bulan - Türkçe İngilizce Sözlük

bulan

"bulan" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bulan finder i.

"bulan" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 145 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bulan kimse finder i.
Finders keepers!
Bulan kimse onun olur!

More Sentences
bulan kişi finder i.
The finder of the lost wallet returned it to its owner.
Kayıp cüzdanı bulan kişi, cüzdanı sahibine iade etti.

More Sentences
Common Usage
kusur bulan captious s.
General
geniş anlamda yer bulan görüşler much publicized views i.
herşeyde hata bulan kimse rebuker i.
güçlük ve eksiklere çare bulan kimse expeditor i.
bulan kimse inventor i.
her şeye kusur bulan kimse faultfinder i.
herşeyde hata bulan kimse scolder i.
güçlük ve eksiklere çare bulan kimse expediter i.
bulan kimse procurer i.
hataları bulan proofreader i.
kusur bulan kimse momus i.
uygun bulan endorsor i.
yeni anlam veya kelimeler bulan veya kullanan kimse neologist i.
her şeye kusur bulan nitpicker i.
yazı matbaasını bulan alman mucit johannes gutenberg i.
her şeye kusur bulan kimse crab i.
evet/hayır karşılığı bulan soru kalıpları rising intonation i.
ara bulan kimse compromiser i.
yeni sözler bulan kimse phrasemaker i.
her şeye kusur bulan kimse caviler i.
her şeye kusur bulan kimse caviller i.
yeniden bulan kimse rediscoverer i.
devamlı kusur bulan kimse nagger i.
kaybolan eşyaları bulan kimse tracer i.
zekaya aşık kimse. zeki insanı romantik veya cinsel yönden çekici bulan kişi sapiophile i.
her şeye kusur bulan kimse hafter i.
geyiği izleyip yuvasını bulan avcı harborer i.
kusur bulan kimse word-catcher i.
hata bulan kimse reproacher i.
hata bulan kimse reprover i.
ara bulan kimse lubricant i.
bir topluluğun değer yapıları ile geçmiş tecrübeleri arasında yer alan ve genellikle sanat aracılığıyla ifade bulan ilişki mythus i.
çaren bulan kimse obviator i.
zeval bulan kimse decliner i.
çocukları cinsel açıdan tahrik edici bulan kimse paedophiliac i.
devamlı kusur bulan kimse insectator [obsolete] i.
her şeyde kusur bulan kimse findfault [obsolete] i.
şans eseri değerli veya hoş şeyler bulan kimse serendipitist i.
çözüm bulan şey solvent i.
her şeye kusur bulan kimse criticizer i.
kusur bulan waspish s.
arada sırada vuku bulan sporadic s.
kusur bulan uncharitable s.
devamlı kusur bulan censorious s.
sık sık vuku bulan eterne s.
bir yıldan fazla süre vuku bulan interannual s.
her şeye kusur bulan nitpicking s.
kusur bulan critical s.
hata bulan fault-finding s.
hata bulan snippy s.
fazlasıyla kusur bulan overcritical s.
kusur bulan faultfinding s.
kendinde kusur bulan self-critical s.
düz ve dar bir uçta son bulan acuminose s.
işçi bulan recruiting s.
her şeye kusur bulan cavilous s.
sürekli kusur bulan nitpicky s.
sürekli kusur bulan nit-picky s.
ara bulan upknitting [obsolete] s.
çabuk kafayı bulan weak-headed s.
talep edilen fiyattan çok aşağısında alıcı bulan wide s.
kusur bulan hypercritic s.
yer bulan locative s.
vuku bulan occurrent s.
mezarda vuku bulan graveside s.
bir kereden fazla vuku bulan multiple s.
farklı bölgelerde vuku bulan multiregional s.
oracıkta vuku bulan on the spot s.
geçmişte vuku bulan one-time s.
aniden vuku bulan impromptu s.
olay yerinde vuku bulan drumhead s.
kusur bulan findfaulting s.
beklenenden erken vuku bulan preschedule s.
kusur bulan fribbling s.
kusur bulan sneaking s.
çözüm bulan solutional s.
kusur bulan stigmatic s.
(yüzdeleri) bulan in ed.
Colloquial
çıtır sevgili bulan cradle-robber i.
tedavi için kullanılan ilaçlarla kafayı bulan kişi drugstore cowboy i.
devamlı kusur bulan on ed.
siz osunuz sanırım (19. yüzyıl'da afrika'da kaybolan iskoç kaşif david livingstone'u bulan h.m. stanley'in kayıp kaşifi ilk gördüğünde ağzından çıkan sözlere ithafen) doctor livingstone, I presume? expr.
sizi buldum sanırım (19. yüzyıl'da afrika'da kaybolan iskoç kaşif david livingstone'u bulan h.m. stanley'in kayıp kaşifi ilk gördüğünde ağzından çıkan sözlere ithafen) doctor livingstone, I presume? expr.
siz osunuz, değil mi? (19. yüzyıl'da afrika'da kaybolan iskoç kaşif david livingstone'u bulan h.m. stanley'in kayıp kaşifi ilk gördüğünde ağzından çıkan sözlere ithafen) doctor livingstone, I presume? expr.
Idioms
İlaç satan, çalan ya da ilaçlarla kafa bulan kişi drugstore cowboy [us/south africa] i.
...bulan kazanır (the) best of (an odd number) expr.
üçü/beşi bulan kazanır the best of three, five, etc. expr.
Trade/Economic
anahtarı bulan kurum key recovery agency i.
şirketin çıkardığı ve alıcı bulan hisse senetleri outstanding share i.
satış için potansiyel müşteri bulan kimse bird dog i.
Law
uyuşturucu veya patlayıcı gibi yasadışı maddeleri koklayarak bulan köpek sniffer dog i.
uyuşturucu veya patlayıcı gibi yasadışı maddeleri koklayarak bulan köpek detection dog i.
vuku bulan zarar incurred loss i.
çare bulan remedial s.
vuku bulan ex post expr.
Politics
aşırı sağ ve aşırı sol tarafından önerilen yolların ortasını bulan ekonomik ve politik gelişme third way i.
ingiltere ile galler arasındaki sınır bölgesi üzerinde yargı yetkisi bulan ve kraliyetin özgürlüklerinde faydalanan ingiliz lordu lord marcher i.
Industry
eski çalışanlar için yeni iş bulan kimse outplacer i.
toplam maliyet, gelir veya müşteri memnuniyeti0 gibi alanlarda vuku bulan küçük değişimlerle ilişkili marginal s.
iş başlamadan önce vuku bulan prework s.
Insurance
trete döneminde vuku bulan hasarların temin edilmesi losses occurring i.
vuku bulan ve fakat sigortacı veya reasüröre ihbar edilmemiş olan hasarlar incurred but not reported losses i.
Technical
mineral bulan aygıt doodlebug i.
Computer
yazılım hatalarını bulan kişilere verilen para ödülü bug bounty i.
Aeronautic
üstünde serbest dönen bir rotor aracılığıyla kaldırma gücünü bulan uçak gyroplane i.
hedef bulan homing s.
sinyalleri takip ederek hedefi bulan on the beam s.
Medical
belirli aralıklarla vuku bulan periodic s.
trigeminal gangliyonu bulan casserio ile ilgili gasserian s.
Psychology
entelektüel kişileri cinsel açıdan çekici bulan kişi sapiosexual i.
insan zekasını cinsel açıdan çekici bulan kişi sapiosexual i.
zeki insanları seksi bulan kişi sapiosexual i.
çift cinsiyetli/cinsiyet kimliklerini ne kadın ne de erkek olarak tanımlayan kimseleri çekici bulan kimse androgynesexual i.
çift cinsiyetli çekici bulan kimse androgynosexual i.
maskülenliği çekici bulan kimse androsexual i.
Astronomy
gemi boylamını bulan bir yöntem lunar method i.
Zoology
yuvayı bulan homing s.
Botanic
kusur bulan stigmatose s.
Forestry
kereste arayıp bulan ve değer biçen kimse looker i.
Education
öğrencilerin okurken bir yanda da çalışıp para kazanmaları için onlara iş bulan bir program work-study i.
Linguistics
yerini bulan loc (locative) kısalt.
History
1940’ta nazi işgaliyle son bulan, 1870’de fransa’da kurulan cumhuriyet third republic i.
olaylarda gerici güçlere karşı kesintisiz bir ilerleyiş örüntüsü bulan ve bugünü geçmişin kaçınılmaz bir sonucu olarak gören tarihi yoruma ait veya ilgili whig s.
Religious
bazı görüş ve ayinleri önemsiz bulan bir alman protestan adiaphorist i.
bazı görüş ve ayinleri önemsiz bulan bir alman protestan adiaphorite i.
tanrı/tanrıça biçiminde vücut bulan mutlak gerçeklik truth i.
Football
çerçeveyi bulan şut shot on goal i.
çerçeveyi bulan şut shot on target i.
kaleyi bulan şut shot on target i.
kaleyi bulan atış shot on goal i.
kaleyi bulan şutlar shot at goal i.
kaleyi bulan şut shot on goal i.
kaleyi bulan vuruş shot on goal i.
kaleyi bulan şut shot at goal i.
Librarianship
kütüphane kataloğunda eserin veya koleksiyonun belirli bir bölümünü bulan veri girişi analytic i.
kütüphane kataloğunda eserin veya koleksiyonun belirli bir bölümünü bulan veri girişi analytical entry i.
Archaic
kusur bulan exceptive s.
Slang
hayat kadınlarına müşteri bulan/getiren kimse mack i.
kökleri kazıp çıkararak yemek bulan kuzey amerika yerlisi digger i.
kökleri kazıp çıkararak yemek bulan kuzey amerika yerlisi digger indian i.
her şeyde kusur bulan bitchy s.
havasını bulan grooving s.
(bir erkeği cinsel olarak çekici bulan kişi tarafından kullanıldığında) yakışıklı big boy ünl.