advantage - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
advantage avantaj n.
  • The message also has the advantage of being positive.
  • Bu mesaj aynı zamanda olumlu olma avantajına da sahiptir.
  • Neither is it only about this or that advantage for one country or another.
  • Ne de sadece şu ya da bu ülke için şu ya da bu avantaj söz konusudur.
  • Issuers were allowed to have recourse to the courts in their own countries, an advantage denied to investors.
  • İhraççıların kendi ülkelerindeki mahkemelere başvurmalarına izin verildi, bu da yatırımcılara tanınmayan bir avantajdı.
Show More (88)
advantage fayda n.
  • What is the advantage of good doctors if there are inadequate medical facilities and resources?
  • Tıbbi tesisler ve kaynaklar yetersizse iyi doktorların ne faydası var?
  • Lastly, what advantage do we gain by having the Commission and not the European Central Bank supervising these loans?
  • Son olarak bu kredileri Avrupa Merkez Bankası'nın değil de Komisyonun denetlemesinin bize ne gibi bir faydası olacak?
  • He saw no advantage in waiting any longer.
  • Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu.
Show More (1)
advantage çıkar n.
  • Some countries have tried to exploit the situation to their own advantage.
  • Bazı ülkeler ise bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışmıştır.
  • And the most serious thing is that organised crime is using these means for their own advantage and even funding.
  • Ve en vahim olanı da organize suçların bu araçları kendi çıkarları ve hatta finansman için kullanıyor olmasıdır.
  • Some countries have tried to exploit the situation to their own advantage.
  • Bazı ülkeler bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda istismar etmeye çalışmıştır.
Show More (0)
advantage yarar n.
  • The obligation of re-use is often to the advantage of local producers of beer or mineral water.
  • Yeniden kullanım zorunluluğu genellikle yerel bira veya maden suyu üreticilerinin yararınadır.
  • He saw no advantage in waiting any longer.
  • Daha fazla beklemenin bir yararı olmadığını gördü.
Show More (-1)