1 |
add up to |
anlamına gelmek |
v. |
|
- That adds up to a very good result.
- Bu da çok iyi bir sonuç anlamına geliyor.
- That adds up to an increase of only 0.26% over against this year.
- Bu da bu yıla kıyasla sadece %0,26'lık bir artış anlamına geliyor.
- This adds up to over 3 million victims a year worldwide, 500 000 of whom are European citizens.
- Bu da dünya genelinde yılda 500.000'i Avrupa vatandaşı olmak üzere 3 milyondan fazla mağdur anlamına gelmektedir.
- This adds up to over 3 million victims a year worldwide, 500 000 of whom are European citizens.
- Bu da dünya genelinde yılda 3 milyondan fazla kurban anlamına gelmektedir ki bunların 500.000'i Avrupa vatandaşıdır.
- President Prodi, indeed, spoke of parity and equivalence, which adds up to an additional safeguard.
- Başkan Prodi gerçekten de eşitlik ve denklikten bahsetti ki bu da, ek bir güvence anlamına gelmektedir.
- What she wants to say just adds up to a refusal.
- Onun söylemek istediği sadece reddedeceği anlamına geliyor.
Show More (3)
|
2 |
add up to |
etmek |
v. |
|
- That, again, does not add up to much.
- Bu da yine pek bir şey ifade etmiyor.
- Mathematically speaking, a plus and a minus add up to a minus.
- Matematiksel olarak konuşursak, bir artı ve bir eksi toplamı bir eksi eder.
- Her excuse added up to nothing.
- Mazereti hiçbir şey ifade etmiyor.
- The loss adds up to $1,000,000.
- Kayıp 1,000,000 dolar etti.
Show More (1)
|
3 |
add up to |
tutmak |
v. |
|
- The bill added up to three thousand dollars.
- Hesap üç bin dolar tuttu.
- The money that Chris has not paid back adds up to a large sum.
- Chris'in geri ödemediği para büyük bir meblağ tutuyor.
Show More (-1)
|