| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | trusty i. | güvenilir | ||
|
The trusty was responsible for the prison's kitchen. Güvenilir mahkum, hapishanenin mutfağından sorumluydu. More Sentences |
||||
| Genel | trusty s. | sadık | ||
|
He relied on his trusty old car to get him around town. Onu şehirde gezdirirken eski sadık arabasını kullanıyordu. More Sentences |
||||
| Genel | trusty i. | güvenilir kimse | ||
| Genel | trusty s. | emin | ||
| Genel | trusty s. | güvenilir | ||
| Genel | trusty s. | güven telkin eden | ||
| Law | ||||
| Hukuk | trusty i. | güvenilir olduğu düşünüldüğünden özel ayrıcalıklar tanınan hükümlü | ||
| İngilizce | Türkçe | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | trusty [obsolete] s. | birkaç firmanın tekel oluşturmak üzere birleşimini içeren |
| Star Wars | ||
| Star Wars | trusty trikker's guns & ammo i. | güvenilir trikker'in silahları & cephanesi |
