| 1 |
store |
mağaza |
n. |
|
- We set out to build a cathedral and ended up in a department store.
- Bir katedral inşa etmek üzere yola çıktık ve sonunda kendimizi bir mağazada bulduk.
- You can manage your store from anywhere as long as you have access to a web browser and the internet.
- Bir web tarayıcısına ve internete erişiminiz olduğu sürece mağazanızı her yerden yönetebilirsiniz.
- Perhaps we can find a cheaper one at another store.
- Belki başka bir mağazada daha ucuzunu bulabiliriz.
- You might want to check out these business ideas for your store.
- Mağazanız için bu iş fikirlerine göz atmak isteyebilirsiniz.
- To acquire your free copy, you must visit the game's UPLAY store page, add it to your cart, and check out.
- Ücretsiz kopyanızı edinmek için oyunun UPLAY mağaza sayfasını ziyaret etmeli, sepetinize eklemeli ve ödeme yapmalısınız.
- Perhaps we can find a cheaper one at another store.
- Belki başka bir mağazada daha ucuz bir tane bulabiliriz.
- I'm at the checkout right now, so I hope you don't need anything else from the store.
- Şu anda kasadayım, umarım mağazadan başka bir şeye ihtiyacınız yoktur.
- I think your store's new big and bold marquee will bring in a lot of customers.
- Bence mağazanızın yeni büyük ve cesur tabelası çok sayıda müşteri çekecek.
- We've all bought stuff from that store.
- Biz tüm eşyaları o mağazadan satın aldık.
- I have a store in Boston.
- Boston'da bir mağazam var.
- I bought this watch at the store.
- Bu saati mağazadan aldım.
- He went to the store just as it was going to close.
- Tam kapanacakken o mağazaya gitti.
- I will buy a watch at the store.
- Mağazadan bir saat satın alacağım.
- Tom went to the store.
- Tom mağazaya gitti.
- They stood under the canopy in front of the store, so as to avoid the rain.
- Onlar yağmurdan kaçınmak için mağazanın önündeki gölgeliğin altında durdular.
- This store was built by Tom.
- Bu mağaza Tom tarafından inşa edildi.
- The store is just across from my house.
- Mağaza evimin tam karşısındadır.
- Which store did you buy that at?
- Bunu hangi mağazadan aldın?
- Two robbers broke into a store.
- İki soyguncu bir mağazaya girdi.
- Tom wasn't the last one to leave the store.
- Tom mağazayı terk eden son kişi değildi.
- Tom walked into the store.
- Tom mağazaya girdi.
- Everything is very expensive in this store.
- Bu mağazada her şey çok pahalı.
- Would you like for me to drive you to the store?
- Seni mağazaya götürmemi ister misin?
- Do they sell notebooks at that store?
- O mağazada dizüstü bilgisayar satıyorlar mı?
- Sami was in the store when Layla was in there.
- Layla mağazadayken Sami de mağazadaydı.
- She went to the store.
- O, mağazaya gitti.
- Sami is leaving the store.
- Sami mağazayı terk ediyor.
- Aren't you coming to the store with me?
- Benimle beraber mağazaya gelmiyor musun?
- The department store is always packed with customers.
- Mağaza her zaman müşterilerle ile doludur.
- That store sells a lot of imported goods.
- O mağaza bir sürü ithal mal satar.
- Tom worked in a department store for three years.
- Tom üç yıldır bir mağazada çalışıyordu.
- Everything for 50 rubles is my favorite store.
- "Ne alırsan 50 ruble" benim favori mağazamdır.
- The store is also open at night.
- Mağaza geceleri de açıktır.
- The store is closing at 7.
- Mağaza 7 de kapanıyor.
- That store closed in 2013.
- Bu mağaza 2013 yılında kapandı.
- That is a reputable store.
- Orası saygın bir mağazadır.
- I'm waiting for this store to open.
- Bu mağazanın açılmasını bekliyorum.
- I can buy what I need at a store near my house.
- Evimin yanındaki bir mağazada ihtiyacım olan şeyi alabilirim.
- I have to go to the store first.
- Önce mağazaya gitmek zorundayım.
- This bag is not available in any store.
- Bu çanta hiçbir mağazada yok.
- When did you open your new store?
- Yeni mağazanı ne zaman açtın?
- Yanni worked in a store.
- Yanni bir mağazada çalışıyordu.
- I can't afford to buy anything in this store.
- Bu mağazadan hiçbir şey almaya gücüm yetmez.
- Is mom going to the store?
- Annemiz mağazaya gidiyor mu?
- They're going to enlarge their store.
- Onlar mağazalarını büyütecek.
- Everything in the store is half price this week.
- Bu hafta mağazadaki her şey yarı fiyatına.
- He went shopping at a department store.
- Büyük bir mağazaya alışverişe gitti.
- The owner lives above the store.
- Mal sahibi mağazanın üstünde yaşıyor.
- He persuaded the store manager to give him back his money.
- Mağaza müdürünü parasını geri vermesi için ikna etti.
- Have you ever been to the store where Tom works?
- Tom'un çalıştığı mağazaya hiç gitmiş miydin?
- He is shopping in a jewelry store.
- Bir mücevher mağazasında alışveriş yapıyor.
- In this store they speak in Esperanto.
- Bu mağazada onlar Esperanto konuşuyor.
- I thought the prices at that store were too high.
- O mağazadaki fiyatların fazla yüksek olduğunu düşündüm.
- This department store is closed at seven.
- Bu mağaza saat yedide kapanıyor.
- What time does the store open?
- Mağaza ne zaman açılıyor?
- They sell various kinds of goods at that store.
- O mağazada çeşitli ürünler satıyorlar.
- Sami started a major innovation to the store.
- Sami mağazada büyük bir yenilik başlattı.
Show More (54)
|
| 2 |
store |
dükkan |
n. |
|
- When food stores close, they go to work, stealing food for resale on the black market.
- Yiyecek dükkanları kapandığında, karaborsada yeniden satmak için yiyecek çalarak işe koyuldular.
- Perhaps we can find a cheaper one at another store.
- Belki başka bir dükkanda daha ucuzunu bulabiliriz.
- She has walked to the store.
- O, dükkana yürüdü.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
- Robert hafta sonları dükkanda babasına yardım ederdi.
- This store sells old books.
- Bu dükkanda eski kitaplar satılıyor.
- A few customers have just walked into the store.
- Birkaç müşteri dükkana girdi.
- Sami left the store.
- Sami dükkândan ayrıldı.
- She's walking back to the store where she forgot her money.
- Parasını unuttuğu dükkana doğru yürüyor.
- What is your store like?
- Dükkanınız nasıl bir yer?
- Many stores are closing because there is no trade anymore.
- İş olmadığı için birçok dükkân kapanıyor.
- There are many stores on either side of the street.
- Caddenin iki tarafında da birçok dükkan var.
- The store sells fruit and vegetables.
- Dükkânda meyve ve sebze satılıyor.
- Tom parked his car in the lot behind the store.
- Tom arabasını dükkanın arkasındaki parka park etti.
- You can't buy anything interesting in this store.
- Bu dükkandan ilginç bir şey alamazsın.
- Could you go to the store?
- Dükkâna gider misin?
- I want to go to the store where Tom works.
- Tom'un çalıştığı dükkana gitmek istiyorum.
- I go into the store.
- Dükkana gidiyorum.
- I saw Tom go into the store across the street.
- Tom'u caddenin karşısındaki dükkana girerken gördüm.
- Only one store carries this book.
- Sadece bir dükkan bu kitabı satmaktadır.
- My daughter is buying milk from the store.
- Kızım dükkândan süt alıyor.
- Go to the store.
- Dükkana git.
- That store sells meat and fish.
- Bu dükkân et ve balık satıyor.
Show More (19)
|
| 3 |
store |
saklamak |
v. |
|
- That data is stored and passed onto the next government.
- Bu veriler saklanmakta ve bir sonraki hükümete aktarılmaktadır.
- In my view it is an invasion of privacy if traffic data are stored for longer than necessary.
- Benim görüşüme göre trafik verilerinin gerekenden daha uzun süre saklanması mahremiyetin ihlalidir.
- As you know, the debate is still open on the length of time such information can be stored.
- Bildiğiniz gibi bu tür bilgilerin ne kadar süreyle saklanabileceği konusundaki tartışma halen devam etmektedir.
- That data is stored and passed onto the next government.
- Bu veriler saklanır ve bir sonraki hükümete aktarılır.
- It is a really nice place to store the sewing things I collect.
- Topladığım dikiş malzemelerini saklamak için gerçekten şirin bir yer.
- Store the USB flash drive in a safe, protected place.
- USB flash sürücüyü güvenli ve korunaklı bir yerde saklayın.
- Every hospital management system store the personal data of their patients.
- Her hastane yönetim sistemi hastaların kişisel verilerini saklar.
- When you use the internet, your web browser normally stores information on what pages you have visited.
- İnternet'i kullanırken, normal olarak web tarayıcınız, ziyaret etmiş olduğunuz sayfalarla ilgili bilgileri saklar.
- The amino acid chains are short, so they will break down if not handled or stored correctly.
- Amino asit zincirleri kısadır, bu nedenle doğru şekilde kullanılmaz veya saklanmazlarsa parçalanırlar.
- It is a really nice place to store the sewing things I collect.
- Topladığım dikiş malzemelerini saklamak için gerçekten güzel bir yer.
- Every hospital management system store the personal data of their patients.
- Her hastane yönetim sistemi hastalarının kişisel verilerini saklar.
- Where did you store them?
- Nerede sakladınız?
- Tom stored his old books under his bed.
- Tom eski kitaplarını yatağının altında saklıyordu.
- Preserves must be stored in a jar with an airtight seal.
- Konserveler hava geçirmez bir conta ile kavanozda saklanmalıdır.
- I don't have enough space to store these boxes.
- Bu kutuları saklamak için yeterli yerim yok.
Show More (12)
|
| 4 |
store |
depolamak |
v. |
|
- It can be traced to the storage of organic grains in a warehouse that had been used in the past to store pesticides.
- Geçmişte böcek ilacı depolamak için kullanılan bir depoda organik tahılların depolanmasına kadar izlenebilir.
- It can be traced to the storage of organic grains in a warehouse that had been used in the past to store pesticides.
- Geçmişte pestisit depolamak için kullanılan bir depoda organik tahılların depolanmasının izi sürülebilir.
- What method does the USB flash drive and SSD use to store data?
- USB flash sürücü ve SSD veri depolamak için hangi yöntemi kullanıyor?
- The cookies used in this nature store information anonymously.
- Bu nitelikte kullanılan çerezler bilgileri anonim olarak depolar.
- Every hospital management system store the personal data of their patients.
- Her hastane yönetim sistemi, hastalarının kişisel verilerini depolar.
Show More (2)
|
| 5 |
store |
stok |
n. |
|
- He has a large store of food.
- Onun büyük bir gıda stoku var.
Show More (-2)
|
