Tureng - bookstore - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	bookstore	kitapçı	n.
	There's something I want to check out at the bookstore. Kitapçıda kontrol etmek istediğim bir şey var. Why don't you walk to the bookstore? Neden kitapçıya yürümüyorsun? There is a bookstore in front of the department store. Mağazanın önünde bir kitapçı var. I dropped by the bookstore and bought an interesting book. Kitapçıya uğradım ve ilginç bir kitap aldım. The bookstore is open. Kitapçı açık. This small neighborhood bookstore was forced out of business by Amazon. Bu küçük mahalle kitapçısı Amazon tarafından kapatılmaya zorlandı. I bought this book at the bookstore in front of the station. Bu kitabı istasyonun önündeki kitapçıdan aldım. They can find it at a bookstore. Onu bir kitapçıda bulabilirler. How do I get to the bookstore? Kitapçıya nasıl gidebilirim? I found the book at that bookstore by chance. Kitabı tesadüfen o kitapçıda buldum. He dropped in at the bookstore. O, kitapçıya uğradı. Is it possible to buy the book at the bookstore in Akita? Kitabı Akita'daki kitapçıdan satın almak mümkün mü? The Melbourne police raided the bookstore for violating censorship laws. Melbourne polisi sansür yasalarını ihlal ettiği için kitapçıya baskın düzenledi. Mary works at a local bookstore. Mary yerel bir kitapçıda çalışıyor. Why don't you walk to the bookstore? Kitapçıya neden yürümüyorsun? A bookstore in that location wouldn't make enough money to survive. Oradaki bir kitapçı, hayatta kalacak kadar para kazanamaz. I used to run a small bookstore in a shopping centre. Bir alışveriş merkezinde küçük bir kitapçı işletirdim. I dropped by the bookstore and I bought an interesting book. Kitapçıya uğradım ve ilginç bir kitap aldım. In front of the university, there are some bookstores. Üniversitenin önünde birkaç kitapçı var. This bookstore deals exclusively in old and rare books. Bu kitapçı sadece eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor. Every now and then he drops in at this bookstore on his way home from the office. Arada bir, ofisten eve dönerken bu kitapçıya uğrar. He bought a number of books at the bookstore. Kitapçıda çok sayıda kitap aldı. I spent the evening in a bookstore. Akşamı bir kitapçıda geçirdim. They sell textbooks at the bookstore. Kitapçıda ders kitapları satıyorlar. The post office is near the bookstore. Postane kitapçıya yakındır. The post office is near the bookstore. Postane kitapçının yanında. Some library books can't be found in any bookstore. Bazı kütüphane kitaplarını hiçbir kitapçıda bulamazsınız. Why don't we go to the bookstore on foot? Neden kitapçıya yürüyerek gitmiyoruz? How do I get to the bookstore? Kitapçıya nasıl giderim? A bookstore in that location wouldn't make enough money to survive. O mevkideki bir kitapçı, hayatta kalmak için yeterli para kazanmaz. Tom spends a lot of time in bookstores. Tom kitapçılarda çok zaman geçirir. There's a bookstore across the street from my house. Evimin karşısındaki sokakta bir kitapçı var. There is a bookstore across from my house. Evimin karşısında bir kitapçı var. This bookstore stopped selling JUMP. Bu kitapçı JUMP satışını durdurdu. He bought an English book at a bookstore. Bir kitapçıdan bir tane İngilizce kitabı aldı. She goes to the bookstore once a week. O, haftada bir kez kitapçıya gider. He dropped in at a bookstore. Bir kitapçıya uğradı. Have you ever met Taninna at the bookstore? Taninna ile hiç kitapçıda karşılaştın mı? I'm looking forward to touring bookstores in the US. ABD'deki kitapçıları gezmek için sabırsızlanıyorum. Is it possible to buy the book at the bookstore in Akita? Akita'daki kitapçıdan kitabı satın almak mümkün mü? I found a French-Hebrew dictionary at a small bookstore. Küçük bir kitapçıda Fransızca-İbranice bir sözlük buldum. This is the biggest bookstore in town. Burası şehirdeki en büyük kitapçı. There used to be a bookstore on that corner. O köşede bir kitapçı vardı. Tom borrowed some books from the bookstore to read over the weekend. Tom hafta sonu okumak için kitapçıdan bazı kitaplar ödünç aldı. There used to be a bookstore on that corner. Eskiden şu köşede bir kitapçı vardı. How many bookstores did you visit? Kaç tane kitapçıyı ziyaret ettin? This is the biggest bookstore in town. Bu, şehirdeki en büyük kitapçı. For the time being I want to work at that bookstore. Şimdilik o kitapçıda çalışmak istiyorum. Tom and his grandmother went to the bookstore. Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti. I was buying some books from the bookstore. Kitapçıdan bazı kitaplar alıyordum. Mary works at a local bookstore. Mary yerel bir kitapçıda çalışır. You can get it at a bookstore. Bir kitapçıdan alabilirsin. Tom and his grandmother went to the bookstore. Tom ve büyükannesi kitapçıya gittiler. Have you ever met Taninna at the bookstore? Hiç kitapçıda Taninna ile tanıştınız mı? She is buying books in the bookstore. O, kitapçıdan kitap satın alıyor. Why don't we go to the bookstore on foot? Niçin kitapçıya yaya gitmiyoruz? He bought an English book at a bookstore. Bir kitapçıdan İngilizce bir kitap aldı. Tom works at a bookstore. Tom bir kitapçıda çalışıyor. The bookstore is near the park. Kitapçı parkın yanında. You can get it at a bookstore. Onu kitapçıdan alabilirsin. Tom spends a lot of time in bookstores. Tom kitapçılarda çokça zaman geçirir. There are few bookstores in this area. Bu bölgede çok az kitapçı var. You can get it at a bookstore. Bir kitapçıdan alabilirsiniz. I bought this book at the bookstore near the station. Bu kitabı istasyonun yakınındaki kitapçıdan aldım. I dropped by the bookstore and bought an interesting book. Kitapçıya uğradım ve ilginç bir kitap satın aldım. Why don't you walk to the bookstore? Neden kitapçıya kadar yürümüyorsun? Let's walk to the bookstore. Hadi kitapçıya yürüyelim. I bought a few books from the bookstore. Kitapçıdan birkaç kitap aldım. I found the book at that bookstore by chance. Kitabı o kitapçıda tesadüfen buldum. I used to run a small bookstore in a shopping centre. Eskiden bir alışveriş merkezinde küçük bir kitapçı işletiyordum. He bought many books at the bookstore. Kitapçıdan birçok kitap aldı. I'm looking forward to touring bookstores in the US. Amerika'daki kitapçılarda gezinmeyi dört gözle bekliyorum. The words bookstore and bookshop have the same meaning. Kitapçı ve kitapçı kelimeleri aynı anlama geliyor. I often go to the bookstore. Ben sık sık kitapçıya giderim. You can buy it at any bookstore. Herhangi bir kitapçıdan alabilirsin. He bought a number of books at the bookstore. Kitapçıdan birkaç kitap aldı. In front of the university, there are some bookstores. Üniversitenin önünde bazı kitapçılar var. Let's walk to the bookstore. Kitapçıya kadar yürüyelim. The bookstore across from the station is very large. İstasyonun karşısındaki kitapçı çok büyük. He dropped in at a bookstore. O, bir kitapçıya uğradı. How do I get to the used bookstore? İkinci el kitapçıya nasıl giderim? This is the bookstore where I buy most of my books. Burası kitaplarımın çoğunu aldığım kitapçı. This bookstore stopped selling JUMP. Bu kitapçı JUMP'ı satmayı bıraktı. This is the bookstore where I buy most of my books. Kitaplarımın çoğunu aldığım kitapçı burası. I often go to the bookstore. Sık sık kitapçıya giderim. I found this book in a secondhand bookstore. Ben ikinci el kitapçıda bu kitabı buldum. Tom closed his bookstore because he said that he couldn't compete with Amazon anymore. Tom kitapçısını kapattı çünkü artık Amazon ile rekabet edemeyeceğini söyledi. There is a bookstore in front of my house. Evimin önünde bir kitapçı var. She goes to the bookstore once a week. Haftada bir kitapçıya gidiyor. This bookstore deals exclusively in old and rare books. Bu kitapçı özellikle eski ve nadir kitaplarla ilgileniyor. Last night I stopped in front of a used bookstore, before I got home, and found a book that I'd been looking for for a long time. Dün gece eve gitmeden önce ikinci el bir kitapçının önünde durdum ve uzun zamandır aradığım bir kitabı buldum. Show More (88)
2	bookstore	kitabevi	n.
	She spent hours browsing through the aisles of the bookstore. Kitabevinin koridorlarında saatlerce gezindi. The bookstore is near the park. Kitabevi parkın yakınında. I bought this book at Maruzen Bookstore. Bu kitabı Maruzen Kitabevi'nden aldım. The bookstore across from the station is very large. İstasyonun karşısındaki kitabevi çok büyük. The bookstore is open. Kitabevi açıktır. I bought this book at Maruzen Bookstore. Bu kitabı Maruzen kitabevinden aldım. Show More (3)
3	bookstore	kitapçı dükkanı	n.
	Tom has a bookstore on Park Street. Tom'un Park Caddesi'nde bir kitapçı dükkanı var. He has a bookstore in the center of the city. Şehrin merkezinde bir kitapçı dükkanı var. Tom wanted to own a bookstore. Tom bir kitapçı dükkanı olmasını istiyordu. Show More (0)