| 1 |
worry about |
hakkında endişelenmek |
v. |
|
- Their aim is to achieve maximum profitability, without worrying about the social or environmental consequences.
- Amaçları, sosyal veya çevresel sonuçlar hakkında endişelenmeden maksimum karlılığa ulaşmaktır.
- I don't worry about that kind of stuff.
- Bu tür şey hakkında endişelenmem.
- Don't worry about your work.
- İşin hakkında endişelenme.
- Tom told Mary not to worry about what might happen on Monday.
- Tom, Mary'ye pazartesi günü olabilecekler hakkında endişelenmemesini söyledi.
- Tom worried about his life.
- Tom hayatı hakkında endişelendi.
- I'm worried about the baby.
- Ben bebek hakkında endişeleniyorum.
- I worry about you.
- Senin hakkında endişeleniyorum.
- Tom didn't have to worry about that.
- Tom bunun hakkında endişelenmek zorunda değildi..
- The one I'm worried about is Tom.
- Hakkında endişelendiğim kişi Tom'dur.
- I'm worried about him, too.
- Ben de onun hakkında endişeleniyorum.
- I always worry about money.
- Her zaman para hakkında endişeleniyorum.
- I worry about her too.
- Ben de onun hakkında endişeleniyorum.
- Don't worry about your family.
- Ailen hakkında endişelenme.
- There's nothing for you to worry about.
- Hakkında endişeleneceğin bir şey yok.
- I wouldn't worry about them.
- Onlar hakkında endişelenmezdim.
- We have nothing to worry about.
- Hakkında endişelenecek bir şeyimiz yok.
- Tom said he didn't have to worry about Mary anymore.
- Tom, artık Mary hakkında endişelenmesi gerekmediğini söyledi.
- I'm worried about the future.
- Ben gelecek hakkında endişeleniyorum.
- Don't worry about what other people think.
- Başkalarının ne düşündüğü hakkında endişelenme.
- Don't you worry about me.
- Benim hakkımda endişelenme.
- What are you worried about what exactly?
- Tam olarak ne hakkında endişeleniyorsun?
- I don't want you to worry about me.
- Benim hakkımda endişelenmeni istemem.
- Let's worry about something that matters.
- Önemli bir şey hakkında endişelenelim.
- I don't worry about those kinds of things anymore.
- Artık o tür şeyler hakkında endişelenmiyorum.
- Don't worry about him.
- Onun hakkında endişelenme.
- I try not to worry about things like that.
- Böyle şeyler hakkında endişelenmemeye çalışıyorum.
- This is probably the wrong thing to be worrying about.
- Bu muhtemelen hakkında endişelenecek yanlış bir şey.
- I'm still worried about you.
- Hâlâ senin hakkında endişeleniyorum.
- You don't need to worry about me.
- Benim hakkımda endişelenmenize gerek yok.
- I don't want you to worry about anything, OK?
- Herhangi bir şey hakkında endişelenmenizi istemiyorum, tamam mı?
- Don't worry about what I did.
- Ne yaptığım hakkında endişelenme.
- Tom spent the whole night worrying about Mary.
- Tom, bütün geceyi Mary hakkında endişelenerek geçirdi.
- Let's not worry about what others are doing.
- Başkalarının ne yaptığı hakkında endişelenmeyelim.
- Tom told Mary not to worry about what might happen.
- Tom, Mary'ye olabilecekler hakkında endişelenmemesini söyledi.
- Don't you worry about us.
- Bizim hakkımızda endişelenme.
- Are you worried about any major problems other than your current situation?
- Mevcut durumunuz dışında herhangi bir önemli sorun hakkında endişeleniyor musunuz?
- There's nothing else to worried about.
- Hakkında endişelenecek başka hiçbir şey yok.
- Tom always worries about things that don't really matter very much.
- Tom her zaman çok da önemli olmayan şeyler hakkında endişelenir.
- I always worry about everything.
- Her zaman her şey hakkında endişeleniyorum.
- I don't worry about the past.
- Geçmiş hakkında endişelenmiyorum.
- You have enough on your mind without worrying about my problems.
- Benim sorunlarım hakkında endişelenmeden de kafan yeterince meşgul zaten.
- Tom told Mary not to worry about what might happen.
- Tom, Mary'ye, olabilecekler hakkında endişelenmemesini söyledi.
- Don't you worry about them.
- Onlar hakkında endişelenme.
- Don't worry about my dog.
- Benim köpeğim hakkında endişelenmeyin.
- Don't worry about this.
- Bunun hakkında endişelenme.
- I don't think there's anything to worry about.
- Hakkında endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum.
- Don't worry about the results.
- Sonuçlar hakkında endişelenmeyin.
- I don't worry about them.
- Onlar hakkında endişelenmiyorum.
- I don't have to worry about my weight.
- Kilom hakkında endişelenmeme gerek yok.
- He worries about his mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeleniyor.
- I'm worried about them, too.
- Ben de onlar hakkında endişeleniyorum.
- Tom spent the whole night worrying about what might happen.
- Tom bütün geceyi ne olacağı hakkında endişelenerek geçirdi.
- I worry about you, too.
- Ben de senin hakkında endişeleniyorum.
- Do you spend most of your time worrying about things that don't matter so much?
- Zamanınızın çoğunu çok da önemli olmayan şeyler hakkında endişelenerek mi geçiriyorsunuz?
- I know you worry about him.
- Onun hakkında endişelendiğini biliyorum.
- Don't worry about her.
- Onun hakkında endişelenme.
- I don't worry about you.
- Senin hakkında endişelenmiyorum.
- I don't worry about that.
- Bunun hakkında endişelenmiyorum.
- Try not to worry about me.
- Benim hakkımda endişelenmemeye çalış.
- I know you worry about them.
- Onlar hakkında endişelendiğini biliyorum.
- You worry about everything.
- Sen her şey hakkında endişeleniyorsun.
- I worry about it.
- Bunun hakkında endişeleniyorum.
- Tom has little to worry about.
- Tom'un hakkında endişelenecek az şeyi var.
- I didn't want Tom worrying about me.
- Tom'un benim hakkımda endişelenmesini istemedim.
- Try not to worry about us.
- Bizim hakkımızda endişelenmemeye çalış.
- Tom doesn't have to worry about money.
- Tom para hakkında endişelenmek zorunda değil.
- I don't think it's anything to worry about.
- Ben hakkında endişelenecek bir şey olduğunu sanmıyorum.
- Let's not worry about what others are doing.
- Başkalarının yaptıkları hakkında endişelenmeyelim.
- Do your duty without worrying about the consequences.
- Sonuçları hakkında endişelenmeden görevinizi yapın.
- You don't have to worry about me, sweetheart.
- Benim hakkımda endişelenmek zorunda değilsin, tatlım.
- I have nothing to worry about.
- Hakkında endişelenecek bir şeyim yok.
- Tom couldn't help worrying about Mary.
- Tom Mary hakkında endişelenmekten kendini alamadı.
- Don't worry about the minor details.
- Ufak detaylar hakkında endişelenme.
- There's nothing left to worry about.
- Hakkında endişelenecek hiçbir şey kalmadı.
- Don't worry about your work.
- İşiniz hakkında endişelenmeyin.
- She could not help worrying about her son.
- Oğlu hakkında endişelenmemek elinde değildi.
- Let's not worry about what others think.
- Başkalarının düşündüğü hakkında endişelenmeyelim.
- Try not to worry about what others think.
- Başkalarının düşündükleri hakkında endişelenmemeye çalışın.
- Tom doesn't need to worry about Mary.
- Tom'un Mary hakkında endişelenmesine gerek yok.
- I'm worried about you, too.
- Ben de senin hakkında endişeleniyorum.
- Don't worry about what Tom thinks.
- Tom'un ne düşündüğü hakkında endişelenme.
- Don't worry about the baby.
- Bebek hakkında endişelenme.
- I try not to worry about things like that.
- Öyle şeyler hakkında endişelenmemeye çalışıyorum.
- I don't worry about Tom.
- Ben Tom hakkında endişelenmiyorum.
- Do you spend most of your time worrying about things that don't matter so much?
- O kadar önemli olmayan şeyler hakkında endişelenerek zamanının çoğunu harcar mısın?
- I've been worrying about that.
- Onun hakkında endişeleniyorum.
- Tom refused to worry about the future.
- Tom gelecek hakkında endişelenmeyi reddetti.
- Fadil started worrying about Layla.
- Fadıl, Leyla hakkında endişelenmeye başladı.
- Tom always worries about his daughter.
- Tom her zaman kızı hakkında endişelenir.
- I'm always worrying about things that don't really matter all that much.
- Her zaman pek de önemi olmayan şeyler hakkında endişelenirim.
- Don't worry about the results of the exam.
- Sınav sonuçları hakkında endişelenmeyin.
- Try not to worry about them.
- Onlar hakkında endişelenmemeye çalış.
- I never had to worry about her.
- Onun hakkında endişelenmek zorunda değildim.
- Tom doesn't need to worry about that happening.
- Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.
- There's no need to worry about that happening.
- Bunun olduğu hakkında endişelenmenize gerek yok.
- I don't worry about mistakes.
- Hatalar hakkında endişelenmem.
- Try not to worry about what others think.
- Başkalarının ne düşündüğü hakkında endişelenmemeye çalış.
- Don't worry about your work.
- Eseriniz hakkında endişelenmeyin.
- That's what they're worried about.
- Bu, onların hakkında endişelendikleri şey.
- You're too young to worry about cellulite.
- Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin.
- I don't worry about him.
- Onun hakkında endişelenmiyorum.
- She worries about her weight.
- O, kilosu hakkında endişeleniyor.
- Don't worry about the results of your test.
- Sınavınızın sonuçları hakkında endişelenmeyin.
- Tom never had to worry about money.
- Tom asla para hakkında endişelenmek zorunda kalmadı.
- They seem to be worrying about nuclear weapons.
- Nükleer silahlar hakkında endişeleniyor gibi görünüyorlar.
- I don't worry about mistakes.
- Hatalar hakkında endişelenmiyorum.
- I'm worried about your safety.
- Güvenliğiniz hakkında endişeleniyorum.
- They are worrying about nothing.
- Onlar hiçbir şey hakkında endişelenmiyorlar.
Show More (105)
|
| 2 |
worry about |
hakkında endişe etmek |
v. |
|
- Tom is the type of person who doesn't usually worry about details.
- Tom genellikle detaylar hakkında endişe etmeyen insan türüdür.
- Why should I worry about them?
- Neden onlar hakkında endişe etmem gerekir?
- Don't worry about what you've done.
- Yaptığın hakkında endişe etme.
- That's nothing you need to worry about.
- O hakkında endişe etmen gereken bir şey değil.
- Tom has enough to worry about already.
- Tom'un zaten hakkında endişe edecek yeterince şeyi var.
- Why should I worry about you?
- Neden senin hakkında endişe etmem gerekir?
- It's nothing you need to worry about.
- Bu hakkında endişe etmen gereken bir şey değil.
- We worry about your future.
- Biz geleceğin hakkında endişe duyuyoruz.
- What do you worry about when you go to sleep at night?
- Gece yatmaya gittiğinde ne hakkında endişe ediyorsun?
- I'm supposed to worry about you.
- Senin hakkında endişe etmem gerekir.
- If Tom had a lot of money, he wouldn't have to worry about this.
- Tom'un çok parası olsa bunun hakkında endişe etmek zorunda kalmaz.
- I worry about my future.
- Ben benim geleceğim hakkında endişe ederim.
- If what Tom told me is true, then we have nothing to worry about.
- Tom'un bana söylediği doğruysa, öyleyse hakkında endişe edecek bir şey yok.
- Don't worry about others.
- Diğerleri hakkında endişe etmeyin.
- I don't worry about those things.
- Bu şeyler hakkında endişe etmiyorum.
- You have nothing whatever to worry about.
- Hakkında endişe edeceğin herhangi bir şey yok.
- He is well off, so he doesn't worry about money.
- O varlıklıdır, bu yüzden para hakkında endişe etmez.
- Look, what we have to worry about is what we're going to do about Tom.
- Bak, hakkında endişe duymak zorunda olduğumuz şey Tom hakkında ne yapacağımızdır.
- Don't worry about the results of your test.
- Test sonuçların hakkında endişe etme.
- I don't need to worry about anything.
- Hiçbir şey hakkında endişe etmeme gerek yok.
Show More (17)
|
| 3 |
worry about |
hakkında kaygılanmak |
v. |
|
- Don't worry about Tom.
- Tom hakkında kaygılanma.
- I don't worry about the risk.
- Ben risk hakkında kaygılanmıyorum.
- Let's worry about something that matters.
- Önemli olan bir şey hakkında kaygılanalım.
- There's nothing to be worried about.
- Hakkında kaygılanacak hiçbir şey yok.
- Try not to worry about her.
- Onun hakkında kaygılanmamaya çalış.
Show More (2)
|
| 4 |
worry about |
merak etmek |
v. |
|
- My father and I were worried about her.
- Babam ve ben onu merak ediyorduk.
- Don't worry about it, I'll go myself.
- Merak etme, ben kendim giderim.
- I'm supposed to worry about you.
- Seni merak etmem gerekiyor.
- Don't worry about it!
- Merak etmeyin!
- Don't worry about it, OK?
- Merak etmeyin, tamam mı?
Show More (2)
|
| 5 |
worry about |
için kaygılanmak |
v. |
|
- Tom doesn't need to worry about Mary.
- Tom'un Mary için kaygılanmasına lüzum yok.
- We're worried about Grandma and Grandpa.
- Büyük annem ve büyük babam için kaygılanıyoruz.
- I'm worried about Tom's life.
- Tom'un hayatı için kaygılanıyorum.
- Aren't you worried about your grades?
- Notların için kaygılanmıyor musun?
- Tom told Mary not to worry about what might happen on Monday.
- Tom, Mary'ye pazartesi günü olacaklar için kaygılanmamasını söyledi.
Show More (2)
|
