İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | heirloom i. | aile yadigarı | ||
She planted heirloom tomatoes. Aile yadigârı domatesler ekmiş. More Sentences |
||||
Genel | heirloom i. | aileden kalma değerli şey | ||
Genel | heirloom i. | kuşaktan kuşağa geçen değerli şey | ||
Genel | heirloom i. | ata yadigarı olan şey | ||
Genel | heirloom i. | yadigar | ||
Genel | heirloom i. | hatıra | ||
Genel | heirloom i. | babadan kalma | ||
Genel | heirloom i. | baba yadigarı | ||
Genel | heirloom i. | ana yadigarı | ||
Law | ||||
Hukuk | heirloom i. | özel bir gelenek veya bir vasiyetin şartları uyarınca miras kalan menkul mal | ||
Agriculture | ||||
Tarım | heirloom i. | açıkta tozlanan ve bir bölgeye adapte olmuş, yerel halkın elinde bulundurduğu tohum | ||
Tarım | heirloom i. | ata tohumu | ||
Tarım | heirloom i. | yerel tohum | ||
Tarım | heirloom i. | özel kişilerin çabalarıyla birkaç nesil boyunca varlığını sürdüren bir bahçecilik çeşidi | ||
Tarım | heirloom s. | yeniden ekip biçilen eski bir çeşit olan (tohum) |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | family heirloom i. | aile yadigarı | ||
This gold-inlaid sword is a family heirloom. Bu altın işlemeli kılıç bir aile yadigârı. More Sentences |