İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | well-defined s. | iyi tanımlanmış | ||
The instructions were well-defined. Yönergeler iyi bir şekilde tanımlanmıştır. More Sentences |
||||
Genel | well-defined s. | çizgileri/sınırları belli | ||
Genel | well-defined s. | sınırları belli |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | well defined s. | iyi tanımlanmış | ||
It is the framework for climate change which is well defined and in place. İklim değişikliği için iyi tanımlanmış ve yürürlükte olan bir çerçevedir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | well defined frequency i. | iyi tanımlanmış frekans | ||
Medical | ||||
Medikal | an uncommon well-defined neurovascular syndrome i. | iyi tanımlanmış yaygın olmayan bir nörovasküler sendrom | ||
Medikal | well-defined immunodeficiency syndrome i. | iyi tanımlanmış immün yetersizlik sendromu | ||
Medikal | an uncommon well-defined neurovascular syndrome i. | olan iyi tanımlanmış yaygın olmayan bir nörovasküler sendrom | ||
Math | ||||
Matematik | well-defined set i. | iyi tanımlanmış küme |