|
- There is not very much to thank the Commission for.
- Komisyon'a teşekkür edecek pek bir şey yok.
- I don't like Boston very much.
- Boston'dan pek hoşlanmıyorum.
- I don't like our neighbors very much.
- Komşularımızı pek sevmem.
- I think you should know that I don't really like you very much.
- Bence senden pek hoşlanmadığımı bilmelisin.
- Tom never liked me very much.
- Tom benden asla pek fazla hoşlanmadı.
- Between you and me, his idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, onun fikri bana pek cazip gelmiyor.
- I don't think I like this game very much.
- Bu oyunu pek sevdiğimi sanmıyorum.
- The only problem was that Tom didn't really like Mary very much.
- Tek sorun Tom'un Mary'den pek hoşlanmamasıydı.
- I don't like dancing very much.
- Dans etmeyi pek sevmem.
- Tom doesn't like our neighbors very much.
- Tom komşularımızdan pek hoşlanmıyor.
- Between you and me, John's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, John'un fikri pek ilgimi çekmiyor.
- Tom doesn't like you very much.
- Tom senden pek hoşlanmıyor.
- Tom didn't like French class very much.
- Tom Fransızca dersini pek sevmezdi.
- Tom didn't like Mary very much.
- Tom Mary'den pek hoşlanmadı.
- I don't like baseball very much.
- Beyzboldan pek fazla hoşlanmıyorum.
- I know that most people here don't like me very much.
- Buradaki çoğu insanın beni pek sevmediğini biliyorum.
- I don't like tennis very much.
- Tenisi pek sevmem.
- Tom realized that Mary didn't like him very much.
- Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını fark etti.
- I can't remember very much.
- Pek bir şey hatırlayamıyorum.
- Tom didn't enjoy the concert very much.
- Tom konserden pek hoşlanmadı.
- Tom said Mary wouldn't likely eat very much.
- Tom, Mary'nin muhtemelen pek fazla yemek yemeyeceğini söyledi.
- Tom doesn't look very much like his father.
- Tom babasına pek benzemiyor.
- I still don't like Boston very much.
- Boston'dan hâlâ pek hoşlanmıyorum.
- Tom made it clear that he didn't like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını açıkça belirtti.
- Tom doesn't like me very much.
- Tom benden pek hoşlanmıyor.
- You don't know very much about me.
- Benim hakkımda pek bir şey bilmiyorsun.
- None of Tom's teammates seem to like him very much.
- Tom'un takım arkadaşlarından hiçbiri onu pek sevmiyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't like you very much either.
- Tom da senden pek hoşlanmıyor.
- I don't know very much about Tom.
- Tom hakkında pek bir şey bilmiyorum.
- I don't like Chinese food very much.
- Çin yemeklerini pek fazla sevmiyorum.
- You should know by now that I don't really like you very much.
- Senden pek hoşlanmadığımı şimdiye kadar biliyor olmalısın.
- Tom doesn't like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor.
- Tom seems to not like you very much.
- Tom senden pek hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- Tom hasn't done very much.
- Tom pek bir şey yapmadı.
- I didn't like Tom very much back then.
- O zamanlar Tom'u pek sevmezdim.
- I didn't like the movie very much.
- Filmi pek beğenmedim.
- Tom doesn't like Mary very much.
- Tom Mary'den pek hoşlanmıyor.
- I don't really know very much about Tom.
- Tom hakkında pek bir şey bilmiyorum.
- Neither Tom nor Mary likes eggplant very much.
- Ne Tom ne de Mary patlıcanı pek sevmez.
- Tom didn't seem to enjoy the movie very much.
- Tom filmden pek hoşlanmış gibi değildi.
- Even though Tom and Mary are twins, they don't look very much alike.
- Tom ve Mary ikiz olsalar da birbirlerine pek benzemiyorlar.
- I don't really know very much about you.
- Senin hakkında pek bir şey bilmiyorum.
- I know Tom doesn't like me very much.
- Tom'un benden pek hoşlanmadığını biliyorum.
- I still don't like Tom very much.
- Tom'dan hâlâ pek hoşlanmıyorum.
- I don't think my gift meant very much to Tom.
- Hediyemin Tom için pek bir şey ifade ettiğini sanmıyorum.
- Both Tom and Mary don't like John very much.
- Tom da Mary de John'dan pek hoşlanmıyor.
- That didn't help very much.
- Bu pek yardımcı olmadı.
- Tom didn't like me very much.
- Tom benden pek hoşlanmadı.
- I don't like our neighbors very much.
- Komşularımızdan pek hoşlanmıyorum.
- Tom and Mary don't seem to really talk to each other very much.
- Tom ve Mary birbirleriyle pek konuşuyor gibi görünmüyorlar.
- Tom didn't seem to know very much about that.
- Tom bu konuda pek bir şey bilmiyor gibiydi.
- Tom doesn't like this very much.
- Tom bundan pek hoşlanmıyor.
- Tom knew that Mary didn't think John liked Alice very much.
- Tom, Mary'nin John'un Alice'ten pek hoşlanmadığını düşündüğünü biliyordu.
- My mother doesn't care for our neighbor very much.
- Annem komşumuzdan pek hoşlanmaz.
- I know you don't like me very much.
- Benden pek hoşlanmadığını biliyorum.
- Tom didn't seem to enjoy the concert very much.
- Tom konserden pek hoşlanmamış gibiydi.
- It doesn't rain very much around here.
- Buralarda pek yağmur yağmaz.
- I don't come here very much anymore.
- Artık buraya pek gelmiyorum.
- Tom didn't seem to like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor gibiydi.
- She doesn't like baseball very much.
- Beyzbolu pek sevmez.
- You don't like Tom very much, do you?
- Tom'u pek sevmiyorsun, değil mi?
- I just don't like Tom very much.
- Tom'dan pek hoşlanmıyorum.
- I don't speak French very much.
- Ben pek Fransızca konuşamam.
- I don't think Tom and Mary like each other very much.
- Tom ve Mary'nin birbirlerinden pek hoşlandıklarını sanmıyorum.
- Tom said he didn't have very much experience doing that.
- Tom bu konuda pek tecrübesi olmadığını söyledi.
- Tom didn't seem to enjoy the concert very much.
- Tom konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu.
- Tom doesn't seem to like himself very much.
- Tom kendini pek sevmiyor gibi görünüyor.
- Sami didn't seem to enjoy the concert very much.
- Sami konserden pek fazla hoşlanmış görünmüyordu.
- I don't like riding a bicycle very much.
- Bisiklete binmeyi pek sevmiyorum.
- Tom doesn't like red wine very much.
- Tom kırmızı şarabı pek sevmez.
- It looks like Tom doesn't like you very much.
- Görünüşe göre Tom senden pek hoşlanmıyor.
- I think Tom probably doesn't like you very much.
- Bence Tom muhtemelen senden pek hoşlanmıyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek çekici gelmiyor.
- Tom doesn't know very much about me.
- Tom benim hakkımda pek bir şey bilmiyor.
- Olivia doesn't appear very much.
- Olivia pek görünmez.
- I still don't like Boston very much.
- Hâlâ Boston'ı pek sevmiyorum.
- I think Tom doesn't like me very much.
- Bence Tom benden pek hoşlanmıyor.
- Tom didn't like that very much.
- Tom bundan pek hoşlanmadı.
- I don't like Tom's ideas very much.
- Tom'un fikirlerini pek sevmiyorum.
- No one likes Tom very much.
- Kimse Tom'u pek sevmez.
- I don't think Tom liked your song very much.
- Tom'un şarkınızı pek sevdiğini sanmıyorum.
- Tom isn't going to like it very much.
- Tom bundan pek hoşlanmayacak.
- I think Tom doesn't really like Mary very much.
- Bence Tom Mary'den pek hoşlanmıyor.
- To tell the truth, I don't like her very much.
- Doğruyu söylemek gerekirse, ondan pek hoşlanmıyorum.
- Tom said he doesn't have very much money on him.
- Tom üzerinde pek fazla para olmadığını söyledi.
- I don't like apples very much.
- Elmaları pek sevmem.
- I don't really like Tom very much.
- Tom'dan pek hoşlanmıyorum.
- That doesn't help very much.
- Pek yardımcı olmuyor.
- It's obvious that Tom doesn't like Mary very much.
- Tom'un Mary'den pek hoşlanmadığı çok açık.
- I do not like mathematics very much.
- Ben matematiği pek sevmem.
- Tom doesn't seem to know very much.
- Tom pek bir şey biliyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't seem to know very much about what happened.
- Tom olanlar hakkında pek bir şey biliyor gibi görünmüyor.
- I haven't done very much this year.
- Bu yıl pek bir şey yapamadım.
- Tom must not like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor olmalı.
- Between you and me, his idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, onun fikri pek hoşuma gitmedi.
- I haven't seen very much of Tom recently.
- Son zamanlarda Tom'u pek görmedim.
- I had a part-time job as a hotel maid, but I didn't like it very much.
- Otel hizmetçisi olarak yarı zamanlı bir işim vardı ama pek sevmiyordum.
- You don't look very much like your father.
- Babana pek benzemiyorsun.
- I don't like swimming very much.
- Yüzmeyi pek sevmiyorum.
- I know that you don't like me very much.
- Benden pek hoşlanmadığını biliyorum.
- I don't like Boston very much.
- Boston'u pek sevmiyorum.
- Tom still doesn't like me very much.
- Tom hala benden pek hoşlanmıyor.
- I haven't seen Tom very much recently.
- Son zamanlarda Tom'u pek görmedim.
- Tom admitted he didn't like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını itiraf etti.
- Actually, I don't like Tom very much.
- Aslında, Tom'u da pek sevmem.
- I don't really like Italian food very much.
- İtalyan yemeklerini pek sevmem.
- Tom still doesn't trust Mary very much.
- Tom hala Mary'e pek güvenmiyor.
- Tom didn't seem to enjoy the party very much.
- Tom partiden pek hoşlanmışa benzemiyordu.
- Sami doesn't know very much about cars.
- Sami arabalar hakkında pek bir şey bilmiyor.
- It shouldn't surprise you to learn that I don't like you very much.
- Senden pek hoşlanmadığımı öğrenmek seni şaşırtmamalı.
- Tom is unlikely to help you very much.
- Tom'un sana yardım etmesi pek olası değil.
- I haven't seen very much of you lately.
- Son zamanlarda seni pek göremedim.
- I don't like Tom's idea very much.
- Tom'un fikrini pek beğenmedim.
- I haven't seen very much of Tom lately.
- Ben de son zamanlarda Tom'u pek görmedim.
- Yes, it is nice, but I do not like the red color very much.
- Evet, güzel ama kırmızı rengi pek sevmedim.
- You didn't seem to enjoy the concert very much.
- Konserden pek hoşlanmış görünmüyordun.
- Tom doesn't like Mary's idea very much.
- Tom, Mary'nin fikrinden pek hoşlanmıyor.
- I don't like Chinese food very much.
- Çin yemeklerini pek sevmem.
- Tom didn't like Boston very much.
- Tom Boston'ı pek sevmezdi.
- Tom doesn't do that very much.
- Tom bunu pek yapmaz.
- I don't like Indian food very much.
- Hint yemeklerini pek sevmem.
- Tom doesn't like cheese very much.
- Tom peyniri pek sevmez.
- I don't like you very much.
- Senden pek hoşlanmıyorum.
- I speak some French, but not very much.
- Biraz Fransızca biliyorum, fakat pek fazla değil.
- I don't like Tom very much, to be honest.
- Dürüst olmak gerekirse Tom'dan pek hoşlanmıyorum.
- Tom doesn't seem to know very much about us.
- Tom bizim hakkımızda pek bir şey bilmiyor gibi.
- I don't think Tom likes me very much.
- Tom'un beni pek sevdiğini sanmıyorum.
- It doesn't matter very much which college you graduated from.
- Hangi üniversiteden mezun olduğunuzun pek bir önemi yok.
- Tom won't like it very much.
- Tom bundan pek hoşlanmayacak.
- I haven't seen him very much recently.
- Son zamanlarda onu pek görmedim.
- I don't like Tom very much.
- Tom'dan pek hoşlanmıyorum.
- You don't seem to like yourself very much.
- Kendini pek beğenmişe benzemiyorsun.
- Why do I get the feeling you don't like Tom very much?
- Neden Tom'dan pek hoşlanmadığını hissediyorum?
- I don't like volleyball very much.
- Voleybolu pek sevmem.
- He didn't like that very much.
- Bundan pek hoşlanmadı.
- I don't like cheese very much.
- Peyniri pek sevmem.
- I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission.
- Elektrikli sakal düzelticisini izinsiz kullanmam Tom'un pek hoşuna gitmez sanırım.
- I don't care for television very much.
- Televizyonu pek sevmem.
- Yes, it is nice, but I do not like the red color very much.
- Evet, hoş ama kırmızı rengi pek fazla beğenmedim.
- Between you and me, John's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın ama John'un fikri bana pek cazip gelmiyor.
- I suspect Tom and Mary don't like me very much.
- Tom ve Mary'nin benden pek hoşlanmadığından şüpheleniyorum.
- Obviously, Tom doesn't like Mary very much.
- Belli ki Tom, Mary'den pek hoşlanmıyor.
- Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.
- I don't like school very much.
- Okulu pek sevmiyorum.
- I don't really remember very much about what happened.
- Olanlar hakkında pek bir şey hatırlamıyorum.
- Tom doesn't enjoy family gatherings very much.
- Tom aile toplantılarından pek hoşlanmıyor.
- Tom doesn't like poker very much.
- Tom pokerden pek hoşlanmaz.
- Tom doesn't seem to like you very much.
- Tom senden pek hoşlanıyor gibi görünmüyor.
- I don't do that very much.
- Bunu pek yapmam.
- I haven't been sleeping very much lately.
- Son zamanlarda pek uyuyamıyorum.
- Tom normally doesn't show his feelings very much.
- Tom normalde duygularını pek göstermez.
- You're not helping very much.
- Pek yardımcı olmuyorsun.
- I don't like baseball very much.
- Beyzbolu pek sevmem.
- Tom doesn't have very much experience doing that.
- Tom'un bu konuda pek tecrübesi yok.
- I don't like cats very much.
- Kedileri pek sevmem.
- I don't think Tom likes you very much.
- Tom'un senden pek hoşlandığını sanmıyorum.
- I don't remember very much.
- Pek bir şey hatırlamıyorum.
- I don't like that very much.
- Bundan pek hoşlanmıyorum.
- Tom didn't seem to know very much about what happened.
- Tom olanlar hakkında pek bir şey bilmiyor gibiydi.
- I don't really like Italian food very much.
- Gerçekten İtalyan yemeklerini pek sevmiyorum.
- Sami didn't seem to enjoy the concert very much.
- Sami konserden pek hoşlanmış gibi değildi.
- Tom said he didn't like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını söyledi.
- I don't care for flowers very much.
- Çiçekleri pek sevmem.
- I didn't learn very much.
- Pek bir şey öğrenemedim.
- Tom doesn't like volleyball very much.
- Tom voleybolu pek sevmez.
- Tom doesn't remember very much.
- Tom pek bir şey hatırlamıyor.
- You don't seem to like Tom very much.
- Tom'dan pek hoşlanmıyor gibisin.
- Tom didn't help us very much.
- Tom bize pek yardım etmedi.
- You might not like this movie very much.
- Bu filmi pek sevmeyebilirsin.
- It quickly became obvious that Tom couldn't understand very much French.
- Tom'un Fransızcadan pek anlamadığı hemen belli oldu.
- Tom knows that Mary doesn't like him very much.
- Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını biliyor.
- Tom realizes Mary doesn't like him very much.
- Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını fark etti.
- Tom doesn't like baseball very much.
- Tom beyzbolu pek sevmez.
- Tom hasn't been studying very much lately.
- Tom son zamanlarda pek ders çalışmıyor.
- I don't think Tom likes Mary very much.
- Tom'un Mary'den pek hoşlandığını sanmıyorum.
- Tom said Mary didn't look very much like her mother.
- Tom, Mary'nin annesine pek benzemediğini söyledi.
- Tom didn't like the concert very much.
- Tom konseri pek sevmedi.
- Tom doesn't like Boston very much.
- Tom Boston'dan pek hoşlanmıyor.
- I get the feeling that you don't like me very much.
- Benden pek hoşlanmadığını hissediyorum.
- You didn't eat very much.
- Pek fazla yemedin.
- I'm pretty sure Tom doesn't like Mary very much.
- Tom'un Mary'den pek hoşlanmadığına eminim.
- I haven't used this very much.
- Bunu pek kullanmadım.
- I don't like pepperoni pizza very much.
- Sucuklu pizzayı pek sevmem.
- Even though Tom and Marie are twins, they don't look very much alike.
- Tom ve Marie ikiz olsalar da birbirlerine pek benzemiyorlar.
- Tom knew that Mary didn't like him very much.
- Tom, Mary'nin ondan pek hoşlanmadığını biliyordu.
Show More (182)
|
|
- The EU does not need to do very much.
- AB'nin çok fazla bir şey yapmasına gerek yok.
- They are not being increased very much.
- Çok fazla artış yapılmıyor.
- It does not have to contain very much detail and there has been no standard format for presenting it.
- Çok fazla ayrıntı içermesi gerekmiyor ve bunu sunmak için standart bir format yok.
- Take a look at payments, and the figure of 1.9% does not, at first sight, appear to be very much.
- Ödemelere baktığımızda, %1.9'luk rakam ilk bakışta çok fazla görünmüyor.
- There is no evidence of very much having happened there.
- Burada çok fazla şey olduğuna dair bir kanıt yok.
- The media is also decidedly centralised, and I have not seen the Commission interfere very much in that.
- Medya da kesinlikle merkezileşmiş durumda ve Komisyon'un buna çok fazla müdahale ettiğini görmedim.
- It does not have to contain very much detail and there has been no standard format for presenting it.
- Çok fazla ayrıntı içermesi gerekmiyor ve bunu sunmak için standart bir format da yok.
- That is why, of course, none of us can be satisfied with declarations that do not mean very much.
- Bu nedenle elbette hiçbirimiz çok fazla anlam ifade etmeyen beyanlarla tatmin olamayız.
- I don't remember very much.
- Çok fazla hatırlamıyorum.
- I suspect Tom won't wait very much longer.
- Tom'un çok fazla beklemeyeceğinden şüpheleniyorum.
- I know that most people here don't like me very much.
- Buradaki çoğu kişinin benden çok fazla hoşlanmadığını biliyorum.
- I never had to study very much.
- Hiçbir zaman çok fazla çalışmam gerekmedi.
- Tom is very much like his father.
- Tom babasına çok fazla benziyor.
- Tom doesn't do that very much.
- Tom bunu çok fazla yapmaz.
- I still don't like Tom very much.
- Hala Tom'u çok fazla beğenmiyorum.
- I don't think she cares very much.
- Çok fazla umursadığını sanmıyorum.
- I haven't used this very much.
- Bunu çok fazla kullanmadım.
- Tom did study, but he didn't study very much.
- Tom çalıştı ama çok fazla çalışmadı.
- We don't have very much food.
- Çok fazla yemeğimiz yok.
- Olivia doesn't appear very much.
- Olivia çok fazla görünmüyor.
- We didn't have very much snow last winter.
- Geçen kış çok fazla kar yağmadı.
- Tom doesn't come here very much.
- Tom buraya çok fazla gelmiyor.
- Tom doesn't like Boston very much.
- Tom, Boston'u çok fazla beğenmez.
- Tom didn't seem to like Mary very much.
- Tom Mary'yi çok fazla sevmiyor gibi görünüyordu.
- I don't like riding a bicycle very much.
- Bisiklete binmekten çok fazla hoşlanmıyorum.
- I'm pretty sure Tom doesn't like Mary very much.
- Tom'un Mary'den çok fazla hoşlanmadığından oldukça eminim.
- Tom didn't eat very much.
- Tom çok fazla yemek yemedi.
- I never really liked Tom very much.
- Tom'u hiçbir zaman çok fazla sevmedim.
- Tom said that he didn't want to eat very much.
- Tom çok fazla yemek istemediğini söyledi.
- Tom doesn't usually drink very much.
- Tom genellikle çok fazla içki içmez.
- You're not helping very much.
- Çok fazla yardım etmiyorsun.
- I don't care for television very much.
- Televizyonu çok fazla sevmem.
- I don't watch TV very much.
- Çok fazla televizyon izlemem.
- Tom doesn't seem to know very much.
- Tom çok fazla biliyor gibi görünmüyor.
- Tom never seems to eat very much.
- Tom asla çok fazla yemek yemez.
- Tom didn't enjoy the concert very much.
- Tom konserden çok fazla hoşlanmadı.
- Tom never had to study very much.
- Tom hiçbir zaman çok fazla çalışmak zorunda kalmadı.
- Tom must not like Mary very much.
- Tom Mary'yi çok fazla sevmemeli.
- Mary did study, but she didn't study very much.
- Mary ders çalışmış ama çok fazla çalışmamış.
- Mike liked animals very much.
- Mike, hayvanları çok fazla sevdi.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanların tarihten çok fazla ders çıkarmaması, tarihin öğretmesi gereken tüm derslerin en önemlisidir.
- Tom doesn't talk very much.
- Tom çok fazla konuşmuyor.
- Tom doesn't have very much experience doing that.
- Tom'un bunu yapmada çok fazla deneyimi yok.
- She is very much like her mother.
- O, annesine çok fazla benziyor.
- I don't get paid very much.
- Çok fazla para almıyorum.
- To be honest with you, I never really liked Tom very much.
- Size karşı dürüst olmak gerekirse ben gerçekten Tom'u çok fazla sevmiyorum.
- I do like Tom very much.
- Tom'u çok fazla beğeniyorum.
- Tom said he doesn't have very much money.
- Tom çok fazla parası olmadığını söyledi.
- Tom said he doesn't have very much money on him.
- Tom üzerinde çok fazla parası olmadığını söyledi.
- Tom said Mary wouldn't likely eat very much.
- Tom, Mary'nin çok fazla yemek yemeyeceğini söyledi.
- I never had to study very much.
- Hiçbir zaman çok fazla çalışmak zorunda kalmadım.
- I loved Tom very much.
- Tom'u çok fazla sevdim.
- Tom said Mary won't likely eat very much.
- Tom, Mary'nin muhtemelen çok fazla yemek yemeyeceğini söyledi.
- I don't like cats very much.
- Ben kedileri çok fazla sevmem.
- This job doesn't pay very much.
- Bu iş çok fazla ödemiyor.
- I don't think Tom needs very much help.
- Tom'un çok fazla yardıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
- Tom didn't say very much.
- Tom çok fazla bir şey söylemedi.
- In general, she doesn't eat very much.
- Genelde çok fazla yemek yemez.
- I think you should know that I don't really like you very much.
- Senden gerçekten çok fazla hoşlanmadığımı bilmen gerektiğini düşünüyorum.
- Tom hasn't changed very much.
- Tom çok fazla değişmedi.
- I haven't seen very much of Tom lately.
- Son zamanlarda Tom'u çok fazla görmedim.
- Tom didn't like Boston very much.
- Tom, Boston'tan çok fazla hoşlanmadı.
- Tom doesn't get paid very much.
- Tom çok fazla para almıyor.
- We don't have very much food.
- Çok fazla yiyeceğimiz yok.
- I don't like dancing very much.
- Ben çok fazla dans etmeyi sevmiyorum.
- Tom doesn't watch TV very much nowadays.
- Tom bugünlerde çok fazla televizyon izlemiyor.
- You didn't eat very much.
- Çok fazla yemek yemedin.
- If we would rest a little we would feel surely very much refreshed.
- Biraz dinlenirsek kesinlikle çok fazla ferahlamış hissederiz.
- Tom said he didn't have very much experience doing that.
- Tom, bunu yaparken çok fazla tecrübesi olmadığını söyledi.
- She reminds me very much of her mother.
- Bana annesini çok fazla hatırlatıyor.
- Tom didn't help us very much.
- Tom bize çok fazla yardım etmedi.
- I don't think I can help you very much.
- Size çok fazla yardım edebileceğimi sanmıyorum.
- Tom couldn't see very much.
- Tom çok fazla göremiyordu.
- That doesn't help very much.
- O çok fazla yardımcı olmuyor.
- It looks like Tom doesn't like you very much.
- Tom senden çok fazla hoşlanmıyor gibi görünüyor.
- Tom doesn't talk very much.
- Tom çok fazla konuşmaz.
- Tom couldn't see very much.
- Tom çok fazla göremedi.
- I'm very much against it.
- Ben ona çok fazla karşıyım.
- I haven't seen very much of you lately.
- Son zamanlarda seni çok fazla görmedim.
- I don't think Tom liked your song very much.
- Tom'un senin şarkını çok fazla sevdiğini sanmıyorum.
- He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- Tom can't speak very much French.
- Tom çok fazla Fransızca konuşamıyor.
- Our supplies won't last very much longer.
- Erzaklarımız çok fazla dayanmayacak.
- We didn't talk very much.
- Çok fazla konuşmadık.
- I don't think Tom knows very much about Mary.
- Tom'un Mary hakkında çok fazla şey bildiğini sanmıyorum.
- Tom seems to not like you very much.
- Tom seni çok fazla sevmiyor gibi görünüyor.
- Tom said he thinks Mary won't eat very much.
- Tom, Mary'nin çok fazla yemeyeceğini düşündüğünü söyledi.
- I don't get paid very much.
- Bana çok fazla ödeme yapılmaz.
- Tom said Mary won't likely eat very much.
- Tom, Mary'nin çok fazla yemeyeceğini söyledi.
- Sami doesn't know very much about cars.
- Sami arabalar hakkında çok fazla şey bilmiyor.
- I like city life very much.
- Kent yaşamını çok fazla severim.
- Tom can't speak very much French.
- Tom Fransızcayı çok fazla konuşmaz.
- Tom didn't say very much.
- Tom çok fazla konuşmadı.
- Tom doesn't like Mary's idea very much.
- Tom Mary'nin fikrini çok fazla sevmiyor.
- We didn't really have very much to drink.
- Çok fazla içmedik.
- Actually, I don't like Tom very much.
- Aslında, Tom'u çok fazla sevmem.
- Tom didn't eat very much.
- Tom çok fazla yemedi.
- Tom said he didn't have very much money on him right now.
- Tom şu anda üzerinde çok fazla para olmadığını söyledi.
- I don't watch TV very much.
- Çok fazla TV izlemem.
- I didn't eat very much.
- Çok fazla yemedim.
- Tom hasn't been getting paid very much.
- Tom çok fazla para almıyor.
Show More (98)
|
