|
- I'm ticklish behind my knees.
- Ben dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Tom said that he was really ticklish.
- Tom gerçekten gıdıklandığını söyledi.
- Tom isn't ticklish.
- Tom gıdıklanmıyor.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Tom said that he was very ticklish.
- Tom çok gıdıklandığını söyledi.
- Tom told Mary that he thought John wasn't ticklish.
- Tom Mary'ye John'un gıdıklanmadığını düşündüğünü söyledi.
- Tom told me he's ticklish.
- Tom bana gıdıklandığını söyledi.
- Are you ticklish?
- Sen gıdıklanır mısın?
- Tom is very ticklish.
- Tom çok gıdıklanıyor.
- Tom said that Mary was very ticklish.
- Tom, Mary'nin çok gıdıklandığını söyledi.
- I'm ticklish.
- Gıdıklanıyorum.
- Tom said that Mary wasn't ticklish.
- Tom, Mary'nin gıdıklanmadığını söyledi.
- Are you ticklish?
- Gıdıklanıyor musun?
- Tom said Mary isn't ticklish.
- Tom, Mary'nin gıdıklanmadığını söyledi.
- You're ticklish, aren't you?
- Gıdıklanıyorsun, değil mi?
- Are earthworms ticklish?
- Solucanlar gıdıklanır mı?
- Tom said he's ticklish.
- Tom gıdıklandığını söyledi.
- Tom knows that I'm ticklish.
- Tom gıdıklandığımı biliyor.
- I'm ticklish.
- Gıdıklanırım.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkası gıdıklanıyor.
- Tom said Mary wasn't ticklish.
- Tom, Mary'nin gıdıklanmadığını söyledi.
Show More (18)
|