|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
gerçekte etkili olan |
virtual s.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
ismen var olup gerçekte mevcut olmayan kişi/nesne |
nominal i.
|
|
3 |
Genel |
gerçekte olmadığı halde erdemli gibi görünen kimse |
hypocrite i.
|
|
4 |
Genel |
gerçekte var olmayan şey |
ideal i.
|
|
5 |
Genel |
(okulda) kanunlarda yer almasa da gerçekte yapılan ayrımcılık |
de facto segregation i.
|
|
6 |
Genel |
(okulda vb.) kanunlarda yer almasa da gerçekte yapılan ayrımcılık |
de facto segregation i.
|
|
|
7 |
Genel |
gerçekte etkili olan |
virtual s.
|
|
8 |
Genel |
gerçekte olmayan |
unsubstantial s.
|
|
9 |
Genel |
görünüşte doğru ancak gerçekte yanlış olan |
specious s.
|
|
10 |
Genel |
gerçekte olan |
virtual s.
|
|
11 |
Genel |
gerçekte olmayan |
aeriform s.
|
|
12 |
Genel |
gerçekte var olan |
in esse s.
|
|
13 |
Genel |
gerçekte olmayan |
in posse s.
|
|
14 |
Genel |
gerçekte akraba olmayan kişiler arasındaki (yakın bağ) |
fictive s.
|
|
15 |
Genel |
gerçekte benzer böylesi gibi |
as such zf.
|
|
16 |
Genel |
gerçekte var olarak |
in esse zf.
|
|
Phrasals |
|
17 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin) iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize (someone or something) for what (someone or something) is f.
|
|
Phrases |
|
18 |
İfadeler |
gerçekle/gerçekte olanlarla uzaktan yakından ilgisi/alakası yok |
nothing could be further from my mind, thoughts, the truth expr.
|
|
19 |
İfadeler |
gerçekte olduğu gibi |
as it is in real life expr.
|
|
20 |
İfadeler |
gerçekte olduğu gibi |
as in real life expr.
|
|
Colloquial |
|
21 |
Konuşma Dili |
gerçekte olmayan şeyler görmek/duymak |
see/hear things f.
|
|
22 |
Konuşma Dili |
birini gerçekte olmayan bir şeye inandırmaya çalışmak |
jack around f.
|
|
23 |
Konuşma Dili |
gerçekte olmayan şeyler duymak |
hear things f.
|
|
24 |
Konuşma Dili |
gerçekte olmayan şeyler görmek |
see things f.
|
|
25 |
Konuşma Dili |
gerçekte olduğu gibi |
like in real life expr.
|
|
26 |
Konuşma Dili |
(biri) gerçekte kim |
who's (someone) when (he's/she's/they're) at home expr.
|
|
27 |
Konuşma Dili |
(birinin) gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğu |
what (one) is made of expr.
|
|
28 |
Konuşma Dili |
gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğun |
what you are made of expr.
|
|
29 |
Konuşma Dili |
birinin gerçekte ne kadar güçlü, yetenekli, cesaretli olduğu |
what somebody is made of expr.
|
|
30 |
Konuşma Dili |
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? |
will the real (someone) please stand up expr.
|
|
31 |
Konuşma Dili |
… gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? |
will the real - please stand up expr.
|
|
32 |
Konuşma Dili |
(birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen? |
would the real (someone) please stand up expr.
|
|
33 |
Konuşma Dili |
gerçekte olmayan şeyler görüyorsun |
you're seeing things expr.
|
|
Idioms |
|
34 |
Deyim |
hayali/gerçekte var olmayan vinç |
sky hook i.
|
|
35 |
Deyim |
hayali/gerçekte var olmayan bir alet |
sky hook i.
|
|
36 |
Deyim |
gerçekte karşılaşılan (insan) |
flesh and blood i.
|
|
37 |
Deyim |
gerçekte var olan kimse |
flesh and blood i.
|
|
38 |
Deyim |
gerçekte olan veya olacak/olması beklenen |
the score i.
|
|
39 |
Deyim |
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize something for what it is f.
|
|
40 |
Deyim |
bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize one for what one is f.
|
|
41 |
Deyim |
birinin gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak |
see someone for what one is f.
|
|
42 |
Deyim |
birinin gerçekte nasıl biri olduğunu anlamak |
see someone for what one really is f.
|
|
43 |
Deyim |
gerçekte olduğundan daha iyi ya da geleceği daha parlak görünmek |
flatter to deceive f.
|
|
44 |
Deyim |
işlerin gerçekte nasıl olduğunu bilmek |
know where it’s at f.
|
|
45 |
Deyim |
gerçekte neler olduğundan haberdar olmak |
know where it’s at f.
|
|
46 |
Deyim |
(gerçekte) neye inandığını, ne düşündüğünü, istediğini açığa vurmak |
reveal (one's) (true) stripes f.
|
|
|
47 |
Deyim |
(gerçekte) olduğu kişiyi açığa vurmak |
reveal (one's) (true) stripes f.
|
|
48 |
Deyim |
(gerçekte) ne olduğunu belli etmek |
reveal (one's) (true) stripes f.
|
|
49 |
Deyim |
gerçekte ne hissettiğini düşünmek |
search (one's) soul f.
|
|
50 |
Deyim |
(gerçekte) neye inandığını, ne düşündüğünü, istediğini açığa vurmak |
show (one's) (true) stripes f.
|
|
51 |
Deyim |
(gerçekte) olduğu kişiyi açığa vurmak |
show (one's) (true) stripes f.
|
|
52 |
Deyim |
(gerçekte) ne olduğunu belli etmek |
show (one's) (true) stripes f.
|
|
53 |
Deyim |
gerçekte var olmamak |
be all in the mind f.
|
|
54 |
Deyim |
gerçekte var olmamak |
be all in one's the mind f.
|
|
55 |
Deyim |
gerçekte var olmamak |
be all in somebody's mind f.
|
|
56 |
Deyim |
gerçekte var olmamak |
be all in the mind f.
|
|
57 |
Deyim |
gerçekte olmayan şeyler görmek |
be seeing things f.
|
|
58 |
Deyim |
iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek |
recognize for what it is f.
|
|
59 |
Deyim |
gerçekte ne olduğunu açığa çıkarmak |
tell the tale f.
|
|
Speaking |
|
60 |
Konuşma |
gerçekte nasıl biri olduğunu bilmelerini istiyorum |
I want them to know what you really are expr.
|
|
61 |
Konuşma |
gerçekte nasıl biri olduğunu bilsinler istiyorum |
I want them to know what you really are expr.
|
|
Trade/Economic |
|
62 |
Ticaret/Ekonomi |
bir varlık için gerçekte ödenmiş olan miktar |
historical cost i.
|
|
63 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı gruplara eşit şekilde davranıldığı görüntüsü veren tarafsız uygulamaların, gerçekte bir grubu diğerine karşı kayıran veya diğer gruba nazaran mağdur eden etkiler doğurması ve bu olumsuz etkilerin işletme gerekleri ile açıklanamaması |
disparate impact i.
|
|
64 |
Ticaret/Ekonomi |
girdiler üzerindeki tarifelerin yüksekliği dolayısıyla endüstrinin gerçekte korunmayıp cezalandırılmış olması |
negative protection i.
|
|
65 |
Ticaret/Ekonomi |
gerçekte bulunmayan şirket |
paper company i.
|
|
66 |
Ticaret/Ekonomi |
gerçekte serbest piyasa fiyatı |
arm's-length price i.
|
|
67 |
Ticaret/Ekonomi |
gerçekte olmayan, kağıt üzerinde yapılan işlem |
paper trading i.
|
|
68 |
Ticaret/Ekonomi |
gerçekte olmayan, kağıt üzerinde yapılan işlem |
virtual stock trading i.
|
|
69 |
Ticaret/Ekonomi |
insanın gerçekte kendini nasıl gördüğü |
actual self i.
|
|
70 |
Ticaret/Ekonomi |
kayıtlarda görülen değerlerin gerçekte sahip olunandan yüksek olması |
book surplus i.
|
|
Computer |
|
71 |
Bilgisayar |
gerçekte videoda olmayan birinin videoya montajlandığı sahte video |
deepfake i.
|
|
72 |
Bilgisayar |
videoda gerçekte olmayan birini varmış gibi göstermek için kullanılan sistem |
deepfake i.
|
|
73 |
Bilgisayar |
nesne hareketini gerçekte gösteren çeşitli yazılımlar |
physics model i.
|
|
Aeronautic |
|
74 |
Havacılık |
yerel saat farklarını hesaba katılmaksızın bir uçak yolculuğunun gerçekte aldığı süre |
actual flying time i.
|
|
75 |
Havacılık |
uçağın maksimum taşıma kapasitesinin yüzdesi olarak gerçekte taşıdığı yük |
load factor i.
|
|
Psychology |
|
76 |
Psikoloji |
aşırı korkuyu kişiyi gerçekte veya hayali olarak duruma veya nesneye maruz bırakarak azaltmak |
desensitise [uk] f.
|
|
77 |
Psikoloji |
aşırı korkuyu kişiyi gerçekte veya hayali olarak duruma veya nesneye maruz bırakarak azaltmak |
desensitize [us] f.
|
|
Pathology |
|
78 |
Patoloji |
nesnelerin gerçekte olduklarından daha uzakta gözükmelerine sebep olan görme bozukluğu |
teleopsy i.
|
|
79 |
Patoloji |
cisimlerin gerçekte olduklarından daha küçük göründükleri patolojik bir durum |
micropsia i.
|
|
80 |
Patoloji |
cisimlerin gerçekte olduklarından daha küçük göründükleri patolojik bir durum |
micropsy i.
|
|
Optics |
|
81 |
Optik |
iki farklı ancak ilişkili uyarıcının uzay ve/veya zamanda birbirine yakın bir şekilde gösterildiğinde gerçekte olduklarından daha farklı algılanmaları |
contrast i.
|
|
Astronomy |
|
82 |
Gökbilim |
süpernova gibi görünen ama gerçekte yıldızı patlatmayan nova |
supernova impostor i.
|
|
Social Sciences |
|
83 |
Sosyal Bilimler |
(birleşik krallık'ta) gerçekte roman olmayıp çingeneler gibi karavanda yaşayan grup |
didicoy i.
|
|
84 |
Sosyal Bilimler |
(birleşik krallık'ta) gerçekte roman olmayıp çingeneler gibi karavanda yaşayan grup |
didaka i.
|
|
Religious |
|
85 |
Dini |
isa mesih'in gerçekte tanrı olmadığı inancını savunan kimse |
arianist i.
|
|
86 |
Dini |
dünyanın gerçekte yaşanmamış bir tarihin birtakım belirtileri ile yaratıldığını öne süren teolojik bir önerme |
omphalos i.
|
|
Geology |
|
87 |
Jeoloji |
gerçekte bulundukları yerden çok uzağa fay boyunca taşınan kaya parçaları |
allochthon i.
|
|
88 |
Jeoloji |
gerçekte bulundukları yerden çok uzağa fay boyunca taşınan kaya parçaları |
allochthone i.
|
|
89 |
Jeoloji |
gerçekte bulundukları yerden çok uzağa fay boyunca taşınan kaya parçaları |
allochthonous s.
|
|
90 |
Jeoloji |
gerçekte bulundukları yerden çok uzağa fay boyunca taşınan kaya parçaları |
allocthonous s.
|
|
Slang |
|
91 |
Argo |
gerçekte sinirli olmadığı halde sinirliymiş gibi görünen yüz ifadesi |
resting bitch face i.
|
|
92 |
Argo |
gerçekte sinirli olmadığı halde sinirliymiş gibi görünen yüz ifadesi |
bitchy resting face i.
|
|
93 |
Argo |
gerçekte olduğu gibi davranmamak |
front f.
|
|
Modern Slang |
|
94 |
Modern Argo |
nesneleri gerçekte olduğundan daha büyük ya da küçük veya daha uzak ya da yakın algılama veya görsel dışındaki diğer duyuların bozulmasıyla gelişen bir algı bozukluğu |
alice in wonderland syndrome i.
|
|