1 |
unfinished |
bitmemiş |
adj. |
|
- We consider that, if the Convention offered options at Thessaloniki, this would prove that its job is unfinished.
- Konvansiyon'un Selanik'te seçenekler sunması halinde, bunun işinin bitmediğini kanıtlayacağını düşünüyoruz.
- We consider that, if the Convention offered options at Thessaloniki, this would prove that its job is unfinished.
- Konvansiyon'un Selanik'te seçenekler sunması halinde bunun işinin bitmediğini kanıtlayacağını düşünüyoruz.
- A writer, who's an army veteran, goes back home with an unfinished novel.
- Ordu gazisi bir yazar, bitmemiş bir romanla evine dönüyor.
- Tom had some unfinished business to attend to.
- Tom'un halletmesi gereken bitmemiş bir işi vardı.
- Tom still has some unfinished business.
- Tom'un hala bitmemiş bazı işleri var.
- I hate unfinished business.
- Bitmemiş işlerden nefret ederim.
- Tom had some unfinished business to attend to.
- Tom'un ilgilenmesi gereken bitmemiş bir işi vardı.
- You and I have unfinished business.
- Seninle bitmemiş bir işimiz var.
- We have some unfinished business.
- Bitmemiş bir işimiz var.
- We have unfinished business there.
- Orada bitmemiş işlerimiz var.
- We had some unfinished business.
- Biraz bitmemiş işimiz vardı.
- Mary shot Tom after secretly reading his unfinished novel.
- Mary, Tom'un bitmemiş romanını gizlice okuduktan sonra onu vurdu.
- Tom still has unfinished business.
- Tom'un hala bitmemiş bir işi var.
- We still have unfinished business.
- Hala bitmemiş işlerimiz var.
- Tom doesn't like to leave anything unfinished.
- Tom hiçbir şeyi bitmemiş halde bırakmayı sevmiyor.
- Tom and I have some unfinished business.
- Tom ve benim bitmemiş bir işimiz var.
- We had some unfinished business.
- Bitmemiş bir işimiz vardı.
- We still have some unfinished business.
- Hâlâ bitmemiş bazı işlerimiz var.
- We've got some unfinished business.
- Bitmemiş bazı işlerimiz var.
- Layla still had unfinished business.
- Layla'nın hâlâ bitmemiş bir işi vardı.
- I have some unfinished business to take care of.
- Halletmem gereken bitmemiş bir işim var.
- We have unfinished business.
- Bitmemiş bir işimiz var.
- Mary shot Tom after secretly reading his unfinished novel.
- Mary onun bitmemiş romanını gizlice okuduktan sonra Tom'u vurdu.
- Tom still has some unfinished business.
- Tom'un hâlâ bitmemiş bir işi var.
- Layla still had unfinished business.
- Leyla'nın hala bitmemiş işi vardı.
Show More (22)
|
2 |
unfinished |
yarım kalmış |
adj. |
|
- But I also believe that we have unfinished business in relation to the recent controversy.
- Ancak son tartışmalarla ilgili olarak yarım kalmış bir işimiz olduğuna da inanıyorum.
- A writer, who's an army veteran, goes back home with an unfinished novel.
- Eski bir asker olan yazar, elinde yarım kalmış bir romanla evine döner.
- I think we have some unfinished business.
- Sanırım yarım kalan bir işimiz var.
- I have some unfinished business to attend to.
- İlgilenmem gereken yarım kalmış bir işim var.
- We had some unfinished business to attend to.
- Halletmemiz gereken yarım kalmış bir işimiz vardı.
Show More (2)
|
3 |
unfinished |
tamamlanmamış |
adj. |
|
- It says that we have the political will to implement the CFSP mechanism, even if it is still unfinished.
- Henüz tamamlanmamış olsa bile ODGP mekanizmasını uygulamak için siyasi iradeye sahip olduğumuzu söylüyor.
- It says that we have the political will to implement the CFSP mechanism, even if it is still unfinished.
- Rapor, henüz tamamlanmamış olsa da ODGP mekanizmasını uygulamak için siyasi iradeye sahip olduğumuzu söylüyor.
- There is some unfinished business which speaks against granting a discharge.
- İbraname verilmesine karşı çıkan bazı tamamlanmamış işler var.
- She doesn't like to leave anything unfinished.
- Hiçbir şeyi tamamlamadan bırakmayı sevmez.
Show More (1)
|