İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | turbulent s. | çalkantılı | ||
The Union and the euro zone have contributed to the stabilisation of the economy in a turbulent period. Birlik ve Avro bölgesi, çalkantılı bir dönemde ekonominin istikrara kavuşmasına katkıda bulunmuştur. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | turbulent s. | çok çalkantılı | ||
European farmers have had a very turbulent few years, following on from the BSE and foot-and-mouth crisis. Avrupalı çiftçiler, BSE ve şap krizlerinin ardından çok çalkantılı bir kaç yıl geçirdiler. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | turbulent s. | çalkantılı | ||
The Union and the euro zone have contributed to the stabilisation of the economy in a turbulent period. Birlik ve Avro bölgesi, çalkantılı bir dönemde ekonominin istikrara kavuşmasına katkıda bulunmuştur. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | turbulent s. | gürültülü patırtılı | ||
Yaygın Kullanım | turbulent s. | türbülanslı | ||
General | ||||
Genel | turbulent s. | gürültücü | ||
Genel | turbulent s. | kavgacı | ||
Genel | turbulent s. | kaynayan (duygular) | ||
Genel | turbulent s. | şamatacı | ||
Genel | turbulent s. | fırtınalı | ||
Genel | turbulent s. | türbülanslı (su/hava) | ||
Genel | turbulent s. | karışıklık çıkaran | ||
Genel | turbulent s. | kargaşalı | ||
Genel | turbulent s. | düzensiz | ||
Genel | turbulent s. | sert | ||
Genel | turbulent s. | vahşi | ||
Genel | turbulent s. | sorunlu | ||
Genel | turbulent s. | problemli | ||
Technical | ||||
Teknik | turbulent s. | burgaçlı | ||
Teknik | turbulent s. | dalgalı | ||
Teknik | turbulent s. | girdaplı | ||
Teknik | turbulent s. | şiddetli | ||
Teknik | turbulent s. | türbülanslı |