bridge - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
bridge köprü n.
  • Only the bridge over the Straits of Messina, which is a case apart, remains.
  • Geriye sadece Messina Boğazı üzerindeki köprü kalmıştır ki bu da ayrı bir konudur.
  • Therefore, let us cross that bridge when we come to it.
  • Bu nedenle, o köprüye geldiğimizde geçelim.
  • We realise that aid has to act as an incentive and help bridge the way to self-help.
  • Yardımın bir teşvik unsuru olması ve kendi kendine yardıma giden yolda köprü vazifesi görmesi gerektiğinin farkındayız.
Show More (94)
bridge (aradaki) boşluğu doldurmak v.
  • This House must meet the challenge of bridging that gap with vigour and authority.
  • Bu Meclis, bu boşluğu doldurma görevini canla başla ve yetkili bir şekilde yerine getirmelidir.
  • The local and intermediary levels are essential in bridging the gap between citizens and authorities.
  • Yerel ve aracı düzeyler, vatandaşlar ve yetkililer arasındaki boşluğu doldurmak için çok önemlidir.
Show More (-1)
bridge briç n.
  • Tom tried to teach Mary how to play bridge.
  • Tom, Mary'ye briç oynamayı öğretmeye çalıştı.
Show More (-2)