| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | pushy s. | saldırgan | ||
|
I know Tom is pushy. Tom'un saldırgan olduğunu biliyorum. More Sentences |
||||
| Genel | pushy s. | ısrarcı | ||
|
I can't believe you think I'm pushy. Israrcı olduğumu düşündüğüne inanamıyorum. More Sentences |
||||
| Genel | pushy s. | aceleci | ||
| Genel | pushy s. | pişkin | ||
| Genel | pushy s. | yüzsüz | ||
| Genel | pushy s. | kapıdan kovulsa bacadan giren | ||
| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | be pushy f. | ısrarcı olmak | ||
|
Everybody knew that she was being pushy. Herkes onun ısrarcı olduğunu biliyordu. More Sentences |
||||
| Genel | be pushy f. | yüzsüzlük yapmak | ||
| Genel | be pushy and obnoxious on something f. | bir konuda ısrarcı ve itici olmak | ||
| Genel | pushy [dialect] s. | teklifsiz | ||
| Genel | pushy [dialect] s. | burnunu sokan | ||
| Colloquial | ||||
| Konuşma Dili | brazen and pushy s. | yüzsüz ve pişkin | ||
