Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | yüksek düzey | high level i. | ||
The concept of 'from stable to table' is an important basis for a high level of food safety. Ahırdan sofraya' kavramı, yüksek düzeyde gıda güvenliği için önemli bir temeldir. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Bilgisayar | yüksek düzey | high level i. | ||
The concept of 'from stable to table' is an important basis for a high level of food safety. Ahırdan sofraya' kavramı, yüksek düzeyde gıda güvenliği için önemli bir temeldir. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | yüksek düzey | higher-up i. | ||
Genel | yüksek düzey | haute s. | ||
Technical | ||||
Teknik | yüksek düzey | high-level s. | ||
Informatics | ||||
Bilişim | yüksek düzey | high order i. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
General | ||
Genel | en yüksek düzey | big time i. |
Genel | en yüksek düzey iberyalı soyluların tavır ve hareketleri | grandeeism i. |
Idioms | ||
Deyim | en yüksek düzey | the big time i. |
Deyim | siyasi örgütlenmenin yüksek düzey mensupları arasındaki ilişki, etkileşim, çalışmalar | palace politics i. |
Technical | ||
Teknik | yüksek düzey ateşleme süresi | high-level firing time i. |
Computer | ||
Bilgisayar | tümüyle nesneye-yönelik olan açık kaynaklı yüksek düzey bir programlama dili | ruby i. |
Bilgisayar | (yüksek düzey dildeki yazılmış programı) makine diline dönüştürüp çalıştırmak | interpret f. |
Informatics | ||
Bilişim | yüksek düzey dili | high level language i. |
Food Engineering | ||
Gıda | en yüksek düzey | maximum level i. |
History | ||
Tarih | (eski roma'da) senatörün ve yüksek düzey yetkililerin giydikleri tuniklerin ön kısmında bulunan sosyal statü göstergesi geniş mor bir şerit | laticlave i. |