senior - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
senior son sınıf öğrencisi n.
  • I'm a senior.
  • Ben son sınıf öğrencisiyim.
  • Tom is a senior at Harvard.
  • Tom Harvard'da son sınıf öğrencisi.
  • Fadil appeared to be a typical high school senior.
  • Fadıl tipik bir lise son sınıf öğrencisi gibi görünüyordu.
Show More (13)
senior kıdemli n., adj.
  • Nor should we be surprised if the words of Bush senior come true.
  • Kıdemli Bush'un sözleri gerçekleşirse de şaşırmamalıyız.
  • I'm already a senior citizen.
  • Zaten kıdemli bir vatandaşım.
  • The actor is two years senior to me.
  • Aktör benden iki yıl daha kıdemli.
Show More (11)
senior üst düzey n.
  • Debriefing meetings were held on a daily basis by senior Commission officials.
  • Üst düzey Komisyon yetkilileri tarafından günlük olarak bilgilendirme toplantıları düzenlenmiştir.
  • The travel ban against Mugabe and senior members of his regime has not been effectively enforced.
  • Mugabe ve rejiminin üst düzey üyelerine yönelik seyahat yasağı etkili bir şekilde uygulanmamıştır.
  • A third important point is the need for more training for senior administrative officials and politicians.
  • Üçüncü önemli husus ise üst düzey idari yetkililer ve politikacılar için daha fazla eğitim ihtiyacıdır.
Show More (9)
senior yaşlı adj.
  • This makes the introduction of a European senior citizens' card useful and worthwhile.
  • Bu da Avrupa yaşlılar kartının uygulamaya konulmasını faydalı ve değerli kılmaktadır.
  • Does the Commission feel it is possible or necessary to introduce an EU-wide senior citizens' card?
  • Komisyon AB çapında bir yaşlılar kartı uygulamasının mümkün ya da gerekli olduğunu düşünüyor mu?
  • American senior citizens are comparatively well-off.
  • Amerikalı yaşlılar nispeten daha iyi durumdalar.
Show More (9)
senior büyük adj.
  • Kim was two years senior to him.
  • Kim, ondan iki yaş büyüktü.
  • She is senior to me by two years.
  • Benden iki yaş büyük.
  • She is senior to me by six years.
  • Benden altı yaş büyük.
Show More (3)
senior baba n.
  • Nor should we be surprised if the words of Bush senior come true.
  • Baba Bush'un sözleri gerçekleşirse de şaşırmamalıyız.
Show More (-2)
senior üst adj.
  • We look up to him as a good senior.
  • Onu iyi bir üstümüz olarak örnek alıyoruz.
Show More (-2)
senior emektar adj.
  • We look up to him as a good senior.
  • Ona iyi bir emektar olarak saygı duyuyoruz.
Show More (-2)