|
- We cannot allow anonymous terror to undermine the values of the free and democratic world.
- Anonim terörün özgür ve demokratik dünyanın değerlerini baltalamasına izin veremeyiz.
- They wished to help humanity within the framework of their own world of values, just like many people do today.
- Tıpkı bugün birçok insanın yaptığı gibi, kendi değerler dünyaları çerçevesinde insanlığa yardım etmek istiyorlardı.
- But that difference is part of the reality of our world.
- Ancak bu farklılık dünyamızın gerçekliğinin bir parçasıdır.
- The Erasmus World programme, which we are discussing this evening, is perfectly compatible with this objective.
- Bu akşam görüşmekte olduğumuz Erasmus Dünya programı bu hedefle mükemmel bir şekilde uyumludur.
- This is precisely the wrong message we are sending to the developing world.
- Bu tam da gelişmekte olan dünyaya gönderdiğimiz yanlış bir mesajdır.
- Our world will never be the same again.
- Dünyamız bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
- Erasmus World is now going one step further, both inwards and outwards.
- Erasmus Dünyası şimdi hem içeriye hem de dışarıya doğru bir adım daha ileri gidiyor.
- This moral authority must be safeguarded if we want to live in a world of security and freedom.
- Eğer güvenlik ve özgürlük dolu bir dünyada yaşamak istiyorsak bu ahlaki otorite korunmalıdır.
- Life expectancy has almost doubled in the last fifty years, which has created a completely different world.
- Ortalama yaşam süresi son elli yılda neredeyse iki katına çıktı ve bu da tamamen farklı bir dünya yarattı.
- It is this unique model of true globalisation that we have to take out into the wider world.
- İşte bu eşsiz gerçek küreselleşme modelini daha geniş bir dünyaya taşımalıyız.
- They are not arriving in a ready-made world.
- Hazır bir dünyaya gelmiyorlar.
- The entire world situation has changed following 11 September and in a tragic fashion.
- Tüm dünyadaki durum 11 Eylül sonrasında trajik bir şekilde değişmiştir.
- In Johannesburg, the entire world is talking about sustainable development.
- Johannesburg'da tüm dünya sürdürülebilir kalkınmayı konuşuyor.
- Obviously I welcome the adoption of a European Parliament resolution on the FAO World Food Summit.
- FAO Dünya Gıda Zirvesi'ne ilişkin Avrupa Parlamentosu kararının kabul edilmesini memnuniyetle karşılıyorum.
- Relations between the European Union and the Arab and Muslim world are being tested.
- Avrupa Birliği ile Arap ve Müslüman dünyası arasındaki ilişkiler sınanıyor.
- Small countries must also be able to represent the common foreign and security policy to the outside world.
- Küçük ülkeler de ortak dış ve güvenlik politikasını dış dünyaya karşı temsil edebilmelidir.
- In all major world religions, radicalism is on the rise, something mainly attributable to globalisation.
- Tüm büyük dünya dinlerinde radikalizm yükseliştedir ve bu durum büyük ölçüde küreselleşmeden kaynaklanmaktadır.
- Parliament also proposes that increased orders of military equipment are needed ‘in order to ensure a safer world’.
- Parlamento ayrıca 'daha güvenli bir dünya için' askeri teçhizat siparişlerinin arttırılmasını önermektedir.
- In a world of openness, freedom and democracy, this is unacceptable.
- Açıklık, özgürlük ve demokrasinin olduğu bir dünyada bu kabul edilemez.
- This caused great concern in the democratic world and led to much condemnation.
- Bu durum demokratik dünyada büyük endişe yaratmış ve çok sayıda kınamaya yol açmıştır.
- That is how we sustain our considerable lead in world markets.
- Dünya piyasalarındaki hatırı sayılır liderliğimizi bu şekilde sürdürüyoruz.
- Obviously I welcome the adoption of a European Parliament resolution on the FAO World Food Summit.
- FAO Dünya Gıda Zirvesi'ne ilişkin bir Avrupa Parlamentosu kararının kabul edilmesini memnuniyetle karşılıyorum.
- It has a larger population, it is more powerful and has more solidarity - it can still change world order.
- Daha büyük bir nüfusa sahiptir, daha güçlüdür ve daha fazla dayanışma gösterir; yani hala dünya düzenini değiştirebilir.
- The European Union can thus help to build a world of peace and legality for all nations.
- Avrupa Birliği böylece tüm uluslar için barış ve yasalara uygun bir dünya kurulmasına yardımcı olabilir.
- We have the Beijing Platform for Action adopted by the Fourth UN World Conference on Women in 1995.
- 1995 yılında Dördüncü BM Dünya Kadın Konferansı tarafından kabul edilen Pekin Eylem Platformu'na sahibiz.
- The big picture in this matter is, of course, specifically the United States' relations with the surrounding world.
- Bu konudaki büyük resim elbette özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin çevresindeki dünyayla olan ilişkileridir.
- The peace process and the current conflict between Israel and the Palestinian world are threats to these projects.
- Barış süreci ve İsrail ile Filistin dünyası arasındaki mevcut çatışma bu projelere yönelik tehditlerdir.
- Parliament also proposes that increased orders of military equipment are needed ‘in order to ensure a safer world’.
- Parlamento ayrıca "daha güvenli bir dünya için" askeri teçhizat siparişlerinin arttırılmasını önermektedir.
- A few days later, on 11 September, the entire world was in shock.
- Birkaç gün sonra, 11 Eylül'de tüm dünya şoktaydı.
- The solution cannot and must not be that of world division on the basis of religious beliefs.
- Çözüm, dini inançlar temelinde dünyanın bölünmesi olamaz ve olmamalıdır.
- Some would say that the Lebanese economy is somewhere between the developing world and the City.
- Bazıları Lübnan ekonomisinin gelişmekte olan dünya ile şehir arasında bir yerde olduğunu söyleyebilir.
- They are not arriving in a ready-made world.
- Bunlar hazır bir dünyaya gelmiyorlar.
- We only have one world and we are all responsible for it and its people.
- Sadece bir dünyamız var ve hepimiz ondan ve onun insanlarından sorumluyuz.
- This has to do with relations between the West and the Islam-dominated world.
- Bu olay Batı ile İslam dünyası arasındaki ilişkilerle ilgilidir.
- Times are hard for Europe and even harder for the wider world.
- Avrupa için zor, dünya için ise daha da zor bir dönemden geçiyoruz.
- What sort of world are we living in?
- Nasıl bir dünyada yaşıyoruz?
- And our cut-off point has to be a democratic China, a pole of stability in a multipolar, peaceful world.
- Ve kesme noktamız, çok kutuplu, barışçıl bir dünyada bir istikrar kutbu olan demokratik bir Çin olmalıdır.
- The ideal world is different.
- İdeal dünya farklıdır.
- There is evidence of some progress towards an Islamic society that is in tune with the modern world.
- Modern dünya ile uyumlu bir İslam toplumuna doğru bazı ilerlemeler kaydedildiğine dair kanıtlar bulunmaktadır.
- On 6 July 2002 a very famous world sporting event will start.
- 6 Temmuz 2002 tarihinde çok ünlü bir dünya spor etkinliği başlayacak.
- We live in the same world as the women of Afghanistan.
- Afganistanlı kadınlarla aynı dünyada yaşıyoruz.
- They contribute to the depletion of stocks, which is harmful for both local fishermen and fishermen all over the world.
- Hem yerel balıkçılar hem de tüm dünyadaki balıkçılar için zararlı olan rezerv tükenmesine katkıda bulunuyorlar.
- What fine examples of humanity and solidarity in an increasingly unfeeling world.
- Giderek duygusuzlaşan bir dünyada insanlığın ve dayanışmanın ne güzel örnekleri.
- Finally, what about equal rights per world citizen?
- Son olarak, dünya vatandaşı başına eşit haklar ne olacak?
- I am thinking, for example, of a World Environment Organisation.
- Örneğin Dünya Çevre Örgütü'nü düşünüyorum.
- I dream of a world governed by international law, based on cooperation between all States, large and small.
- Uluslararası hukuk tarafından yönetilen, büyük küçük tüm Devletler arasında işbirliğine dayalı bir dünya hayal ediyorum.
- We live in an imperfect world and the use of thresholds reflects that reality.
- Kusurlu bir dünyada yaşıyoruz ve eşik değerlerin kullanımı da bu gerçeği yansıtmaktadır.
- In particular, how do we save a multilateral world founded upon compromise and upon mutual respect?
- Özellikle de uzlaşma ve karşılıklı saygı üzerine kurulu çok taraflı bir dünyayı nasıl kurtarabiliriz?
- On the contrary, we must strengthen these ties with the Arab and Muslim world.
- Aksine Arap ve Müslüman dünyası ile bu bağları güçlendirmeliyiz.
- In an ideal world, responsible businesses would respond to consumer needs.
- İdeal bir dünyada, sorumlu işletmeler tüketici ihtiyaçlarına cevap verir.
- We are living in a world of paradoxes.
- Bir paradokslar dünyasında yaşıyoruz.
- To arrive in Afghanistan or Kabul is to enter a world that is exclusively male.
- Afganistan'a ya da Kabil'e varmak, sadece erkeklerin olduğu bir dünyaya girmek demektir.
- This House condemns it everywhere, all over the world.
- Bu Meclis bunu her yerde, tüm dünyada kınamaktadır.
- At world level Europe is committed to effective multilateralism.
- Dünya düzeyinde Avrupa etkin çok taraflılığa bağlıdır.
- In that way, we can make our contribution to a more just and more secure world.
- Bu şekilde daha adil ve daha güvenli bir dünyaya katkıda bulunabiliriz.
- Ten years after the first World Summit for Children, the UN has decided to take stock.
- Birinci Dünya Çocuk Zirvesi'nden on yıl sonra BM durum değerlendirmesi yapmaya karar verdi.
- We have seen what he can do to his people, and we fear what he might do to the wider world.
- Kendi halkına neler yapabileceğini gördük ve daha geniş bir dünyaya neler yapabileceğinden korkuyoruz.
- Thousands of people will take part in discussions to come up with a different world order.
- Binlerce insan farklı bir dünya düzeni için yapılacak tartışmalara katılacak.
- In many ways, these show that they are living in a world of their own, detached from reality outside.
- Bunlar birçok yönden, dış gerçeklikten kopuk, kendi dünyalarında yaşadıklarını göstermektedir.
- It is especially important in the changed world that exists after 11 September.
- 11 Eylül'den sonra değişen dünyada özellikle önemlidir.
- There must be a close connection with Erasmus and Erasmus World.
- Erasmus ve Erasmus Dünyası ile yakın bir bağlantı kurulmalıdır.
- In today's globalised world, this fact is all the more obvious.
- Günümüzün küreselleşmiş dünyasında bu gerçek çok daha açık bir şekilde görülmektedir.
- Working together, we can help create a better world for everyone.
- Birlikte çalışarak herkes için daha iyi bir dünya yaratılmasına yardımcı olabiliriz.
- Indeed, over the last year and a half in particular, bloody terrorist brutality has shaken the entire world.
- Gerçekten de, özellikle son bir buçuk yıldır, kanlı terör vahşeti tüm dünyayı sarstı.
- This is the last time I shall say Erasmus World.
- Erasmus Dünyası'ndan burada son kez bahsediyorum.
- Life expectancy has almost doubled in the last fifty years, which has created a completely different world.
- Ortalama yaşam süresi son elli yılda neredeyse iki katına çıkmış ve bu da tamamen farklı bir dünya yaratmıştır.
- The European Union is an emerging world power.
- Avrupa Birliği yükselen bir dünya gücüdür.
- So let the EU supply water to Afghanistan, show responsibility and contribute to a more peaceful world.
- Bırakın AB Afganistan'a su temin etsin, sorumluluk göstersin ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunsun.
- That includes the developing world as well.
- Buna gelişmekte olan dünya da dâhildir.
- This is where everyone will be looking on that World Day and we must come up with a European answer to that problem.
- Dünya Günü'nde herkesin bakacağı yer burası ve bu soruna Avrupalı bir yanıt bulmalıyız.
- Their children should know that the perpetrators have the full contempt of the civilised world.
- Onların çocukları, faillerin uygar dünyanın tüm nefretine sahip olduğunu bilmelidir.
- It reflects the influence and the respect that the Union garners in all parts of our world.
- Bu da Birliğin dünyamızın her yerinde kazandığı etki ve saygıyı yansıtmaktadır.
- Erasmus World is now going one step further, both inwards and outwards.
- Erasmus Dünyası şimdi hem içeride hem de dışarıda bir adım daha ileri gidiyor.
- To make this clearer, let me draw a parallel with the music world.
- Bunu daha açık hale getirmek için müzik dünyası ile bir paralellik kurmama izin verin.
- By a diabolical coincidence, it is aeroplanes that illustrate what sort of a world we are living in today.
- Şeytani bir tesadüf eseri, bugün nasıl bir dünyada yaşadığımızı gösteren şey uçaklardır.
- This could be the starting point for a world environment organisation.
- Bu bir dünya çevre örgütü için başlangıç noktası olabilir.
- This is precisely the wrong message we are sending to the developing world.
- Bu tam da gelişmekte olan dünyaya gönderdiğimiz yanlış mesajdır.
- The most pressing world problems cannot, and should not, be solved by the United States alone.
- Dünyanın en acil sorunları tek başına Amerika Birleşik Devletleri tarafından çözülemez ve çözülmemelidir.
- That is our custom and practice but in a world of BSE and CJD, we cannot be purists.
- Bu bizim geleneğimiz ve uygulamamızdır ancak BSE ve CJD'nin olduğu bir dünyada sadeci davranamayız.
- The gradual opening of the Turkish economy to the outside world has played a key role in this change.
- Türk ekonomisinin dış dünyaya aşamalı olarak açılması bu değişimde kilit bir rol oynamıştır.
- Furthermore, they undermine the other initiatives we are taking to create a fairer world.
- Dahası, daha adil bir dünya yaratmak için başlattığımız diğer girişimleri de baltalıyorlar.
- However, we must seek to reconstruct confidence in a law-based world order.
- Bununla birlikte, hukuk temelli bir dünya düzenine olan güveni yeniden inşa etmeye çalışmalıyız.
- Production has more than quadrupled and world per capita income has doubled.
- Üretim dört kattan fazla arttı ve dünyada kişi başına düşen gelir iki katına çıktı.
- At this very moment, the second United Nations World Assembly on Ageing is taking place in Madrid.
- Şu anda Madrid'de Birleşmiş Milletler Dünya Yaşlanma Asamblesi'nin ikincisi düzenleniyor.
- The G8 should cancel now all IMF and World Bank debts for countries committed to those 2015 development targets.
- G8, 2015 kalkınma hedeflerini taahhüt eden ülkelerin tüm IMF ve Dünya Bankası borçlarını derhal iptal etmelidir.
- There must be a close connection with Erasmus and Erasmus World.
- Erasmus ve Erasmus Dünyası ile yakın bir bağlantı olmalı.
- Last month he was in New York at the United Nations World Children's Summit.
- Geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletler Dünya Çocuk Zirvesi için New York'taydı.
- Your presence here today recalls to us the duty to think beyond introspection and to touch the wider world.
- Bugün burada bulunmanız bize iç gözlemin ötesinde düşünme ve daha geniş bir dünyaya dokunma görevini hatırlatıyor.
- We must not starve the developing world of the benefits of innovation.
- Gelişmekte olan dünyayı inovasyonun faydalarından mahrum bırakmamalıyız.
- A World Anti-Doping Agency code is not enough.
- Dünya Anti-Doping Ajansı kuralları yeterli değildir.
- Aquaculture is the fastest growing sector of world food production.
- Su ürünleri yetiştiriciliği dünya gıda üretiminde en hızlı büyüyen sektördür.
- Nor do I think that the EU has attached appropriate importance to the Johannesburg World Summit.
- AB'nin Johannesburg Dünya Zirvesi'ne gereken önemi verdiğini de düşünmüyorum.
- Weapons of mass destruction must be destroyed and banned in Iraq, throughout the region, and all over the world.
- Kitle imha silahları Irak'ta, bölgede ve tüm dünyada imha edilmeli ve yasaklanmalıdır.
- We live in an imperfect world, and the use of thresholds reflects the reality.
- Kusurlu bir dünyada yaşıyoruz ve eşik değerlerin kullanımı gerçeği yansıtmaktadır.
- This is precisely the aim of the project 'Erasmus World'.
- "Erasmus Dünyası" projesinin amacı da tam olarak budur.
- Women are not even allowed to take part in the distribution of bread under the UN world food programme.
- BM dünya gıda programı kapsamında ekmek dağıtımında kadınların yer almasına bile izin verilmiyor.
- Nor can we support duties affording protection against the developing world.
- Gelişmekte olan dünyaya karşı koruma sağlayan yükümlülükleri de destekleyemeyiz.
- Indeed, unit sales are increasing rapidly in a world where more and more people are living alone.
- Gerçekten de, giderek daha fazla insanın yalnız yaşadığı bir dünyada birim satışlar hızla artmaktadır.
- Since then the situation in the economic world has radically changed.
- O zamandan bu yana ekonomi dünyasındaki durum kökten değişti.
- It accounts for 50% of world textiles exports and 70% of world clothing exports.
- Dünya tekstil ihracatının %50'sini ve dünya giyim ihracatının %70'ini oluşturmaktadır.
- It is the whole problem of the European and world framework, the place of social issues, human issues and citizens.
- Avrupa ve dünya çerçevesinin tüm sorunu, sosyal meselelerin, insani meselelerin ve vatandaşların yeridir.
- It is trade, not aid, that will eliminate world poverty and accelerate sustainable development.
- Dünyadaki yoksulluğu ortadan kaldıracak ve sürdürülebilir kalkınmayı hızlandıracak olan yardım değil ticarettir.
- Erasmus World can be an opportunity to make up for this deficit.
- Erasmus Dünyası bu açığı kapatmak için bir fırsat olabilir.
- When we have put our own house in order, this is when the world will believe that we are credible.
- Kendi evimizi düzene koyduğumuzda, işte o zaman dünya bizim güvenilir olduğumuza inanacaktır.
- This ambivalence is manifesting itself in openness to the outside world and growing uncommunicativeness at home.
- Bu kararsızlık kendini dış dünyaya açıklık ve içeride artan iletişimsizlik olarak gösteriyor.
- A good example is the Istanbul World Radio Conference last spring.
- Geçtiğimiz bahar düzenlenen İstanbul Dünya Radyo Konferansı iyi bir örnektir.
- There is a world of difference between qualified majority and disqualified unanimity.
- Nitelikli çoğunluk ile niteliksiz oybirliği arasında dünya kadar fark vardır.
- The end of the Cold War saw the budding of hope for a peaceful world, and that hope is, unfortunately, waning fast.
- Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte barışçıl bir dünya umudu yeşermişti ve bu umut ne yazık ki hızla azalıyor.
- We hope that this step forward will lead to the development of a common approach to world issues.
- Bu adımın dünya meselelerine yönelik ortak bir yaklaşımın geliştirilmesine yol açacağını umuyoruz.
- The biggest terrorist attack to date against the civilised world took place three days after the Durban Conference.
- Uygar dünyaya yönelik bugüne kadarki en büyük terör saldırısı Durban Konferansından üç gün sonra gerçekleşti.
- The first world congress against capital punishment was held in Strasbourg in June.
- İdam cezasına karşı ilk dünya kongresi Haziran ayında Strasbourg'da düzenlendi.
- These are the three cornerstones of a better world.
- Bunlar daha iyi bir dünyanın üç temel taşıdır.
- Surely, when we build a better world it must be based on some absolute cornerstones.
- Elbette, daha iyi bir dünya inşa ettiğimizde bunun bazı mutlak temel taşlara dayanması gerekir.
- We need transatlantic partnership for the benefit of world security.
- Dünya güvenliği için transatlantik ortaklığa ihtiyacımız var.
- Erasmus World must not be the new Trojan horse of European federalism in the teaching profession.
- Erasmus Dünyası, öğretmenlik mesleğinde Avrupa federalizminin yeni Truva atı olmamalıdır.
- We are becoming a smaller component of the entire world.
- Tüm dünyanın daha küçük bir parçası haline geliyoruz.
- This could be the starting point for a world environment organisation.
- Bu, bir dünya çevre örgütü için başlangıç noktası olabilir.
- A weekend ban, well-known in the transport world, is being recommended by Dutch fishermen.
- Taşımacılık dünyasında iyi bilinen bir hafta sonu yasağı Hollandalı balıkçılar tarafından tavsiye ediliyor.
- As such, the Internet is a vital weapon in the fight for a better world.
- Bu nedenle İnternet daha iyi bir dünya için verilen mücadelede hayati bir silahtır.
- It offers citizen security and fair freedoms in the digital world.
- Vatandaşa dijital dünyada güvenlik ve adil özgürlükler sunar.
- It is in the process of becoming true at world level.
- Bu, dünya düzeyinde gerçekleşme sürecindedir.
- These are the things that sow frustration and tension in relations between the developing world and the West.
- Gelişmekte olan dünya ile Batı arasındaki ilişkilerde hayal kırıklığı ve gerginlik yaratan şeyler bunlardır.
- We need a world economic and social order that is fairer and more just.
- Daha adil ve hakkaniyetli bir dünya ekonomik ve sosyal düzenine ihtiyacımız var.
- When I now gauge the Commission's reaction to what has happened in Germany, then there is a world of difference.
- Şimdi Komisyon'un Almanya'da olanlara tepkisini ölçtüğümde ise arada dünya kadar fark olduğunu görüyorum.
- Public service broadcasters have a crucial role to play in the digital world.
- Kamu hizmeti yayıncılarının dijital dünyada oynayacakları çok önemli bir rol vardır.
- In a world of openness, freedom and democracy, this is unacceptable.
- Açıklık, özgürlük ve demokrasinin hakim olduğu bir dünyada bu kabul edilemez.
- It is afraid of the modern world, a world of change and innovation.
- Değişim ve yenilik dünyası olan modern dünyadan korkuyor.
- The problem with this picture is quite simply that it does not match the reality of the patent world.
- Bu tabloyla ilgili sorun patent dünyasının gerçekliğiyle düpedüz uyuşmamasıdır.
- Rich world states should search their own conscience.
- Zengin dünya devletleri kendi vicdanlarını sorgulamalıdır.
- We live in a world characterised by great material wealth, but the wealth is unevenly distributed.
- Büyük bir maddi zenginliğe sahip bir dünyada yaşıyoruz, ancak bu zenginlik eşitsiz bir şekilde dağılmış durumda.
- Those in custody are cut off from the outside world.
- Gözaltındakilerin dış dünya ile bağlantıları kesiliyor.
- This is like going to the football World Cup in Korea and saying that you want to watch hockey.
- Bu, Kore'deki Dünya Futbol Kupası'na gidip hokey izlemek istediğinizi söylemeye benziyor.
- As I am fond of saying, a world fit for children must also be a world fit for the family.
- Söylemeyi sevdiğim gibi çocuklara uygun bir dünya aynı zamanda aileye de uygun bir dünya olmalıdır.
- There has already been fairly widespread world concern expressed about these shipments.
- Bu sevkiyatlar konusunda dünyada oldukça yaygın bir endişe zaten dile getirilmektedir.
- Should they not enjoy the same international protection as all their colleagues in the music world?
- Müzik dünyasındaki tüm meslektaşlarıyla aynı uluslararası korumadan yararlanmamaları gerekmez mi?
- So let the EU supply water to Afghanistan, show responsibility and contribute to a more peaceful world.
- Bırakın AB Afganistan'a su sağlasın, sorumluluk göstersin ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunsun.
- Further, it takes serious note of our responsibilities towards the developing world.
- Ayrıca, gelişmekte olan dünyaya karşı sorumluluklarımıza da ciddi bir şekilde dikkat çekmektedir.
- Erasmus World will indeed build bridges, bridges between Europe and the other continents.
- Erasmus Dünyası gerçekten de Avrupa ve diğer kıtalar arasında köprüler kuracaktır.
- We will stage the 2002 World Cup successfully as befits one of the greatest festivals for humankind.
- İnsanlık için en büyük festivallerden birine yakışır şekilde 2002 Dünya Kupasını başarıyla düzenleyeceğiz.
- The very suggestion that it might be the other way round makes us lose credibility in the eyes of the outside world.
- Bunun tam tersi olabileceğine dair bir öneri, dış dünyanın gözünde güvenilirliğimizi kaybetmemize neden olur.
- What credibility would we then have in the surrounding world?
- O zaman çevremizdeki dünyada nasıl bir güvenilirliğimiz olur?
- Mario Monti and I have established contacts with the footballing world.
- Mario Monti ve ben futbol dünyası ile temaslar kurduk.
- But we can also turn our vulnerable world into a safer world.
- Ancak savunmasız dünyamızı daha güvenli bir dünyaya da dönüştürebiliriz.
- To decrease noise in factories and ensure that only a small proportion of this noise penetrates into the outside world.
- Fabrikalardaki gürültüyü azaltmak ve bu gürültünün sadece küçük bir kısmının dış dünyaya nüfuz etmesini sağlamak.
- Some damage, given human nature and the fallen world we live in, is inevitable.
- İnsan doğası ve içinde yaşadığımız düşmüş dünya göz önüne alındığında bir miktar zarar kaçınılmazdır.
- Mr President, there is a world of difference between the words ‘must’ and ‘may’.
- Sayın Başkan, "olmalı" ve "olabilir" kelimeleri arasında dünya kadar fark vardır.
- This caused great concern in the democratic world and led to much condemnation.
- Bu durum demokratik dünyada büyük endişeye yol açmış ve çok sayıda kınamaya neden olmuştur.
- What is of the utmost importance to us in the political world, they produce 80% of taxes.
- Siyaset dünyasında bizim için son derece önemli olan vergilerin %80'ini onlar üretiyor.
- Is it really more important to allow American soldiers to commit war crimes than to build a safer world?
- Amerikan askerlerinin savaş suçu işlemesine izin vermek, daha güvenli bir dünya inşa etmekten gerçekten daha mı önemli?
- This will benefit consumers all over the world, as well as industry.
- Bu, tüm dünyadaki tüketicilerin yanı sıra endüstriye de fayda sağlayacaktır.
- As we are all too aware, we live in a dangerous world.
- Hepimizin farkında olduğu üzere, tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz.
- On 6 July 2002 a very famous world sporting event will start.
- 6 Temmuz 2002 tarihinde çok ünlü bir dünya spor etkinliği başlayacaktır.
- We live in a different world.
- Biz farklı bir dünyada yaşıyoruz.
- It is at the very heart of world injustice, which condemns millions of people to poverty and distress.
- Kahve, milyonlarca insanı yoksulluk ve sıkıntıya mahkum eden dünya adaletsizliğinin tam kalbinde yer almaktadır.
- The Special World Olympics will take place in summer 2003 in Dublin.
- Özel Dünya Olimpiyatları 2003 yazında Dublin'de gerçekleştirilecektir.
- Mr President, there is a world of difference between the words ‘must’ and ‘may’.
- Sayın Başkan, 'olmalı' ve 'olabilir' kelimeleri arasında dünya kadar fark vardır.
- What we must do, of course, is take initiatives and introduce regulations at world level.
- Elbette yapmamız gereken şey inisiyatif almak ve dünya düzeyinde düzenlemeler getirmektir.
- The European Union must stand for a European model of society and for a European world vision.
- Avrupa Birliği, bir Avrupa toplum modeli ve bir Avrupa dünya vizyonunu temsil etmelidir.
- Old Europe must prove itself capable of setting out a vision of a new world.
- Yaşlı Avrupa yeni bir dünya vizyonu ortaya koyma kapasitesine sahip olduğunu kanıtlamalıdır.
- Then there are others who, like France, retain the idea of a world organised into nations.
- Fransa gibi, uluslar halinde örgütlenmiş bir dünya fikrini muhafaza eden başkaları da var.
- There is a world of difference between qualified majority and disqualified unanimity.
- Nitelikli çoğunluk ile niteliksiz oy birliği arasında dünya kadar fark vardır.
- But we can also turn our vulnerable world into a safer world.
- Ama aynı zamanda savunmasız dünyamızı daha güvenli bir dünyaya dönüştürebiliriz.
- The status of world player cannot be decreed; it must be earned.
- Dünya oyuncusu statüsüne karar verilemez; bu statü kazanılmalıdır.
- For instance, World Food Programme assistance is provided through the Russian organisation.
- Örneğin, Dünya Gıda Programı yardımı Rus kuruluşu aracılığıyla sağlanmaktadır.
- In 2001 the entire world supported George Bush and the United States in the fight against terrorism.
- 2001 yılında tüm dünya terörizme karşı mücadelede George Bush ve ABD'yi destekledi.
- We must show the surrounding world that we are in a position to engage in realistic budgeting.
- Çevremizdeki dünyaya gerçekçi bir bütçeleme yapabilecek durumda olduğumuzu göstermeliyiz.
- The picture in the developing world is even worse.
- Gelişmekte olan dünyadaki tablo daha da kötüdür.
- The transparency of relations between the European institutions and the outside world is a recurring concern.
- Avrupa kurumları ile dış dünya arasındaki ilişkilerin şeffaflığı sürekli tekrarlanan bir endişe kaynağıdır.
- They contribute to the depletion of stocks, which is harmful for both local fishermen and fishermen all over the world.
- Hem yerel balıkçılar hem de tüm dünyadaki balıkçılar için zararlı olan rezerv tükenmesine neden olurlar.
- There is evidence of some progress towards an Islamic society that is in tune with the modern world.
- Modern dünya ile uyumlu bir İslam toplumuna doğru bazı ilerlemeler kaydedildiğine dair kanıtlar var.
- This does not prevent us from sharing and enjoying the same world together.
- Bu, aynı dünyayı birlikte paylaşmamızı ve tadını çıkarmamızı engellemez.
- The EU has a particular responsibility for peace and stability in a world that is coming ever closer together.
- AB, giderek birbirine yaklaşan bir dünyada barış ve istikrar için özel bir sorumluluğa sahiptir.
- We are now discussing our report on the situation in world shipbuilding.
- Şu anda dünya gemi inşasındaki duruma ilişkin raporumuzu görüşüyoruz.
- The transparency of relations between the European institutions and the outside world is a recurring concern.
- Avrupa kurumları ile dış dünya arasındaki ilişkilerin şeffaflığı yinelenen bir endişe kaynağıdır.
- There has to be recognition that there is a world of difference between motorway and urban driving.
- Otoyol ve şehir içi sürüş arasında dünya kadar fark olduğu kabul edilmelidir.
- In an ultra-liberal world, this is a very important sign.
- Ultra-liberal bir dünyada bu çok önemli bir işarettir.
- Instead, I had hoped that they would all be motivated by the need to enhance western security in a dangerous world.
- Bunun yerine hepsinin, tehlikeli bir dünyada Batı'nın güvenliğini artırma ihtiyacıyla motive olacağını umuyordum.
- The end of the Cold War saw the budding of hope for a peaceful world, and that hope is, unfortunately, waning fast.
- Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte barışçıl bir dünya umudu yeşermişti ve ne yazık ki bu umut hızla azalıyor.
- Is it really more important to allow American soldiers to commit war crimes than to build a safer world?
- Amerikan askerlerinin savaş suçu işlemesine izin vermek gerçekten daha güvenli bir dünya inşa etmekten daha mı önemli?
- Let us at least help the Afghan people and the civilised world to overcome terrorists and fundamentalists.
- En azından Afgan halkına ve medeni dünyaya teröristlerin ve köktendincilerin üstesinden gelmeleri için yardımcı olalım.
- Europe was one quarter of the entire world.
- Avrupa tüm dünyanın dörtte biriydi.
- We also ask the Commission to support the creation of a world fund to combat hunger and poverty.
- Ayrıca Komisyondan açlık ve yoksullukla mücadele için bir dünya fonu oluşturulmasını desteklemesini istiyoruz.
- This strikes me as playing at a topsy-turvy world, as a peace project costs a fair bit.
- Bu bana, bir barış projesinin oldukça maliyetli olduğu düşünülürse, dünyanın tersine döndüğü izlenimini veriyor.
- We do not live in an ideal world in which everybody would welcome humanitarian action just like that.
- Herkesin bu şekilde insani bir eylemi memnuniyetle karşılayacağı ideal bir dünyada yaşamıyoruz.
- Yet the developing world cannot be left out of multilateral trade liberalisation.
- Yine de gelişmekte olan dünya çok taraflı ticaretin serbestleştirilmesinin dışında bırakılamaz.
- A perspective from the developing world is conspicuous by its absence.
- Gelişmekte olan dünyadan bir bakış açısının yokluğu dikkat çekicidir.
- These are world stocks for everyone, and first of all also for those countries.
- Bunlar herkes için ve öncelikle de bu ülkeler için dünya rezervleridir.
- It has also become an example for legislation on a world scale.
- Aynı zamanda dünya ölçeğindeki mevzuat için de bir örnek haline gelmiştir.
- The EU cannot bear the responsibility for the entire world alone.
- AB tüm dünyanın sorumluluğunu tek başına taşıyamaz.
- We have not reached that point yet at world level.
- Dünya düzeyinde henüz o noktaya ulaşmış değiliz.
- In the same way, the research world is partitioned.
- Aynı şekilde araştırma dünyası da bölünmüş durumda.
- The Roadmap is essentially a method which the European Union applies all over the world.
- Yol Haritası esasen Avrupa Birliği'nin tüm dünyada uyguladığı bir yöntemdir.
- We all want the UN to remain the cornerstone of world order.
- Hepimiz BM'nin dünya düzeninin temel taşı olmaya devam etmesini istiyoruz.
- It is certainly true that this issue calls for legislation at world level, but the European Union has to press ahead.
- Bu konunun dünya düzeyinde mevzuat gerektirdiği kesinlikle doğrudur, ancak Avrupa Birliği'nin ilerlemesi gerekmektedir.
- The Americans are there when you need them, ready to fight and die for a world of freedom and democracy.
- Amerikalılar ihtiyaç duyduğunuzda yanınızdadır, özgürlük ve demokrasi dolu bir dünya için savaşmaya ve ölmeye hazırdır.
- The European Union is on trial before the court of world democratic opinion.
- Avrupa Birliği, dünya demokratik kamuoyu mahkemesi önünde yargılanmaktadır.
- This is essential if the EU is to make a major contribution to the Rio+10 world summit in 2002.
- AB'nin 2002'deki Rio+10 dünya zirvesine önemli bir katkıda bulunabilmesi için bu şarttır.
- These are key to promoting a safer world.
- Bunlar daha güvenli bir dünya için kilit öneme sahiptir.
- It is important to express ourselves clearly vis-à-vis the outside world.
- Dış dünyaya karşı kendimizi net bir şekilde ifade etmek önemlidir.
- In a world of increasing globalisation, however, we cannot shirk our international responsibility.
- Ancak küreselleşmenin giderek arttığı bir dünyada uluslararası sorumluluğumuzdan kaçamayız.
- Nowadays, we know a very great deal indeed about the living world.
- Günümüzde içinde yaşadığımız dünya hakkında gerçekten de çok şey biliyoruz.
- The poorest people in this world have to live on one dollar.
- Dünyanın en yoksul insanları bir dolarla yaşamak zorunda.
- People in solitary confinement are totally cut off from the outside world.
- Hücre hapsindeki insanlar dış dünyadan tamamen koparılmış durumdalar.
- The civilised world, all civilised people, all people aware of their own dignity, are against war.
- Uygar dünya, tüm uygar insanlar, kendi haysiyetlerinin farkında olan tüm insanlar savaşa karşıdır.
- International agreements that oblige states to apply zero tolerance are not going to produce a drugs-free world.
- Devletleri sıfır tolerans uygulamaya zorlayan uluslararası anlaşmalar uyuşturucusuz bir dünya yaratmayacaktır.
- It is certainly true that this issue calls for legislation at world level, but the European Union has to press ahead.
- Bu konunun dünya düzeyinde mevzuat gerektirdiği kesinlikle doğrudur, ancak Avrupa Birliği ilerlemek zorundadır.
- A whole world turns in abhorrence upon Iran.
- Bütün bir dünya İran'a nefretle bakıyor.
- If such behaviour goes on here, in this very House, imagine what can happen in the wider world.
- Eğer bu tür davranışlar burada, bu Mecliste devam ediyorsa, daha geniş bir dünyada neler olabileceğini bir düşünün.
- This ambivalence is manifesting itself in openness to the outside world and growing uncommunicativeness at home.
- Bu kararsızlık, dış dünyaya açıklık ve içeride artan iletişimsizlik şeklinde kendini göstermektedir.
- Then there are others who, like France, retain the idea of a world organised into nations.
- Fransa gibi uluslar halinde örgütlenmiş bir dünya fikrini savunan başkaları da var.
- Beyond what you've achieved there's a whole world of possibilities.
- Başardıklarınızın ötesinde, kocaman bir olasılıklar dünyası da var.
- Beyond what you've achieved there's a whole world of possibilities.
- Elde ettiklerinizin ötesinde koca bir olasılıklar dünyası var.
- Like I said, kid, small world.
- Dediğim gibi evlat, dünya çok küçük.
- A lovely girl like that with no one else in the whole world.
- Böyle güzel bir kızın dünyada başka kimsesi yok.
- Statistically, the cold is the most commonly occurring illness in the entire world.
- İstatistiksel olarak nezle, tüm dünyada en sık rastlanan hastalıktır.
- This barren world is the last outpost of life on Kilimanjaro.
- Bu çorak dünya Kilimanjaro'daki yaşamın son noktasıdır.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin hemen dışında keşfedilmeye hazır koskoca bir dünya var.
- The spiritual world exists.
- Ruhani dünya vardır.
- Yes, one could imagine a very pleasant world.
- Evet, insan çok hoş bir dünya hayal edebilir.
- A lovely girl like that with no one else in the whole world.
- Onun gibi tatlı bir kızın koca dünyada kimsesi yok.
- A tremendous railway accident has hurried hundreds of passengers into another world.
- Muazzam bir demiryolu kazası yüzlerce yolcuyu başka bir dünyaya sürükledi.
- The material world is constantly changing; therefore, it "is and is not."
- Maddi dünya sürekli değişir; bu nedenle de "hem vardır hem yoktur".
- Writing for the web, however, is a whole different world.
- Ancak, internet siteniz için yazmak bambaşka bir dünya.
- Like a gift from another world.
- Sanki öbür dünyadan gönderilen bir hediye gibi.
- There's a whole world outside the ring.
- Ringin dışında koskoca bir dünya var.
- Like a gift from another world.
- Öbür dünyadan gelen bir hediye gibi.
- It is a costly world to live in these days.
- Bugünlerde yaşamak pahalı bir dünya.
- And that's all that I want in this whole world, is for my two girls to be waiting there for me.
- Ve şu koskoca dünyada istediğim tek şey, iki kızımın da beni orada bekliyor olması.
- The modern world is steadily moving towards a new financial ecosystem.
- Modern dünya istikrarlı bir şekilde yeni bir finansal ekosisteme doğru ilerliyor.
- She had her substance abuse, and I had this whole other world.
- Onun madde bağımlılığı vardı ve benim apayrı koca bir dünyam.
- They are trying to become a new world power.
- Yeni bir dünya gücü olmaya çalışıyorlar.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen koca bir dünya var.
- Imagine a world in which everyone is blind.
- Herkesin kör olduğu bir dünya hayal edin.
- We've built this story and world together.
- Bu hikayeyi ve dünyayı birlikte inşa ettik.
- Statistically, the cold is the most commonly occurring illness in the entire world.
- İstatistiklere göre, soğuk algınlığı tüm dünyada en sık görülen hastalık.
- That vision was a message sent to me from another world.
- Bu görünenler bana başka bir dünyadan gönderilen bir mesajdı.
- It is about a world lost in post-truth and fake identities.
- Gerçek ötesi ve sahte kimlikler içinde kaybolmuş bir dünya hakkında.
- The entire world is under the influence of tobacco as a deadly industry.
- Tüm dünya ölümcül bir sanayi olan tütünün etkisi altına girmiş durumda.
- There is a whole world to be discovered just outside the nearest window.
- En yakın pencerenin hemen dışında keşfedilecek koskoca bir dünya var.
- They exist in a place between our world and another.
- Bizim dünyamızla başka bir dünya arasında bir yerde yaşıyorlar.
- Imagine a world where the government controls everything.
- Hükümetin her şeyi kontrol ettiği bir dünya hayal edin.
- It's a cold, grey world outside, stay here.
- Dışarıda soğuk ve gri bir dünya var, siz burada kalın.
- But the rich world he created would outlive his personal prejudices.
- Ancak yarattığı zengin dünya onun kişisel önyargılarından daha uzun ömürlü olacaktı.
- Behold, I beg of Thee peace in this world and the hereafter.
- İşte, senden dünyada ve ahirette esenlik diliyorum.
- Lawrence introduced me to a world of culture and opportunity.
- Lawrence beni kültür ve fırsatlarla dolu bir dünyayla tanıştırdı.
- Pollinators are significant contributors to world food production and nutritional security.
- Tozlayıcılar dünya gıda üretimine ve beslenme güvenliğine önemli katkılarda bulunmaktadır.
- Behold, I beg of Thee peace in this world and the hereafter.
- Bak, sana dünya ve ahirette selamet diliyorum.
- And then I saw a different earthly world.
- Ve sonra farklı bir dünyevi dünya gördüm.
- There is a whole world to be discovered just outside the nearest window.
- En yakın pencerenin hemen dışında keşfedilecek koca bir dünya var.
- A tremendous railway accident has hurried hundreds of passengers into another world.
- Büyük bir tren kazası, yüzlerce yolcuyu öbür dünyaya göndermişti.
- There's a whole wide world out there you've never experienced before.
- Daha önce deneyimlemediğin koskoca bir dünya var orada.
- Like a gift from another world.
- Başka bir dünyadan bir hediye gibi.
- A world so unreal and yet, at once, so frightening.
- Çok gerçek dışı ve aynı zamanda çok korkutucu bir dünya.
- Imagine a world in which everyone is blind.
- Herkesin kör olduğu bir dünya düşünün.
- There is a visible and an invisible world.
- Görünen ve görünmeyen bir dünya var.
- You are creating a world from scratch and inviting people into it.
- Sıfırdan bir dünya yaratıyorsunuz ve insanları içine davet ediyorsunuz.
- She had her substance abuse, and I had this whole other world.
- Onun madde bağımlılığı vardı, benim ise bambaşka bir dünyam.
- The spiritual world exists.
- Manevi dünya mevcuttur.
- There's a whole wide world out there you've never experienced before.
- Dışarıda daha önce hiç tecrübe etmediğiniz kocaman bir dünya var.
- Facebook is now a world of its own.
- Facebook artık başlı başına bir dünya.
- The big world out there is always happening all at once.
- Dışarıdaki büyük dünyada her şey bir anda olup bitiyor.
- It's a cold, grey world outside, stay here.
- Dışarıda soğuk, gri bir dünya var, sen burada kal.
- Second, the scientific world conception is marked by application of a certain method, namely logical analysis.
- İkincisi, bilim dünyasının anlayışı belirli bir yöntemin, yani mantıksal çözümleme ile belirlenir.
- A world ready for the righteous and the pure to inherit.
- Erdemli ve saf olanlara miras kalmaya hazır bir dünya.
- Lawrence introduced me to a world of culture and opportunity.
- Lawrence beni bir kültür ve imkanlar dünyasıyla tanıştırdı.
- Like I said, kid, small world.
- Dediğim gibi evladım, dünya küçük.
- This extraordinary variety is consistent with the diverse expectations of world markets.
- Bu olağanüstü çeşitlilik, dünya piyasalarının farklı beklentileriyle uyumludur.
- Beyond what you've achieved there's a whole world of possibilities.
- Başardıklarınızın ötesinde bir dolu olasılıklar dünyası var.
- We live in an automated world now, so these things are necessary.
- Artık otomatikleşmiş bir dünyada yaşıyoruz, dolayısıyla bunlar gerekli.
- Early man had to compete with the whole animal world for his food.
- İlk insanlar yiyecek için tüm hayvan dünyasıyla rekabet etmek zorundaydı.
- A lovely girl like that with no one else in the whole world.
- Dünyada kimsesi olmayan sevimli bir kız.
- The entire world is under the influence of tobacco as a deadly industry.
- Tüm dünya ölümcül bir sektör olan tütünün etkisi altındadır.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen kocaman bir dünya var.
- Second, the scientific world conception is marked by application of a certain method, namely logical analysis.
- İkinci olarak, bilimsel dünya anlayışı belirli bir yöntemin, yani mantıksal çözümlemenin uygulanmasıyla belirginleşir.
- So you see, the microscopic world is even more impressive than science fiction.
- Gördüğünüz gibi mikroskobik dünya bilim kurgudan bile daha etkileyici.
- Liza, there's a whole other world outside of that courtroom.
- Liza, o mahkeme salonunun dışında bambaşka bir dünya var.
- And everyone knows our world is full of them.
- Ve herkes dünyamızın onlarla dolu olduğunu biliyor.
- The three-dimensional world we thought we lived in is only what we see.
- Yaşadığımızı sandığımız üç boyutlu dünya sadece gördüklerimizden ibarettir.
- And that's all that I want in this whole world, is for my two girls to be waiting there for me.
- Ve bu koca dünyada tek istediğim şey, iki kızımın beni orada bekliyor olması.
- Anemia is considered the most common world nutritional deficiency.
- Anemi, dünyadaki en yaygın beslenme eksikliği olarak kabul edilmektedir.
- She had her substance abuse, and I had this whole other world.
- Onun madde bağımlılığı vardı, benimse bundan farklı koca bir dünyam.
- There's a whole world you know nothing about.
- Hakkında hiçbir şey bilmediğin koca bir dünya var.
- Statistically, the cold is the most commonly occurring illness in the entire world.
- İstatistiksel olarak soğuk algınlığı tüm dünyada en sık görülen hastalıktır.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin dışında keşfedilmeyi bekleyen koskoca bir dünya var.
- This could be a big problem for a warming world.
- Bu, ısınan bir dünya için büyük bir sorun olabilir.
- There's a whole world inside him.
- Onun içinde kocaman bir dünya var.
- A world in which the laws of physics and nature are designed and controlled by him.
- Fizik ve doğa kanunlarının onun tarafından tasarlandığı ve kontrol edildiği bir dünya.
- The entire world is waiting for your word.
- Tüm dünya sizin sözünüzü bekliyor.
- There's a whole world inside him.
- Onun içinde koca bir dünya var.
- Today, the whole scientific world recognises these as counterfeit.
- Bugün tüm bilim dünyası bunların sahte olduğunu kabul ediyor.
- And that's all that I want in this whole world, is for my two girls to be waiting there for me.
- Ve bu koca dünyada tek istediğim şey iki kızımın beni orada beklemesi.
- Vicky, you could dance anywhere else in the whole world.
- Vicky, dünyanın herhangi bir yerinde dans edebilirsin.
- The third is Nephesch, NPSh, the animal life and desires corresponding to Yesod and the material and sensual world.
- Üçüncüsü Nephesch, NPSh, Yesod'a ve maddi ve duyusal dünyaya karşılık gelen hayvan yaşamı ve arzularıdır.
- Think of a world where the government controls everything.
- Hükümetin her şeyi kontrol ettiği bir dünya düşünün.
- Imperialism consolidated the mixture of cultures and identities on a world scale.
- Emperyalizm, dünya ölçeğinde kültürlerin ve kimliklerin karışımını pekiştirdi.
- This is a world you know nothing about.
- Bu, hakkında hiçbir şey bilmediğin bir dünya.
- The entire world is under the influence of tobacco as a deadly industry.
- Tüm dünya ölümcül bir endüstri olan tütünün etkisi altında.
- Because only you and I saw it, out of the whole world.
- Çünkü koca dünyada sadece sen ve ben gördük onu.
- There's a whole world outside the ring.
- Ringin dışında koca bir dünya var.
- There is a whole world waiting for you.
- Seni bekleyen koskoca bir dünya var.
- Imagine a world where the government controls everything.
- Hükümetin her şeyi kontrol ettiği bir dünya düşünün.
- Behold, I beg of Thee peace in this world and the hereafter.
- İşte, senden dünya ve ahirette esenlik diliyorum.
- A tremendous railway accident has hurried hundreds of passengers into another world.
- Büyük bir tren kazası yüzlerce yolcuyu başka bir dünyaya sürüklemiştir.
- It's just a different world.
- Bu sadece farklı bir dünya.
- There's a whole world ready to be explored right outside the window.
- Pencerenin hemen dışında keşfedilmeye hazır koca bir dünya var.
- I feel this reality is a true shame to the cinema world.
- Bu gerçekliğin sinema dünyası için gerçek bir utanç olduğunu düşünüyorum.
- There's a whole wide world out there you've never experienced before.
- Dışarıda daha önce hiç yaşamadığınız kocaman bir dünya var.
- Lawrence introduced me to a world of culture and opportunity.
- Lawrence beni kültür ve imkan dünyasıyla tanıştırdı.
- Punjabi has about 88 million mother tongue speakers all over the world.
- Pencapçanın tüm dünyada yaklaşık 88 milyon anadil konuşucusu vardır.
- They exist in a place between our world and another.
- Bizim dünyamızla diğeri arasında bir yerde var oluyorlar.
- Early man had to compete with the whole animal world for his food.
- İlk insanların yiyecek için hayvan dünyasının bütünüyle rekabet etmesi gerekmekteydi.
- Vicky, you could dance anywhere else in the whole world.
- Vicky, koca dünyada başka herhangi bir yerde dans edebilirsin.
- Liza, there's a whole other world outside of that courtroom.
- Liza, o mahkeme salonunun dışında kocaman bir dünya var.
- It's a cold, grey world outside, stay here.
- Dışarısı soğuk, gri bir dünya, burada kal.
- Vicky, you could dance anywhere else in the whole world.
- Vicky, dünyanın her yerinde dans edebilirsin.
- Liza, there's a whole other world outside of that courtroom.
- Liza, mahkeme salonunun dışında koca bir dünya var.
- Influencer marketing continues to grow rapidly and integrate into the digital world.
- Etkileyici pazarlama hızla büyümeye ve dijital dünyaya entegre olmaya devam ediyor.
- May created quite a world for herself after she got here.
- May buraya geldikten sonra kendine kocaman bir dünya yarattı.
- Influencer marketing continues to grow rapidly and integrate into the digital world.
- Etkileyici pazarlama hızla büyüyerek dijital dünyaya entegre olmaya devam ediyor.
- That vision was a message sent to me from another world.
- Bu görüntü bana başka bir dünyadan gönderilen bir mesajdı.
- We live in a very complicated world.
- Biz çok karmaşık bir dünyada yaşıyoruz.
- Because of their rarity, pandas have become a world treasure.
- Nadir oldukları için, pandalar bir dünya mirası haline gelmiştir.
- Esperanto is spoken all over the world.
- Esperanto tüm dünyada konuşuluyor.
- Layla created a fantasy world.
- Leyla bir fantezi dünyası yarattı.
- He is a physicist famous not only in Japan but all over the world.
- O sadece Japonya'da değil, tüm dünyada ünlü bir fizikçidir.
- This book is translated into 36 languages and has been published in more than a 100 countries all over the world.
- Bu kitap 36 dile çevrildi ve tüm dünyada 100'den fazla ülkede yayımlandı.
- What an awful world to live in!
- Yaşamak için ne korkunç bir dünya!
- He lives in a world of fantasy.
- O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.
- The Netherlands have won the 2010 World Cup.
- Hollanda 2010 Dünya Kupası'nı kazandı.
- Turkey remains Europe's bridge to the Muslim world.
- Türkiye, Avrupa'nın Müslüman dünyasına açılan köprüsü olmaya devam ediyor.
- That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya meselesidir.
- I'm sure he will go far in the business world.
- Ben iş dünyasında onun başarılı olacağından eminim.
- Tom changed our world.
- Tom dünyamızı değiştirdi.
- We are battling creatures from another world.
- Biz başka bir dünyadan gelen yaratıklarla mücadele ediyoruz.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
- Sözde birinci dünyadan insanlar biz Latinlere tekerleği henüz icat etmemiş gibi bakıyor.
- I'm in a perfect world.
- Ben mükemmel bir dünyadayım.
- Japan's exports to the entire world topped $314 billion in 1998.
- Japonya'nın tüm dünyadaki ihracatı, 1998'de 314 milyar doları aştı.
- His name is known all over the world.
- Adı tüm dünyada biliniyor.
- What kind of world would it be if we could only ask questions?
- Sadece soru sorabilseydik nasıl bir dünya olurdu?
- The United States exports wheat all over the world.
- Birleşik Devletler tüm dünyaya buğday ihraç eder.
- I was born in a world you may not understand.
- Ben sizin anlayamayacağınız bir dünyada doğdum.
- Our world is only one small part of the universe.
- Dünyamız evrenin sadece küçük bir parçası.
- It's a complicated world.
- Bu karmaşık bir dünya.
- And they found themselves in a magical world called Narnia.
- Ve onlar kendilerini Narnia denen sihirli bir dünyada buldular.
- With all its sham, drudgery and broken dreams; it is still a beautiful world.
- Tüm sahteliği, angaryası ve kırık dökük hayalleriyle; dünya hala güzel bir yer.
- We believe in a better world.
- Biz daha iyi bir dünyaya inanıyoruz.
- My cat was the best cat in the entire world.
- Kedim tüm dünyadaki en iyi kediydi.
- I wouldn't want to live in a world without love.
- Sevgisiz bir dünyada yaşamak istemem.
- Tom became aware of a brand new world.
- Tom yepyeni bir dünyayı fark etti.
- I'm in a perfect world.
- Mükemmel bir dünyadayım.
- Her name is known all over the world.
- İsmi tüm dünyada biliniyor.
- Who do you think will win the FIFA World Cup?
- Sizce FIFA Dünya Kupası'nı kim kazanacak?
- The game takes place in a steampunk world.
- Oyun steampunk bir dünyada geçiyor.
- I wouldn't want to live in a world without love.
- Sevgisiz bir dünyada yaşamak istemezdim.
- Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
- Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Sami lived in a fantasy world.
- Sami bir fantezi dünyasında yaşadı.
- The entire world desires peace.
- Tüm dünya barışı arzuluyor.
- The limits of my language mean the limits of my world.
- Dilimin sınırları, dünyamın sınırları demektir.
- I live in your world.
- Ben senin dünyanda yaşıyorum.
- Sami's kids were his world.
- Sami'nin çocukları onun dünyasıydı.
- The play is a satire on the political world.
- Oyun, siyaset dünyası üzerine bir hicivdir.
- This is a world where the sun doesn't shine.
- Burası güneşin parlamadığı bir dünya.
- I can't imagine living in a world without books.
- Kitapsız bir dünyada yaşamayı hayal bile edemiyorum.
- The millionaire lived in complete isolation from the outside world.
- Milyoner dış dünyadan tamamen izole bir şekilde yaşıyordu.
- He entered the business world instead of going on to college.
- Üniversiteye gitme yerine iş dünyasına girdi.
- English is spoken all over the world.
- İngilizce tüm dünyada konuşulmaktadır.
- Nothing's gonna change my world.
- Hiçbir şey dünyamı değiştirmeyecek.
- It was a very complicated world.
- O çok karmaşık bir dünyaydı.
- This is our world.
- Bu bizim dünyamız.
- April 25th is World Malaria Day.
- 25 Nisan Dünya Sıtma Günü'dür.
- We fight something from another world.
- Başka bir dünyadan olan bir şeyle savaşıyoruz.
- She locked herself into a world of her own.
- Kendini kendi dünyasına kilitledi.
- We must work together to build a better world.
- Daha iyi bir dünya inşa etmek için birlikte çalışmalıyız.
- We don't live in a perfect world.
- Kusursuz bir dünyada yaşamıyoruz.
- I think you're the most beautiful woman in the whole wide world.
- Bence sen dünyadaki en güzel kadınsın.
- My questions concern the phenomenal world.
- Sorularım görüngüsel dünya ile ilgili.
- Our world is getting smaller and smaller.
- Dünyamız gittikçe küçülüyor.
- It's a mad world.
- Dünyanın çivisi çıkmış.
- Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
- She discovered a colourful new world.
- Yeni ve renkli bir dünya keşfetti.
- Because of their rarity, pandas have become a world treasure.
- Nadir bulunmaları nedeniyle pandalar bir dünya hazinesi haline gelmiştir.
- Is another world possible?
- Başka bir dünya mümkün mü?
- You make my world brighter.
- Dünyama ışık saçıyorsun.
- Another world is possible.
- Başka bir dünya mümkün.
- Turkey did not qualify in this year's World Cup.
- Türkiye bu yılki Dünya Kupası'na katılmaya hak kazanamadı.
- I can't imagine a world without music.
- Müziksiz bir dünya hayal edemiyorum.
- This is a world where the sun doesn't shine.
- Bu, güneşin parlamadığı bir dünya.
- Our world is only one small part of the universe.
- Dünyamız evrenin sadece küçük bir parçasıdır.
- Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya 2010 FIFA Dünya Kupası'nı kazandı ve milli takım logosu ilk yıldızı kazandı.
- It's a grim world.
- Acımasız bir dünya.
- Tom's book was translated into 33 languages and has been published in more than 99 countries all over the world.
- Tom'un kitabı 33 dile çevrilmiş ve tüm dünyada 99'dan fazla ülkede basılmıştır.
- The Shiites are not only a threat to other Muslims and to Israel, they are a threat to the entire world.
- Şiiler sadece diğer Müslümanlar ve İsrail için bir tehdit değil, tüm dünya için bir tehdit.
- Germany has won the 2014 FIFA World Cup!
- Almanya 2014 FIFA Dünya Kupası'nı kazandı!
- Ecology is very important to keep our world safe.
- Ekoloji dünyamızı güvende tutmak için çok önemlidir.
- It's a dangerous world.
- Bu tehlikeli bir dünya.
- Tatoeba is the most beautiful place in the online world.
- Tatoeba çevrimiçi dünyada en güzel yerdir.
- In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
- Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes temiz hava gibi.
- We need a new political science for a new world.
- Yeni bir dünya için yeni bir siyaset bilimine ihtiyacımız var.
- Because of him the music world was changed forever.
- Onun sayesinde müzik dünyası sonsuza dek değişti.
- We have no reason to be suspicious of our world, for it is not against us.
- Dünyamızdan kuşku duymamız için hiçbir sebebimiz yok, çünkü bize karşı değildir.
- She discovered a colourful new world.
- O yeni bir renkli dünya keşfetti.
- Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın işi onu dış dünyadan uzak tutuyordu.
- Japan's exports to the entire world topped $314 billion in 1998.
- Japonya'nın tüm dünyaya ihracatı 1998 yılında 314 milyar doları aşmıştır.
- Our world runs on electricity.
- Bizim dünyamız elektrik enerjisine dayalı çalışır.
- She locked herself into a world of her own.
- O kendini kendi dünyasına kilitledi.
- Layla created a fantasy world.
- Layla fantastik bir dünya yaratmış.
- Let's try to make our world better.
- Dünyamızı daha iyi hale getirmeye çabalayalım.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zorlu giriş sınavlarına girmek zorunda oldukları tüm dünyada bilinmektedir.
- That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya sorunudur.
- It's a mad world.
- Bu çılgın bir dünya.
- It's a whole new world.
- Tamamen yeni bir dünya.
- Friends are our link with a bigger world.
- Arkadaşlar bizim daha büyük bir dünyayla bağlantımızdır.
- I can't imagine a world without you.
- Sensiz bir dünya hayal edemiyorum.
- The ancient Gnostics believed that this material world was innately malevolent.
- Eski Gnostikler bu maddi dünyanın doğuştan kötü niyetli olduğuna inanırlardı.
- I was born in a world you may not understand.
- Ben, senin anlamayabileceğin bir dünyada doğdum.
- The factual world is often weirder than the fictional world.
- Gerçek dünya genellikle kurgusal dünyadan daha tuhaftır.
- He lives in a world of fantasy.
- Bir hayal dünyasında yaşıyor.
- Turkey is also the Muslim world's bridge to Europe.
- Türkiye aynı zamanda Müslüman dünyasının da Avrupa'ya açılan köprüsü.
- We don't live in a perfect world.
- Mükemmel bir dünyada yaşamıyoruz.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
- Fadıl, narin Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- I have the best job in the entire world.
- Tüm dünyadaki en iyi işe sahibim.
- The climate change around this world worried everyone.
- Dünyadaki iklim değişikliği herkesi endişelendirmiştir.
- Sami's world stopped turning.
- Sami'nin dünyası dönmeyi durdurdu.
- The play is a satire on the political world.
- Oyun, politik dünya üzerine bir hicivdir.
- It's a cruel world out there.
- Orada acımasız bir dünya var.
- Imagine a world without war.
- Savaşsız bir dünyayı hayal edin.
- Who do you think will win the FIFA World Cup?
- FIFA Dünya Kupası'nı kimin kazanacağını düşünüyorsun?
- Sami doesn't fit anywhere in this crazy world.
- Sami bu çılgın dünyadaki hiçbir yere uymuyor.
- Did you watch the FIFA Women’s World Cup?
- FIFA Kadınlar Dünya Kupası'nı izledin mi?
- Spain is the winner of the 2010 FIFA World Cup.
- İspanya 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi.
- The first winner of the FIFA World Cup was Uruguay.
- FIFA Dünya Kupası'nın ilk galibi Uruguay'dı.
- We have no reason to be suspicious of our world, for it is not against us.
- Dünyamızdan şüphelenmek için hiçbir nedenimiz yok, çünkü o bize karşı değil.
- Our world is only a tiny part of the universe.
- Dünyamız evrenin sadece küçük bir parçasıdır.
- He traveled all over the world.
- Tüm dünyayı dolaştı.
- We live in a globalized world.
- Küreselleşmiş bir dünyada yaşıyoruz.
- I want to create my own world.
- Kendi dünyamı yaratmak istiyorum.
- We live in a complicated world.
- Karmaşık bir dünyada yaşıyoruz.
- He has many enemies in the political world.
- Siyaset dünyasında birçok düşmanı var.
- It feels like it's going to absorb you into another world.
- Seni başka bir dünyaya çekecekmiş gibi hissettiriyor.
- It was a very complicated world.
- Çok karmaşık bir dünyaydı.
- He's known all over the world.
- Tüm dünyada tanınıyor.
- Will Brazil win the 2014 World Cup?
- Brezilya 2014 Dünya Kupası'nı kazanacak mı?
- Do you believe in the spirit world?
- Ruhlar dünyasına inanır mısın?
- My fight is being happy in a world where nobody wants me to.
- Benim savaşım, kimsenin beni istemediği bir dünyada mutlu olmak.
- In my world everyone’s a pony and they all eat rainbows and poop butterflies.
- Benim dünyamda herkes bir midilli ve hepsi gökkuşağı yiyip kelebek şeklinde kaka yapıyor.
- He is from another world.
- O başka bir dünyadan.
- Change your thoughts, and you change your world.
- Düşüncelerinizi değiştirirseniz, dünyanızı da değiştirirsiniz.
- We live in a world of total falsehood.
- Tamamen yalan bir dünyada yaşıyoruz.
- Another world is possible.
- Başka bir dünya mümkündür.
- She traveled all over the world.
- O, tüm dünyayı gezdi.
- The prize money enabled me to go on a world cruise.
- Para ödülü benim bir dünya seyahatine çıkmamı sağladı.
- Let's try to make our world better.
- Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- We fight something from another world.
- Biz başka bir dünyadan bir şeyle mücadele ediyoruz.
- What an awful world we live in!
- Ne korkunç bir dünyada yaşıyoruz!
- I have the best job in the entire world.
- Dünyadaki en iyi işe sahibim.
- We know that we are all people of one world.
- Hepimizin tek bir dünyanın insanları olduğumuzu biliyoruz.
- Cars made in Japan are used all over the world.
- Japonya'da yapılan arabalar tüm dünyada kullanılmaktadır.
- I can't imagine a world without electricity.
- Elektriksiz bir dünya hayal edemiyorum.
- The millionaire lived in complete isolation from the outside world.
- Milyoner dış dünyadan tamamen tecrit edildi.
- Tom lives in a world of fantasy.
- Tom bir hayal dünyasında yaşıyor.
- Sami's world stopped turning.
- Sami'nin dünyası dönmeyi bıraktı.
- Tom is a former world triathlon champion.
- Tom eski dünya triatlon şampiyonudur.
- Yesterday we interviewed some tourists from all over the world.
- Dün tüm dünyadan gelen bazı turistlerle röportaj yaptık.
- I want to live in a world where people love one another.
- İnsanların birbirini sevdiği bir dünyada yaşamak istiyorum.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- The inventor is known all over the world.
- Mucit tüm dünyada tanınıyor.
- Spain is the winner of the 2010 FIFA World Cup.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibidir.
- Nothing is permanent in this wicked world - not even our troubles.
- Bu kötü dünyada hiçbir şey kalıcı değildir - dertlerimiz bile.
- What a small world!
- Dünya ne küçük!
- The present world owes its convenient life to petroleum.
- Günümüz dünyası rahat yaşamını petrole borçlu.
- Beauty of the surrounding world.
- Çevremizdeki dünyanın güzelliği.
- May 8 is World Red Cross Red Crescent Day.
- 8 Mayıs Dünya Kızılhaç Kızılay Günü.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
- It's a big world.
- Burası büyük bir dünya.
- Our world will have an energy crisis if alternative fuel sources are not found.
- Alternatif yakıt kaynakları bulunmazsa dünyamız bir enerji krizi yaşayacak.
- Our world runs on electricity.
- Dünyamız elektrikle çalışıyor.
- Today is World Elephant Day.
- Bugün Dünya Fil Günü.
- I'm sure he will go far in the business world.
- İş dünyasında çok ilerleyeceğinden eminim.
- What a wonderful world!
- Ne harika bir dünya!
- Cat cafés have started opening up all over the world.
- Kedi kafeler tüm dünyada açılmaya başladı.
- If you get to know your own world, you won't have to fear anything.
- Kendi dünyanızı tanıyorsanız, hiçbir şeyden korkmanıza gerek kalmayacaktır.
- The limits of my language are the limits of my world.
- Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.
- I don't like a world where things change so slowly.
- Her şeyin bu kadar yavaş değiştiği bir dünyayı sevmiyorum.
- The play is a satire on the political world.
- Oyun, siyasi dünya üzerine bir taşlamadır.
- Discover a new world.
- Yeni bir dünya keşfedin.
- In the scientific world, there is a lot of intellectual hypocrisy.
- Bilim dünyasında, birçok entellektüel ikiyüzlülük vardır.
- It's a difficult world.
- Bu zor bir dünya.
- The Netherlands won the 2010 World Cup.
- Hollanda 2010 Dünya Kupası'nı kazandı.
- Tom is one of the most respected men in the business world.
- Tom iş dünyasının en saygın adamlarından biri.
- Tatoeba is the most beautiful place in the online world.
- Tatoeba online dünyadaki en güzel yer.
- I don't like a world where things change so slowly.
- Her şeyin çok yavaş değiştiği bir dünyayı sevmiyorum.
- Friends are our link with a bigger world.
- Arkadaşlar daha büyük bir dünya ile bağlantımızdırlar.
- He became famous all over the world.
- Tüm Dünyada ünlü oldu.
- Our world is only a tiny part of the universe.
- Dünyamız evrenin sadece küçük bir parçası.
- What a small world!
- Dünya ne kadar küçük!
- Russia is a threat to the whole civilized world.
- Rusya tüm medeni dünya için bir tehdittir.
- You're the most important woman in the whole world.
- Sen dünyadaki en önemli kadınsın.
- There are billions of people all over the world who are not watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izlemeyen milyarlarca insan var.
- Tom has traveled all over the world.
- Tom tüm dünyayı dolaştı.
- Today is World No Tobacco Day.
- Bugün Dünya Tütüne Hayır Günü.
- Our world is only a small part of the universe.
- Bizim dünyamız evrenin sadece küçük bir parçası.
- Tom is a former world triathlon champion.
- Tom eski bir dünya triatlon şampiyonu.
- The entire world wishes to have peace.
- Tüm dünya barış istiyor.
- April 25th is World Malaria Day.
- 25 Nisan Dünya Sıtma Günü.
- A visit to the city centre, listed as a UNESCO World Heritage Site, is a must.
- UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan şehir merkezini ziyaret etmek şart.
- Having knowledge of many languages is an advantage in the contemporary world.
- Birçok dil bilmek günümüz dünyasında avantajdır.
- We are battling creatures from another world.
- Başka bir dünyadan gelen yaratıklarla savaşıyoruz.
- This is the most beautiful beach in the whole world.
- Burası dünyanın en güzel plajı.
- I'll be the only one in this world.
- Dünya'da tek olacağım.
- We now live in a multicultural world.
- Artık çok kültürlü bir dünyada yaşıyoruz.
- Sami's world has been thrown into chaos.
- Sami'nin dünyası kaosa sürüklendi.
- Tom lives in his own world.
- Tom kendi dünyasında yaşıyor.
- Learning another language means discovering a new world.
- Başka bir dil öğrenmek, yeni bir dünya keşfetmek demektir.
- He is a physicist famous not only in Japan but all over the world.
- O yalnızca Japonya'da değil, tüm dünyada meşhur bir fizikçi.
- Tom lives in an imaginary world.
- Tom hayali bir dünyada yaşıyor.
- He is a physicist famous not only in Japan but all over the world.
- O sadece Japonya'da değil, tüm dünyada ünlü bir fizikçi.
- In the scientific world, there is a lot of intellectual hypocrisy.
- Bilim dünyasında çok fazla entelektüel ikiyüzlülük var.
- The speaker hinted at corruption in the political world.
- Konuşmacı siyaset dünyasındaki yozlaşmayı ima etti.
- France is the winner of the 1998 World Cup.
- Fransa 1998 Dünya Kupası'nın galibi.
- You make my world brighter.
- Sen benim dünyamı aydınlatıyorsun.
- Russia is a threat to the whole civilized world.
- Rusya tüm medeni dünya için bir tehdit.
- Such a small world!
- Ne küçük bir dünya böyle!
- September 10 is World Suicide Prevention Day.
- 10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü.
- To different minds, the same world is a hell, and a heaven.
- Farklı zihinler için aynı dünya hem cehennem hem de cennettir.
- Change your thoughts, and you change your world.
- Düşüncelerinizi değiştirin ve dünyanızı değiştirin.
- I would like to become a top model and travel all over the world.
- Bir top model olmayı ve tüm dünyayı dolaşmayı isterim.
- It's a dangerous world.
- Tehlikeli bir dünya.
- Mathematics knows no races or geographic boundaries; for mathematics, the cultural world is one country.
- Matematik hiçbir ırk veya coğrafi sınır tanımaz; matematik için, kültürel dünya tek ülkedir.
- If you get to know your own world, you won't have to fear anything.
- Eğer kendi dünyanı tanırsan, hiçbir şeyden korkmana gerek kalmaz.
- Welcome to the magical world of Narnia.
- Narnia'nın büyülü dünyasına hoş geldiniz.
- Online, businesses can export all over the world.
- Çevrimiçi olarak, işletmeler tüm dünyaya ihracat yapabilirler.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
- Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- Imagine a world without war.
- Savaşsız bir dünya hayal et.
- You're the most beautiful woman in the whole world.
- Sen dünyadaki en güzel kadınsın.
- The prize money enabled me to go on a world cruise.
- Para ödülü, dünya gezisine gitmeme olanak sağladı.
- Today I love the entire world.
- Bugün tüm dünyayı seviyorum.
- My cat was the best cat in the entire world.
- Benim kedim dünyanın en iyi kedisiydi.
- We live in a world of total falsehood.
- Biz tamamen sahte bir dünyada yaşıyoruz.
- That's a First World problem.
- Bu bir Birinci Dünya sorunu.
- He entered the business world instead of going on to college.
- Üniversiteye gitmek yerine iş dünyasına girdi.
- He traveled all over the world.
- O, tüm dünyayı gezdi.
- It is a small world!
- Dünya ne kadar küçük!
- People all over the world are anxious for peace.
- Tüm dünyada insanlar barış için endişeli.
- It's a big world.
- Bu büyük bir dünya.
- He is from another world.
- O, başka bir dünyadan.
- This is a crazy world.
- Bu çılgın bir dünya.
- Online, businesses can export all over the world.
- İnternet üzerinden işletmeler tüm dünyaya ihracat yapabiliyor.
- English is a universal language and is used all over the world.
- İngilizce evrensel bir dildir ve tüm dünyada kullanılmaktadır.
- There are billions of people all over the world who are not watching the World Cup right now.
- Tüm dünyada şu anda Dünya Kupasını izlemeyen milyarlarca insan var.
- Layla grew up in the aristocratic world.
- Layla asiller dünyasında büyüdü.
- Sami doesn't fit anywhere in this crazy world.
- Sami bu çılgın dünyada hiçbir yere uymuyor.
- In my world everyone’s a pony and they all eat rainbows and poop butterflies.
- Benim dünyamdaki herkes birer midilli, onlar gökkuşağı yiyorlar kakaları da kelebek.
- It's a whole new world.
- Yepyeni bir dünya.
- I can't imagine living in a world without electricity.
- Elektriksiz bir dünyada yaşamayı hayal bile edemiyorum.
- It's a cruel world out there.
- Dışarıda acımasız bir dünya var.
- It is a small world!
- Bu küçük bir dünya!
- We know that we are all people of one world.
- Hepimizin bir dünyanın insanları olduğumuzu biliyoruz.
- It's a cruel world.
- Bu acımasız bir dünya.
- It's a dog eat dog world out there.
- Dışarıda köpeklerin yediği bir dünya var.
- France is the winner of the 1998 World Cup.
- Fransa, 1998 Dünya Kupası'nın galibidir.
- Forest conservation is an important issue all over the world.
- Ormanların korunması tüm dünyada önemli bir konudur.
- Learning another language means discovering a new world.
- Başka bir dil öğrenmek yeni bir dünya keşfetmek demektir.
- Because of him the music world was changed forever.
- Onun yüzünden müzik dünyası sonsuza dek değişti.
- It was easy for them to be famous all over the world.
- Tüm dünyada ünlü olmak onlar için kolaydı.
- Layla grew up in the aristocratic world.
- Leyla aristokrat dünyada büyüdü.
- Such a small world!
- Ne kadar küçük bir dünya!
- The Netherlands have won the 2010 World Cup.
- 2010 Dünya Kupası'nı Hollanda kazandı.
- Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
- Çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında antik şiirler kadar bilinmiyor.
- Tom became aware of a brand new world.
- Tom yepyeni bir dünyanın farkına vardı.
- Marika discovered with me a new world, a new culture.
- Marika benimle birlikte yeni bir dünya, yeni bir kültür keşfetti.
- The life of Lincoln is read by children all over the world.
- Lincoln'ün hayatı, tüm dünyada çocuklar tarafından okunuyor.
- There are millions of people all over the world who are watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izleyen milyonlarca insan var.
- Sami lived in a fantasy world.
- Sami bir fantezi dünyasında yaşıyordu.
- It's a grim world.
- Bu, zalim bir dünya.
- People from the so-called first world look at us Latinos as if we hadn't invented the wheel yet.
- Sözde birinci dünya ülkelerinden insanlar biz Latinlere sanki tekerleği henüz icat etmemişiz gibi bakıyorlar.
- I can't imagine a world without you.
- Sensiz bir dünya düşünemiyorum.
- It's a difficult world.
- Zor bir dünya.
- Small world.
- Dünya küçük.
- The United States had become a world power.
- Birleşik Devletler bir dünya gücü haline gelmişti.
- Tom's book was translated into 33 languages and has been published in more than 99 countries all over the world.
- Tom'un kitabı 33 dile çevrildi ve tüm dünyada 99'dan fazla ülkede yayımlandı.
- I wouldn't want to live in a world without love.
- Aşkın olmadığı bir dünyada yaşamak istemezdim.
- It's a complicated world.
- Karmaşık bir dünya.
- He has many enemies in the political world.
- Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- People around the whole world speak English.
- Dünyanın her yerinde insanlar İngilizce konuşur.
- The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
- Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
- Hello, world!
- Selam dünya!
- We live in a very complicated world.
- Çok karmaşık bir dünyada yaşıyoruz.
- Mathematics knows no races or geographic boundaries; for mathematics, the cultural world is one country.
- Matematik ırk ya da coğrafi sınır tanımaz; matematik için kültürel dünya tek bir ülkedir.
- Our world will have an energy crisis if alternative fuel sources are not found.
- Alternatif yakıt kaynakları bulunamazsa, dünyamız bir enerji krizi geçirir.
- The entire world hates recklessness.
- Tüm dünya umursamazlıktan nefret ediyor.
- We live in a dangerous world.
- Tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz.
- The game takes place in a steampunk world.
- Oyun steampunk temalı bir dünyada geçiyor.
- WHO is the abbreviation for World Health Organization.
- WHO, Dünya Sağlık Örgütü'nün kısaltmasıdır.
- I want to create my own world.
- Ben kendi dünyamı yaratmak istiyorum.
- Today is World Women's Day, or, as we men say, spring cleaning!
- Bugün Dünya Kadınlar Günü, ya da biz erkeklerin dediği şekilde, bahar temizliği!
- The Shiites are not only a threat to other Muslims and to Israel, they are a threat to the entire world.
- Şiiler sadece diğer Müslümanlar ve İsrail için değil, tüm dünya için bir tehdittir.
- Each person is a world.
- Her insan bir dünyadır.
- It's a small world.
- Bu küçük bir dünya.
- That is one of the most difficult languages in the whole world.
- Bu dünyadaki en zor dillerden biri.
- The play is a satire on the political world.
- Oyun, siyasi dünya üzerine bir hicivdir.
- I see a world of possibilities.
- Bir dünya olasılık görüyorum.
- She traveled all over the world.
- Tüm dünyayı dolaştı.
- It's a wonderful world.
- Bu harika bir dünya.
- And they found themselves in a magical world called Narnia.
- Ve kendilerini Narnia adında büyülü bir dünyada buldular.
- Tom has traveled all over the world.
- Tom tüm dünyayı gezdi.
- We believe in a better world.
- Daha iyi bir dünyaya inanıyoruz.
Show More (604)
|