hayati

"hayati" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 7 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	hayati	vital s.
The project was entering a vital phase. Proje hayati bir aşamaya giriyordu. More Sentences
General
2	Genel	hayati	vital s.
There was no harm to any of his vital organs. Hayati organlarından hiçbirine zarar gelmemişti. More Sentences
Medical
3	Medikal	hayati	vital s.
Thank you for that vital explanation. Bu hayati açıklama için teşekkür ederim. More Sentences
General
4	Genel	hayati	life-sustaining s.
5	Genel	hayati	overserious s.
6	Genel	hayati	core s.
Colloquial
7	Konuşma Dili	hayati	gut s.

"hayati" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 122 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	hayati organ	vital organ i.
No vital organs were damaged. Hiçbir hayati organ hasar görmedi. More Sentences
2	Genel	hayati fonksiyon	vital function i.
We know that armed conflict damages all vital functions in a society. Silahlı çatışmaların bir toplumdaki tüm hayati fonksiyonlara zarar verdiğini biliyoruz. More Sentences
3	Genel	hayati önem	vital importance i.
We are about to deprive people of something of vital importance, unless we carry this! Bunu taşımazsak insanları hayati öneme sahip bir şeyden mahrum bırakmak üzereyiz! More Sentences
4	Genel	hayati bir rol	a vital role i.
I did so because local authorities in regions play a vital role in implementing European law. Bunu yaptım çünkü bölgelerdeki yerel makamlar Avrupa hukukunun uygulanmasında hayati bir rol oynamaktadır. More Sentences
5	Genel	hayati bulgu	vital sign i.
Her vital signs are being closely monitored. Onun hayati bulguları yakından izleniyor. More Sentences
6	Genel	hayati önem taşıyan	vital s.
A policy to revive the economy is vital if Europe is to avoid deep recession. Avrupa'nın derin bir resesyondan kaçınması için ekonomiyi canlandıracak bir politika hayati önem taşımaktadır. More Sentences
7	Genel	hayati öneme sahip	vital s.
There is information to the effect that criminal organisations have infiltrated vital infrastructures. Suç örgütlerinin hayati öneme sahip altyapılara sızdığına dair bilgiler bulunmaktadır. More Sentences
8	Genel	hayati derecede	vitally zf.
It's vitally important. Bu hayati derecede önemli. More Sentences
Politics
9	Siyasal	hayati çıkar	vital interest i.
The doctrine of a preventive war to protect the vital interests of the United States is unacceptable. Amerika Birleşik Devletleri'nin hayati çıkarlarını korumak için önleyici savaş doktrini kabul edilemez. More Sentences
Medical
10	Medikal	hayati belirtiler	vital signs i.
No loss of pigment since yesterday and vital signs are steady. Dünden beridir pigment kaybı yok ve hayati belirtilerde bir ilerleme yok. More Sentences
Anatomy
11	Anatomi	hayati organ	vital organ i.
No vital organs were damaged. Hayati organlar zarar görmedi. More Sentences
General
12	Genel	hayati önemi olan	lynchpin i.
13	Genel	hayati organlar	vitals i.
14	Genel	hayati önemi olmayan şeyler	nonessentials i.
15	Genel	basit ancak en hayati gerçekler ve ilkeler	bare bones i.
16	Genel	hayati istatistikler	vital statistics i.
17	Genel	hayati bölge	vital zone i.
18	Genel	hayati önemi olmayan şey	nonessential i.
19	Genel	hayati risk	life threat i.
20	Genel	hayati faaliyetler	life activities i.
21	Genel	hayati faktör	vital factor i.
22	Genel	hayati fonksiyonlar	vital functions i.
23	Genel	hayati önem taşıyan bölüm	vital part i.
24	Genel	hayati önemde kısım	vital part i.
25	Genel	hayati önemde kısım/bölüm	vital part i.
26	Genel	hayati parça	vital part i.
27	Genel	hayati etki	vital influence i.
28	Genel	en hayati hedef bileşeni	target critical damage point i.
29	Genel	en hayati parça	jugular i.
30	Genel	en hayati bölüm	jugular i.
31	Genel	hayati karar anı	juncture i.
32	Genel	hayati karar anı	crossroads i.
33	Genel	hayati şekilde yaralayan darbe	home thrust i.
34	Genel	hayati kısım	heart and soul i.
35	Genel	hayati bölüm	core i.
36	Genel	hasta hayati tehlikeyi atlatmış olmak	be out of the woods f.
37	Genel	hayati riski atlatamamak	remain in a critical condition f.
38	Genel	hayati riski atlatmak	be in stable condition f.
39	Genel	hayati riski atlatamamak	be still in a critical condition f.
40	Genel	hayati önem taşımak	be of the essence f.
41	Genel	hayati önem taşımak	be essential f.
42	Genel	hayati önem taşımak	be crucial f.
43	Genel	hayati önem taşımak	be all important f.
44	Genel	hayati önem taşımak	be of vital importance f.
45	Genel	hayati önemde olmak	be essential f.
46	Genel	hayati önemde olmak	be of the essence f.
47	Genel	hayati önemde olmak	be crucial f.
48	Genel	hayati önemde olmak	be of vital importance f.
49	Genel	hayati önemde olmak	be all important f.
50	Genel	hayati önemde olmak	be all-important f.
51	Genel	hayati önem taşımak	be all-important f.
52	Genel	hayati tehlike atlatmak	dodge a life f.
53	Genel	hayati tehlike atlatmak	overcome a life-threatening situation f.
54	Genel	hayati tehlike atlatmak	avert a life-threatening danger f.
55	Genel	hayati tehlike atlatmak	kick a life-threatening situation f.
56	Genel	hayati tehlike atlatmak	evade a life f.
57	Genel	hayati önem arzetmek	be of vital importance f.
58	Genel	hayati tehlikesi bulunmak	have a risk of death f.
59	Genel	hayati bölümünü çıkarmak	eviscerate f.
60	Genel	hayati tehlike oluşturan	life-threatening s.
61	Genel	hayati önemi olan	fateful s.
62	Genel	hayati tehlike arz eden	life-critical s.
63	Genel	hayati tehlike arz eden	safety-critical s.
64	Genel	hayati risk içeren	life-threatening s.
65	Genel	hayati tehlike içermeyen	non-life-threatening s.
66	Genel	hayati risk içermeyen	non-life-threatening s.
67	Genel	hayati önem taşımayan	unvital s.
68	Genel	hayati olmayan	unvital s.
69	Genel	(tıpta) ciddi veya hayati tehlikesi olmayan	minor s.
70	Genel	hayati risk teşkil etmeyen veya acı vermeyen bir rahatsızlığın tedavisinde kullanılan (ilaç)	lifestyle s.
71	Genel	hayati risk teşkil etmeyen veya acı vermeyen bir rahatsızlığın tedavisinde kullanılan (ilaç)	life-style s.
72	Genel	hayati faaliyeti yavaşlatan	depressant s.
73	Genel	hayati fiziksel niteliklerden yoksun	gutless s.
74	Genel	hayati olmayan	invital s.
75	Genel	hayati bir tarzda	in a vital way zf.
76	Genel	hayati olarak	vitally zf.
77	Genel	hayati bir şekilde	crucially zf.
Proverb
78	Atasözü	zamanında olması için hayati risk almaktansa geç olması daha iyidir	(it's) better to be late than be dead on time
Colloquial
79	Konuşma Dili	hayati mesele	a matter of life and death i.
80	Konuşma Dili	hayati bulgular	vitals i.
Idioms
81	Deyim	hayati şey	widow maker i.
82	Deyim	hayati mesele	a matter of life or death i.
83	Deyim	(bir şeye) hayati bir darbe vurmak	rip the heart out of (something) f.
84	Deyim	bir şeye hayati bir darbe vurmak	rip/tear the heart out of something f.
85	Deyim	hayati tehlikesi kalmamak	be off the danger list f.
86	Deyim	hayati tehlikesi olmak	be on the danger list f.
87	Deyim	hayati tehlikesi kalmamak	be off the danger list f.
88	Deyim	hayati tehlikesi olmak	be on the danger list f.
89	Deyim	hayati tehlikesi olmamak	be off the danger list f.
90	Deyim	hayati tehlikeyi atlatmak	be off the danger list f.
91	Deyim	hayati tehlikesi olmamak	be off the danger list f.
92	Deyim	hayati önem taşımak	make the world go round f.
93	Deyim	hayati bir riske girmek/birinin hayatını riske atmak	take (one's or someone's) life in(to) (one's) (own) hands f.
Trade/Economic
94	Ticaret/Ekonomi	hayati faktör	vital factor i.
95	Ticaret/Ekonomi	hayati istatistikler	vital statistics i.
Law
96	Hukuk	hayati önemi haiz	vital s.
Technical
97	Teknik	hayati kimya	biochemistry i.
Medical
98	Medikal	hayati yaralanma	life-damaging injury i.
99	Medikal	hayati risk	life threatening injury i.
100	Medikal	hayati bulgular	vital signs i.
101	Medikal	hayati risk teşkil etmeyen şey	innocent passage i.
102	Medikal	hayati tehlikeyi atlatmak	recover from death f.
Psychology
103	Psikoloji	hayati kapasite	vital capacity i.
104	Psikoloji	hayati refleksler	survival reflexes i.
105	Psikoloji	hayati değer	survival value i.
106	Psikoloji	(c.g. jung psikolojisinde) temel hayati enerji	horme i.
Pharmaceutics
107	Eczacılık	hayati tehlike yaratan aritmi tedavisinde kullanılan bir anti-aritmi ilacı	enkaid® i.
108	Eczacılık	hayati faaliyeti yavaşlatan ilaç	depressant i.
Biology
109	Biyoloji	eskide kalmış bir biyolojik yaklaşıma göre üç 'hayati kuvvetten' biri	neurism [obsolete] i.
110	Biyoloji	belirgin hayati faaliyetlerin geçici olarak durması	parabiosis i.
111	Biyoloji	parazitin yaşam döngüsünde hayati öneme sahip olmayan bir organizma	paratenic host i.
Philosophy
112	Felsefe	bir organizmanın kendini gerçekleştirmesini sağlayan hayati güç	entelechy i.
113	Felsefe	hayati olayların ruhani bir özden kaynaklandığı ve fiziksel ve kimyasal fenomenler ile tamamen açıklanamayacağını savunan bir kuram veya doktrin	vitalism i.
Environment
114	Çevre	hayati olmayan tesis sistemleri	non-vital plant system i.
Military
115	Askeri	acele hayati önemde yük	immediately vital cargo i.
116	Askeri	hayati önemi haiz istihbarat ve göz temaslarını rapor etmek için muhabere talimatları	communications instructions for reporting vital intelligence sightings i.
117	Askeri	hayati bölge	vital area i.
118	Askeri	hayati olmayan yük	nonvital cargo i.
119	Askeri	hayati önemde arazi	vital ground i.
120	Askeri	hayati saha	vital ground i.
121	Askeri	insana yönelik hayati hizmetler	vital human services i.
Archaic
122	Eski Kullanım	hayati bulguların yavaşlaması	mortification i.