|
- Paper can hang around a long time, even, and indeed especially in Europe - we all know that.
- Kağıt uzun süre kullanılabiliyor; Avrupa'da bile, hatta özellikle orada. Bunu hepimiz biliyoruz.
- We were unable to tackle the issue for a long time, not least because the situation did not allow it.
- Bu konuyu uzun süre ele alamadık, çünkü durum buna izin vermiyordu.
- We have had this situation for a long time now.
- Bu durumla uzun süredir karşı karşıyayız.
- This is a moment that we in Parliament have anticipated and worked towards for a long time.
- Bu, Parlamento'da uzun süredir beklediğimiz ve üzerinde çalıştığımız bir andır.
- The EU has had legislation for a long time regarding health and safety at work.
- AB'de uzun süredir iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuat bulunmaktadır.
- The European Union has been concerned with Colombia for a long time.
- Avrupa Birliği uzun süredir Kolombiya ile ilgilenmektedir.
- The Commission proposal, however, will undermine these prospects for a long time.
- Ancak Komisyon teklifi, bu beklentileri uzun süre baltalayacaktır.
- Here is a situation within the European Union that has been going on for a long time.
- Avrupa Birliği içerisinde uzun süredir devam eden bir durum söz konusudur.
- With these two arrangements, we put an end to discussions which started a long time ago.
- Bu iki düzenleme ile uzun süre önce başlayan tartışmalara son noktayı koymuş olduk.
- It is a fact that the borders have been semi-permeable for a long time.
- Sınırların uzun süredir yarı geçirgen olduğu bir gerçektir.
- Allow me a few words on the controversial issue on which views were divided for a long time.
- Uzun süredir görüş ayrılıklarının yaşandığı tartışmalı konu hakkında birkaç söz söylememe izin verin.
- This malevolent spirit of national egoism and Franco-German high-handedness will dog Europe for a long time yet.
- Bu kötü niyetli ulusal egoizm ruhu ve Fransız-Alman zorbalığı Avrupa'yı daha uzun süre meşgul edecektir.
- This is a third reading and it is a conciliation procedure that we have been following for a long time.
- Bu üçüncü bir okumadır ve uzun süredir takip ettiğimiz bir uzlaşma prosedürüdür.
- The Commission was reluctant for a long time and dragged its heels.
- Komisyon uzun süre isteksiz davrandı ve ayak sürüdü.
- However, their citizens have known for a long time what the score is.
- Bununla birlikte vatandaşları uzun süredir skorun ne olduğunu biliyor.
- Using antibiotics for a long time can also cause biotin deficiency.
- Çok uzun süre antibiyotik kullanmak biotin eksikliğine de sebep olmaktadır.
- Using antibiotics for a long time can also cause biotin deficiency.
- Uzun süre antibiyotik kullanmak da biyotin eksikliğine neden olabilir.
- Because I stopped apologizing for my past a long time ago.
- Çünkü geçmişimden dolayı özür dilemeyi uzun süre önce bıraktım.
- Using antibiotics for a long time can also cause biotin deficiency.
- Uzun süre antibiyotik kullanmak da biyotin eksikliğine yol açabiliyor.
- I waited for Tom for a long time.
- Tom'u uzun süre bekledim.
- The man they're talking about has been dead for a long time.
- Onların bahsettikleri adam uzun süredir ölü.
- Jane kept silent for a long time.
- Jane uzun süre sessiz kaldı.
- I waited for a long time.
- Uzun süre boyunca bekledim.
- She kept me waiting for a long time.
- Beni uzun süre bekletti.
- I had to wait for a long time for Tom's answer, but it was worth it.
- Tom'un cevabı için uzun süre beklemek zorunda kaldım fakat o buna değdi.
- I've been doing this a long time.
- Uzun süredir bunu yapıyorum.
- She has a bad habit of talking a long time on the phone.
- Telefonda uzun süre konuşmak gibi kötü bir alışkanlığı var.
- I talked to Tom about this for a long time.
- Tom'la bu konuyu uzun süre konuştum.
- I haven't heard anything from Tom in a long time.
- Tom'dan uzun süredir hiç bir şey duymadım.
- I stayed there for a long time.
- Orada uzun süre kaldım.
- We've been ready for a long time.
- Uzun süredir hazırız.
- Tom was kept waiting for a long time.
- Tom uzun süre bekletildi.
- We've been together a long time.
- Biz uzun süredir birlikteyiz.
- We waited for a long time.
- Uzun süre bekledik.
- I hate when other people make me wait a long time.
- Diğer insanların beni uzun süre bekletmesinden nefret ediyorum.
- An affair this strange will not happen again for a long time.
- Bu kadar garip bir ilişki uzun süre tekrarlanmayacak.
- I haven't been sick in a long time.
- Uzun süredir hasta değilim.
- I've been waiting for Tom for a long time.
- Uzun süredir Tom'u bekliyorum.
- Tom and I have been close friends for a long time.
- Tom ve ben uzun süredir yakın arkadaşlarız.
- Tom has lived here a long time.
- Tom uzun süre burada yaşadı.
- I left Boston a long time ago.
- Uzun süre önce Boston'dan ayrıldım.
- I haven't seen Tom for a long time.
- Uzun süredir Tom'u görmedim.
- Tom remained silent for a long time.
- Tom uzun süre sessiz kaldı.
- I've waited a long time for this to happen.
- Bunun olmasını uzun süre bekledim.
- Tom won't be here for a long time.
- Tom uzun süre burada olmayacak.
- I haven't cried in a long time.
- Ben uzun süredir ağlamıyorum.
- Tom and Mary spoke to each other for a long time.
- Tom ve Mary birbirleriyle uzun süre konuştular.
- Even though I've studied French for a long time, I'm still not very good at speaking it.
- Uzun süre Fransızca çalışmış olmama rağmen hala çok iyi konuşamıyorum.
- Tom served a long time in prison.
- Tom hapishanede uzun süre yattı.
- Tom hasn't gone swimming in a long time.
- Tom uzun süre yüzmeye gitmedi.
- The other day I stopped at a secondhand bookstore on my way home from school and happened to find a book I had been looking for for a long time.
- Geçen gün okuldan eve giderken bir sahafta durdum ve uzun süredir aradığım bir kitabı tesadüfen buldum.
- We talked for a long time.
- Uzun süre konuştuk.
- Tom dated Mary for a long time.
- Tom, Mary ile uzun süre çıktı.
- This restaurant has been here a long time.
- Bu restoran uzun süredir burada bulunmaktadır.
- He kept me waiting for a long time.
- Beni uzun süre bekletti.
- Waiting a long time for a friend annoys me.
- Bir arkadaşı uzun süre beklemek beni sıkar.
- Tom has lived in Boston for a long time.
- Tom uzun süredir Boston'da yaşamaktadır.
- We waited for a long time, but you didn't arrive.
- Uzun süre bekledik ama gelmedin.
- We've been waiting a long time.
- Uzun süredir bekliyoruz.
- I know you're not planning on staying here for a long time.
- Burada uzun süre kalmayı planlamadığını biliyorum.
- We discussed the problem for a long time.
- Sorunu uzun süre tartıştık.
- He has been working on the project for a long time.
- Uzun süredir proje üzerinde çalışıyor.
- Tom has been here a long time.
- Tom uzun süredir burada.
- People who go to bed early and get up early live a long time.
- Erken yatan ve erken kalkan insanlar uzun süre yaşarlar.
- I haven't been happy for a long time.
- Uzun süredir mutlu olmadım.
- Weren’t they a long time in the town?
- Onlar uzun süre şehirde değiller miydi.
- People who go to bed early and get up early live a long time.
- Erken yatıp erken kalkan insanlar uzun süre yaşarlar.
- We were there a long time.
- Orada uzun süre kaldık.
- I haven't eaten Chinese food in a long time.
- Uzun süredir Çin yemeği yemedim.
- Tom changed his mind after thinking over the matter for a long time.
- Tom uzun süre düşündükten sonra fikrini değiştirdi.
- Tom hasn't written to Mary in a long time.
- Tom uzun süredir Mary'ye yazmadı.
- Does Tom think he'll be here a long time?
- Tom uzun süre burada olacağını düşünüyor mu?
- There have been complaints saying that users waited for a long time before receiving assistance.
- Kullanıcıların yardım almadan önce uzun süre beklediklerine dair şikayetler var.
- Tom and Mary were married for a long time.
- Tom ve Mary uzun süredir evliydi.
- He stayed at the hotel for a long time.
- Uzun süre otelde kaldı.
- Tom and I dated a long time ago.
- Tom ve ben uzun süre önce flört ettik.
- Tom was silent for a long time.
- Tom uzun süre sessiz kaldı.
- He kept us waiting for a long time.
- Bizi uzun süre bekletti.
- I haven't put new strings on my guitar in a long time.
- Uzun süre gitarıma yeni tel takmadım.
- I just got a letter from someone I knew a long time ago.
- Ben sadece uzun süre önce tanıdığım birinden bir mektup aldım.
- He has been sick for a long time.
- O uzun süredir hastadır.
- Tom has lived alone for a long time.
- Tom uzun süre yalnız yaşadı.
- Tom and Mary sat there a long time without talking.
- Tom ve Mary uzun süre konuşmadan oturdular.
- It's been a long time since we last saw each other.
- Son karşılaştığımızdan beri uzun süre geçti.
- It is possible to talk for a long time without saying anything.
- Hiçbir şey söylemeden uzun süre konuşmak mümkün.
- I've been trying to do that for a long time.
- Onu uzun süredir yapmaya çalışıyorum.
- We have wanted to visit the city for a long time.
- Uzun süredir kenti ziyaret etmek istiyoruz.
- Tom has been kept waiting for a long time.
- Tom uzun süre bekletildi.
- Tom was silent for a long time.
- Tom uzun süre sessizdi.
- Even though I've studied French for a long time, I'm still not very good at speaking it.
- Uzun süredir Fransızca çalışmama rağmen hala onu konuşmada çok iyi değilim.
- We've waited a long time for this day.
- Bugün için uzun süre bekledik.
- Tom must've slept a long time.
- Tom uzun süre uyumuş olmalı.
- Tom talked for a long time, but didn't really say much.
- Tom uzun süre konuştu ama pek bir şey söylemedi.
- Tom has been sick a long time.
- Tom uzun süredir hasta.
- I have been silent for a long time.
- Uzun süredir suskunum.
- Tom ought to have been here a long time ago.
- Tom uzun süre önce burada olmalıydı.
- I've been with him for a long time.
- Uzun süredir onunla birlikteyim.
- Have I slept a long time?
- Uzun süre uyudum mu?
- Tom lived in Boston for a long time.
- Tom uzun süre Boston'da yaşadı.
- Tom hasn't written to me in a long time.
- Tom uzun süredir bana yazmadı.
- I waited a long time for Tom.
- Tom'u uzun süre bekledim.
- I hope Tom spends a long time in prison.
- Umarım Tom uzun süre hapishanede kalır.
- She looked like someone who had been sick for a long time.
- Uzun süredir hasta olan birine benziyordu.
- They kept us waiting outside for a long time.
- Bizi uzun süre dışarıda beklettiler.
- You get rusty if you haven't spoken English for a long time.
- Eğer uzun süre İngilizce konuşmadıysan, körelirsin.
- We waited a long time, but Tom never came.
- Uzun süre bekledik ama Tom hiç gelmedi.
- He was poor for a long time, but he is well off now.
- O uzun süredir fakirdi ama şimdi varlıklı.
- Tom sat there for a long time.
- Tom uzun süre orada oturdu.
- Were you and Tom together for a long time?
- Tom'la uzun süre birlikte miydiniz?
- Tom has been here for a long time.
- Tom uzun süredir burada.
- He gazed at the ceiling for a long time.
- Uzun süre tavana baktı.
- I believed this promise with unbelievably great naivete for a long time.
- Ben uzun süre inanılmaz biçimde büyük bir saflıkla bu söze inandım.
- We've been here for a long time.
- Biz uzun süredir buradayız.
- Tom sat there for a long time.
- Tom orada uzun süre oturdu.
- I stopped doing that a long time ago.
- Bunu yapmayı uzun süre önce bıraktım.
- We were there for a long time.
- Orada uzun süre kaldık.
- Tom worked for Mary for a long time.
- Tom uzun süre Mary için çalıştı.
- He stays a long time every time he comes.
- Her gelişinde uzun süre kalıyor.
- She came into the garden and looked at the trees for a long time.
- Bahçeye girdi ve uzun süre ağaçlara baktı.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
- Eti uzun süre korumak istiyorsanız onu dondurun.
- I hope I can be here a long time.
- Umarım uzun süre burada kalabilirim.
- I was at Tom's for a long time.
- Uzun süredir Tom'un evindeydim.
- I should've done that a long time ago.
- Onu uzun süre önce yapmalıydım.
- The room has been empty for a long time.
- Oda, uzun süredir boş.
- Were you in Boston for a long time?
- Uzun süre Boston'da mıydın?
- Tom has been trying to do that for a long time.
- Tom uzun süredir bunu yapmaya çalışıyor.
- He kept silent for a long time.
- Uzun süre sessiz kaldı.
- Tom hasn't heard from Mary in a long time.
- Tom uzun süredir Mary'den haber almadı.
- I haven't heard you play the guitar in a long time.
- Uzun süredir gitar çaldığını duymamıştım.
- The camel can go a long time without water and food.
- Deve su ve yiyecek olmadan uzun süre dayanabilir.
- She has suffered from bad headaches for a long time.
- O uzun süredir kötü baş ağrısı çekiyor.
- We've known about that for a long time.
- Uzun süredir bu konuda bilgimiz var.
- I haven't played the clarinet for a long time.
- Klarneti uzun süredir çalmadım.
- You've worked with Tom for a long time, haven't you?
- Uzun süredir Tom'la çalışıyorsun, değil mi?
- I've been complaining about this problem for a long time.
- Uzun süredir bu sorun hakkında şikayet ediyorum.
- We waited for a long time, but you didn't arrive.
- Uzun süre bekledik ama gelmediniz.
- Tom seems to have been working on this for a long time.
- Tom bu konuda uzun süredir çalışıyor gibi görünüyor.
- I had to wait for Tom's reply for a long time, but it was worth it.
- Tom'un cevabını uzun süre beklemek zorunda kaldım ama buna değdi.
- Are you planning to stay here for a long time?
- Uzun süre burada kalmayı planlıyor musun?
- Tom managed a small bar near Boston for quite a long time.
- Tom, Boston yakınlarında küçük bir barı uzun süre işletti.
- He is an Italian Jew who has lived in France for a long time.
- Kendisi uzun süredir Fransa'da yaşayan bir İtalyan Yahudisi.
- I haven't been to Boston in a long time.
- Uzun süredir Boston'a gitmedim.
- Tom cried for a long time.
- Tom uzun süre ağladı.
- Tom has been living alone for a long time.
- Tom uzun süredir yalnız yaşıyor.
- She gazed at me for a long time.
- Bana uzun süre baktı.
- Are you planning on staying in Boston for a long time?
- Boston'da uzun süre kalmayı planlıyor musun?
- He stood over there for a long time.
- Uzun süre orada durdu.
- Tom waited for you for a long time.
- Tom seni uzun süre bekledi.
- I visited Paris a long time ago.
- Uzun süre önce Paris'i ziyaret ettim.
- Hiroshi has lived in the US for a long time, but he still speaks Engrish.
- Hiroshi uzun süredir ABD'de yaşıyor ama hala İngilizce konuşuyor.
- Tom doesn't like to be kept waiting for a long time.
- Tom uzun süre bekletilmekten hoşlanmıyor.
- Tom has been studying French a long time.
- Tom uzun süredir Fransızca çalışıyor.
- That bridge has been out of use for a long time.
- O köprü uzun süredir kullanım dışıdır.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
- Eti uzun süre saklamak istiyorsanız, dondurun.
- Were you in Boston for a long time?
- Boston'da uzun süre bulundun mu?
- Do you think Tom will be here a long time?
- Sence Tom uzun süre burada mı kalacak?
- Waiting a long time for a friend makes me nervous.
- Bir arkadaşımı uzun süre beklemek beni sinirlendiriyor.
- She dwelled on the matter for a long time.
- Uzun süre bu meselenin üstünde durdu.
- Whales can remain submerged for a long time.
- Balinalar uzun süre su altında kalabilir.
- I tried for a long time before I succeeded.
- Başarmadan önce uzun süre denedim.
- I've been doing it a long time.
- Bunu uzun süredir yapıyorum.
- I hope to be here a long time.
- Burada uzun süre kalmayı umuyorum.
- Tom doesn't like to be kept waiting for a long time.
- Tom uzun süre bekletilmekten hoşlanmaz.
- I've been away for a long time.
- Uzun süredir uzaktaydım.
- We waited a long time, but she didn't show up.
- Biz uzun süre bekledik ama o görünmedi.
- Tom hasn't sung with our band in a long time.
- Tom uzun süre grubumuzla şarkı söylemedi.
- Tom says he can wait a long time.
- Tom uzun süre bekleyebileceğini söylüyor.
- I waited for the bus for a long time, but it never came.
- Uzun süre otobüsü bekledim ama hiç gelmedi.
- I haven't seen you for a long time, Bill.
- Uzun süredir seni görmedim, Bill.
- The Turks held siege over the Castle of Eger for a long time.
- Türkler Eger Kalesi'ni uzun süre kuşatma altında tuttular.
- He was lying in bed a long time.
- Uzun süredir yatakta uzanıyordu.
- I've wanted to meet him for a long time.
- Uzun süredir onunla tanışmak istiyorum.
- We were together for a long time.
- Uzun süre birlikte olduk.
- She lay awake for a long time, thinking of her future.
- Uzun süre gözüne uyku girmedi, geleceğini düşündü.
- I've known Tom for a long time.
- Uzun süredir Tom'u tanıyorum.
- Tom had to wait for a long time.
- Tom uzun süre beklemek zorunda kaldı.
- I've wanted to ask you out for a long time.
- Uzun süredir sana çıkma teklif etmek istiyordum.
- We walked for a long time.
- Uzun süre yürüdük.
- The police have been after him for a long time.
- Polis uzun süredir onun peşinde.
- I've been with you for a long time.
- Uzun süredir seninle birlikteyim.
- Tom and Mary spoke to each other for a long time.
- Tom ve Mary uzun süre birbirleriyle konuştu.
- Tom stayed in Australia a long time.
- Tom uzun süre Avustralya'da kaldı.
- I think it's strange that Alice should keep silent for such a long time.
- Bence Alice'in bu kadar uzun süre sessiz kalması garip.
- Tom has been sick in bed for a long time.
- Tom uzun süredir hasta yatıyor.
- I haven't seen Jim for a long time.
- Jim'i uzun süredir görmüyorum.
- Because I studied for a long time yesterday.
- Çünkü dün uzun süre çalıştım.
- I visited Kyoto a long time ago.
- Uzun süre önce Kyoto'yu ziyaret ettim.
- Tom was married to Mary for a long time.
- Tom, Mary ile uzun süre evli kaldı.
- Tom Jackson was the mayor for a long time.
- Tom Jackson uzun süre belediye başkanlığı yaptı.
- Tom waited for Mary for a long time.
- Tom uzun süre Mary'yi bekledi.
- Yesterday I met an old friend of mine whom I had not seen for a long time.
- Dün uzun süre görmediğim eski bir arkadaşımla karşılaştım.
- The police will pursue her for a long time.
- Polis onu uzun süre takip edecek.
- In the Hanshin earthquake, the ground shook for a long time.
- Hanshin depreminde yer uzun süre sallandı.
- I've been with Tom for a long time.
- Uzun süredir Tom'la birlikteyim.
- I've been a big fan of yours for a long time.
- Uzun süredir sizin büyük bir hayranınızım.
- Tom lay awake for a long time thinking about Mary.
- Tom uzun süre Mary'yi düşünerek uyanık kaldı.
- I should've gone home a long time ago.
- Uzun süre önce eve gitmeliydim.
- I waited for her a long time.
- Uzun süre onu bekledim.
- That bridge has been out of use for a long time.
- O köprü uzun süredir kullanım dışı.
- Tom and Mary both didn't say anything for a long time.
- Tom ve Mary uzun süre hiçbir şey söylemediler.
- Were you married a long time?
- Uzun süre evli miydin?
- Tom lived there a long time.
- Tom uzun süre orada yaşadı.
- I've been silent for a long time.
- Uzun süredir suskunum.
- I found the lost cat that its owner had been looking for for a long time.
- Sahibinin uzun süredir aradığı kayıp kediyi buldum.
- I haven't done this in a long time.
- Uzun süredir bunu yapmadım.
- We've been together for a long time.
- Biz uzun süredir birlikteyiz.
- I waited for you for a long time.
- Seni uzun süre bekledim.
- I haven't laughed like that in a long time.
- Uzun süredir öyle gülmedim.
- You're going to stay with us a long time, I hope.
- Umarım uzun süre bizimle kalırsın.
- Tom has been in there for a long time.
- Tom uzun süredir orada.
- Tom has been studying French for a long time.
- Tom uzun süredir Fransızca öğreniyor.
- Do you think Tom will be here a long time?
- Sence Tom uzun süre burada olacak mı?
- Tom has been living in Boston for a long time.
- Tom uzun süredir Boston'da yaşıyor.
- He was lying in bed a long time.
- Yatakta uzun süre uzandı.
- You've known Tom a long time, haven't you?
- Tom'u uzun süredir tanıyorsun, değil mi?
- I think it's strange that Alice should keep silent for such a long time.
- Sanırım Alice'in böyle uzun süre sessiz kalması tuhaf.
- Tom has been a close friend of mine for a long time.
- Tom uzun süredir benim yakın bir arkadaşım.
- We haven't had those kinds of problems in a long time.
- Uzun süredir bu tür problemleri yaşamadık.
- I haven't done anything like this in a long time.
- Uzun süre böyle bir şey yapmadım.
- You don't want to wait such a long time.
- Bu kadar uzun süre beklemek istemezsin.
- Tom has been married a long time.
- Tom uzun süredir evli.
- I can't walk fast, but I can walk for a long time.
- Hızlı yürüyemem, ama uzun süre yürüyebilirim.
- I've waited a long time for this.
- Bunun için uzun süre bekledim.
- Have you been waiting a long time?
- Uzun süredir bekliyor musun?
- Tom changed his mind after thinking over the matter for a long time.
- Tom konu üzerinde uzun süre düşündükten sonra fikrini değiştirdi.
- Tom had to wait a long time.
- Tom uzun süre beklemek zorunda kaldı.
- We were together a long time.
- Biz uzun süre beraberlik yaşadık.
- That might have been true a long time ago, but it's not true anymore.
- O uzun süre önce doğru olabilirdi ama artık doğru değil.
- She kept him waiting for a long time.
- Onu uzun süre bekletti.
- A refrigerator keeps food fresh for a long time.
- Bir buzdolabı yiyecekleri uzun süre taze tutar.
- I did that for a long time.
- Bunu uzun süre yaptım.
- Mary remained silent for a long time.
- Mary uzun süre sessiz kaldı.
- I hope I can be here a long time.
- Umarım uzun süre burada olabilirim.
- I haven't seen Tom this angry in a long time.
- Uzun süredir Tom'u bu kadar kızgın görmedim.
- I was a teacher for a long time.
- Uzun süre öğretmenlik yaptım.
- I waited a long time.
- Uzun süre bekledim.
- That pronunciation hasn't been in use for a long time.
- Bu telaffuz uzun süredir kullanılmıyor.
- I haven't gone swimming in a long time.
- Uzun süredir yüzmeye gitmedim.
- Tom kept Mary waiting for a long time.
- Tom uzun süre Mary'yi bekletti.
- We haven't done that in a long time.
- Biz uzun süredir onu yapmadık.
- I haven't seen her in a long time.
- Uzun süredir onu görmedim.
- I've been here for a long time.
- Uzun süredir buradayım.
- For a long time I didn't wear a tie.
- Uzun süre kravat takmadım.
- I haven't been to Boston for a long time.
- Uzun süre Boston'da bulunmadım.
- Tom has lived here for a long time.
- Tom uzun süredir burada yaşıyor.
- We haven't seen each other for a long time.
- Uzun süredir birbirimizi görmedik.
- Since the bus was late, we had to wait in the rain a long time.
- Otobüs geç kaldığı için uzun süre yağmurda beklemek zorunda kaldık.
- I hope Tom spends a long time in prison.
- Umarım Tom uzun süre hapiste kalır.
- I should've done this a long time ago.
- Bunu uzun süre önce yapmalıydım.
- It's been a long time since we last saw each other.
- Son karşılaştığımızdan beri uzun süre oldu.
- We've known about this problem for a long time.
- Uzun süredir bu sorun hakkında bilgimiz var.
- They kissed for a long time.
- Onlar uzun süre öpüştüler.
- Tom and Mary haven't been happy for a long time.
- Tom ve Mary uzun süredir mutlu değiller.
- Last night I stopped in front of a used bookstore, before I got home, and found a book that I'd been looking for for a long time.
- Dün gece eve gitmeden önce bir sahafın önünde durdum ve uzun süredir aradığım bir kitabı buldum.
- He was silent for a long time.
- Uzun süre sessiz kaldı.
- We were there a long time.
- Biz uzun süredir oradaydık.
- Students discussed the problem of brain death for a long time.
- Öğrenciler uzun süre beyin ölümü sorununu tartıştı.
- We've been working on this for a long time.
- Uzun süredir bunun üzerinde çalışıyoruz.
- Tom felt the stiffness in his joints as he stood up after sitting in the same position for a long time.
- Tom uzun süre aynı pozisyonda oturduktan sonra ayağa kalktığında eklemlerindeki sertliği hissetti.
- Tom lay awake for a long time thinking about what he should do.
- Tom ne yapması gerektiğini düşünerek uzun süre uyanık kaldı.
- I'll give you a lesson that you'll remember for a long time.
- Sana uzun süre hatırlayacağın bir ders vereceğim.
- I hate when other people make me wait a long time.
- Diğer insanlar beni uzun süre beklettiğinde nefret ederim.
- Tom kept me waiting for a long time.
- Tom beni uzun süre bekletti.
- We've lived in Boston for a long time.
- Boston'da uzun süredir yaşıyoruz.
- I haven't sung in a long time.
- Uzun süredir şarkı söylemedim.
- Tom hasn't seen Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi görmedi.
- Yesterday was the first time in a long time that Tom and I ate together.
- Dün uzun süredir ilk kez Tom ve ben birlikte yemek yedik.
- Did you have to wait a long time?
- Uzun süre beklemek zorunda mıydın?
- Did you stay at Tom's place for a long time?
- Tom'un evinde uzun süre kaldın mı?
- Students discussed the problem of brain death for a long time.
- Öğrenciler beyin ölümü sorununu uzun süre tartıştılar.
- Tom and I have been out of touch with each other for a long time.
- Tom'un ve benim uzun süredir birbirimizle ilişkimiz kesilmiş durumda.
- Tom could be here for a long time.
- Tom uzun süre burada olabilir.
- You've been here a long time, haven't you?
- Uzun süredir buradaydın, değil mi?
- I've lived in Boston for a long time.
- Uzun süre Boston'da yaşadım.
- Tom worked in Boston for a long time.
- Tom uzun süre Boston'da çalıştı.
- If you are silent in a conversation or social situation for a long time, Americans will try to get you to talk.
- Bir konuşmada veya sosyal ortamda uzun süre sessiz kalırsanız, Amerikalılar sizi konuşturmaya çalışacaktır.
- I waited a long time for Tom.
- Tom için uzun süre bekledim.
- After the accident, my left arm hurt for a long time.
- Kazadan sonra sol kolum uzun süre ağrıdı.
- Since the bus was late, we had to wait in the rain a long time.
- Otobüs geciktiği için uzun süre yağmur altında beklemek zorunda kaldık.
- I haven't been to a concert in a long time.
- Uzun süredir bir konsere gitmedim.
- Tom and Mary have been waiting for a long time.
- Tom ve Mary uzun süredir bekliyor.
- He was kept waiting for a long time.
- Uzun süre bekletildi.
- Tom has known Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi tanımaktadır.
- We waited a long time, but Tom never showed up.
- Uzun süre bekledik ama Tom gelmedi.
- Tom and Mary looked at each other for a long time.
- Tom ve Mary uzun süre birbirlerine baktılar.
- Tom has been living here a long time.
- Tom uzun süredir burada yaşıyor.
- Whether free will exists has been debated by philosophers for a long time.
- Özgür iradenin var olup olmadığı filozoflarca uzun süredir tartışılmaktadır.
- Tom looks as if he's been sick for a long time.
- Tom uzun süredir hastaymış gibi görünüyor.
- Tom has waited a long time.
- Tom uzun süre bekledi.
- Waiting a long time for a friend annoys me.
- Bir arkadaşımı uzun süre beklemek beni rahatsız ediyor.
- Tom has been in Boston for a long time.
- Tom uzun süredir Boston'da.
- I haven't seen you for a long time.
- Uzun süredir seni görmedim.
- I waited for her a long time.
- Onu uzun süre bekledim.
- Tom held office for a long time.
- Tom uzun süre görevde kaldı.
- The baby has been crying for a long time.
- Bebek uzun süredir ağlıyordu.
- Tom could be here for a long time.
- Tom uzun süre burada kalabilir.
- We were both silent for a long time.
- İkimiz de uzun süre sessiz kaldık.
- We haven't seen you for a long time.
- Uzun süredir seni görmedik.
- Tom has been sick in bed for a long time.
- Tom uzun süredir hasta yatağında.
- The phone rang for a long time.
- Telefon uzun süre çaldı.
- I haven't seen you in a long time.
- Uzun süredir seni görmedim.
- Tom said he hadn't seen Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi görmediğini söyledi.
- Tom planted these trees a long time ago.
- Tom bu ağaçları uzun süre önce dikti.
- Tom made Mary wait for a long time.
- Tom Mary'yi uzun süre bekletti.
- I have not seen you for a long time.
- Seni uzun süredir görmedim.
- Tom hasn't eaten at home in a long time.
- Tom uzun süredir evde yemek yemiyor.
- Tom moved to Boston a long time ago.
- Tom uzun süre önce Boston'a taşındı.
- He was waiting for a long time.
- O, uzun süredir bekliyordu.
- Tom and Mary have been at odds with each other for a long time.
- Tom ve Mary uzun süredir birbirleriyle anlaşmazlık içindeler.
- Such a strange affair will not occur again for a long time.
- Böyle garip bir ilişki uzun süre tekrarlanmayacak.
- I know you're not planning on staying here for a long time.
- Uzun süre burada kalmayı planlamadığını biliyorum.
- Tom and I have known each other for a long time.
- Tom ve ben uzun süredir birbirimizi tanıyoruz.
- Tom and I aren't going to see each other again for a long time.
- Tom ve ben uzun süre birbirimizi tekrar görmeyeceğiz.
- I've waited a long time.
- Uzun süre bekledim.
- I've been away from home for a long time.
- Uzun süredir evden uzaktayım.
- It's been a long time since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri uzun süre geçti.
- This'll delay my trip a long time.
- Bu seyahatimi uzun süre erteleyecek.
- For a long time, I stood there pondering what to do.
- Uzun süre orada dikilip ne yapacağımı düşündüm.
- In the Hanshin earthquake, the ground shook for a long time.
- Hanshin depreminde yer uzun süre sarsıldı.
- Tom has been in the hospital for a long time.
- Tom uzun süredir hastanede.
- Do the doctors think Tom will have to stay in the hospital for a long time?
- Doktorlar Tom'un uzun süre hastanede kalması gerekeceğini mi düşünüyor?
- I've heard that he won't be in this country for a long time.
- Bu ülkede uzun süre durmayacağını duydum.
- They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- Tom waited a long time for Mary, but she never showed up.
- Tom uzun süre Mary'yi bekledi ama o asla gelmedi.
- You should've told Tom that a long time ago.
- Tom'a onu uzun süre önce söylemeliydin.
- Tom has loved Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
- Did you stay at Tom's place for a long time?
- Tom'un evinde uzun süre mi kaldın?
- It was a long time since I've done that.
- Bunu yapmayalı uzun süre oldu.
- I haven't seen you in such a long time.
- Ben uzun süredir seni görmedim.
- Tom kept Mary waiting for a long time.
- Tom, Mary'yi uzun süre bekletti.
- We waited in the park for a long time.
- Parkın içinde uzun süre bekledik.
- Are you planning to stay here for a long time?
- Burada uzun süre kalmayı mı planlıyorsun?
- Ted waited for her for a long time.
- Ted, uzun süre onu bekledi.
- You've slept a long time.
- Uzun süre uyudun.
- Tom felt the stiffness in his joints as he stood up after sitting in the same position for a long time.
- Tom uzun süre aynı pozisyonda oturduktan sonra, ayağa kaldığında eklemlerinde tutukluk hissetti.
- I'm sorry to have kept you waiting for such a long time.
- Sizi bu kadar uzun süre beklettiğim için özür dilerim.
- She has a bad habit of talking a long time on the phone.
- Onun telefonda uzun süre kötü bir konuşma alışkanlığı var.
- Tom has been away for a long time.
- Tom uzun süredir uzakta.
- I've been doing this for a long time.
- Uzun süredir bunu yapıyorum.
- We lasted a long time.
- Uzun süre dayandık.
- Tom did that for a long time.
- Tom bunu uzun süre yaptı.
- I can hold my breath for a long time.
- Nefesimi uzun süre tutabilirim.
- Has Tom been doing that for a long time?
- Tom bunu uzun süredir yapıyor mu?
- I've been dreaming of this trip for a long time.
- Uzun süredir bu yolculuğu hayal ediyorum.
- Tom hasn't cleaned his gun in a long time.
- Tom uzun süre silahını temizlemedi.
- He stays a long time every time he comes.
- O, her gelişinde uzun süre kalır.
- I haven't kissed Tom in a long time.
- Tom'u uzun süredir öpmedim.
- They made me wait for a long time.
- Beni uzun süre beklettiler.
- Betty cannot keep any secret to herself for a long time.
- Betty hiçbir sırrı uzun süre kendine saklayamaz.
- They have lived here for a long time.
- Onlar uzun süredir burada yaşıyorlar.
- They kept him waiting outside for a long time.
- Onu uzun süre dışarıda beklettiler.
- Have you known him for a long time?
- Uzun süredir onu tanıyor musun?
- I know you've been waiting a long time, but could you wait just a little bit longer?
- Uzun süredir beklediğini biliyorum fakat sadece biraz daha bekler misin?
- Does Tom think he'll be here a long time?
- Tom burada uzun süre kalacağını mı düşünüyor?
- Did you talk for a long time?
- Uzun süre konuştun mu?
- She lay awake for a long time, thinking of her future.
- Uzun süre uyanık kaldı, geleceğini düşündü.
- I waited for a long time.
- Uzun süre bekledim.
- I haven't eaten Mexican food in a long time.
- Uzun süredir Meksika yemekleri yemedim.
- I had to wait for a long time.
- Uzun süre beklemek zorunda kaldım.
- I was in Boston for a long time.
- Uzun süre Boston'daydım.
- Let us pray for him to live among us for a long time, because we really need him.
- Aramızda uzun süre yaşaması için dua edelim, çünkü ona gerçekten ihtiyacımız var.
- I haven't had a girlfriend in a long time.
- Uzun süredir bir kız arkadaşım olmadı.
- Tom lived for a long time.
- Tom uzun süre yaşadı.
- Tom stayed there a long time.
- Tom uzun süre orada kaldı.
- They've been rivals for a long time.
- Onlar uzun süredir rakiptiler.
- Tom gave up hope a long time ago.
- Tom uzun süre önce ümidini kesmişti.
- She lived for a long time.
- Uzun süre yaşadı.
- We've lived here for a long time.
- Uzun süredir burada yaşıyoruz.
- I had a call from her for the first time in a long time.
- Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.
- I had to wait for Tom's reply for a long time, but it was worth it.
- Tom'un cevabı için uzun süre beklemek zorunda kaldım fakat o buna değdi.
- I've known him for a long time.
- Onu uzun süredir tanımaktayım.
- Tom has been in love with you for a long time.
- Tom uzun süre sana aşık.
- I believed this promise with unbelievably great naivete for a long time.
- İnanılmaz büyük bir saflıkla bu söze uzun süre inandım.
- Were you and Tom together for a long time?
- Sen ve Tom uzun süre beraber miydiniz?
- She was ill for a long time.
- Uzun süreden beri hastaydı.
- I haven't seen Tom in a long time.
- Uzun süredir Tom'u görmedim.
- Tom waited a long time for Mary, but she never showed up.
- Tom uzun süre Mary'yi bekledi ama Mary bir türlü gelmedi.
- Did you talk for a long time?
- Uzun süre konuştunuz mu?
- He has lived in Iceland for a long time.
- O uzun süredir İzlanda'da yaşamaktadır.
- Tom hasn't been here in a long time.
- Tom uzun süredir burada değil.
- I can hold my breath for quite a long time.
- Nefesimi oldukça uzun süre tutabilirim.
- That portrait reminds me of someone I knew a long time ago.
- O portre, bana uzun süre önce tanıdığım birini hatırlatıyor.
- We've been working together for a long time.
- Uzun süredir bekliyoruz.
- For a long time, I stood there pondering what to do.
- Uzun süre orada durup ne yapacağımı düşündüm.
- He was poor for a long time, but he is well off now.
- Uzun süre fakirdi ama şimdi durumu iyi.
- I visited Canada a long time ago.
- Uzun süre önce Kanada'yı ziyaret ettim.
- I had to wait a long time.
- Uzun süre beklemek zorunda kaldım.
- Tom has been unemployed for a long time.
- Tom uzun süredir işsiz.
- Do you think you'll be here a long time?
- Burada uzun süre kalacağını mı sanıyorsun?
- Tom could be in Boston for a long time.
- Tom uzun süre Boston'da kalabilir.
- We were together a long time.
- Uzun süre birlikte olduk.
- Tom hasn't been to the supermarket in a long time.
- Tom uzun süredir süpermarkete gitmedi.
- I knew the deceased for a long time.
- Merhumu uzun süredir tanırdım.
- We haven't been to Boston in a long time.
- Uzun süredir Boston'a gitmedik.
- I waited for Tom for a long time.
- Uzun süre Tom'u bekledim.
- Can I ride this horse for a long time?
- Bu ata uzun süre binebilir miyim?
- Tom and I have been friends for a long time.
- Tom ve ben uzun süredir arkadaşız.
- Tom told Mary about that a long time ago.
- Tom ondan uzun süre önce Mary'ye bahsetti.
- He has not eaten a decent meal in a long time.
- O, uzun süredir iyi bir yemek yemedi.
- I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
- Uzun süredir Fransızca çalışıyorum ama henüz akıcı konuşamıyorum.
- We waited a long time, but she didn't show up.
- Uzun süre bekledik ama gelmedi.
- I won't come back here for a long time.
- Buraya uzun süre gelmeyeceğim.
- I've known Tom a long time.
- Uzun süredir Tom'u tanıyorum.
- I'm sorry to have kept you waiting for a long time.
- Sizi uzun süre beklettiğim için özür dilerim.
- Tom has been waiting a long time.
- Tom uzun süredir bekliyor.
- He was kept waiting for a long time.
- O uzun süre bekletildi.
- Tom kept us waiting for a long time.
- Tom bizi uzun süre bekletti.
- After being ill for a long time, Jane turned into a couch potato.
- Uzun süre hasta olduktan sonra, Jane televizyon bağımlısı oldu.
- She has not seen him for a long time.
- Uzun süredir onu görmedi.
- Tom waited for you for a long time.
- Tom uzun süre seni bekledi.
- Tom has been my friend for a long time.
- Tom uzun süredir benim arkadaşım.
- There have been complaints saying that users waited for a long time before receiving assistance.
- Kullanıcıların yardım almadan önce uzun süre beklediğini söyleyen şikayetler var.
- He's been waiting here for a long time.
- O, uzun süredir burada bekliyor.
- I've lived in Boston for a long time.
- Boston'da uzun süre yaşadım.
- He was waiting for a long time.
- Uzun süre bekledi.
- They kissed for a long time.
- Uzun süre öpüştüler.
- We were together for a long time.
- Biz uzun süredir birlikteydik.
- Tom has been friends with Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary ile arkadaş.
- There's something I've wanted to say to you for a long time.
- Uzun süredir sana söylemek istediğim bir şey var.
- He had heard that war had started, but it didn't sink in for a long time until his father was drafted into the army.
- Savaşın başladığını duymuştu ama babası askere alınıncaya kadar uzun süre kafasına dank etmemişti.
- You've been my friend for a long time.
- Uzun süredir benim arkadaşımsın.
- I had to wait for a long time for Tom's answer, but it was worth it.
- Tom'un cevabını uzun süre beklemek zorunda kaldım ama buna değdi.
Show More (419)
|
