İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | contagious s. | bulaşıcı | ||
A contagious effect can occur between one country and others and it is possible that capital flows will fluctuate. Bir ülke ile diğerleri arasında bulaşıcı bir etki meydana gelebilir ve sermaye akışlarının dalgalanması mümkündür. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | contagious s. | bulaşıcı | ||
BSE is not a contagious disease and cannot be spread between cattle. BSE bulaşıcı bir hastalık değildir ve sığırlar arasında yayılamaz. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Siyasal | contagious s. | bulaşıcı | ||
A cold is usually not contagious after the first week. İlk haftadan sonra nezle genellikle bulaşıcı değildir. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medikal | contagious s. | bulaşıcı | ||
A cold is usually not contagious after the first week. Soğuk algınlığı genellikle ilk haftadan sonra bulaşıcı değildir. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | contagious s. | mikroplu | ||
Genel | contagious s. | zehirli | ||
Genel | contagious s. | geçici | ||
Genel | contagious s. | salgın | ||
Genel | contagious s. | temasla geçen | ||
Genel | contagious s. | hastalık bulaştıran | ||
Genel | contagious s. | hastalık bulaştıran (insan) | ||
Genel | contagious s. | bulaşıcı hastalığı bulunan | ||
Genel | contagious s. | (hastalık) temasla geçen | ||
Genel | contagious s. | yayılan | ||
Genel | contagious s. | heyecan uyandıran | ||
Genel | contagious s. | coşku veren | ||
Genel | contagious s. | tepki uyandıran | ||
Medical | ||||
Medikal | contagious i. | kontajiyöz | ||
Medikal | contagious s. | bulaşkan | ||
Medikal | contagious s. | çabuk yayılan | ||
Medikal | contagious s. | sari |