İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | lengthen f. | uzamak | ||
The border will lengthen by hundreds of kilometres in 2004. Sınır 2004 yılında yüzlerce kilometre daha uzayacak. More Sentences |
||||
Genel | lengthen f. | uzatmak | ||
From a practical point of view, it will lengthen the discharge procedure. Pratik açıdan bakıldığında, taburcu prosedürünü uzatacaktır. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | lengthen f. | uzanmak | ||
General | ||||
Genel | lengthen f. | sulandırmak | ||
Genel | lengthen f. | su katarak çoğaltmak | ||
Technical | ||||
Teknik | lengthen f. | daha uzun yapmak |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | lengthen out f. | sürüncemede kalmak |
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | lengthen out f. | (süre/zaman/mesafe) uzamak |
Law | ||
Hukuk | lengthen the proceeding f. | davayı uzatmak |