|
- However, we as a Parliament are still waiting for OLAF's report on Eurostat.
- Ancak Parlamento olarak hala OLAF'ın Eurostat ile ilgili raporunu bekliyoruz.
- We are waiting for what is called the 'ketchup effect' .
- 'Ketçap etkisi' olarak adlandırılan şeyi bekliyoruz.
- We are still waiting for this.
- Hala bunu bekliyoruz.
- We are waiting for results.
- Sonuçları bekliyoruz.
- It may be that we simply have to wait for things to burn themselves out.
- Belki de her şeyin kendi kendine sönmesini beklememiz gerekiyordur.
- The Member States are of course waiting for last year's high surplus to be returned to their budgets.
- Üye Devletler elbette geçen yılın yüksek fazlasının bütçelerine geri dönmesini bekliyor.
- I shall wait for the Commission to submit a new proposal in which this important detail can be corrected.
- Komisyon'un bu önemli detayın düzeltilebileceği yeni bir teklif sunmasını bekleyeceğim.
- We will soon complete our preparations and wait for you.
- Hazırlıklarımızı yakında tamamlayacağız ve sizi bekleyeceğiz.
- We are still waiting for the proposal on the energy efficiency of machinery.
- Makinelerin enerji verimliliğine ilişkin teklifi hala bekliyoruz.
- They say we must wait for the reform of this or that policy.
- Şu ya da bu politikanın reformunu beklememiz gerektiğini söylüyorlar.
- We must now wait for the next developments.
- Şimdi bundan sonraki gelişmeleri beklemeliyiz.
- If the Commission is still waiting for information in this respect I find it more than shameful.
- Komisyon hala bu konuda bilgi bekliyorsa bunu utanç verici buluyorum.
- I apologise in advance for not being able to wait for the answer, but I shall read it carefully afterwards.
- Cevabı bekleyemediğim için şimdiden özür dilerim, ancak daha sonra dikkatle okuyacağım.
- We have now been waiting for ten years, since the Rio de Janeiro Conference, for this moment to arrive.
- Rio de Janeiro Konferansından bu yana on yıldır bu anın gelmesini bekliyoruz.
- The people affected are waiting for assistance from the European Union.
- Etkilenen insanlar Avrupa Birliği'nden yardım beklemektedir.
- We cannot wait for a worldwide regulation in the environmental field.
- Çevre alanında dünya çapında bir düzenleme yapılmasını bekleyemeyiz.
- As you can see, we are waiting for developments in this debate, which the Presidency initiated.
- Gördüğünüz üzere, Başkanlığın başlattığı bu tartışmadaki gelişmeleri bekliyoruz.
- We shall wait for them to come in.
- Gelmelerini bekleyeceğiz.
- Commissioner Barnier has already told us what he intends to do and we are waiting for further clarification.
- Komisyon Üyesi Barnier bize ne yapmak istediğini zaten söyledi ve biz daha fazla açıklama bekliyoruz.
- Opponents want to reject this directive and would prefer to wait for a fresh proposal in the short term.
- Muhalifler bu direktifi reddetmek istiyor ve kısa vadede yeni bir teklif için beklemeyi tercih ediyor.
- They are the ones waiting for the patent.
- Patenti bekleyenler onlar.
- Here too, we are waiting for the European Commission's next move.
- Burada da Avrupa Komisyonu'nun bir sonraki hamlesini bekliyoruz.
- Finally, we are still waiting for the reforms to the disastrous agricultural policy.
- Son olarak, felaket tarım politikasına yönelik reformları hala bekliyoruz.
- We are waiting for the country to complete the process of adopting our cultural values.
- Ülkenin bizim kültürel değerlerimizi benimseme sürecini tamamlamasını bekliyoruz.
- In vain do we wait for a political gesture in a spirit of reconciliation.
- Uzlaşma ruhu içinde siyasi bir jest beklemek boşunadır.
- The people affected are waiting for assistance from the European Union.
- Etkilenen insanlar Avrupa Birliği'nden yardım bekliyor.
- We are still waiting for the European Union to unilaterally abolish the debts of the countries of the south.
- Hâlâ Avrupa Birliği'nin güney ülkelerinin borçlarını tek taraflı olarak ortadan kaldırmasını bekliyoruz.
- Are we waiting for the next accident to happen?
- Bir sonraki kazanın olmasını mı bekliyoruz?
- We can no longer wait for administration to be simplified.
- Artık yönetimin basitleştirilmesini bekleyemeyiz.
- Secondly, no country shall have to wait for others.
- İkincisi hiçbir ülke başkalarını beklemek zorunda değildir.
- He had asked me to wait for it.
- Benden beklememi istemişti.
- But some have had to wait for it longer than others.
- Ancak bazıları bunu diğerlerinden daha uzun süre beklemek zorunda kalmıştır.
- I therefore suggest, ladies and gentlemen, that you wait for what is to follow.
- Bu nedenle, bayanlar ve baylar, bundan sonra olacakları beklemenizi öneririm.
- We cannot wait for international rules in the IMO.
- IMO'daki uluslararası kuralları bekleyemeyiz.
- We cannot wait for a worldwide regulation in the environmental field.
- Çevre alanında dünya çapında bir düzenleme için bekleyemeyiz.
- I am really waiting for a reply.
- Gerçekten bir cevap bekliyorum.
- There have been five directives that have been waiting for the Council to do its work.
- Konsey'in çalışmalarını yapmasını bekleyen beş direktif bulunmaktadır.
- You do not need to wait for the Commission.
- Komisyonu beklemenize gerek yok.
- We, on the other hand, are waiting for a framework to establish how we should introduce such choices across Europe.
- Biz ise bu tür tercihleri Avrupa genelinde nasıl uygulayacağımıza dair bir çerçeve oluşturmayı bekliyoruz.
- Moreover, we are still waiting for a long-term vision for this programme.
- Dahası, bu program için hala uzun vadeli bir vizyon bekliyoruz.
- What Europeans are waiting for is the affirmation of their own European identity.
- Avrupalıların beklediği şey kendi Avrupalı kimliklerinin teyit edilmesidir.
- To this day, we are waiting for the Council's Common Position.
- Bugün Konsey'in Ortak Tutumunu bekliyoruz.
- We are still waiting for it to be implemented in the countries of the Balkans.
- Hâlâ Balkanlar'daki ülkelerde uygulanmasını bekliyoruz.
- Parliament has been waiting for this report.
- Parlamento bu raporu bekliyordu.
- It makes no sense to wait for a thematic strategy before thinking of introducing further legislation.
- Daha fazla mevzuat çıkarmayı düşünmeden önce tematik bir stratejiyi beklemenin hiçbir anlamı yoktur.
- Your rapporteur would prefer to wait for this more general revision.
- Raportörünüz bu daha genel revizyonu beklemeyi tercih edecektir.
- We are waiting for a proposal from Europe.
- Avrupa'dan bir teklif bekliyoruz.
- We are still waiting for a communication from the Commission, which has been delayed a number of times.
- Hâlâ Komisyon'dan birkaç kez ertelenmiş olan bir tebliğ bekliyoruz.
- We are now waiting for Parliament to decide when it wishes to begin negotiations on the text.
- Şimdi Parlamentonun metin üzerinde müzakerelere ne zaman başlamak istediğine karar vermesini bekliyoruz.
- We must therefore wait for the first results before making the labelling of processing aids mandatory.
- Bu nedenle işleme yardımcılarının etiketlenmesini zorunlu hale getirmeden önce ilk sonuçları beklemeliyiz.
- We must wait for the authorities of the developing countries to make the same effort.
- Gelişmekte olan ülkelerin yetkililerinin de aynı çabayı göstermesini beklemeliyiz.
- I now hear that the Court of Auditors is waiting for the judicial inquiry in Luxembourg.
- Sayıştay'ın Lüksemburg'daki adli soruşturmayı beklediğini duydum.
- And this is what the citizens of Europe are waiting for.
- Avrupa vatandaşlarının beklediği de budur.
- The European Parliament and European citizens are waiting for a powerful signal.
- Avrupa Parlamentosu ve Avrupa vatandaşları güçlü bir sinyal bekliyor.
- Can anyone say what the European Union is waiting for before it reacts?
- Avrupa Birliği'nin tepki vermeden önce neyi beklediğini söyleyebilecek biri var mı?
- If we have to wait for the figures, it will be a long time before anything happens.
- Eğer rakamları beklemek zorunda kalırsak, herhangi bir şeyin gerçekleşmesi uzun zaman alacaktır.
- There have been five directives that have been waiting for the Council to do its work.
- Konsey'in çalışmalarını yapmasını bekleyen beş direktif var.
- You do not need to wait for the Commission to take initiatives to move this forward.
- Bunu ilerletmek için Komisyon'un inisiyatif almasını beklemenize gerek yok.
- Why are we waiting for the IGC when we could be taking the lead ourselves?
- Kendimiz öncülük edebilecekken neden Hükûmetlerarası Konferans'ı bekliyoruz?
- We are still waiting for the proposal on the energy efficiency of machinery.
- Hala makinelerin enerji verimliliğine ilişkin teklifi bekliyoruz.
- We cannot wait for an attack to take place before we act.
- Harekete geçmeden önce bir saldırının gerçekleşmesini bekleyemeyiz.
- Europe's institutions want more clarity and transparency without waiting for the Convention.
- Avrupa kurumları Sözleşme'yi beklemeden daha fazla açıklık ve şeffaflık istiyor.
- The European Parliament and European citizens are waiting for a powerful signal.
- Avrupa Parlamentosu ve Avrupa vatandaşları güçlü bir sinyal beklemektedir.
- We are now waiting for him to take vigorous action.
- Şimdi onun etkin bir şekilde harekete geçmesini bekliyoruz.
- So you can see how long it would take if we were to wait for the process to be completed.
- Dolayısıyla sürecin tamamlanmasını bekleyecek olursak bunun ne kadar uzun süreceğini görebilirsiniz.
- It is beyond me why the Christian-Democrats want to wait for another ten years.
- Hıristiyan-Demokratların neden bir on yıl daha beklemek istediklerini anlayamıyorum.
- None of the applicant countries will have to wait for any of the others.
- Başvuran ülkelerin hiçbiri diğerlerini beklemek zorunda kalmayacak.
- We do not sit around waiting for perfection.
- Oturup mükemmelliği beklemiyoruz.
- Why are we waiting for the IGC when we could be taking the lead ourselves?
- Kendi başımıza liderlik etmek varken neden HAK'yi bekliyoruz?
- The Council prefers to wait for the letter of amendments which is due this autumn.
- Konsey, bu sonbaharda yapılması gereken değişiklik mektubunu beklemeyi tercih ediyor.
- Last year nearly 400 people died in the UK waiting for a transplant.
- Geçen yıl Birleşik Krallık'ta yaklaşık 400 kişi nakil beklerken hayatını kaybetti.
- I now hear that the Court of Auditors is waiting for the judicial inquiry in Luxembourg.
- Şimdi Sayıştay'ın Lüksemburg'da adli soruşturmayı beklediğini duyuyorum.
- I am waiting for Greece to apply Directive 70/1999 on fixed-term work.
- Yunanistan'ın belirli süreli çalışmaya ilişkin 70/1999 sayılı Direktifi uygulamasını bekliyorum.
- This means that we cannot wait for the Fiori report, which will not be discussed until the October II part-session.
- Bu da Ekim ayındaki II. kısmi oturuma kadar görüşülemeyecek olan Fiori raporunu bekleyemeyeceğimiz anlamına gelmektedir.
- Practice is not waiting for new rules from Europe, it is waiting for people who want to do the work.
- Pratik, Avrupa'dan yeni kurallar beklemek değil, bu işi yapmak isteyen insanları beklemektir.
- I think that it would have been better to wait for the Commission's next progress reports.
- Komisyonun bir sonraki ilerleme raporlarını beklemenin daha iyi olacağını düşünüyorum.
- Practice is not waiting for new rules from Europe, it is waiting for people who want to do the work.
- Uygulama Avrupa'dan yeni kurallar beklemiyor, bu işi yapmak isteyen insanları bekliyor.
- We are still waiting for a communication from the Commission, which has been delayed a number of times.
- Hâlâ Komisyon'dan birkaç kez ertelenmiş olan bir bildirim bekliyoruz.
- I am sure that Seville will deliver the response they are waiting for.
- Sevilla'nın bekledikleri yanıtı vereceğinden eminim.
- He has probably been waiting for this all evening.
- Muhtemelen bütün akşam bunu bekledi.
- In fact, the Commission's representation in The Hague has been waiting for a legal expert to be appointed for years.
- Aslında Komisyon'un Lahey'deki temsilciliği yıllardır bir hukuk uzmanının atanmasını beklemektedir.
- We have waited for this reform package for years.
- Yıllardır bu reform paketini bekliyoruz.
- Indeed, the users have been waiting for this with bated breath.
- Gerçekten de kullanıcılar bunu nefeslerini tutmuş bir şekilde bekliyorlardı.
- In this case, we know that many patients die waiting for a transplant.
- Bu durumda pek çok hastanın nakil beklerken öldüğünü biliyoruz.
- None of the applicant countries will have to wait for any of the others.
- Başvuran ülkelerden hiçbiri diğerlerini beklemek zorunda kalmayacaktır.
- In this case, we know that many patients die waiting for a transplant.
- Bu durumda, pek çok hastanın nakil beklerken öldüğünü biliyoruz.
- We should do this, but we should not wait for the United States.
- Bunu yapmalıyız ama Amerika Birleşik Devletleri'ni beklememeliyiz.
- What we are waiting for is the Council to give us appropriate answers to these specific questions.
- Beklediğimiz şey, Konsey'in bu spesifik sorulara uygun cevaplar vermesidir.
- To this day, we are waiting for the Council's Common Position.
- Bugüne kadar Konsey'in Ortak Tutumunu bekledik.
- We are waiting for the reply.
- Cevap bekliyoruz.
- We are still waiting for the first six-monthly report on the progress of human rights in Colombia promised one year ago.
- Bir yıl önce söz verilen Kolombiya'daki insan haklarının gelişimine ilişkin ilk altı aylık raporu hala bekliyoruz.
- We are waiting for the US to decide against these Federal laws.
- ABD'nin bu Federal yasalara karşı karar vermesini bekliyoruz.
- We are opening this debate two years early without taboos, without waiting for enlargement to have taken place.
- Bu tartışmayı tabular olmadan genişlemenin gerçekleşmesini beklemeden iki yıl erken açıyoruz.
- We have been waiting for a report on coherence for years.
- Yıllardır uyum konusunda bir rapor bekliyoruz.
- Wait for the next book and we will all see together.
- Bir sonraki kitabı bekle o zaman hep birlikte göreceğiz.
- The whole world waits for your decision.
- Bütün dünya senin kararını bekliyor.
- This unexpected fast speed attracted many wealthy patients who were waiting for organs.
- Bu beklenmedik hız, organ bekleyen birçok varlıklı hastayı cezbetti.
- This unexpected fast speed attracted many wealthy patients who were waiting for organs.
- Bu beklenmeyen hız, organ bekleyen birçok zengin hastanın ilgisini çekti.
- He's laying low, waiting for a new opportunity to pounce.
- Gözlerden uzak duruyor ve yeni bir saldırı fırsatı bekliyor.
- You have two awards waiting for you on my blog.
- Blogumda sizi bekleyen iki ödül var.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen kocaman bir dünya var.
- The whole time I was locked in the tower, I waited for you to rise to a position like this.
- Kulede kilitli kaldığım süre boyunca senin böyle bir pozisyona gelmeni bekledim.
- Wait for a knock, step through another door, and you're in.
- Kapının çalmasını bekle, diğer kapıdan geç ve içerdesin.
- The entire world is waiting for your word.
- Tüm dünya sizin sözünüzü bekliyor.
- When I say, you get over there and stand and wait for that ugly mother.
- Söylediğimde, oraya git ve dikilip o çirkin anayı bekle.
- The whole time I was locked in the tower, I waited for you to rise to a position like this.
- Kulede hapis tutulduğum onca zaman böyle bir mevkiye yükselmeni bekledim.
- So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
- O yüzden çabuk büyü evlat, ben seni bekliyorum.
- So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
- O yüzden çabuk büyü, evlat, seni bekliyorum.
- The whole time I was locked in the tower, I waited for you to rise to a position like this.
- Kulede kilitli kaldığım süre boyunca senin böyle bir pozisyona yükselmeni bekledim.
- I'll wait for you outside, make it fast.
- Seni dışarıda bekleyeceğim, çabuk ol.
- Wait for a knock, step through another door, and you're in.
- Kapının çalınmasını bekleyin, başka bir kapıdan geçin ve işte içeridesiniz.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen koca bir dünya var.
- The whole world waits for your decision.
- Tüm dünya senin kararını bekliyor.
- Wait for a knock, step through another door, and you're in.
- Kapının çalmasını bekle, öbür kapıdan gir ve içerdesin.
- Will a car be waiting for us when we come out of the party?
- Partiden çıktığımızda bir araba bizi bekliyor olacak mı?
- So grow up fast, kid, I'm waiting for you.
- Çabuk büyü çocuğum, seni bekliyorum.
- Waiting for you to come and show me another side of Tina.
- Gelip bana Tina'nın başka bir yönünü göstermeni bekliyorum.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen koskoca bir dünya var.
- He's laying low, waiting for a new opportunity to pounce.
- Dikkat çekmemeye gayret ediyor, saldırmak için yeni bir fırsat bekliyor.
- Waiting for you to come and show me another side of Tina.
- Gelmeni ve bana Tina'nın öbür yüzünü göstermeni bekliyorum.
- Cannot wait for the new season, coming very soon.
- Yeni sezonu sabırsızlıkla bekliyorum, çok yakında gelecek.
- I'll wait for you outside, make it fast.
- Sizi dışarıda bekliyorum, acele edin.
- I'll wait for you outside, make it fast.
- Seni dışarıda bekleyeceğim, hadi çabuk ol.
- Wait for the next book and we will all see together.
- Bir sonraki kitabı bekleyin, hep birlikte göreceğiz.
- Waiting for you to come and show me another side of Tina.
- Gelip bana Tina'nın başka bir yüzünü göstermeni bekliyordum.
- This unexpected fast speed attracted many wealthy patients who were waiting for organs.
- Bu beklenmedik yüksek hız, organ bekleyen birçok varlıklı hastanın ilgisini çekti.
- I'm willing to wait for you if you need more time.
- Daha fazla zamana ihtiyacın varsa seni beklemeye hazırım.
- I wait for the next chapter.
- Sonraki bölümü bekliyorum.
- She waited for hours and hours.
- Saatler boyunca bekledi.
- I've waited for three hours already.
- Üç saattir bekliyorum.
- I'll wait for you in front of the school.
- Seni okulun önünde bekleyeceğim.
- Tom waited for Mary to answer.
- Tom, Mary'nin cevap vermesini bekledi.
- Is Tom waiting for us?
- Tom bizi mi bekliyor?
- I'm waiting for a very important call.
- Çok önemli bir telefon bekliyorum.
- There are three men waiting for you outside.
- Dışarıda sizi bekleyen üç kişi var.
- I waited for you to get out of prison.
- Hapishaneden çıkmanı bekledim.
- She waited for hours and hours.
- Saatlerce bekledi de bekledi.
- I'm waiting for you to leave.
- Gitmeni bekliyorum.
- Would you mind telling me what you're waiting for?
- Neyi beklediğini söyler misin?
- I'm still waiting for my order.
- Hala siparişimi bekliyorum.
- So, what're you waiting for?
- Peki, ne için bekliyorsun?
- We're still waiting for you.
- Biz hala seni bekliyoruz.
- I don't like waiting for them.
- Onları beklemekten hoşlanmıyorum.
- Tom waited for Mary in the lobby.
- Tom lobide Mary'yi bekledi.
- She waited for her lover at the station.
- O, istasyonda sevgilisini bekledi.
- Wait for your turn, please.
- Sıranızı bekleyin lütfen.
- Wait for us here.
- Bizi burada bekle.
- Tom is likely to wait for you, isn't he?
- Tom muhtemelen seni bekleyecek, değil mi?
- Tom waited for what seemed like a long time.
- Tom uzun gibi görünen bir süre bekledi.
- My brother isn't waiting for the bus, he's going by foot.
- Erkek kardeşim otobüs beklemiyor, o yürüyerek gidiyor.
- I've already waited for three hours.
- Üç saattir bekliyorum.
- I waited for her.
- Ben onu bekledim.
- Tom can't decide whether to buy a new computer now or wait for a couple of more months.
- Tom yeni bir bilgisayarı şimdi mi alacağına ya da birkaç ay daha mı bekleyeceğine karar veremiyor.
- Tom had to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemek zorunda kaldı.
- I waited for one.
- Birini bekledim.
- We're waiting for Tom.
- Tom'u bekliyoruz.
- All the class waited for the new teacher.
- Bütün sınıf yeni öğretmeni bekledi.
- I'm just waiting for Tom.
- Tom'u bekliyorum.
- Let's wait for the rain to stop.
- Yağmurun durmasını bekleyelim.
- Tom suffered from a heart attack and almost died waiting for the ambulance.
- Tom kalp krizi geçirdi ve ambulansı beklerken neredeyse ölüyordu.
- I have waited for her all my life.
- Bütün yaşamım boyunca onu bekledim.
- If I'm late, don't wait for me.
- Geç kalırsam beni bekleme.
- I'm waiting for a train.
- Tren bekliyorum.
- He's waiting for you at home.
- O senin için evde bekliyor.
- I'm waiting for the day that we eat breakfast together.
- Birlikte kahvaltı yapacağımız günü bekliyorum.
- Can we wait for Tom here?
- Tom'u burada bekleyebilir miyiz?
- I'm waiting for your letter.
- Senin mektubunu bekliyorum.
- Tom waited for Mary in front of the library all morning.
- Tom bütün sabah kütüphanenin önünde Mary'yi bekledi.
- I didn't wait for my turn.
- Ben sıramı beklemedim.
- I said I'd wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğimi söyledim.
- Tom didn't feel he needed to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemesi gerektiğini düşünmedi.
- I'd feel better if you'd wait for me.
- Beni beklersen daha iyi hissederim.
- I waited for a reply.
- Bir cevap bekledim.
- Let's wait for the rain to end!
- Yağmurun dinmesini bekleyelim!
- There's no use waiting for Tom any longer.
- Tom'u daha fazla beklemenin bir anlamı yok.
- I will wait for a week.
- Bir hafta bekleyeceğim.
- Tom walked away without waiting for an answer.
- Tom cevap beklemeden çekip gitti.
- Waiting for a bus, I met my friend.
- Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.
- I'm still waiting for an answer.
- Hâlâ bir cevap bekliyorum.
- Would you please wait for a few minutes?
- Lütfen birkaç dakika bekler misiniz?
- The man waiting for the bus lost his temper.
- Otobüs bekleyen adam, sinirlendi.
- Please tell Tom to wait for about thirty minutes.
- Lütfen Tom'a yaklaşık otuz dakika beklemesini söyle.
- Maria waited for him but he didn't come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
- We need to wait for the police.
- Polisi beklemeliyiz.
- We couldn't wait for Tom.
- Tom'u bekleyemedik.
- Wait for the game to start.
- Oyunun başlamasını bekleyiniz.
- We'll wait for him.
- Onu bekleyeceğiz.
- We'll have to wait for Tom's response.
- Tom'un cevabını beklemek zorunda kalacağız.
- Wait for a few seconds.
- Birkaç saniye bekleyin.
- Are you waiting for her?
- Onu bekliyor musun?
- We're waiting for you.
- Sizi bekliyoruz.
- Are you waiting for me?
- Beni mi bekliyorsun?
- We're waiting for things to happen.
- İşlerin olmasını bekliyoruz.
- Tom and Mary said that they saw John waiting for the bus this morning.
- Tom ve Mary, John'u bu sabah otobüsü beklerken gördüklerini söylediler.
- All of Tom's classmates waited for him.
- Tom'un sınıf arkadaşlarının hepsi onu bekledi.
- He's waiting for the train to leave.
- Tren'in yola çıkmasını bekliyor.
- I'm waiting for you.
- Seni bekliyorum.
- Tom and Mary waited for the elevator together.
- Tom ve Mary asansörü birlikte beklediler.
- We have to wait for the all clear.
- Tehlike geçti alarmını beklemek zorundayız.
- Tom is outside waiting for Mary.
- Tom dışarıda Mary'yi bekliyor.
- Tom waited for a moment in the hall.
- Tom koridorda bir süre bekledi.
- I waited for you for a long time.
- Seni uzun süre bekledim.
- Having waited for three quarters of an hour at the doctor's, Tom got more and more impatient.
- Tom doktorda kırk beş dakika bekledikten sonra gittikçe sabırsızlandı.
- I'll wait for you in the car.
- Arabada seni bekleyeceğim.
- We'll wait for you there.
- Biz seni orada bekleyeceğiz.
- Tom waited for Mary at home.
- Tom, Mary'yi evde bekledi.
- We're still waiting for Tom.
- Hala Tom'u bekliyoruz.
- I waited for him at the station for an hour, but he didn't show up.
- Ben onu bir saat istasyonda bekledim, ama o gelmedi.
- Well, I waited for you.
- Şey, seni bekledim.
- Tom told Mary to wait for him in front of the station.
- Tom Mary'ye onu istasyonun önünde beklemesini söyledi.
- You don't have to wait for me.
- Beni beklemek zorunda değilsin.
- We're waiting for it.
- Biz onu bekliyoruz.
- I will wait for you.
- Seni bekleyeceğim.
- I'm waiting for the bus.
- Otobüs bekliyorum.
- There's someone waiting for me outside.
- Dışarıda beni bekleyen biri var.
- Tom is still waiting for Mary.
- Tom hâlâ Mary'yi bekliyor.
- Tom isn't going to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeyecek.
- Are all those people waiting for Tom?
- Bütün bu insanlar Tom'u mu bekliyor?
- Tom is up there waiting for you.
- Tom orada sizi bekliyor.
- Tom might not wait for us.
- Tom bizi beklemeyebilir.
- I'm supposed to wait for Tom.
- Tom'u beklemem gerekiyor.
- We had a long wait for the bus.
- Uzun süre otobüs bekledik.
- Stay here and wait for her.
- Burada kal ve onu bekle.
- Sami had killed Layla and waited for hours before he called 911.
- Sami, Layla'yı öldürmüş ve 911'i aramadan önce saatlerce beklemişti.
- I'm waiting for Tom to get back.
- Tom'un dönmesini bekliyorum.
- We waited for hours before help arrived.
- Yardım gelmeden saatlerce bekledik.
- I have to wait for Tom to get here.
- Tom'un buraya gelmesi için beklemek zorundayım.
- I waited for an important call all weekend.
- Bütün hafta sonu önemli bir telefon bekledim.
- Tom asked Mary to wait for him here.
- Tom Mary'nin kendisini burada beklemesini rica etti.
- What's Tom waiting for?
- Tom neyi bekliyor?
- I'm not going to wait for you.
- Ben seni beklemeyeceğim.
- Are you really listening, or just waiting for your turn to speak?
- Gerçekten dinliyor musun, yoksa konuşmak için sıranı mı bekliyorsun?
- I waited for five hours.
- Ben beş saat boyunca bekledim.
- Tom is supposed to wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemesi gerekiyor.
- Is someone waiting for you?
- Seni bekleyen biri mi var?
- Please wait for thirty minutes.
- Lütfen otuz dakika bekleyin.
- The girl waiting for that boy is a friend of mine.
- O oğlanı bekleyen kız benim bir arkadaşımdır.
- I can't wait for her.
- Onu bekleyemem.
- Tom decided to wait for another hour.
- Tom bir saat daha beklemeye karar verdi.
- There's someone waiting for me.
- Benim için bekleyen var.
- I will wait for you in front of the radio station.
- Seni radyo istasyonunun önünde bekleyeceğim.
- I had to wait for Tom to finish.
- Tom'un bitirmesini beklemek zorundaydım.
- Tom wasn't waiting for me.
- Tom beni beklemiyordu.
- I hope he'll wait for me.
- Umarım beni bekler.
- Tom is still waiting for Mary.
- Tom hala Mary'yi bekliyor.
- Please wait for me here.
- Lütfen beni burada bekleyin.
- He waited for her at the airport.
- Onu havaalanında bekledi.
- There is no use waiting for her any longer.
- Artık onu beklemenin faydası yok.
- Tom had to wait for three hours.
- Tom üç saat beklemek zorunda kaldı.
- Tom wanted Mary to wait for him at the library.
- Tom Mary'nin onu kütüphanede beklemesini istedi.
- She's waiting for you at home.
- Seni evde bekliyor.
- I waited for him all day long.
- Bütün gün onu bekledim.
- Did you wait for us?
- Bizi mi beklediniz?
- We'll wait for you.
- Seni bekleyeceğiz.
- Tom is still sitting in his car, waiting for Mary.
- Tom hâlâ Mary'yi bekleyerek arabasında oturuyor.
- Sami waited for Layla.
- Sami Layla'yı bekledi.
- Tom seems to be waiting for someone.
- Tom birini bekliyor gibi görünüyor.
- If you're waiting for me to thank you, you've come in vain.
- Teşekkür etmemi bekliyorsan boşuna geldin.
- It's a pity I didn't wait for your reply before I added the sentences.
- Ne yazık ki cümleleri eklemeden önce cevabını beklemedim.
- I thought that you were going to wait for me.
- Beni bekleyeceğini düşündüm.
- I'm going to wait for you.
- Seni bekleyeceğim.
- The violinist waits for the signal to play.
- Kemancı çalmak için işaret bekler.
- She waited for me until I arrived.
- Ben gelene kadar beni bekledi.
- Let's wait for another 5 minutes.
- Beş dakika daha bekleyelim.
- We couldn't wait for them.
- Onları bekleyemezdik.
- Tom could have very easily waited for us.
- Tom çok kolay bir şekilde bizi bekleyebilirdi.
- She waited for you for two hours.
- Seni iki saat bekledi.
- I waited for my friend for an hour.
- Bir saat arkadaşımı bekledim.
- Tom promised that he'd wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğine söz verdi.
- I'm waiting for Tom to get here.
- Tom'un gelmesini bekliyorum.
- All we can do is to wait for him.
- Bütün yapabileceğimiz onu beklemektir.
- I can't wait for them.
- Onları bekleyemem.
- I'm waiting for your answer.
- Cevabınızı bekliyorum.
- We'll wait for you.
- Biz seni bekleyeceğiz.
- Did it take much time for you to wait for us yesterday?
- Dün bizi beklemen çok zamanını aldı mı?
- I'm waiting for them to return.
- Dönmelerini bekliyorum.
- It took us ages waiting for you.
- Sizi beklemek uzun zamanımızı aldı.
- Tom is likely to wait for you, isn't he?
- Tom muhtemelen seni bekleyecektir, değil mi?
- Have you waited for me long?
- Beni çok uzun bekledin mi?
- Tom says he's waiting for Mary.
- Tom Mary'yi beklediğini söylüyor.
- Tom said he saw Mary waiting for the bus.
- Tom, Mary'yi otobüs beklerken gördüğünü söyledi.
- I thought you were going to wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğini sanıyordum.
- So, what're you waiting for?
- Peki, niçin bekliyorsun?
- Are you waiting for someone?
- Birini mi bekliyorsunuz?
- Tom waited for Mary to go to bed.
- Tom, Mary'nin yatmasını bekledi.
- Tom didn't have to wait for us, but he did.
- Tom'un bizi beklemesi gerekmiyordu ama bekledi.
- I didn't wait for them.
- Onları beklemedim.
- Tom is up there waiting for you.
- Tom yukarıda seni bekliyor.
- Would you wait for me?
- Beni bekler misin?
- It's a pity I didn't wait for your reply before I added the sentences.
- Ne yazık ki cümleleri eklemeden önce cevabınızı beklemedim.
- We're still waiting for Tom to get here.
- Hâlâ Tom'un gelmesini bekliyoruz.
- Tom said he wouldn't wait for us.
- Tom bizi beklemeyeceğini söyledi.
- He's up there waiting for you.
- Yukarıda seni bekliyor.
- You seem to be waiting for someone.
- Birini bekliyor gibi görünüyorsun.
- We're now waiting for the result.
- Şimdi sonucu bekliyoruz.
- I think we'd better wait for another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olacak.
- I'll wait for you at the bus stop.
- Seni otobüs durağında bekleyeceğim.
- Tom waited for someone to come.
- Tom birinin gelmesini bekledi.
- Tom looked around as if waiting for something to happen.
- Tom bir şey olmasını bekliyor gibi etrafa bakındı.
- When Tom got home, he found his parents sitting on the porch waiting for him.
- Tom eve döndüğünde ailesini verandada oturmuş onu beklerken buldu.
- I found Tom waiting for me when I got home.
- Eve geldiğimde Tom'u beni beklerken buldum.
- We're waiting for you to leave.
- Senin ayrılmanı bekliyoruz.
- They're still waiting for us to make up our minds.
- Hala karar vermemizi bekliyorlar.
- Please tell Tom to wait for about thirty minutes.
- Lütfen Tom'a otuz dakika kadar beklemesini söyleyin.
- Tom wondered how long he'd have to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi ne kadar beklemek zorunda kalacağını merak etti.
- We'll have to wait for five hours.
- Beş saat beklememiz gerekecek.
- I'm waiting for Tom to tell me what to do.
- Tom'un bana ne yapacağımı söylemesini bekliyorum.
- Tom waited for Mary to sit and then sat down next to her.
- Tom, Mary'nin oturmasını bekledi ve sonra yanına oturdu.
- We're waiting for Tom to leave.
- Tom'un gitmesini bekliyoruz.
- He waited for his son with anxiety.
- Oğlunu endişe ile bekledi.
- He walked back and forth on the platform while waiting for the train.
- Treni beklerken peronda bir ileri bir geri yürüdü.
- I'll wait for you here.
- Seni burada bekleyeceğim.
- Tom waited for Mary for over three hours.
- Tom, Mary'yi üç saatten fazla bekledi.
- Don't wait for me.
- Beni beklemeyin.
- We'll wait for you here.
- Seni burada bekleyeceğiz.
- I think we'd better wait for another thirty minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- Do we need to wait for him?
- Onu beklemeli miyiz?
- I waited for her for a really long time.
- Onu çok uzun süre bekledim.
- Should we wait for Tom?
- Tom'u beklememiz gerekir mi?
- Should I wait for her to come back?
- Dönmesini beklemeli miyim?
- Do you think I should wait for Tom?
- Tom'u beklemem gerektiğini mi düşünüyorsun?
- She waited for a taxi.
- Bir taksi bekledi.
- I couldn't wait for Tom.
- Tom'u bekleyemedim.
- We'll wait for them.
- Biz onları bekleyeceğiz.
- They're waiting for an answer.
- Bir cevap bekliyorlar.
- I'm waiting for them to leave.
- Gitmelerini bekliyorum.
- Tom says he doesn't want to wait for you.
- Tom seni beklemek istemediğini söylüyor.
- Tom wondered how long he'd have to wait for Mary.
- Tom Mary'yi ne kadar beklemek zorunda kalacağını merak etti.
- I don't know where to wait for her.
- Onu nerede bekleyeceğimi bilmiyorum.
- I wasn't waiting for you.
- Seni beklemiyordum.
- Wait for Tom.
- Tom'u bekleyin.
- They're waiting for my call.
- Aramamı bekliyorlar.
- There was a pink slip waiting for her at the office.
- Ofiste onu bekleyen işten çıkarma bildirimi vardı.
- We didn't wait for them.
- Onları beklemedik.
- Tom insisted that we wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklememiz için ısrar etti.
- I'm waiting for a response from him.
- Ondan bir cevap bekliyorum.
- We're waiting for the right time.
- Biz doğru zaman için bekliyoruz.
- Wait for a second chance.
- İkinci bir şansı bekle.
- I don't want to wait for Tom.
- Tom'u beklemek istemiyorum.
- Tom is in the parking lot right now, waiting for you.
- Tom şu anda otoparkta seni bekliyor.
- I'm waiting for your assistance.
- Yardımını bekliyorum.
- We're waiting for the main course.
- Ana yemeği bekliyoruz.
- You should get Tom to wait for Mary.
- Tom'a Mary'yi beklemesini söylemelisin.
- I'm waiting for this trip.
- Bu yolculuğu bekliyorum.
- There are three men waiting for you outside.
- Dışarıda seni bekleyen üç adam var.
- Tom should wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeli.
- Hurry up, the professor will not wait for you.
- Acele et, profesör seni beklemez.
- We had to wait for more than three hours.
- Üç saatten daha fazla beklemek zorunda kaldık.
- We'll wait for the signal.
- Sinyali bekleyeceğiz.
- I asked you to wait for me.
- Beni beklemeni istedim.
- Tell Tom that I'm waiting for Mary.
- Tom'a Mary'yi beklediğimi söyle.
- I'm waiting for a letter from Tom.
- Ben Tom'dan bir mektup bekliyorum.
- Shouldn't we wait for them?
- Onları beklememiz gerekmez mi?
- Tom read a magazine while he waited for the bus.
- Tom otobüsü beklerken bir dergi okudu.
- Tom is still waiting for an answer.
- Tom hala bir cevap bekliyor.
- I had to wait for a long time.
- Uzun süre beklemek zorunda kaldım.
- Even if he doesn't come here, I'll go on waiting for him.
- Gelmese bile, onu beklemeye devam edeceğim.
- I'm just waiting for someone.
- Sadece birini bekliyorum.
- We're waiting for Tom to finish doing what we asked him to do.
- Tom'un ondan yapmasını istediğimiz şeyi bitirmesini bekliyoruz.
- I'll wait for you to finish.
- Bitirmeni bekleyeceğim.
- All you have to do is to wait for her reply.
- Tek yapman gereken onun cevabını beklemek.
- I knew Tom wouldn't wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemeyeceğini biliyordum.
- Tom waited for Mary for three hours.
- Tom üç saat boyunca Mary'yi bekledi.
- Let's not wait for Tom.
- Tom'u beklemeyelim.
- I wait for the next chapter.
- Bir sonraki bölümü bekliyorum.
- There's a helicopter waiting for us on the roof.
- Çatıda bizi bekleyen bir helikopter var.
- I'm waiting for a friend.
- Bir arkadaşımı bekliyorum.
- I'm waiting for an answer.
- Bir cevap bekliyorum.
- I didn't wait for my turn.
- Sıramı beklemedim.
- Tell Tom we're waiting for him.
- Tom'a onu beklediğimizi söyle.
- Please wait for me at the gate.
- Lütfen beni kapıda bekle.
- I'm waiting for this trip.
- Bu geziyi bekliyorum.
- I wish Tom had waited for me.
- Keşke Tom beni beklemiş olsaydı.
- I'll wait for her.
- Ben onu bekleyeceğim.
- Tom says he'll wait for Mary.
- Tom, Mary'yi bekleyeceğini söyledi.
- We're waiting for dinner.
- Akşam yemeğini bekliyoruz.
- Sami waited for the police to contact him.
- Sami polisin kendisiyle iletişime geçmesini bekledi.
- Tom is still waiting for Mary in the lobby.
- Tom hala lobide Mary'yi bekliyor.
- We're still waiting for him.
- Hâlâ onu bekliyoruz.
- I'll be there waiting for you.
- Orada seni bekliyor olacağım.
- Should we wait for Tom?
- Tom'u bekleyelim mi?
- I think we should wait for her.
- Bence onu beklemeliyiz.
- The audience could hardly wait for the concert to begin.
- Seyirci konserin başlamasını güçlükle bekleyebildi.
- We're waiting for her.
- Onu bekliyoruz.
- How long do I have to wait for the next bus?
- Bir sonraki otobüs için ne kadar beklemeliyim.
- You have to wait for the right time to pull the switch.
- Düğmeyi çekmek için doğru zamanı beklemelisin.
- Tom got tired of waiting for Mary, so he went on home.
- Tom, Mary'yi beklemekten yoruldu ve eve gitti.
- Tom told Mary to wait for him.
- Tom, Mary'ye onu beklemesini söyledi.
- I couldn't wait for her.
- Onu bekleyemedim.
- Tom waited for three hours.
- Tom üç saat bekledi.
- All the class waited for the new teacher.
- Tüm sınıf yeni öğretmeni bekledi.
- Shouldn't we wait for Tom's approval?
- Tom'un onayını beklememiz gerekmiyor mu?
- Do we have to wait for Tom?
- Tom'u beklemek zorunda mıyız?
- I'm still waiting for your answer.
- Hâlâ cevabınızı bekliyorum.
- I waited for an hour and a half.
- Bir buçuk saat bekledim.
- I waited for fifteen minutes.
- On beş dakika bekledim.
- I waited for him for one hour.
- Ben de onu bir saat bekledim.
- I'm waiting for her.
- Onu bekliyorum.
- My brother isn't waiting for the bus, he's going by foot.
- Kardeşim otobüs beklemiyor, yürüyerek gidiyor.
- Wait for a few seconds.
- Birkaç saniye bekle.
- Tom told me not to wait for him.
- Tom bana onu beklemememi söyledi.
- What're we waiting for?
- Ne için bekliyoruz?
- Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold.
- Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan önce şimdi yiyelim.
- He waited for me until I arrived.
- Ben varıncaya kadar beni bekledi.
- I thought Tom wouldn't mind waiting for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemeyi umursamayacağını düşündüm.
- There was someone waiting for Fadil.
- Fadıl'ı bekleyen biri vardı.
- Were you waiting for me?
- Beni bekliyor muydun?
- Tom waited for Mary to go to sleep.
- Tom, Mary'nin uyumasını bekledi.
- I had to wait for Tom.
- Tom'u beklemek zorunda kaldım.
- I wanted Tom to wait for us.
- Tom'dan bizi beklemesini istedim.
- I thought you were going to wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğini düşündüm.
- I didn't know where I should wait for her.
- Onu nerede beklemem gerektiğini bilmiyordum.
- Tom is the one I'm waiting for.
- Tom benim beklediğim kişi.
- Whom are you waiting for?
- Kimi bekliyorsun?
- If for some reason I'm late, please don't wait for me.
- Eğer bir sebepten dolayı geç kalırsam, lütfen beni beklemeyin.
- Well then, what are we waiting for?
- Peki o zaman, biz ne bekliyoruz?
- Tom waited for you for a long time.
- Tom seni uzun süre bekledi.
- I'm waiting for her response.
- Onun cevabını bekliyorum.
- I spent the whole morning waiting for something to happen.
- Bütün sabahı bir şeylerin olmasını bekleyerek geçirdim.
- Tom is going to wait for you.
- Tom seni bekleyecek.
- I'm waiting for someone to show me how to do this.
- Birinin bana bunu nasıl yapacağımı göstermesini bekliyorum.
- I'm waiting for Tom to help me.
- Tom'un bana yardım etmesini bekliyorum.
- What were they waiting for?
- Neyi bekliyorlardı?
- I'm waiting for your letter.
- Mektubunu bekliyorum.
- I didn't wait for Tom.
- Ben Tom'u beklemedim.
- We're always waiting for something.
- Her zaman bir şeyler bekliyoruz.
- We have to wait for him.
- Biz onu beklemek zorundayız.
- I waited for her for one hour.
- Onu bir saat bekledim.
- Are you waiting for a bus?
- Otobüs mü bekliyorsun?
- Tom is over there waiting for you.
- Tom orada seni bekliyor.
- Don't wait for the results.
- Sonuçları beklemeyin.
- We had to wait for more than three hours.
- Üç saatten fazla beklemek zorunda kaldık.
- I don't plan to wait for Tom.
- Tom'u beklemeyi planlamıyorum.
- I'm tired of waiting for things to happen.
- Bir şeylerin olmasını beklemekten yoruldum.
- I'm waiting for his response.
- Cevabını bekliyorum.
- Did you wait for us?
- Bizi beklediniz mi?
- I'll ask Tom to wait for us.
- Tom'un bizi beklemesini isteyeceğim.
- Disconnect the power cable from the modem, wait for approximately one minute, then reconnect the cable.
- Güç kablosunu modemden çıkarın, yaklaşık bir dakika bekleyin, sonra kabloyu yeniden bağlayın.
- Tom didn't wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemedi.
- Maria waited for him but he didn't come.
- Maria onu bekledi ama gelmedi.
- Mary does not know what's waiting for her.
- Mary onu neyin beklediğini bilmiyor.
- I asked Tom to wait for me.
- Tom'dan beni beklemesini istedim.
- Can I wait for her here?
- Onu burada bekleyebilir miyim?
- How long do I have to wait for the next bus?
- Bir sonraki otobüs için daha ne kadar beklemem gerekiyor?
- I have to leave because there's someone waiting for me outside.
- Dışarıda beni bekleyen biri olduğu için gitmek zorundayım.
- The helicopter's waiting for us on the roof.
- Helikopter bizi çatıda bekliyor.
- What were you waiting for?
- Siz ne bekliyordunuz?
- I'm waiting for Tom to cool down.
- Tom'un sakinleşmesini bekliyorum.
- Don't you want us to wait for you?
- Seni beklememizi istemiyor musun?
- Wait for a moment outside the room.
- Odanın dışında bir süre bekleyin.
- I can't wait for him any longer.
- Onu daha fazla bekleyemem.
- I'm waiting for my turn.
- Sıramı bekliyorum.
- Are you waiting for anybody?
- Birini bekliyor musun?
- Tom wanted Mary to wait for John.
- Tom Mary'nin John'u beklemesini istedi.
- I said I'd wait for her.
- Onu bekleyeceğimi söyledim.
- Thanks for waiting for me.
- Beni beklediğiniz için teşekkürler.
- I'd like to know why you didn't just wait for Tom.
- Neden Tom'u beklemediğini bilmek istiyorum.
- Stay here and wait for Tom.
- Burada kal ve Tom'u bekle.
- Jim's angry because his date for the movie stood him up and he wasted an hour waiting for her in the rain.
- Jim kızgın çünkü film için randevulaştığı kişi onu ekti ve yağmurda onu bekleyerek bir saatini boşa harcadı.
- She waited for him for hours.
- Saatlerce onu bekledi.
- Dan didn't even wait for his turn.
- Dan sırasını bile beklemedi.
- Tom had no intention of waiting for three hours.
- Tom'un üç saat beklemeye niyeti yoktu.
- I'm waiting for a response from Tom.
- Tom'dan bir cevap bekliyorum.
- Sami could wait for months.
- Sami aylarca bekleyebilirdi.
- I had to wait for a long time.
- Uzun bir süre beklemek zorunda kaldım.
- I'm waiting for my girlfriend.
- Kız arkadaşımı bekliyorum.
- We waited for you.
- Senin için bekledik.
- I'm waiting for Tom's answer.
- Tom'un cevabını bekliyorum.
- I'm waiting for you in front of the door.
- Kapının önünde seni bekliyorum.
- I'm still waiting for the prices to drop.
- Hâlâ fiyatların düşmesini bekliyorum.
- I'm waiting for my boyfriend.
- Ben erkek arkadaşımı bekliyorum.
- Wait for a second chance.
- İkinci bir şans için bekle.
- I'm waiting for the right woman.
- Doğru kadını bekliyorum.
- Sami's girlfriend promised that when he went to jail, she would wait for him.
- Sami'nin kız arkadaşı, Sami hapse girdiğinde onu bekleyeceğine söz verdi.
- I thought you were going to wait for me.
- Beni bekleyeceğini sanıyordum.
- I'm waiting for the right man.
- Ben de doğru adamı bekliyorum.
- We waited for a long time, but you didn't arrive.
- Uzun süre bekledik ama gelmedin.
- I'm still waiting for Tom.
- Ben hala Tom'u bekliyorum.
- Please wait for me at the station.
- Lütfen beni istasyonda bekleyin.
- Tom is going to wait for us, isn't he?
- Tom bizi bekleyecek, değil mi?
- I told him not to wait for you anymore.
- Ona artık senin için beklememesini söyledim.
- Tom is going to wait for me.
- Tom beni bekleyecek.
- I asked Tom to wait for me at the train station.
- Tom'dan beni tren istasyonunda beklemesini istedim.
- Tom asked Mary to wait for him.
- Tom, Mary'den onu beklemesini istedi.
- He's waiting for the train to leave.
- Trenin kalkmasını bekliyor.
- Tom waited for me to pay for everything.
- Tom her şey için ödeme yapmamı bekledi.
- I'm waiting for my boyfriend.
- Erkek arkadaşımı bekliyorum.
- Should I wait for them?
- Onları beklemeli miyim?
- We'll wait for you there.
- Seni orada bekleyeceğiz.
- I waited for him.
- Ben onu bekledim.
- Why are we waiting for Tom?
- Neden Tom'u bekliyoruz?
- I'll wait for you in the room.
- Seni odada bekleyeceğim.
- Tom waited for several seconds and then opened the door.
- Tom birkaç saniye bekledi ve sonra kapıyı açtı.
- She's probably just waiting for you to apologize.
- Muhtemelen özür dilemeni bekliyordur.
- Should I wait for Tom here?
- Tom'u burada beklemem gerekiyor mu?
- She perused a magazine while waiting for her date to show up.
- Randevusunun gelmesini beklerken bir dergiyi karıştırdı.
- He told me not to wait for him.
- Bana onu beklemememi söyledi.
- I'll wait for you in here.
- Burada seni bekleyeceğim.
- Tom waited for Mary at the station.
- Tom, Mary'yi istasyonda bekledi.
- The man died waiting for an ambulance.
- Adam ambulans beklerken öldü.
- Tom and Mary aren't going to wait for us.
- Tom ve Mary bizi beklemeyecekler.
- I won't wait for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan daha fazla beklemeyeceğim.
- There have been complaints saying that users waited for a long time before receiving assistance.
- Kullanıcıların yardım almadan önce uzun süre beklediklerine dair şikayetler var.
- I didn't know where I should wait for her.
- Onu nerede bekleyeceğimi bilmiyordum.
- Tom probably got tired of waiting for Mary and left.
- Tom muhtemelen Mary'yi beklemekten yoruldu ve gitti.
- How long does Tom expect us to wait for him?
- Tom onu ne kadar beklememizi umuyor?
- We waited for Tom, but he didn't come.
- Tom'u bekledik ama o gelmedi.
- Hurry up, the professor will not wait for you.
- Acele edin, profesör sizi beklemeyecek.
- I'm waiting for her response.
- Onun yanıtını bekliyorum.
- We're waiting for them to return.
- Dönmelerini bekliyoruz.
- I'm still waiting for Tom to show me how to do that.
- Hâlâ Tom'un bana bunu nasıl yapacağımı göstermesini bekliyorum.
- He's waiting for a bus.
- Otobüs bekliyor.
- Tom and I didn't wait for Mary.
- Tom ve ben Mary'yi beklemedik.
- How long does Tom expect us to wait for Mary?
- Tom, Mary'yi ne kadar süre beklememizi umuyor?
- Can I wait for him here?
- Onu burada bekleyebilir miyim?
- Every day, two little children waited for their return.
- Her gün iki küçük çocuk onların dönüşünü bekliyordu.
- Tom and I'll wait for you.
- Tom ve ben seni bekleyeceğiz.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
- Bir mağaraya sığındık ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- I waited for her.
- Onu bekledim.
- We'll be there waiting for you.
- Seni orada bekliyor olacağız.
- There's someone waiting for me outside.
- Beni dışarıda bekleyen biri var.
- We had to wait for him for ten minutes.
- Onu on dakika beklemeye mecbur kaldık.
- I waited for her a long time.
- Uzun süre onu bekledim.
- We'll wait for you near the gate.
- Seni kapının yanında bekleyeceğiz.
- She sat up late waiting for her son to come home.
- Geç saatlere kadar oturup oğlunun eve gelmesini bekledi.
- She waited for a taxi for two hours but couldn't get one.
- O, iki saat taksi bekledi ama bir tane bulamadı.
- Tom is likely to wait for you.
- Tom muhtemelen sizi bekleyecek.
- She waited for a taxi.
- O, taksi bekledi.
- I waited for Tom.
- Tom için bekledim.
- What is Fadil waiting for?
- Fadıl neyi bekliyor?
- I know Tom waited for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklediğini biliyorum.
- You should never have waited for me.
- Beni hiç beklememeliydin.
- I asked Tom to wait for a few more minutes.
- Tom'dan birkaç dakika daha beklemesini istedim.
- If you're going to wait for Tom, I'll wait with you.
- Tom'u bekleyeceksen, ben seninle bekleyeceğim.
- I'm not waiting for you.
- Ben seni beklemiyorum.
- Tom is still waiting for Mary to arrive.
- Tom hâlâ Mary'nin gelmesini bekliyor.
- Are you waiting for something?
- Bir şey mi bekliyorsun?
- I'm waiting for him to return.
- Onun dönmesini bekliyorum.
- We'll wait for the signal.
- İşareti bekleyeceğiz.
- Tom and I are both waiting for Mary.
- Tom ve ben Mary'yi bekliyoruz.
- We didn't wait for them.
- Biz onları beklemedik.
- Tom left without waiting for a reply.
- Tom cevap beklemeden gitti.
- There are three people waiting for you in the lobby.
- Lobide sizi bekleyen üç kişi var.
- The helicopter's waiting for us on the roof.
- Helikopter çatıda bizi bekliyor.
- She waited for him to call.
- Onun aramasını bekledi.
- As his lips got bluer, I nervously waited for the ambulance.
- Dudakları mavileşirken, endişeyle ambulansı bekledim.
- I don't like waiting for her.
- Onu beklemekten hoşlanmıyorum.
- Is there someone waiting for you at home?
- Evde seni bekleyen biri var mı?
- A great crowd waited for the president to speak.
- Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.
- Tom waited for Mary to continue.
- Tom, Mary'nin devam etmesini bekledi.
- I'll be here waiting for you.
- Burada senin için bekliyor olacağım.
- I waited for an important call all weekend.
- Tüm hafta sonu, önemli bir çağrı için bekledim.
- Tom is likely to wait for you.
- Tom muhtemelen seni bekleyecek.
- Tom left without waiting for a reply.
- Tom bir cevap beklemeden ayrıldı.
- We're not waiting for the bus.
- Biz otobüsü beklemiyoruz.
- They waited for the enemy to attack.
- Düşmanın saldırması için beklediler.
- We can't afford to spend any more time waiting for Tom.
- Tom'u bekleyerek daha fazla zaman harcayamayız.
- I saw Tom waiting for a bus.
- Tom'u otobüs beklerken gördüm.
- I got tired of waiting for Tom, so I went on home.
- Tom'u beklemekten usandım, bu yüzden eve gittim.
- They've waited for you.
- Seni beklediler.
- There's someone waiting for me.
- Beni bekleyen var.
- I'm waiting for Tom to return.
- Tom'un dönmesini bekliyorum.
- Tom waited for the elevator.
- Tom asansörü bekledi.
- I had to wait for Tom's reply for a long time, but it was worth it.
- Tom'un cevabı için uzun süre beklemek zorunda kaldım fakat o buna değdi.
- Do you mind waiting for a minute?
- Bir dakika bekleyebilir misiniz?
- The man waiting for the bus lost his temper.
- Otobüs bekleyen adam, kendini kaybetti.
- Where are we supposed to wait for Tom?
- Tom'u nerede bekleyeceğiz?
- Who are we waiting for?
- Kimi bekliyoruz?
- Wait for six hours.
- Altı saat bekle.
- Shouldn't we wait for him?
- Onu beklememiz gerekmiyor mu?
- I'm waiting for a call.
- Bir telefon bekliyorum.
- Tom will wait for us, won't he?
- Tom bizi bekleyecek, değil mi?
- I waited for five hours.
- Beş saat bekledim.
- I suggest we wait for one more hour.
- Bir saat daha bekleyelim derim.
- I'll wait for you at the bar.
- Seni barda bekleyeceğim.
- He waited for me until I arrived.
- Ben gelene kadar beni bekledi.
- She waited for her lover at the station.
- İstasyonda sevgilisini bekledi.
- Dan waited for an opportunity.
- Dan bir fırsat bekledi.
- I'm waiting for Tom to tell me what to do.
- Bana ne yapacağımı söylemesi için Tom'u bekliyorum.
- I found Tom waiting for me when I got home.
- Eve gittiğimde Tom'u beni beklerken buldum.
- We're waiting for them to return.
- Biz onların dönmesini bekliyoruz.
- I waited for three hours.
- Üç saat boyunca bekledim.
- All we can do is wait for Tom.
- Bütün yapabileceğimiz Tom'u beklemek.
- Would you please wait for a minute?
- Lütfen bir dakika bekler misin?
- I'm not waiting for anyone.
- Kimseyi beklemiyorum.
- I'm not going to wait for him.
- Ben onu beklemeyeceğim.
- You'd better wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü beklesen iyi olur.
- Tell me to wait for you and I will.
- Bana seni beklememi söyle ve bekleyeceğim.
- I wish you'd wait for us.
- Keşke bizi beklesen.
- The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.
- Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.
- I do not know where to wait for her.
- Onu nerede bekleyeceğimi bilmiyorum.
- He would wait for hours for her call.
- Saatlerce onun aramasını bekledi.
- I'll wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğim.
- We have waited for you the whole day.
- Bütün günü seni bekledik.
- Wait for them.
- Onları bekle.
- We won't wait for you.
- Seni beklemeyeceğiz.
- Tom is likely to wait for us, isn't he?
- Tom muhtemelen bizi bekleyecek, değil mi?
- We're still waiting for them.
- Hâlâ onları bekliyoruz.
- I had to wait for Tom wake up.
- Tom'un uyanmasını beklemek zorundaydım.
- I can wait for him no longer.
- Artık onu bekleyemem.
- Her friend waited for her by the gate.
- Arkadaşı onu kapıda bekledi.
- I've been here waiting for you.
- Burada seni bekliyorum.
- Should I wait for Tom to finish?
- Tom'un bitirmesini bekleyeyim mi?
- As I missed the train, I had to wait for the next one for about an hour.
- Treni kaçırdığım için bir sonraki treni yaklaşık bir saat beklemek zorunda kaldım.
- Tom agreed to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeyi kabul etti.
- I'm still waiting for a reply.
- Hâlâ bir cevap bekliyorum.
- Tom waited for Mary in front of the school.
- Tom okulun önünde Mary için bekledi.
- I waited for one.
- Ben birini bekledim.
- There is no use waiting for her any longer.
- Artık onu beklemenin hiçbir faydası yok.
- Please wait for me at the gate.
- Lütfen beni kapıda bekleyin.
- I won't wait for Tom.
- Tom için beklemeyeceğim.
- Layla waited for the cops.
- Leyla polisleri bekledi.
- Are all those people waiting for Tom?
- Bütün o insanlar Tom'u mu bekliyor?
- Where are we supposed to wait for Tom?
- Tom'u nerede beklememiz gerekiyor?
- I'll wait for him.
- Ben onu bekleyeceğim.
- How long did you have to wait for Tom?
- Tom'u ne kadar beklemek zorunda kaldın?
- We waited for you all day long.
- Bütün gün sizi bekledik.
- Don't wait for the results.
- Sonuçları bekleme.
- Is someone waiting for you?
- Biri seni bekliyor mu?
- Tom is supposed to wait for me.
- Tom'un beni beklemesi gerekiyor.
- How long do I have to wait for my order to arrive?
- Siparişimin gelmesi için daha ne kadar beklemem gerekiyor?
- I'm still waiting for it to happen.
- Ben hâlâ bunun olmasını bekliyorum.
- We had a long wait for the bus.
- Otobüs için uzun süre bekledik.
- I'm waiting for the right man.
- Doğru adamı bekliyorum.
- I'm waiting for you in my room.
- Seni odamda bekliyorum.
- We're still waiting for her.
- Hâlâ onu bekliyoruz.
- Every day, two little children waited for their return.
- Her gün iki küçük çocuk onların dönüşünü bekledi.
- I didn't wait for the bus.
- Otobüsü beklemedim.
- I don't think you'll have to wait for more than three hours.
- Üç saatten fazla beklemen gerekeceğini sanmıyorum.
- Tom and I left right away, but Mary stayed behind to wait for John.
- Tom ve ben hemen çıktık, ancak Mary John'u beklemek için arkada kaldı .
- I had to wait for Tom to finish.
- Tom'un bitirmesi için beklemem gerekti.
- Where shall I wait for you?
- Seni nerede bekleyeyim?
- We're waiting for a tow truck.
- Çekici bekliyoruz.
- Tom will wait for it.
- Tom bekleyecektir.
- I think you should wait for Tom.
- Bence Tom'u beklemelisin.
- I'm not going to wait for her.
- Onu beklemeyeceğim.
- We'll have to wait for Tom.
- Tom'u beklemek zorundayız.
- I waited for them.
- Ben onları bekledim.
- We waited for a long time, but you didn't arrive.
- Uzun süre bekledik ama gelmediniz.
- I asked Tom to wait for Mary.
- Tom'dan Mary'yi beklemesini istedim.
- I think Tom hates waiting for me.
- Sanırım Tom beni beklemekten nefret ediyor.
- She stood waiting for me for a long time.
- Uzun bir süre beni bekleyip durdu.
- I said I'd wait for them.
- Onları bekleyeceğimi söyledim.
- You don't have to wait for an apology in order to forgive.
- Bağışlamak için özür beklemene gerek yok.
- He's waiting for you at home.
- Seni evde bekliyor.
- Tom didn't need to wait for us, but he did.
- Tom'un bizi beklemesine gerek yoktu ama bekledi.
- I told you we should've waited for Tom.
- Tom'u beklememiz gerektiğini sana söyledim.
- Tom will wait for you.
- Tom seni bekleyecek.
- I'm waiting for a response from Tom.
- Tom'dan cevap bekliyorum.
- She could have waited for me and helped me to carry the table.
- Beni bekleyebilir ve masayı taşımama yardım edebilirdi.
- If he will come, I will wait for him till he comes.
- O gelecekse, o gelinceye kadar onu bekleyeceğim.
- I've already waited for three hours.
- Zaten üç saattir bekliyorum.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
- Jim, bizi beklemesinin bir sakıncası olmayacağını söyledi.
- How much longer do you expect me to wait for you?
- Seni daha ne kadar beklememi bekliyorsun?
- We're still waiting for an answer.
- Biz hâlâ bir cevap bekliyoruz.
- How much longer should we wait for Tom?
- Tom'u daha ne kadar beklemeliyiz?
- I'll wait for you.
- Ben sizi bekleyeceğim.
- We had to wait for him for ten minutes.
- On dakika onu beklemek zorunda kaldık.
- Tom is still at the top of the steps, waiting for you.
- Tom hâlâ basamakların tepesinde, seni bekliyor.
- Tom waited for Mary in front of the school.
- Tom okulun önünde Mary'yi bekledi.
- Tom said he wasn't going to wait for permission.
- Tom izin beklemeyeceğini söyledi.
- I'll wait for you in my room.
- Seni odamda bekleyeceğim.
- So, what're you waiting for?
- Ne bekliyorsun?
- My father insisted on our waiting for the train.
- Babam treni beklememiz konusunda ısrar etti.
- If he comes, tell him to wait for me.
- Gelirse, ona, beni beklemesini söyle.
- Should we wait for you here?
- Seni burada mı beklemeliyiz?
- What were they waiting for?
- Onlar neyi bekliyordu?
- Nobody waits for me.
- Kimse beni beklemiyor.
- You don't need to wait for me.
- Beni beklemene gerek yok.
- I have friends waiting for me in the lobby.
- Beni lobide bekleyen arkadaşlarım var.
- Wait for the green signal before starting to cross.
- Geçmeye başlamadan önce yeşil sinyali bekleyin.
- If I'm late, don't wait for me.
- Eğer geç kalırsam, beni beklemeyin.
- She doesn't want to wait for you.
- Seni beklemek istemiyor.
- I'm waiting for this store to open.
- Bu mağazanın açılması için bekliyorum.
- Tom had no intention of waiting for three hours.
- Tom'un üç saat beklemeye hiç niyeti yoktu.
- Tom pressed the green button and waited for something to happen.
- Tom yeşil butona bastı ve bir şey olmasını bekledi.
- I got tired of waiting for Tom, so I left.
- Tom'u beklemekten yoruldum ve ayrıldım.
- Normally we have to wait for only three or four minutes.
- Biz normalde sadece üç ya da dört dakika beklemek zorundayız.
- I'd like to know why you didn't wait for me.
- Beni neden beklemediğini bilmek isterim.
- I'm still waiting for them.
- Ben hala onları bekliyorum.
- We're waiting for you to leave.
- Gitmenizi bekliyoruz.
- Tom waited for three hours, but nobody came to pick him up.
- Tom üç saat bekledi ama kimse onu almaya gelmedi.
- Tom and I are both waiting for Mary.
- Hem Tom hem de ben Mary'yi bekliyoruz.
- I think that Tom should wait for me.
- Tom'un beni beklemesi gerektiğini düşünüyorum.
- I'm waiting for the light to change.
- Işığın değişmesini bekliyorum.
- Would you please wait for a minute?
- Bir dakika bekler misiniz lütfen?
- I got tired of waiting for Tom, so I went on home.
- Tom'u beklemekten yoruldum, onun için eve gittim.
- Stay here and wait for him.
- Burada kal ve onu bekle.
- Please wait for us.
- Lütfen bizi bekleyin.
- Tom waited for everyone to sit down.
- Tom herkesin oturmasını bekledi.
- Wait for the police.
- Polisi bekleyin.
- We waited for the bus, but it was over 30 minutes late, so we caught a cab.
- Otobüsü bekledik ama 30 dakika gecikti, biz de taksiye bindik.
- I hope Tom will wait for me.
- Umarım Tom beni bekler.
- We men are used to waiting for the women.
- Biz erkekler kadınları beklemeye alışkınız.
- The train didn't wait for me.
- Tren beni beklemedi.
- Time waits for no one.
- Zaman kimseyi beklemez.
- None of Tom's classmates waited for him.
- Tom'un sınıf arkadaşlarından hiçbiri onu beklemedi.
- I think we should wait for him.
- Sanırım onu beklemeliyiz.
- I can wait for him no longer.
- Onu daha fazla bekleyemem.
- There's one man and two women waiting for you in the lobby.
- Lobide seni bekleyen bir erkek ve iki kadın var.
- Please wait for five minutes.
- Lütfen beş dakika bekle.
- I've waited for this my whole life.
- Bütün ömrüm boyunca bunu bekledim.
- I think Tom should wait for me.
- Bence Tom beni beklemeli.
- We should wait for Tom.
- Tom'u beklemeliyiz.
- We're all waiting for you.
- Hepimiz seni bekliyoruz.
- No train would wait for passengers.
- Hiçbir tren, yolcular için beklemez.
- Tom said he has to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemesi gerektiğini söyledi.
- Shouldn't we wait for her?
- Onu beklemeyelim mi?
- You know I can't wait for you if you're late.
- Geç kalırsan seni bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- Tom is the one I'm waiting for.
- Tom beklediğim kişi.
- I waited for him at the station for an hour, but he didn't show up.
- Onu istasyonda bir saat bekledim ama gelmedi.
- Tom doesn't know where to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi nerede bekleyeceğini bilmiyor.
- I had to wait for her wake up.
- Onun uyanmasını beklemek zorundaydım.
- Tom usually waits for me.
- Tom genellikle beni bekler.
- I can wait for you.
- Seni bekleyebilirim.
- Wait for the game to start.
- Oyunun başlamasını bekle.
- Tom got tired of waiting for Mary, so he went on home.
- Tom Mary'yi beklemekten usandı, bu yüzden eve gitti.
- Tom is in the park waiting for Mary.
- Tom parkta Mary'yi bekliyor.
- Are you waiting for John?
- John için mi bekliyorsun?
- I'm going to wait for her.
- Onu bekleyeceğim.
- Burr decided not to wait for an answer.
- Burr cevap beklememeye karar verdi.
- We must wait for a few weeks to see the lilacs.
- Leylakları görmek için birkaç hafta beklemeliyiz.
- I'm still waiting for your answer.
- Ben de cevabınızı bekliyorum.
- We're waiting for our lawyers.
- Avukatlarımızı bekliyoruz.
- Stay here and wait for him, please.
- Burada kal ve onu bekle, lütfen.
- I'm waiting for Tom to get back.
- Tom'un geri dönmesini bekliyorum.
- We're just waiting for Tom to do his thing.
- Tom'un işini yapmasını bekliyoruz.
- Tom says he doesn't want to wait for you.
- Tom seni beklemek istemediğini söyledi.
- Tell me, is Mom going to go to the station to wait for Dad?
- Söyle bana, annem babamı beklemek için istasyona gidecek mi?
- Tom waited for Mary to go to bed.
- Tom yatağa gitmek için Mary'yi bekledi.
- I have a friend waiting for me in front of the library.
- Kütüphanenin önünde beni bekleyen bir arkadaşım var.
- Wait for me outside.
- Beni dışarıda bekle.
- It's me they're waiting for.
- Bekledikleri benim.
- I'm just waiting for them.
- Onları bekliyorum.
- Tom says he has to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemesi gerektiğini söylüyor.
- Why wait for Christmas?
- Neden Noel'i bekleyelim?
- Do we need to wait for her?
- Onu beklememiz gerekiyor mu?
- We're not going to wait for them.
- Onları beklemeyeceğiz.
- I'd have waited for you.
- Seni beklerdim.
- We waited for him to turn up.
- Gelmesini bekledik.
- They aren't waiting for the bus.
- Otobüsü beklemiyorlar.
- Tom won't likely wait for Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi beklemeyecektir.
- We're supposed to wait for them.
- Onları beklememiz gerekiyor.
- I'm waiting for lunch.
- Öğle yemeği için bekliyorum.
- I'll ask Tom to wait for us.
- Tom'dan bizi beklemesini isteyeceğim.
- Why didn't you wait for me?
- Neden beni beklemedin?
- I think we should wait for Tom.
- Bence Tom'u beklemeliyiz.
- Would you like a drink while we wait for the others to arrive?
- Diğerlerinin gelmesini beklerken bir şeyler içmek ister misin?
- We're still waiting for Tom to do what we asked him to do.
- Onun yapmasını istediğimiz şeyi yapması için hâlâ Tom'u bekliyoruz.
- Tom is supposed to wait for you.
- Tom'un seni beklemesi gerekiyordu.
- I'll wait for a week.
- Bir hafta bekleyeceğim.
- I'm willing to wait for you if you need more time.
- Daha fazla zamana ihtiyacın varsa senin için beklemeye hazırım.
- We need to wait for the police.
- Polisi beklememiz gerek.
- He's waiting for a bus.
- O bir otobüs bekliyor.
- I didn't sit around waiting for Tom.
- Oturup Tom'u beklemedim.
- Tom is in the parking lot right now, waiting for you.
- Tom şu anda otoparkta sizi bekliyor.
- What're you waiting for?
- Neyi bekliyorsun?
- Tom won't likely wait for Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi beklemeyecek.
- Ted waited for her for a long time.
- Ted, onu uzun bir süre bekledi.
- I waited for you all afternoon.
- Bütün öğleden sonra seni bekledim.
- He couldn't wait for Mary to return her library books.
- Mary'nin kütüphane kitaplarını iade etmesini bekleyemedi.
- Tom doesn't know where to wait for Mary.
- Tom Mary'yi nerede bekleyeceğini bilmiyor.
- In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south.
- İlkbaharda günler uzayıp güneş ısındığında, ilk kızılgerdan kuşunun güneyden dönmesini bekledi.
- What's it we're waiting for?
- Neyi bekliyoruz?
- I'm waiting for you to apologize.
- Özür dilemeni bekliyorum.
- She waited for me until I arrived.
- Ben varıncaya kadar beni bekledi.
- Our train must still wait for the arrival of yet another train.
- Trenimiz hala başka bir trenin gelmesini beklemek zorunda.
- You can wait for me here.
- Beni burada bekleyebilirsin.
- Tom waited for Mary.
- Tom Mary'yi bekledi.
- I'm waiting for Tom to finish doing that.
- Tom'un o işi bitirmesini bekliyorum.
- They're waiting for something.
- Onlar bir şey bekliyor.
- We'll wait for your return.
- Dönüşünü bekleyeceğiz.
- I doubt if Tom will wait for us.
- Tom'un bizi bekleyeceğini pek sanmam.
- I'm here waiting for her.
- Burada onun için bekliyorum.
- I'm waiting for a response from her.
- Ondan bir yanıt bekliyorum.
- I got tired of waiting for Tom, so I left.
- Tom'u beklemekten sıkıldım, bu nedenle ayrıldım.
- Tom has to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemek zorunda.
- I waited for Tom for a long time.
- Uzun süre Tom'u bekledim.
- I waited for a long time.
- Uzun süre bekledim.
- I promise I'll wait for you.
- Seni bekleyeceğime söz veriyorum.
- I'm waiting for them to leave.
- Ben onların gitmesini bekliyorum.
- I wasted all morning waiting for you.
- Bütün sabahı seni bekleyerek harcadım.
- Tom got off the bus and waited for Mary to come and pick him up.
- Tom otobüsten indi ve Mary'nin gelip onu almasını bekledi.
- We're waiting for them.
- Onları bekliyoruz.
- I waited for Tom for three hours, but he never came.
- Tom'u üç saat bekledim ama hiç gelmedi.
- Tom doesn't have to wait for me.
- Tom'un beni beklemesine gerek yok.
- What are you guys waiting for?
- Neyi bekliyorsunuz?
- I waited for you.
- Seni bekledim.
- Tom isn't waiting for Mary anymore.
- Tom artık Mary'yi beklemiyor.
- I spent the whole morning waiting for something to happen.
- Bütün sabahı bir şey olmasını bekleyerek geçirdim.
- I don't usually wait for anybody.
- Normalde kimseyi beklemem.
- Aren't you waiting for Tom?
- Tom için beklemiyor musun?
- We may as well walk as wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü beklemek yerine yürüyebiliriz.
- I'll be the one waiting for Tom, not you.
- Tom'u bekleyen kişi ben olacağım, sen değil.
- If you had told me you were planning to go, I would've waited for you.
- Gitmeyi planladığını söyleseydin, seni beklerdim.
- Did you wait for him?
- Onu bekledin mi?
- Should we wait for Tom here?
- Tom'u burada mı beklemeliyiz?
- Tom didn't want to wait for me.
- Tom beni beklemek istemedi.
- I'm not going to wait for her.
- Ben onu beklemeyeceğim.
- All you have to do is wait for her reply.
- Yapmak zorunda olduğun tek şey onun cevabını beklemek.
- I waited for three minutes.
- Üç dakika bekledim.
- I think you should wait for them.
- Sanırım onları beklemelisin.
- Tom doesn't want to wait for anything.
- Tom hiçbir şey için beklemek istemiyor.
- Wait for your brother.
- Kardeşini bekle.
- I've waited for this my whole life.
- Hayatım boyunca bunu bekledim.
- I'm waiting for an answer.
- Ben bir cevap bekliyorum.
- It's a bit slow, can you wait for a bit?
- Biraz yavaş da, azıcık bekleyebilir misiniz?
- I had to wait for them wake up.
- Uyanmalarını beklemek zorundaydım.
- Are you waiting for her?
- Onu mu bekliyorsunuz?
- I didn't mind waiting for Tom.
- Tom'u beklemeyi umursamadım.
- Tom is still sitting in his car, waiting for Mary.
- Tom hala arabasında oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- Tom waited for me.
- Tom beni bekledi.
- Who else waited for Tom?
- Tom'u başka kim bekledi?
- I'm waiting for someone to show me how to do this.
- Birinin bana bunun nasıl yapılacağını göstermesini bekliyorum.
- She's waiting for a knight on a white horse to take her away.
- Beyaz atlı bir şövalyenin onu alıp götürmesini bekliyor.
- Tom isn't waiting for Mary.
- Tom Mary'yi beklemiyor.
- There were a lot of people waiting for the bus.
- Otobüs bekleyen bir sürü insan vardı.
- Wait for six hours.
- Altı saat bekleyin.
- Tom waited for me to pay for everything.
- Tom her şeyin parasını ödememi bekledi.
- I think I should wait for Tom.
- Sanırım Tom'u beklemem gerekir.
- I couldn't wait for Tom.
- Tom'u bekleyemezdim.
- I'm not going to wait for Tom.
- Tom'u beklemeyeceğim.
- Sami waited for you all afternoon.
- Sami bütün öğleden sonra seni bekledi.
- I'm waiting for her to leave.
- Ben onun gitmesini bekliyorum.
- There is a man waiting for you at the door.
- Kapıda seni bekleyen bir adam var.
- I waited for you to get out of prison.
- Hapisten çıkmanı bekledim.
- She waited for him for two hours.
- İki saat boyunca onu bekledi.
- I've already waited for three hours.
- Zaten üç saat bekledim.
- Ted waited for her for a long time.
- Ted, uzun süre onu bekledi.
- You'll wait for me, right?
- Beni bekleyeceksin, değil mi?
- I had to wait for Tom pay me the money he owed me before I could pay you back.
- Sana borcumu ödemeden önce Tom'un bana borcunu ödemesini beklemek zorundaydım.
- Let's wait for Tom.
- Tom'u bekleyelim.
- I'm waiting for your reply.
- Cevabını bekliyorum.
- I'm supposed to wait for them.
- Benim onları beklemem gerekiyor.
- I waited for a long time.
- Uzun süre boyunca bekledim.
- I said I'd wait for him.
- Onu bekleyeceğimi söyledim.
- I have to leave because there's someone waiting for me outside.
- Gitmek zorundayım çünkü dışarıda beni bekleyen biri var.
- I'm waiting for her to come here.
- Onun buraya gelmesini bekliyorum.
- Waiting for a train is tedious.
- Bir tren beklemek sıkıcı.
- I won't wait for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan fazla beklemeyeceğim.
- I'm glad you waited for me.
- Beni beklemene sevindim.
- I'm supposed to wait for you.
- Seni beklemem gerekiyor.
- I had to wait for Tom till the end.
- Tom'u sonuna kadar beklemek zorunda kaldım.
- Should we wait for him here?
- Onu burada beklemeli miyiz?
- I want to wait for him.
- Onu beklemek istiyorum.
- Tom waited for Mary to leave.
- Tom, Mary'nin gitmesini bekledi.
- She waited for my reply.
- O benim cevabımı bekledi.
- Are you waiting for me?
- Benim için mi bekliyorsun?
- I'll wait for you downstairs.
- Alt katta seni bekleyeceğim.
- I'm waiting for you to apologize.
- Ben senin özür dilemen için bekliyorum.
- She waited for a taxi for two hours but couldn't get one.
- İki saat taksi bekledi ama taksi bulamadı.
- Tom is still waiting for Mary to make up her mind.
- Tom hâlâ Mary'nin karar vermesini bekliyor.
- Tom didn't wait for Mary to speak.
- Tom, Mary'nin konuşmasını beklemedi.
- Did you wait for us?
- Bizi mi bekledin?
- I'm waiting for everybody to leave.
- Herkesin gitmesini bekliyorum.
- Shouldn't we wait for them?
- Onları beklememiz gerekmiyor mu?
- I have better things to do than sit around all day waiting for Tom.
- Bütün gün oturup Tom'u beklemekten daha iyi işlerim var.
- I couldn't wait for you.
- Seni bekleyemedim.
- They were all waiting for me to say something.
- Onların hepsi bir şey söylemek için beni bekliyordu.
- What's it we're waiting for here?
- Burada beklediğimiz nedir?
- We're going to wait for them.
- Biz onları bekleyeceğiz.
- We're going to wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğiz.
- Are you really listening, or just waiting for your turn to speak?
- Gerçekten dinliyor musun, yoksa konuşma sıranın sana gelmesini mi bekliyorsun?
- There's no use waiting for Tom any longer.
- Tom'u daha fazla beklemenin bir faydası yok.
- Should I wait for them?
- Onları beklemem gerekiyor mu?
- I don't wait for anybody.
- Ben kimseyi beklemem.
- Tom said that he'd wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğini söyledi.
- We may as well walk as wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü bekleyeceğimize yürüyebiliriz.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
- Kalbim heyecanla çarparak perdenin açılmasını bekledim.
- Tom can't wait for Mary.
- Tom, Mary'yi bekleyemez.
- I don't think we need to wait for Tom.
- Bence Tom'u beklememize gerek yok.
- Well, what are you waiting for, Tom?
- Peki, ne için bekliyorsun, Tom?
- We waited for you.
- Seni bekledik.
- Tom should've waited for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeliydi.
- All you have to do is to wait for me to return.
- Tek yapman gereken geri dönmemi beklemek.
- Tom asked Mary to wait for him in front of the library.
- Tom, Mary'den onu kütüphanenin önünde beklemesini istedi.
- We're waiting for them to leave.
- Biz onların gitmesini bekliyoruz.
- I waited for Tom outside.
- Tom'u dışarıda bekledim.
- You'd better wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü bekleseniz iyi olur.
- I will wait for you in front of the school.
- Seni okulun önünde bekleyeceğim.
- I'm going to wait for them.
- Ben onları bekleyeceğim.
- I'm waiting for them.
- Ben onları bekliyorum.
- Tom asked Mary to wait for him.
- Tom, Mary'den kendisini beklemesini istedi.
- I'd expected Tom to wait for us.
- Tom'un bizi beklemesini ummuştum.
- I'm waiting for Tom to get here.
- Tom'un buraya gelmesini bekliyorum.
- Tom put the popcorn into the pan and waited for it to pop.
- Tom patlamış mısırı tavaya koydu ve onun patlamasını bekledi.
- We're waiting for you to help us.
- Bize yardım etmeni bekliyoruz.
- I'm supposed to wait for him.
- Onu beklemem gerekiyor.
- Tom got tired of waiting for Mary, so he went into the museum without her.
- Tom, Mary'yi beklemekten bıkmış, o olmadan müzeye gitmişti.
- Sami waited for Layla's call.
- Sami, Layla'nın aramasını bekledi.
- What was Tom waiting for?
- Tom niçin bekliyor?
- Wait for me here and don't go anywhere.
- Beni burada bekle ve hiçbir yere gitme.
- She read a magazine while she waited for the bus.
- Otobüs beklerken bir dergi okudu.
- Tom and Maria waited for the lift together.
- Tom ve Maria birlikte asansör bekledi.
- Tom didn't feel he needed to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemesi gerektiğini hissetmedi.
- No train would wait for passengers.
- Hiçbir tren yolcuları beklemez.
- Someone waits for me.
- Biri beni bekliyor.
- Tom said he didn't want me to wait for him.
- Tom, onu beklememi istemediğini söyledi.
- I want you to wait for me until I get through with work at 7.
- Ben saat yedide işi bitirene kadar beni beklemeni istiyorum.
- We can't wait for her.
- Onu bekleyemeyiz.
- I didn't have to wait for very long.
- Çok uzun süre boyunca beklemek zorunda değilim.
- Tom says that he'll wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğini söylüyor.
- Tom told Mary to wait for him in front of the station.
- Tom, Mary'ye onu istasyonun önünde beklemesini söyledi.
- You need to wait for them.
- Onları beklemelisin.
- Should I wait for you here?
- Seni burada beklemem gerekiyor mu?
- I've waited for a month.
- Bir aydır bekliyorum.
- Today, I waited for a shorter amount of time than usual before he arrived.
- Bugün, o gelmeden önce her zamankinden daha kısa bir süre bekledim.
- I had to wait for Tom's reply for a long time, but it was worth it.
- Tom'un cevabını uzun süre beklemek zorunda kaldım ama buna değdi.
- I told you to wait for me.
- Sana beni beklemeni söyledim.
- I'll wait for you in front of the school.
- Okulun önünde seni bekleyeceğim.
- I told Tom to wait for my instructions.
- Tom'a talimatlarımı beklemesini söyledim.
- Tom ought to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeli.
- I've waited for three hours already.
- Zaten üç saattir bekliyorum.
- Shouldn't we wait for him?
- Onu beklememeli miyiz?
- Tom should wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeli.
- Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.
- Tom karanlıkta tek başına oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- I want to wait for them.
- Onları beklemek istiyorum.
- I had to wait for a long time for Tom's answer, but it was worth it.
- Tom'un cevabını uzun süre beklemek zorunda kaldım ama buna değdi.
- I didn't expect Tom to wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemesini beklemiyordum.
- I told you we should've waited for Tom.
- Sana Tom'u beklememiz gerektiğini söylemiştim.
- I've waited for it.
- Onu bekledim.
- We'll have to wait for Tom's response.
- Tom'un cevabını beklememiz gerekecek.
- Tom insisted that we wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklememiz konusunda ısrar etti.
- We're still waiting for the wedding cake to be delivered.
- Hâlâ düğün pastasının dağıtılmasını bekliyoruz.
- It's boring to wait for a train.
- Tren beklemek sıkıcı.
- Tom told Mary to wait for him.
- Tom Mary'ye onu beklemesini söyledi.
- I had to wait for Tom to wake up.
- Tom'un uyanmasını beklemek zorunda kaldım.
- Tom wants you to wait for him.
- Tom onu beklemeni istiyor.
- I'm not going to wait for them.
- Onları beklemeyeceğim.
- Tom said he didn't want to wait for you.
- Tom seni beklemek istemediğini söyledi.
- I'm glad Tom waited for us.
- Tom'un bizi beklemesine sevindim.
- We waited for Tom.
- Tom'u bekledik.
- Wait for the green signal before starting to cross.
- Geçmeye başlamadan önce yeşil sinyali bekle.
- I told Tom to wait for me.
- Tom'a beni beklemesini söyledim.
- Why don't you wait for me outside?
- Neden beni dışarıda beklemiyorsun?
- What're we waiting for?
- Neyi bekliyoruz?
- Tom waited for Mary outside.
- Tom, Mary'yi dışarıda bekledi.
- I'm waiting for my friend.
- Arkadaşımı bekliyorum.
- Tom is still waiting for Mary to arrive.
- Tom hala Mary'nin gelmesini bekliyor.
- Tom doesn't have to wait for me.
- Tom beni beklemek zorunda değil.
- Tom read a magazine while he waited for the bus.
- Tom otobüsü beklerken dergi okuyordu.
- I'm waiting for his telephone call.
- Onun telefon aramasını bekliyorum.
- They're waiting for us.
- Bizi bekliyorlar.
- Tom wants me to wait for him.
- Tom onu beklememi istiyor.
- I waited for the curtain to rise with my heart beating in excitement.
- Ben, kalbim heyecanla atarken perdenin yükselmesini bekledim.
- Tom will wait for it.
- Tom bunu bekleyecek.
- Ask him not to wait for me.
- Ona beni beklememesini söyle.
- I'm waiting for him to leave.
- Ben onun gitmesini bekliyorum.
- You have to wait for the right time to pull the switch.
- Anahtarı çekmek için doğru zamanı beklemek zorundasın.
- They were all waiting for me.
- Onların hepsi beni bekliyorlardı.
- We'll wait for Tom in the lobby.
- Tom'u lobide bekleyeceğiz.
- There is no use waiting for her any longer.
- Onu daha fazla beklemenin bir anlamı yok.
- Are you waiting for someone?
- Birini mi bekliyorsun?
- Tom got off the bus and waited for Mary to come and pick him up.
- Tom otobüsten indi ve Mary'nin gelmesini ve onu almasını bekledi.
- Are you waiting for them?
- Onları bekliyor musun?
- I don't think we need to wait for Tom.
- Tom'u beklememiz gerektiğini sanmıyorum.
- We shouldn't wait for Tom.
- Tom'u beklememeliyiz.
- Tom is still waiting for Mary in the lobby.
- Tom lobide hala Mary'yi bekliyor.
- Are you sure you want to wait for Tom?
- Tom'u beklemek istediğine emin misin?
- I wish you'd wait for us.
- Keşke bizi bekleseydin.
- Is Tom waiting for me?
- Tom beni mi bekliyor?
- We waited for him to turn up.
- Onun ortaya çıkmasını bekledik.
- I think you should wait for me.
- Bence sen beni beklemelisin.
- Tom and Maria waited for the lift together.
- Tom ve Maria asansörü birlikte beklediler.
- We're all waiting for that to happen.
- Hepimiz onun olmasını bekliyoruz.
- I'm waiting for a very important call.
- Çok önemli bir çağrı bekliyorum.
- Sometimes the people you think don't want to talk to you are the ones waiting for you to talk to them.
- Bazen seninle konuşmak istemeyeceğini düşündüğün insanlar senin onlarla konuşmanı bekleyen insanlardır.
- All that you have to do is to wait for his reply.
- Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- I'll be here waiting for you.
- Burada seni bekliyor olacağım.
- Somebody's waiting for you.
- Seni bekleyen biri var.
- Why didn't you wait for us?
- Neden bizi beklemedin?
- In case I am late, you don't have to wait for me.
- Geç kalmam durumunda, beni beklemek zorunda değilsin.
- The girl over there waiting for Tom is a friend of mine.
- Orada Tom'u bekleyen kız benim bir arkadaşım.
- I waited for the bus for a long time, but it never came.
- Otobüsü uzun bir süre boyunca bekledim ama o asla gelmedi.
- Tom got tired of waiting for Mary, so he went into the museum without her.
- Tom, Mary'yi beklemekten yoruldu ve müzeye onsuz gitti.
- Shouldn't we wait for Tom?
- Tom'u beklememiz gerekmez mi?
- I'm not going to wait for you.
- Seni beklemeyeceğim.
- There seems to be no one waiting for us.
- Bizi bekleyen kimse yok gibi görünüyor.
- Wait for us in the lobby.
- Lobide bizi bekle.
- Tom waited for Mary for a long time.
- Tom uzun süre Mary'yi bekledi.
- I think Tom will wait for you.
- Tom'un sizi bekleyeceğini düşünüyorum.
- I have waited for Mary to love me since March 2010.
- Mart 2010'dan beri Mary'nin beni sevmesini bekliyorum.
- Tom is still waiting for Mary to get there.
- Tom hala Mary'nin oraya gelmesini bekliyor.
- I hope that Tom can wait for us.
- Umarım Tom bizi bekleyebilir.
- Tom doesn't ever wait for anybody.
- Tom hiç kimseyi beklemez.
- Wait for my signal.
- İşaretimi bekle.
- Wait for me next to that tree.
- Beni o ağacın yanında bekle.
- Tom looked around as if waiting for something to happen.
- Tom sanki bir şey olmasını bekliyormuş gibi etrafına bakındı.
- I'm not going to wait for him.
- Onu beklemeyeceğim.
- I'd feel better if you'd wait for me.
- Eğer beni bekleseydin daha iyi hissederdim.
- All of Tom's classmates waited for him.
- Tom'un tüm sınıf arkadaşları onu bekledi.
- Can you wait for us in the lobby?
- Bizi lobide bekleyebilir misiniz?
- We waited for hours before help arrived.
- Yardım gelene kadar saatlerce bekledik.
- Tom isn't waiting for me.
- Tom beni beklemiyor.
- I've waited for a month.
- Bir ay boyunca bekledim.
- Tell me to wait for you and I will.
- Seni beklememi söyle, bekleyeceğim.
- I waited for him at the station for an hour, but he didn't show up.
- Onu istasyonda bir saat bekledim fakat o gelmedi.
- We should wait for Tom here.
- Tom'u burada beklemeliyiz.
- There was someone waiting for Fadil.
- Fadıl için bekleyen biri vardı.
- I'd expected Tom to wait for us.
- Tom'un bizi beklemesini beklerdim.
- Tom waited for Mary to call.
- Tom Mary'nin aramasını bekledi.
- Tom asked Mary to wait for him here.
- Tom, Mary'den onu burada beklemesini istedi.
- I'm waiting for him to return.
- Ben onun dönmesini bekliyorum.
- I'm waiting for Tom to finish what he's doing.
- Tom’un, yaptığı şeyi bitirmesini bekliyorum.
- Sami could wait for months.
- Sami aylarca bekleyebilir.
- I waited for you and you did not come.
- Seni bekledim ama gelmedin.
- I'm waiting for lunch.
- Öğle yemeğini bekliyorum.
- Are you waiting for him?
- Onu bekliyor musun?
- So, what're you waiting for?
- Neyi bekliyorsun?
- Tom said he'd wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğini söyledi.
- How long do I have to wait for delivery?
- Teslimat için ne kadar beklemem gerekiyor?
- I'm not going to wait for Tom any longer.
- Tom'u daha fazla beklemeyeceğim.
- I know that Tom won't wait for me.
- Tom'un beni beklemeyeceğini biliyorum.
- Tom threw his line in and waited for the fish to bite.
- Tom oltasını fırlattı ve balıkların ısırmasını bekledi.
- I don't plan to wait for more than thirty minutes.
- Otuz dakikadan fazla beklemeyi planlamıyorum.
- I waited for him all day long.
- Gün boyu onu bekledim.
- We're waiting for Tom to finish doing what we asked him to do.
- Tom'un, onun yapmasını istediğimiz şeyi yapmayı bitirmesini bekliyoruz.
- Tom will unlikely wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemesi pek mümkün değil.
- We have to wait for Tom.
- Tom'u beklemek zorundayız.
- I hope Tom will wait for me.
- Tom'un beni bekleyeceğini umuyorum.
- I don't like waiting for Tom.
- Tom'u beklemeyi sevmiyorum.
- She can hardly wait for the summer vacation.
- Yaz tatilini güçlükle bekleyebilir.
- I'm waiting for him to leave.
- Onun gitmesini bekliyorum.
- I'll wait for you.
- Senin için bekleyeceğim.
- They're still waiting for us to make up our minds.
- Onlar hâlâ karar vermemizi bekliyor.
- I'm still waiting for the test results.
- Hâlâ test sonuçlarını bekliyorum.
- I said I'd wait for you.
- Seni bekleyeceğimi söyledim.
- I'd rather walk than wait for a bus.
- Otobüs beklemektense, yürümeyi tercih ederim.
- We waited for hours and hours.
- Biz saatlerce bekledik.
- I hope he'll wait for me.
- Umarım o beni bekler.
- I am still waiting for him since that day.
- O günden beri hala onu bekliyorum.
- Tom waited for Mary to sit and then sat down next to her.
- Tom Mary'nin oturmasını bekledi ve sonra onun yanına oturdu.
- Burr decided not to wait for an answer.
- Burr bir cevap beklememeye karar verdi.
- I would rather walk than wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü beklemektense yürümeyi tercih ederim.
- Well, what are you waiting for?
- Peki, ne bekliyorsunuz?
- I'm still waiting for your answer.
- Hâlâ cevabını bekliyorum.
- Tom is still there, waiting for you.
- Tom hala orada, seni bekliyor.
- If he comes, tell him to wait for me.
- Eğer gelirse, ona, beni beklemesini söyle.
- Tom seems to be waiting for something to happen.
- Tom bir şey olmasını bekliyor gibi görünüyor.
- Tom waited for Mary all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra Mary'yi bekledi.
- Fadil waited for Layla at home.
- Fadıl, Layla'yı evde bekledi.
- One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results.
- Simülasyon sonuçlarını kullanmadan önce artıkların biraraya gelmesini beklemek gerekir.
- Tom said Mary waited for him.
- Tom, Mary'nin onu beklediğini söyledi.
- Should we wait for him?
- Onu beklemeli miyiz?
- Her friends waited for her by the gate.
- Arkadaşları onu kapıda bekledi.
- We waited for hours and hours.
- Saatlerce bekledik.
- I'm positive Tom will wait for us.
- Tom'un bizi bekleyeceğinden eminim.
- Tom waits for Mary.
- Tom Mary'yi bekliyor.
- We should wait for help.
- Yardım beklemeliyiz.
- We're waiting for him.
- Onu bekliyoruz.
- Are you waiting for me to do it?
- Benim yapmamı mı bekliyorsun?
- I think that Tom should wait for me.
- Bence Tom beni beklemeli.
- I think you should wait for Tom.
- Sanırım Tom'u beklemelisin.
- I waited for him.
- Onu bekledim.
- Tom and Mary seem to be waiting for something to happen.
- Tom ve Mary bir şey olmasını bekliyor gibi görünüyorlar.
- I waited for ten minutes.
- On dakika bekledim.
- We're still waiting for the wedding cake to be delivered.
- Hâlâ düğün pastasının teslim edilmesini bekliyoruz.
- I can't wait for Tom.
- Tom'u bekleyemem.
- Tom waited for Mary to come back.
- Tom, Mary'nin dönmesini bekledi.
- I am still waiting for him since that day.
- Ben o günden beri hala onu bekliyorum.
- Tom didn't even wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemedi bile.
- Can I wait for Tom here?
- Tom'u burada bekleyebilir miyim?
- I hope you'll wait for us.
- Umarım bizi beklersiniz.
- I don't usually wait for anybody.
- Genelde kimseyi beklemem.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
- Oda basın toplantısının başlamasını bekleyen gazetecilerle doluydu.
- Should we wait for them here?
- Onları burada mı beklemeliyiz?
- Tom is in the lobby waiting for Mary.
- Tom lobide Mary'yi bekliyor.
- Shouldn't we wait for her?
- Onu beklememiz gerekmiyor mu?
- Wait for your turn, please.
- Sıranı bekle lütfen.
- I had to wait for them wake up.
- Onların uyanmasını beklemek zorundaydım.
- I have to wait for Tom's call.
- Tom'un aramasını beklemeliyim.
- Would you have waited for me?
- Benim için bekler miydin?
- Ask Tom not to wait for me.
- Tom'a beni beklememesini söyle.
- Wait for me by the car!
- Beni arabanın yanında bekle!
- Wait for your sister.
- Kız kardeşini bekle.
- I didn't wait for them.
- Ben onları beklemedim.
- If you're waiting for me to thank you, you've come in vain.
- Sana teşekkür etmemi bekliyorsan boşuna gelmişsin.
- I need to wait for Tom.
- Tom'u beklemem gerekiyor.
- Tom is the person I'm waiting for.
- Tom beklediğim kişi.
- Wait for her to return then ask her.
- Dönmesini bekle, sonra sorarsın.
- I don't need you to wait for me.
- Benim için beklemeniz gerekmez.
- I had to wait for Tom wake up.
- Tom'un uyanmasını beklemek zorunda kaldım.
- He doesn't want to wait for you.
- Seni beklemek istemiyor.
- They're waiting for my call.
- Onlar benim aramamı bekliyorlar.
- We're waiting for the right time.
- Doğru zamanı bekliyoruz.
- We're still waiting for Tom to arrive.
- Hâlâ Tom'un gelmesini bekliyoruz.
- I can't wait for them.
- Ben onları bekleyemem.
- I'm going to wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğim.
- Tom waited for quite a while.
- Tom uzun bir süre bekledi.
- Tom didn't seem to mind waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeyi umursamıyor gibiydi.
- They were all waiting for me to say something.
- Hepsi benim bir şey söylememi bekliyordu.
- Are you going to wait for Tom?
- Tom'u bekleyecek misin?
- You seem to be waiting for somebody.
- Birini bekliyor gibi görünüyorsun.
- Tom waited for Mary, but she didn't come.
- Tom Mary'yi bekledi ama Mary gelmedi.
- I'm going to stick around and wait for Tom.
- Burada kalıp Tom'u bekleyeceğim.
- Just wait for us here.
- Bizi burada bekle.
- I didn't wait for an explanation.
- Bir açıklama beklemedim.
- I don't know what you're waiting for.
- Neyi beklediğini bilmiyorum.
- Do we have to wait for Tom?
- Tom için beklemek zorunda mıyız?
- I'm waiting for you.
- Ben de seni bekliyorum.
- Please wait for five minutes.
- Lütfen beş dakika bekleyin.
- I stopped and waited for the car to pass.
- Durdum ve arabanın geçmesini bekledim.
- What's Tom waiting for?
- Tom ne için bekliyor?
- She saw somebody waiting for her next to the school.
- Okulun yanında onu bekleyen birini görmüş.
- I hope he will wait for me.
- Umarım beni bekler.
- Tom waited for Mary in front of the library all morning.
- Tom bütün sabah Mary'yi kütüphanenin önünde bekledi.
- We'll be there waiting for you.
- Orada seni bekliyor olacağız.
- Is there someone waiting for you at home?
- Evde seni bekleyen biri mi var?
- Tom's dog is still waiting for him just outside the front door.
- Tom'un köpeği hâlâ onu tam ön kapının dışında onu bekliyor.
- I'll wait for him for an hour.
- Onu bir saat bekleyeceğim.
- They're all waiting for you.
- Onların hepsi seni bekliyor.
- I'm waiting for my turn.
- Ben sıramı bekliyorum.
- Tom didn't want to wait for us, but he did.
- Tom bizi beklemek istemedi ama bekledi.
- Tom waited for Mary in the lobby.
- Tom, Mary'yi lobide bekledi.
- I have to wait for Tom to get here.
- Tom'un gelmesini beklemek zorundayım.
- I think Tom to stay here and wait for Mary.
- Bence Tom burada kalıp Mary'yi beklemeli.
- Tom had to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemek zorundaydı.
- I'm waiting for a letter from Tom.
- Tom'dan bir mektup bekliyorum.
- We're still waiting for Tom to get here.
- Hâlâ Tom'un buraya gelmesini bekliyoruz.
- I'm supposed to wait for her.
- Onu beklemem gerekiyor.
- Wait for me in front of the house.
- Beni evin önünde bekle.
- Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold.
- Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan yiyelim.
- Can we wait for them here?
- Onları burada bekleyebilir miyiz?
- I think we should wait for him.
- Bence onu beklemeliyiz.
- Tom had to wait for Mary for about three hours.
- Tom, Mary'yi yaklaşık üç saat beklemek zorunda kaldı.
- Tom says he can't wait for that to happen.
- Tom bunun olmasını bekleyemeyeceğini söylüyor.
- We'll wait for Tom in the lobby.
- Tom'u lobide bekliyor olacağız.
- I'm waiting for a train.
- Bir tren bekliyorum.
- Tom and Mary stood under the streetlight, waiting for John.
- Tom ve Mary sokak lambasının altında durmuş John'u bekliyorlardı.
- I want you guys to wait for me.
- Sizlerin beni beklemesini istiyorum.
- Are you waiting for him?
- Onu mu bekliyorsun?
- I think Tom hates waiting for me.
- Bence Tom beni beklemekten nefret ediyor.
- Pity I didn't wait for your reply before I added the sentences.
- Ne yazık ki cümleleri eklemeden önce cevabınızı beklemedim.
- Can I wait for them here?
- Onları burada bekleyebilir miyim?
- There's somebody waiting for us outside.
- Dışarıda bizi bekleyen biri var.
- I'm waiting for her to climb into her car.
- Arabasına binmesini bekliyorum.
- Wait for me in the meeting room.
- Beni toplantı odasında bekle.
- How much longer should we wait for Tom?
- Tom'u daha ne kadar beklememiz gerek?
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
- İki saat kadar karda otobüs bekledim.
- Tom arrived in the office to find the police waiting for him.
- Tom ofise geldiğinde polisin onu beklediğini gördü.
- I'd like to know why you didn't wait for me.
- Neden beni beklemediğini bilmek istiyorum.
- I'm waiting for a response from her.
- Ondan bir cevap bekliyorum.
- I waited for her till it got dark.
- Hava kararana kadar onu bekledim.
- I'm waiting for Tom to start.
- Tom'un başlamasını bekliyorum.
- I'm still waiting for an invitation.
- Hala bir davetiye bekliyorum.
- Let's just sit here and wait for Tom.
- Burada oturup Tom'u bekleyelim.
- Tom wanted Mary to wait for him at the library.
- Tom, Mary'nin onu kütüphanede beklemesini istedi.
- All you have to do is wait for his arrival.
- Yapmanız gereken tek şey onun gelişini beklemek.
- Tom waited for Mary to say something.
- Tom, Mary'nin bir şey söylemesini bekledi.
- What are you waiting for?
- Neyi bekliyorsunuz?
- We need to wait for Tom.
- Tom'u beklememiz gerekiyor.
- Instead of waiting for Tom to come up and speak to you, you should just go up to him.
- Tom'un gelip sizinle konuşmasını beklemek yerine, siz yanına gitmelisiniz.
- Should I wait for Tom to finish?
- Tom'un bitirmesini beklemem gerekir mi?
- Tom wanted to wait for the next bus.
- Tom bir sonraki otobüsü beklemek istedi.
- Tom wanted Mary to wait for John.
- Tom, Mary'nin John'u beklemesini istedi.
- Ask them not to wait for me.
- Onlara beni beklememelerini söyle.
- Are you waiting for us?
- Bizi mi bekliyorsun?
- Who are you waiting for?
- Kimi bekliyorsun?
- I waited for the bus for a long time, but it never came.
- Uzun süre otobüsü bekledim ama hiç gelmedi.
- I think you should wait for them.
- Bence onları beklemelisin.
- Hopefully he'll wait for me.
- Umarım beni bekler.
- Tom had to wait for a long time.
- Tom uzun süre beklemek zorunda kaldı.
- I don't have anyone waiting for me at home.
- Evde benim için bekleyen kimsem yok.
- They waited for a decision.
- Bir karar için beklediler.
- Tom could have very easily waited for us.
- Tom bizi çok kolay bekleyebilirdi.
- Wait for us in the lobby.
- Bizi lobide bekle.
- Tom has waited for three hours.
- Tom üç saat boyunca bekledi.
- There's someone waiting for me.
- Beni bekleyen biri var.
- I've spent an entire hour waiting for my friend.
- Bütün bir saatimi arkadaşımı bekleyerek geçirdim.
- I'm waiting for them.
- Onları bekliyorum.
- I'm waiting for the ferry.
- Feribotu bekliyorum.
- Do we need to wait for them?
- Onları beklememiz gerekiyor mu?
- Tom needs to wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemesi gerekiyor.
- We'll wait for her.
- Onu bekleyeceğiz.
- Wait for me there.
- Beni orada bekle.
- Do we need to wait for Tom?
- Tom'u beklemeli miyiz?
- Wait for us outside.
- Bizi dışarıda bekle.
- We won't wait for you.
- Biz seni beklemeyeceğiz.
- I don't like waiting for you.
- Seni beklemeyi sevmiyorum.
- He waited for him until 10.
- Saat ona kadar onu bekledi.
- Let's sit here and wait for Tom.
- Burada oturup Tom'u bekleyelim.
- I promise I'll wait for you.
- Söz veriyorum seni bekleyeceğim.
- Tom probably got tired of waiting for Mary and left.
- Muhtemelen Tom, Mary'i beklemekten yoruldu ve çıktı.
- Tom appears to be waiting for someone.
- Tom birini bekliyor gibi görünüyor.
- We'll have to wait for five hours.
- Beş saat beklemek zorunda kalacağız.
- I've already waited for three hours.
- Üç saattir bekliyorum zaten.
- The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.
- Barda bir taburede oturan denizci çırağı, balık ve patates kızartması sepetini beklerken bir bira sipariş etti.
- Tom promised that he'd wait for us.
- Tom, bizi bekleyeceğine söz verdi.
- Have you waited for me long?
- Beni uzun süre mi bekledin?
- Tom isn't going to wait for you.
- Tom seni beklemeyecek.
- Would you mind telling me who you're waiting for?
- Bana kimi beklediğini söyler misin?
- Tom patiently waited for Mary.
- Tom sabırla Mary'yi bekledi.
- I don't like waiting for him.
- Onu beklemeyi sevmiyorum.
- Opportunity waits for no one.
- Fırsat hiç kimseyi beklemez.
- Tom didn't have to wait for me.
- Tom beni beklemek zorunda değildi.
- I hope Tom and Mary wait for us.
- Umarım Tom ve Mary bizi bekler.
- She sat up late waiting for her son to come home.
- Oğlunun eve gelmesini beklerken geç saatlere kadar yatmadı.
- Today, I waited for a shorter amount of time than usual before he arrived.
- Bugün, o gelmeden önce her zamankinden daha kısa süre bekledim.
- I didn't ask you to wait for me.
- Beni beklemeni istemedim.
- Tom will unlikely wait for Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yi bekleyecek.
- We waited for a long time.
- Uzun süre bekledik.
- Would you please wait for a few minutes?
- Lütfen birkaç dakika bekler misin?
- Wait for the game to start.
- Oyunun başlamasını bekleyin.
- Tom got tired of waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemekten yoruldu.
- He'll wait for you.
- Seni bekleyecek.
- Tom patiently waited for Mary to finish her story.
- Tom sabırla Mary'nin hikayesini bitirmesini bekledi.
- I waited for more than three hours.
- Üç saatten fazla bekledim.
- I didn't wait for Tom.
- Tom'u beklemedim.
- Tom told Mary he'd stay in the lobby and wait for her.
- Tom, Mary'ye lobide kalacağını ve onu bekleyeceğini söyledi.
- I wish Tom had waited for me.
- Keşke Tom beni bekleseydi.
- Are you sure you don't want to wait for Tom?
- Tom'u beklemek istemediğine emin misin?
- The boy will wait for you till you come back.
- Sen dönene kadar çocuk seni bekleyecek.
- He walked back and forth on the platform while waiting for the train.
- Treni beklerken platformda ileri geri yürüdü.
- Tom is just waiting for Mary.
- Tom sadece Mary'yi bekliyor.
- I'm waiting for a call from Tom.
- Tom'dan telefon bekliyorum.
- Should we wait for them here?
- Onları burada beklememiz gerekiyor mu?
- I thought you were going to wait for me.
- Beni bekleyeceğini düşündüm.
- By the way, in case he comes, let him wait for me.
- Bu arada, eğer gelirse, beni beklemesine izin ver.
- If you had told me you were planning to go, I would've waited for you.
- Gitmeyi planladığını bana söyleseydin, seni beklerdim.
- Who were you waiting for at the station?
- İstasyonda kimi bekliyordun?
- They're waiting for you.
- Seni bekliyorlar.
- Tom is still waiting for an answer.
- Tom hâlâ bir cevap bekliyor.
- Tom could have very easily waited for us.
- Tom kolay şekilde bizi bekleyebilirdi.
- I waited for you till ten o'clock.
- Saat 10'a kadar seni bekledim.
- I'm supposed to wait for you.
- Benim seni beklemem gerekiyor.
- I hope we don't have to wait for too long.
- Umarım çok uzun süre beklemek zorunda kalmayız.
- I'm waiting for my suitcase.
- Valizimi bekliyorum.
- Waiting for a bus, I met my friend.
- Otobüs beklerken, arkadaşımla karşılaştım.
- Aren't you going to wait for Tom?
- Tom'u beklemeyecek misin?
- Should I wait for Tom?
- Tom'u beklemem gerekiyor mu?
- I waited for him for one hour.
- Onu bir saat bekledim.
- Tom got impatient waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklerken sabırsızlandı.
- Tom waited for the bus.
- Tom otobüsü bekledi.
- They were all waiting for me.
- Hepsi beni bekliyordu.
- The boy will wait for you till you come back.
- Sen gelene kadar çocuk seni bekleyecek.
- They waited for their teacher.
- Onlar öğretmenlerini beklediler.
- I'll be the one waiting for Tom, not you.
- Tom'u bekleyen ben olacağım, sen değil.
- I asked Tom not to wait for us.
- Tom'dan bizi beklememesini istedim.
- We're waiting for it.
- Bekliyorduk.
- I had to wait for a long time for Tom's answer, but it was worth it.
- Tom'un cevabı için uzun süre beklemek zorunda kaldım fakat o buna değdi.
- I hope you wait for me.
- Umarım beni beklersin.
- Tom decided to wait for another three minutes.
- Tom üç dakika daha beklemeye karar verdi.
- Tom has to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemek zorunda.
- I'd have waited for you.
- Ben seni beklerdim.
- Well, I waited for you.
- Eh, ben seni bekledim.
- Don't you want us to wait for you?
- Senin için beklememizi istemiyor musun?
- We're waiting for his return.
- Onun dönüşünü bekliyoruz.
- They waited for the enemy to attack.
- Düşmanın saldırmasını beklediler.
- You should never have waited for me.
- Beni beklememeliydin.
- I will wait for you in front of the radio station.
- Seni radyo istasyonunun önünde beklerim.
- Why don't you wait for just a while longer?
- Neden birazcık daha beklemiyorsun?
- I want you to wait for me until I get through with work at 7.
- Ben 7'de işimi bitirene kadar beni beklemeni istiyorum.
- Are you waiting for them?
- Onları mı bekliyorsun?
- I want you to wait for me here.
- Beni burada beklemeni istiyorum.
- I'm still waiting for Tom.
- Hâlâ Tom'u bekliyorum.
- Should we wait for Tom here?
- Tom'u burada beklesek mi?
- Wait for Tom.
- Tom'u bekle.
- We were all waiting for you.
- Hepimiz seni bekliyorduk.
- The audience could hardly wait for the concert to begin.
- Seyirciler konserin başlamasını sabırsızlıkla bekliyordu.
- Tom wants you to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeni istiyor.
- Tom is still waiting for Mary to do that.
- Tom hala Mary'nin bunu yapmasını bekliyor.
- You waited for Tom, didn't you?
- Tom'u bekledin, değil mi?
- I hope Tom isn't waiting for us.
- Umarım Tom bizi beklemiyor.
- She waited for him to come home.
- Eve gelmesini bekledi.
- Do we need to wait for you?
- Seni beklememiz gerekiyor mu?
- All we can do is wait for the police to arrive.
- Tek yapabileceğimiz polisin gelmesini beklemek.
- I'm still waiting for a reply.
- Hala bir cevap bekliyorum.
- I'm waiting for your wife.
- Senin karını bekliyorum.
- I told them to wait for me.
- Onlara beni beklemelerini söyledim.
- She waited for my reply.
- Cevabımı bekledi.
- I think you should wait for us.
- Bence bizi beklemelisin.
- I want to wait for him.
- Ben onu beklemek istiyorum.
- I waited for her for a really long time.
- Gerçekten uzun bir süre onu bekledim.
- Tom waited for Mary to come home.
- Tom Mary'nin eve gelmesini bekledi.
- Do you really want to wait for Tom?
- Gerçekten Tom'u beklemek istiyor musun?
- You don't have to wait for an apology in order to forgive.
- Affetmek için bir özür beklemek zorunda değilsiniz.
- Are you waiting for me to do it?
- Onu yapmamı bekliyor musun?
- Tom should've waited for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeliydi.
- We're just waiting for your test results.
- Biz sadece sizin test sonuçlarınızı bekliyoruz.
- Tom wasn't waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemiyordu.
- Let's sit here and wait for Tom.
- Hadi burada oturalım ve Tom'u bekleyelim.
- Instead of waiting for a contract, we can handle it over the phone.
- Sözleşmeyi beklemek yerine, telefonda halledebiliriz.
- You have to wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü beklemek zorundasın.
- What are they waiting for?
- Ne bekliyorlar?
- Wait for me in the car.
- Beni arabada bekle.
- Are you waiting for the bus?
- Otobüsü mü bekliyorsun?
- Should we wait for her here?
- Onu burada beklemeli miyiz?
- It's no use waiting for him to come.
- Gelmesini beklemenin faydası yok.
- Let's wait for the test results.
- Test sonuçlarını bekleyelim.
- I have waited for her all my life.
- Hayatım boyunca onu bekledim.
- Tom is in his car waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi arabasında bekliyor.
- Everybody's waiting for you.
- Herkes seni bekliyor.
- I'm still waiting for Tom to get here.
- Hâlâ Tom'un buraya gelmesini bekliyorum.
- I will wait for you in front of the radio station.
- Radyo istasyonunun önünde senin için bekleyeceğim.
- We have waited for you the whole day.
- Bütün gün seni bekledik.
- How long are you going to wait for Tom?
- Tom'u daha ne kadar bekleyeceksin?
- Time waits for no one.
- Zaman hiç kimse için beklemez.
- We waited for Tom at the library for thirty minutes, but he never showed up.
- Biz Tom'u otuz dakika kütüphanede bekledik ama o asla gelmedi.
- I'm not waiting for anyone.
- Ben hiç kimseyi beklemiyorum.
- Tom said that Mary waited for him.
- Tom, Mary'nin onu beklediğini söyledi.
- We'll wait for her.
- Biz onu bekleyeceğiz.
- I thought you wouldn't mind waiting for me.
- Beni beklemenin bir sakıncası olmaz sanmıştım.
- Let's not wait for Tom any longer.
- Tom'u daha fazla beklemeyelim.
- I'll wait for you at the bar.
- Barda seni bekleyeceğim.
- Please wait for thirty minutes.
- Lütfen 30 dakika bekleyin.
- All we can do is wait for the police to arrive.
- Bütün yapabileceğimiz polislerin gelmesini beklemektir.
- Tom is supposed to wait for me.
- Tom'un beni beklemesi gerekiyordu.
- I didn't wait for her.
- Onu beklemedim.
- Waiting for a train is tedious.
- Tren beklemek sıkıcıdır.
- I'm waiting for a phone call from that friend of mine.
- Şu arkadaşımdan bir arama bekliyorum.
- I want you to wait for me.
- Beni beklemeni istiyorum.
- Tom waited for Mary to speak, but she didn't.
- Tom Mary'nin konuşmasını bekledi ama Mary konuşmadı.
- How long does Tom expect us to wait for him?
- Tom onu daha ne kadar beklememizi bekliyor?
- You have to wait for one month at least.
- En az bir ay beklemek zorundasın.
- I'm waiting for you to help me.
- Senin bana yardım etmeni bekliyorum.
- Tom didn't have to wait for us, but he did.
- Tom bizi beklemek zorunda değildi ama bekledi.
- I'm still waiting for you to answer to my question.
- Hâlâ sorumu cevaplamanı bekliyorum.
- I'll have lunch waiting for you.
- Öğle yemeğim seni bekliyor olacak.
- Tom will probably wait for us.
- Tom muhtemelen bizi bekleyecek.
- Tom won't wait for us.
- Tom bizi beklemez.
- I couldn't wait for them.
- Onları bekleyemedim.
- Tom said he didn't want me to wait for him.
- Tom onu beklememi istemediğini söyledi.
- I wait for you in Turin!
- Ben sizi Torino'da bekliyorum!
- I'm waiting for his response.
- Ben onun yanıtını bekliyorum.
- We waited for them.
- Onları bekledik.
- Tom walked away without waiting for an answer.
- Tom bir cevap beklemeden uzaklaştı.
- Tom had to wait for Mary for about three hours.
- Tom yaklaşık üç saat Mary'yi beklemek zorunda kaldı.
- She waited for the bus.
- Otobüsü bekledi.
- The students stood waiting for a bus.
- Öğrenciler ayakta otobüs bekliyorlardı.
- I think we should wait for them.
- Sanırım onları beklemeliyiz.
- They waited for him for hours.
- Saatlerce onu beklediler.
- One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results.
- Simülasyon sonuçlarını kullanabilmek için artıkların yakınsamasını beklemek gerekir.
- The operator told me to hang up and wait for a moment.
- Operatör telefonu kapatmamı ve biraz beklememi söyledi.
- I've waited for this too long.
- Bunu çok uzun süre bekledim.
- I sat on a park bench and waited for Tom.
- Bir banka oturdum ve Tom'u bekledim.
- Did you wait for them?
- Onları bekledin mi?
- We can't wait for him.
- Onu bekleyemeyiz.
- I'm waiting for a response from him.
- Ondan bir yanıt bekliyorum.
- I waited for a bus to come.
- Otobüsün gelmesini bekledim.
- He will wait for it.
- O bekleyecek.
- We're waiting for them to leave.
- Gitmelerini bekliyoruz.
- Who was Tom waiting for?
- Tom kimi bekliyordu?
- Wait for me in my office.
- Beni ofisimde bekle.
- We're still waiting for Tom's decision.
- Hâlâ Tom'un kararını bekliyoruz.
- It took us ages waiting for you.
- Seni beklemek asırlarımızı aldı.
- I can't wait for it!
- Onu bekleyemem!
- I will wait for you before school starts.
- Okul başlamadan önce seni bekleyeceğim.
- Having waited for three quarters of an hour at the doctor's, Tom got more and more impatient.
- Doktorda üç çeyrek saat bekleyen Tom giderek daha da sabırsızlandı.
- Wait for Mary.
- Mary'yi bekle.
- Tom ought to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeli.
- Sami's girlfriend promised that when he went to jail, she would wait for him.
- Sami'nin kız arkadaşı, o hapse girdiğinde onu bekleyeceğine söz verdi.
- I'm waiting for the train.
- Treni bekliyorum.
- I'm waiting for you.
- Sizi bekliyorum.
- Are you waiting for something?
- Bir şey bekliyor musun?
- I'm glad you waited for me.
- Beni beklediğine sevindim.
- I know Tom will wait for us.
- Tom'un bizi bekleyeceğini biliyorum.
- She patiently waited for him.
- O, sabırla onu bekledi.
- Let's wait for Tom and the others to return.
- Tom ve diğerlerinin dönmesini bekleyelim.
- Tom and Mary are in the car waiting for us.
- Tom ve Mary arabada bizi bekliyorlar.
- I'm just waiting for a call.
- Sadece bir telefon bekliyorum.
- Tom is still there, waiting for you.
- Tom hâlâ orada, seni bekliyor.
- Tom and Mary are in the car waiting for us.
- Tom ve Mary arabada bizi bekliyor.
- I waited for you till ten o'clock.
- Seni saat ona kadar bekledim.
- Tom waited for Mary to say more, but she didn't.
- Tom Mary'nin daha fazlasını söylemesini bekledi ama Mary söylemedi.
- I waited for Tom for a long time.
- Tom'u uzun süre bekledim.
- Tom waited for thirty minutes.
- Tom 30 dakika bekledi.
- Tom is just waiting for Mary to do what he asked her to do.
- Tom sadece Mary'nin ondan yapmasını istediği şeyi yapmasını bekliyor.
- Tom waited for more than an hour.
- Tom bir saatten fazla bekledi.
- The girl waiting for that boy is a friend of mine.
- O çocuğu bekleyen kız benim bir arkadaşım.
- There is a man waiting for you at the door.
- Kapıda sizi bekleyen bir adam var.
- She saw somebody waiting for her next to the school.
- O, okulun yanında onu bekleyen birini gördü.
- Should I wait for Tom?
- Tom'u beklemeli miyim?
- I'm just waiting for him.
- Onu bekliyorum.
- Well, what are you waiting for, Tom?
- Yani, ne bekliyorsun, Tom?
- Your boyfriend got tired of waiting for you and left just now.
- Erkek arkadaşın seni beklemekten usandı ve az önce gitti.
- Tom and Mary said that they saw John waiting for the bus this morning.
- Tom ve Mary bu sabah John'u otobüs beklerken gördüklerini söylediler.
- I won't wait for you.
- Seni beklemeyeceğim.
- I waited for Tom to speak.
- Tom'un konuşmasını bekledim.
- Tom was sitting alone in the dark waiting for Mary.
- Tom Mary'yi beklerken karanlıkta yalnız oturuyordu.
- They're waiting for something.
- Bir şey bekliyorlar.
- She's probably just waiting for you to apologize.
- Muhtemelen sadece özür dilemeni bekliyordur.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
- Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- I told him to wait for me.
- Ona beni beklemesini söyledim.
- Do you mind waiting for a minute?
- Bir dakika bekler misin?
- I knew you'd wait for me.
- Beni bekleyeceğini biliyordum.
- Should we wait for it here?
- Bunu burada beklememiz gerekiyor mu?
- Let's stop here and wait for Tom.
- Burada duralım ve Tom'u bekleyelim.
- Should I wait for them here?
- Onları burada mı beklemeliyim?
- I'm waiting for your answer.
- Cevabını bekliyorum.
- She waited for you for two hours.
- İki saat boyunca seni bekledi.
- Maria waited for him, but he didn't come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
- I doubt if Tom will wait for us.
- Tom'un bizi bekleyeceğinden şüpheliyim.
- Opportunity waits for no one.
- Fırsat kimseyi beklemez.
- When Tom got home, he found his parents sitting on the porch waiting for him.
- Tom eve geldiğinde, ailesini onu bekleyerek verandada otururken buldu.
- Somebody's waiting for you.
- Biri seni bekliyor.
- I'm waiting for a phone call.
- Bir telefon bekliyorum.
- I wasted all morning waiting for you.
- Seni bekleyerek tüm sabahı boşa harcadım.
- Please wait for me outside.
- Lütfen beni dışarıda bekle.
- No, I'm waiting for my wife.
- Hayır, karımı bekliyorum.
- There are three people waiting for you in the lobby.
- Lobide seni bekleyen üç kişi var.
- Can you wait for us in the lobby?
- Bizi lobide bekleyebilir misin?
- Wait for the police.
- Polisi bekle.
- I don't usually wait for anybody.
- Normalde kimse için beklemem.
- I'm still waiting for you to answer to my question.
- Hâlâ soruma cevap vermenizi bekliyorum.
- We're waiting for his return.
- Biz onun dönüşünü bekliyoruz.
- Are you waiting for anybody?
- Birini mi bekliyorsun?
- If for some reason I'm late, please don't wait for me.
- Eğer bir sebepten ötürü gecikirsem, lütfen beni beklemeyin.
- Wait for us, Tom.
- Bizi bekle, Tom.
- Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
- Just wait for me there.
- Beni orada bekle.
- Should I wait for her to come back?
- Onun gelmesini beklememe gerek var mı?
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
- İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- Tom won't wait for us.
- Tom bizi beklemeyecek.
- Tom wants me to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklememi istiyor.
- Tom said he had to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemesi gerektiğini söyledi.
- What are you waiting for?
- Neyi bekliyorsun?
- Tom sat there all alone, waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklerken yalnız başına oraya oturdu,
- I can't wait for you.
- Ben seni bekleyemem.
- I'm waiting for my friend to arrive.
- Arkadaşımın gelmesini bekliyorum.
- I'm waiting for someone to help me.
- Birinin bana yardım etmesini bekliyorum.
- Tom asked Mary to wait for him in front of the library.
- Tom Mary'den onu kütüphanenin önünde beklemesini istedi.
- Tom told Mary he'd stay where he was and wait for her.
- Tom, Mary'ye bulunduğu yerde kalacağını ve onu bekleyeceğini söyledi.
- Tom is supposed to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeli.
- I hope Tom and Mary wait for us.
- Umarım Tom ve Mary bizi beklerler.
- Do you really want to wait for two hours?
- Gerçekten iki saat beklemek istiyor musun?
- Should we wait for him here?
- Onu burada mı beklemeliyiz?
- They've waited for you.
- Onlar seni bekliyorlardı.
- Tom shouldn't wait for Mary for more than ten minutes.
- Tom Mary'yi on dakikadan daha fazla beklememeli.
- Tom waited for thirty minutes.
- Tom otuz dakika bekledi.
- I'm still waiting for an answer to my question.
- Ben de hala soruma cevap bekliyorum.
- She patiently waited for him.
- Sabırla onu bekledi.
- Tom promised to wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğine söz verdi.
- Tom is still waiting for Mary to do that.
- Tom hâlâ Mary'nin bunu yapmasını bekliyor.
- Tom will wait for us.
- Tom bizi bekleyecek.
- I think we should wait for them.
- Bence onları beklemeliyiz.
- I want you guys to wait for me.
- Beni beklemenizi istiyorum.
- Where should I wait for the shuttle bus?
- Servis otobüsünü nerede beklemeliyim?
- I'm waiting for you at my house.
- Seni evimde bekliyorum.
- I'm still waiting for Tom to make up his mind.
- Ben hala Tom'un karar vermesini bekliyorum.
- I had to wait for him wake up.
- Onun uyanmasını beklemek zorundaydım.
- Tom agreed to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeyi kabul etti.
- There's someone waiting for me.
- Beni bekleyen birisi var.
- Waiting for Kate, I saw Bob and Mary.
- Kate'i beklerken, Bob ve Mary'yi gördüm.
- What was Tom waiting for?
- Tom neden bekliyor?
- Tom can't wait for Mary.
- Tom Mary'yi bekleyemez.
- I'm waiting for the trolley.
- El arabasını bekliyorum.
- Tom sat there all alone, waiting for Mary.
- Tom orada tek başına oturmuş Mary'yi bekliyordu.
- Are you going to wait for me?
- Beni bekleyecek misin?
- I had to wait for a ride.
- Arabaya binmek için beklemek zorundaydım.
- Tom doesn't want to wait for you.
- Tom sizin için beklemek istemiyor.
- Jim said that he wouldn't mind waiting for us.
- Jim, bizi bekleyebileceğini söyledi.
- We couldn't wait for them.
- Onları bekleyemedik.
- I'm waiting for Tom.
- Tom'u bekliyorum.
- Who's Tom waiting for?
- Tom kimi bekliyor?
- I'm waiting for you to help me.
- Bana yardım etmeni bekliyorum.
- Wait for me next to that tree.
- Beni şu ağacın yanında bekle.
- I didn't ask you to wait for me.
- Beni beklemeni söylemedim.
- I asked you to wait for me.
- Senden beni beklemeni istemiştim.
- I'm waiting for the waiter.
- Garsonu bekliyorum.
- Will you wait for me?
- Beni bekleyecek misiniz?
- I'm waiting for Tom to leave.
- Tom'un gitmesini bekliyorum.
- I'm waiting for this store to open.
- Bu mağazanın açılmasını bekliyorum.
- They're waiting for it.
- Onu bekliyorlar.
- Are you waiting for Tom?
- Tom'u mu bekliyorsun?
- No, I'm waiting for my boyfriend.
- Hayır, erkek arkadaşımı bekliyorum.
- Tom put the popcorn into the pan and waited for it to pop.
- Tom patlamış mısırı tencereye koydu ve patlamasını bekledi.
- I wanted Tom to wait for us.
- Tom'un bizi beklemesini istedim.
- I'm here waiting for her.
- Burada onu bekliyorum.
- They waited for their teacher.
- Öğretmenlerini beklediler.
- I'm waiting for your help.
- Senin yardımını bekliyorum.
- Tom says he'll wait for us.
- Tom bizi bekleyeceğini söyledi.
- I don't have anyone waiting for me at home.
- Evde beni bekleyen kimsem yok.
- I can't tell you how long I've waited for this.
- Bunu ne kadar uzun zamandır beklediğimi anlatamam.
- Let's wait for Tom to arrive.
- Tom'un gelmesini bekleyelim.
- Layla waited for the cops.
- Layla polisleri bekledi.
- I hope Tom isn't waiting for us.
- Umarım Tom bizi beklemiyordur.
- I didn't wait for him.
- Onu beklemedim.
- I'd rather walk than wait for a bus.
- Bir otobüs beklemektense yürümeyi tercih ederim.
- Our train still needs to wait for the arrival of another train.
- Trenimizin hala başka bir trenin gelmesini beklemesi gerekiyor.
- It'll be a waste of time if we wait for them any longer.
- Onları daha fazla beklersek zaman kaybı olur.
- Tom waited for Mary at the station.
- Tom istasyonda Mary'yi bekledi.
- Your family's waiting for you.
- Ailen seni bekliyor.
- I'm waiting for your reply.
- Cevabınızı bekliyorum.
- I'm waiting for the ferry.
- Feribot için bekliyorum.
- When I was a kid, I remember my mother used to stay awake all night waiting for my older brother to come home.
- Ben çocukken, annemin bütün gece uyanık kalıp ağabeyimin eve gelmesini beklediğini hatırlıyorum.
- Tom and I will wait for you.
- Tom ve ben seni bekleyeceğiz.
- Tom probably got tired of waiting for Mary and left.
- Tom muhtemelen Mary'yi beklemekten yorulup gitti.
- I asked Tom to wait for a few more minutes.
- Tom'un birkaç dakika daha beklemesini istedim.
- So, what are you waiting for?
- Niye bekliyorsun o zaman?
- I told him not to wait for you anymore.
- Ona artık seni beklememesini söyledim.
- I'm still waiting for an answer.
- Hala bir yanıt bekliyorum.
- Would you mind telling me what you're waiting for?
- Bana ne beklediğini söyler misin?
- Someone waits for me.
- Birisi benim için bekliyor.
- I'll just sit here and wait for Tom.
- Ben burada oturup Tom'u bekleyeceğim.
- Should we wait for them?
- Onları beklemeli miyiz?
- Tom waited for Mary at home.
- Tom evde Mary'yi bekledi.
- We should wait for Tom here.
- Tom'u burada beklememiz gerek.
- Why don't you just take a seat there and wait for her?
- Neden şuraya oturup onu beklemiyorsun?
- He's still waiting for her downstairs.
- Hâlâ aşağıda onu bekliyor.
- Tom is still looking out the window waiting for Mary.
- Tom hala pencereden dışarı bakıyor ve Mary'yi bekliyor.
- Are you waiting for John?
- John'u mu bekliyorsun?
- She waited for 10 minutes.
- 10 dakika bekledi.
- I'm willing to wait for a couple of weeks.
- Birkaç hafta beklemek istiyorum.
- There was a limousine waiting for Tom outside the hotel.
- Otelin dışında Tom'u bekleyen bir limuzin vardı.
- I don't need you to wait for me.
- Beni beklemene ihtiyacım yok.
- If you're going to wait for Tom, I'll wait with you.
- Eğer Tom'u bekleyeceksen, ben de seninle beklerim.
- We waited for them.
- Biz onları bekledik.
- Tom and I'll wait for you.
- Tom ve ben sizi bekleyeceğiz.
- I'm still waiting for the prices to drop.
- Ben hala fiyatların düşmesini bekliyorum.
- Tom wanted me to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklememi istedi.
- So, what are you waiting for?
- Peki, neyi bekliyorsun?
- If he will come, I will wait for him till he comes.
- Eğer gelecekse, gelene kadar onu bekleyeceğim.
- I asked Tom to wait for me.
- Tom'un beni beklemesini istedim.
- We're all waiting for that to happen.
- Hepimiz bunun olmasını bekliyoruz.
- There have been complaints saying that users waited for a long time before receiving assistance.
- Kullanıcıların yardım almadan önce uzun süre beklediğini söyleyen şikayetler var.
- We're waiting for things to happen.
- Bir şeylerin olmasını bekliyoruz.
- Tom is still waiting for Mary to get there.
- Tom hâlâ Mary'nin oraya gitmesini bekliyor.
- I thought you wouldn't mind waiting for me.
- Beni beklemenin senin için sakıncası olmadığını düşündüm.
- Do we need to wait for him?
- Onu beklememiz gerekiyor mu?
- There's someone waiting for me.
- Benim için bekleyen birisi var.
- Fadil waited for Layla at home.
- Fadıl evde Leyla'yı bekledi.
- I don't like waiting for you.
- Seni beklemekten hoşlanmıyorum.
- I'd feel better if you'd wait for me.
- Beni beklersen kendimi daha iyi hissederim.
- I'm waiting for something to happen.
- Bir şey olmasını bekliyorum.
- I can't wait for Tom to come home so I can show him this.
- Ona bunu gösterebileyim diye Tom'un eve gelmesini bekleyemem ben.
- I told Tom not to wait for more than thirty minutes.
- Tom'a otuz dakikadan fazla beklememesini söyledim.
- I'm still waiting for my order.
- Hâlâ siparişimi bekliyorum.
- I think we had better wait for another 30 minutes.
- Sanırım otuz dakika daha beklesek iyi olur.
- We're still waiting for Tom to do what he's been asked to do.
- Hâlâ Tom'un yapması istenen şeyleri yapmasını bekliyoruz.
- It's boring to wait for a train.
- Tren beklemek çok sıkıcı.
- I knew you'd wait for us.
- Bizi bekleyeceğini biliyordum.
- I don't like waiting for them.
- Ben onları beklemekten hoşlanmıyorum.
- Wait for me downstairs.
- Beni alt katta bekle.
- I'm still waiting for an answer to my question.
- Ben hâlâ soruma bir cevap bekliyorum.
- I'm still waiting for my money.
- Hâlâ paramı bekliyorum.
- We should wait for Tom.
- Tom'u beklememiz gerek.
- Should I wait for Tom here?
- Tom'u burada beklemeli miyim?
- I told Tom to wait for me in the lobby.
- Tom'a beni lobide beklemesini söyledim.
- We're waiting for a tow truck.
- Bir çekici bekliyoruz.
- I'm waiting for your decision.
- Kararınızı bekliyorum.
- I'm still waiting for Tom to do that.
- Hâlâ Tom'un bunu yapmasını bekliyorum.
- Tom is in his car waiting for Mary.
- Tom arabasında Mary'yi bekliyor.
- We'll wait for you here.
- Sizi burada bekleyeceğiz.
- Are you waiting for something?
- Bir şeyi mi bekliyorsun?
- Tom shouldn't wait for Mary for more than ten minutes.
- Tom, Mary'yi on dakikadan fazla beklememeliydi.
- They're all waiting for you.
- Hepsi seni bekliyor.
- We waited for you.
- Biz sizi bekledik.
- Tom doesn't want to wait for you.
- Tom seni beklemek istemiyor.
- I'm waiting for her to return.
- Ben onun dönmesini bekliyordum.
- I should wait for Tom.
- Tom'u beklemeliyim.
- I can't wait for you.
- Seni bekleyemem.
- I waited for a reply.
- Ben bir cevap bekledim.
- She read a magazine while she waited for the bus.
- Otobüsü beklerken bir dergi okudu.
- Tom is still waiting for Mary to make up her mind.
- Tom hala Mary'nin kararını vermesini bekliyor.
- I want to wait for Tom.
- Tom'u beklemek istiyorum.
- Sometimes the people you think don't want to talk to you are the ones waiting for you to talk to them.
- Bazen sizinle konuşmak istemediğini düşündüğünüz insanlar, aslında sizin onlarla konuşmanızı bekleyenlerdir.
- We're still waiting for Tom to do what we asked him to do.
- Hâlâ Tom'un ondan yapmasını istediğimiz şeyi yapmasını bekliyoruz.
- Ask her not to wait for me.
- Ona beni beklememesini söyle.
- Wait for me downstairs.
- Beni aşağıda bekle.
- I'm waiting for someone to tell me what to do.
- Birinin bana ne yapacağımı söylemesini bekliyorum.
- I don't want you to wait for me.
- Beni beklemeni istemiyorum.
- She'll have to wait for him.
- Onu beklemek zorunda.
- Tom waited for Mary to speak, but she didn't.
- Tom, Mary'nin konuşmasını bekledi ama o konuşmadı.
- I'm waiting for my suitcase.
- Bavulumu bekliyorum.
- Normally we have to wait for only three or four minutes.
- Normalde sadece üç ya da dört dakika beklememiz gerekir.
- We'll all wait for you.
- Hepimiz seni bekleyeceğiz.
- I need to wait for Tom.
- Tom'u beklemeliyim.
- We're supposed to wait for Tom.
- Tom'u beklememiz gerekiyor.
- Tom refused to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeyi reddetti.
- I think Tom will wait for you.
- Sanırım Tom seni bekleyecek.
- Tom waited for us.
- Tom bizi bekledi.
- Ask Tom to wait for me.
- Tom'a beni beklemesini söyle.
- I don't like waiting for her.
- Onu beklemeyi sevmiyorum.
- They waited for him for hours.
- Onu saatlerce beklediler.
- I don't want to wait for you.
- Seni beklemek istemiyorum.
- Are you waiting for us?
- Bizi bekliyor musun?
- All we can do is wait for him.
- Tek yapabileceğimiz onu beklemek.
- I hope that you wait for us.
- Umarım bizi beklersin.
- I waited for Tom for three hours, but he never showed up.
- Tom'u üç saat bekledim ama gelmedi.
- Tom isn't going to wait for me.
- Tom beni beklemeyecek.
- I'm waiting for your wife.
- Eşinizi bekliyorum.
- Tom is at home waiting for Mary.
- Tom evde Mary'yi bekliyor.
- We're waiting for you to say something.
- Bir şey söylemenizi bekliyoruz.
- I'm waiting for Tom to finish what he's doing.
- Tom'un işini bitirmesini bekliyorum.
- Tom didn't have to wait for me.
- Tom'un beni beklemesine gerek yoktu.
- Wait for me outside.
- Beni dışarıda bekleyin.
- Wait for me in my office.
- Beni büromda bekleyin.
- I want to wait for her.
- Onu beklemek istiyorum.
- We're not waiting for the bus.
- Otobüsü beklemiyoruz.
- There are three men in the next room waiting for you.
- Yan odada seni bekleyen üç adam var.
- Tom waited for Mary to go to sleep.
- Tom Mary'nin yatmaya gitmesini bekledi.
- Tom told me not to wait for Mary.
- Tom bana Mary'yi beklemememi söyledi.
- Tom told Mary he'd stay where he was and wait for her.
- Tom, Mary'ye olduğu yerde kalıp onu bekleyeceğini söyledi.
- We can't wait for them.
- Onları bekleyemeyiz.
- Shouldn't we wait for Tom's approval?
- Tom'un onayını beklememiz gerekmez mi?
- How long did you wait for me?
- Beni ne kadar bekledin?
- Aren't you waiting for Tom?
- Tom'u beklemiyor musun?
- You're waiting for Tom, aren't you?
- Tom'u bekliyorsun, değil mi?
- We're waiting for Tom to return.
- Tom'un dönmesini bekliyoruz.
- I'm waiting for a reply.
- Ben bir cevap bekliyorum.
- I'll wait for them.
- Ben onları bekleyeceğim.
- We're waiting for the shop to open.
- Dükkanın açılmasını bekliyoruz.
- How long do I have to wait for my order to arrive?
- Siparişimin gelmesi için ne kadar beklemek zorundayım?
- I know Tom won't wait for us.
- Tom'un bizi beklemeyeceğini biliyorum.
- We're still waiting for Tom to do what he's been asked to do.
- Hâlâ Tom'un kendisinden isteneni yapmasını bekliyoruz.
- I'm not going to wait for Tom any longer.
- Artık Tom'u beklemeyeceğim.
- Tom can wait for me here.
- Tom beni burada bekleyebilir.
- I had to wait for Tom to wake up.
- Tom'un uyanmasını beklemek zorundaydım.
- All we can do is to wait for him.
- Tek yapabileceğimiz onu beklemek.
- There's someone waiting for us outside.
- Dışarıda bizi bekleyen biri var.
- I have a friend waiting for me in the lobby.
- Lobide beni bekleyen bir arkadaşım var.
- Tom waited for you all afternoon.
- Tom seni bütün öğleden sonra bekledi.
- Tom was fed up with waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemekten bıkmıştı.
- How long does Tom expect us to wait for Mary?
- Tom, Mary'yi ne kadar beklememizi bekliyor?
- What were you waiting for?
- Ne için bekliyordun?
- We will wait for you there.
- Seni orada bekleyeceğiz.
- We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- I think Tom to stay here and wait for Mary.
- Tom'un burada kalması ve Mary'yi beklemesi gerektiğini düşünüyorum.
- Tom waited for half an hour.
- Tom yarım saat bekledi.
- We're always waiting for something.
- Hep bir şeyleri bekliyoruz.
- Please wait for us at the station.
- Lütfen bizi istasyonda bekleyin.
- They are just waiting for the storm to pass.
- Fırtınanın geçmesini bekliyorlar.
- All we can do is wait for him.
- Bütün yapabileceğim onu beklemektir.
- I know Tom has to wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi beklemesi gerektiğini biliyorum.
- Should I wait for you here?
- Seni burada bekleyeyim mi?
- It's no use waiting for him to come.
- Onun gelmesini beklemenin faydası yok.
- Did Tom wait for you?
- Tom senin için bekledi mi?
- Tom is going to wait for Mary.
- Tom Mary'yi bekleyecek.
- I'll wait for you outside.
- Seni dışarıda bekleyeceğim.
- I'd rather walk than wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü beklemektense yürümeyi tercih ederim.
- May I wait for Tom here?
- Tom'u burada bekleyebilir miyim?
- I saw the look on your face when Tom asked you to wait for Mary.
- Tom Mary'yi beklemeni istediğinde yüzündeki ifadeyi gördüm.
- There's one man and two women waiting for you in the lobby.
- Lobide sizi bekleyen bir adam ve iki kadın var.
- I wait for you in Turin!
- Seni Torino'da bekliyorum!
- I know who you're waiting for.
- Kimi beklediğini biliyorum.
- Don't wait for me.
- Beni bekleme.
- Tom doesn't know how long he'll have to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi ne kadar beklemek zorunda kalacağını bilmiyor.
- Where are we supposed to wait for Tom?
- Tom için nerede beklememiz gerekiyor?
- Tom waited for Mary for over three hours.
- Tom üç saatten fazla Mary'yi bekledi.
- Tom waited for Mary outside.
- Tom dışarıda Mary'yi bekledi.
- The girl over there waiting for Tom is a friend of mine.
- Şurada Tom'u bekleyen kız benim bir arkadaşım.
- There's someone waiting for you in your office.
- Ofisinde seni bekleyen biri var.
- He doesn't want to wait for you.
- O seni beklemek istemiyor.
- Tom pressed the green button and waited for something to happen.
- Tom yeşil düğmeye bastı ve bir şey olmasını bekledi.
- I knew Tom was going to wait for Mary.
- Tom'un Mary'yi bekleyeceğini biliyordum.
- I'm waiting for the trolley.
- Ben tramvay bekliyorum.
- She stood waiting for me for a long time.
- Uzun bir süre beni bekleyerek durdu.
- Tom is going to wait for us.
- Tom bizi bekleyecek.
- I've waited for three days.
- Üç gündür bekliyorum.
- We have to wait for the all clear.
- Tehlike geçti sinyalini beklemeliyiz.
- I won't wait for Tom.
- Tom'u beklemeyeceğim.
- I'm waiting for Tom to do that.
- Tom'un bunu yapmasını bekliyorum.
- I'd feel better if you'd wait for me.
- Beni beklesen daha iyi hissederim.
- I'm not going to wait for them.
- Ben onları beklemeyeceğim.
- Will you wait for me?
- Beni bekler misin?
- There was nothing that I could do but wait for him.
- Onu beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.
- I thought Tom would wait for us.
- Tom'un bizi bekleyeceğini düşünmüştüm.
- I'm waiting for an explanation.
- Bir açıklama bekliyorum.
- I'm waiting for them to return.
- Ben onların dönmesini bekliyorum.
- Did you wait for her?
- Onu bekledin mi?
- Please wait for Tom here.
- Lütfen Tom'u burada bekleyin.
- Please wait for me at the entrance of the building.
- Lütfen beni binanın girişinde bekleyin.
- We'll wait for him.
- Biz onu bekleyeceğiz.
- I'm going to wait for him.
- Onu bekleyeceğim.
- I think you should wait for me.
- Sanırın beni beklemelisin.
- I will wait for you in front of the radio station.
- Seni radyo istasyonunu önünde bekleyeceğim.
- Tom was right outside waiting for us.
- Tom dışarıda bizi bekliyordu.
- Tom waited for Mary, but she didn't come.
- Tom Mary'yi bekledi ama o gelmedi.
- I'm waiting for Tom to finish doing that.
- Tom'un bunu yapmayı bitirmesini bekliyorum.
- I can't wait for him.
- Onu bekleyemem.
- Were you waiting for me?
- Beni mi bekliyordun?
- In case I am late, you don't have to wait for me.
- Geç kalırsam, beni beklemek zorunda değilsin.
- We can't wait for you.
- Seni bekleyemeyiz.
- He had no intention of waiting for three hours.
- Onun üç saat beklemeye niyeti yoktu.
- I'm supposed to wait for them.
- Onları beklemem gerekiyor.
- We're waiting for you to say something.
- Bir şey demeni bekliyoruz.
- My father insisted on our waiting for the train.
- Babam treni beklememiz için ısrar etti.
- I had to wait for Tom.
- Tom'u beklemek zorundaydım.
- I can wait for another hour.
- Bir saat daha bekleyebilirim.
- I'm waiting for your help.
- Yardımınızı bekliyorum.
- I wonder whether Tom waited for Mary.
- Tom'un Mary'yi bekleyip beklemediğini merak ediyorum.
- Tom told Mary he'd stay in the lobby and wait for her.
- Tom, Mary'ye lobide kalıp onu bekleyeceğini söyledi.
- Should we wait for her here?
- Onu burada mı beklemeliyiz?
- I'll wait for you in the lobby.
- Seni lobide bekleyeceğim.
- I waited for Tom for three hours, but he never came.
- Tom'u üç saat bekledim ama o asla gelmedi.
- I'm still waiting for Tom to do that.
- Ben hâlâ Tom'un bunu yapmasını bekliyorum.
- Did Tom wait for you?
- Tom seni bekledi mi?
- I'll wait for her.
- Onu bekleyeceğim.
- Tom refused to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemeyi reddetti.
- Tom waited for Mary in front of the school.
- Tom, Mary'yi okulun önünde bekledi.
- I will wait for my sister here.
- Kız kardeşimi burada bekleyeceğim.
- I can't wait for him any longer.
- Artık onu bekleyemem.
- She is going to wait for her sister here.
- Kız kardeşini burada bekleyecek.
- Are you sure you want to wait for Tom?
- Tom'u beklemek istediğinden emin misin?
- I think we should wait for her.
- Onu beklememiz gerektiğini düşünüyorum.
- I didn't ask Tom to wait for me.
- Tom'dan beni beklemesini istemedim.
- You have to wait for one month at least.
- En az bir ay beklemeniz gerekiyor.
- We're not going to wait for Tom.
- Tom'u beklemeyeceğiz.
- Thanks for waiting for me.
- Beni beklediğin için teşekkürler.
- We have to wait for him.
- Onu beklemek zorundayız.
- I'll wait for him.
- Onu bekleyeceğim.
- He had no intention of waiting for three hours.
- Üç saat beklemeye hiç niyeti yoktu.
- Tom told Mary not to wait for John.
- Tom Mary'ye John'u beklememesini söyledi.
- I've waited for it.
- Bunun için bekledim.
- I suggest we wait for one more hour.
- Bir saat daha beklemeyi öneriyorum.
- I think we should wait for Tom.
- Sanırım Tom'u beklemeliyiz.
- We waited for Tom to turn up.
- Tom'un gelmesini bekledik.
- They aren't waiting for the bus.
- Onlar otobüs beklemiyorlar.
- You must wait for the next bus.
- Bir sonraki otobüsü beklemelisin.
- We can't wait for Tom.
- Tom'u bekleyemeyiz.
- Tom waited for Mary to come home.
- Tom, Mary'nin eve gelmesini bekledi.
- Shall we wait for you here?
- Sizi burada bekleyelim mi?
- I hate waiting for people.
- İnsanları beklemekten nefret ediyorum.
- I'm waiting for this store to open.
- Bu dükkanın açılmasını bekliyorum.
- I'm willing to wait for a couple of weeks.
- Birkaç hafta beklemeye hazırım.
- Tom was fed up with waiting for Mary.
- Tom Mary'yi beklemekten bıkmıştı.
- Tom can't decide whether to buy a new computer now or wait for a couple of more months.
- Tom yeni bir bilgisayarı şimdi mi alacağına yoksa birkaç ay daha mı bekleyeceğine karar veremiyor.
- I asked Tom not to wait for us.
- Tom'a bizi beklememesini söyledim.
- I'm still waiting for Tom to get here.
- Hala Tom'un gelmesini bekliyorum.
- Are we still waiting for Tom?
- Hâlâ Tom'u bekliyor muyuz?
- He waited for the elevator to come down.
- Asansörün aşağı gelmesini bekledi.
- Ask Tom to wait for me.
- Tom'dan beni beklemesini iste.
- I think I should wait for Tom.
- Sanırım Tom'u beklemeliyim.
- No, I'm waiting for my wife.
- Hayır, karım için bekliyorum.
- I waited for Tom for three hours, but he never showed up.
- Tom'u üç saat bekledim ama o asla ortaya çıkmadı.
- Are we still waiting for Tom?
- Biz hâlâ Tom'u bekliyor muyuz?
- I have friends waiting for me in the lobby.
- Lobide beni bekleyen arkadaşlarım var.
- We'll wait for them.
- Onları bekleyeceğiz.
- It's me they're waiting for.
- Onların beklediği benim.
- I didn't have to wait for very long.
- Çok uzun süre beklemem gerekmedi.
- Tom isn't waiting for us.
- Tom bizi beklemiyor.
- I saw the look on your face when Tom asked you to wait for Mary.
- Tom senden Mary'yi beklemeni istediğinde yüzündeki ifadeyi gördüm.
- Would you have waited for me?
- Beni bekler miydin?
- I waited for Tom.
- Tom'u bekledim.
- I got back in the car and waited for Tom.
- Arabaya geri döndüm ve Tom'u bekledim.
- Should we wait for you here?
- Seni burada mı beklememiz gerekir?
- We're waiting for the main course.
- Ana menüyü bekliyoruz.
- Shall we wait for you here?
- Seni burada bekleyelim mi?
- Wait for a moment outside the room.
- Odanın dışında biraz bekleyin.
- I'll wait for you in here.
- Seni burada bekleyeceğim.
- What are they waiting for?
- Onlar ne için bekliyorlar?
- Did you wait for Tom?
- Tom'u bekledin mi?
- We have to wait for Tom.
- Tom'u beklemeliyiz.
- Tom threw his line in and waited for the fish to bite.
- Tom oltasını attı ve balığın ısırmasını bekledi.
- Let's wait for the rain to stop.
- Yağmurun dinmesini bekleyelim.
- We're waiting for you to finish getting ready.
- Hazırlanmayı bitirmenizi bekliyoruz.
- Will you wait for us at the station?
- Bizi istasyonda bekler misiniz?
- I will wait for you at the bus stop.
- Seni otobüs durağında bekleyeceğim.
- They waited for a decision.
- Onlar bir karar beklediler.
- Tom and Mary didn't wait for John.
- Tom ve Mary John'u beklemediler.
- I suspect Tom won't wait for us.
- Tom'un bizi beklemeyeceğinden şüpheleniyorum.
- I've been lurking all night, waiting for you to come out of your bedroom.
- Bütün gece gizlendim, yatak odandan çıkmanı bekledim.
- I think we had better wait for another 30 minutes.
- Sanırım 30 dakika daha beklesek iyi olacak.
- There are three men in the next room waiting for you.
- Bitişik odada seni bekleyen üç adam var.
- Why don't you wait for just a while longer?
- Azıcık daha beklesene.
- I waited for you for a long time.
- Ben seni uzun bir süre boyunca bekledim.
- We're waiting for dinner.
- Biz akşam yemeğini bekliyoruz.
- Are you waiting for someone?
- Birisini mi bekliyorsun?
- Tom didn't wait for his turn.
- Tom sırasını beklemedi.
- He kept waiting for hours and hours.
- Saatlerce beklemeye devam etti.
- Tom won't have to wait for Mary.
- Tom, Mary'yi beklemek zorunda kalmayacak.
- I'm waiting for someone to tell me what to do.
- Birinin bana ne yapacağımı söylemesi için bekliyorum.
- He waited for him until 10.
- Saat 10'a kadar onu bekledi.
- I'm waiting for a reply.
- Bir cevap bekliyorum.
- Sami has to wait for the answer.
- Sami cevap için beklemek zorunda.
- Will there be anyone waiting for me?
- Beni bekleyen olacak mı?
- I got tired of waiting for Tom to do that.
- Tom'un bunu yapmasını beklemekten yoruldum.
- Tom said Mary waited for him.
- Tom Mary'nin onu beklediğini söyledi.
- The people waiting for the bus seemed impatient.
- Otobüs bekleyen insanlar sabırsız görünüyordu.
- I'm waiting for you in front of the door.
- Seni kapının önünde bekliyorum.
- Your boyfriend got tired of waiting for you and left just now.
- Erkek arkadaşın seni beklemekten sıkıldı ve şimdi gitti.
- I waited for her a long time.
- Onu uzun süre bekledim.
- Will there be anyone waiting for me?
- Beni bekleyen biri olacak mı?
- Even if he doesn't come here, I'll go on waiting for him.
- Buraya gelmese bile, onu beklemeye devam edeceğim.
- She waited for her boyfriend at the station.
- İstasyonda erkek arkadaşını bekledi.
- Tom waited for you all afternoon.
- Tom bütün öğleden sonra seni bekledi.
- I'm waiting for her to leave.
- Onun gitmesini bekliyorum.
- All we can do is wait for Tom.
- Tek yapabileceğimiz Tom'u beklemek.
- We waited for Tom to turn up.
- Biz Tom'un gelmesini bekledik.
- I'm waiting for my mother.
- Annemi bekliyorum.
- Do you think I should wait for Tom?
- Sence Tom'u beklemeli miyim?
- What's it we're waiting for?
- Beklediğimiz nedir?
- He's still waiting for her downstairs.
- Hala onu alt katta bekliyor.
- I'm waiting for a telephone call.
- Bir telefon bekliyorum.
- I'll wait for you in the hotel tomorrow.
- Yarın seni otelde bekleyeceğim.
- We need to wait for Tom.
- Tom'u beklemeliyiz.
- When you get there, wait for a while.
- Oraya gittiğinizde biraz bekleyin.
- I waited for three hours.
- Üç saat bekledim.
- I waited for the bus.
- Otobüsü bekledim.
- Would you mind telling me who you're waiting for?
- Kimi beklediğini söyler misin?
- Tom waited for Mary to begin.
- Tom, Mary'nin başlamasını bekledi.
- We need to wait for the police.
- Polisi beklememiz gerekiyor.
- I'm supposed to wait for Tom.
- Tom'u beklemeliyim.
- She's waiting for you now.
- O şimdi seni bekliyor.
- I couldn't wait for him.
- Onu bekleyemedim.
- Tom stood in front of department store, waiting for it to open.
- Tom mağazanın önünde durmuş açılmasını bekliyordu.
- I'm not waiting for you.
- Seni beklemiyorum.
- There were a lot of people waiting for the bus.
- Otobüs bekleyen çok sayıda insan vardı.
- We'll wait for Tom.
- Tom'u bekleyeceğiz.
- I'm waiting for Tom to do that.
- Tom'un onu yapmasını bekliyorum.
- I've waited for three days.
- Üç gün bekledim.
- Tom waited for Mary for three hours.
- Tom üç saat Mary'yi bekledi.
- Tom is still waiting for you.
- Tom hâlâ seni bekliyor.
- All you have to do is wait for her reply.
- Tek yapman gereken onun cevabını beklemek.
- I hope he will wait for me.
- Umarım o benim için bekler.
- Tom usually waits for me.
- Tom genellikle beni bekliyor.
- Let's wait for the rain to end!
- Yağmurun durmasını bekleyelim!
- Tom waited for the applause to die down before he announced the next song.
- Tom bir sonraki şarkıyı anons etmeden önce alkışların dinmesini bekledi.
- Wait for your sister.
- Kardeşini bekle.
- Tom promised to wait for us.
- Tom bizi beklemek için söz verdi.
- Tom waited for you for a long time.
- Tom uzun süre seni bekledi.
- Tom and Mary didn't wait for John.
- Tom ve Mary John'u beklemedi.
- Let's wait for our turn.
- Sıramızı bekleyelim.
- Well, what are we waiting for?
- Peki, biz ne bekliyoruz?
- What's it we're waiting for here?
- Burada neyi bekliyoruz?
- How much longer do you expect me to wait for you?
- Daha ne kadar seni beklememi umuyorsun?
- Do we need to wait for her?
- Onu beklememize gerek var mı?
- Don't wait for me for dinner.
- Akşam yemeği için beni bekleme.
- I'll wait for you in the car.
- Seni arabada bekleyeceğim.
- Wait for me here.
- Beni burada bekle.
- If Tom and I are late, don't wait for us.
- Eğer Tom ve ben geç kalırsak, bizi beklemeyin.
- I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.
- Burada otobüs beklemektense yürümeyi tercih ederim.
- Let's not wait for Tom any longer.
- Artık Tom'u beklemeyelim.
- Tom's dog is still waiting for him just outside the front door.
- Tom'un köpeği hala ön kapının dışında onu bekliyor.
- He waited for the elevator to come down.
- Asansörün inmesini bekledi.
- I told her to wait for me.
- Ona beni beklemesini söyledim.
- Do we need to wait for Tom?
- Tom'u beklememiz gerekiyor mu?
- I'm waiting for you here.
- Seni burada bekliyorum.
- I'll wait for you in Boston.
- Seni Boston'da bekleyeceğim.
- We're now waiting for the result.
- Şimdi sonuç için bekliyoruz.
- I'm waiting for her to return.
- Onun dönmesini bekliyorum.
- Tom is still at the top of the steps, waiting for you.
- Tom hala merdivenlerin başında seni bekliyor.
- I've been here waiting for you.
- Burada seni bekliyordum.
- Let's wait for Tom here.
- Tom'u burada bekleyelim.
- They're waiting for us.
- Onlar bizi bekliyorlar.
- Hopefully, Tom will wait for me.
- Umarım Tom beni bekler.
- That's what we're waiting for.
- Biz de bunu bekliyorduk.
- I think you should wait for us.
- Sanırım bizi beklemelisin.
- What was Tom waiting for?
- Tom neyi bekliyordu?
- While waiting for bus, I was caught in a shower.
- Otobüs beklerken, bir sağanağa yakalandım.
- Should we wait for it here?
- Onu burada mı bekleyelim?
- Should we wait for you?
- Seni beklemeli miyiz?
- We waited for Tom at the library for thirty minutes, but he never showed up.
- Tom'u kütüphanede otuz dakika bekledik ama o hiç gelmedi.
- Are you waiting for someone?
- Birisini mi bekliyorsunuz?
- Tom and I left right away, but Mary stayed behind to wait for John.
- Tom ve ben hemen ayrıldık, ama Mary John'u beklemek için geride kaldı.
- Wait for me in front of my great-grandson's house.
- Beni büyük torunumun evinin önünde bekle.
- I waited for her till it got dark.
- Hava kararıncaya kadar onu bekledim.
- She's waiting for you at home.
- O seni evde bekliyor.
- I want to wait for them.
- Ben onları beklemek istiyorum.
- Well, what are we waiting for?
- Neyi bekliyoruz?
- I thought that you were going to wait for me.
- Beni bekleyeceğini sanıyordum.
- I didn't have to wait for Tom.
- Tom'u beklemek zorunda değildim.
- They're waiting for an answer.
- Onlar bir cevap bekliyorlar.
- I'm still waiting for my money.
- Ben hâlâ paramı bekliyorum.
- Why don't you wait for just a while longer?
- Neden biraz daha beklemiyorsun?
- I didn't mind waiting for Tom.
- Tom'u beklemeyi düşünmedim.
- We're still waiting for an answer.
- Hala bir cevap bekliyoruz.
- We will wait for you there.
- Biz seni orada bekliyoruz.
- I can't wait for the war to end.
- Savaşın bitmesini bekleyemem.
- Will you wait for us at the station?
- İstasyonda bizi bekleyecek misin?
- Why don't you just take a seat there and wait for her?
- Neden orada oturup onu beklemiyorsun?
- I will wait for you at the bus stop.
- Ben seni otobüs durağında bekleyeceğim.
- I waited for my friend for an hour.
- Bir saat boyunca arkadaşımı bekledim.
- Waiting for Kate, I saw Bob and Mary.
- Kate'i beklerken Bob ve Mary'yi gördüm.
- We didn't wait for Tom.
- Tom'u beklemedik.
- I'm waiting for his telephone call.
- Telefonunu bekliyorum.
- We're waiting for you to finish getting ready.
- Hazırlanmayı bitirmeni bekliyoruz.
- The lines of people waiting for food were longer than before.
- Yiyecek bekleyen insanların oluşturduğu kuyruklar eskisinden daha uzundu.
- I'll wait for you downstairs.
- Seni aşağıda bekleyeceğim.
- Please wait for me at the entrance of the building.
- Lütfen beni binanın girişinde bekle.
- Let's not wait for the others.
- Diğerlerini beklemeyelim.
- Don't wait for us.
- Bizi bekleme.
- Tom says he's waiting for Mary.
- Tom, Mary'yi beklediğini söylüyor.
- Should I wait for them here?
- Onları burada beklemeli miyim?
Show More (1875)
|