|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
(birinin yardımı sayesinde) bir yere gelmek |
get somewhere f.
|
|
When you have nothing, aim low; when you get somewhere, aim high.
Hiçbir şeyiniz yoksa, düşük hedefleyin; bir yere geldiğinizde, yüksek hedefleyin.
More Sentences
|
Idioms |
|
2 |
Deyim |
(biri/bir şey) sayesinde |
courtesy of (someone or something) expr.
|
|
We have chocolate with added vegetable fats here, courtesy of industrial lobbying.
Burada, endüstriyel lobicilik sayesinde bitkisel yağlar eklenmiş çikolatamız var.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
yahudilerin haman'ın zulmünden mordecai ve kraliçe esther sayesinde kurtulmalarını kutladıkları bir bayram |
purim i.
|
|
4 |
Genel |
sayesinde bir şey başarılan kimse veya şey |
ministry i.
|
|
5 |
Genel |
çiftlikten elde ettiği kazanç sayesinde kas gücüne dayanan işler yapması gerekmeyen erkek |
gentleman farmer i.
|
|
6 |
Genel |
(uzay uçuşunda) çekim alanı sayesinde enerji elde etmek için gezgin bir cisme yakın geçen güzergah |
gravity-assist i.
|
|
7 |
Genel |
miley cyrus sayesinde daha da popülerleşen hiphop müziğine karşı kalça kıvırtarak yapılan dans |
twerk i.
|
|
8 |
Genel |
(birinin yardımı sayesinde) belirli bir düzeye ulaşmak |
get somewhere f.
|
|
9 |
Genel |
biri sayesinde gözü açılmak |
be disillusioned by someone f.
|
|
10 |
Genel |
(zenginlik, ün sayesinde) fazla çaba göstermeden yükselmek |
coast f.
|
|
11 |
Genel |
kapalı vana sayesinde bir şeyi içeride tutmak |
gate f.
|
|
12 |
Genel |
sayesinde … yapabilmek |
afford f.
|
|
13 |
Genel |
sayesinde münasebetiyle |
under favour of s.
|
|
|
14 |
Genel |
ortam veya durum sayesinde kazanılmış |
mediate s.
|
|
15 |
Genel |
onun sayesinde |
her s.
|
|
16 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesine veya tanrı ile birlik içinde olmasına ait |
mystical s.
|
|
17 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesinden veya tanrı ile birlik içinde olmasından kaynaklanan |
mystical s.
|
|
18 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesini veya tanrı ile birlik içinde olmasını açıkça ortaya koyan |
mystical s.
|
|
19 |
Genel |
kişinin tefekkür veya tasavvur ederek veya içrek ışığı sayesinde tanrı'yı doğrudan veya yakından bilmesi veya tanrı ile birlik içinde olması ile ilişkili |
mystical s.
|
|
20 |
Genel |
imtiyaz sayesinde var olan |
prerogative s.
|
|
21 |
Genel |
süt üretimi sayesinde |
lactationally zf.
|
|
22 |
Genel |
-in sayesinde |
due to ed.
|
|
Phrasals |
|
23 |
Öbek Fiiller |
(bir şey sayesinde) olgunlaşmak |
grow from (something) f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
eğlenceli hikayeleri sayesinde bir yemeğe/buluşmaya davet edilmek |
dine out on something f.
|
|
25 |
Öbek Fiiller |
sayesinde olgunlaşmak |
grow from f.
|
|
26 |
Öbek Fiiller |
(bir şey birinin/bir şeyin) sayesinde olmak |
owe (something) to (someone or something) f.
|
|
27 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şey sayesinde) algılamak |
tell (something) from (something else) f.
|
|
28 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şey sayesinde) idrak etmek |
tell (something) from (something else) f.
|
|
29 |
Öbek Fiiller |
(bir şey sayesinde bir şeyi) görmek/kestirmek |
tell (something) from (something else) f.
|
|
30 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) sayesinde başarılı olmak |
thrive on (something) f.
|
|
Phrases |
|
31 |
İfadeler |
bunun sayesinde |
by means of this expr.
|
|
32 |
İfadeler |
bunun sayesinde |
thanks to this expr.
|
|
33 |
İfadeler |
bunun sayesinde |
owing to this expr.
|
|
34 |
İfadeler |
birinin sayesinde |
to the credit of someone expr.
|
|
35 |
İfadeler |
gelişmeler sayesinde |
thanks to advances in expr.
|
|
36 |
İfadeler |
himayesinde sayesinde |
under auspices of expr.
|
|
37 |
İfadeler |
olması sayesinde |
thanks to the fact that expr.
|
|
38 |
İfadeler |
-in sayesinde |
thanks to expr.
|
|
39 |
İfadeler |
(biri/bir şey) sayesinde |
due to (someone or something) expr.
|
|
40 |
İfadeler |
(bir şey) sayesinde |
in virtue of (something) expr.
|
|
Colloquial |
|
41 |
Konuşma Dili |
sosyal mevkiine, başarısına veya nüfuzuna sosyal çevresi sayesinde ulaşmış erkek |
good ol' boy i.
|
|
42 |
Konuşma Dili |
(bir şey) sayesinde olmak |
be down to (something) f.
|
|
43 |
Konuşma Dili |
(bir şey) sayesinde olmak |
be down to something f.
|
|
44 |
Konuşma Dili |
onun sayesinde tamamlandı |
that does it expr.
|
|
45 |
Konuşma Dili |
-in sayesinde değil |
no thanks to expr.
|
|
46 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey sayesinde |
thanks to somebody/something expr.
|
|
Idioms |
|
47 |
Deyim |
her şeyin kendi sayesinde olduğunu düşünen kimse |
a fly on the wheel i.
|
|
48 |
Deyim |
gücü/nüfuzu/parası sayesinde kapalı kapıları açan kimse |
a mover and a shaker i.
|
|
49 |
Deyim |
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
have something off to a fine art f.
|
|
50 |
Deyim |
zekası sayesinde yaşamını sürdürmek |
live by one's wits f.
|
|
51 |
Deyim |
zekası sayesinde yaşamını sürdürmek |
live on one's wits f.
|
|
52 |
Deyim |
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
have something down to a fine art f.
|
|
53 |
Deyim |
(birinin ya da bir şeyin) sayesinde olmak |
be a credit to (someone or something) f.
|
|
|
54 |
Deyim |
önce yapılan keşifler sayesinde ilerlemek |
stand on the shoulders of giants f.
|
|
55 |
Deyim |
(biri) sayesinde eğlenmek |
get a bang out of (someone) f.
|
|
56 |
Deyim |
biri/bir şey sayesinde eğlenmek |
get a bang out of someone/something f.
|
|
57 |
Deyim |
biri/bir şey sayesinde eğlenmek |
get a kick out of someone/something f.
|
|
58 |
Deyim |
(biri/bir şey sayesinde) eğlenmek |
get a buzz out of (someone or something) f.
|
|
59 |
Deyim |
biri/bir şey sayesinde eğlenmek |
get a buzz out of someone/something f.
|
|
60 |
Deyim |
(biri) sayesinde olmak |
have (one) to thank f.
|
|
61 |
Deyim |
(bir şey) biri sayesinde olmak |
have somebody to thank (for something) f.
|
|
62 |
Deyim |
biri sayesinde olmak |
have somebody to thank f.
|
|
63 |
Deyim |
zekası sayesinde yaşamını sürdürmek |
live by wits f.
|
|
64 |
Deyim |
zekası sayesinde yaşamını sürdürmek |
live by your wits f.
|
|
65 |
Deyim |
zekası sayesinde yaşamını sürdürmek |
live on your wits f.
|
|
66 |
Deyim |
(birinin) yaptıkları sayesinde ilerlemek |
stand on (someone's) shoulders f.
|
|
67 |
Deyim |
(birinin) önce yaptığı keşifler/çalışmalar sayesinde ilerlemek |
stand on (someone's) shoulders f.
|
|
68 |
Deyim |
(bir şey) sayesinde ya batmak ya çıkmak |
stand or fall by (something) f.
|
|
69 |
Deyim |
(bir şey sayesinde) paçayı kurtarmış |
saved by the bell s.
|
|
70 |
Deyim |
(bir şey sayesinde) son anda yırtmış |
saved by the bell s.
|
|
71 |
Deyim |
(biri) sayesinde |
on the coattails of (someone) expr.
|
|
72 |
Deyim |
biri sayesinde |
on the coat-tails of someone expr.
|
|
73 |
Deyim |
başkası sayesinde |
on the coattails of expr.
|
|
74 |
Deyim |
edinilen bilgi/tecrübe sayesinde |
with 20/20 hindsight expr.
|
|
75 |
Deyim |
önceki deneyimler sayesinde |
with 20/20 hindsight expr.
|
|
76 |
Deyim |
aklı/zekası sayesinde |
by (one's) wits expr.
|
|
77 |
Deyim |
becerikliliği sayesinde |
by (one's) wits expr.
|
|
78 |
Deyim |
uyanıklığı sayesinde |
by (one's) wits expr.
|
|
79 |
Deyim |
bir şey sayesinde |
by dint of something expr.
|
|
80 |
Deyim |
(bir şey) sayesinde |
by means of (something) expr.
|
|
81 |
Deyim |
aklı/zekası sayesinde |
by one's wits expr.
|
|
82 |
Deyim |
becerikliliği sayesinde |
by one's wits expr.
|
|
83 |
Deyim |
uyanıklığı sayesinde |
by one's wits expr.
|
|
84 |
Deyim |
(bir şey) sayesinde |
by virtue of (something) expr.
|
|
85 |
Deyim |
bir şey sayesinde |
by/in virtue of something expr.
|
|
86 |
Deyim |
bir şey sayesinde |
by virtue of something expr.
|
|
87 |
Deyim |
biri/bir şey sayesinde |
courtesy of somebody/something expr.
|
|
88 |
Deyim |
biri sayesinde |
on somebody's coat-tails expr.
|
|
89 |
Deyim |
biri sayesinde |
on someone's coattails expr.
|
|
90 |
Deyim |
birinin torpili sayesinde |
on someone's coattails expr.
|
|
91 |
Deyim |
birinin yardımı sayesinde |
on someone's coattails expr.
|
|
92 |
Deyim |
birinin çevresi/statüsü sayesinde |
on someone's coattails expr.
|
|
93 |
Deyim |
biri/bir şey sayesinde |
on the coat-tails of someone/something expr.
|
|
94 |
Deyim |
(bir şey) sayesinde |
on the strength of (something) expr.
|
|
Politics |
|
95 |
Siyasal |
petrol kontrolü sayesinde toplumda zengin ve egemen olan bir güç |
oiligarchy i.
|
|
Technical |
|
96 |
Teknik |
kağıda bastırıldığında gizli bir mesajın delikler sayesinde yazılabileceği, düzensiz delikleri olan bir maske |
grill i.
|
|
97 |
Teknik |
kağıda bastırıldığında gizli bir mesajın delikler sayesinde yazılabileceği, düzensiz delikleri olan bir maske |
grille i.
|
|
98 |
Teknik |
tuğla ocağında baca delikleri sayesinde yukardan aşağıya doğru hareket etmesi sağlanan hava |
overdraft i.
|
|
Computer |
|
99 |
Bilgisayar |
(elektronik) virüsü özel bir program sayesinde yok etmek |
disinfect f.
|
|
Electric |
|
100 |
Elektrik |
elektrik iletimi sayesinde uzaktaki nesneleri görünür hale getirmeye yarayan cihazlara verilen isim |
telelectroscope i.
|
|
Railway |
|
101 |
Demiryolu |
vagonların kısa dik yokuşlarda sabit motorlarla yukarı taşınıp aşağı yönlü eğimlerde yerçekimi sayesinde hareket ettiği demiryolu |
gravity railway i.
|
|
102 |
Demiryolu |
vagonların kısa dik yokuşlarda sabit motorlarla yukarı taşınıp aşağı yönlü eğimlerde yerçekimi sayesinde hareket ettiği demiryolu |
gravity railroad i.
|
|
Aeronautic |
|
103 |
Havacılık |
alt kısmında yer alan ateş sayesinde ısınan havanın kaldırma kuvveti ile yükselen balon |
mongolfier i.
|
|
Petrol |
|
104 |
Petrol |
(petrol endüstrisinde) doğrudan deniz yatağının üzerine kurulan ve kendi ağırlığı sayesinde konumunu koruyan sondaj kulesi |
gravity platform i.
|
|
Medical |
|
105 |
Medikal |
yetmezlik çeken damar içerisine iğne ile ilaç enjeksiyonu sayesinde damarı kapatma yöntemi |
sclerotherapy i.
|
|
106 |
Medikal |
laparoskopik cerrahi, lazer tedavisi gibi teknikler sayesinde minimum kesi içeren (ameliyat) |
minimally invasive s.
|
|
Gastronomy |
|
107 |
Mutfak |
sapı sayesinde masaya temas etmeyen mutfak bıçağı |
balance knife i.
|
|
Biology |
|
108 |
Biyoloji |
bitkilerin karıncalar sayesinde tozlaşması |
myrmecophily i.
|
|
109 |
Biyoloji |
(bakteri veya enfeksiyöz ajanlar sayesinde) bozulabilir |
rotten s.
|
|
110 |
Biyoloji |
(bakteri veya enfeksiyöz ajanlar sayesinde) bozulan |
rotting s.
|
|
Marine Biology |
|
111 |
Deniz Biyolojisi |
özel filtre ortamı sayesinde tek hücreli organizmaları filtre edilmesini sağlayan filtre tipi |
diatom filter i.
|
|
112 |
Deniz Biyolojisi |
yararlı bakteriler sayesinde zehirli amonyak ve nitritin atılması |
trickle filter i.
|
|
Astronomy |
|
113 |
Gökbilim |
kütleçekimsel merceklenme sayesinde keşfedilmiş 14 milyar ışık yılı uzakta bulunan yıldız |
icarus i.
|
|
114 |
Gökbilim |
kütleçekimsel merceklenme sayesinde keşfedilmiş 28 milyar ışık yılı uzakta bulunan yıldız |
earendel i.
|
|
Zoology |
|
115 |
Zooloji |
avustralya'da yaşayan ve ön ile arka bacakları arasındaki zarsı yapı sayesinde havada süzülebilen çeşitli küçük memelilere verilen ad |
flying squirrel [australia] i.
|
|
116 |
Zooloji |
ön ve arka bacakları arasında bulunan deri kıvrımları sayesinde havada süzülebilen çeşitli sincaplara verilen ad |
flying squirrel i.
|
|
Botanic |
|
117 |
Botanik |
aksonlara benzeyen sporlarının üzerindeki çizgileri sayesinde ayırt edilebilen ve hızlı büyüyen turuncu-kırmızı renkli bir mantar |
neurospora i.
|
|
Social Sciences |
|
118 |
Sosyal Bilimler |
ebeveynlerinin şöhreti sayesinde ünlü/başarılı olmuş kişi |
nepo baby i.
|
|
119 |
Sosyal Bilimler |
ebeveynlerinin şöhreti sayesinde ünlü/başarılı olmuş kişi |
nepotism bab i.
|
|
History |
|
120 |
Tarih |
1389'daki zaferi sayesinde habsburg egemenliğinden kurtulan isviçre konfederasyonu |
sempatch i.
|
|
Philosophy |
|
121 |
Felsefe |
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen kimse |
detectivist i.
|
|
122 |
Felsefe |
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuramı destekleyen |
detectivist s.
|
|
123 |
Felsefe |
kendi mental durumumuzu özel bir iç farkındalık veya genel bir algısal farkındalık sayesinde tespit ettiğimizi öne süren felsefi kuram ile ilişkili |
detectivist s.
|
|
Geology |
|
124 |
Jeoloji |
mineral damarlar sayesinde çevre kayaçlardan ayrılan ana kaya gövdesi |
rider i.
|
|
125 |
Jeoloji |
magmanın farklı bir mineral sayesinde uğradığı değişim |
syntexis i.
|
|
Military |
|
126 |
Askeri |
yönlendirme sistemi olmasa dahi kanatları sayesinde hedefine süzülen bomba türü |
glider bomb i.
|
|
127 |
Askeri |
sürtünme ısısı sayesinde ateşlenen fünye |
friction fuze i.
|
|
Sport |
|
128 |
Spor |
playoff maçlarında başka bir takımın kaybetmesi sayesinde yer edinmek |
back into (someone or something) f.
|
|
Music |
|
129 |
Müzik |
açık bir boru içerisindeki hava titreşimi sayesinde nota üreten ateş |
singing flame i.
|
|
Bookbindery |
|
130 |
Ciltçilik |
kenarında bulunan delikler sayesinde dikişsiz cilt kabına takılıp çıkarılabilen yazı kağıdı |
looseleaf paper i.
|
|
Entomology |
|
131 |
Böcek Bilimi |
(böcek antenleri sayesinde) hava yoluyla algılama |
aeroscepsis i.
|
|
132 |
Böcek Bilimi |
(böcek antenleri sayesinde) hava yoluyla algılama |
aeroscepsy i.
|
|
133 |
Böcek Bilimi |
güçlü ön kanatları sayesinde çiçeklerin üzerinde uçarken sabit kalabilen çeşitli güvelere verilen ad |
hawk moth i.
|
|
134 |
Böcek Bilimi |
güçlü ön kanatları sayesinde çiçeklerin üzerinde uçarken sabit kalabilen çeşitli güvelere verilen ad |
sphinx i.
|
|
135 |
Böcek Bilimi |
güçlü ön kanatları sayesinde çiçeklerin üzerinde uçarken sabit kalabilen çeşitli güveler ile ilişkili |
sphingid s.
|
|
136 |
Böcek Bilimi |
güçlü ön kanatları sayesinde çiçeklerin üzerinde uçarken sabit kalabilen çeşitli güvelere benzeyen |
sphingid s.
|
|
Modern Slang |
|
137 |
Modern Argo |
anjelina jolie sayesinde meme kanseri farkındalığının artması |
angelina effect (angelina jolie effect) i.
|
|