İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | short-lived s. | kısa ömürlü | ||
But since it was not given the slightest priority, it was short-lived. Ancak en ufak bir öncelik verilmediği için kısa ömürlü oldu. More Sentences |
||||
Mechanic | ||||
Mekanik | short-lived s. | kısa ömürlü | ||
Any discrimination should be kept to a minimum and should be as short-lived as humanly possible. Her türlü ayrımcılık asgari düzeyde tutulmalı ve mümkün olduğunca kısa ömürlü olmalıdır. More Sentences |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | short-lived peace i. | kısa süren barış |
Politics | ||
Siyasal | short-lived climate pollutants i. | kısa ömürlü çevre kirleticiler |