start - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
start başlamak v.
  • It is now very striking that the governments are starting to attack the European Parliament and its rights.
  • Şu anda hükümetlerin Avrupa Parlamentosu'na ve haklarına saldırmaya başlaması çok çarpıcıdır.
  • This means in real terms that administrative reconstruction must start as early as in the run-up to enlargement.
  • Bu da gerçek anlamda idari yeniden yapılanmanın genişleme öncesinde başlaması gerektiği anlamına gelmektedir.
  • We started this debate at 11.30 a.m..
  • Bu tartışmaya saat 11.30'da başladık.
Show More (1753)
start başlangıç n.
  • That is at least a start.
  • Bu en azından bir başlangıç.
  • In our view, the second crucial point is the exchange of information, on which Eurogroup members have made a start.
  • Bize göre ikinci önemli nokta, Eurogroup üyelerinin bir başlangıç yaptığı bilgi alışverişidir.
  • They represent an attempt at making a new start and desisting from the disputes of the past.
  • Bunlar yeni bir başlangıç yapma ve geçmişin anlaşmazlıklarından vazgeçme girişimini temsil etmektedir.
Show More (89)
start başlatmak v.
  • Everything we do to start this process now will save money later.
  • Bu süreci şimdi başlatmak için yapacağımız her şey daha sonra para tasarrufu sağlayacaktır.
  • So now we have time to start a real public debate.
  • Yani şimdi gerçek bir kamuoyu tartışması başlatmak için zamanımız var.
  • Yes, you say that Parliament has already started this process.
  • Evet, Parlamentonun bu süreci çoktan başlattığını söylüyorsunuz.
Show More (81)
start kurmak v.
  • The cost of starting up a business varies across the European Union and there is some progress.
  • Bir iş kurmanın maliyeti Avrupa Birliği genelinde farklılık göstermektedir ve bu konuda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
  • The second amendment states that a shortage of appropriate finance is the major obstacle to starting a business.
  • İkinci değişiklik, uygun finansman eksikliğinin bir iş kurmanın önündeki en büyük engel olduğunu belirtmektedir.
  • I speak as someone who has started two airlines.
  • İki havayolu şirketi kurmuş biri olarak konuşuyorum.
Show More (17)
start çalışmak v.
  • A government that cannot meet will not of course be able to start operating properly.
  • Toplantı yapamayan bir hükümet elbette düzgün bir şekilde çalışmaya başlayamayacaktır.
  • We welcome the fact that Europol has finally been able to start work.
  • Europol'ün nihayet çalışmaya başlayabilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
  • And, as I said at the start, this great project can only succeed if the three institutions work closely together.
  • Başta da söylediğim gibi, bu büyük proje ancak üç kurumun yakın işbirliği içinde çalışmasıyla başarıya ulaşabilir.
Show More (12)
start çalıştırmak v.
  • Please tell me how to start the engine.
  • Lütfen motoru nasıl çalıştıracağımı söyleyin.
  • Please tell me how to start the engine.
  • Lütfen bana motoru nasıl çalıştıracağımı söyle.
  • How can I start the engine?
  • Motoru nasıl çalıştırabilirim?
Show More (11)
start yola çıkmak v.
  • How do you combat evil if you start from the premise that it is inevitable or even necessary?
  • Kötülüğün kaçınılmaz ve hatta gerekli olduğu önermesinden yola çıkarsanız kötülükle nasıl mücadele edersiniz?
  • We basically start from the premise that we are competitors.
  • Temelde rakip olduğumuz önermesinden yola çıkıyoruz.
  • We had better start before it begins to rain.
  • Yağmur başlamadan yola çıksak iyi olur.
Show More (1)
start öncelik n.
  • For a start, most of the territory of Turkey is not in Europe.
  • Öncelikle Türkiye topraklarının büyük bir kısmı Avrupa'da değildir.
  • To start with, it is very good that, after a long time, European labour legislation is now being laid down again.
  • Öncelikle, uzun bir aradan sonra Avrupa çalışma mevzuatının yeniden düzenleniyor olması çok iyi.
  • To start with, who is that man?
  • Öncelikle, kim bu adam?
Show More (0)
start fırlamak v.
  • Start at once, and you will be in time.
  • Hemen fırlarsan zamanında yetişirsin.
  • Start at once, and you will be in time.
  • Derhal fırla, zamanında orada olursun.
  • Start at once, or you will miss the bus.
  • Derhal fırla, yoksa otobüsü kaçıracaksın.
Show More (0)
start kalkmak v.
  • The bus was about to start.
  • Otobüs, kalkmak üzereydi.
  • The train is ready to start.
  • Tren kalkmaya hazır.
Show More (-1)
start hareket etmek v.
  • You will miss the train, unless you start for the station at once.
  • Derhal istasyona hareket etmezsen, treni kaçıracaksın.
  • We start for Osaka tomorrow morning.
  • Yarın sabah Osaka'ya hareket ediyoruz.
Show More (-1)
start start n.
  • Rather, it is the starting pistol.
  • Aksine, bu bir start düdüğü niteliğindedir.
Show More (-2)
start girmek v.
  • Dan started a physical altercation with Matt.
  • Dan, Matt ile fiziksel bir tartışmaya girdi.
Show More (-2)
start kalkış n.
  • She was disqualified from the race for two false starts.
  • İki kez yanlış kalkış yaptığı için yarıştan diskalifiye edildi.
Show More (-2)
start çıkarmak v.
  • Who started this rumor?
  • Bu dedikoduyu kim çıkardı?
Show More (-2)
start koyulmak v.
  • Get started.
  • İşe koyul.
Show More (-2)
İngilizce Türkçe
start start n.
  • Rather, it is the starting pistol.
  • Aksine, bu bir start düdüğü niteliğindedir.
  • A start should be made at once.
  • Derhal start verilmelidir.
  • The contestant made two false starts.
  • Yarışmacı, iki yanlış start yaptı.
Show More (0)