| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | satisfying s. | doyurucu | ||
|
It was a satisfying meal. Doyurucu bir yemekti. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | satisfying s. | tatmin edici | ||
|
Probably to work in Chinese restaurants satisfying Westerners' desire for Chinese food. Muhtemelen Batılıların Çin yemeği arzusunu tatmin eden Çin restoranlarında çalışmak için. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | satisfying s. | yeterli | ||
|
Are you satisfied with my explanation? Açıklamam senin için yeterli oldu mu? More Sentences |
||||
| Genel | satisfying s. | tatmin edici | ||
|
I am very happy and proud of what I am doing, and it is very satisfying. Yaptığım işten çok mutlu ve gururluyum ve bu çok tatmin edici. More Sentences |
||||
| Genel | satisfying i. | tatmin etme | ||
| Genel | satisfying s. | cevap veren | ||
| Genel | satisfying s. | tatminkar | ||
| İngilizce | Türkçe | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | satisfying demands i. | talepleri karşılama |
| Genel | need satisfying products i. | ihtiyaç gidermeye yönelik ürünler |
| Genel | satisfying the special needs i. | özel ihtiyaçların giderilmesi |
| Genel | be satisfying f. | tatminkar olmak |
| Genel | find something satisfying f. | tatminkar bulmak |
| Genel | self-satisfying s. | kendini tatmin eden |
| Genel | self-satisfying s. | kendini mutlu eden |
| Phrases | ||
| İfadeler | left after satisfying expr. | karşılandıktan sonra elinde kalan |
| Speaking | ||
| Konuşma | that must be very satisfying expr. | oldukça tatmin edici olmalı |
| Trade/Economic | ||
| Ticaret/Ekonomi | satisfying behavior i. | yeterince iyi olanı seçme yaklaşımı |
| Math | ||
| Matematik | satisfying an equation i. | denklemin sağlanması |
