tanıdık - Türkçe İngilizce Sözlük

tanıdık

"tanıdık" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 27 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
tanıdık acquaintance i.
It will have contrived to replace delight in the renewal of old acquaintances with generalised concern.
Eski tanıdıkların yenilenmesinden duyulan memnuniyetin yerine genel bir kaygıyı koymayı başarmış olacaktır.

More Sentences
tanıdık familiar s.
You know that I have repeated this request during every Budget procedure; it has become a familiar refrain.
Bu talebimi her bütçe görüşmesinde tekrarladığımı biliyorsunuz; bu artık tanıdık bir nakarat haline geldi.

More Sentences
General
tanıdık acquaintance i.
I could name to you several good acquaintances of mine who fall into this category.
Bu kategoriye giren birkaç iyi tanıdığımı size sayabilirim.

More Sentences
tanıdık familiar s.
This debate on the EU's own resources and on EU tax is familiar to us all.
AB'nin öz kaynakları ve AB vergileri konusundaki bu tartışma hepimize tanıdık geliyor.

More Sentences
Trade/Economic
tanıdık acquaintance i.
I have followed developments in Malaysia for a number of years through visits and acquaintances there.
Malezya'daki gelişmeleri birkaç yıldır oradaki ziyaretlerim ve tanıdıklarım aracılığıyla takip ediyorum.

More Sentences
General
tanıdık contact i.
tanıdık connection i.
tanıdık friend i.
tanıdık friend at court i.
tanıdık acquaintant i.
tanıdık connexion i.
tanıdık acquaintant i.
tanıdık homely s.
tanıdık homey s.
tanıdık homish s.
tanıdık homy s.
tanıdık obversant s.
tanıdık old s.
tanıdık contubernal s.
tanıdık contubernyal s.
tanıdık first-name s.
tanıdık fam (famous) kısalt.
Idioms
tanıdık friend(s) in court i.
tanıdık (as) comfortable as an old shoe s.
Archaic
tanıdık couth s.
tanıdık famular s.
tanıdık frequent s.

"tanıdık" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 106 sonuç

Türkçe İngilizce
General
tanıdık (faydalı olabilecek) contact i.
I have contacts in the White House.
Beyaz Saray'da tanıdıklarım var.

More Sentences
tanıdık bir yüz a familiar face i.
He is not a familiar face in the West, for he has never tried to claim that his is a special case.
Batı'da tanıdık bir yüz değil, çünkü hiçbir zaman kendisinin özel bir durum olduğunu iddia etmeye çalışmadı.

More Sentences
tanıdık yüz familiar face i.
However, it is good to see some familiar faces in the Chamber.
Bununla birlikte, Oda'da bazı tanıdık yüzler görmek güzel.

More Sentences
tanıdık gelmek sound familiar f.
Your name sounds familiar to me.
İsmin tanıdık geliyor.

More Sentences
tanıdık gelmek look familiar f.
Doesn't that car look familiar?
Bu araba tanıdık gelmiyor mu?

More Sentences
tanıdık olmayan unfamiliar s.
Unfamiliar terrain can be difficult to traverse.
Tanıdık olmayan bir arazide ilerlemek zor olabilir.

More Sentences
Colloquial
tanıdık gelmek look familiar f.
He looks familiar.
Tanıdık geliyor.

More Sentences
çok tanıdık all too familiar expr.
This is all too familiar in many of our urban areas.
Kentsel alanlarımızın birçoğunda bu çok tanıdık.

More Sentences
Idioms
tanıdık gelmek sound familiar f.
Why does that name sound familiar?
Bu isim neden tanıdık geliyor?

More Sentences
Speaking
bana tanıdık geliyorsun you look familiar expr.
You look familiar to me.
Bana tanıdık geliyorsunuz.

More Sentences
tanıdık geliyorsunuz you look familiar expr.
Why do you look familiar?
Neden tanıdık geliyorsun?

More Sentences
tanıdık geliyor it sounds familiar expr.
Does it sound familiar?
Tanıdık geliyor mu?

More Sentences
tanıdık geliyorsun you seem familiar expr.
You seem familiar.
Tanıdık geliyorsun.

More Sentences
General
tanıdık olma familiarness i.
tanıdık şirket an associate company i.
tanıdık şirket known company i.
tanıdık firma familiar company i.
tanıdık firma known firm i.
tanıdık firma familiar firm i.
tanıdık şirket known firm i.
tanıdık şirket familiar firm i.
tanıdık firma known company i.
tanıdık şirket familiar company i.
tanıdık firma an associate company i.
tanıdık manzara familiar landscape i.
bilindik/tanıdık olay veya oluşum familiar occurrence i.
tanıdık şiddeti acquaintance violence i.
tanıdık görüntü familiar sight i.
tanıdık alan home ground i.
çok tanıdık gelen şey déjà vu i.
tanıdık şey old hat i.
çok tanıdık kimse old shoe i.
çok tanıdık şey old shoe i.
tanıdık olma familiarity i.
tanıdık haydut comrogue i.
uzun süredir görüşülmeyen tanıdık stranger i.
tanıdık hale gelmek become familiar f.
tanıdık gelmek be familiar with someone f.
tanıdık bir yüz aramak look around for a familiar face f.
tanıdık gelmek smell familiar f.
kulağa tanıdık gelmek sound familiar f.
tanıdık olmak be familiar with f.
tanıdık olmak get acquainted with f.
tanıdık ve arkadaşları selamlamak amacıyla bir lokanta ya da gece kulubündeki masalar arasında dolaşmak table-hop f.
yaşamını tanıdık ortamda geçirmek move f.
tanıdık ortamda iş yürütmek move f.
aşırı tanıdık ultrafamiliar s.
tanıdık olmayan unacquaint [scottish] s.
yakından tanıdık versant s.
(şahsi ilişkide) sıcak, tanıdık ve teklifsiz matey s.
tanıdık çevreyi özleyen homesick s.
tanıdık ve hoş homey s.
tanıdık olmayan off s.
aşırı tanıdık overfamiliar s.
aşırı tanıdık overforward s.
aşırı tanıdık overfree s.
aşırı tanıdık old-hat s.
çok tanıdık olan old-shoe s.
tanıdık olmayan inacquiescent s.
tanıdık durmayan outlandish s.
Phrasals
biri (bir yerden) tanıdık gelmek recall from (something) f.
-den tanıdık gelmek recall from f.
Colloquial
bir an tanıdık gelme sparkle of familiarity i.
bir an için tanıdık gelme sparkle of familiarity i.
tanıdık duygular uyandıran şey/durum warm fuzzy i.
tanıdık (kadın) homegirl i.
tanıdık çevre home turf i.
Idioms
yüksek konumdaki/yerdeki tanıdık friend(s) in court i.
yüksek konumdaki/yerdeki tanıdık friend in court i.
imtiyazlı/nüfuzlu tanıdık a friend at court i.
yüksek mevkide tanıdık a friend at court i.
çok tanıdık an old shoe i.
çok tanıdık an old shoe i.
yüksek yerlerde tanıdık friends in high places i.
tanıdık şey old-hat i.
tanıdığın/tanıdık düşman the devil you know i.
tanıdık duygular uyandıran şey/durum warm and fuzzy i.
bir yerden tanıdık gelmek sound familiar f.
bir yerden tanıdık gelmek have a familiar ring (to it) f.
tanıdık gelmek have a familiar ring f.
tanıdık gelmek have a familiar ring (to it) f.
tanıdık gelmek have a familiar ring to it f.
bir yerden tanıdık gelmek have a familiar ring (about/to it) f.
tanıdık gelmek have a familiar ring (about/to it) f.
kulağa tanıdık/aşina gelmek have a familiar ring (about/to it) f.
çıkar sağlamak için araya bir tanıdık sokma eğilimi the old pals act expr.
(bir şey birine) tanıdık gelmiyor (something) doesn't ring a bell (with one) expr.
(bir şey) tanıdık geliyor (something) rings a bell (with one) expr.
Speaking
bu şarkı tanıdık geliyor mu? does this song sound familiar? expr.
bu size tanıdık geliyor mu? does that sound familiar? expr.
bana çok tanıdık geliyorsun you look so familiar to me expr.
bana tanıdık geliyorsun you look familiar to me expr.
bu isim sana tanıdık geldi mi? is the name familiar to you at all? expr.
çok tanıdık geliyorsun you look very familiar expr.
çok tanıdık geliyorsunuz you look very familiar expr.
sen tanıdık geliyorsun bana you look familiar expr.
tanıdık geliyorsunuz you seem familiar expr.
tanıdık gibi geliyor it rings a bell expr.
tanıdık geliyor mu? does it look familiar? expr.
tanıdık geliyorsun you look familiar expr.
Law
tanıdık şiddeti acquaintance violence i.
Psychology
bilindik, tanıdık yerlere dönmek için duyulan manik arzu nostomania i.
tanıdık yerlere dönmekten aşırı korkma nostopathy i.
tanıdık tecavüzü acquaintance rape i.
tanıdık yüzleri görsel olarak algılama face recognition i.
Archaic
tanıdık olmayan uncouth s.