| Türkçe | İngilizce | |||
|---|---|---|---|---|
| Politics | ||||
| Siyasal | yoğun nüfuslu | heavily populated s. | ||
|
This is the most heavily populated of the so-called 'less-developed countries' . Bu, 'az gelişmiş ülkeler' olarak adlandırılan ülkeler arasında en yoğun nüfusa sahip olanıdır. More Sentences |
||||
| Siyasal | yoğun nüfuslu | densely populated s. | ||
|
There is, alas, a huge danger of civil war in this enormous and densely populated African country. Ne yazık ki bu devasa ve yoğun nüfuslu Afrika ülkesinde büyük bir iç savaş tehlikesi var. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | yoğun nüfuslu | populous s. | ||
| Genel | yoğun nüfuslu | thickly populated s. | ||
| Genel | yoğun nüfuslu | impacted s. | ||
| Genel | yoğun nüfuslu | popular [obsolete] s. | ||
| Genel | yoğun nüfuslu | populate [obsolete] s. | ||
| Türkçe | İngilizce | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | birden fazla şehirden ve yoğun nüfuslu komşu alanlardan oluşan büyük metropol bölgesi | metroplex i. |
| Genel | bir şehir veya yoğun nüfuslu mahallede yer alan oldukça küçük park | pocket park i. |
| Genel | yoğun nüfuslu hale gelmek | populate f. |
| Genel | bir şehri ve onu çevreleyen yoğun nüfuslu alanları içeren (bölge) | metropolitan s. |
| Social Sciences | ||
| Sosyal Bilimler | yoğun nüfuslu olmayan | unpopulous s. |
| Environment | ||
| Çevre | bir veya daha fazla büyük şehirden oluşan yoğun nüfuslu bölge | corridor i. |
| Geography | ||
| Coğrafya | yoğun nüfuslu bölge | populated area i. |
