|
- Tom doesn't really know French well enough to teach it.
- Tom, öğretmek için Fransızcayı yeterince iyi bilmiyor.
- Are you sure you're well enough to work?
- Çalışmak için yeterince iyi olduğundan emin misin?
- Are you sure you're feeling well enough to see Tom?
- Tom'u görmek için yeterince iyi hissettiğinden emin misin?
- Perhaps I didn't explain it well enough.
- Belki de yeterince iyi anlatamadım.
- Tom knows the situation well enough.
- Tom durumu yeterince iyi biliyor.
- I will come provided I am well enough.
- Yeterince iyi olursam geleceğim.
- I think we know each other well enough.
- Sanırım birbirimizi yeterince iyi tanıyoruz.
- You're being paid well enough, aren't you?
- Sana yeterince iyi ödeniyor, değil mi?
- She is now well enough to wash her hair by herself.
- Artık o tek başına saçını yıkamak için yeterince iyi.
- You're not well enough to do that yet.
- Hâlâ onu yapmak için yeterince iyi görünmüyorsun.
- He will come provided that he is well enough.
- O yeterince iyi olması koşuluyla gelecektir.
- Is Tom well enough to work today?
- Tom bugün çalışmak için yeterince iyi mi?
- Tom isn't well enough to go to school today.
- Tom bugün okula gitmek için yeterince iyi değil.
- I will come provided I feel well enough.
- Kendimi yeterince iyi hissettiğim takdirde, geleceğim.
- My French isn't perfect, but I can communicate well enough.
- Fransızcam mükemmel değil ama yeterince iyi iletişim kurabiliyorum.
- She is now well enough to work.
- O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir.
- Are you sure you're well enough to be out of bed?
- Yataktan kalkmak için yeterince iyi olduğuna emin misin?
- Are they paying you well enough?
- Sana yeterince iyi ödüyorlar mı?
- She played the piano well enough.
- Yeterince iyi piyano çalıyordu.
- You're not well enough to do that yet.
- Onu yapmak için henüz yeterince iyi değilsiniz.
- If you can't explain it simply, you don't understand it well enough.
- Eğer basitçe açıklayamıyorsan, onu yeterince iyi anlamamışsın demektir.
- He can read well enough.
- O yeterince iyi okuyabilir.
- Iron directs heat well enough.
- Demir ısıyı yeterince iyi iletir.
- Iron directs heat well enough.
- Ütü ısıyı yeterince iyi yönlendirir.
- I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
- I'm well enough.
- Yeterince iyiyim.
- You pay me well enough.
- Bana yeterince iyi ödüyorsun.
- He can read well enough.
- Yeterince iyi okuyabiliyor.
- Is Tom well enough to go to school today?
- Tom bugün okula gitmek için yeterince iyi mi?
- My French isn't perfect, but I can communicate well enough.
- Fransızcam mükemmel değil ama yeterince iyi iletişim kurabilirim.
- Are you sure you're well enough to go to school?
- Okula gitmek için yeterince iyi olduğundan emin misin?
- You're not well enough yet to do that.
- Bunu yapmak için henüz yeterince iyi değilsin.
- You're not well enough yet to do that.
- Onu yapmak için henüz yeterince iyi değilsin.
- Tom is now well enough to work.
- Tom artık çalışmak için yeterince iyi.
- I think I can speak French well enough to get by.
- Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- I know the facts well enough.
- Gerçekleri yeterince iyi biliyorum.
- He knows the situation well enough.
- Durumu yeterince iyi biliyor.
- You're being paid well enough, aren't you?
- Yeterince iyi ödeme alıyorsunuz, değil mi?
- I know it well enough.
- Yeterince iyi biliyorum.
- The meat is not well enough cooked.
- Et yeterince iyi pişmemiş.
- I think we know each other well enough.
- Bence birbirimizi yeterince iyi tanıyoruz.
- Are they paying you well enough?
- Onar yeterince iyi ödüyor mu?
- Are you sure you're well enough to go to work?
- İşe gitmek için yeterince iyi misin?
- I'm well enough.
- Ben yeterince iyiyim.
- I will come provided I feel well enough.
- Kendimi yeterince iyi hissederse, geleceğim.
- Tom's not well enough to go to work today.
- Tom bugün işe gitmek için yeterince iyi değil.
- He will come provided that he is well enough.
- Yeterince iyi olduğu takdirde gelecektir.
- I don't speak French well enough!
- Fransızcayı yeterince iyi konuşamıyorum!
- I didn't do my job well enough.
- İşimi yeterince iyi yapmadım.
- The meat is not well enough cooked.
- Et yeterince iyi pişirilmemiş.
- She played the piano well enough.
- Piyanoyu yeterince iyi çaldı.
Show More (48)
|
