|
- In this respect, we have tried to make progress with the gradual unification of our visa systems.
- Bu bağlamda, vize sistemlerimizin kademeli olarak birleştirilmesiyle ilerleme kaydetmeye çalıştık.
- The decision on the list of visas was taken two years ago.
- Vize listesine ilişkin karar iki yıl önce alınmıştı.
- I wanted to find out about the situation regarding the refusal to grant them visas.
- Onlara vize verilmemesiyle ilgili durumu öğrenmek istedim.
- Think of the issue of new organisations and of freedom from visas.
- Yeni örgütler ve vize muafiyeti konusunu düşünün.
- This is a result of putting the visas on an equal footing as regards unrestricted travel.
- Bu, sınırsız seyahat konusunda vizelerin eşit düzeye getirilmesinin bir sonucudur.
- If there is no solution a visa will simply be introduced.
- Eğer bir çözüm bulunamazsa, basitçe vize getirilecektir.
- If there is no solution, a visa will simply be introduced.
- Eğer bir çözüm bulunamazsa, vize kolaylıkla uygulamaya konulacaktır.
- Think of the issue of new organisations and of freedom from visas.
- Yeni örgütler ve vize serbestisi meselesini düşünün.
- In this respect, we have tried to make progress with the gradual unification of our visa systems.
- Bu bağlamda, vize sistemlerimizin kademeli olarak birleştirilmesi konusunda ilerleme kaydetmeye çalıştık.
- It is also important to make the shipping agent and the shipping line responsible for visa requests.
- Vize taleplerinden gemi acentesini ve gemi hattını sorumlu kılmak da önemlidir.
- As of 2004, the European authorities will demand visas for this journey.
- 2004 yılından itibaren Avrupa makamları bu yolculuk için vize talep edecektir.
- I naturally welcome the fact that the thorny issue of visas has been resolved.
- Çetrefilli vize sorununun çözüme kavuşturulmuş olmasını doğal olarak memnuniyetle karşılıyorum.
- The decision on the list of visas was taken two years ago.
- Vize listesine ilişkin karar iki yıl önce alınmıştır.
- President Chen Shui-bian was also refused a visa to visit Brussels last autumn.
- Başkan Chen Shui-bian'a da geçen sonbaharda Brüksel'i ziyaret etmesi için vize verilmemişti.
- A refusal to grant the residence visa must be contested before the competent national authorities.
- İkamet vizesi verilmesinin reddine yetkili ulusal makamlar nezdinde itiraz edilmelidir.
- Is it aware that this type of discrimination in the granting of visas is occurring in the EU?
- Vize verilmesinde bu tür bir ayrımcılığın AB'de yaşandığının farkında mısınız?
- Only then shall we be able to take a decision on our initiative to review EU legislation on visas.
- Ancak o zaman vizelere ilişkin AB mevzuatının gözden geçirilmesine yönelik girişimimiz konusunda bir karar alabileceğiz.
- It is the only associated country which has to have a visa!
- Vize almak zorunda olan tek ilişkili ülkedir!
- Visas are necessary and useful tools in providing controls.
- Vizeler kontrollerin sağlanmasında gerekli ve faydalı araçlardır.
- There are a number of conditions precedent to any serious discussion of visas.
- Vizelerin ciddi bir şekilde tartışılabilmesi için bir dizi ön koşul bulunmaktadır.
- If there is no solution a visa will simply be introduced.
- Eğer bir çözüm bulunamazsa vize konulur.
- That committee was very clear about the need to abolish the centralised ex ante visa.
- Bu komite, merkezi planlanan vizenin kaldırılması gerektiği konusunda çok netti.
- Only then shall we be able to take a decision on our initiative to review EU legislation on visas.
- Ancak o zaman vizelere ilişkin AB mevzuatının gözden geçirilmesine yönelik girişimimiz konusunda bir karar alabiliriz.
- Is it aware that this type of discrimination in the granting of visas is occurring in the EU?
- Vize verilmesinde bu tür bir ayrımcılığın AB'de yaşandığının farkında mıdır?
- One sign that we could give would be to abolish the visa requirement for Macedonia at long last.
- Verebileceğimiz bir işaret de Makedonya'ya yönelik vize uygulamasının nihayet kaldırılması olacaktır.
- Hence, a number of measures to make it easier to obtain certain categories of visa.
- Dolayısıyla, belirli kategorilerdeki vizelerin alınmasını kolaylaştıracak bir dizi tedbir.
- We must do this by improving our police systems, visas and border controls.
- Bunu polis sistemlerimizi, vizelerimizi ve sınır kontrollerimizi geliştirerek yapmalıyız.
- The second problem is about visas for Taiwan's top leaders.
- İkinci sorun Tayvan'ın üst düzey liderlerine verilen vizelerle ilgili.
- These people must also be given the benefit of visas, for it takes two to make peace.
- Bu insanlara da vize verilmelidir, çünkü barışmak için iki kişi gerekir.
- Enlargement makes the topics of external border control, visas, asylum and immigration even more urgent.
- Genişleme, dış sınır kontrolü, vizeler, iltica ve göç konularını daha da acil hale getirmektedir.
- No, it takes a few days to get a French visa.
- Yok, Fransa vizesi almak birkaç gün sürüyor.
- They recently closed the French visa office here.
- Yakınlarda buradaki Fransız vize ofisini kapattılar.
- They recently closed the French visa office here.
- Yakın zamanda buradaki Fransız vize ofisini kapattılar.
- No, it takes a few days to get a French visa.
- Hayır, Fransa vizesi almak birkaç gün sürüyor.
- It'll be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede vize almamız imkansız.
- These are the questions that they would ask you at the British embassy when you apply for a visa.
- Bunlar İngiliz elçiliğine vize başvurusunda bulunduğunuzda size soracakları sorular.
- Tom asked Mary to find out how to apply for a visa.
- Tom Mary'den nasıl vize başvurusu yapacağını öğrenmesini istedi.
- I have a visa.
- Vizem var.
- Tom needs to apply for a visa.
- Tom'un vize için başvurması gerekiyor.
- Tom wasn't able to get a visa.
- Tom bir vize alamadı.
- We don't need a visa to go to France.
- Fransa'ya gitmek için vizeye ihtiyacımız yok.
- When we go to visit France we need a Visa.
- Fransa'ya gittiğimizde vize almamız gerekiyor.
- I applied for a visa.
- Vize için başvuruda bulundum.
- Am I required to get a visa?
- Vize almam gerekiyor mu?
- I haven't gotten my visa yet.
- Henüz vizemi almadım.
- You can only come to China if you’ve got a visa.
- Çin'e sadece vizeniz varsa gelebilirsiniz.
- I didn't know I needed a visa.
- Bir vizeye ihtiyacım olduğunu bilmiyordum.
- Tom has been living here on an expired visa since 2013.
- Tom 2013'ten beri süresi dolmuş bir vizeyle burada yaşıyor.
- Nobody told us that we needed visas.
- Kimse bize vizeye ihtiyacımız olduğunu söylemedi.
- Tom said he'd overstayed his visa.
- Tom vize süresini aştığını söyledi.
- I cannot travel to Boston as long as the visa ban is in effect.
- Vize yasağı yürürlükte olduğu sürece Boston'a gidemem.
- Tom doesn't have a visa.
- Tom'un vizesi yok.
- I've already applied for a visa.
- Zaten vize başvurusunda bulundum.
- Nobody told us that we needed visas.
- Hiç kimse bize vizelere ihtiyacımız olduğunu söylemedi.
- I am going to apply for a visa today.
- Bugün vize için başvuracağım.
- Do you need a visa to go to Australia if you have a British passport?
- Bir İngiliz pasaportun varsa Avustralya'ya gitmek için bir vizeye ihtiyacın var mı?
- Tom forgot to renew his visa.
- Tom vizesini yenilemeyi unuttu.
- How long is this visa good for?
- Bu vize ne kadar süre için geçerli?
- I got this visa at the American Consulate in Kobe.
- Bu vizeyi Kobe'deki Amerikan Konsolosluğundan aldım.
- Please extend this visa.
- Lütfen bu vizeyi uzat.
- It'll be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede vize almak imkansız olacak.
- I need a visa to enter that country.
- O ülkeye girmek için vize almam gerekiyor.
- Do you need a visa for Australia if you have a British passport?
- İngiliz pasaportunuz varsa Avustralya için vizeye ihtiyacınız var mı?
- I've already applied for a visa.
- Vize için başvurdum bile.
- Do you need a visa to go to Australia?
- Avustralya'ya gitmek için bir vizeye ihtiyacınız var mı?
- Please extend this visa.
- Lütfen bu vizeyi uzatın.
- When we go to visit France we need a Visa.
- Fransa'yı ziyarete gittiğimizde bir vize gerekiyor.
- We were disappointed to hear that he couldn't get a visa.
- Onun vize alamadığını duymak bizim için hayal kırıklığı olmuştu.
- Tom went to the Australian embassy to get a visa.
- Tom vize almak için Avustralya büyük elçiliğine gitti.
- I need a visa to enter that country.
- O ülkeye girmek için vizeye ihtiyacım var.
- Tom was able to extend his visa.
- Tom vizesini uzatabildi.
- How long is this visa valid?
- Bu vize ne kadar süre için geçerli?
- Tom wasn't able to get a visa.
- Tom vize alamadı.
- Tom asked Mary to find out how to apply for a visa.
- Tom, Mary'den nasıl vize başvurusu yapacağını öğrenmesini istedi.
- Tom applied for a visa.
- Tom vize için başvurdu.
- Tom forgot to renew his visa.
- Tom vizesini yenilemeyi unutmuş.
- I have a visa.
- Benim bir vizem var.
- I was never told that I needed a visa.
- Vizeye ihtiyacım olduğu bana hiç söylenmedi.
- We probably should've applied for a visa much earlier.
- Muhtemelen vize için çok daha önce başvurmalıydık.
- We were disappointed to hear that he couldn't get a visa.
- Vize alamadığını duyunca hayal kırıklığına uğradık.
- Tom wasn't sure they would renew his visa.
- Tom onların onun vizesini yenileyeceklerinden emin değildi.
- Do you need a visa to go to Australia if you have a British passport?
- İngiliz pasaportunuz varsa Avustralya'ya gitmek için vizeye ihtiyacınız var mı?
- Tom overstayed his visa.
- Tom vizesini geçirdi.
- I didn't know I needed a visa.
- Vizeye ihtiyacım olduğunu bilmiyordum.
- I cannot travel to Boston as long as the visa ban is in effect.
- Vize yasağı yürürlükte olduğu sürece Boston'a seyahat edemem.
- I haven't applied for a visa yet.
- Henüz vize başvurusunda bulunmadım.
- I suppose you've already applied for a visa.
- Sanırım zaten bir vize için başvurdun.
- Do you need a visa to go to Australia?
- Avustralya'ya gitmek için vizeye ihtiyacınız var mı?
- How long is this visa good for?
- Bu vize ne kadar geçerli?
- It's going to be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede bir vize almak imkansız olacak.
- We were disappointed to hear that Tom couldn't get a visa.
- Tom'un vize alamadığını duyunca hayal kırıklığına uğradık.
- It's going to be impossible to get a visa on short notice.
- Kısa sürede vize almak imkansız olacak.
- I haven't gotten my visa yet.
- Henüz vizemi almamıştım.
- I applied for a visa.
- Vize için başvurdum.
- My visa has expired.
- Vizemin süresi doldu.
- In order to visit our country, foreigners will from now on need a special visa.
- ülkemizi ziyaret etmek için, yabancıların şu andan itibaren özel bir vizeye ihtiyaçları olacak.
- I don't have a visa.
- Vizem yok.
- I need to apply for a visa.
- Bir vize için başvurmalıyım.
- What is the procedure for getting a visa?
- Vize almak için prosedür nedir?
- I want to get a sightseeing visa.
- Gezi vizesi almak istiyorum.
Show More (97)
|
