|
- Do you think that Tom and Mary were bored?
- Sence Tom ve Mary sıkıldı mı?
- I was bored, so I fell asleep.
- Sıkılmıştım, bu yüzden uyuyakalmışım.
- He was bored with his family.
- O, ailesinden sıkıldı.
- I'm sure Tom is bored.
- Eminim Tom sıkılmıştır.
- Do you think that Tom and Mary were bored?
- Tom ve Mary'nin sıkıldığını düşünüyor musun?
- Tom thinks Mary will be bored.
- Tom, Mary'nin sıkılacağını düşünüyor.
- I was bored to death.
- Ölesiye sıkıldım.
- Everyone was bored by his long speech.
- Herkes onun uzun konuşmasından sıkılmıştı.
- I think Tom is bored.
- Bence Tom sıkıldı.
- Tom is bored.
- Tom sıkılmış durumda.
- Do you think Tom could be bored?
- Sizce Tom sıkılmış olabilir mi?
- Tom said Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını söyledi.
- She is bored with this novel.
- Bu romandan sıkıldı.
- Tom was bored.
- Tom sıkıldı.
- Tom said that Mary was bored.
- Tom Mary'nin sıkıldığını söyledi.
- Tom is likely to be bored.
- Tom muhtemelen sıkılacak.
- Tom is bored.
- Tom sıkılmış.
- Tom doesn't think Mary will be bored.
- Tom, Mary'nin sıkılacağını düşünmüyor.
- Do you think that Tom and Mary were bored?
- Tom ve Mary'nin sıkıldığını düşünüyor musunuz?
- I was bored, so I left.
- Sıkılmıştım, o yüzden ayrıldım.
- We were bored.
- Biz sıkıldık.
- I was bored to death.
- Ölümüne sıkılmıştım.
- Tom said he was bored.
- Tom sıkıldığını söyledi.
- Tom said Mary was likely to be bored.
- Tom, Mary'nin muhtemelen sıkılacağını söyledi.
- Tom told Mary that he didn't think John was bored.
- Tom, Mary'ye John'un sıkıldığını düşünmediğini söyledi.
- Do you really think Tom is bored?
- Gerçekten Tom'un sıkıldığını mı düşünüyorsun?
- I was bored, so I left.
- Sıkıldım, bu nedenle ayrıldım.
- Do you think that Tom could be bored?
- Tom'un sıkılmış olabileceğini düşünüyor musun?
- Tom said he thought I looked like I was bored.
- Tom sıkılıyormuş gibi göründüğümü düşündüğünü söyledi.
- Tom won't likely be bored.
- Tom muhtemelen sıkılmayacak.
- Tom and Mary are bored.
- Tom ve Mary sıkıldı.
- Tom will probably be bored.
- Tom muhtemelen sıkılacaktır.
- Tom and I are bored.
- Tom ve ben sıkıldık.
- I didn't think I would be bored, but I was.
- Sıkılacağımı sanmıyordum ama sıkıldım.
- Peter could tell that she was bored.
- Peter onun sıkıldığını söyleyebilirdi.
- I was bored of sitting between four walls.
- Dört duvar arasında oturmaktan sıkılmıştım.
- Tom told me he was bored.
- Tom bana sıkıldığını söyledi.
- Tom told me that he thought Mary was bored.
- Tom bana Mary'nin sıkıldığını düşündüğünü söyledi.
- I was bored, so I wandered around town.
- Sıkılmıştım, bu yüzden şehirde dolaştım.
- Any professor who is bored by everything bores all of his or her students.
- Her şeyden sıkılmış bir profesör bütün öğrencilerini sıkar.
- You're going to be bored if you go.
- Gidersen sıkılırsın.
- I just thought you were bored.
- Ben sadece sıkıldığını düşündüm.
- You must be bored.
- Sıkılmış olmalısın.
- You're going to be bored if you go.
- Eğer gidersen sıkılacaksın.
- Tom didn't think Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını düşünmedi.
- Tom seemed to be bored.
- Tom sıkılmış gibiydi.
- Tom doesn't think Mary will be bored.
- Tom Mary'nin sıkılacağını düşünmüyor.
- Tom could tell that Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını anlayabildi.
- She is bored with this novel.
- O, bu romandan sıkıldı.
- Tom says Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını söylüyor.
- Tom may be bored.
- Tom sıkılmış olabilir.
- Tom thought Mary was bored.
- Tom Mary'nin sıkıldığını düşündü.
- Tom thought Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını düşündü.
- Tom said he thought that I looked like I was bored.
- Tom sıkılıyorum gibi göründüğümü düşündüğünü söyledi.
- I was bored with the monotony of daily life.
- Günlük hayatın monotonluğundan sıkılmıştım.
- I was bored and lonely.
- Sıkılmıştım ve yalnızdım.
- I don't think Tom is bored.
- Tom'un sıkıldığını düşünmüyorum.
- I am bored to death.
- Ölümüne sıkıldım.
- They are bored.
- Onlar sıkıldı.
- Tom doesn't think Mary is bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını düşünmüyor.
- I didn't think I would be bored, but I was.
- Sıkılacağımı düşünmemiştim ama sıkıldım.
- Tom and Mary are boring.
- Tom ve Mary sıkılıyorlar.
- Tom thinks Mary will be bored.
- Tom Mary'nin sıkılacağını düşünüyor.
- Tom told Mary that he was bored.
- Tom, Mary'e sıkıldığını söyledi.
- Tom was bored out of his mind.
- Tom çok sıkılmıştı.
- Tom said that Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını söyledi.
- To be bored is a sin.
- Sıkılmak günahtır.
- The child was bored.
- Çocuk sıkılmıştı.
- I think that Tom will be bored.
- Bence Tom sıkılacak.
- Far from being bored, we had a very good time.
- Sıkılmak şöyle dursun, biz çok eğlendik.
- Tom didn't think Mary was bored.
- Tom Mary'nin sıkıldığını düşünmedi.
- I was bored and I fell asleep.
- Sıkılmıştım ve uyuyakalmışım.
- Tom was bored out of his skull.
- Tom çok sıkılmıştı.
- Far from being bored, we had a very good time.
- Sıkılmak bir yana, çok iyi vakit geçirdik.
- I don't think Tom will be bored.
- Tom'un sıkılacağını sanmıyorum.
- Tom told Mary that he didn't think John was bored.
- Tom Mary'ye John'un sıkıldığını düşünmediğini söyledi.
- Tom is bored, isn't he?
- Tom sıkıldı, değil mi?
- Tom must be bored half to death.
- Tom ölümüne sıkılmış olmalı.
- I'm sorry to hear you were bored.
- Sıkıldığını duyduğuma üzüldüm.
- You must be bored.
- Sen sıkılmış olmalısın.
- Tom could be bored.
- Tom sıkılmış olabilir.
- Tom could tell that Mary was bored.
- Tom Mary'nin sıkıldığını söyleyebilir.
- He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
- Hak etmediği mükemmel bir kadın olan karısından sıkılmıştı.
- Any professor who is bored by everything bores all of his or her students.
- Her şeyden sıkılan bir profesör tüm öğrencilerini sıkar.
- Tom was bored out of his skull.
- Tom'un canı çok sıkılmıştı.
- I think Tom will be bored.
- Bence Tom sıkılacak.
- Everyone was bored by his long speech.
- Onun uzun konuşmasından herkes sıkılmıştı.
- To be bored is a sin.
- Sıkılmak bir günahtır.
- Tom must be bored.
- Tom sıkılmış olmalı.
- Tom thinks Mary is bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını düşünüyor.
- Tom said that Mary was likely to be bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmış olabileceğini söyledi.
- Tom knew that I was bored.
- Tom sıkıldığımı biliyordu.
- I was bored and I fell asleep.
- Ben sıkıldım ve uykuya daldım.
- Tom said he thought Mary was bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını düşündüğünü söyledi.
- I thought Tom was bored.
- Tom'un sıkıldığını sanıyordum.
- Tom was bored out of his mind.
- Tom'un canı çok sıkılmıştı.
- I would be bored if I had to count to five hundred twenty-four thousand three hundred seventy-two.
- Beş yüz yirmi dört bin üç yüz yetmiş ikiye kadar saymak zorunda kalsaydım sıkılırdım.
- He was bored with his family.
- Ailesinden sıkılmıştı.
- Tom said Mary was bored.
- Tom Mary'nin sıkıldığını söyledi.
- I was bored with the monotony of daily life.
- Ben günlük hayatın monotonluğu ile sıkılmıştım.
- If the students are bored, they will find ways to entertain themselves.
- Öğrenciler sıkılırsa, kendilerini eğlendirecek yollar bulurlar.
- Tom looked like he was bored.
- Tom sıkılmış gibi görünüyordu.
- Do you really think Tom is bored?
- Gerçekten Tom'un sıkıldığını düşünüyor musun?
- Do you think that Tom and Mary were bored?
- Sence Tom ve Mary sıkılmış mıdır?
- The students are bored.
- Öğrenciler sıkıldı.
- Tom doesn't think Mary is bored.
- Tom Mary'nin sıkılmış olduğunu düşünmüyor.
- Tom said that he was bored.
- Tom sıkıldığını söyledi.
- Tom and Mary are bored.
- Tom ve Mary sıkıldılar.
- Tom must be bored half to death.
- Tom çok sıkılmış olmalı.
- I was bored.
- Sıkılıyordum.
- I wonder if Tom is bored.
- Acaba Tom sıkıldı mı.
- They are bored.
- Sıkıldılar.
- He was bored the whole day.
- O, bütün gün sıkıldı.
- Tom told Mary that he was bored.
- Tom Mary'e sıkıldığını söyledi.
- Tom said Mary was likely to be bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmış olabileceğini söyledi.
- Tom was bored with his job.
- Tom işinden sıkılmıştı.
- Tom was bored with his job.
- Tom işinden sıkıldı.
- Since I was bored, I fell asleep.
- Sıkıldığım için uyuyakaldım.
- Tom was bored.
- Tom sıkılmıştı.
- I'm sure Tom is bored.
- Tom'un sıkıldığından eminim.
- Tom thinks Mary is bored.
- Tom Mary'nin sıkılmış olduğunu düşünüyor.
- I don't think Tom is bored.
- Tom'un sıkıldığını sanmıyorum.
- I was bored because I had seen the movie before.
- Filmi daha önce gördüğüm için sıkıldım.
- Tom said he thought that I looked like I was bored.
- Tom sıkılmış gibi göründüğümü düşündüğünü söyledi.
- Do you think Tom could be bored?
- Sence Tom sıkılmış olabilir mi?
- They said they were bored.
- Sıkıldıklarını söylediler.
- Peter could tell that she was bored.
- Peter sıkıldığını söyleyebilir.
- Tom must've been bored.
- Tom sıkılmış olmalı.
- Tom said Mary is bored.
- Tom Mary'nin sıkılmış olduğunu söyledi.
- I hate being bored.
- Sıkılmaktan nefret ediyorum.
- I just thought you were bored.
- Sadece sıkıldığını düşünmüştüm.
- Tom said Mary is bored.
- Tom, Mary'nin sıkıldığını söyledi.
- You must have been bored to death.
- Ölümüne sıkılmış olmalısın.
- Sami was bored and restless.
- Sami sıkılmış ve huzursuzdu.
- You must really be bored.
- Gerçekten sıkılmış olmalısın.
- Do you really think that Tom is bored?
- Gerçekten Tom'un sıkıldığını mı düşünüyorsun?
- He was bored the whole day.
- Bütün gün sıkılmıştı.
- I wonder whether or not Tom is bored.
- Tom'un sıkılıp sıkılmadığını merak ediyorum.
- I wonder if Tom is bored.
- Tom'un sıkılıp sıkılmadığını merak ediyorum.
Show More (137)
|
