1 |
tease |
alay etmek |
v. |
|
- Calm down; he's just teasing you.
- Sakin ol; o sadece seninle alay ediyor.
- Don't tease him.
- Onunla alay etmeyin.
- All the girls teased me.
- Bütün kızlar benimle alay ettiler.
- Don't tease her.
- Onunla alay etmeyin.
- Don't tease them.
- Onlarla alay etme.
- The other boys teased him when he got his hair cut.
- Saçını kestirdiğinde diğer çocuklar onunla alay ettiler.
- Tom teased Mary.
- Tom, Mary ile alay etti.
- Mary was teased a lot in middle school.
- Mary ile orta okulda çok alay edildi.
- Tom was teased because he looked different from the other children.
- Diğer çocuklardan farklı göründüğü için Tom'la alay ediliyordu.
- Tom teases me all the time.
- Tom her zaman benimle alay eder.
- Don't tease me.
- Benimle alay etme.
- They tease me mercilessly.
- Benimle acımasızca alay ediyorlar.
- Mary came home from school in tears because her friends had teased her.
- Mary, arkadaşları onunla alay ettikleri için okuldan eve gözyaşları içinde geldi.
- She teased me about it.
- Bu konuda benimle alay etti.
- Tom was teased a lot in high school.
- Tom ile lisede çok alay edildi.
- I'm not teasing their neighbors.
- Onların komşularıyla alay etmiyorum.
- They teased me about it.
- Bu konuda benimle alay ettiler.
- Sami started fighting with kids that teased him at school.
- Sami okulda onunla alay eden çocuklarla kavga etmeye başladı.
- We teased her about it.
- Bu konuda onunla alay ettik.
- Tom was teased because he looked different from the other children.
- Diğer çocuklardan farklı göründüğü için Tom'la alay edildi.
- They teased the new student.
- Onlar yeni öğrenciyle alay ettiler.
- Don't tease us.
- Bizimle alay etmeyin.
- Why must you tease me?
- Neden benimle alay ediyorsun?
- In school, Tom was often teased.
- Okulda Tom'la sık sık alay edildi.
- Don't tease them.
- Onlarla alay etmeyin.
- We teased him about it.
- Bu konuda onunla alay ettik.
- He teased me about it.
- Bu konuda benimle alay etti.
- In school, Tom was often teased.
- Okulda Tom'la sık sık alay edilirdi.
- Mary came home from school in tears because her friends had teased her.
- Mary okuldan eve gözyaşları içinde geldi çünkü arkadaşları onunla alay etmişti.
- Don't tease us.
- Bizimle alay etme.
- The other girls in Mary's class teased her about her clothes.
- Mary'nin sınıfındaki diğer kızlar onunla kıyafetleri yüzünden alay ediyorlardı.
Show More (28)
|
2 |
tease |
sataşmak |
v. |
|
- Stop teasing Tom.
- Tom'a sataşmayı bırak.
- Tom used to tease me a lot, but he doesn't anymore.
- Tom eskiden bana çok sataşırdı, ama artık yapmıyor.
- Tom just wouldn't stop teasing Mary.
- Tom, Mary'ye sataşmayı bırakmıyor ki.
- You shouldn't tease him.
- Ona sataşmamalısın.
- Tom teased Mary a little.
- Tom, Mary'ye biraz sataştı.
- Tom likes teasing his sister.
- Tom kız kardeşine sataşmayı sever.
- Tom teases me all the time.
- Tom her zaman bana sataşır.
- Stop teasing him.
- Ona sataşmayı kes.
- That child teased his mother for candy.
- O çocuk şeker için annesine sataştı.
- Tom liked teasing his sister.
- Tom kız kardeşine sataşmayı severdi.
- Tom stopped teasing me.
- Tom bana sataşmayı bıraktı.
- I got teased a lot.
- Bana çok sataşıldı.
- Tom liked teasing Mary.
- Tom Mary'ye sataşmayı seviyordu.
- Tom was often teased in school.
- Tom'a okulda sık sık sataşıldı.
- Stop teasing Tom like that.
- Tom'a böyle sataşmayı bırak.
- I got teased a lot in high school.
- Lisede bana çok sataşılırdı.
- Stop teasing your sister!
- Kardeşine sataşmayı kes!
- She teased him a little.
- Ona biraz sataştı.
- Don't tease Tom.
- Tom'a sataşma.
- Stop teasing Mary like that.
- Mary'ye böyle sataşmayı bırak.
- Stop teasing your brother!
- Kardeşine sataşmayı kes!
- Stop teasing him.
- Ona sataşmayı bırak.
Show More (19)
|
3 |
tease |
takılmak |
v. |
|
- Tom likes to tease Mary.
- Tom Mary'ye takılmayı seviyor.
- I'm teasing you.
- Sana takılıyorum.
- Tom was only teasing.
- Tom sadece takılıyordu.
- We're teasing.
- Takılıyoruz.
- You said that you were just teasing.
- Sadece takıldığınızı söylemiştiniz.
- Tom was just teasing.
- Tom sadece takılıyordu.
- I was just teasing.
- Sadece takılıyordum.
- I'm just teasing.
- Sadece takılıyorum.
- He teases me all the time.
- Bana her zaman takılıyor.
- Tom liked teasing his sister.
- Tom, kız kardeşine takılmaktan hoşlanır.
- Tom liked teasing Mary.
- Tom Mary'ye takılmayı severdi.
- I was only teasing.
- Sadece takılıyordum.
Show More (9)
|
4 |
tease |
kızdırmak |
v. |
|
- Stop teasing Mary like that.
- Mary'yi o şekilde kızdırmaktan vazgeç.
- Tom likes teasing his sister.
- Tom kız kardeşini kızdırmaktan hoşlanır.
- Mary likes teasing her brother.
- Mary erkek kardeşini kızdırmaktan hoşlanır.
- Tom teased Mary a little.
- Tom Mary'yi biraz kızdırdı.
- Mary liked teasing her brother.
- Mary erkek kardeşini kızdırmaktan hoşlandı.
- Stop teasing Tom like that.
- Tom'u o şekilde kızdırmaktan vazgeç.
- She wanted to tease Tom.
- Tom'u kızdırmak istiyordu.
- Stop teasing her.
- Onu kızdırmayı kes.
- I teased Tom.
- Tom'u kızdırdım.
- You shouldn't tease him.
- Onu kızdırmamalısın.
Show More (7)
|
5 |
tease |
alay etme |
v. |
|
- Tom seems to enjoy teasing Mary.
- Tom Mary ile alay etmekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Either you are teasing me or you are making fun of me.
- Ya benimle dalga geçiyorsun ya da benimle alay ediyorsun.
- Tom was just teasing.
- Tom sadece alay ediyordu.
- I'm just teasing.
- Sadece alay ediyorum.
- Tom kept teasing me.
- Tom benimle alay etmeye devam etti.
- Either you are teasing me or you are making fun of me.
- Ya benimle alay ediyorsun ya da dalga geçiyorsun.
- Tom is teasing.
- Tom alay ediyor.
- Tom was only teasing.
- Tom sadece alay ediyordu.
Show More (5)
|
6 |
tease |
dalga geçmek |
v. |
|
- Tom used to tease me a lot, but he doesn't anymore.
- Tom eskiden benimle çok dalga geçerdi, ama artık geçmiyor.
- Don't tease him.
- Onunla dalga geçme.
- He teases me all the time.
- Benimle sürekli dalga geçiyor.
- Don't tease me.
- Benimle dalga geçme.
- My mom used to tease me all the time about it.
- Annem bu konuda benimle hep dalga geçerdi.
- Don't tease her.
- Onunla dalga geçme.
Show More (3)
|
7 |
tease |
alay etmek |
n. |
|
- Tom knows Mary is teasing.
- Tom Mary'nin alay ettiğini biliyor.
- Tom knows Mary is teasing.
- Tom, Mary'nin alay ettiğini biliyor.
- You said that you were just teasing.
- Sadece alay ettiğini söyledin.
Show More (0)
|
8 |
tease |
baş belası |
n. |
|
- You're a tease.
- Baş belasısın.
- You're a tease.
- Sen bir baş belasısın.
- She's a tease.
- O bir baş belası.
Show More (0)
|
9 |
tease |
şaka yollu takılmak |
v. |
|
- Tom teased Mary.
- Tom Mary'ye şaka yollu takıldı.
Show More (-2)
|