İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | unloaded s. | doldurulmamış | ||
Tom shot himself while he was cleaning a gun that he thought was unloaded. Tom doldurulmamış olduğunu düşündüğü bir silahı temizlerken kendini vurdu. More Sentences |
||||
Genel | unloaded s. | boş | ||
Both guns were unloaded. İki silah da boştu. More Sentences |
||||
Genel | unloaded s. | yükü boşaltılmış | ||
Genel | unloaded s. | boşaltmış | ||
Genel | unloaded s. | yüksüz | ||
Genel | unloaded s. | yükten arındırılmış | ||
Computer | ||||
Bilgisayar | unloaded s. | yüklü | ||
Bilgisayar | unloaded expr. | yüklenmedi | ||
Automotive | ||||
Otomotiv | unloaded s. | yüksüz | ||
Hunting | ||||
Silah/Atıcılık | unloaded s. | boş (silah) | ||
Silah/Atıcılık | unloaded s. | doldurulmamış (silah) |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
Technical | ||
Teknik | unloaded start i. | yüksüz kalkma |
Teknik | unloaded state i. | yüksüz durum |
Teknik | unloaded state i. | yüksüz hal |
Teknik | unloaded start i. | yüksüz start |
Teknik | stability unloaded i. | yüksüz stabilite |
Teknik | loaded or unloaded as liquids by gravity or pressure discharge s. | yer çekimi veya basınç yoluyla sıvı olarak doldurulabilen veya boşaltılabilen |