İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | unbelievable! ünl. | inanılır gibi değil! | ||
It is unbelievable that the United States is seeking to act outside international norms of law. Amerika Birleşik Devletleri'nin uluslararası hukuk normlarının dışında hareket etmeye çalışması inanılır gibi değil. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | unbelievable! ünl. | hayret bir şey! | ||
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | unbelievable! expr. | hayret bir olay! | ||
Konuşma Dili | unbelievable! expr. | inanılmaz! | ||
Speaking | ||||
Konuşma | unbelievable! expr. | hayret doğrusu! |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | unbelievable s. | inanılmaz | ||
The ignorance surrounding this debate is unbelievable. Bu tartışmayı çevreleyen cehalet inanılmaz. More Sentences |
||||
Speaking | ||||
Konuşma | you're unbelievable expr. | inanılmazsın | ||
You're unbelievable. İnanılmazsın. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | an unbelievable/incredible day i. | inanılmaz bir gün | ||
Genel | be unbelievable f. | akla sığmamak | ||
Genel | sound unbelievable f. | inandırıcı gelmemek | ||
Genel | sound unbelievable f. | akla yakın gelmemek | ||
Genel | sound unbelievable f. | akla yatkın gelmemek | ||
Genel | sound unbelievable f. | inanılmaz görünmek | ||
Genel | unbelievable s. | akla sığmaz | ||
Genel | unbelievable s. | şaşırtıcı | ||
Genel | unbelievable s. | müthiş | ||
Genel | unbelievable s. | akılalmaz |