1 |
abroad |
yurt dışına |
adv. |
|
- It applies to all citizens of euroland who travel abroad and who wish to obtain their cash from a cash dispenser.
- Yurt dışına seyahat eden ve nakit paralarını bir bankamatikten almak isteyen tüm Avrupa vatandaşları için geçerlidir.
- The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
- Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.
- He went abroad to study English.
- İngilizce öğrenmek için yurt dışına gitti.
- He often goes abroad.
- Sık sık yurt dışına gider.
- The number of students going abroad is on the increase.
- Yurt dışına giden öğrenci sayısı artıyor.
- She is keen to go abroad.
- O yurt dışına gitmek için hevesli.
- Were I young, I would go abroad.
- Genç olsam, yurt dışına giderim.
- Is this your first trip abroad?
- Bu sizin yurt dışına ilk seyahatiniz mi?
- I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışına seyahat etme şansım oldu.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If I were to go abroad, I would go by boat.
- Yurt dışına gitsem, tekne ile gitmek isterim.
- I'm going abroad.
- Yurt dışına gidiyorum.
- I went abroad.
- Yurt dışına gittim.
- When will she have to go abroad?
- O ne zaman yurt dışına gitmek zorunda kalacak?
- I don't want to go abroad.
- Yurt dışına gitmek istemiyorum.
- I plan to go abroad as soon as I graduate.
- Mezun olur olmaz yurt dışına gitmeyi planlıyorum.
- I am going abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına gideceğim.
- He decided to go abroad.
- O, yurt dışına gitmeye karar verdi.
- I've never traveled abroad.
- Hiç yurt dışına seyahat etmedim.
- Young people are eager to go abroad.
- Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli.
- If I were rich, I'd go abroad.
- Zengin olsam yurt dışına giderim.
- He has gone abroad by himself.
- O tek başına yurt dışına gitti.
- He gave up traveling abroad because of his sudden illness.
- O ani hastalığı nedeniyle yurt dışına seyahat etmekten vazgeçti.
- In those days, few people could travel abroad.
- O günlerde çok az insan yurt dışına seyahat edebiliyordu.
- Did you ever travel abroad by ship?
- Hiç gemi ile yurt dışına seyahat ettiniz mi?
- The number of students who travel abroad for vacation is increasing.
- Tatil için yurt dışına seyahat eden öğrenci sayısı artıyor.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
- Yurt dışına seyahat ettiğinizde, genellikle bir pasaporta ihtiyacınız olur.
- My father had never been abroad until then.
- Babam o zamana kadar hiç yurt dışına çıkmamıştı.
- She made up her mind to go abroad.
- Yurt dışına gitmeye karar verdi.
- He has never been abroad.
- Hiç yurt dışına gitmedi.
- Tom wants to go abroad.
- Tom yurt dışına gitmek istiyor.
- When you travel abroad, you usually need a passport.
- Yurt dışına seyahat ederken, genellikle bir pasaporta ihtiyacın vardır.
- I will travel abroad next year.
- Gelecek yıl yurt dışına seyahat edeceğim.
- I had intended to go abroad.
- Yurt dışına gitmeye niyetliydim.
- Father intends to go to abroad next week.
- Babam önümüzdeki hafta yurt dışına gitmek niyetinde.
- If I were rich, I would go abroad.
- Zengin olsam yurt dışına giderdim.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Yurt dışına gidecekseniz pasaportunuzun olması gerekir.
- Tom went abroad to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek için yurt dışına gitti.
- My father is going to go abroad next week.
- Babam gelecek hafta yurt dışına gidecek.
- We are going to travel abroad this summer.
- Bu yaz yurt dışına seyahat edeceğiz.
Show More (37)
|
2 |
abroad |
yurtdışı |
n. |
|
- Fifty-seven percent of Erasmus students had considerable difficulties financing their stay abroad.
- Erasmus öğrencilerinin yüzde 57'si yurtdışında kaldıkları süreyi finanse etmekte önemli zorluklar yaşadı.
- Lastly, in the present case, even the advertisement for the theme park explains how to find the location from abroad.
- Son olarak mevcut davada tema parkının reklamı bile yurtdışından konumun nasıl bulunacağını açıklamaktadır.
- If acute help is needed abroad, then everyone has the same rights.
- Yurtdışında akut yardıma ihtiyaç duyulması halinde herkes aynı haklara sahiptir.
- The case of Dr Aghajari has rightly aroused huge interest and concern in Iran and abroad.
- Dr Aghajari'nin davası İran'da ve yurtdışında haklı olarak büyük ilgi ve endişe uyandırdı.
- What happens if you have a single European diplomatic presence abroad?
- Yurtdışında tek bir Avrupa diplomatik varlığınız varsa ne olur?
- We have conferred with parliamentary colleagues at home and abroad, from both Member States and candidate countries.
- Hem Üye Devletlerden hem de aday ülkelerden parlamenter meslektaşlarımızla yurtiçinde ve yurtdışında görüşmeler yaptık.
- Europe will become more competitive and more attractive to young people from abroad.
- Avrupa daha rekabetçi ve yurtdışından gelen gençler için daha cazip hale gelecektir.
- His calm reaction was a relief after the overwrought reaction of various fellow parliamentarians at home and abroad.
- Sakin tepkisi, yurtiçi ve yurtdışındaki çeşitli parlamenter arkadaşlarının aşırı tepkilerinden sonra rahatlatıcı oldu.
- Industry is also making too little use of technology transferred from abroad.
- Sanayi de, yurtdışından transfer edilen teknolojiyi çok az kullanmaktadır.
- All the citizens of the European Union have amassed foreign coins from their travels abroad on business or pleasure.
- Tüm Avrupa Birliği vatandaşları, iş veya eğlence amaçlı yurtdışı seyahatlerinden yabancı paralar biriktirmiştir.
- After all, when you become ill abroad, you need care, not a symbol.
- Ne de olsa yurtdışında hastalandığınızda bir sembole değil bakıma ihtiyacınız olur.
- He goes abroad every year.
- Her yıl yurtdışına gider.
- My father has just returned from abroad.
- Babam yurtdışından yeni döndü.
- When you return home from abroad, spend the first 14 days in your home.
- Yurtdışından eve döndüğünüzde ilk 14 günü evinizde geçirin.
- My father sometimes goes abroad.
- Babam bazen yurtdışına gider.
- More and more couples go on honeymoon trips abroad.
- Giderek daha fazla çift yurtdışında balayı seyahatlerine çıkıyor.
- The money was already abroad.
- Para zaten yurtdışındaydı.
- If I had studied English harder when I was at college, I could travel abroad at any time.
- Üniversitedeyken daha sıkı İngilizce çalışsaydım, istediğim zaman yurtdışına gidebilirdim.
- He's been abroad for six years now.
- Altı yıldır yurtdışında.
- How long have you been abroad?
- Ne kadar zamandır yurtdışındasın?
- Tom goes abroad every year.
- Tom her yıl yurtdışına gider.
- Up to now I've never been abroad.
- Şimdiye kadar hiç yurtdışına çıkmadım.
- He took his daughter with him whenever he went abroad.
- Yurtdışına her çıktığında kızını da yanında götürürdü.
- He returned from abroad yesterday.
- Dün yurtdışından döndü.
- He hasn't studied abroad for nothing.
- Yurtdışında boşuna okumadı.
- The scientist is famous both at home and abroad.
- Bilim insanı hem yurtiçinde hem de yurtdışında ünlüdür.
- He is famous both at home and abroad.
- Hem yurtiçinde hem de yurtdışında meşhur.
- He was sent abroad as a correspondent.
- Yurtdışına muhabir olarak gönderildi.
- Tom lives abroad.
- Tom yurtdışında yaşıyor.
- My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
- Eski dostum bana mektup yazarak yurtdışından döndüğünü bildirdi.
- Why do you want to study abroad?
- Neden yurtdışında öğrenim görmek istiyorsunuz?
- Do you want to go abroad?
- Yurtdışına mı gitmek istiyorsunuz?
- When was the last time you sent a letter abroad?
- En son ne zaman yurtdışına mektup gönderdin?
Show More (30)
|
3 |
abroad |
yurt dışında |
adv., adj. |
|
- We must press for rights to be recognised at home as well as abroad.
- Hakların yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da tanınması için baskı yapmalıyız.
- I have paid visits to various Hindu, Islamic, Christian, Jain and Sikh shrines both in India and abroad.
- Hindistan'da ve yurt dışında çeşitli Hindu, İslam, Hristiyan, Jain ve Sih mabetlerini ziyaret ettim.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- O kadar sene yurt dışında yalnız yaşamak zor iş.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- O kadar sene yurt dışında yalnız yaşamak zordur.
- It's hard to live alone abroad for so many years.
- Bu kadar sene yurt dışında tek başına yaşamak zor iş.
- He lived abroad for many years.
- O, yıllarca yurt dışında yaşadı.
- Tom has been abroad for three years now.
- Tom şimdi üç yıldır yurt dışında.
- Though she wanted to travel abroad by herself, she decided not to.
- O tek başına yurt dışında seyahat etmek istemesine rağmen, seyahat etmemeye karar verdi.
- His dream is to go to a university abroad.
- Hayali yurt dışında üniversite okumak.
- Soon he will do business abroad.
- Yakında yurt dışında iş yapacak.
- The scientist is famous both at home and abroad.
- Bilim adamı hem yurt içinde hem de yurt dışında ünlüdür.
- I've lived abroad for ten years.
- On yıldır yurt dışında yaşıyorum.
- I've been invited on a trip abroad, but I don't want to go.
- Yurt dışında bir geziye davet edildim, ama ben gitmek istemiyorum.
- I hear that his father is abroad.
- Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.
- When she was abroad, she often used Skype.
- O yurt dışındayken, sık sık Skype kullandı.
- He has never been abroad.
- O, hiç yurt dışında bulunmadı.
- Tom has been living abroad for a very long time.
- Tom çok uzun zamandır yurt dışında yaşıyor.
- Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- My father has never been abroad.
- Babam asla yurt dışında bulunmadı.
- She decided to study abroad.
- Yurt dışında öğrenim yapmaya karar verdi.
- Is your uncle still abroad?
- Amcan hâlâ yurt dışında mı?
- It is estimated that only a few hundred pandas remain, with a small number of them being raised in zoos in China and abroad.
- Çin'de ve yurt dışında hayvanat bahçelerinde yetiştirilen birkaç tane ile birlikte, sadece birkaç yüz pandanın kaldığı tahmin edilmektedir.
- He is famous both at home and abroad.
- Yurt içinde ve yurt dışında ünlüdür.
- My sat nav doesn't work abroad.
- Navigasyonum yurt dışında çalışmıyor.
- He's never been abroad in his life.
- Hayatı boyunca hiç yurt dışında bulunmadı.
Show More (22)
|
4 |
abroad |
ülke dışında |
adv. |
|
- There was a spirit of hope abroad in that country.
- Ülkenin dışında bir umut ruhu vardı.
Show More (-2)
|
5 |
abroad |
dışarıda |
adj. |
|
- We must be able to bring about peace negotiations and to that end exert pressure on all parties at home and abroad.
- Barış müzakerelerini başlatabilmeli ve bu amaçla içeride ve dışarıda tüm taraflara baskı uygulayabilmeliyiz.
Show More (-2)
|