1 |
absorb |
emmek (sıvıyı/gazı/ışığı/sesi) |
v. |
|
- Water helps the body break down food so that your body can better absorb nutrients.
- Su, vücudunuzun besinleri daha iyi emebilmesi için vücudun yiyecekleri parçalamasına yardımcı olur.
- Enzymes help the liver break down other proteins so your body can absorb them more easily.
- Enzimler karaciğerin diğer proteinleri parçalamasına yardımcı olur, böylece vücudunuz onları daha kolay emebilir.
- Bacteria help break down the zebra's food before the body can absorb it.
- Bakteriler zebranın yiyeceklerini vücut emmeden önce parçalamaya yardımcı olur.
- When the ocean absorbs a lot of CO₂, the water becomes more acidic.
- Okyanus çok CO2 emdiği zaman, su daha asidik hale gelir.
- Black cloth absorbs light.
- Siyah kumaş ışığı emer.
- Sunblock contains chemicals that can reflect or absorb the ultraviolet light.
- Güneş kremi mor ötesi ışıkları yansıtan ya da emen kimyasallar içerir.
- Trees give off oxygen and absorb carbon dioxide.
- Ağaçlar oksijen yayar ve karbon dioksit emer.
- Rugs absorb sound.
- Halılar sesi emer.
- This material absorbs CO2.
- Bu malzeme CO2'yi emer.
- This paper doesn't absorb ink.
- Bu kağıt mürekkebi emmez.
- This paper does not absorb ink.
- Bu kağıt mürekkebi emmez.
- This paper doesn't absorb ink.
- Bu kağıt, mürekkebi emmez.
- These pajamas absorb sweat well.
- Bu pijamalar teri iyi emer.
- When the ocean absorbs a lot of CO₂, the water becomes more acidic.
- Okyanus çok fazla CO₂ emdiğinde, su daha asidik hale gelir.
- Sunblock contains chemicals that can reflect or absorb the ultraviolet light.
- Güneş kremi, ultraviyole ışığı yansıtabilen veya emebilen kimyasallar içerir.
- We need to know how much water this sponge can absorb.
- Bu süngerin ne kadar su emebileceğini bilmemiz gerekiyor.
- I'd like to know how the body absorbs these substances.
- Vücudun bu maddeleri nasıl emdiğini bilmek isterdim.
- His work absorbed all his energies.
- İşi tüm enerjisini emdi.
- We need to know how much water this sponge can absorb.
- Bu süngerin ne kadar su emebileceğini bilmeye ihtiyacımız var.
- This paper does not absorb ink.
- Bu kağıt mürekkep emmez.
- A sponge absorbs liquids.
- Sünger sıvıları emer.
- Black cloth absorbs light.
- Siyah kumaş ışık emer.
- Blotting paper absorbs ink.
- Kurutma kağıdı mürekkebi emer.
- Trees give off oxygen and absorb carbon dioxide.
- Ağaçlar oksijen verir ve karbondioksiti emer.
- This blotting paper absorbs ink well.
- Bu kurutma kağıdı mürekkebi iyi emer.
- I'd like to know how the body absorbs these substances.
- Vücudun bu maddeleri nasıl emdiğini bilmek istiyorum.
- These pajamas absorb sweat well.
- Bu pijamalar teri iyi emiyor.
Show More (24)
|
2 |
absorb |
absorbe etmek |
v. |
|
- The St Gotthard tragedy will lead to even more re-routed traffic for the valley to absorb.
- St Gotthard trajedisi, vadinin absorbe etmesi için daha da fazla yeniden yönlendirilmiş trafiğe yol açacaktır.
- This will require sensitive and intensive management to absorb this change seamlessly.
- Bu değişimi sorunsuz bir şekilde absorbe etmek için hassas ve yoğun bir yönetim gerekecektir.
- In 2000, the EC has provided 52,9 % of Turkish imports and has absorbed 53,1 % of Turkish exports.
- AT, 2000 yılında, Türk ithalatının % 52,9'unu sağlamış ve Türk ihracatının % 53,1'ini absorbe etmiştir.
- This will require sensitive and intensive management to absorb this change seamlessly.
- Bu değişimin sorunsuz bir şekilde absorbe edilebilmesi için hassas ve yoğun bir yönetim gerekecektir.
- Rugs absorb sound.
- Kilimler sesi absorbe eder.
Show More (2)
|
3 |
absorb |
almak (dikkati/enerjiyi/zamanı/parayı) |
v. |
|
- Work absorbs most of his time.
- İşi zamanının çoğunu alıyor.
- Small businesses are often absorbed by a major company.
- Küçük işletmeler genellikle büyük bir şirket tarafından satın alınır.
- Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternetten bilgi almak, yangın musluğundan su içmek gibidir.
- Small business are often absorbed by a major company.
- Küçük işletmeler genellikle büyük bir şirket tarafından satın alınır.
Show More (1)
|
4 |
absorb |
özümsemek |
v. |
|
- My children are clever; they absorb knowledge easily.
- Çocuklarım zekidir; bilgiyi kolayca özümserler.
- My grandfather still endeavors to absorb new ideas.
- Büyükbabam hala yeni fikirleri özümsemeye gayret ediyor.
- The pupils absorbed all the knowledge the teacher gave them.
- Öğrenciler öğretmenin verdiği tüm bilgileri özümsedi.
Show More (0)
|
5 |
absorb |
çekmek |
v. |
|
- It feels like it's going to absorb you into another world.
- Seni başka bir dünyaya çekecekmiş gibi hissettiriyor.
- His work absorbed all his energies.
- Onun işi bütün enerjisini çekti.
Show More (-1)
|
6 |
absorb |
yutmak |
v. |
|
- The empire absorbed all the small states.
- İmparatorluk bütün küçük devletleri yuttu.
- The empire absorbed all the small states.
- İmparatorluk tüm küçük devletleri yuttu.
Show More (-1)
|
7 |
absorb |
sönümlemek |
v. |
|
- Quality air springs absorb most of the vibrations from the road.
- Kaliteli hava yayları yoldan gelen titreşimlerin çoğunu sönümler.
Show More (-2)
|
8 |
absorb |
(masraf vb.) karşılamak |
v. |
|
- The shipping costs are absorbed by the sellers.
- Nakliye masrafları satıcılar tarafından karşılanmaktadır.
Show More (-2)
|
9 |
absorb |
içine almak |
v. |
|
- The question is, does the Agenda remain constant or does it absorb new factors over the course of time?
- Asıl soru şu: Gündem sabit mi kalıyor yoksa zaman içerisinde yeni faktörleri de içine alıyor mu?
Show More (-2)
|
10 |
absorb |
öğrenmek |
v. |
|
- The pupils absorbed all the knowledge the teacher gave them.
- Öğrenciler öğretmenin onlara verdiği tüm bilgiyi öğrendi.
Show More (-2)
|
11 |
absorb |
içine çekmek |
v. |
|
- His study absorbs him.
- Çalışması onu içine çekiyor.
Show More (-2)
|
12 |
absorb |
tüketmek |
v. |
|
- Work absorbs most of his time.
- İş onun zamanının çoğunu tüketir.
Show More (-2)
|