiç kandırdım mı?
- I hope this'll be the last time I see you.
- Umarım bu seni son görüşüm olur.
- Why were you so afraid?
- Sen neden bu kadar korktun?
- You're contributing.
- Sen katkıda bulunuyorsun.
- Were you disobedient?
- Sen itaatsiz miydin?
- I saw you talking to Tom earlier.
- Seni daha önce Tom'la konuşurken gördüm.
- I'll leave you now.
- Şimdi seni yalnız bırakayım.
- I didn't want to upset you.
- Seni üzmek istemedim.
- I should've warned you that this might happen.
- Bunun olabileceği konusunda seni uyarmalıydım.
- Tom will be delighted to see you.
- Tom seni gördüğüne memnun olacak.
- I wanted to save you.
- Seni kurtarmak istedim.
- Did you and Tom go on lots of trips together?
- Sen ve Tom birlikte bir sürü geziye gittiniz mi?
- Tom and I are waiting for you.
- Tom ve ben seni bekliyoruz.
- You're contagious.
- Sen bulaşıcısın.
- Tom is manipulating you.
- Tom seni manipüle ediyor.
- I hope that this doesn't hurt you.
- Umarım bu seni incitmez.
- She came hoping to see you.
- O seni görmeyi umarak geldi.
- What in the world are you doing?
- Allah aşkına sen ne yapıyorsun?
- It's nice to see you.
- Seni görmek güzel.
- Do you have to do this every time?
- Sen bunu her zaman yapmak zorunda mısın?
- Would you like to do it?
- Bunu sen yapmak ister misin?
- I love you too much.
- Seni çok fazla seviyorum.
- If you are strong, I am strong.
- Sen güçlüysen, ben de güçlüyüm.
- You're divorced, aren't you?
- Sen boşandın, değil mi?
- Who do you remember?
- Sen kimi hatırlıyorsun?
- You're not stupid at all.
- Sen hiç aptal değilsin.
- What are you going to tell her?
- Sen ona ne söyleyeceksin?
- Will we ever see you again?
- Seni bir daha görecek miyiz?
- I really like you.
- Seni gerçekten seviyorum.
- You're responsible.
- Sen sorumlusun.
- When you go, I'll miss you very much.
- Gittiğin zaman seni çok özleyeceğim.
- I won't divorce you unless you give me a legitimate reason.
- Haklı bir sebep söylemezsen seni boşamayacağım.
- You made this mess, so clean it up.
- Bu pisliği sen yaptın, o yüzden temizle.
- I wanted to introduce you to Tom.
- Seni Tom'la tanıştırmak istiyordum.
- Are you the one who organized this party?
- Bu partiyi düzenleyen kişi sen misin?
- You've got to help, too.
- Sen de yardım etmelisin.
- You don't quit, do you?
- Sen istifa etmiyorsun, değil mi?
- This really doesn't concern you.
- Bu gerçekten seni ilgilendirmez.
- I was thinking of you actually!
- Aslında seni düşünüyordum!
- You're a pretty tough kid.
- Sen oldukça sert bir çocuksun.
- You're the same age as I am, aren't you?
- Sen benimle aynı yaştasın, değil mi?
- Open your mouth one more time and I will beat you up!
- Bir kez daha ağzını açarsan seni döverim!
- You're articulate.
- Sen açık sözlüsün.
- The president of the company, to whom I introduced you last Friday, wants to see you again.
- Geçen Cuma seninle tanıştırdığım şirket başkanı seni tekrar görmek istiyor.
- I'll beat you.
- Seni döveceğim.
- Somebody's watching you.
- Biri seni izliyor.
- You are entirely correct.
- Sen tamamen hatasızsın.
- You are very pretty in those clothes.
- Sen bu elbiseler içinde çok güzelsin.
- You're a babe.
- Sen bir bebeksin.
- I'm waiting for you in front of the door.
- Seni kapının önünde bekliyorum.
- I thought you and Tom were married to each other.
- Sen ve Tom'un birbirinizle evli olduğunuzu düşündüm.
- I never thought I'd be happy to see you.
- Seni gördüğüm için mutlu olacağımı hiç düşünmemiştim.
- No one's stopping you.
- Seni durduran yok.
- I need to ask you one more favor.
- Senden bir iyilik daha istiyorum.
- You can't be a woman.
- Sen kadın olamazsın.
- I may have to call you later.
- Daha sonra seni aramam gerekebilir.
- You were in prison, so I had to raise our children by myself.
- Sen hapisteydin, ben de çocuklarımızı tek başıma büyütmek zorunda kaldım.
- You're a tour guide, aren't you?
- Sen bir tur rehberisin, değil mi?
- I will rescue you from these horrible circumstances.
- Seni bu korkunç durumdan kurtaracağım.
- If you won't tell Tom, I will.
- Eğer sen Tom'a söylemezsen, ben söylerim.
- You can never be sure.
- Sen asla emin olamazsın.
- Have you ever ridden in a hot air balloon?
- Sen hiç sıcak hava balonuna bindin mi?
- Aren't you one of the cheerleaders?
- Sen amigolardan biri değil misin?
- Why should I be afraid of you?
- Neden senden korkayım ki?
- Let me take you to someplace where you'll be safe.
- Seni güvende olacağın bir yere götüreyim.
- Do you suffer from sleeplessness?
- Sen uykusuzluk çekiyor musun?
- I wish I hadn't kissed you.
- Keşke seni öpmeseydim.
- Does the smoke bother you?
- Duman seni rahatsız ediyor mu?
- Aren't you going to join in?
- Sen katılmayacak mısın?
- Come on, I'll give you a lift.
- Haydi, seni gideceğin yere bırakacağım.
- I don't love you that much.
- Seni o kadar sevmiyorum.
- Somebody is here to see you, Tom.
- Biri seni görmeye geldi, Tom.
- You're actually late.
- Sen gerçekten geç kaldın.
- You weren't the only one permitted to do that, were you?
- Bunu yapmasına izin verilen tek kişi sen değildin, değil mi?
- Tom isn't much taller than you are.
- Tom senden pek de uzun değil.
- I can take you to her.
- Seni ona götürebilirim.
- You and I are the same age.
- Sen ve ben aynı yaştayız.
- I've never seen you so tense.
- Seni hiç bu kadar gergin görmedim.
- I won't ever leave you.
- Seni asla bırakmayacağım.
- You are two-faced.
- Sen iki yüzlüsün.
- You were the one who suggested it.
- Bunu öneren sendin.
- Just don't tell Tom I sent you.
- Tom'a seni benim gönderdiğimi söyleme.
- I think you should drive.
- Bence sen sürmelisin.
- We've got to get you out of here.
- Seni buradan çıkarmak zorundayım.
- Aren't you a high school student?
- Sen bir lise öğrencisi değil misin?
- You underestimated them.
- Sen onları hafife aldın.
- I should come to Boston to visit you sometime.
- Bir ara seni ziyaret etmek için Boston'a gelmem gerek.
- Tom wants you badly.
- Tom seni çok istiyor.
- Are you and your sister close?
- Sen ve kız kardeşin yakın mısınız?
- You're my friend, aren't you?
- Sen benim arkadaşımsın, değil mi?
- What do you think?
- Sen ne düşünüyorsun?
- I know what'll make you feel better.
- Seni neyin daha iyi hissettireceğini biliyorum.
- Aren't you older than Tom?
- Sen Tom'dan daha yaşlı değil misin?
- I'll call you back in about thirty minutes.
- Yaklaşık otuz dakika içinde seni geri arayacağım.
- Tom is waiting for you in his office.
- Tom ofisinde seni bekliyor.
- I recognize you.
- Seni tanıyorum.
- It's written in easy English, so even you will be able read that book.
- Bu kolay İngilizce ile yazıldı, bu yüzden sen bile o kitabı okuyabileceksin.
- If only she could see you now.
- Keşke seni şimdi görebilseydi.
- Have you ever taken a vacation?
- Sen hiç tatile çıktın mı?
- We'll leave you alone.
- Biz seni yalnız bırakacağız.
- Tom won't bother you anymore.
- Tom artık seni rahatsız etmeyecek.
- Tom probably doesn't like you.
- Tom muhtemelen seni sevmiyor.
- Are you going to hurt them?
- Sen onlara zarar verecek misin?
- You're too particular.
- Sen çok titizsin.
- You've already done enough.
- Sen zaten yeterince yaptın.
- You are a very lucky man.
- Sen çok şanslı bir adamsın.
- There's someone looking for you.
- Seni soran biri var.
- You're nervous, aren't you?
- Sen sinirlisin, değil mi?
- Do you like oranges?
- Sen portakal sever misin?
- I love watching you work.
- Seni çalışırken izlemeyi seviyorum.
- You take the money.
- Parayı sen al.
- I'm sorry if I misled you.
- Seni yanlış yönlendirdiysem üzgünüm.
- He wants you.
- Seni istiyor.
- Do you come from Beijing?
- Sen Pekinli misin?
- How many times have you been in love in your life?
- Sen hayatında kaç kez aşık oldun?
- You're unfriendly.
- Sen dostça değilsin.
- Can stress actually kill you?
- Stres seni gerçekten öldürebilir mi?
- You're a really cool guy.
- Sen gerçekten havalı bir adamsın.
- You've told me something.
- Sen bana bir şey söyledin.
- Why don't you and Tom stay with us?
- Neden sen ve Tom bizimle kalmıyorsunuz?
- Tom, did you do that, too?
- Tom, bunu da mı sen yaptın?
- Maybe you and I can sit together.
- Belki sen ve ben beraber oturabiliriz.
- You're a good kid, Tom.
- Sen iyi bir çocuksun, Tom.
- Are you the one who asked Tom to do that?
- Tom'un onu yapmasını isteyen kişi sen misin?
- Tom forgave you.
- Tom seni affetti.
- You're manipulative.
- Sen çıkarcısın.
- You're ruining my life.
- Sen benim hayatımı mahvediyorsun.
- Do you remember the first time you and I went swimming together?
- Sen ve ben birlikte ilk kez yüzmeye ilk gittiğimiz seferi hatırlıyor musun?
- I assure you that isn't necessary.
- Seni temin ederim ki bu gerekli değil.
- I'm not placing you under arrest.
- Seni tutuklamıyorum.
- You were jealous of me.
- Sen beni kıskanıyordun.
- If you intervene, they will also intervene.
- Sen müdahale edersen, onlar da müdahale edecekler.
- I want to introduce you to my parents next Saturday.
- Gelecek cumartesi seni ailemle tanıştırmak istiyorum.
- You're a good manager.
- Sen iyi bir müdürsün.
- My dear child, stay down here, otherwise the mean geese will bite you to death.
- Sevgili çocuğum, burada kal, yoksa kötü kazlar seni ısırıp öldürecek.
- Haven't I seen you somewhere before?
- Ben seni daha önce bir yerde görmedim mi?
- You're making this personal.
- Sen bunu kişiselleştiriyorsun.
- You're so tiny.
- Sen çok küçüksün.
- I needed your help on something, but I couldn't find you.
- Bir konuda yardımına ihtiyacım vardı ama seni bulamadım.
- I see that you're as stubborn as I am.
- Görüyorum ki sen de benim kadar inatçısın.
- Be careful or she'll stab you in the back.
- Dikkatli ol yoksa o seni sırtından bıçaklar.
- I rescued you.
- Seni kurtardım.
- You saved my life.
- Sen benim hayatımı kurtardın.
- I'll stay with Tom until you get back.
- Sen dönene kadar Tom'la kalacağım.
- You're part of this.
- Sen de bunun bir parçasısın.
- I'll visit you every other Monday.
- Her pazartesi seni ziyaret edeceğim.
- There's someone here who wants to see you.
- Burada seni görmek isteyen biri var.
- Have I done something to offend you?
- Seni kızdıracak bir şey yaptım mı?
- I used to like you a lot.
- Ben seni çok severdim.
- Why are you down here?
- Sen neden aşağıdasın?
- I think you look like her.
- Bence sen ona benziyorsun.
- You've really changed.
- Sen gerçekten değiştin.
- They want you back at the office.
- Seni ofise geri istiyorlar.
- You didn't deserve that.
- Sen bunu hak etmedin.
- They won't forget you.
- Onlar seni unutmayacaklar.
- You are my daughter.
- Sen benim kızımsın.
- I woke up and you were already gone.
- Ben uyandım ve sen zaten gitmiştin.
- That's what makes you so special.
- Seni bu kadar özel yapan da bu.
- You clown you.
- Seni soytarı seni.
- Either you or I have to do that.
- Ya sen ya da ben onu yapmak zorundayız.
- Did they fire you?
- Seni kovdular mı?
- I followed you.
- Seni takip ettim.
- You're a terrible dancer.
- Sen berbat bir dansçısın.
- Did I understand you correctly?
- Seni doğru şekilde anladım mı?
- I hardly even know you.
- Seni tanımıyorum bile.
- When you needed a friend, Tom was there.
- Sen bir arkadaşa ihtiyaç duyduğunda, Tom oradaydı.
- Do you need me to pick you up?
- Seni almamı istiyor musun?
- You came too late.
- Sen çok geç geldin.
- I see why Tom dumped you.
- Tom'un seni niçin terk ettiğini anlıyorum.
- You and I need to be friends.
- Sen ve ben arkadaş olmalıyız.
- Many would envy you.
- Çoğu kişi seni kıskanır.
- Tom hasn't forgotten you.
- Tom seni unutmadı.
- May I invite you to a chat?
- Seni bir sohbete davet edebilir miyim?
- We'll miss you.
- Seni özleyeceğiz.
- You look exactly like your brother.
- Sen tam erkek kardeşin gibi görünüyorsun.
- I wouldn't dare come and visit you now.
- Şimdi gelip seni ziyaret etmeye cesaret edemem.
- I have missed you so much.
- Seni o kadar çok özledim ki.
- You always take the lion's share!
- Aslan payını hep sen alıyorsun!
- You and I don't always agree.
- Sen ve ben her zaman aynı fikirde değiliz.
- They'll try to manipulate you.
- Seni manipüle etmeye çalışacaklar.
- He was of afraid of putting you in danger.
- Seni tehlikeye atmaktan korktu.
- You just don't want to get wet.
- Sen sadece ıslanmak istemiyorsun.
- You never said goodbye.
- Sen asla hoşçakal demedin.
- Will anybody be at the station to meet you?
- Seni karşılamak için istasyonda biri var mı?
- You are his brother, right?
- Sen onun erkek kardeşisin, değil mi?
- What time do you wake up?
- Sen kaçta uyanıyorsun?
- When can I see you again?
- Seni bir daha ne zaman görebilirim?
- Tom is waiting for you at the front door.
- Tom seni ön kapıda bekliyor.
- I just didn't want you in here.
- Sadece seni burada istemedim.
- They're expecting you.
- Onlar seni bekliyorlar.
- You're involved.
- Sen de dahilsin.
- You should be the one to talk to Tom.
- Tom'la konuşacak kişi sen olmalısın.
- You stay away from Tom.
- Sen Tom'dan uzak dur.
- You are much too kind to me.
- Sen bana karşı çok fazla naziksin.
- I know what'll cheer you up.
- Seni neyin neşelendireceğini biliyorum.
- You're a very good dancer.
- Sen çok iyi bir dansçısın.
- Did you break that?
- Onu sen mi kırdın?
- Speak louder so that everyone can hear you better.
- Daha yüksek sesle konuş ki herkes seni daha iyi duyabilsin.
- Without me, you would be nothing.
- Ben olmasaydım, sen bir hiç olurdun.
- You're a Canadian, aren't you?
- Sen Kanadalısın, değil mi?
- You cheated.
- Sen aldattın.
- I'm surprised to see you again.
- Seni tekrar gördüğüme şaşırdım.
- They're eager to see you.
- Seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- I really wish to see you today.
- Bugün gerçekten seni görmek istiyorum.
- I accused you unfairly.
- Seni haksız yere suçladım.
- Tom is going to be thrilled to see you.
- Tom seni gördüğüne çok sevinecek.
- It's not you I hate.
- Nefret ettiğim sen değilsin.
- I warned you about how dangerous it would be.
- Ne kadar tehlikeli olacağı konusunda seni uyarmıştım.
- Who let you in here?
- Seni kim içeri aldı?
- What are you doing, you fool!
- Ne yapıyorsun, seni aptal!
- I'm going to report you to the authorities.
- Seni yetkili makamlara ihbar edeceğim.
- I don't think I like you.
- Senden hoşlandığımı sanmıyorum.
- You're good at making me feel better.
- Sen beni daha iyi hissettirmekte iyisin.
- I'll phone you.
- Seni ararım.
- We know it's you.
- Onun sen olduğunu biliyoruz.
- I warned you to leave Tom alone.
- Tom'u yalnız bırakman için seni uyarmıştım.
- Does that satisfy you?
- O seni tatmin ediyor mu?
- You danced.
- Sen dans ettin.
- You can't be my teacher.
- Sen benim öğretmenim olamazsın.
- I loved you once.
- Seni bir kez sevmiştim.
- Are you my friend?
- Sen benim arkadaşım mısın?
- You've got to see her home.
- Sen onun evini görmek zorundasın.
- I'm sorry if I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim.
- You're really selfish, aren't you?
- Sen gerçekten bencilsin, değil mi?
- I won't keep you too long.
- Seni çok tutmayacağım.
- You will get used to it.
- Sen buna alışacaksın.
- You're evil.
- Sen kötüsün.
- If I can do this, you can, too.
- Bunu ben yapabiliyorsam sen de yaparsın.
- How much longer do you expect me to wait for you?
- Daha ne kadar seni beklememi umuyorsun?
- Have I offended you?
- Seni gücendirdim mi?
- It's clear that he likes you.
- Onun seni sevdiği açık.
- Have you ever talked to your wife in English?
- Sen hiç karınla İngilizce konuştun mu?
- I'll call you tomorrow.
- Yarın seni arayacağım.
- Tom would've liked you.
- Tom seni severdi.
- I'd like to introduce to you the gentleman I told you about the other day.
- Seni geçen gün bahsettiğim beyefendiyle tanıştırmak istiyorum.
- The police will put you in prison.
- Polis seni hapse atacak.
- I want to fuck you.
- Seni sikmek istiyorum.
- I swear I'll always protect you.
- Yemin ederim seni her zaman koruyacağım.
- You are my queen.
- Sen benim kraliçemsin.
- I'll pick you up at your home at five.
- Seni evinden beşte alacağım.
- You come back here.
- Sen buraya geri gel.
- That's why I've asked you over.
- Bu yüzden seni davet ettim.
- I was here when you came in.
- Sen içeri girdiğinde ben buradaydım.
- If anything happens, I'll give you a call.
- Bir şey olursa seni ararım.
- I asked you to leave them alone.
- Ben senden onları yalnız bırakmanı rica ettim.
- We're very different, you and I.
- Sen ve ben çok farklıyız.
- You're a mean old man.
- Sen cimri yaşlı bir adamsın.
- I looked around for you.
- Etrafta seni aradım.
- No one can hear you, Tom.
- Kimse seni duyamaz, Tom.
- You're interesting.
- Sen ilginçsin.
- I have been watching you.
- Seni izliyordum.
- Are you a policeman?
- Sen polis misin?
- You were my best friend.
- Sen en iyi arkadaşımdın.
- I can arrest you if I have to.
- Gerekirse seni tutuklayabilirim.
- If you die, everyone dies.
- Sen ölürsen, herkes ölür.
- You really are lazy, aren't you?
- Sen gerçekten tembelsin, değil mi?
- Does that make you happy?
- Bu seni mutlu etti mi?
- Is this guy bothering you?
- Bu adam seni rahatsız ediyor mu?
- You're only human.
- Sen sadece insansın.
- They were supposed to protect you.
- Seni korumaları gerekiyordu.
- You'll lose time.
- Sen vakit kaybedeceksin.
- You got extraordinary grades, didn't you?
- Sen olağanüstü notlar aldın, değil mi?
- You're highly intelligent.
- Sen oldukça zekisin.
- They were going to kill you.
- Onlar seni öldüreceklerdi.
- I know Tom misses you.
- Tom'un seni özlediğini biliyorum.
- Pinocchio, you wicked boy!
- Pinokyo, seni kötü çocuk!
- I'll get him to drive you home.
- Seni eve bırakması için onu bulacağım.
- I am looking forward to seeing you in this town.
- Seni bu kasabada görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm not going to forget you.
- Seni unutmayacağım.
- They called you.
- Onlar seni aradılar.
- I'll introduce you to Tom.
- Seni Tom'la tanıştıracağım.
- Perhaps you would like to go first.
- Belki de önden sen gitmek istersin.
- You can't watch the game.
- Sen oyunu izleyemezsin.
- Who do you live with?
- Sen kiminle yaşıyorsun?
- In my opinion, you're beautiful.
- Bana göre sen güzelsin.
- You are chubby.
- Sen tombulsun.
- You've been warned about this.
- Sen bu konuda uyarıldın.
- Who'd want to hire you?
- Kim seni kiralamak istiyor?
- I'm sorry to have kept you waiting for a long time.
- Ben seni uzun bir süre beklettiğim için üzgünüm.
- Didn't I warn you not to go there?
- Oraya gitmemen konusunda seni uyarmadım mı?
- I'm going to drive you home.
- Seni eve bırakacağım.
- You are a panda.
- Sen bir pandasın.
- You're not normal.
- Sen normal değilsin.
- I don't want to see you down here again.
- Seni bir daha burada görmek istemiyorum.
- Not you, too, Tom.
- Sen bari yapma, Tom.
- I looked for you everywhere and didn't find you.
- Seni her yerde aradım ama bulamadım.
- Somebody wanted to scare you.
- Biri seni korkutmak istemiş.
- The cake I made was not eaten by you, it was eaten by your sister.
- Yaptığım pastayı sen yemedin, kız kardeşin yedi.
- You were playing.
- Sen oyun oynuyordun.
- You can not swim here.
- Sen burada yüzemezsin.
- You are a busy man, so I will adjust my schedule to yours.
- Sen meşgul bir adamsın, bu yüzden programımı seninkine göre ayarlayacağım.
- You're not so horrible.
- Sen çok korkunç değilsin.
- You won't disobey me.
- Sen bana itaatsizlik etmeyeceksin.
- Don't make me kill you.
- Seni öldürmek zorunda bırakma beni.
- I often dream about you.
- Sık sık seni hayal ederim.
- You're a lot younger than Tom is.
- Sen Tom'dan çok daha gençsin.
- You are a large person.
- Sen büyük bir insansın.
- This doesn't involve you.
- Seni ilgilendirmiyor.
- I thought going out to eat together would cheer you up.
- Birlikte yemeğe çıkmanın seni neşelendireceğini düşündüm.
- You prayed that your mother would forgive you.
- Annenin seni affetmesi için dua ettin.
- What would you know?
- Sen nereden bileceksin?
- I thought I warned you about that.
- Seni bu konuda uyardığımı sanıyordum.
- Did Tom call you last night?
- Tom dün gece seni aradı mı?
- You are as tall as I am.
- Sen benim kadar uzunsun.
- Maybe you're not getting enough sleep.
- Belki de sen yeterince uyumuyorsun.
- Are you my mommy?
- Sen benim annem misin?
- We should leave you alone.
- Seni yalnız bırakmalıyız.
- I'm supposed to protect you.
- Seni korumam gerekiyordu.
- I'll telephone you every night.
- Seni her gece arayacağım.
- You are quite in the wrong.
- Sen oldukça hatalısın.
- I can get you in.
- Seni içeri sokabilirim.
- I'm not going to tell you because you tell Tom everything.
- Sana söylemeyeceğim çünkü sen Tom'a her şeyi anlatıyorsun.
- Does that trouble you?
- Bu seni rahatsız mı ediyor?
- I'll call you when dinner's ready.
- Yemek hazır olunca seni ararım.
- Tom, you traitor!
- Tom, seni hain!
- I think they saw you.
- Sanırım onlar seni gördü.
- I heard you the first time.
- Seni ilk defa duydum.
- You're a pretty smart kid, aren't you?
- Sen çok zeki bir çocuksun, değil mi?
- There is someone looking for you.
- Seni arayan biri var.
- You're big.
- Sen büyüksün.
- We were waiting for you.
- Seni bekliyorduk.
- Did anyone phone you?
- Seni kimse aradı mı?
- You wrote that you thought Tom wasn't happy.
- Sen Tom'un mutlu olmadığını düşündüğünü yazdın.
- I like you.
- Ben seni seviyorum.
- I think you're going to win.
- Bence sen kazanacaksın.
- You're way younger than I am, aren't you?
- Sen benden çok daha küçüksün, değil mi?
- I'll give you a ride in my car.
- Seni arabamla bırakırım.
- You're a boor.
- Sen bir hödüğün tekisin.
- Are you employed?
- Sen çalışan mısın?
- Mary heard you.
- Mary seni duydu.
- I won't try to stop you.
- Seni durdurmaya çalışmayacağım.
- Why don't you come, too?
- Neden sen de gelmiyorsun?
- Do you really speak Yuelami?
- Sen gerçekten Yuelami konuşur musun?
- You're a keeper.
- Sen bir kalecisin.
- He's just trying to make you jealous.
- O sadece seni kıskandırmaya çalışıyor.
- No one can blame you for being a little scared.
- Biraz korktuğun için kimse seni suçlayamaz.
- You stay out of this, Tom.
- Sen bu işe karışma Tom.
- I warned you what might happen.
- Olabilecekler için seni uyardım.
- You seem like a nice guy.
- Sen iyi bir adam gibi görünüyorsun.
- We're glad to see you.
- Seni gördüğümüze sevindik.
- I won't tell anyone if you won't.
- Sen söylemezsen ben de kimseye söylemem.
- You beat her.
- Sen onu yendin.
- You aren't a waitress, are you?
- Sen garson değilsin, değil mi?
- You didn't let me finish.
- Sen benim bitirmeme izin vermedin.
- You watch it.
- Sen onu izle.
- What's making you so busy?
- Seni bu kadar meşgul yapan ne?
- They're eager to see you.
- Onlar seni görmek için can atıyorlar.
- Are you a tourist?
- Sen turist misin?
- No one blames you for his death.
- Kimse onun ölümünden seni suçlamıyor.
- You fired me.
- Beni sen kovdun.
- You were so strong.
- Sen çok güçlüydün.
- Tom cares about you.
- Tom seni önemsiyor.
- You're a tall boy.
- Sen uzun bir çocuksun.
- Let me take you home.
- Seni eve götüreyim.
- You're annoying me!
- Sen beni sinirlendiriyorsun!
- Tom and I both miss you very much.
- Hem Tom hem de ben seni çok özlüyoruz.
- You're a complete idiot.
- Sen tam bir aptalsın.
- Wow, you've really grown up.
- Vay, sen gerçekten büyüdün.
- What would you do?
- Sen olsan ne yapardın?
- I've never seen you cry.
- Seni hiç ağlarken görmemiştim.
- Tom will never see you again.
- Tom seni bir daha asla görmeyecek.
- So, what do you suggest?
- Peki, sen ne öneriyorsun?
- I'm looking forward to seeing you next Sunday.
- Gelecek Pazar seni görmeyi dört gözle bekliyorum.
- You wouldn't like Tom.
- Sen Tom'u sevmezdin.
- You're my girlfriend.
- Sen benim kız arkadaşımsın.
- You're handsome.
- Sen yakışıklısın.
- Tom loved you very much, Mary.
- Tom seni çok seviyordu, Mary.
- Look, Tom, I'm sorry I hurt you.
- Bak Tom, seni incittiğim için özür dilerim.
- I never wanted you here.
- Seni burada hiç istemedim.
- I tricked you.
- Seni kandırdım.
- You're sexually repressed.
- Sen cinsel olarak bastırılmışsın.
- Are you out of your skull?
- Sen deli misin?
- When were you last here?
- Sen en son ne zaman buradaydın?
- What makes you happy makes me happy.
- Seni ne mutlu yaparsa beni mutlu yapar.
- Tom said he didn't want to wait for you.
- Tom seni beklemek istemediğini söyledi.
- You licked the spoon.
- Sen kaşığı yaladın.
- Why don't you join our party?
- Sen neden bizim partimize katılmıyorsun?
- You said you wanted to see me.
- Sen beni görmek istediğini söyledin.
- I outsmarted you.
- Seni alt ettim.
- I can take you to the park.
- Seni parka götürebilirim.
- Aren't you enjoying your weekend?
- Sen hafta sonunun keyfini çıkarmıyor musun?
- We want you to sing a song.
- Senden bir şarkı söylemeni istiyoruz.
- You just listen.
- Sen sadece dinle.
- We'll probably beat you there.
- Muhtemelen seni orada yeneceğiz.
- Are you Masensen or Mohand?
- Sen Masensen misin, yoksa Mohand mısın?
- Did you suggest that to Tom?
- Bunu Tom'a sen mi önerdin?
- I knew I wanted you the moment I saw you.
- Seni gördüğüm an seni istediğimi biliyordum.
- I forgot to tell you who would meet you at the station.
- Seni istasyonda kimin karşılayacağını söylemeyi unuttum.
- I'm not applauding you.
- Seni alkışlamıyorum.
- The truth is that I don't really love you anymore.
- Gerçek şu ki artık seni gerçekten sevmiyorum.
- If you're not going to eat those, can I?
- Sen bunları yemeyeceksen, ben yiyebilir miyim?
- You must be a fool.
- Sen bir aptal olmalısın.
- I will make you happy.
- Ben seni mutlu edeceğim.
- I've decided not to sue you.
- Seni dava etmemeye karar verdim.
- Why does Tom want you here?
- Tom seni neden burada istiyor?
- I can't stand to see you crying like this.
- Seni böyle ağlarken görmeye dayanamıyorum.
- Do you ever think about us?
- Sen hiç bizi düşünüyor musun?
- Aren't you the one who asked Tom to help?
- Tom'dan yardım etmesini isteyen sen değil miydin?
- Do you want us to take you home?
- Seni eve götürmemizi ister misin?
- I'm going to take you where you'll be safe.
- Seni güvende olacağın yere götüreceğim.
- I've seen you before.
- Seni daha önce gördüm.
- Are you a tubist?
- Sen bir tubist misin?
- What tribe are you from?
- Sen hangi kabiledensin?
- You can't be a doctor.
- Sen doktor olamazsın.
- Are you throwing me out?
- Sen beni kapı dışarı mı ediyorsun?
- You can't see gas; it's invisible.
- Sen gazı göremezsin; görünülmezdir.
- I'll call you when I get there.
- Oraya gittiğimde seni ararım.
- Hell awaits you.
- Cehennem seni bekliyor.
- Do you have any in blue?
- Sende mavi renkte olan var mı?
- You're way more experienced than me.
- Sen benden çok daha deneyimlisin.
- I'll see you tomorrow at school.
- Seni yarın okulda göreceğim.
- What's bothering you today?
- Bugün seni rahatsız eden şey ne?
- I'm surprised to see you again so soon.
- Seni bu kadar erken gördüğüme şaşırdım.
- Tom told me he saw you at the mall.
- Tom bana seni alışveriş merkezinde gördüğünü söyledi.
- I won't keep you too long.
- Seni fazla tutmayacağım.
- She's more powerful than you.
- O senden daha güçlü.
- Did you buy potatoes, too?
- Sen de patates aldın mı?
- You're not exactly an outsider.
- Sen tam olarak bir yabancı değilsin.
- You've been very obnoxious.
- Sen çok iğrençtin.
- I'm going to miss you so much.
- Seni çok özleyeceğim.
- Aren't you a freshman, too?
- Sen de birinci sınıf öğrencisi değil misin?
- When did you start?
- Sen ne zaman başladın?
- You drink tea.
- Sen çay içersin.
- You sure are a hooligan!
- Sen tam bir holigansın!
- It's not you I'm worried about.
- Endişelendiğim sen değilsin.
- You could be one of them.
- Sen onlardan biri olabilirsin.
- You've lived a charmed life, Tom.
- Sen şanslı bir yaşam sürdün, Tom.
- I didn't intend to hurt you.
- Seni incitmek istemedim.
- You are a strange man.
- Sen garip bir adamsın.
- She probably likes you.
- Muhtemelen senden hoşlanıyor.
- Do you want me to do anything else?
- Sen başka bir şey yapmamı istiyor musun?
- You will be missed by your friends when you're gone.
- Sen gittiğinde arkadaşların seni özleyecek.
- You're a douchebag!
- Sen bir pisliksin!
- You're unsophisticated.
- Sen anlayışsızsın.
- I will love you forever and ever.
- Seni sonsuza dek seveceğim.
- You're not answering my question.
- Sen benim sorumu cevaplamıyorsun.
- Did anyone see you there?
- Seni orada gören oldu mu?
- Do you even like me?
- Benden hoşlanıyor musun ki sen?
- I'm counting the days till you get here.
- Sen gelene kadar gün sayıyorum.
- Why don't you go?
- Sen neden gitmiyorsun?
- I'm really rich, I assure you that.
- Ben gerçekten zenginim, seni temin ederim.
- I'm cheating on you.
- Seni aldatıyorum.
- Tom sent me over to get you.
- Tom beni seni almaya gönderdi.
- Tom tried to warn you.
- Tom seni uyarmaya çalıştı.
- You're a believer, aren't you?
- Sen inançlı birisin, değil mi?
- You broke it.
- Sen bozdun.
- I really like you a lot.
- Seni gerçekten çok seviyorum.
- I don't like you, Tom.
- Seni sevmiyorum, Tom.
- Do you have the flu?
- Grip mi oldun sen?
- You're a bad liar.
- Sen kötü bir yalancısın.
- Silence, you fool!
- Sessiz ol, seni aptal!
- I've always considered you a friend.
- Seni her zaman bir arkadaş olarak gördüm.
- You always seem to know all the answers.
- Sen her zaman bütün cevapları biliyor gibi görünüyorsun.
- Let me kiss you one last time.
- Seni son bir kez öpeyim.
- Maybe you should turn off the TV.
- Belki de sen televizyonu kapatmalısın.
- Are you a Filipino?
- Sen Filipinli misin?
- Tom will be glad to see you.
- Tom seni görmekten memnun olacak.
- I don't like the idea of leaving you at home by yourself.
- Seni evde tek başına bırakma fikrinden hoşlanmıyorum.
- You and I shouldn't be talking.
- Sen ve ben konuşmamalıyız.
- What did you bring?
- Sen ne getirdin?
- We want to help you because you deserve it.
- Sen hakettiğin için sana yardım etmek istiyoruz.
- We'll all miss you when you leave.
- Sen ayrıldığında hepimiz seni özleyeceğiz.
- Aren't you new here?
- Sen burada yeni değil misin?
- What are you even talking about?
- Sen neden bahsediyorsun ki?
- Why don't you and I do that together?
- Neden sen ve ben bunu birlikte yapmıyoruz?
- Tom and Mary want to see you.
- Tom ve Mary seni görmek istiyor.
- You don't know how happy I am to see you.
- Seni gördüğüme ne kadar mutlu oldum bilemezsin.
- You are dreaming.
- Sen rüya görüyorsun.
- You were fantastic.
- Sen harikaydın.
- You're smarter than me, aren't you?
- Sen benden daha zekisin, değil mi?
- Don't let anybody see you.
- Kimsenin seni görmesine izin verme.
- You're an absolute idiot.
- Sen tam bir aptalsın.
- Either you or I will have to go.
- Ya sen ya da ben gitmek zorunda kalacağım.
- Can I drive you home?
- Seni eve bırakabilir miyim?
- I've loved you for longer than you realize.
- Seni fark ettiğinden daha uzun süredir seviyorum.
- You're the new secretary, aren't you?
- Sen yeni sekretersin, değil mi?
- I've been looking all over for you.
- Her yerde seni arıyordum.
- I can't tell you how good it is to see you again.
- Seni bir daha görmenin ne kadar güzel olduğunu söyleyemem.
- What convinced you?
- Seni ne ikna etti?
- I won't force you to eat that.
- Seni onu yemeye zorlamayacağım.
- I'm recommending you to Tom.
- Seni Tom'a tavsiye ediyorum.
- I hope I'm not boring you.
- Seni sıkmadığımı umuyorum.
- You lied to me, didn't you?
- Sen bana yalan söyledin, değil mi?
- You bumped into me.
- Sen bana çarptın.
- Can I give you a ride home?
- Seni arabayla eve götürebilir miyim?
- You figure it out.
- Sen onu halledersin.
- You walk fast.
- Sen hızlı yürüyorsun!
- Who is taller, you or Ken?
- Kim daha uzun, sen mi yoksa Ken mi?
- Would you like me to drive you back to your hotel?
- Seni oteline geri götürmemi ister misin?
- I haven't seen you around here before.
- Daha önce seni buralarda görmedim.
- What brings you here, my friend?
- Seni ne buraya getiriyor, dostum?
- Are you and Tom both crazy?
- Sen ve Tom ikiniz de deli misiniz?
- I can still see you.
- Seni hâlâ görebilirim.
- Let me take you to someplace where you'll be safe.
- Seni güvende olacağın bir yere götürmeme izin ver.
- Tom doesn't remember you.
- Tom seni hatırlamıyor.
- Will I see you tonight?
- Bu gece seni görecek miyim?
- In time, I'm sure Tom will forgive you.
- Zamanla Tom'un seni affedeceğine eminim.
- You are taller than me.
- Sen benden daha uzunsun.
- Do as you're told and you and I will get along fine.
- Sana söyleneni yaparsan sen ve ben iyi geçiniriz.
- You're a few years older than Tom.
- Sen Tom'dan birkaç yaş büyüksün.
- You're direct.
- Sen direktsin.
- Having sold him the murder weapon makes you an accessory to uxoricide.
- Cinayet silahını ona satmış olman, seni cinayete iştirak eden biri yapar.
- You wake up at 5 o'clock every morning.
- Sen her sabah saat 5'te uyanırsın.
- You did that, didn't you?
- Bunu sen yaptın, değil mi?
- Tom never loved you.
- Tom seni hiç sevmedi.
- You seem to be bored.
- Sen sıkılmış görünüyorsun.
- Tom sent you, didn't he?
- Tom seni gönderdi, değil mi?
- Tom would forgive you.
- Tom seni affederdi.
- Don't let anybody see you.
- Kimse seni görmesin.
- You're in no position to tell me what to do.
- Sen bana ne yapacağımı söyleyecek durumda değilsin.
- Whatever makes you happy makes me happy.
- Seni mutlu eden her şey beni de mutlu eder.
- I'll call you if I need you.
- Sana ihtiyacım olursa seni ararım.
- I had already left before you returned.
- Sen dönmeden önce ben çoktan ayrılmıştım.
- You warned us.
- Sen bizi uyardın.
- There's an American girl who wants to see you.
- Seni görmek isteyen Amerikalı bir kız var.
- You should've come with me.
- Sen benimle gelmeliydin.
- You will catch us.
- Sen bizi yakalayacaksın.
- You're my closest friend.
- Sen benim en yakın arkadaşımsın.
- I don't like you any more than you like me.
- Seni senin beni sevdiğinden daha çok sevmiyorum.
- Have you ever gotten a perfect score on a test in high school, Taro?
- Sen hiç lisedeki testte mükemmel bir puan aldın mı, Taro?
- You're much taller than Tom is.
- Sen Tom'dan çok daha uzunsun.
- He's waiting for you at home.
- Seni evde bekliyor.
- I couldn't possibly go there unless you went with me.
- Sen benimle gelmediğin sürece oraya gidemezdim.
- You're cruel.
- Sen zalimsin.
- I know you better than that.
- Seni bundan daha iyi tanıyorum.
- I think you haven't understood the question.
- Sen soruyu anlamadın sanırım.
- Don't touch me, you pig!
- Dokunma bana, seni domuz!
- I saw you in the newspaper today.
- Bugün seni gazetede gördüm.
- What are you and Tom going to do?
- Sen ve Tom ne yapacaksınız?
- This matter doesn't concern you.
- Bu konu seni ilgilendirmiyor.
- I'm going to kill you now.
- Şimdi seni öldüreceğim.
- Can I add you on Facebook?
- Seni Facebook'a ekleyebilir miyim?
- I can't protect you.
- Seni koruyamam.
- You were Tom's only friend.
- Sen Tom'un tek arkadaşıydın.
- What made you sad?
- Seni ne üzdü?
- I saw you yesterday.
- Seni dün gördüm.
- What sort of dreams have you been having?
- Sen ne tür rüyalar görüyorsun?
- Tom is waiting to take you home.
- Tom seni eve götürmek için bekliyor.
- Are you still tired?
- Sen hâlâ yorgun musun?
- I wasn't expecting you until tomorrow.
- Yarına kadar seni beklemiyordum.
- I'll take you to see a beautiful lake in Kabylie.
- Seni Kabiliye'deki güzel bir gölü görmeye götüreceğim.
- How long have you and Tom been roommates?
- Sen ve Tom ne zamandır oda arkadaşısınız?
- I'm so glad I listened to you.
- Seni dinlediğim için çok mutluyum.
- I don't think about you.
- Seni düşünmüyorum.
- You said that you were busy.
- Sen meşgul olduğunu söyledin.
- Were you being serious?
- Sen ciddi miydin?
- I've had a crush on you since the first time I met you.
- Seni ilk gördüğüm andan beri sana aşığım.
- Who elected you?
- Kim seni seçti?
- I think you're going to want to sit down.
- Sanırım sen oturmak isteyeceksin.
- We've been expecting you.
- Seni bekliyorduk.
- Tatoeba is watching you.
- Tatoeba seni izliyor.
- Tom is using you.
- Tom seni kullanıyor.
- I don't think you can gain his ear.
- Onun seni dinlemesini sağlayabileceğini sanmıyorum.
- You're worse than him.
- Sen ondan daha kötüsün.
- You had better go and speak to him in person.
- Sen en iyisi git onunla bizzat konuş.
- I'll never leave you alone.
- Seni asla yalnız bırakmayacağım.
- You are not a doctor.
- Sen bir doktor değilsin.
- He who flatters you to your face, bites you behind your back.
- Yüzüne karşı seni pohpohlayan, arkandan ısırır.
- You're lucky we let you sit here.
- Seni burada oturttuğumuz için şanslısın.
- Tom wants to see you.
- Tom seni görmek istiyor.
- You have lost, give up!
- Sen kaybettin, vazgeç!
- You were Tom's accomplice, weren't you?
- Sen Tom'un suç ortağıydın, değil mi?
- It's so good to see you.
- Seni görmek çok iyi.
- There's a guy downstairs asking for you.
- Aşağıda seni soran bir adam var.
- You're not my favorite grandmother.
- Sen benim favori büyükannem değilsin.
- You're a bright kid.
- Sen parlak bir çocuksun.
- You promised you would come.
- Sen geleceğine söz verdin.
- We hear you, Tom.
- Seni duyuyorum, Tom.
- If you try to find me, I will find you.
- Sen beni bulmaya çalışırsan, ben de seni bulurum.
- You and he are both very kind.
- Sen ve o her ikiniz de çok naziksiniz.
- Neither am I old, nor are you.
- Ne ben yaşlıyım ne de sen.
- I asked her to call you.
- Ondan seni aramasını istedim.
- What were you thinking about?
- Sen ne düşünüyordun?
- Aren't you a Canadian citizen?
- Sen bir Kanada vatandaşı değil misin?
- Everyone wants to know you; you're famous.
- Herkes seni tanımak istiyor; sen ünlüsün.
- You used to be so much fun.
- Sen çok eğlenceliydin.
- I don't understand why you and Tom don't get along.
- Sen ve Tom'un neden geçinmediğini anlamıyorum.
- You have so much potential.
- Sen çok fazla potansiyele sahipsin.
- I'd hoped to see you in Boston.
- Seni Boston'da görmeyi ummuştum.
- Tom may not want you back in his life.
- Tom seni tekrar hayatında istemeyebilir.
- You're always in my heart.
- Sen her zaman benim kalbimdesin.
- I lied to protect you.
- Seni korumak için yalan söyledim.
- You actually believe that, don't you?
- Sen aslında ona inanıyorsun, değil mi?
- Which bee has bit you?
- Hangi arı seni soktu?
- They're here to protect you.
- Onlar seni korumak için burada.
- They can't see you.
- Onlar seni göremezler.
- Are you the new assistant?
- Sen yeni asistan mısın?
- Have you ever burnt your coat with a cigarette?
- Sen hiç ceketini bir sigara ile yaktın mı?
- What do you want to give her?
- Sen ona ne vermek istiyorsun?
- You came at five.
- Sen beşte geldin.
- Tom has been looking for you.
- Tom seni arıyor.
- I spent the whole day thinking about you.
- Bütün günü seni düşünerek geçirdim.
- You go to school, right?
- Sen okula gidiyorsun, değil mi?
- I've been waiting for you all morning.
- Sabah hep seni bekledim.
- I'll have lunch waiting for you.
- Öğle yemeğim seni bekliyor olacak.
- I told you I'd protect you.
- Sana seni koruyacağımı söyledim.
- I find myself thinking about you all the time.
- Kendimi sürekli seni düşünürken buluyorum.
- It's nice to see you so happy.
- Seni böyle mutlu görmek çok güzel.
- I wanted to introduce you to Tom.
- Seni Tom'la tanıştırmak istedim.
- You said you needed someone to protect you.
- Seni koruyacak birine ihtiyacın olduğunu söyledin.
- I should've warned you.
- Seni uyarmalıydım.
- You cheated too!
- Sen de aldattın!
- You understand the risks.
- Sen riskleri anlıyorsun.
- I warned you this would happen.
- Bunun olacağı konusunda seni uyarmıştım.
- Don't let anybody fool you.
- Kimsenin seni kandırmasına izin verme.
- You've been in Boston too long.
- Sen çok uzun süredir Boston'daydın.
- Have you ever thrown up in a bus?
- Sen hiç bir otobüste kustun mu?
- Did you really fly the plane?
- Uçağı gerçekten sen mi uçurdun?
- I'm sure Tom will listen to you.
- Tom'un seni dinleyeceğinden eminim.
- Tom said that Mary was looking for you.
- Tom, Mary'nin seni aradığını söyledi.
- How did you and Mom meet?
- Sen ve annem nasıl tanıştınız?
- I will take you to the zoo one of these days.
- Bir gün seni hayvanat bahçesine götüreceğim.
- You are responsible for this accident.
- Kazadan sen sorumlusun.
- I've never understood you.
- Seni hiç anlamadım.
- You do run.
- Sen koşuyorsun.
- Did my mother send you?
- Seni annem mi gönderdi?
- I promise not to wake you up when I get home.
- Eve gittiğimde seni uyandırmayacağıma söz veriyorum.
- Are you staying at this hotel, too?
- Sen de mi bu otelde kalıyorsun?
- I'll see you in a few months.
- Birkaç ay içinde seni göreceğim.
- I don't think I realized how much I loved you.
- Seni ne kadar sevdiğimi fark ettiğimi sanmıyorum.
- I am pleased to see you again.
- Seni tekrar gördüğüme memnun oldum.
- You're a psycho.
- Sen bir psikopatsın.
- I won't fail you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.
- Can you sew on these buttons for me?
- Sen bu düğmeleri benim için dikebilir misin?
- Why do onions make you cry?
- Soğan seni neden ağlatır?
- Who the hell do you think you're talking to?
- Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?
- I need to see you immediately.
- Seni hemen görmem gerekiyor.
- Did you go to the shop?
- Sen dükkana gittin mi?
- You're photogenic.
- Sen fotojeniksin.
- You said you wanted the truth.
- Sen gerçeği istediğini söyledin.
- You answer us first.
- Bize ilk sen cevap veriyorsun.
- I was hungry and you gave me something to eat.
- Ben açtım ve sen bana yiyecek bir şeyler verdin.
- Why does Tom not like you?
- Tom neden seni sevmiyor?
- Would you have done that?
- Sen bunu yapar mıydın?
- Weren't you the one who was supposed to tell Tom he didn't need to do that?
- Tom'a bunu yapması gerekmediğini söylemesi gereken kişi sen değil miydin?
- I'll call you in an hour.
- Bir saat içinde seni arayacağım.
- I saw you and Tom kissing.
- Dün sen ve Tom'un öpüştüğünü gördüm.
- I don't recall asking you to do that.
- Senden bunu yapmanı istediğimi hatırlamıyorum.
- Should I wait for you here?
- Seni burada bekleyeyim mi?
- You never gave it a chance.
- Sen buna hiç bir şans vermedin.
- Are you the one who told Tom to do that?
- Tom'a bunu yapmasını söyleyen sen değil miydin?
- I saw you waiting in the lobby.
- Seni lobide beklerken gördüm.
- What makes you so sure Tom likes you?
- Tom'un seni sevdiğinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
- Love is making you blind.
- Aşk seni kör ediyor.
- You just sit here and wait.
- Sen burada otur ve bekle.
- How long have you and Jane been married?
- Sen ve Jane ne kadar süredir evlisiniz?
- You're afraid to sleep, aren't you?
- Sen uyumaktan korkuyorsun, değil mi?
- You're trustworthy.
- Sen güvenilirsin.
- Tom will be really happy to see you.
- Tom seni gördüğüne gerçekten mutlu olacak.
- Why were you even there?
- Sen neden oradaydın ki?
- I'm not impoverishing you.
- Ben seni güçsüzleştirmiyorum.
- You would've loved the concert.
- Sen konseri severdin.
- You may use my pen.
- Sen benim kalemimi kullanabilirsin.
- I'll be back before you know it.
- Sen farkına bile varmadan dönmüş olacağım.
- Are you and Tom a couple?
- Sen ve Tom bir çift misiniz?
- You never liked them.
- Sen onları hiç sevmedin.
- You lied to us.
- Sen bize yalan söyledin.
- You're Tomasz's friend, aren't you?
- Sen Tomasz'ın arkadaşısın, değil mi?
- You are way out of your league.
- Seni aşıyor.
- Should I call you tonight?
- Seni bu gece arayayım mı?
- You're a very good friend.
- Sen çok iyi bir arkadaşsın.
- You missed a lot.
- Sen çok şey kaybettin.
- You're smart, aren't you?
- Sen zekisin, değil mi?
- I think Tom has the hots for you.
- Sanırım Tom seni çok çekici buluyor.
- Did you get any rest?
- Sen dinlenebildin mi?
- Tom will find a way to get you out of here.
- Tom seni buradan çıkarmanın bir yolunu bulacaktır.
- Tom told me about you.
- Tom bana senden bahsetti.
- You're a good-looking guy.
- Sen yakışıklı bir adamsın.
- I recognized you.
- Ben seni tanıdım.
- You have the body of an athlete.
- Sen bir atletin vücuduna sahipsin.
- I've never loved any girl other than you.
- Senden başka hiçbir kızı sevmedim.
- I missed you last night.
- Dün gece seni özledim.
- Now that you mention it, I do remember that we did that.
- Şimdi sen sözünü edince, bunu yaptığımızı hatırladım.
- You and Tom must be happy.
- Sen ve Tom mutlu olmalısınız.
- How the hell did you get here first?
- Buraya ilk sen nasıl geldin?
- Tom, someday I'll reward you for all your patience.
- Tom, bir gün sabrın için seni ödüllendireceğim.
- Did you think I would leave you here?
- Seni burada bırakacağım mı sandın?
- I was hungry and you've given me something to eat.
- Acıkmıştım ve sen bana yiyecek bir şeyler verdin.
- You are level-headed.
- Sen sağ duyulusun.
- We caught you.
- Seni yakaladık.
- I'm waiting to take you home.
- Seni eve götürmek için bekliyorum.
- You're a friend of hers, aren't you?
- Sen onun bir arkadaşısın değil mi?
- They scared you.
- Onlar seni korkutuyorlardı.
- I've been thinking a lot about you lately.
- Son zamanlarda seni çok düşündüm.
- You're unlucky.
- Sen şanssızsın.
- I can't concentrate while you're here.
- Sen buradayken konsantre olamam.
- We want to see you.
- Seni görmek istiyoruz.
- I'm the one who rescued you.
- Seni kurtaran kişi benim.
- Are you fucking stupid?
- Aptal mısın lan sen?
- You've never seen a genuine diamond.
- Sen asla gerçek bir elmas görmedin.
- When you were a child you feared the gloom.
- Sen bir çocukken kasvetten korkardın.
- I have three times more books than you do.
- Senden üç kat daha fazla kitabım var.
- What makes you think you are not next?
- Sıradakinin sen olmadığını sana düşündüren ne?
- The radiation would kill you.
- Radyasyon seni öldürür.
- I'm laying you off.
- Seni işten çıkarıyorum.
- I don't ever want to hurt you.
- Seni asla incitmek istemiyorum.
- I never really liked you.
- Seni gerçekten sevmedim.
- Why did they hire you?
- Neden onlar seni işe aldı?
- I guess that you can't do it.
- Sanırım sen bunu yapamazsın.
- Would you mind if I kissed you?
- Seni öpsem sorun olur mu?
- Did you go, too?
- Sen de mi gittin?
- You and Tom must be so happy.
- Sen ve Tom çok mutlu olmalısın.
- Can you go, too?
- Sen de gider misin?
- Does Tom make you happy?
- Tom seni mutlu ediyor mu?
- I'll get over you.
- Seni atlatacağım.
- You want me to do what?
- Sen ne yapmamı istiyorsun?
- Have you ever had a near death experience?
- Sen hiç ölüme yakın bir deneyim yaşadın mı?
- Are you meshuga?
- Dangalak mısın sen?
- I forgot to tell you who would meet you at the station.
- Seni istasyonda kimin karşılayacağını sana söylemeyi unuttum.
- I promise you I'll never leave you.
- Seni asla bırakmayacağıma söz veriyorum.
- I've accused you unfairly.
- Seni haksız yere suçladım.
- You're a strong person.
- Sen güçlü bir insansın.
- I'll forgive you this time.
- Bu sefer seni bağışlayacağım.
- You're impatient.
- Sen sabırsızsın.
- I'm sorry I made you wait so long.
- Seni bu kadar beklettiğim için özür dilerim.
- I haven't seen you here before.
- Daha önce seni burada görmedim.
- I think they know you.
- Sanırım onlar seni tanıyor.
- Ken has been looking for you.
- Ken seni arıyordu.
- You said that, didn't you?
- Onu sen söyledin, değil mi?
- I dreamt of you last night.
- Dün gece rüyamda seni gördüm.
- I don't think I've seen you around here before.
- Seni daha önce buralarda gördüğümü sanmıyorum.
- Nothing happens unless you make it happen.
- Sen bunu gerçekleştirmezsen hiçbir şey olmaz.
- I'm always happy to see you.
- Seni gördüğüme her zaman sevinirim.
- Did you kill Mary?
- Mary'yi sen mi öldürdün?
- I'm not here to arrest you.
- Buraya seni tutuklamaya gelmedim.
- You shouldn't lend Tom any money.
- Sen Tom'a hiç ödünç para vermemelisin.
- You're not thinking.
- Sen düşünmüyorsun.
- I know her better than you do.
- Onu senden daha iyi tanıyorum.
- I'm not going to let Tom hurt you.
- Tom'un seni incitmesine izin vermeyeceğim.
- I've been expecting you.
- Ben de seni bekliyordum.
- I should've recognized you.
- Seni tanımalıydım.
- The last thing I want to do is leave you here alone.
- Yapmak istediğim son şey seni burada yalnız bırakmak.
- I'll call you in a couple of days.
- Seni birkaç gün içinde ararım.
- Why would anybody want you as a friend?
- Neden biri seni arkadaş olarak istesin ki?
- Do any of these interest you?
- Bunlardan herhangi biri seni ilgilendiriyor mu?
- You can't be busy all the time.
- Sen her zaman meşgul olamazsın.
- Why didn't you go to Boston?
- Sen neden Boston'a gitmedin?
- It's my job to protect you.
- Seni korumak benim görevim.
- I can't save you.
- Ben de seni kurtaramam.
- I hope you and your wife have a nice trip.
- Umarım sen ve karın güzel bir yolculuk geçirirsiniz.
- You've been selected.
- Sen seçildin.
- I'm sorry I startled you.
- Seni ürküttüğüm için özür dilerim.
- Are you a wizard?
- Sen bir büyücü müsün?
- Were you intoxicated?
- Sen sarhoş muydun?
- We'll take you there if you want.
- İstersen seni oraya götürebiliriz.
- You're not a musician, are you?
- Sen bir müzisyen değilsin, değil mi?
- I love you so much, including today.
- Seni çok seviyorum, bugün de dahil.
- I will have graduated from college by the time you come back from America.
- Sen Amerika'dan dönmeden önce, ben üniversiteden mezun olmuş olacağım.
- You got divorced, didn't you?
- Sen boşandın, değil mi?
- I love you more than he loves you.
- Seni onun sevdiğinden daha çok seviyorum.
- You'll never be as good as her.
- Sen asla onun kadar iyi olmayacaksın.
- Don't you still do that?
- Sen hâlâ bunu yapmıyor musun?
- I am listening to you.
- Seni dinliyorum.
- I wouldn't blame you.
- Seni suçlamıyorum.
- I'm not waiting for you.
- Seni beklemiyorum.
- You're a renegade.
- Sen döneksin!
- You're still awake?
- Sen hâlâ uyanık mısın?
- You are my angel.
- Sen benim meleğimsin.
- Did you pass your examination?
- Sen senin sınavını geçtin mi?
- War makes you poorer and weaker, even if you win.
- Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.
- What did you experience?
- Sen ne yaşadın?
- Aren't you claustrophobic?
- Sen klostrofobik değil misin?
- I think you're swell.
- Bence sen harikasın.
- Maybe you should talk to her.
- Belki sen de onunla konuşmalısın.
- You and Tom must be hungry.
- Sen ve Tom aç olmalısınız.
- I just tried calling you.
- Az önce seni aramaya çalıştım.
- I didn't mean to disturb you.
- Seni rahatsız etmek istemedim.
- I think they scared you a bit.
- Sanırım seni biraz korkuttular.
- You're freaky.
- Sen çıldırmışsın.
- Just listening to that song makes me think of you.
- Bu şarkıyı dinlemek bile bana seni düşündürüyor.
- I won't be able to visit you anymore.
- Artık seni ziyaret edemeyeceğim.
- It'll be finished by the time you get here.
- Sen gelene kadar bitmiş olacak.
- Either you or I am in the wrong.
- Ya sen ya da ben hatalıyım.
- Are you the one who asked Tom to do that?
- Tom'dan bunu yapmasını isteyen sen misin?
- You said you needed someone to protect you.
- Seni koruyacak birine ihtiyacın olduğunu söylemiştin.
- You're a bit stingy.
- Sen biraz pintisin.
- Have you gone nuts?
- Kafayı mı yedin sen?
- You, stay still!
- Sen, kıpırdama!
- You're in Europe!
- Sen Avrupa'dasın!
- We haven't seen you for a long time.
- Seni uzun zamandır görmedik.
- Do you want to tell the story, or should I?
- Hikayeyi sen mi anlatmak istersin yoksa ben mi anlatayım?
- You never liked me.
- Sen beni hiç sevmedin.
- I want you where I can see you.
- Seni görebileceğim bir yerde istiyorum.
- The police can't arrest you.
- Polis seni tutuklayamaz.
- You're just a thief like me.
- Sen de tıpkı benim gibi bir hırsızsın.
- You're cheating.
- Sen hile yapıyorsun.
- You are as guilty as I am, because you knew this was going to happen.
- Sen de benim kadar suçlusun çünkü bunun olacağını biliyordun.
- Why don't you and I have dinner tonight?
- Neden sen ve ben bu akşam yemek yemiyoruz?
- Are you loyal?
- Sen sadık mısın?
- I saw you staring at them.
- Seni onlara bakarken gördüm.
- Have you ever tasted anything Tom's cooked?
- Sen hiç Tom'un pişirdiği bir şeyi tattın mı?
- You're not ready.
- Sen hazır değilsin.
- I really hate you.
- Senden gerçekten nefret ediyorum.
- He's cheating on you!
- Seni aldatıyor!
- You're our neighbor.
- Sen bizim komşumuzsun.
- You're quite forgetful.
- Sen oldukça unutkansın.
- Tom wanted me to tell you that no matter what happens, he'll always love you.
- Tom, ne olursa olsun seni her zaman seveceğini söylememi istedi.
- How nice to see you again, Tom.
- Seni tekrar görmek ne güzel, Tom.
- Why did you buy this bicycle?
- Bu bisikleti neden satın aldın sen?
- You're a bully.
- Sen bir zorbasın.
- I'll phone you before I start.
- Başlamadan önce seni ararım.
- He entered the room after you left.
- Sen gittikten sonra odaya girdi.
- What a surprise to see you here!
- Seni burada görmek ne büyük sürpriz!
- I want to see you first.
- İlk önce seni görmek istiyorum.
- You were right, too.
- Sen de haklıydın.
- I'm going to beat you up.
- Seni döveceğim.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
- Aslında, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- Aren't you the one who wrote this?
- Bunu yazan sen değil misin?
- I can stay in the car while you go into the bank.
- Sen bankaya giderken ben arabada kalabilirim.
- I just don't want to let you down.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- What were you doing when I saw you?
- Seni gördüğümde ne yapıyordun?
- I completely fooled you.
- Seni tamamen kandırdım.
- I imagine you would do the same thing if you were in my position.
- Benim yerimde olsan sen de aynı şeyi yapardın.
- Which side are you on?
- Sen hangi taraftasın?
- Play your cards right and Tom might invite you to his party.
- Kartlarını doğru oynarsan, Tom seni partisine davet edebilir.
- What are you standing around for?
- Sen ne için dikiliyorsun?
- You won't like me.
- Sen beni beğenmeyeceksin.
- I've been waiting for you for over a week.
- Bir haftadır seni bekliyorum.
- How many pounds did you lose?
- Sen kaç kilo verdin?
- I warn you, the thing is pretty risky.
- Seni uyarıyorum, bu şey oldukça riskli.
- You are a good hearted child.
- Sen iyi kalpli bir çocuksun.
- You are a musical genius.
- Sen bir müzik dehasısın.
- I expected to see you there last night.
- Dün gece seni orada görmeyi umuyordum.
- I don't want you anywhere near the medicine cabinet.
- Seni ecza dolabına yakın bir yerde istemiyorum.
- Are you calling me a liar?
- Sen bana yalancı mı diyorsun?
- Who punched you?
- Kim seni yumrukladı?
- You're about my age, aren't you?
- Sen benim yaşımdasın, değil mi?
- Was that you on TV last night?
- Dün gece televizyondaki sen miydin?
- You stood me up.
- Sen beni ektin.
- I'm not going to leave you alone with Tom again.
- Seni bir daha Tom'la yalnız bırakmayacağım.
- I saw you kissing him.
- Seni onu öperken gördüm.
- You aren't bad.
- Sen kötü değilsin.
- Are you fit?
- Sen uygun musun?
- I will badly miss you if you leave Japan.
- Japonya'dan ayrılırsan seni feci özleyeceğim.
- Without you, I am nothing.
- Sen olmadan ben hiçbir şeyim.
- This isn't about you and me.
- Bu sen ve benle ilgili değil.
- How did you and Tom get here?
- Sen ve Tom buraya nasıl geldiniz?
- If you buy me an ice cream, I'll kiss you.
- Bana bir dondurma alırsan, seni öperim.
- I warned you not to get near him, didn't I?
- Ona yaklaşmaman konusunda seni uyarmıştım, değil mi?
- We wanted you.
- Seni istedik.
- You always have to have your own way.
- Sen her zaman kendi bildiğini okumak zorundasın.
- You should talk to them, too.
- Sen de onlarla konuşmalısın.
- If you're a bit off, God still loves you.
- Biraz kötü olsan da, Tanrı seni hala seviyor.
- I'd hoped to convince you to stay a little longer.
- Seni biraz daha kalmaya ikna etmeyi umuyordum.
- I can't believe Tom just ignored you.
- Tom'un seni görmezden geldiğine inanamıyorum.
- Tom wants very much to see you.
- Tom seni görmeyi çok istiyor.
- You're gonna get what you deserve.
- Sen hak ettiğini alacaksın.
- I wonder why Tom didn't recognize you.
- Tom'un neden seni tanımadığını merak ediyorum.
- You're the one who told me that, aren't you?
- Bana bunu söyleyen kişi sensin, değil mi?
- Did you really talk to Tom?
- Sen gerçekten Tom'a konuştun mu?
- I'll be there waiting for you.
- Orada seni bekliyor olacağım.
- I won't let you in.
- Seni içeri almayacağım.
- Do you need a ride home later?
- Seni eve bırakmamı ister misin?
- You made her blush.
- Sen onu utandırdın.
- You're attractive.
- Sen çekicisin.
- We can't afford to lose you, Tom.
- Seni kaybetmeyi göze alamayız, Tom.
- I saw you with him last Monday.
- Geçen pazartesi seni onunla birlikte gördüm.
- I can drive you.
- Seni götürebilirim.
- If something happens, I'll call you.
- Bir şey olursa seni ararım.
- I can call you tomorrow.
- Yarın seni arayabilirim.
- What made you believe Tom was telling the truth?
- Tom'un gerçeği söylediğine seni inandıran neydi?
- Are you and Tom still friends?
- Sen ve Tom hâlâ arkadaş mısınız?
- Is this the first time you and Tom have done this together?
- Tom ve sen bunu ilk kez mi birlikte yapıyorsunuz?
- I wanted to kill you.
- Seni öldürmek istedim.
- I admit that at first I didn't like you.
- İlk başta seni sevmediğimi kabul ediyorum.
- He still remembers you.
- O hâlâ seni hatırlar.
- I'll wait for you in the room.
- Seni odada bekleyeceğim.
- That really bothers you, doesn't it?
- Bu seni gerçekten rahatsız ediyor, değil mi?
- Who's taller, you or Tom?
- Kim daha uzun, sen mi Tom mu?
- What Tom said made you angry, didn't it?
- Tom'un söylediği seni kızdırdı, değil mi?
- Aren't you seeing anyone?
- Sen kimseyle görüşmüyor musun?
- You're foolish.
- Sen aptalsın.
- How could you even think such a thing?
- Böyle bir şeyi nasıl düşünebilirsin ki sen?
- You're a dead man.
- Sen ölü bir adamsın.
- I'll call you first thing in the morning.
- Sabah ilk iş seni arayacağım.
- And what about you?
- Sen ne olacaksın?
- You look a little young to be a teacher.
- Sen öğretmen olmak için biraz genç görünüyorsun.
- You stay away.
- Sen uzak dur.
- I want to see you tomorrow.
- Yarın seni görmek istiyorum.
- Don't ever forget how much stronger Tom is than you are.
- Tom'un senden ne kadar güçlü olduğunu asla unutma.
- Would that make you feel better?
- Bu seni daha iyi hissettirir mi?
- If you try to find me, I will find you.
- Eğer beni bulmaya çalışırsan, ben seni bulacağım.
- Tom wants to take you home.
- Tom seni eve götürmek istiyor.
- You're a very good coach.
- Sen çok iyi bir koçsun.
- Where did you and Tom first meet?
- Sen ve Tom ilk olarak nerede karşılaştınız?
- He will catch you.
- O seni yakalayacak.
- I'll miss you.
- Ben seni çok özleyeceğim.
- Had I known your telephone number, I would have called you.
- Telefon numaranı bilseydim, seni arardım.
- Tom likes you just the way you are.
- Tom seni olduğun gibi seviyor.
- You weren't actually the one who did that, were you?
- Aslında bunu yapan sen değildin, değil mi?
- I'll call you right back.
- Seni hemen geri arayacağım.
- I love you more and more.
- Seni gittikçe daha çok seviyorum.
- Who do you think you are?
- Sen kim olduğunu sanıyorsun?
- Let me take you to the hospital.
- Seni hastaneye götüreyim.
- Are you also from Boston?
- Sen de Bostonlu musun?
- I don't know when I'll get around to visiting you.
- Seni ne zaman ziyaret edebileceğimi bilmiyorum.
- You already know, don't you?
- Sen zaten biliyorsun, değil mi?
- You're smarter than Tom is.
- Sen Tom'dan daha akıllısın.
- I'm glad I hired you.
- Seni işe aldığıma memnun oldum.
- I wish I could have seen you.
- Keşke seni görebilseydim.
- Only you can save me.
- Sadece sen beni kurtarabilirsin.
- That's very naughty of you.
- Sen çok yaramazsın.
- I won't blame you for this.
- Bunun için seni suçlamayacağım.
- In five minutes I want to see you on the balcony.
- Beş dakika içinde seni balkonda görmek istiyorum.
- You wash the potatoes.
- Patatesleri sen yıka.
- I find you attractive.
- Seni çekici buluyorum.
- You're optimistic.
- Sen iyimsersin.
- What are you going as?
- Sen ne olarak gidiyorsun?
- I'll take you home now.
- Seni eve götüreceğim.
- I will never abandon you.
- Seni asla terk etmeyeceğim.
- Who do you usually go sailing with?
- Sen genellikle kiminle denize açılırsın?
- Do you take us for idiots?
- Sen bizi aptal mı zannettin?
- You and I both know what happened.
- Sen ve ben ikimiz de ne olduğunu biliyoruz.
- Why would I be afraid of you?
- Senden niye korkayım ki?
- I want you back by my side, Mary.
- Seni tekrar yanımda istiyorum, Mary.
- I'll call you when I need you.
- İhtiyacım olduğunda seni arayacağım.
- I promise to leave you alone.
- Seni yalnız bırakmaya söz veriyorum.
- You are such a loser.
- Sen tam bir eziksin.
- What makes you so special?
- Seni çok özel yapan ne?
- You're very materialistic.
- Sen çok materyalistsin.
- You're a moron.
- Sen bir geri zekâlısın.
- You're needy.
- Sen muhtaçsın.
- Golden guns don't protect you from bullets.
- Altın silahlar seni kurşunlardan korumaz.
- How did you find out?
- Sen nasıl öğrendin?
- Tom never did like you very much.
- Tom asla seni çok sevmedi.
- Are you questioning my orders?
- Sen benim emirlerimi mi sorguluyorsun?
- I'll introduce you to the team.
- Seni ekiple tanıştıracağım.
- You've become a beautiful woman.
- Sen güzel bir kadın oldun.
- Who hates you?
- Kim senden nefret ediyor?
- You're a very beautiful woman.
- Sen çok güzel bir kadınsın.
- What type of person are you?
- Ne tür bir insansın sen?
- I always counted you as a friend.
- Seni her zaman arkadaşım olarak gördüm.
- Aren't you the one behind all of this?
- Tüm bunların arkasındaki sen değil misin?
- You seem to be afraid of Tom.
- Sen Tom'dan korkuyor gibi görünüyorsun.
- Why would I hurt you?
- Seni neden inciteyim?
- What did you get from him?
- Sen ondan ne aldın?
- Meg called you during your absence.
- Sen yokken Meg seni aradı.
- How many times have you and Tom kissed?
- Sen ve Tom kaç kere öpüştünüz?
- Are you one of Tom's relatives?
- Sen Tom'un akrabalarından mısın?
- Tom, I think that girl is waiting for you.
- Tom, sanırım şu kız seni bekliyor.
- Are you really the one who did that?
- Onu yapan kişi gerçekten sen misin?
- God created you.
- Seni Tanrı yarattı.
- You've become a very beautiful woman.
- Sen çok güzel bir kadın oldun.
- You don't even know her.
- Sen onu bilmiyorsun bile.
- Are you going to hurt us?
- Sen bize zarar verecek misin?
- Nothing has to happen until you're ready.
- Sen hazır olana kadar hiçbir şey olmak zorunda değil.
- I can't come and see you every day.
- Seni her gün gelip göremem.
- You've aroused my interest.
- Sen benim ilgimi uyandırdın.
- Tom really scared you, didn't he?
- Tom seni gerçekten korkuttu, değil mi?
- You are lucky because he didn't bite you.
- Şanslısın çünkü seni ısırmadı.
- You're a lot taller than Tom.
- Sen Tom'dan çok daha uzunsun.
- What're you up to now?
- Sen ne yapıyorsun?
- You were so sweet.
- Sen çok tatlıydın.
- Aren't you the only one who has a key to this door?
- Bu kapının anahtarı elinde olan tek kişi sen değil misin?
- When will you depart for Moscow?
- Sen ne zaman Moskova için yola çıkacaksın?
- Tom, you're with me.
- Tom, sen benimlesin.
- I've heard of you.
- Seni duymuştum.
- Are you able to help us at all?
- Sen hiç bize yardım edebilir misin?
- If you did that, they'd kick you out of the bar.
- Eğer bunu yaparsan, seni bardan atarlar.
- You deserve everything you get.
- Sen aldığın her şeyi hak ediyorsun.
- You may as well come with me.
- Sen benimle de gelebilirsin.
- You're lazy.
- Sen tembelsin.
- I'm sorry if I made you uncomfortable.
- Seni rahatsız ettiysem özür dilerim.
- Tom is waiting for you in his office.
- Tom seni ofisinde bekliyor.
- I like you a great deal.
- Seni çok seviyorum.
- When did you decide to not to allow Tom to do that?
- Sen ne zaman Tom'un onu yapmasına izin vermemeye karar verdin?
- I think you weigh more than Tom does.
- Bence sen Tom'dan daha kilolusun.
- I didn't intend to alarm you.
- Ben seni telaşa düşürmeye niyetlenmedim.
- So, what would you do?
- Peki, sen ne yapardın?
- Do you want us to call you?
- Seni aramamızı ister misin?
- I wish you could've been there.
- Keşke sen de orada olabilseydin.
- Were you the bass player?
- Sen basçı mıydın?
- Do you want me to drive you to the airport?
- Seni havaalanına bırakmamı ister misin?
- You underestimated her.
- Sen onu hafife aldın.
- You said you could speak French.
- Sen Fransızca konuşabildiğini söyledin.
- When you come back, I'll be gone.
- Sen döndüğünde, ben gitmiş olacağım.
- I'll call you right back.
- Seni hemen arayacağım.
- When you called, I was already awake.
- Sen aradığında ben çoktan uyanmıştım.
- Do you remember the first time you and I went to Boston together?
- Sen ve ben ilk kez birlikte Boston'a gittiğimizi hatırlıyor musun?
- Why did you and Tom leave early?
- Tom ve sen neden erkenden ayrıldınız?
- I will love you forever!
- Seni sonsuza kadar seveceğim!
- You're vain.
- Sen kibirlisin.
- I don't want to see you disappointed.
- Seni hayal kırıklığına uğramış görmek istemiyorum.
- Were you the one who told Tom to do that?
- Tom'a bunu yapmasını söyleyen sen miydin?
- You're not getting dressed.
- Sen giyinmiyorsun.
- I'm punishing you for your negligence.
- İhmalkarlığın için seni cezalandırıyorum.
- Did Tom force you not to do that?
- Tom onu yapmaman için seni zorladı mı?
- Why don't we talk about you?
- Niçin senden bahsetmiyoruz?
- You can rely on my support.
- Sen benim desteğime güvenebilirsin.
- You're a good swimmer.
- Sen iyi bir yüzücüsün.
- I'm very happy to see you.
- Seni gördüğüme çok sevindim.
- I could kill you myself.
- Seni kendi başıma öldürebilirdim.
- This letter arrived while you were out.
- Bu mektup sen dışardayken geldi.
- My wife will be glad to see you, too.
- Eşim de seni görmekten memnun olacak.
- I'd better take you to the hospital.
- Seni hastaneye götürsem iyi olur.
- We're all looking forward to seeing you.
- Seni görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
- You could've been the one.
- O kişi sen olabilirdin.
- I thought I did something to make you upset.
- Seni üzecek bir şey yaptığımı sanıyordum.
- Tom was just trying to protect you.
- Tom sadece seni korumaya çalışıyordu.
- Where do you cook?
- Sen nerede yemek pişirirsin?
- No matter what you say, waseieigo is Japanese.
- Sen ne dersen de waseieigo Japoncadır.
- You tell jokes like Tom does.
- Sen de Tom gibi şakalar yapıyorsun.
- You're even dumber than I am.
- Sen benden bile aptalsın.
- You're productive.
- Sen üretkensin.
- I've already warned you.
- Seni uyarmıştım.
- You can't do anything.
- Sen bir şey yapamazsın.
- Does that bother you?
- Bu seni rahatsız ediyor mu?
- Aren't you loyal?
- Sen sadık değil misin?
- You may stay here.
- Sen burada kalabilirsin.
- I didn't see you.
- Seni görmedim.
- You speak so quietly I can barely hear you.
- O kadar sessiz konuşuyorsun ki seni zar zor duyabiliyorum.
- You took the wrong key.
- Sen yanlış anahtarı aldın.
- I expected you thirty minutes ago.
- Seni otuz dakika önce bekledim.
- I hope you and Tom won't be too disappointed.
- Umarım sen ve Tom hayal kırıklığına uğramazsınız.
- You must think I'm really strange.
- Sen gerçekten tuhaf olduğumu düşünmelisin.
- You heard from him?
- Sen ondan haber aldın mı?
- I warned you that Tom was coming.
- Tom'un geldiğine dair seni uyardım.
- I'll phone you every night.
- Seni her gece arayacağım.
- I expected to find you in bed.
- Seni yatakta bulmayı bekliyordum.
- You and I are both adults.
- Sen ve ben her ikimiz de yetişkiniz.
- You were so awesome.
- Sen çok harikaydın.
- You're new here.
- Sen burada yenisin.
- You were born to be real, not to be perfect.
- Sen gerçek olmak için doğdun, mükemmel olmak için değil.
- Do you think I still love her?
- Sen onu hâlâ sevdiğimi mi düşünüyorsun?
- He wasn't expecting to see you.
- O seni görmeyi beklemiyordu.
- We're not blaming you.
- Seni suçlamıyoruz.
- Do you live in this building?
- Sen bu binada mı yaşıyorsun?
- Did you slash Tom's tires?
- Tom'un lastiklerini sen mi kestin?
- I'm sorry, I thought you were someone else.
- Özür dilerim, seni başka biri sandım.
- I'm three years younger than you.
- Senden üç yaş daha gencim.
- Do you have their address?
- Sende onların adresi var mı?
- You were my teacher.
- Sen benim öğretmenimdin.
- I just want you to know that I forgive you.
- Seni bağışladığımı bilmeni istiyorum.
- You're like Tom.
- Sen Tom gibisin.
- Can I see you inside, please?
- Ben seni içeride görebilir miyim, lütfen?
- Let me kiss you.
- Seni öpmeme izin ver.
- I'll give you a call sometime.
- Seni bazen arayacağım.
- You are not a student.
- Sen bir öğrenci değilsin.
- Why does this surprise you?
- Bu seni neden şaşırttı?
- I just can't forget about you.
- Seni unutamıyorum ben ya.
- Tom told me I could call you.
- Tom seni arayabileceğimi söyledi.
- I haven't seen you since college.
- Seni üniversiteden beri görmedim.
- Hey, wait a minute, are you thinking what I'm thinking?
- Hey, bekle bir dakika, sen de benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?
- I saw her try to kiss you.
- Kızın seni öpmeye çalıştığını gördüm.
- What makes you so sure?
- Seni çok emin yapan ne?
- You're a bit younger than Tom is, aren't you?
- Sen Tom'dan biraz daha gençsin, değil mi?
- You're a crazy woman.
- Sen deli bir kadınsın.
- I promise I will protect you.
- Söz veriyorum seni koruyacağım.
- Did Tom send you here to tell me that?
- Tom seni buraya bunu bana söylemen için mi gönderdi?
- He forgave you.
- Seni affetti.
- Are you nearsighted?
- Miyop musun sen?
- I need to get you home.
- Seni eve götürmem gerekiyor.
- You said I should do that.
- Bunu yapmam gerektiğini sen söyledin.
- I wasn't looking for you.
- Ben seni aramıyordum.
- You are a vegetarian.
- Sen bir vejetaryensin.
- If something happens, I'll call you.
- Bir şey olursa, seni ararım.
- The cold doesn't seem to bother you as much as it bothers me.
- Soğuk seni beni rahatsız ettiği kadar rahatsız etmiyor gibi görünüyor.
- It's just you and me.
- Sadece sen ve ben.
- Tom cares about you.
- Tom seni umursuyor.
- I will wait for you at the bus stop.
- Seni otobüs durağında bekleyeceğim.
- You're forgetful.
- Sen unutkansın.
- We were just talking about you when you called.
- Sen aradığında biz de tam senden bahsediyorduk.
- Have you ever heard of a man named Tom Jackson?
- Sen hiç Tom Jackson adında bir adamı duydun mu?
- Aren't you the girl Tom has been dating?
- Sen Tom'un çıktığı kız değil misin?
- You're a good leader.
- Sen iyi bir lidersin.
- I think you're jealous.
- Bence sen kıskançsın.
- Where exactly do you live?
- Sen tam olarak nerede yaşıyorsun?
- I miss you badly.
- Seni çok fena özlüyorum.
- Why should I hire you?
- Neden seni işe alayım?
- Tell me why I shouldn't fire you.
- Seni neden kovmamam gerektiğini söyle.
- You've been so kind.
- Sen çok naziktin.
- I'll pick you up at eight.
- Seni saat sekizde alacağım.
- You're so stuck up.
- Sen çok kibirlisin.
- We all liked you.
- Biz hepimiz seni sevdik.
- I really miss you.
- Seni gerçekten özlüyorum.
- What exactly do you want us to do?
- Sen tam olarak ne yapmamızı istiyorsun?
- You and I can work together.
- Sen ve ben beraber çalışabiliriz.
- Let's see you beat that.
- Seni bunu yenerken görelim.
- It will get you nowhere.
- O seni hiçbir yere götürmez.
- That's never stopped you before.
- Bu seni daha önce hiç durdurmamıştı.
- They're expecting you.
- Seni bekliyorlar.
- Tom will always want you around.
- Tom seni hep yanında isteyecek.
- Who raised you?
- Kim seni kaldırdı?
- I didn't want to wake you.
- Seni uyandırmak istemedim.
- If you don't kill them, they'll kill you.
- Eğer onları öldürmezsen, onlar seni öldürür.
- You're my special gift from God.
- Sen benim Tanrı'dan gelen özel hediyemsin.
- You're pleased, aren't you?
- Sen memnunsun, değil mi?
- How long did you know Tom?
- Sen Tom'u ne zamandır tanıyordun?
- I won't put you on the spot.
- Seni zor durumda bırakmayacağım.
- A narcissist is someone better looking than you are.
- Narsist, senden daha yakışıklı olan kişidir.
- I must destroy you.
- Seni yok etmeliyim.
- You aren't so smart.
- Sen o kadar akıllı değilsin.
- I know Tom doesn't like you.
- Tom'un seni sevmediğini biliyorum.
- I should've called you.
- Seni aramalıydım.
- You're a loser, Tom.
- Sen bir eziksin, Tom.
- You need a lot more capital.
- Sen çok daha fazla sermayeye ihtiyaç duyuyorsun.
- Are you ever wrong?
- Sen hiç yanılır mısın?
- You would make a great mother.
- Senden harika bir anne olurdu.
- You should sit with Tom.
- Sen Tom'la oturmalısın.
- You make me feel so guilty.
- Sen bana çok suçlu hissettiriyorsun.
- I won't leave you here.
- Seni burada bırakmayacağım.
- You stay out of this.
- Sen bunun dışında kal.
- You're much better looking than I am.
- Sen benden çok daha yakışıklısın.
- Wouldn't you want that?
- Sen bunu istemez miydin?
- You have been chosen.
- Sen seçildin.
- Did you just call me fat?
- Bana şişko mu dedin sen?
- Does that make you feel better?
- Bu seni daha iyi hissettirdi mi?
- I don't follow you.
- Seni izlemiyorum.
- I certainly didn't expect to see you here in Boston.
- Seni burada Boston'da görmeyi kesinlikle beklemiyordum.
- I'll never leave you, Tom.
- Seni asla terk etmeyeceğim, Tom.
- I'm glad that I didn't eat the food that made you sick.
- Seni hasta eden yemeği yemediğime memnun oldum.
- You have information that I need.
- İhtiyacım olan bilgi sende var.
- You're not going to get away with this.
- Sen bununla kaçmayacaksın.
- Tom wouldn't have asked you for help if he could've done that by himself.
- Tom bunu kendi başına yapabilseydi senden yardım istemezdi.
- You always twist what I say.
- Sen her zaman söylediklerimi çarpıtıyorsun.
- You are a professional, but I am an amateur.
- Sen bir profesyonelsin ama ben bir amatörüm.
- We hear you, Tom.
- Seni anlıyoruz, Tom.
- He called you.
- O seni aradı.
- You were at home yesterday.
- Sen dün evdeydin.
- I wasn't expecting to see you here.
- Seni burada görmeyi ummuyordum.
- I'll be waiting for you in the lobby.
- Seni lobide bekliyor olacağım.
- You tell him the truth.
- Ona gerçeği sen söyle.
- Have you eaten your lunch yet?
- Sen öğle yemeğini yedin mi?
- I don't see why age should limit you.
- Yaşın neden seni sınırlandırması gerektiğini anlamıyorum.
- Allow me to kiss you again.
- Seni tekrar öpmeme izin ver.
- We used to live in Boston when you were a baby.
- Sen bebekken Boston'da yaşıyorduk.
- You're a doctor, right?
- Sen doktorsun değil mi?
- What was your relationship with your father like when you were a kid?
- Sen bir çocukken babanla ilişkin nasıldı?
- I believe my purpose in life is to make you happy.
- Hayattaki amacımın seni mutlu etmek olduğuna inanıyorum.
- You gave me one of these before.
- Sen daha önce bana bunlardan birini vermiştin.
- Tom is waiting for you in your office.
- Tom seni ofisinde bekliyor.
- I want to visit you.
- Ben de seni ziyaret etmek istiyorum.
- You really made me proud.
- Sen beni gerçekten gururlandırdın.
- Fear is what's keeping you from trying.
- Korku, seni çabalamaktan alıkoyan şeydir.
- He came after you left.
- Sen gittikten sonra geldi.
- I want to go back to doing what I was doing before you interrupted me.
- Sen sözümü kesmeden önce yaptığım şeye geri dönmek istiyorum.
- Don't expect everyone to like you.
- Herkesin senden hoşlanmasını bekleme.
- Tom will be happy to see you again.
- Tom seni tekrar gördüğüne sevinecek.
- That lawyer is going to pick you apart in open court tomorrow.
- O avukat yarın mahkemede seni yerden yere vuracak.
- You're a brave woman.
- Sen cesur bir kadınsın.
- You could have drowned.
- Sen boğulabilirdin.
- I don't want to shoot you, but I will if I have to.
- Seni vurmak istemiyorum ama mecbur kalırsam vururum.
- I wish I'd called you.
- Keşke seni arasaydım.
- I have always considered you a good friend.
- Seni her zaman iyi bir arkadaş olarak düşündüm.
- We like you.
- Seni seviyoruz.
- You're way faster than me.
- Sen benden çok daha hızlısın.
- What're you insinuating?
- Sen ne ima ediyorsun?
- That's very generous of you.
- Sen çok cömertsin.
- If you'd run all the way, you would've gotten there in time.
- Eğer sen tüm yolu koşsaydın sen oraya zamanında giderdin.
- I just want you to know that I really love you.
- Seni gerçekten sevdiğimi bilmeni istiyorum.
- You must be quite accustomed to using chopsticks by now.
- Sen şimdiye kadar yemek çubuklarını kullanmaya oldukça alışkın olmalısın.
- I didn't mean to hurt you.
- Seni incitmek istemedim.
- He introduced you to me, don't you remember?
- O, seni benimle tanıştırmıştı, hatırlamıyor musun?
- Tom doesn't seem to like you very much.
- Tom seni çok seviyor gibi görünmüyor.
- What did you study?
- Sen ne çalıştın?
- Where have you gone?
- Nereye gittin sen?
- Have you ever dried your hair with a hairdrier?
- Sen hiç bir saç kurutma makinesi ile saçını kuruttun mu?
- I haven't been the same since you left.
- Sen gittiğinden beri eskisi gibi değilim.
- Are you an imposter?
- Sen bir sahtekar mısın?
- What doesn't kill you will make you stronger.
- Seni öldürmeyen şey güçlendirir.
- Nobody's blaming you.
- Hiç kimse seni suçlamıyor.
- You let her get away.
- Kaçmasına sen izin verdin.
- Are you with the police?
- Sen polisle misin?
- We had you under surveillance.
- Seni gözetim altında tuttuk.
- What kind of people irritate you?
- Ne tür insanlar seni rahatsız eder?
- You're from Iran.
- Sen İranlısın.
- Don't you ever wear any color other than black?
- Hiç siyahtan başka renk giymez misin sen?
- We're going to send you to Boston to work in our office there.
- Oradaki ofisimizde çalışmak için seni Boston'a göndereceğiz.
- Where does this path take you?
- Bu yol seni nereye götürüyor?
- Only you can save me.
- Beni sadece sen kurtarabilirsin.
- Are you and Tom coming to the party tonight?
- Sen ve Tom bu gece partiye geliyor musunuz?
- Am I supposed to know you?
- Seni tanımam gerekiyor mu?
- I don't think I can do this without you.
- Sen olmadan bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
- We'll drop you off on the way.
- Seni de yolda bırakırız.
- Well, I waited for you.
- Eh, ben seni bekledim.
- I think you're mean.
- Bence sen kötüsün.
- Didn't you do that?
- Bunu sen yapmadın mı?
- May I kiss you again?
- Seni tekrar öpebilir miyim?
- How would you do it?
- Sen nasıl yapardın?
- You should be the one to go.
- Sen gidecek kişi olmalısın.
- You treat me as if I didn't exist.
- Sen bana sanki var olmamışım gibi davranıyorsun.
- You're a good kid.
- Sen hoş bir çocuksun.
- We've been searching for you.
- Seni arıyorduk.
- I can see you.
- Seni görebiliyorum.
- Was that you at the door?
- Kapıdaki sen miydin?
- You have the same name as my father.
- Sen babamla aynı isme sahipsin.
- You should be with the others.
- Sen diğerleriyle birlikte olmalısın.
- What did you say to me, punk?
- Bana ne dedin sen, serseri?
- You're a good salesman.
- Sen iyi bir satıcısın.
- I'm sorry, I didn't hear you.
- Üzgünüm, seni duymadım.
- Are you a vampire?
- Sen vampir misin?
- You are my sand; I am your wave; sweat is our sea.
- Sen benim kumumsun; ben senin dalganım; ter bizim denizimiz.
- You're a spy.
- Sen bir casussun.
- I want to introduce you to some people.
- Seni bazı insanlarla tanıştırmak istiyorum.
- I'm sorry I made you worry.
- Seni endişelendirdiğim için özür dilerim.
- I came by last night, but you weren't here.
- Dün gece geldim ama sen yoktun.
- You aren't thinking.
- Sen düşünmüyorsun.
- I hate you!
- Senden nefret ediyorum!
- Who hates you?
- Senden kim nefret ediyor?
- Go where nobody knows you.
- Kimsenin seni tanımadığı bir yere git.
- You were unconscious.
- Sen bilinçsizdin.
- You're the only one here who thinks Tom is a nice guy, aren't you?
- Burada Tom'un iyi biri olduğunu düşünen bir tek sen varsın, değil mi?
- You and I can handle it, I think.
- Sanırım sen ve ben bunun üstesinden gelebiliriz.
- I don't want you on the trip.
- Seni gezide istemiyorum.
- Have I called you at a bad time?
- Seni kötü bir zamanda mı aradım?
- I'm sorry if I woke you.
- Seni uyandırdıysam üzgünüm.
- You are way off the track.
- Sen yoldan çıkmışsın.
- I don't want you in my house.
- Seni evimde istemiyorum.
- Why does that surprise you?
- Neden bu seni şaşırtıyor?
- Let me introduce you to a good dentist.
- Seni iyi bir dişçiyle tanıştırayım.
- I think you should be the one to tell Tom he's fired.
- Bence Tom'a kovulduğunu söyleyen sen olmalısın.
- You have my support.
- Seni destekliyorum.
- You'll always be my best friend.
- Sen daima benim en iyi arkadaşım olacaksın.
- If you were in Tom's shoes, what would you do?
- Tom'un yerinde olsaydın, sen ne yapardın?
- You've got a great memory.
- Sen harika bir belleğe sahipsin.
- I can protect you.
- Seni koruyabilirim.
- What were you doing when Tom came?
- Tom geldiğinde sen ne yapıyordun?
- What a charming girl you are!
- Ne kadar büyüleyici bir kızsın sen!
- How many years have you lived in Boston?
- Sen kaç yıldır Boston'da yaşıyorsun?
- You're overemotional.
- Sen aşırı duygusalsın.
- I trusted you with my secret and you betrayed me.
- Sırrım konusunda sana güvenmiştim ama sen bana ihanet ettin.
- Aren't you the girl Tom has been dating?
- Tom'un çıktığı kız sen değil misin?
- You and I seem to be the only people here.
- Burada sadece sen ve ben varız gibi görünüyor.
- I'm sorry I kept you waiting.
- Seni beklettiğim için özür dilerim.
- Do people ever accuse you of being snobbish?
- İnsanlar seni hiç züppe tavırlı olmakla suçlar mı?
- How'd you do it?
- Sen nasıl yaptın?
- Have you ever seen Tom and Mary dancing together?
- Sen hiç Tom ile Mary'nin birlikte dans ettiğini gördün mü?
- I wouldn't want you to think I wasn't happy to see you.
- Seni gördüğüme sevinmediğimi düşünmeni istemem.
- I can't tell you how much we've missed you.
- Seni ne kadar çok özlediğimizi söyleyemem.
- You're sociable.
- Sen sosyalsin.
- I bet they really miss you there.
- Bahse varım seni gerçekten orada özlerler.
- You're not Canadian.
- Sen Kanadalı değilsin.
- I know Tom really does care about you.
- Tom'un seni gerçekten önemsediğini biliyorum.
- You would make a good diplomat.
- Sen iyi bir diplomat olurdun.
- Nobody followed you.
- Kimse seni takip etmedi.
- We're going to try to get you full custody.
- Seni tam gözetim altına almaya çalışacağız.
- How did you kill him?
- Sen onu nasıl öldürdün?
- I'll be asleep by the time you get here.
- Sen gelene kadar uyumuş olurum.
- You are a good driver.
- Sen iyi bir şoförsün.
- You're talented, aren't you?
- Sen yeteneklisin, değil mi?
- Tom says he's never seen you before.
- Tom daha önce seni hiç görmediğini söylüyor.
- I don't like waiting for you.
- Seni beklemeyi sevmiyorum.
- You're a mean old man.
- Sen kaba yaşlı bir adamsın.
- Would that make you feel any better?
- O seni daha iyi hissettirir mi?
- Maybe you should also ask.
- Belki sen de sormalısın.
- I can do something for him, but you can't.
- Ben onun için bir şeyler yapabilirim ama sen yapamazsın.
- You never said much about what happened.
- Sen ne olduğu hakkında çok şey söylemedin.
- Did Tom ask you for help?
- Tom senden yardım istedi mi?
- Did someone force you to do that?
- Biri seni bunu yapmaya mı zorladı?
- I came here to warn you about Tom.
- Seni Tom hakkında uyarmak için buraya geldim.
- I'll go if you will.
- Sen gideceksen gideceğim.
- They hate you.
- Onlar senden nefret ediyor.
- You're very important to us.
- Sen bizim için çok önemlisin.
- I'll be back to see you tomorrow.
- Yarın seni görmek için geri döneceğim.
- I'll stop calling you that.
- Seni böyle aramayı bırakacağım.
- You're a grown woman now.
- Sen artık yetişkin bir kadınsın.
- You called the police.
- Sen polisi çağırdın.
- If you don't have one, I'll give you one.
- Eğer sende yoksa, sana bir tane veririm.
- We should get you to a doctor.
- Seni doktora götürmeliyiz.
- Do you want me to leave you alone?
- Seni yalnız bırakmamı ister misin?
- I have no intention whatever of disturbing you.
- Ne olursa olsun seni rahatsız etmeye niyetim yok.
- You're a lot taller than I am, aren't you?
- Sen benden çok daha uzunsun, değil mi?
- Didn't you used to be a teacher?
- Sen öğretmen değil miydin?
- You killed them.
- Onları sen öldürdün.
- I'll follow you to the ends of the earth.
- Dünyanın öbür ucuna kadar seni takip edeceğim.
- I won't leave you behind.
- Seni arkamda bırakmayacağım.
- I wasn't accusing you of anything.
- Seni bir şeyle suçlamıyordum.
- I was hoping I'd see you.
- Seni göreceğimi umuyordum.
- I can't fire you.
- Seni kovamam.
- I wish Tom had come with us, don't you?
- Keşke Tom da bizimle gelseydi, ya sen?
- You're a little younger than Tom is, aren't you?
- Sen Tom'dan biraz daha gençsin, değil mi?
- I'm not going to let Tom hurt you again.
- Tom'un seni tekrar incitmesine izin vermeyeceğim.
- You're too crazy!
- Sen çok çılgınsın!
- He'll have to forget about you.
- O seni unutmak zorunda kalacak.
- How about you and I go for a walk?
- Sen ve ben bir yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- I'll call you when it's done.
- Bitince seni ararım.
- Are you by yourself?
- Sen tek başına mısın?
- You're a pretty cool guy.
- Sen çok havalı bir adamsın.
- If I remember correctly, you were quite optimistic at that time.
- Eğer doğru hatırlıyorsam, sen o zamanlar oldukça iyimserdin.
- Why does Tom want you here?
- Tom neden seni burada istiyor?
- You are the most beautiful woman I have ever seen.
- Sen hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın.
- You write well.
- Sen iyi yazıyorsun.
- I'll call you when I have time.
- Zamanım olduğunda seni arayacağım.
- You talk in your sleep.
- Sen uykunda konuşuyorsun.
- Tom hopes to see you in October.
- Tom seni ekimde görmeyi umuyor.
- You're way too pessimistic.
- Sen çok fazla kötümsersin.
- I wanted to impress you.
- Seni etkilemek istedim.
- I'd like to see you again tomorrow.
- Yarın seni tekrar görmek istiyorum.
- Are you still in school?
- Sen hala okulda mısın?
- Whether I'm sleeping or awake, I think of you all the time.
- Uyusam da uyanık olsam da hep seni düşünüyorum.
- Well, I didn't want to make you nervous.
- Yani, ben seni germek istememiştim.
- How well do you speak French?
- Sen ne kadar iyi Fransızca konuşuyorsun?
- Is that you, Tom?
- O sen misin, Tom?
- Why are you down here?
- Sen neden buradasın?
- It's not enough to go to heaven, I want to take you there.
- Cennete gitmek yetmez, seni oraya götürmek istiyorum.
- Can I drop you off?
- Seni bırakabilir miyim?
- You're not even a student here.
- Sen burada bir öğrenci bile değilsin.
- Are you a law student?
- Sen bir hukuk öğrencisi misin?
- You've told me this story before tons of times.
- Sen daha önce bana bu hikayeyi defalarca anlattın.
- Have you ever had a problem similar to this?
- Sen hiç buna benzer bir sorun yaşadın mı?
- You're harsh.
- Sen acımasızsın.
- I can't leave you there.
- Seni orada bırakamam.
- I can take you there.
- Seni oraya götürebilirim.
- You're a good driver.
- Sen iyi bir şoförsün.
- You're free.
- Sen özgürsün.
- That's what I've always loved about you.
- Sende hep sevdiğim şey buydu.
- I put it, and you take it.
- Onu ben koyarım ve sen alırsın.
- I'll give you a ride to the airport.
- Seni havaalanına götüreceğim.
- You must really be stupid.
- Sen gerçekten aptal olmalısın.
- We haven't forgotten you.
- Seni unutmadık.
- You and I make a good team.
- Sen ve ben iyi bir takım oluruz.
- Your parents raised you well.
- Annenle baban seni iyi yetiştirmiş.
- You're difficult.
- Sen zorsun.
- You can't tell anybody what's going on.
- Sen neler olduğunu kimseye söyleyemezsin.
- I'm sure going to miss you.
- Seni özleyeceğimden eminim.
- I can get you out of prison.
- Seni hapisten çıkarabilirim.
- Let me drive you.
- Seni götüreyim.
- Did you pick this?
- Bunu sen mi seçtin?
- I couldn't hear you very well.
- Seni çok iyi duyamadım.
- I should drive you home.
- Seni eve götürmeliyim.
- In fact, you are quite right.
- Aslında sen oldukça haklısın.
- Tom will call you.
- Tom seni çağıracak.
- You got shot, Tom.
- Sen vuruldun, Tom.
- Tell Tom I'm sorry I made you late.
- Tom'a seni geciktirdiğim için üzgün olduğumu söyle.
- I can see why Tom likes having you around.
- Tom'un seni neden sevdiğini anlayabiliyorum.
- You're a good assistant, Tom.
- Sen iyi bir asistansın, Tom.
- It's so nice to see you again.
- Seni tekrar görmek çok güzel.
- You can still swim quite well, can't you?
- Sen hâlâ oldukça iyi yüzebiliyorsun, değil mi?
- Tom will try to convince you to do that.
- Tom bunu yapman için seni ikna etmeye çalışacak.
- Are you the one who let the dog in?
- Köpeğin içeri girmesine izin veren kişi sen misin?
- I never said I didn't want you.
- Seni istemediğimi asla söylemedim.
- We're going to send you to Boston to work in our office there.
- Ofisimizde çalışman için seni Boston'a göndereceğiz.
- You accept Tom's suggestions.
- Sen Tom'un önerilerini kabul edersin.
- You're not exactly an outsider.
- Sen de pek yabancı sayılmazsın.
- I'm sorry I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- You're a very lucky guy, aren't you?
- Sen çok şanslı bir adamsın, değil mi?
- You and he have to do the job.
- Onunla sen işi yapmak zorundasınız.
- I want to be the one who makes you happy.
- Seni mutlu eden kişi olmak istiyorum.
- My sweet darling, I miss you so much.
- Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- You're too pushy.
- Sen çok saldırgansın.
- A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
- I hope to hear from you soon.
- Umarım yakında senden haber alırım.
- You're talking fast.
- Sen hızlı konuşuyorsun.
- You sure do drink a lot.
- Sen kesinlikle çok içiyorsun.
- Aren't you one of Tom's children?
- Sen Tom'un çocuklarından biri değil misin?
- I wasn't waiting for you.
- Seni beklemiyordum.
- I talked Tom out of suing you.
- Tom'u seni dava etmekten vazgeçirdim.
- How nice to see you again.
- Seni tekrar görmek ne güzel.
- You really are short, aren't you?
- Sen gerçekten kısasın değil mi?
- You said I'd be safe here.
- Burada güvende olacağımı sen söyledin.
- That makes you happy, right?
- Bu seni mutlu yapıyor, değil mi?
- I don't see why age should limit you.
- Yaşın seni neden kısıtlaması gerektiğini anlamıyorum.
- Your parents are here to pick you up.
- Ailen seni almaya geldi.
- Tom couldn't have done that without you.
- Tom bunu sen olmadan yapamazdı.
- You're stubborn.
- Sen inatçısın.
- Do you have any idea how stupid this makes you look?
- Bunun seni ne kadar aptal gösterdiği hakkında bir fikrin var mı?
- In my dream, you were Tom.
- Rüyamda sen Tom'dun.
- You're a bright guy.
- Sen parlak bir adamsın.
- You were right about this.
- Sen bu konuda haklıydın.
- Being sick in bed, my father can't see you.
- Hasta yatağında olduğu için babam seni göremez.
- You're like a machine.
- Sen bir makine gibisin.
- I'm better looking than you.
- Senden daha iyi görünüyorum.
- You're a rude person.
- Sen kaba bir adamsın.
- I'm very impressed with you.
- Senden çok etkilendim.
- Is there someone waiting for you at home?
- Evde seni bekleyen biri var mı?
- You work it out.
- Sen halledersin.
- You must've been wrong.
- Sen hatalı olmalısın.
- How would you respond?
- Sen nasıl karşılık verirdin?
- I think you need to tell Tom to leave you alone.
- Bence Tom'a seni yalnız bırakmasını söylemelisin.
- We're not going to fire you.
- Seni işten atmayacağız.
- I'm sure glad to see you.
- Seni gördüğüme sevindim.
- I will take you for a swim.
- Seni yüzmeye götüreceğim.
- I think you're a great guy, but I'm in love with Tom.
- Bence sen harika birisin ama ben Tom'a aşığım.
- I can do something for him, but you can't.
- Ben onun için bir şey yapabilirim ama sen yapamazsın.
- Either you or I have to do that.
- Ya sen ya da ben bunu yapmak zorundayız.
- I want to be the one who makes you laugh.
- Seni güldüren kişi olmak istiyorum.
- You should talk to her, too.
- Sen de onunla konuşmalısın.
- You're competitive, aren't you?
- Sen rekabetçisin, değil mi?
- I warned you not to trust her.
- Ona güvenmemen için seni uyardım.
- You didn't do that, did you?
- Onu sen yapmadın, değil mi?
- I remember seeing you somewhere.
- Seni bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
- You're not being objective.
- Sen tarafsız olmuyorsun.
- I expected you thirty minutes ago.
- Seni 30 dakika önce bekliyordum.
- Do you know what you're saying?
- Ne dediğinin farkında mısın sen?
- I hope to see you there.
- Seni orada görmeyi umuyorum.
- How many offers did you get?
- Sen kaç teklif aldın?
- Who died and made you king?
- Kim öldü ve kim seni kral yaptı?
- You let Tom get away.
- Tom'un gitmesine sen izin verdin.
- Don't make me come after you, Tom.
- Bana seni takip ettirme, Tom.
- Perhaps you should do that.
- Belki de bunu sen yapmalısın.
- Happy to see you.
- Seni gördüğüme sevindim.
- Somebody saw you.
- Biri seni gördü.
- Sorry, I didn't mean to snap at you.
- Özür dilerim, seni terslemek istememiştim.
- You have our total support, Tom.
- Seni tamamen destekliyoruz, Tom.
- You're not listening.
- Sen dinlemiyorsun.
- You're very alert.
- Sen çok uyanıksın.
- I hadn't really noticed Tom got a haircut until you mentioned it.
- Sen bahsedinceye kadar Tom'un saç tıraşı olduğunu gerçekten fark etmedim.
- The gods will reward you.
- Tanrılar seni ödüllendirecek.
- Tom will never leave you alone.
- Tom seni asla yalnız bırakmaz.
- He's stronger than you.
- Senden daha güçlü.
- I haven't been avoiding you.
- Senden kaçmıyordum.
- You are skinny.
- Sen zayıfsın.
- You're the teacher's pet, aren't you?
- Sen öğretmenin gözdesisin, değil mi?
- You said that Tom wasn't hungry.
- Sen Tom'un aç olmadığını söyledin.
- I've been sent to relieve you.
- Seni rahatlatmak için gönderildim.
- I must see you at once.
- Seni hemen görmeliyim.
- You are tall, but he is still taller.
- Sen uzunsun ama yine de o daha uzun.
- I was just about to come looking for you.
- Ben de tam seni aramaya geliyordum.
- I haven't seen you here before.
- Seni daha önce burada görmemiştim.
- I've asked you here to discuss a mutual problem.
- Seni buraya ortak bir sorunu konuşmak için çağırdım.
- You're hurting me.
- Sen beni incitiyorsun.
- Tom was your boyfriend when you were in high school, wasn't he?
- Sen lisedeyken Tom senin erkek arkadaşındı, değil mi?
- I brought you here so we could talk.
- Konuşabilelim diye seni buraya getirdim.
- You're always talking about Tom.
- Sen her zaman Tom hakkında konuşuyorsun.
- You're insane!
- Sen delisin!
- Aren't you an exchange student?
- Sen değişim öğrencisi değil misin?
- I haven't seen you in donkey's years!
- Uzun süredir seni görmedim!
- We've all heard about you.
- Hepimiz seni duyduk.
- You are going to get hurt.
- Sen yaralanacaksın.
- Do you intend to make fun of me in front of my friends?
- Sen arkadaşlarımın önünde benimle alay etmek mi istiyorsun?
- I want to come and see you.
- Gelip seni görmek istiyorum.
- You're a born leader.
- Sen doğuştan bir lidersin.
- I warned you not to come here again.
- Buraya bir daha gelmemen için seni uyarmıştım.
- If you don't go, I'll go.
- Sen gitmezsen ben giderim.
- How nice to see you again, Tom.
- Seni tekrar görmek ne hoş, Tom.
- I hope that you and Tom get along.
- Umarım sen ve Tom iyi anlaşırsınız.
- Did I frigthen you?
- Seni korkuttum mu?
- How can I feel relaxed with you watching me like that?
- Sen beni böyle izlerken nasıl rahatlayabilirim?
- I am lost for words when you tell me that you love me.
- Sen bana beni sevdiğini söylediğinde söyleyecek söz bulamadım.
- I hope you're as happy as I am.
- Umarım sen de benim kadar mutlusundur.
- I would like to see you again sometime.
- Seni bir ara tekrar görmek isterim.
- If you don't do what they say, they'll kill you.
- Eğer onların dediğini yapmazsan, seni öldürürler.
- You're a very lucky woman.
- Sen çok şanslı bir kadınsın.
- You don't know him, do you?
- Sen onu tanımıyorsun, değil mi?
- That's for you to decide.
- Buna sen karar vereceksin.
- Where would you be if you were Tom?
- Tom'un yerinde olsaydın sen nerede olurdun?
- I feel pity for you, you poor woman.
- Haline acıyorum seni zavallı kadın!
- Tom is going to come get you.
- Tom seni almaya gelecek.
- What were you and Tom doing in Boston?
- Tom ve sen Boston'da ne yapıyordunuz?
- I know that Tom doesn't like you.
- Tom'un seni sevmediğini biliyorum.
- Who's going to hurt you?
- Seni kim incitecek?
- This makes you feel old, doesn't it?
- Bu seni yaşlı hissettiriyor, değil mi?
- You seem to know me, but I don't know you.
- Sen beni tanıyor gibisin ama ben seni tanımıyorum.
- You are the only one who can protect them.
- Onları koruyabilecek tek kişi sensin.
- Tom won't go to sleep unless you read him a story.
- Tom, sen ona masal okumadıkça uyumayacak.
- You would also have tried to kill the offender, wouldn't you?
- Sen de suçlu kişiyi hemen öldürmeye kalkardın, öyle mi?
- Get a job, you hippie!
- İş bul, seni hippi!
- You're dishonest.
- Sen dürüst değilsin.
- Let's get you out of here.
- Hadi seni buradan çıkaralım.
- Why are you dissatisfied with your life?
- Sen neden hayatından hoşnutsuzsun?
- Whether I'm sleeping or awake, I think of you all the time.
- Uyurken de uyanıkken de her zaman seni düşünüyorum.
- I love you the best of all.
- Seni her şeyden çok seviyorum.
- You're a very hard worker.
- Sen çok çalışkan bir işçisin.
- You're a bookworm.
- Sen bir kitap kurdusun.
- You probably control it.
- Sen muhtemelen onu kontrol ediyorsun.
- A guy named Tom came to see you yesterday.
- Dün Tom adında bir adam seni görmeye geldi.
- You're really something, you know that?
- Sen gerçekten bir şeysin, bunu biliyor musun?
- You said I could talk to him.
- Sen onunla konuşabileceğimi söyledin.
- You must sell it.
- Sen onu satmalısın.
- Did you believe in Santa Claus when you were a child?
- Sen bir çocukken Noel Baba'ya inanır mıydın?
- You and Tom must be hungry.
- Sen ve Tom acıkmış olmalısınız.
- My mom won't be happy to see you.
- Annem seni gördüğüne sevinmeyecek.
- You promised you'd come.
- Sen geleceğine söz verdin.
- Did you say you had a cat?
- Sen bir kedin olduğunu söyledin mi?
Show More (1994)
|